diorex
Dedas

Suyu Arayan Adam - Şevket Süreyya Aydemir Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Suyu Arayan Adam kimin eseri? Suyu Arayan Adam kitabının yazarı kimdir? Suyu Arayan Adam konusu ve anafikri nedir? Suyu Arayan Adam kitabı ne anlatıyor? Suyu Arayan Adam PDF indirme linki var mı? Suyu Arayan Adam kitabının yazarı Şevket Süreyya Aydemir kimdir? İşte Suyu Arayan Adam kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 19.05.2022 15:00
Suyu Arayan Adam - Şevket Süreyya Aydemir Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Şevket Süreyya Aydemir

Yayın Evi: Remzi Kitapevi

İSBN: 9789751403810

Sayfa Sayısı: 407

Suyu Arayan Adam Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu kitap, ilkokul öğretmeni olarak yetişmek üzereyken, Birinci Dünya Harbinde savaşa katılan ve sonra Büyük Turan'ı kurmak yolunda Kafkas, :Hazer ülkelerine koşan bir Türk gencinin hikayesidir.

Şimdi bu yeni baskısını sunduğumuz bu eserin yazarı Şevket Süreyya Aydemir; Rusya'da, Sovyet inkılabı cereyan ederken, aralarında Enver Paşanın da bulunduğu önemli şahsiyetlerle karşılaşmıştı. Yazar, Rusya'da tahsilini tamamlayarak memleketine dönmüş, hayatın acı ve tatlı çeşitli olaylarını yaşamıştır. Sonra devletin yüksek hizmet mevkilerinde çalışan Şevket Süreyya Aydemir'in hayat hikayesi, Orta Anadolu bozkırında bir bulacaksınız.

Suyu Arayan Adam Alıntıları - Sözleri

  • O zaman Anadolu'da hiçbir şey, Anadolu'yu Kızılırmak kadar doğru aksettiremezdi: Fakir , somurtkan ve dertli...
  • - Öyle ya, diyorum , Osmanlılık ;seferleri artık sona ermiş bir çürük tekne olabilir. Fakat biz Osmanlı değiliz ki? Biz Osmanlı olmadan önce Türk'tük. Bugün de Türk'üz.
  • Fakat biz sadece Osmanlı değiliz ki? Biz Osmanlı olmadan önce Türk’tük. Bugünde Türk’üz...
  • ...Biz Anadolu köylüsünü dindar , mutaassıp bilirdik.Halbuki bu gördüklerim sadece cahildiler.
  • Milletin iman ve ümidini suistimal ettiler.Bir defa elden çıktı mı bir daha kazanılamaz olan bu hazineyi israf ettiler. Milletin varlığını koruyamadılar. Devleti toptan havaya savurdular.
  • Bir devlet ve bir zihniyet olarak imparatorluk , daha Cihan Harbinden önce ve Balkan yenilgisiyle zaten sona ermiş oluyordu...
  • ... insanın bazen ölümü bile kurtuluş sayacağı anlar vardır.
  • "Fakat gönül kanunları, hesap ve menfaat kanunlarını her zaman olduğu gibi bu defa da yenmişti."
  • yolumuzu biz mi tayin ederiz? yoksa birtakım eller , çıktığımız yolculukta bizi kendi şartlarına ve kanunlarına göre , bu şartların çezildiği istikametlere doğru mu iterler? bu , bütün çağlar boyunca insanoğlunun serüveninde bir problemdir ki , bu problemi ne bizden öncekiler çözebilmişlerdir , ne bizden sonrakiler çözebilecekler .. && uyumak ve unutmak? bazen uyku ve unutuş , ne kadar da kurtarıcıdır önümüzde ise aşılacak daha nice yollar var .. && kendine dön , kendine inan ve yalnız kendinde olanı ara ..
  • Tam İzmir kurtarıldıktan sonra ve onu kurtarana, İzmir sokaklarında suikast hazırlayan bir İttihatçı Cavit bey ,bir Şükrü bey bir Dr.Nazım ve arkadaşları komplosu ile bu cemiyet Türk tarihinde son nefesini bir suçlu olarak verdi.
  • Meğer bizim saltanat zannettiğimiz şey , sadece bir gaflet uykusuymuş.
  • Fakat biz sadece Osmanlı değiliz ki? Biz Osmanlı olmadan önce Türk’tük. Bugün de Türk’üz.
  • Eğer her şehirde bir mezar ayırmak istersek, Türk yurdunda şehit mezarlarından adım atacak yer kalmaz.
  • Galiba ilerimizde Turan'ı kurmak isterken , gerçekte , arkamızdaki Türkiye bile bizim değil ... Hatta ilk iş , belki de Turan'dan önce Türkiye'yi kurmak ve kazanmak?...
  • Âşık Ömer ,Âşık Garip divanları baştan başa bir yakarıştı. Âşık sevgilisinin hatta kim olduğunu da bilmezdi. Fakat hiçbir zaman elde edilemeyen bir âhunun, yani tamamen soyut bir ruh bağlılığının bütün ömür boyunca süren çekiciliği ile diyar diyar dolaşırdı.

