Su Kasidesi - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Su Kasidesi kimin eseri? Su Kasidesi kitabının yazarı kimdir? Su Kasidesi konusu ve anafikri nedir? Su Kasidesi kitabı ne anlatıyor? Su Kasidesi kitabının yazarı İskender Pala kimdir? İşte Su Kasidesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: İskender Pala
Tasarımcı: Utku Lomlu
Yayın Evi: Kapı Yayınları
İSBN: 9789758950133
Sayfa Sayısı: 86
Su Kasidesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Aşk yalnızca bir tanedir; ama görüntüleri onlarca, binlerce, belki milyonlarcadır. Sıradan ilgilerin ve sevgilerin ötesinde, görünen perdelerin arkasında, fark edilen renklerin maverasında çıldırtıcı bir hasreti ve kalıptan sıyrılmış bir özlemi tanımak ve duymak isteyen varsa eğer, bu kitap işte onu anlatır. Ağustos güneşinin kırıldığı kumlarda çatlayan dudakların kıvranarak, dökülerek, koşarak ve çırpınarak akan Dicle'ye hasreti ne ise, Fuzûlî'nin gönlünden taşan aşkın coşkunluğu ve yakıcılığı da odur.
Bu kitap, bütün öteki aşkların ağırlığınca bir aşk ilhamıdır, o kadar...
(Tanıtım Bülteninden)
Su Kasidesi Alıntıları - Sözleri
- + Ne kadar vefasızmışsın. Gittin gideli ne bir satır yazı ne bir selam. Bu kadar mı senin yanında kıymetim yoktu? - Senin yüzünü görmeye ben hasret iken, o şerefi postacıya mı bağışlasaydım?
- Sakın bir söz söyleme yüzüme bakma sakın Sesini duyan olur, sana göz koyan olur Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın Annen bile okşasa benim bağrım kan olur
- "Ey sevgili! Yaşamak için, senin o gamze kılıcına su kadar muhtacım!"
- Keşke Dicle olsaydık, böyle kara yazılı insan olacağımıza!
- Saçma ey göz, eşkden gönlümdeki odlare su Kim bu denlü dutuşan odlare kılmaz çâre su
- Cânı kim cânânı için sevse cânânın sever Cânı için kim ki cânânın sever cânın sever
- Gönül ki, muma benzer, içindeki can ipliği durmadan yanar.
- "Ey gözlerim! Boşuna yaşlarınızı heder etmeyin. Çünkü gönlümde öyle bir ateş var ki, o ateşe gözyaşı kâr etmez."
- "Yâ muhît olmus gözümden günbed-i devvâre su" . "Yahut da gözümden akan sular gökyüzünü mü kapladı?"
- Yağmur rahmettir, çünkü bize Allah'ın Rahmetini getirir.
- Yâ Râb belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni
- Cihan o gül gibi gül görmedi cihân olalı Gülün güzelliği dillerde dâsitân olalı
- İnsan toprak ve sudan ibarettir.
- Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı
- Ey sevgili! Senin kılıcının zevkinden bağrım(gönlüm) çizik çizik olsa ne çıkar. Elbette böyle olacak; çünkü ne vakit toprak üzerinde su aksa, toprağın bağrını yarık yarık eder.
