Susuz Yaz - Necati Cumalı Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Susuz Yaz kimin eseri? Susuz Yaz kitabının yazarı kimdir? Susuz Yaz konusu ve anafikri nedir? Susuz Yaz kitabı ne anlatıyor? Susuz Yaz PDF indirme linki var mı? Susuz Yaz kitabının yazarı Necati Cumalı kimdir? İşte Susuz Yaz kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Necati Cumalı
Yayın Evi: Cumhuriyet Kitapları
İSBN: 9789756747056
Sayfa Sayısı: 258
Susuz Yaz Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Necati Cumalı'nın avukatlık yaptığı yıllarda, yaşamının önemli bir kısmını geçirdiği, İzmir'in Seferihisar ve Urla ilçelerine bağlı köylere ait deneyim ve izlenimlerini sunduğu Susuz Yaz, ilk basımında 8 hikaye, ikinci basımında bir uzun iki kısa hikayeyle yayımlandı. Bu baskısında ise toplam on bir hikaye yer alıyor; toprak ve su davaları, çekişmeler, kıskançlıklar, öç almalar, kavgalar, cinayetler, zorbalıklar ve köylümüzün, kasabalımızın bu konulardaki tutumunun anlatıldığı on bir gerçekçi köy hikayesi: Kitaba adını veren Susuz Yaz'ın yanı sıra; Öç, Yenilmeyen, Dağlı ve Muharrem, Bıçak, Kaatil, Gülsüm Kıza Ağıt, Esma ile İsmail, Aktör, Aksinin Biri ve Selim'i Anarım başlıklı on bir hikaye.
Susuz Yaz Alıntıları - Sözleri
- “Kimseye fenalık etmeyi düşünmediği için kimseden de fenalık beklemeyen bir yaratılışı vardı.”
- Bir kanama başlamış gibiydi yüreğinde. Konuşmak durmadan konuşmak istiyordu. Konuştukça iyileşeceği sanısındaydı.
- “Bugün gülen yarın ağlar.. Bugün ağlayan da gün gelir güler.”
- Bugün gülen yarın ağlar…Bugün ağlayan da gün gelir güler…
- Kimseye fenalık etmeyi düşünmediği için kimseden de fenalık beklemeyen bir yaradılışı vardı.
- Bugün gülen yarın ağlar... Bugün ağlayan da yarın güler...
- “Ama ben hikayelere inanmasını severim.”
- "Düzensiz bir yaşayışın yorgunluğu vardı üstünde..."
- Kimseye güveni yoktu onun! Hayatında güven duygusu nedir bilmemişti.
- "Göğsü yüreğine dar geliyordu."
Susuz Yaz İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Urla Hikâyeleri: Susuz Yaz.: Son yıllarda öykü, üzerine daha çok eğildiğim ve dikkatimi çeken bir alanı oldu edebiyatın. Şöyle ki öykü kaleme almanın, daha uzun metinlere nazaran çok daha meşakkatli olduğunu fark ettiğimden beri, bu alanda başarılı olan yazarlara daha da hayranlık duymaya başladım. Öyküde tek bir fazla kelimeye, ahengi bozan en ufak bir sürtona, akışın ufacık bir yerden teklemesine yer yok. yazar/i348 ‘in tabiriyle ‘yaşlanmaz şair çocuk’ yazar/i1624 , ülkemizin edebî açıdan en verimli dönemlerinden Cumhuriyet dönemi modern Türk edebiyatı şairlerinden olup; şiir, roman, öykü, deneme gibi edebiyatın bir çok alanında eserler vermiş. Aynı zamanda Ankara Üniversitesi Hukuk fakültesi mezunu bir avukat. Kendisi hepimizin bildiği ‘Boş Beşik’ oyunu ile de tanınmaktadır. Hayatının bir döneminde İzmir-Urla’da yaşamış olan yazar/i1624 , kitap/kitap--300934 ‘da dillendirdiği 11 öykü ile, yörenin köy hayatını ve karmaşık insan ilişkilerini; toprak kavgaları, kız kaçırma, namus davası, kardeş kavgası, kadın cinayetleri gibi hassas konularak değinmekten çekinmeden, samimiyetle ve yüksek gerçekçilikle ele alıyor. Yazardan okuduğum ilk metin olan kitap/kitap--300934 , bende yörenin halkına karşı bir ilgi uyandırsa ve öykü kategorisinde yeterli ve tatmin edici bulsam da yine de gözlerim ilk defa okuduğum her yazarda olduğu gibi bir özgünlük aradı. -bu özgünlük; üslup, karakterlerin işlenişi, olay akışı veya yazım tekniği açısından olabilir- Bana göre eserin tek eksiği yazarın kendine has bir dokunuşunun olmayışı. Zirâ bu dokunuş, başarılı bir metini benim gözümde bir başyapıt haline getiriyor. Bir yazarın özgün olduğu noktayı bulabilmek, başka eserlerini de ele alıp değerlendirmeyi gerektiriyor zannımca. İyi okumalar dilerim. (Nurcan Şeyma)
Kitap birbirinden güzel 11 öyküden oluşmakta. kitap/kitap--300934 öyküsüyle kendinizi öyle bir kaptırıyorsunuz ki sanki yıllar önce Metin Erksan’ın çektiği Hülya Koçyiğit ve Erol Taş’ın oynadığı o muhteşem filmin içinde buluveriyorsunuz kendinizi. Öç öyküsü de çok etkileyici. Her bir öykünün ayrı güzelliği ile tam okunacak bir kitaptı. (Leylim Ley)
Necati Cumalı’nın okuduğum 6. kitabıydı. Bir hikaye kitabı daha var. Onu da okuyacağım. Bu kitap da gayet güzeldi. Hisli, içten, samimi. Bir kitaptan aradığım çoğu şeyi buldum. (Ayşe Akça)
Susuz Yaz PDF indirme linki var mı?