Suyu Arayan Adam İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Suyu Arayan Adam: Yıllar önce "Tek Adam" serisi ile tanışmış ve hayran kalmıştım Şevket Süreyya Aydemir'e. Normalde kronolojik biçimde yazılmış ve ansiklopedik bilgiler içeren tarih kitaplarını okuyamama gibi bir sorunum var lakin, mevzubahis o tarih, böyle özyaşamsal eserlere ilmek ilmek yedirilmişse durum biraz farklı bir hal alıyor bende... Çok severek okumuş olmama rağmen, her okurda aynı etkiyi yaratmayacak bir kitap olduğunu baştan söylemeliyim, zira gerek yazarın ideolojik düşünceleri, gerek onları gerçekleştirme esnasında saptığı yollar, gerekse detaylıca kaleme aldığı dönemsel olaylar, kimi okurları sürüncemede bırakabilecektir. "Bir adam vardı. Suyu arıyordu. Toprağı üç kulaç kazdı. Suyu bulamadı. On kulaç, on beş kulaç kazdı. Gene suyu bulamadı. Sonra yerin derinliklerinde kara kaya tabakalarına rastladı. Yeise düştü, gücü sona erdi ve suyu bulmaktan ümidini kesti. Fakat bir ses ona: Daha derinlere in, daha derinlere! dedi. Daha derinlere indi ve suyu buldu." Hint filozof Rama Krişma'dan bu epigraf ile giriş yapan Şevket Süreyya Aydemir, belki kucakta belki de ilk yürüme çağlarındayken hatırında kalan bir yangınla başlatıyor öyküsünü. Dönemindeki emsallerine göre maddi açıdan bir nebze daha rahat geçirilmiş bir çocukluğa sahip kendisi. Derken, mahalle mektebi, tekke, rüştiye, öğretmen okulu, savaşta şehit düşen abisinin yerine Kafkas cephesinde gönüllü askerlik, ve yine gönüllü olarak Bakü'de öğretmenlik, Rusya'da tahsil... Ateşli bir Turancı iken Trakya' dan başlattığı, Azerbaycan, Kafkaslar ve Moskova'ya uzanan , komünizm ve sosyalizm gibi, çıkış ideolojisine ters duraklarda konaklayarak geçirdiği yolculuğunu Atatürk önderliğindeki Cumhuriyet'te noktalayan Aydemir, bu yolculuk vasıtasıyla hem Türkiye hem de Dünya tarihinin yakın dönem birçok dönüm noktasına tanıklık etmiş bir isim. Şöyle ki yazar, Balkan Savaşı yıllarında bir çocuk, 1.Dünya Savaşı'nda bir asker, Kafkaslar' da idealist bir öğretmen, Moskova'da bir üniversite öğrencisi, Anadolu'da ise demokrat bir memur portresi çizmekte..Yolu, Enver Paşa'dan Stalin'e, Lenin'den Troçki'ye, Nerimanov'dan Nazım'a değin hatrı sayılır kişilerle kesişen Aydemir, Balkan Savaşları, Sarıkamış, Rus İhtilali, Dünya Ekonomik Buhranı, Çin Devrimi, İttihat ve Terakki, Bulgar çeteciliği, milliyetçilik akımları ve aktif dış politikalar gibi meseleleri, masaya yatırarak dönemlerin ve coğrafyaların etnik, sosyal, siyasi ve ekonomik durumlarına ışık tutuyor. Turancılık ülküsü ile başladığı güzergaha, saf değiştirip bir Komünizm neferi olarak devam edince, bir TKP üyesi olarak hüküm giymesi ve akabinde mahpusluk çekmesi kaçınılmaz olur. Ver elini Afyon Cezaevi...Yaklaşık 2 senelik bir tutukluluktan sonra genel afla tahliye olur olmaz TKP'den istifa eden Aydemir, biraz ideolojik fikirlerinin evrilmesi , biraz konjonktürel dalgalanmalar, biraz da dönemin şartlarının gerekliliği gibi sebeplerle kendini Kemalizm'e adar. İktisat politikaları alanında araştırma ve çalışmalar yaparak, önemli memuriyetler üstlenir ve Türk bürokrasi sayfasına adını altın harflerle yazdırır. "Araştırmalarım ve düşüncelerim, beni cezaevi duvarları arasında, daha iyi değerlendirebildiğim çeşitli şartların ve gerçeklerin aydınlığı altında komünist bir nizamdan ve bu nizamı getirecek ve elbette ki bizim imkanlarımızla başarılamayacak komünist usullerden Devletçi bir iktisat nizamına götürmüştü, bir ihtilal bağlılığından ayırmıştı. Ama o kadar kolay olmadı. Nice tereddütler, nice iç burkuntuları yaşadım. Evet, Türkiye’de başka bir devlet kurulmalıydı. Belki gene halka rağmen ama halk için bir devlet. Belki güdümlü bir demokrasi. Artık devlet imam ve millet ve cemaat olmalıydı. Bu imamın da cemaate vereceği herhalde bir şeyler vardır.” 