diorex
Dedas

Tante Rosa - Sevgi Soysal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tante Rosa kimin eseri? Tante Rosa kitabının yazarı kimdir? Tante Rosa konusu ve anafikri nedir? Tante Rosa kitabı ne anlatıyor? Tante Rosa PDF indirme linki var mı? Tante Rosa kitabının yazarı Sevgi Soysal kimdir? İşte Tante Rosa kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 18.04.2022 18:00
Tante Rosa - Sevgi Soysal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Sevgi Soysal

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789750500923

Sayfa Sayısı: 106

Tante Rosa Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İletişim Yayınları Sevgi Soysal’ın bütün eserlerini yayımlıyor. İlk kitap Tante Rosa, Sevgi Soysal’ın ölüm yıldönümü olan 22 Kasım’ın haftasında çıktı. 1968’de yayımlandığında, çocukluğu Birinci Dünya Savaşı Almanya’sında geçmiş, Rosa adlı bir kadının hayat hikâyeciklerini içeren bu roman, edebiyat çevrelerini şaşırtmış ancak pek de anlaşılamamış. Sevgi Soysal’ı 12 Mart dönemi edebiyatı yoluyla tanıyan okura ise hiç ulaşamamış. Oysa Tante Rosa, Sevgi Soysal’ı 12 Mart döneminin simge yazarı yapanın yalnızca 12 Mart değil, Tante Rosa’da ilk filizlerini veren cesur bir kadınca duyarlılık olduğunun en güzel ispatı. Bütün Eserleri dizisinde önce kronolojik bir sırayla romanları yayımlanacak Sevgi Soysal’ın. Tante Rosa’dan sonra sırada kadın-erkek ilişkisi ve evlilik temasını işlediği romanı Yürümek var. Soysal bu romanıyla (1970) TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü’nü kazanmış. Ve yine bu romanı nedeniyle müstehcenlik gerekçesiyle yargılanmış. Daha sonra gelen Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, özellikle Ankaralı solcuların çok sevdiği, etkilendiği bir roman. Oradaki Ali karakteri, ideal bir devrimci modelidir; bir kuşak onu örnek alarak devrimciliği öğrenir. Bir sonraki romanı Şafak ise Murat Belge’nin sözleriyle “devrimci Türkiye romanı için çok yeni ve çok önemlidir” çünkü “Sevgi Soysal’ın olayların nesnelliği ve insanların öznelliği arasında kurduğu diyalektik ilişki, Marksist bir estetiğin ürünüdür.” Sevgi Soysal, kanser tedavisi için gittiği İngiltere’de “hastalık-tedavi ötesi şeyler yapmaya” çalışır. Burada yazmaya başladığı romanı Hoşgeldin Ölüm yarım kalır. İletişim Yayınları’ndan çıkacak Hoşgeldin Ölüm’ün ardına Sevgi Soysal’la aynı dönemde yaşamış ve yazmış, Attilâ İlhan, Oya Baydar, Tomris Uyar, Adalet Ağaoğlu, Ahmet Oktay ve Vüs’at Bener gibi isimlerin tanıklıkları eklenecek. Hoşgeldin Ölüm, bu haliyle belki de bir hüzün kitabı olacak. Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu, romanlardan sonra ilk yayımlanacak anı kitabı. Muzip bir dille yazılmış bu anılar, tefrika edilirken bazı solcuların tepkisini çekmiş. Öykü kitabı Barış Adlı Çocuk, 12 Mart öncesini, daha sonraki değişimi ve hastalığı konu ediyor. Yeni Ortam ve Politika gazetelerine yazdığı yazılarının toplandığı Bakmak ise ilk öykü kitabı Tutkulu Perçem’in ardından yayımlanacak. Yıldırım Türker, bu siyasi deneme yazılarının gazete yazarı olmaya kalkmasındaki en önemli neden olduğunu söylüyor. Türker, Sevgi Soysal’ın kendisi için “ilkgençliğinde dünyayla arasına gerili; şefkatle harelenmiş bir zekâ, isyankâr bir neşe, kül yutmaz bir duruştan dokunmuş bir tül” olduğunu yazıyor. Sevgi Soysal’ın İletişim’den çıkacak son eseri ise daha önce yayımlanmamış oyunu Venüslü Kadınlar. Yayına hazırlanan bir diğer kitap da, Sevgi Soysal’ın eserleri üzerine edebiyat eleştirisi ağırlıklı yazılardan oluşan bir derleme. Genç yaşta kaybettiğimiz Sevgi Soysal’ın bütün eserleriyle yeniden gündeme gelmesi, onunla büyümüş bir kuşağın ona borcunu ödemesi, onu tanımadan büyümüş bir kuşak içinse önemli bir fırsattır.

