diorex
life
Dedas

Tanrı'dan Öyküler - Rainer Maria Rilke Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tanrı'dan Öyküler kimin eseri? Tanrı'dan Öyküler kitabının yazarı kimdir? Tanrı'dan Öyküler konusu ve anafikri nedir? Tanrı'dan Öyküler kitabı ne anlatıyor? Tanrı'dan Öyküler PDF indirme linki var mı? Tanrı'dan Öyküler kitabının yazarı Rainer Maria Rilke kimdir? İşte Tanrı'dan Öyküler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.04.2022 20:00
Tanrı'dan Öyküler - Rainer Maria Rilke Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Rainer Maria Rilke

Çevirmen: Kamuran Şipal

Yayın Evi: Cem Yayınevi

İSBN: 9789754067224

Sayfa Sayısı: 117

Tanrı'dan Öyküler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Rainer Maria Rilke (1875-1926), Prag doğumlu, Avrupa'nın birçok şehrinde yaşamış gerçek bir Avrupalı. Yarım yüzyıllık yaşamını sanata adamış, şairliğinin yanı sıra sanat üstüne denemeleri ve öyküleriyle de geniş yankı uyandırmıştır.

"Dostum Ellen Key! Bir ara bu kitabı sizin ellerinize bırakmıştım, siz de hiçbir şeyi sevmediğiniz kadar sevmiştiniz onu. Dolayısıyla, kitabın benim değil, sizin olduğunu düşünmeye alıştım. Bu yüzden, yalnız kitabınız değil, bu yeni baskıda çıkan bütün kitapların başına isminizi koymamı ve şöyle yazmamı hoş görün lütfen: Tanrı'dan Masallar Ellen Key'indir."