Su Kasidesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İskender Pala'nın ‘Su Kasidesi’ kitabı Fuzuli’nin aynı isimle yazdığı Naat'ı (Hz. Peygamberi övmek ve ona karşı duyulan sevgiyi ifade etmek amacıyla yazılan kasideler) üzerinde derinlemesine açıklamalar yaptığı bir kitap. Kitapta Fuzuli'nin, Hz. Muhammed'e (s.a.v) duyduğu sevgiyi su imgesini kullanarak ifade ettiğini görüyoruz. İskender Pala'da Su Kasidesi'nin beyitlerini bir bir kelimesi kelimesine şerh ediyor kitabında. İncelemeyi İsmet Özel'in Naat'ından bir bölüm ile bitireyim: "Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar Sıyırın kahkaha sırçasını cildinizden Omzunuzdan vaveyla heybesini atın Boşa çıksın reislerin, kahinlerin, şairlerin kuvveti Güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın" (Halil Rahman Güneş)
Kitap , Fuzuli’nin Peygamber Efendimize yazdığı 33 beyitlik bir kasideyi beyit beyit açıklaması ile oluşmuştur . Çok ince bir kitap ama bu kitabı okuduktan sonra suya bakış açım değişti diyebilirim. Çünkü su ile ilgili hem bilimsel hem ilmi açıklamalara ve tespitlere varılmıştır. Hayatımızda Su ile ilgili onlarca atasözü , deyim ve özdeyişler kullanıyoruz. Yazar bu ifadelerin çıkış ve varış noktalarını o kadar güzel tanımlamış ki ... Tabi burda asıl mana; suyun, bereketin ve rahmetin sembolü olması nedeniyle peygamberimiz ile özdeşleştirilmesi , gül yerine suyu bırakarak farklı bir bakış açısı ile peygamberimize övgülerin sıralanmasıdır.. Fuzuli bu kasidede Efendimize aşkını o kadar güzel sözcüklerle ifade ediyor ki Fenafillah derecesine ulaşıyor. Her şeyde RAHMAN’I görüyor ve O’nun en sevdiği habibi ile bütünleşiyor (Ayfer ÖZGÜR AYDOĞAN)
Kitaba yorum yapmak haddim bile değil, sadece nacizane bir tavsiyede bulunacağım;kitabı yavaş yavaş sindire sindire okuyun acele etmeyin. Kitapta o kadar güzel ve derin anlamlar var ki ben tekrar tekrar okudum ve İskender Pala'nın üslubuna bir kez daha hayran oldum. Diyeceklerim bu kadar mutlaka okuyun derim:) (m e r y e m)
Kitabın Yazarı İskender Pala Kimdir?
İskender Pala, 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak‘ta Kayaağılı köyünde doğmuştur. Uşak Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Kütahya Lisesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Lisans tez çalışması Câmiu’n-Nezâir’dir. Yine İstanbul Üniversitesi’nde “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” konusunda Doktora çalışması yaptı. 1983 yılında Doktorasını tamamladı.
1983 yılında Divan edebiyatı dalında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi‘nde doçent ve 1998 yılında Kültür Üniversitesi‘nde profesör oldu. Ortaokul ve liseler için Türkçe ve Edebiyat ders kitapları yazdı. Denemeler, hikayeler, fıkralar ve edebiyat araştırmacısı olarak çeşitli ansiklopedi ve dergilerde bilimsel ve edebi makaleler yayımladı. Düzenlediği Divan Edebiyatı seminerleri ve konferansları geniş kitleler tarafından takip edildi.
1979-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memurluğu yaptı. Hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı askerlik mesleğini tercih eden İskender Pala, öğretmen subay olarak 1982 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdi. 14 yıl 7 ay görev yaptıktan sonra 1996 yılında TSK‘dan ihraç edildi.
1982-1984 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen, 1984-1986 yılları arasında Üsteğmen olarak görev yaptı.
1986-1987 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olarak çalıştı.
1987-1994 yılları arasında Yüzbaşı olarak, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri görevinde çalıştı.
1994-1996 yılları arasında Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi görevinde çalıştı.
1996-1997 yılları arasında Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı.
1997 yılında Öğretim yılında İstanbul Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uşak Üniversitesi öğretim üyesidir.
İskender Pala, 1980 yılında F. Hülya Avcı ile evlendi. Hilye Banu, Elif Dilasa adında iki kızı, Alperen Ahmet adında bir oğlu vardır.