1931 yılında verdiği - İnkılap ve Kadro- adlı konferansta "Türk Devrimi’nin gelişmesi gerektiğini, devrimin tarafsız bir düzen olmadığını, içinde yaşayanlar taraftar olsa da olmasa da onu uygulamanın zorunlu olduğunu" vurgulayan yazar, bu konuşması ile Türk inkilabının ideolojisini netleştirmiş ve ileride çok ses getirecek olan Kadro hareketinin temellerini atmıştır. Ve nihayet tarihler 1932' yi gösterdiğinde, Vedat Nedim Tör ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi isimlerle birlikte, Atatürk ve İsmet İnönü'nün desteğiyle yayın hayatına başlayan Kadro dergisinin kuruculuğunu üstlenen Aydemir, bu dergi aracılığıyla verdiği mesajlarda, Marksizm ve kapitalizm eleştirileri yaparak, ulusal kurtuluşun yolunun Kemalizm'den geçtiği konusunun sıklıkla altını çizmiştir. Suyu Arayan Adam tüm bu tarihi ve siyasi detayları haricinde, dönemin aydın kimliğine sahip bireylerinin ideallerini, heveslerini, sorunlarını ve bilhassa kendi içindeki buhranlarını ortaya koyma alanında da oldukça başarılı. Yaşadığı yıllarda, dünyayı etkileyen birçok ideolojik akıma dahil olan ve onlardan bir miktar da olsa beslenen Aydemir, bizzat içinde bulunduğu bu ortamları objektif bir bakış açısı ile kaleme alıyor. Ben objektif diyorum ama kendisi ne kadar samimidir, orası tartışılabilir elbette! Yine de bir zamanlar savunduğu fikirlerin eksik ve yanlış kısımlarını ortaya koymakla kalmayıp, bu fikirlerin kendi dimağında bile birbirleriyle çelişen yönlerini okura sunması kısmını oldukça cesur bir itiraf olarak kabul ediyorum. Kitap, tanıtımlarda bahsedildiği üzere tam bir otobiyografik eser sayılmaz, zira bireyden ziyade topluma parmak basıyor. İçeriğinde oldukça geniş çaplı bir özeleştiri de barındıran Suyu Arayan Adam, gerçekten de ismi ile müsemma bir arayış anlatısı.Şevket Süreyya Aydemir 'e ise gıpta etmekten ötesi gelmiyor elimden. Düşünsenize, Türk Yunan savaşının göbeğinde dünyaya gelmek, Osmanlı' nın son nefeslerini duyumsamak, okunan kitaptan etkilenerek o kitabın adını kendine soyadı seçmek, kardeşini şehit vermek, Kafkas cephesinde çarpışarak, yaralanmak, Azerbaycan'da öğretmenlik yapmak, Nazım ile aynı sıralarda ders almak, Lenin, Troçki ve Stalin ile aynı ortamlarda bulunmak, devrimlerin en ateşli yıllarında parmaklıklara mahkum olmak, Anadolu insanını ve coğrafyasını tüm çıplaklığı ile tanımak ve en nihayetinde Atatürk ile yol arkadaşlığına soyunarak, O'nun övgülerine mazhar olmak... Kitabı bitirir bitirmez, kapattım ve düşünmeye başladım. Yaşım kemale erince bir otobiyografi yazmak istesem mesela...doğdum, büyüdüm, okudum, çalıştım, çalıştım, çalıştım... Hiçbir albenisi yok gördüğünüz üzere :) işte bu vesile ile diyorum ki Aydemir'in çalkantılı ve dinamik ve ibretlik ve kıskanılası ve muazzam ve destansı hayat serüveni gerçekten okumaya, okuyup ders çıkarmaya değer nitelikte. Zamanın ruhunu özümsemek için yerinde bir seçim! Yukarıda da bahsettiğim gibi, bir yangın ile başlayan hayatını, o yangını söndürmek için su aramaya adayan Şevket Süreyya Aydemir, bu suyun kimi zaman masum bir hayal, kimi zaman bir gençlik rüyası, kimi zaman bir ideal, kimi zamansa bir aşk şeklinde, kendisini peşinden sürüklediğini itiraf ediyor. Ve ekliyor : "Bu arayışta, aldanışlarım da inanışlarım kadar güzeldi." Okuyunuz, okutunuz... (Seda Bera)