Tanrı'dan Öyküler Alıntıları - Sözleri

  • Sevmek demek, bir yerden bir şey almamak, her şeyi unutmak ve bir zaman sahip olduğun ne varsa tümünü bir tek insandan alıp kabullenmek demektir.
  • Hem burda önemli olan, her şeyden önce anne babalardır; çünkü dediğim gibi bizi bilgi sahibi kılmakla onlar yükümlüdür. Başkaları bunu yaparsa iyilik olsun diye yapar. Böyle yapmaları ille de istenmez kendilerinden. Ama dikkat edin, kendi anne ve babalarımız bize nasıl davranıyor. Kaşlarını çatıp dargın yüzlerle sağda solda dolaşıp duruyor, ne yapsanız bir kusur buluyorlar bizlere bağırıp, çağırıp, paylayıp azarlıyorlar. Ama beri yandan öyle vurdumduymalar ki, dünya yıkılsa pek farkına varacakları yoktur. İdeal diye bir şey bellemişler. İdeal dedikleri de belki bir çeşit küçük çocuklardır, yalnız bırakılmaması gereken, kendilerini hayli zahmete sokan çocuklar. O zaman bizi niye dünyaya getirdiler peki?
  • Bugün adalet zincire vurulmuş, acınacak durumda.
  • "Sizden başka kim anlardı ki beni? Siz rütbesiz, makamsız, zamanla sınırlı bir payeden yoksun, neredeyse isimsiz çıkıp geldiniz bana. Odaya girdiğinizde, içerisi karanlıktı. Yine de ben yüz hatlarınızda bir benzerlik gördüm-" Yabancı adam, gözlerini kaldırıp soran bakışlarla bana baktı." Evet "dedim suskun bakışına yanıt olarak." Sık sık geçer aklımda, belki de derim, Tanrı'nın eli yine yoldadır... "
  • Ama ilkel dillerde pek çok şey aynı ismi taşır. Bir ülke var, Tanrı ismiyle anılır; beri yandan ülkenin hükümdarına Tanrı denir. İlkel kavimler, ülkelerini ve Tanrılarını birbirinden ayırmazlar. Bunlardan her ikisi de büyüktüe ve iyidir, korkunç ve iyi.
  • Diz çökmenin nedir anlamı? Karşıdakine duyulan saygıyı açığa vurmak. Bunun için insanın başındaki şapkayı çıkarması yeterlidir diyor Almanlar. Orası öyle, selam olsun, eğilmek olsun, bunlar da bir saygının dışavurumlarıdır nihayet. Herkesin yere kapanmasına izin verecek kadar geniş olmayan ülkelerde kullanılan kısaltmalardır. Ne var ki kısaltmalar çokluk mekanikleşir, anlamlarının bilincine varılmaksızın uygulanmaya başlarlar. Bu yüzden zaman ve mekanın elverdiği yerde, o güzel ve önemli saygı sözcüğünü hiç kısaltmadan yazmak iyidir.
  • Dünyada adalet diye bir şey kalmadı. ;çünkü adalet adaletsizliğin sultası altına girdi. Bugün adalet zincire vurulmuş, acınacak bir durumda. Haksızlık gülüp eğleniyor kendisiyle..
  • Ayaklarını kullanabilen insanlardan esirgenen pek çok şeyi siz yaşayabilirsiniz , çünkü hiçbir özürü bulunmayan insanlar pek çok şeyin önünde durmadan gelip giderler,pek çok seyden soluğu kaçmakta alırlar.
  • Yeryüzü baharda bir şeyi anımsar adeta; yaz geldi mi herkese anlatır bunu, derken o büyük güz suskunluğu gelip çattığında bilgelikle donanır, bu suskunlukla birlikte yalnızların arasına katılır.
  • Dünyaya kurşunkalem ya da soba olarak gözlerini açmış bir nesnenin, gelişip ilerlemekten umudunu kesmesi gerekmez. Günün birinde şansı yaver gider bakarsın, bir kurşun kalem bir sopaya, hatta bir direğe, bir soba ise bir kent kapısına dönüşebilir.
  • Bir insan gerçek öykü biliyorsa, sanıyor musunuz ki, bu başkalarından saklı kalabilir? Allah korusun, ağızdan ağıza yayılır öykü, özellikle de çocuklar arasında.
  • 'Sizi ellikten çıkarıyorum. Bundan böyle ne haliniz varsa görün!' dedi. Tanrı Baba'nın elleride o günden sonra öyle yaptılar. Ama neye el atsalar bir başlangıçtan öteye gitmiyor, işin sonunu getiremiyorlardı. Tanrı'sız hiçbir şey dört başı mamur değildir kuşkusuz. Ve sonunda eller yorulup bezgin düştü.
  • Bize kalırsa, Tanrı Baba ellerine kızdığından işi bırakıp istirahata çekildi. Dolayısıyla, yedinci gün hala sürmekte.''
  • Tanrı, uzun zaman bu belirsizliğe katlandı. Onun sabrı da gücü ve kudreti kadar büyüktür çünkü. Gelgelelim. bir ara yoğun bulutlar kendisiyle yeryüzü arasına girip yuvalanmış. günlerce de yerinden kımıldamamıştı; dolayısıyla. Tanrı dünyayı, insanları ve zamanı gerçekte yaratmamış da bunları yalnız düşünde mi görmüştü, pek bilemez olmuştu.