Ödülleri :
1989 – Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1990 – AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1996 – Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, (Şairlerin Dilinden)
2001 – Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü,
2001 – YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü,
2003 – “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” Yılın Romanı Ödülü
2013 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,
Türk Patent Enstitüsü Marka Ödülü
İskender Pala Kitapları - Eserleri
- Şah ve Sultan
- Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
- Od
- Kitab-ı Aşk
- Aşkname
- Aşina Güzeller
- Ah Mine'l-Aşk
- ... Ve Gazel Yeniden
- Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
- Atasözleri
- Ayine
- Katre-i Matem
- Boğaziçi'ndeki Mücevher
- Divan Edebiyatı
- Divane Güzeller
- Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
- Düşte Kalan
- Efsane Güzeller
- Gözgü
- Gül Şiirleri
- Güldeste
- İki Darbe Arasında
- Hayriyye
- İki Dirhem Bir Çekirdek
- Kadılar Kitabı
- Kahve Molası
- Kırk Ambar
- Kırk Güzeller Çeşmesi
- Kırkıncı Kapı
- Kudemanın Kırk Atlısı
- Leyla ile Mecnun
- Mir'at
- Muhteşem Şair Muhibbi
- Müstesna Güzeller
- Perişan Gazeller
- Perî-şan Güzeller
- Su Kasidesi
- Şair Fatih: Avni
- Şairlerin Dilinden
- Şiirler Şairler Meclisler
- Şir-i Kadim
- Tavan Arası
- Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
- Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
- Aşka Dair
- Mevlana
- Efsane
- Hoş Sadâ
- Kırklar Meclisi
- Lale Devri
- Mihmandar
- İstanbulcunun Sandığı
- Bülbülün Kırk Şarkısı
- Şahane Gazeller 1
- Üstatlar konuşuyor
- Fetih ve Fatih
- Nurundandır Bütün Nurlar
- Mesela
- İstanbul Bir Rüya
- Karun ve Anarşist
- Şahane Gazeller 2
- Şahane Gazeller 3
- Uzmanlar Konuşuyor
- Barbarossa
- Tarihimiz Konuşuyor
- Türk Dili ve Kompozisyon
- Yunus Emre
- Şahane Gazeller 1- Fuzuli
- Nabi
- Naili
- Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri
- Necati
- Nedim
- Nef'i
- Şeyh Galip
- Aşkî
- Baki
- Fatih Sultan Mehmet
- Fatih'in Şiirleri
- Abum Rabum
- İtiraf
- Kalp
- Akşam Yıldızı
- Şiirin Sultanları
- Ortaöğretim için Divan Şiiri
- Ahmed Paşa
- Jennifer’ın Düğünü
- Darbe: Kan ve Sultan
- Aşk Bir Zamanlar
- Neyzen Tevfik
- Vali Hanım
- Süleyman
- Leyla ile Mecnun
- Nizamülmülk
- Kılıçarslan
- Kervan
- Düşte Kalan
- Güldeste
- Mevlanâ Celaleddin
- Ah Mine'l Aşk
- A-71
- Şehir ve Kültür İstanbul
İskender Pala Alıntıları - Sözleri
- Aşk da, âşıklık da en güzel meslektir bize. Ve Sevgili'nin yüzü yoksa eğer gözümüzde, aşk da haramdır bize, âşıklık da. (Mevlana)
- "Sevgilinin Mahallesinde âşık kavgası hiç eksik olmaz,hatta sevgilinin Mahallesinin köpekleri onların kanları ile beslenir." (Şir-i Kadim)
- Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır (Şiirler Şairler Meclisler)
- İlk aşk günahı cennette işlenmiş, onun için aşk cennet duygusudur. Aşk cennetten çıkarıldığı için insana bu kadar fedakarlık yaptırır. (Ortaöğretim için Divan Şiiri)
- Mutluluğun zevki paylaşılarak çıkar küçüğüm, lakin üzüntü tek başına yaşanır. (Abum Rabum)
- Mezarlık bir ibrethanedir. İnsanı duaya sevk eden esrarlı sessizliklerin en muhteşem mabedidir o. (Tavan Arası)
- Âşıkın ciğeri yandıkça, gözü yaş (su) döker. (Ah Mine'l Aşk)
- Göz... Savaşı başlatan haberci. Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve Aşk... Kalple göz arasında kutlu bir hadise... (Kitab-ı Aşk)
- Dilberin eziyeti, rakibin düşmanlığı, ayrılığın ateşi ve gönlün zafiyeti... Meğer Allah beni bunca türlü dert için yaratmış. (Şiirin Sultanları)
- 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al. (Hayriyye)
- Mihr-ü mah ister cemalinden zekat Failatün Failatün Failat.. (Ey sevgili! Güneş ile ay (bile, sana hayranlıklarından dolayı) güzelliğinin zekatını isterler.) (Hoş Sadâ)
- Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu NÂ Bî (Nabi)
- Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor. (Şahane Gazeller 2)
- Kişi kalbinde olanı Allah'tan başkasına bildirmeye mecbur değildir. (Kervan)
- Geçmiş zamanın puslu hatıralarıdır kimlikler giydiren ruhlarımıza ve geçmiş zamanlar neşeli ve sevinçleriyle, hüzünleri ve acılarıyla en çok tavan arasında saklanırlar. (Tavan Arası)
- Hamdım, piştim, yandım... (Mevlana)
- Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele İşimiz kaldı heman merhamet-i Lemyezele İkbali / Cihangir (Şiirin Sultanları)
- Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok. (Mir'at)
- gel, yine gel, ne olursan ol yine gel (Mevlanâ Celaleddin)
- Sevmek, tanımakla başlar. (Müstesna Güzeller)