Tante Rosa Alıntıları - Sözleri

  • Çok konuşmak hiçbir şeyi düzeltmedi.
  • İnsanları sev­memeye başladı mı insan, insan gibi yaşamayı da sevmemeye başlıyor, insan gibi çalışmayı, kazanmayı, yemeyi, içmeyi, se­vişmeyi, ölmeyi.
  • ... Yokluk ne rezilliklere gebedir! Yoksulluk her zaman küçültücüdür!
  • ... Ben kendi çirkinliğimle yetinmeye alıştım. Sabrın sonu selamet değildir.
  • Şimdi yeniden iş aramak, yeniden çalışmak, yeniden sevmek, sevişmek. Evde pinekliyor ve bunları yapmanın değip değmeyeceğini düşünüyordu. Bü­tün bunların yeniden değmesi zor. Batmak hakkına da, çıkmak hakkına da sahip olmak zor.
  • ''Ne Love'ı be moruk, sen de!''
  • İnsanları sevmemeye başladı mı insan, insan gibi yaşamayı da sevmemeye başlıyor, insan gibi çalışmayı, kazanmayı, yemeyi, içmeyi, sevişmeyi, ölmeyi.
  • Gülünç bir ihtilalim ben, kötü bir askerî cuntayım.
  • "Günler geçiyordu bu uykuyla uyanıklık arasında. İnsan hiçbir şeylere aldırmamaya bir başladı mı. Ne kendi durumunu, ne de bütün durumları, üstünde durmaya değer bulmadı mı? Bu bir kış uykusudur ki hiçbir yaz sökemez. Ne ışığı kapatıp uyuyor, ne okuyor, ne de sevişiyor: Yatıyordu. Bazen yorgandan ayağını çıkarıp saatlerce bakıyordu. Yarın yıkarım ayaklarımı, yarın yıkarım, yıkamıyordu, ayaklarının az kirlendiğine şaşarak bakıyordu.İnsan geçmişini unutabilir. "
  • "Beni rahat bırakın da lütfen, ben de yaşayayım. "
  • Yüreğimi attım ortalığa kimseler üstüne basmadan geçti.
  • İnsanları sevmemeye başladı mı insan, insan gibi yaşamayı da sevmemeye başlıyor, insan gibi çalışmayı, kazanmayı, yemeyi, içmeyi, sevişmeyi, ölmeyi.
  • "Savaş eksilmiyordu, önce babalar eksildi, sonra ağabeyler eksildi, savaş eksilmedi."
  • "Herkesin sadece bir kere boğulma hakkı vardı.Ya ben;boğul babam boğul, sonra yine yaşamakta bul kendini."
  • Bir kedi her zaman güzeldir. Açlık, tokluk, aşk, nefret tanımayan sürekli bir güzellik.

Tante Rosa İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ahh Rosa! Tante Rosa!... Sen ne güzel bir kadınsın... Biraz deli, biraz kaçık, kalıbına sığmayan belki, içinden geldiği gibi yaşamaya çalışan, kendin gibi bir kadınsın... Bu dünyadan bir Sevgi Soysal geçmiş, geçerken de bize Tante Rosa'yı armağan etmiş. 1968'lerin Türkiyesi'nde yazılmış, yadırganmış ve yasaklanmıştır. Sevgi Soysal'ın çizdiği Tante Rosa portresi ancak modern toplumda varolabilecek bir kadındır. Çünkü Tante Rosa kalıplara giremez,istediği zaman çeker gider, kendini yeni baştan defalarca kurabilir. Tante Rosa'da asıl anlatılan, nerede ve ne zaman yaşıyor olursa olsun, her kadının içinde varolabilecek "kadınca bilemeyişler"'in hikâyesidir. Her kadına tanıdık gelen bir kadınlık hali vardır. Kısaca Tante Rosa kadınlığın kimliğe bürünmüş halidir... İşte böyle tasvir edilmiş Tante Rosa, ondört farklı hikâyede, birbiriyle bağlantılı olarak en özgün ve en ironik şekliyle... O Rosa ki her dehlize sokulabilir. O Rosa ki istenirse yaşar ve ölür. O Rosa ki şu şartlarda da bu şartlarda da yaşar. O Rosa ki acıklı da gülünç de olabilir. O Rosa ki ne bir nokta ne de bir virgüldür. O Rosa ki başkası tarafından verilmiş bir ad, başkası tarafından çektirilmiş acılardır. O Rosa ki becerisizliklerde ısrardır. O Rosa ki kimseye bir şey öğretemeyip, kimseden bir şey öğrenmeyendir. (Sayfa/91) O Rosa, annemiz, kızkardeşimiz, halamız, teyzemiz, ninemiz, arkadaşımız, belki de biziz dir... Kendimiziz, kimseye itiraf edemediğimiz gizli benliğimizdir... Hayatınızın bir döneminde tanışın lütfen Tante Rosa'yla geç kalmadan. Kırk yıllık ömrüne böyle bir karakteri yerleştirebildiğin ve bizim de tanışmamızı sağladığın için teşekkür ederiz sana Sevgi Soysal... Nur içinde uyu... Ich liebe dich Tante Rosa... Sevgiyle (Leman Altıner)