Tanrı'dan Öyküler İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Merhaba! Öncelikle belirtmeliyim ki “Tanrı’dan Öyküler” kitabı Rilke ile tanıştığım ilk kitaptı. Bu yüzden kendisini merak edip araştırdım ve onun tarzını anlamanız için biraz size kendisiyle ilgili bilgi vermek istiyorum. Prag doğumlu Rainer Maria Rilke, Alman lirik şiirinin en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyor. Aynı zamanda Alman romanının öncüsü sayılan “Malte Laurids Brigge’nin Notları” adlı eseriyle ün kazanmış. Ekonomik bunalımların ve kapitalist gelişmelerin belirlediği sanattan uzak bir çağda yetiştiğinden dolayı hayatı mekanik ve cansız hale getiren, duygulardan yoksun modern çağa ve insanları kendi kendisine bile yabancılaştıran ve yalnızlaştıran bu yaşam biçimine karşı gelmeye çalışan birisidir. Nesnelere ve dış dünyaya bakış açısından kaynaklanan yeni bir Tanrı imgesi vardır; Tanrı’yı bu dünyanın dışında değil, evrenin her zerresinde bulur; art arda sıraladığı imgelerde, Tanrı’nın varlığını yaşar. “Tanrı’dan öyküler” kitabına geçersek, içerisinde 14 adet öykü bulunan bu kitapta anlatıcının bir gün yolda karşılaştığı komşusunun çocuklarının sürekli Tanrı ile ilgili sorular sorduğu ve cevaplama konusunda sıkıntı çektiğinden yakınması üzerine çocuklara cevap vermesi için anlattığı Tanrı ile ilgili öyküleri okuyoruz. Oldukça akıcı ve masalsı bir anlatımı olan bu kitabı sizlere de tavsiye ederim, özellikle de farklı bir tarz arayan okuyucu iseniz. Ben beğendim ve diğer kitaplarını da merak ettim açıkçası. O yüzden onları da biraz araştırıp okumayı düşünüyorum. Elbette okuyunca onları da sizlerle paylaşacağım. Kitapla kalın. Sevgiler. (Ferhat ÖZDEMİR)

Kitabı bitirdikten sonra ,her zamanki gibi incelemi yaptım ve altını çizdiğim alıntıları sayfama geçirdim. Daha sonra 1000k'da kitabın bulunduğu sayfaya girdim ve kitap ile ilgili yapılan kısa bir incelemeyi okuduktan sonra yazarın kimliğini araştırmak için Google'u taradım , Ve bu yazarı daha önce tanımadığım için mahçup oldum. Rilke, Münih'te yaşayan kadın şair Lou Andreas-Salomé ile tanıştı. Daha önceki yıllarda Nietzsche'nin aşık olduğu bu kadının Rilke'nin sanatçı kişiliğinin gelişmesinde büyük rol oynadığı belirtilir. Salome ile birlikte 1897'de Berlin'e, 1898'de Floransa'ya bir yıl sonra da Rusya'ya giden yazar, Rusya'da Tolstoy tarafından karşılanıp dönemin ünlü ressamı Pasternak ile tanışınca büyük mutluluk duydu. Bir süre sonra da Rodin'in özel sekreterliğini yapmaya başladı. Hem Paris'teki yaşamı hem de Rodin'in kişiliği Rilke'nin yaşamında adeta dönüm noktasını oluşturdu. Rodin üzerinde araştırma yapmaktan çok onun sanatı ışığında Paris'teki yaşamını dile getirdiği Auguste Rodin, yazarın düzyazı türündeki ilk önemli yapıtıdır. Tüm bu bilgilerden bağımsız olarak yazdığım tanıtımı aşağıda okuyabilirsiniz. Aşağıda okuyacağınız yazı bir incelemeden çok bir bilgilendirme yazısı olacak. Bana bu kitapla ilgili ne düşünüyorsun diye bir soru sorarsanız, size hiç düşünmeden "değişik bir kitap " olduğunu söylerim. Birbirine bağlı hikayelerden ve hikayelerin içindeki masallardan oluşan bu kitap, adından dolayı tahmin ettiğiniz gibi Tanrı'dan Öyküler vasıtası ile size masum mesajlar yollamıyor. Kitabın üç beş sayfasını okuduktan sonra ,karşınızda farklı bir bakış açısı, farklı bir dil, farklı yazar olduğunu anlıyorsunuz. İlk hikayeden aldığım bu cümleleri okuduğunuzda ne demek isteğimi anlayacaksınız ; "Ancak iki burun deliğini simetrik olarak yerleştirmek büyük zorluk doğurdu Tanrı baba için." " Bir melek 'sen ki her şeyi görensin…" ilahisini söyleyerek geçti tanrı babanın önünden . Tanrı baba birden irkildi. Meleği günaha sokmuştu ,çünkü söylediği ilahi gerçeğe aykırıydı." "Ermiş Nikolaus'a sitemde bulunarak ,yarattığı aslanlara bir itirazı varsa , buyurup kendisinin de birkaç aslan kotarmasını istedi. " Kitap okurken, farkına varmadan kafanızda olayın geçtiği yer ve çevresi canlanır. Belki bu sahne, kişiden kişiye değişebilir ancak her şeyi yerli yerine oturttuğunuz bir sahne üzerinden olayları daha kolay takip edersiniz. Ben kitap okurken eğer kafamda bir sahne yaratmakta zorlanırsam, olayları takip etmekte ve anlamlandırmak da zorlanıyorum. Ve bu kitaptaki bazı hikayelerde bu zorluğu yaşadığımı itiraf etmeliyim. Ancak değişik bir kitap okumak istiyorsanız işte karşınızda… (CEM AKDAG)