İlkokul yıllarımda evimizdeki kütüphanede gördükçe kapağında ki resmi “Alaattin’in sihirli lambası”na benzetip elime alıp uzun uzun bakardım. Daha sonra aklımız erip okuyunca eğlence değil de daha çok bir milletin makus talini yansıtan bir dramla karşılaştım. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışında hep kaybetmediğimiz toprak kısmı ile ve kahramanlıklarımızla övündük ama yitip giden ve o buhranda kaybettiğimiz şimdilerde de diğer milletlerin refah ve gelişmişlik seviyesine bakarak ah ettiğimiz parlak nesillerinin kaybını maalesef çok fark edemedik. Dönemin canlı bir tanığından bir kez daha dinlemek isteyen herkese tavsiye ederim. İçinizdeki arayışın hiç bitmemesi dileğiyle… (Girişimcilik Durağı)

Otobiyografi okumayı çok seviyor ve otobiyografi okumaktan çok istifade ediyorum. Suyu Arayan Adam sadece bir otobiyografi değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışının, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 1918-1920 yılları arasındaki kısa ömrünün ve Sovyet Rusya’nın ilk yıllarının da hikayesi. Şevket Süreyya Aydemir çok hareketli bir hayat yaşamış. Birinci Dünya Savaşı’na 18 yaşında bir subay olarak bütün Anadoluyu yürüyerek geçerek katılmış, savaştan sonra Azerbaycan Cumhuriyetinin kuruluşuna şahitlik etmiş, oradan Rusya’ya geçip Sovyet Rusya’nın ilk yıllarında bulunmuş ve Anadolu’ya döndüğünde de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında bir bürokrat olarak çalışmış. Nazım Hikmetle arkadaşlık yapmış, Doktor Nazım ile, Ahmet Hamdi Akseki ile aynı ortamda bulunmuş, Enver Paşa, Stalin ve Atatürk ile hayatı kesişmiş. Kitapta anlattıkları kendi özel hayatından çok, belirttiğim dönemlerle ilgili gözlemleri ve fikirleri. Aydemir önce Turancılığın, sonra komünizmin, en son (Türkiye’de iki defa hapiste kaldıktan sonra da) Atatürkçülüğün takipçisi olmak gibi zannederim az rastlanan bir özelliğe sahip. Yaklaşık yarım asırdır elimin altında bulunan bu eseri sonunda okumaktan (yazarın bazı düşüncelerini naif bulsam bile) çok memnun kaldım. (Hakkı G.)