Necati Cumalı - Susuz Yaz kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Susuz Yaz PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Necati Cumalı Kimdir?
Şiir, roman, hikâye, deneme, tiyatro, günce gibi pek çok edebi türde eser vermiş çok yönlü bir yazardır. Cumhuriyet devri Türk edebiyatının tanınmış kişilerinden olan Cumalı, Yaşar Kemal'in ifadesiyle "Yaşlanmaz Şair Çocuk" olarak anılır.
13 Ocak 1921 tarihinde Yunanistan sınırları içinde bulunan o dönemin Rumeli Vilayet-i Celilesine (Manastır'a) bağlı ve Cuma beyleriyle meşhur olan Cuma kazasında doğdu. Altı çocuklu ailenin en büyük evladı idi. Ailesi 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi kapsamında Türkiye'ye göç ederek İzmir'in Urla ilçesine yerleşti.
Ortaöğrenimini 1938’de İzmir Atatürk Lisesi'nde tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi. İlk şiiri, 1939'da Urla Halkevi Dergisi olan "Ocak"'ta "A. N. Acar" ismiyle yayımlandı. Sanatsal değere sahip ilk şiiri ise 1940'ta Varlık dergisinde "Netice" ismiyle yayımlandı. Orhan Veli, Oktay Rıfat, Cahit Sıtkı, Nurullah Ataç gibi önemli edebiyatçılarla tanıştı ve onların etkisiyle şiirine yön verdi. Çocukluğundan başlayarak hayatında yer alan olayları şiirlerinde konu edindi. Yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde (1941) tamamladı.
Ankara'da Toprak Mahsulleri Ofisi'nde (1941-1942) çalıştıktan sonra askerlik görevi nedeniyle Ezine'ye gitti. İlk kitabı "Kızılçullu Yolu" 1943'te yayımlandı. Askerlikten döndüğü 1945 yılında Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nde çalışmaya başladı. Askerliği sırasında yazdığı şiirleri aynı yıl “Harbe Gidenin Şarkıları” adıyla yayımladı. 1945'ten itibaren Ulus gazetesi sanat sayfası, Varlık, Ülkü, Ankara gibi dergilerde sürekli olarak şiirleri yayınlandı. Yayınlanan ilk hikâyesi, 1945 yılında Yücel dergisinin yayımladığı "Aysız Geceler" oldu. Ulus gazetesinde şiirlerin yanı sıra hikâye alanındaki ilk denemelerini yayımlamayı sürdürdü. Bir süre Ankara'da Cahit Sıtkı Tarancı ile aynı evi paylaştı. 1949 yılında sahnelenen "Boş Beşik" adlı oyunu ile dikkat çekti.
1949 yılında Ankara’daki görevinden ayrılarak İzmir’e gitti. 1957'ye kadar Urla ve İzmir'de avukatlık ve memurluk yaptı. “Güzel Aydınlık” (1951), “İmbatla Gelen” (1955), “Güneş Çizgisi” (1955) adlı şiir kitapları ve "Yalnız Kadın" adlı hikâye kitabı İzmir'de iken yayımlandı. 1955'ten sonra şiir, hikâye, roman çalışmalarını birlikte sürdürdü. Urla ve çevresine ait gözlemleri, avukatlık yıllarında karşılaştığı olaylar ve baktığı davalardan edindiği izlenimlere eserlerine şekil verdi. Özellikle Ege yöresindeki kasaba ve kırsal kesim insanlarının sorunlarının işledi. İlk hikâye kitabı “Yalnız Kadın”, 1955'te yayımlandı. 1956'da İzmir'de "Ara Tiyatro"'yu kurdu ve yöneticiliğini üstlendi. 1957'de “Değişik Gözle” kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazandı. O yıl avukatlığı bırakarak kendi imkanları ile Paris'e gitti.