Tanrı'sız hiçbirşey dört başı mamur değildir kuşkusuz... . Eserimiz 14 kısa öyküden oluşuyor. Öykü kimi zaman sokaktan geçen bir komşuya, kimi zaman kıskanç bir öğretmene, çoğu zaman da merakla dinleyen kötürüm arkadaşa anlatıldı. Ancak hepsinin ortak bir amacı vardı. Anlatılan öyküleri çocuklara ulaştırabilmek... Acaba bu gizemli ve heyecanlı öykülerin hepsi, çocuklara ulaşabilmiş midir? Ne dersiniz? Tabi ki cevabı kitabın satırlarında gizli, okuyunuz der, ilgililerine şimdiden keyifli okumalar dilerim Kitapla Kalın (Deniz Kart)

Tanrı'dan Öyküler PDF indirme linki var mı?

Rainer Maria Rilke - Tanrı'dan Öyküler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tanrı'dan Öyküler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Rainer Maria Rilke Kimdir?

 Rainer Maria Rilke,Alman lirik şiirinin en önemli temsilcilerinden biridir. Babası Josef Rilke Alman kökenli bir demiryolu memuru, annesi ise Praglı zengin bir aileye mensuptu. Çok hırslı ve kaprisli bir kadın olan annesi oğlunu kendi özlemleri doğrultusunda yetiştirmek istedi. Altı yaşına gelinceye kadar kız çocuğu gibi giydirilen Rilke, zayıf ve ince ruhu nedeniyle annesinin bu tutumundan etkilenerek başta kadınlar olmak üzere insanlarla iletişim kuramaz hale geldi. Şiirlerinde çocukluk yıllarını bir yandan içtenlikle bir yandan da korku çağrışımlarıyla anlatmasının en büyük nedeni de budur.

  Dokuz yaşına geldiğinde annesi ile babası boşandı ve Rilke annesinin yanında Viyana'ya gitmek zorunda kaldı. Babasının toplumda elde edemediği saygın yeri edinmek amacıyla 1886'dan sonra St. Pölten'e ve Bohemya'daki Maehrisch-Weisskirchen'de askeri okullara devam etti. Beş yıl sonra Linz Ticaret Akademisi'ne kaydını yaptırdı. Rilke'nin eğitimi bununla da bitmedi. Özel derslerin yanı sıra Prag'da edebiyat ve sanat tarihi de okudu. İlk şiirleri Yaşam ve Şiirler'in yayınlanması bu yıllarda oldu.

 1896-99 yılları arasında öğrenimini Münih ve Berlin'de sürdüren Rilke, Münih'te yaşayan kadın şair Lou Andreas Salome ile tanıştı. Daha önceki yıllarda Nietzsche'nin aşık olduğu bu kadının Rilke'nin sanatçı kişiliğinin gelişmesinde büyük rol oynadığı belirtilir. Salome ile birlikte 1897'de Berlin'e, 1898'de Floransa'ya bir yıl sonra da Rusya'ya giden yazar, Rusya'da Tolstoy tarafından karşılanıp dönemin ünlü ressamı Pasternak ile tanışınca büyük mutluluk duydu. Kremlin'de tanık olduğu Ortodoks Paskalya Yortusu ve Rus halkının dindarlığı yazar üzerinde önemli etkiler bıraktı. İki yıl sonra yine Lou Andreas'la birlikte ikinci kez Rusya'ya giden Rilke, ülkenin güney bölümünü de dolaşarak yeniden Tolstoy'la buluştu. Bu geziden sonra ruh sağlığı bozulan yazarı terk edenler arasında Salome'de bulunuyordu.