Suyu Arayan Adam PDF indirme linki var mı?

Şevket Süreyya Aydemir - Suyu Arayan Adam kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Suyu Arayan Adam PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Şevket Süreyya Aydemir Kimdir?

1897'de Edirne'de Balkan göçmeni, topraksız bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Babası Mehmet Ağa, Bulgaristan'ın Deliorman yöresinde toprak sahibi varlıklı bir kişi iken servetini kaybetmiş biriydi, Edirne'de bahçıvan olarak çalışmaktaydı. Annesi aydın bir kişi olan Şaziye Hanım idi. Okuma yazmayı annesinden öğrendi. Mahalle Mektebi'nden sonra askeri rüştiyeye devam etti. Küçük yaşlardan itibaren siyasetle ilgilendi. Henüz on bir yaşında iken İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu. Balkan Savaşları öncesinde annesini ve bir ağabeyini kaybetti. Edirne işgale uğrayınca katliamdan kurtulmaları için İstanbul'a gönderilen çocuklar arasında yer aldı. Kuleli Askeri Lisesi'ne kaydoldu ancak Edirne'nin geri alınması ve bir oğlunun daha asker olmasını istemeyen babasının çağırması üzerine geri döndü; Edirne Rüştiyesi ve Öğretmen Okulu'nda (bugünkü Edirne Lisesi) öğrenim gördü. Bu yıllarda Turancı görüşleri benimsedi. Diğer ağabeyinin Sarıkamış'ta hayatını yitirmesi üzerine I. Dünya Savaşı'nda gönüllü olarak savaşa katıldı; ağabeyin şehit edildiği Kafkasya Cephesi'nde çarpıştı, yaralandı. Cephedeyken okuduğu Müfide Ferit'in Aydemir adlı romanı onu çok etkiledi. İleride Soyadı Kanunu çıktığında Aydemir soyadını seçmesi bu romanın etkisiyledir.

Geri çekilme emri üzerine Edirne'ye dönen Şevket Süreyya, öğretmenlik eğitimini tamamladı. Edirne'nin Yunanlar tarafından işgali üzerine bir süre yerel direniş hareketlerine katıldı. Azerbaycan'da kurulan hükümetin İstanbul hükümetinden öğretmen istemesi üzerinde Nuha kentine (bugünkü adıyla Şeki) öğretmen olarak atandı ve 1919–1920 yılları arasında Azerbaycan'a geçti. Ermeniler'e karşı kurulan gönüllü birliğin kumandanı oldu ve bir halk kahramanı haline geldi. Ancak Kafkasya'nın çok etnikli yapısını görünce eski Turancı fikirlerinin doğruluğunu sorgulamaya başladı. Bakü'de toplanan Doğu Halkları Kurultayı'na Nuha Delegesi olarak katıldı. Bu kongreye katılması onun komünizme merakını arttırdı. Kurtultay'dan 10 gün sonra yine Bakü'de gerçekleşen Türkiye Komünist Fırkası'nın toplantısına da katılan Şevket Süreyya, merak ettiği ideolojiyi öğrenmek isteiği ağır basınca Milli Mücadele'ye katılmak yerine Nuha'ya dönmeyi tercih etti. Bir süre amaçsızca gezen Şevket Süreyya, Batum'a gittiğinde Komünist Parti'ye girdi. Yine Batum'da bir öğretmen arkadaşının kızkardeşi ile evlendi ve bu evliliği ömrünün sonuna kadar sürdürdü. Batum'dan sonra Moskova'ya giderek bir çok Türk öğrenicinin de öğrenim gördüğü Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'ne (KUTV) kaydoldu. İktisadi ve Sosyal Bilimler Okulu 'nda ekonomi eğitimi aldı. 1923 yılında Türkiye'ye geri döndü.