1957-1959 yıllarında Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği Basın Ataşeliği'nde çalıştı. Paris yılları "Aşk Duvarı" ve "Zorla İspanyol" gibi bazı oyunlarına ve kimi hikâyelerine kaynaklık etti. 1959'da "hayatını edebiyat adamı olarak kazanma" kararıyla yurda döndü; İstanbul'a yerleşti. 1959 - 1963 yıllarında İstanbul Radyosu'nda redaktörlük yaptı. İlk romanı "Tütün Zamanı", 1959'da tefrika edildi. Avukatlık yıllarında edindiği gözlemlerine dayanan Susuz Yaz öyküsünü 1960 yılında yazdı. Üç perdelik bir oyun olarak tiyatroya da uyarladığı öykü, Metin Erksan tarafından filme çekilmiş (1963) ve 14. Uluslararası Berlin Film Festivali‘nde Altın Ayı’yı kazanarak (1964) Türk sinemasında çığır açmıştır.
1960 yılında hariciyeci Berin Teksoy ile evlenen sanatçı, 1963'ten sonra yaşamını roman ve oyun yazarlığı ile sürdürdü. Eşinin işi nedeniyle 1963-1965'te Tel Aviv ve Paris'te bulundu. Necati Cumalı'nın yazdığı bazı yazılar nedeniyle 1966'da eşi Berin Hanım görevinden alınınca[1] İstanbul'a yerleştiler. 1967'den itibaren Makedonya, ABD, Sovyetler Birliği, Bulgaristan, İran, Yunanistan, Almanya, Çekoslovakya, Finlandiya'ya yurt dışı geziler yaptı. Bu geziler eserlerinin oluşmasında etkili oldu.
“Makedonya 1900” ile 1970 yılında ikinci kez Sait Faik Hikâye Armağanı'nı, “Yağmurlu Deniz” adlı kitabıyla Türk Dil Kurumu 1969 Şiir Ödülü'nü, “Dün Neredeydiniz” adlı oyunuyla Kültür Bakanlığı 1981 Tiyatro Ödülü'nü, “Tufandan Önce” kitabıyla 1984 Yeditepe Şiir Armağanı’nı, “Viran Dağlar” romanı ile 1995 Orhan Kemal Roman Armağanı, Yunus Nadi Roman Ödülü ve Ömer Asım Aksoy Ödülü'nü kazandı. Türk tiyatrosuna katkılarından dolayı kendisine 2000 yılında Tiyatro Yazarlar Derneği tarafından “Onur Ödülü” verildi.
10 Ocak 2001 tarihinde yakalandığı karaciğer kanserinden kurtulamayarak İstanbul'da hayata veda etti. Cenazesi, Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.
Ölümünden sonra 2001 yılı “Şiir Büyük Ödülü”’ne değer bulundu ve ödülü eşi Berin Cumalı'ya sunuldu. Urla'da çocukluğunu geçirdiği ve "Anı ve Kültür Evi" olarak ziyarete açılmış; İstanbul'un Beşiktaş ilçesinde Vişnezade Şairler Parkı'na heykeli dikilmiştir. Urla'da her yıl 10 Ocak'ta anılmaktadır.