  Ressam Heinrich Vogeler'in çağrısına uyan Rilke, Worpswede'ye yerleşti ve 1901 yılında evlendi. Ancak bu evlilik sadece bir yıl devam etti. Boşanmasından bir süre sonra Rodin'in yaşamını yazmak amacıyla Paris'e gitti. Bir süre sonra da Rodin'in özel sekreterliğini yapmaya başladı. Hem Paris'teki yaşamı hem de Rodin'in kişiliği Rilke'nin yaşamında adeta dönüm noktasını oluşturdu. Rodin üzerinde araştırma yapmaktan çok onun sanatı ışığında Paris'teki yaşamını dile getirdiği Auguste Rodin, yazarın düzyazı türündeki ilk önemli yapıtıdır. Malte Laurids Brigge'nin Notları adlı romanını tamamladıktan sonra bir yıl boyunca Kuzey Afrika'yı dolaşan yazar, 1912'de Kontes Marie von Thurn und Taxis adlı bir soylunun Trieste yakınlarındaki Duino Şatosu'na yerleşti. 1909'da Paris'te tanıştığı Kontes, Lou'dan sonra Rilke'nin sanatını belirleyen ikinci güçlü kadın oldu ve yazar bu tarihten sonra yeni bir yaratıcılık sürecine girdi. Duino Ağıtlarını da burada yazdı.

  Birinci Dünya Savaşı yıllarını genellikle Münih'te geçirdi. Bir ara Viyana'daki savaş arşivinde çalışan yazar 1919'da İsviçre'ye, üç yıl sonra da Wallis Kontu'na ait olan ortaçağdan kalma Muzot Şatosu'na yerleşti. Orpheus'a Soneler'i burada yazdı. 1923 yılında Lösemiye yakalandı ve sağlığı giderek bozuldu. 51'inci doğum gününü kutladıktan birkaç hafta sonra 29 Aralık 1926'da Montreux yakınlarındaki Valmont'ta hayata gözlerini kapattı.

 Sanatçı kişiliği: Şiirlerinin yanı sıra çağdaş Alman romanının öncüsü sayılan Malte Laurids Brigge'nin Notları adlı eseriyle de ün kazanan Rilke, ekonomik bunalımların ve kapitalist gelişmelerin belirlediği sanattan uzak bir çağın içinde yetişmiş, gerek yaşamı gerek yapıtlarıyla hayatı mekanik, cansız bir hale getiren duygulardan yoksun modern çağa, insanların birbirine ve kendi kendisine yabancılaştıran, yalnızlığa iten yaşama biçimine karşı gelmeye çalışır. Yazarın yaşamını belirleyen olaylar, onun sanatında da büyük değişimlere yol açmıştır. İlk dönem şiirlerinde görülen gelişmede sevgilisi Lou'nun ve birlikte yaptıkları Rusya gezisinin payı büyüktür. Dilin duygulara seslenen ses özelliklerine büyük bir duyarlılıkla yaklaştığı Saatler Kitabı, Rilke'nin Rusya yaşantısını ve Paris yıllarının etkilerini yansıtır. Kitap üç bölümden oluşsa bile sanki uzayıp giden bir şiir havasını taşımaktadır. Rilke'nin nesnelere ve dış dünyaya bakış acısından kaynaklanan yeni bir Tanrı imgesi, özellikle ilk bölümün temelini oluşturur. Tanrı'yı bu dünyanın dışında değil, evrenin her zerresinde bulur; art arda sıraladığı imgelerde, Tanrı'nın varlığını yaşar. İlk baskısı Saatler Kitabı'ndan önceye rastlayan çağı ve konusu bakımından olduğu kadar yazarın sanatındaki gelişmeyi yansıtması açısından da geçiş niteliği taşır. Rilke'nin ikinci baskıya eklediği 37 şiirde Paris yaşantısının etkisi büyüktür. Güz Günü ve Akşam gibi tanınmış şiirler, bu baskıya eklenenler arasında olup yeni bir döneme geçişin izlerini yansıtır.