Şevket Süreyya, Türkiye'ye döndükten sonra Aydınlık Dergisi'nde komünist fikirleri yaymaya çalışan yazılar yazdı. 1924 yılında Sadrettin Celal Antel ile beraber hazırladığı Lenin ve Leninizm adlı kitabı yayımladı. 1925'te TKP'nin üçüncü kongresinde yedi kişilik Merkez Komite'nin üyesi oldu. Türkiye İşçi ve Çiftçi Fırkası'nın 1 Mayıs'ta "Dünyanın Bütün İşçileri Birleşiniz" yazılı broşür dağıtması nedeniyle gerçekleşen "1925 tevkifatı" sonucu dergi kapatıldı ve Aydemir de Ankara İstiklal Mahkemesi'nde devrin bir çok ünlü komünistiyle beraber yargılanarak 10 yıl hapse mahkum oldu. Muasır Türkiye'nin İktisadi İnkişaf İstikametleri adlı kitabını mahkumiyeti sırasında yazdı fakat bu eser yayımlatamadı. Afyon Cezaevi'nde geçirdiği bir buçuk yıldan sonra 29 Ekim 1927'da ilan edilen genel aftan yararlanarak hapisten çıktı. 1927 Tevkifatı sırasında yeniden tutuklanıp yargılandı fakat beraat etti. Bundan sonra komünizm çizgisinden ayrılıp bir nevi milliyetçi komünizm anlayışını savunmaya başladıysa da Türkiye için geçerli düşüncenin Kemalizm olduğu görüşüne döndü. Vedat Nedim Tör'le birlikte TKP'den ayrıldı. Partiyi polise ihbar etmekle suçlandı.

1928'de Bürokrat olarak Ankara'da çalışmaya başladı. 1951 yılında kadar eğitimci ve iktisatçı olarak çeşitli devlet görevlerinde bulundu. Yüksek Teknik Öğretim Umum Müdür Yardımcılığı, Ankara Belediyesi İktisat Müdürlüğü, Ankara Ticaret Mektebi Kurucu Müdürlüğü, İktisat Vekaleti Sanayi Tetkik Heyeti Reisliği, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Üyeliği yaptı.

1932 yılında Atatürk'ün isteği üzerine Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile birlikte Kadro Dergisi'ni çıkarttı. Dergi kapatıldığında Ankara Ticaret Mektebi'nde müdür olan Aydemir, bu görevi 1936'ya kadar sürdürdü. İki yıl Ankara Belediyesi İktisisat Müdürlüğü yaptıktan sonra İktisat Bakanlığı'nda çalışmaya başladı ve İsmet İnönü'nün güvenini kazandı. Komünist geçmişi nedeniyle çok eleştirilse de başarıları nedeniyle yükseldi. Bir dönem Ekonomi Bakanlığı'nca İsmail Hüsrev Tökin'le birlikte bir kalkınma planı hazırlamakla görevlendirildi. Fakat İsmet Paşa bu planı kabul etmedi.