Necati Cumalı Kitapları - Eserleri
- Zeliş
- Susuz Yaz
- Acı Tütün
- Viran Dağlar
- Yağmurlarla Topraklar
- Ay Büyürken Uyuyamam
- Uç Minik Serçem
- Makedonya 1900
- Bütün Şiirleri 1
- Dila Hanım
- Seçme Şiirler
- Yalnız Kadın
- Başaklar Gebe
- Değişik Gözle
- Aşk Da Gezer
- Revizyonist
- Yağmurlu Deniz
- Uzun Bir Gece
- Necati Cumalı Bütün Oyunları 1- 2
- Şiddet Ruhu
- İki Şair İki Dünya
- Yakubun Koyunları
- Senin İçin Ey Demokrasi
- Mine
- Aşklar Yalnızlıklar
- Devetabanı
- Yarasın Beyler
- Bozkırda Bir Atlı
- Nalınlar
- Aylı Bıçak
- İmbatla Gelen
- Niçin Aşk
- Ulus Olmak
- Apollinaire' den Şiirler
- Güzel Aydınlık
- Mayıs Ayı Notları
- Kente İnen Kaplanlar
- Etiler Mektupları
- Kısmeti Kapalı Gençlik - Toplu Şiirler 2
- Ceylan Ağıdı - Şiirler
- Şiirler Aç Güneş
- Niçin Af
Necati Cumalı Alıntıları - Sözleri
- Yaşadım deli gibi yanmadım zamanıma... (İki Şair İki Dünya)
- Zamana bırakmak gerekir. Zaman bu zorla kabul ettirilmek istenilen kelimeleri kendiliğinden atar, ayıklar.. (Zeliş)
- Biliyor musun çok üzülüyorum Seninle doğru dürüst tek fotoğrafımız yok. (Yağmurlu Deniz)
- Bu ölümlü dünyada ne yaşarsan kâr… (Ay Büyürken Uyuyamam)
- Bu dinmek bilmez acı sürekli yaşar bende Ateş böceği gibi kendinden tutuşarak (Apollinaire' den Şiirler)
- "İnsanın başka gidecek bir yeri yoksa, ister istemez katlanılıyor işte!" (Necati Cumalı Bütün Oyunları 1- 2)
- Atatürk, savaşlarının yorulmak bilmez bir nöbetçisi gibi kitaplarının sayfalarında doğrulur. O beyaz gecelerin sabahında, günün ilk ışıklarında Türkiye'nin, güzele, iyiye, doğruya yönelmiş yarınları üstüne vurur. (Ulus Olmak)
- "Şair, gerçekten şairse, gerçekten şiir söyleyebilecek güçte ise, bunun için gelmişse dünyaya, kendini dinlemeli, kendine kulak vermeli, kendinde oluşan şiiri söylemelidir." (Niçin Aşk)
- Ürküyorum bu uygarlıktan zalim bir zalim amansız mı amansız duygusuz mu duygusuz (İki Şair İki Dünya)
- "Kin vardır, garaz vardır düşmanlıklarda. İçinden pazarlıklı olmak, kıskançlık, iki yüzlülük vardır, aşağılık duygusu vardır, şiddet vardır, kanunsuzluk vardır. Çağımızın sevgiyi, hoşgörüyü önde tutan insanlık anlayışına göre geçmişin sözlüklerinde kalması gereken bir kelime değil midir düşman?" (Şiddet Ruhu)
- Erken ya da geç, bir gün öleceği değil, nasıl yaşadığıdır önemli olan kişinin. (Viran Dağlar)
- "Ada" yalnızlığın simgesi. Her insan denizlerin ortasında küçük bir ada gibidir diyorum. Kendi adasında yalnızdır... (Devetabanı)
- Bazı geceler ne kadar istesem de okuyamazdım da. Satırlar gözümün önünden silinir, gelecekle ilgili düşüncelerim karıncalanırdı sayfalarda. Işığı söndürür uyumaya çalışırdım. Yastığımın altında yine o böcekler gibi kaynaşan dertlerin beynimi kemirmesinden kurtulmak için, bir, bir buçuk saat sonra kalkar, ışığı yakar, penceremin önünde karanlıklara dalardım. Işığımı söndürüp yatınca uykusuz döner dururdum yatağımın içinde daha bir süre. Sabaha karşı bitkin, dalar giderdim. O yüzden sabahları güç toparlardım kendimi. (Değişik Gözle)
- Erken ya da geç, bir gün öleceği değil, nasıl yaşadığıdır önemli olan kişinin. (Viran Dağlar)
- Bırak bir elli yılda böyle geçsin Böyle susorak dilsiz sağır Unutalım unutalım kırdığımız potlan Yediğimiz körpe umutları çiğ çiğ Çiğnediğimiz alın terinin öksüz otlan Sağlam kökleriyle filiz sürer dirilir Gün gelir doğruluruz kendimize döneriz. Nasıl renk renk açarsa kır çiçekleri Kayanın dibinden patlarsa kaynak Sevince sarhoş olunca bizlerden biri indirir yumruğunu yırtarsa gömleğini Şiir yazarım ben de kanımı akıtarak.. (Bozkırda Bir Atlı)
- Akan suyu severim ben Işıldayan karı severim Bir yeşil yaprak Bir telli böcek Yeşeren tohum Güneşte görsem Sevinç doldurur içime (Yağmurlu Deniz)
- Onun benden başka arkadaşları, Benim götürdüklerimden başka Kitapları, portakalları var. (Aşklar Yalnızlıklar)
- Ne çare ben artık nafileyim Arada küçük neşeler Kısa esintiler gibi gelir geçer Tekrar sessizlik çöker dört yanıma (Aşklar Yalnızlıklar)
- “Duyuyor musun bağırdığımı?” (Bütün Şiirleri 1)
- Kalbim ümit içinde yüzer Dünyam ay ışıklarıyla yıkanır (Mayıs Ayı Notları)