Sanatsal yaşamının ikinci döneminin başlıca iki yapıtından biri olan, Rodin ve Paris kentinin etkilerini taşıyan Yeni Şiirler adlı kitaptır. Burada artık Tanrı, aşk, ölüm gibi konulardan dış dünyaya nesnelerin dünyasına geçiş sözkonusudur. Panter ve Roma Çeşmesi adlı şiirlerinde nesnelerin kendisinden yola çıkan Rilke, kişisel duygularına ve izlenimlerine yer vermeksizin salt nesneyi tanımlar. Dış dünyaya bakışının değişmesindeki en büyük etkiyi ise yıllarca yanında yaşadığı Rodin sayesinde elde etmiştir. Yeni Şiirler ile Alman edebiyatında 'nesne şiiri' adı verilen yeni bir tür oluşturan Rilke'nin yaratımları, Rodin'in yapıtlarında olduğu gibi plastik nesneler olmayıp 'yazılı nesnelerdir'. Bu şiirlerinin temelinde yatan ve Rilke'nin 'görmeyi öğrenmek' olarak nitelendirdiği dış dünyaya bakış ilkesi, Malte Laurids Brigge'nin Notları adlı romanı için de geçerlidir. Kişinin kendisine ve çevresine yabancılaşması, büyük kent insanının yalnızlığı, insanın varlığını oluşturan ölüm korkusu gibi konuları geleneksel roman kalıplarının dışına çıkarak işleyen bu yapıt, genç bir Danimarkalı şairin Paris yaşantısını anlatan bir günce biçimindedir. Romanda Rilke'nin Prag'la ilgili çocukluk anıları, Rusya ve İskandinavya yolculukları, özellikle de onu derinden etkileyen Paris yaşantısının etkileri görünmektedir.

Rainer Maria Rilke Kitapları - Eserleri

  • Duino Ağıtları
  • Bütün Şiirlerinden Seçmeler
  • Malte Laurids Brigge'nin Notları
  • Genç Bir Şaire Mektuplar
  • Orpheus'a Soneler
  • Çünkü Zordur Sevgi
  • Seçilmiş Şiirler ve Duino Ağıtları
  • Dua Saatleri Kitabı
  • Sancaktar
  • Genç Bir Kadına Mektuplar
  • Beyaz Mutluluk
  • Uzak Gece Rüzgârı
  • Tanrı'dan Öyküler
  • Auguste Rodin
  • Bütün Öyküler
  • Cezanne Üzerine Mektuplar
  • İmgeler Kitabı
  • Düşten Taç
  • İyi Ruhlara Adak
  • Advent
  • Gece mi Tek Gerçeğimiz?
  • Kalem ve Kılıç
  • Sonuncular
  • Bana Tören
  • Beyaz Prenses - Sancaktar
  • Keşiş Yaşamı Üzerine
  • Yoksulluk Ve Ölüm Üzerine
  • Hac Üzerine
  • Bütün Hikayeleri
  • Toplu Şiirleri
  • Seçme Şiirler
  • Floransa Günlüğü
  • Sanat Üstüne
  • Yeni Şiirler
  • Toplu Şiirler 1
  • İsa Çocuk
  • Toplu Şiirler 2
  • Poems
  • Ji Şaireki Ciwan Re Name
  • The Dark Interval: Letters on Loss, Grief, and Transformation
  • Resimlerin Kitabı
  • Ahead of All Parting
  • Seçme Mektup ve Şiirler
  • Keşiş Yaşamından Haçtan
  • Hazreti Meryem’in Hayatı
  • The Duino Elegies & The Sonnets to Orpheus