1951'de Vekiller Heyeti kararıyla emekli edildikten sonra kendisini yazarlığa verdi. Hayatı boyunca çok sayıda eser veren Aydemir, Tek Adam adlı eserinde Atatürk; İkinci Adam adlı eserinde İsmet İnönü 'yü yazdı. Bunun dışında Menderes'in Dramı, Enver Paşa (kitap) gibi biyografiler ve Suyu Arayan Adam gibi otobiyografik denemeler dışında Toprak Uyanırsa ve Kahramanlar Doğmalıydı adlı romanları yazdı. 27 Mayıstan sonra oluşan yeni düşünce ortamında kurulan sosyalist eğilimli Devrim ve Yön gibi dergilerde yazıları yayınladı. 12 Mart Muhtırası sonrası Yön Dergisi kapatılınca yazılarına Cumhuriyet Gazetesi'nde devam etti. 25 Mart 1976'da Ankara'daki evinde hayatını kaybetti. Ankara Belediye Başkanı'nın emriyle tabutu, Türk bayrağına sarılı olarak defnedilmiştir. Adı, Ankara'da yıllarca oturduğu sokağa verildi.

Şevket Süreyya Aydemir Kitapları - Eserleri

  • Suyu Arayan Adam
  • Tek Adam - Cilt 1
  • Tek Adam - Cilt 2
  • Tek Adam - Cilt 3
  • İkinci Adam Cilt: 1
  • Menderes'in Dramı
  • İkinci Adam - Cilt 2
  • Toprak Uyanırsa
  • İkinci Adam Cilt: 3
  • Enver Paşa - Cilt 1
  • Enver Paşa - Cilt 2
  • Enver Paşa - Cilt 3
  • Tek Adam Mustafa Kemal
  • İhtilalin Mantığı
  • İnkılap ve Kadro
  • Kırmızı Mektuplar ve Son Yazılar
  • Lider ve Demagog
  • Kahramanlar Doğmalıydı