Rainer Maria Rilke Alıntıları - Sözleri

  • Kendi kalbi önünde hiç kimse sınavı başaramaz. (Çünkü Zordur Sevgi)
  • . Bir süredir görüyorum, her şey nasıl değişiyor. Bir şey yükselir ve hareket eder ve öldürür ve kedere neden olur. ... (Resimlerin Kitabı)
  • Henüz soğumadın ve çok geç değildir, oluşmakta olan derinliklerine dalman için, orada yaşam usulca kendini ele verir. (Keşiş Yaşamı Üzerine)
  • Çocukluk her şeyden bağımsız bir ülke. İçinde kralların yer aldığı tek ülke. Ne diye sürülüp atılalım buradan? Ne diye bu ülkede kalmayalım, bu ülkede yaşlanıp olgunlaşmayalım?... Ne diye 'başkalarının' inandıklarına inanmaya alıştıralım kendimizi? (Bütün Öyküler)
  • ...önemsiz olanların bütün kaygı ve yoksulluğunu, bütün korkmuşluğunu ve jestlerini onun evine taşımakla, eline bırakmakla, kalbi üzerine yerleştirmekle dindar oluyordu insan. (Auguste Rodin)
  • Nasıl tutayım ki ruhumu değmesin diye seninkine? Nasıl tutup da kaldırayım onu senin üzerinden başka şeylere? Ah karanlığın ortasında yitik bir şeylerin içine koyayım isterdim ruhumu yabancı, sessiz bir yere, senin derinliklerin titreşirken titreşmeyen. Lakin her şey, bize dokunan, sana ve bana İkimizi birden alıyor, iki telden çıkan tek ses çıkaran yayın çekişi gibi Hangi enstrümanın teliyiz? Hangi kemancı tutuyor elinde bizi? Ah, güzel şarkı. (Toplu Şiirleri)
  • Dünyada adalet diye bir şey kalmadı. ;çünkü adalet adaletsizliğin sultası altına girdi. Bugün adalet zincire vurulmuş, acınacak bir durumda. Haksızlık gülüp eğleniyor kendisiyle.. (Tanrı'dan Öyküler)
  • "Koyu saçları yumuşak..." (Sancaktar)
  • Çünkü salt yalnız olana açıklanır ve aynı türden bir çok yalnıza hazır verilir dar birinden daha fazlası. Çünkü herkese Tanrı diye görünür bir başkası... (Toplu Şiirleri)
  • . Gönül almayı hırsınız haline getirin. ... (Seçme Mektup ve Şiirler)
  • Çevresindeki her şeyi ne çok sevdiğini duyumsadı ansızın. (Sonuncular)
  • Kollarından boşluğu fırlat soluk aldığımız uzaya; belki kuşlar daha derin bir uçuşla duyar genişleyen havayı. (Kalem ve Kılıç)
  • İKİMİZ oturuyorduk düşünceler içinde asma yapraklar alacağından-sen ve ben- ve kokulu saçmalıklar arasında üstümüzde vızıldıyordu bir yabanarısı bir yerden. (Toplu Şiirler 1)
  • Sanki hiç yaşamamış gibi hissediyorum kendimi; çünkü o yolu asla bula­madım. (Bütün Hikayeleri)
  • Düşün, hangi yaşam daha çok yaşantı içler düşündeki resimlerden? Ve seninledir daha? (Beyaz Prenses - Sancaktar)
  • nasıl tutayım ruhumu ki, dokunmasın seninkine? (Toplu Şiirleri)
  • "Bilgisinin bütün canlı ağırlığıyla dolu olarak, geleceği gören birisi gibi, etrafında yaşayanların yüzlerinin içini görüyordu." (Auguste Rodin)
  • Ruhumu nasıl tutsam da, seninkine değmese? (Seçilmiş Şiirler ve Duino Ağıtları)
  • Güneş, bizim memlekette yaz ortasında olduğu gibi, ağır. Fakat biz yaz mevsiminde vedalaşmadık. Kadınların elbiseleri yeşillikler arasında boylu boyuna parlıyordu. Ve şimdi atlarla hep gidiyoruz. Şu halde mevsim sonbahar olmalı; hiç değilse mahzun kadınların bizi düşündükleri yerde. (Sancaktar)
  • Dünyanın her ışıksız dönüm yerinde vardır böyle kalıttan yoksun bırakılmışlar; ne önceki onlarındır, ne gelecek olan daha. (Duino Ağıtları)

Yorum Yaz