Şevket Süreyya Aydemir Alıntıları - Sözleri

  • 530 esir, Yılanlı Ovası'na indirilir. Görürler ki kendilerini esir alanlar bir avuç köylülerdir. Ama Menil'in başka bir derdi daha vardır: Genç ve güzel karısı Bilemedik'te çalışıyordu, acaba ne oldu? Düğüm çabuk çözülür: Bilemedik'te de Fransızlar yenilmiş ve Bayan Menil esir edilmiştir. Esir Bayan hiçbir hakeret görmemiştir. Türk çetelerinden gördüğü üstün insanlık muamelesini heyecanla kocasına anlatırken, Çukurova'da Fransızlarla Ermenilerin yaptıklarını çok iyi bilen Menil'in başını utanarak önüne eğdiğini etrafındakiler görürler. Tarih 28 Mayıs 1920'dir. (Tek Adam - Cilt 2)
  • ...Biz Anadolu köylüsünü dindar , mutaassıp bilirdik.Halbuki bu gördüklerim sadece cahildiler. (Suyu Arayan Adam)
  • ''Eğer takdir seslerini, dostlarımızın alkış sadalarından değil de, düşmanlarımızın kin ve garaz dalgalarından duyabilirsek, yolumuz çetin, fakat yolculuğumuz yaşanmaya değer olacaktır...'' (İkinci Adam - Cilt 2)
  • Kumandan muharebeyi, harp meydanında değil, kafasında kaybederse, bu yenilgi, tam yenilgi olur. Savaş, kumandanın kafasında kaybolmadıkça, yenilgi tamamlanmış ve savaş sona ermiş değildir. Milli Mücadele'de biz savaşı, hiçbir zaman kafamızda kaybetmiş duruma düşmedik... (Tek Adam - Cilt 2)
  • Mustafa Kemal’in cevabı kısa ve kesindir: “Bir gün de, geldikleri gibi giderler”. (Enver Paşa - Cilt 3)
  • Bize göre ise, bu büyük tezadın halli için her şeyden önce, sanayici memleketlerle sanayiden yoksun memleketler arasındaki ekonomik bağımlılığın kalkması lazımdır. Yani, dünya üzerine bugün kurulmuş olan iktisadi iş bölümünün değişmesi şarttır. Büyük üretim vasıtalarının, yani sanayinin ve ulaştırma vasıtalarının dünya üzerinde yeniden ve daha rasyonel bir şekilde dağılışı şarttır. Bu tasfiye ve dağılış, elbette ki, sanayici ülkelerin sanayisiz ve geri kalmış milletler ve halklar tarafından yağması suretiyle değil, fakat haysiyetli bir milli bağımsızlık savaşı ile, kurucu inşacı ve planlı bir milletler ve halklar kalkınması, yani kısacası Milli kurtuluş yolu ile olacaktır. (İnkılap ve Kadro)
  • Asırlar boyunca Şarktaki (Doğu memleketlerindeki) bütün sokak ayaklanmaları, din bayrağı altına sığınmıştır. Dinin değil ama geriliğin davalarını gütmüştür. (Enver Paşa - Cilt 2)
  • Polatlı, Anadolu' nun önemli bir ilçesidir. (Toprak Uyanırsa)
  • yolumuzu biz mi tayin ederiz? yoksa birtakım eller , çıktığımız yolculukta bizi kendi şartlarına ve kanunlarına göre , bu şartların çezildiği istikametlere doğru mu iterler? bu , bütün çağlar boyunca insanoğlunun serüveninde bir problemdir ki , bu problemi ne bizden öncekiler çözebilmişlerdir , ne bizden sonrakiler çözebilecekler .. && uyumak ve unutmak? bazen uyku ve unutuş , ne kadar da kurtarıcıdır önümüzde ise aşılacak daha nice yollar var .. && kendine dön , kendine inan ve yalnız kendinde olanı ara .. (Suyu Arayan Adam)
  • İkinci Meşrutiyet için mücadele eden İttihat ve Terakki, aydın öncülerin çalışmalarında, meşrutiyet genel mefhumundan başka, doktriner bir anlayış bulmak mümkün değildir. (Enver Paşa - Cilt 1)
  • Sovyetler Birliği, devletler arasında bir ahlak siyaseti değil, bir rejim ve doktrin mücadelesi yürüten bir ülkeydi. (İkinci Adam - Cilt 2)
  • Atatürk'e ve hatırasına bağlılık, elbette ki Atatürk'ü putlaştırmak değildir. Kahraman putlaştırıldığı zaman ölür. (İhtilalin Mantığı)
  • "Sizin gibi ruh temizliğine ve değerlerine inandığım beş on kişimiz daha olsa, bu talihsiz vatan, elbette kurtulur." (Enver Paşa - Cilt 2)
  • "Monarşi , bir kimsenin, herhangi bir sorumluluk veya denetim olmaksızın dilediğini yapabilmesi demektir.Böyle olunca da sağlam bir ahlak sisteminin içine nasıl yerleştirilebilir ? Böyle bir mevkiye yükseltilen insanların en iyisi bile kötüleşir." (İhtilalin Mantığı)
  • Devrim; Halkın faydasına olanları, halka rağmen, fakat halk için, halka getirme işidir. (İnkılap ve Kadro)
  • Şarki Buhara’ya geçiyorum. Kazanırsak Gazi, kazanamazsak Şehit olacağız. Yol gösterecek Türkmenler, artık bizi beklemesinler… (Enver Paşa - Cilt 3)
  • Namık Kemal bir bayrak adamdır. Ve bayrak adamlar tarihte pek fazla yetişmezler... (Enver Paşa - Cilt 1)
  • Tarihte öyle zaman olur ki, milletin iradesini, hatta tek bir kişi bile şahsında temsil edebilir. Mesela Tek Adam, yani Mustafa Kemal böyle bir temsilciydi. (Menderes'in Dramı)
  • Gerçek şudur ki, Mustafa Kemal, şu atalar sözü gereğince: "Ya devlet başa ya kuzgun leşe!" diyerek evvelâ Erzurum'da kelleyi koltuğuna almıştır. (Tek Adam - Cilt 2)
  • Pazara inmeyen erkeğin, ev halkının gözünde hiçbir kıymeti yoktur. (Toprak Uyanırsa)

Yorum Yaz