1. Tante Rosa hayatı aşk mecmualarından öğrenmiş biri olarak yazıldığı dönemin aşk, moda, kadın mecmualarına ve eğitimsiz kadın okurlarına bir gönderme. Karamizah özelliği taşıyan güldüren ve sürükleyen bir karakter. Hakkında yazılacak çok şey var. Ben kısa yazdım. 2. Tante Rosa ataerkil düzende birey olabilecek özgür seçimlerini yapabilecek, ticaret yapabilecek kadar güçlü bir kişilik. Vefakat işler ters gittiğinde yine aşk mecmualarında okudukları zihninde yankılanıp duruyor. Varoluşuna tırnaklarını geçirmiş başkarakterimizi, dergilerin hipnoz ettiği manipülatif romantik hayalcilik, spontanlık ve eğitimsizlik her terslikte aşağı çekiyor. Yine de o, yeni bir çıkış yolu düşünecek ya da yepyeni romantik bir ilişki hayal edecek denli sarsılmaz içgüdülerle bağlı yaşamına. 3. Tante Rosa' nın Edebi önemi: 1960 sonrası dönemde kadın sorunsalını enine boyuna irdeleyen isimlerden biri Sevgi Soysal. Ataerkil bir toplumda susturulan ve görmezden gelinen kadın öznenin sesi olmayı edebiyat düzleminde kendisine bir yol olarak seçmiş olan Soysal, Tante Rosa adlı eserinde geleneğin ve alışkanlıkların biçimlendirdiği bir kasabada yaşayan kapalı bir toplum içinde var olma savaşı veren sıra dışı bir kadının hayatını hikâye eder. Kadınlık içgüdüleriyle toplumun beklentileri arasında gidip gelen ama sonunda iç sesine kulak veren Tante Rosa tek başına, içinde yaşadığı toplumun ve onun kurumlarının, kutsallarının karşısına çıkar. Ataerkil bir anlayışın sürüp gittiği bir ortamda tek başına bir kadın özne olarak Tante Rosa'nın eyleme geçmesi, esasında onun bir kadın birey kimliği kurması manasını içerir. Fakat Tante Rosa'nın kendi bireyliğini kurarken ister istemez toplumla çatışması, onun ağır bir bedel ödemesi gerçeğini de beraberinde getirir. Erkek egemen bir zihniyetin şekillendirdiği toplumla ve bu zihniyetin taşıyıcı araçları olan toplumsal kurumlarla çatışmayı göze alamayan diğer hemcinslerinin tersine bir duruş sergilemesi son tahlilde ona bir şahsiyet kazandırır. Dünya edebiyatında romanın başlangıcından bu yana ortaya konan eserlerde kadının nasıl ele alındığı öteden beri edebiyat çevrelerinde tartışma konusu olmuştur. Bununla birlikte özellikle edebiyata feminist bir perspektiften yaklaşan edebiyatçılar arasında bu konu başat bir tartışma konusu hâlini almıştır. Hem Batılı örneklerde hem Türk edebiyatındaki örneklerde çoğunlukla erkek egemen/ataerkil zihniyetin talep ettiği bir hayat felsefesi doğrultusunda eylemlerini belirleyen kadının makbul/makul kadınlar olduğu, tam tersine bu zihniyetle bir çatışma yürüten kadınların yalnızlaştırıldığı, cezalandırıldığı, dahası şeytanlaştırıldığı görülür. Tante Rosa ise masum ve doğaldır. (Necla Engin)

Anlatım tekniği açısından çok beğendiğimi söyleyemem. Belki de bu tarz kitap daha önce okumadığım için biraz garip gelmiş olması muhtemel. Fakat içerik bakımından bakacak olursak gayet güzel bir konuya değinilmiș. Alman asıllı Tante Rosa (Rosa Teyze)’yı anlatan bu kitap, uzun zaman birçok eleştiriye maruz kalmıș zaten. Tante Rosa’nın Alman bir Katolik olması, alışılmış kadın rolleri gibi davranmaması, eril kodları sorgulaması eleştirilerin önemli bir noktasını oluşturmuștur. "Sevgi Soysal, kadınların yaşadığı kaldığı sorunları, baskıları, ötekileştirmeyi Tante Rosa ile evrensel bir boyuta aktarmıştır." Tante Rosa ataerkil düşüncenin tam karşısında yer almıştır. Kısaca Tante Rosa bir hayata karşı tutumu değil de farkındalık kazanan bir kadın tipini sembolize ettiğini söylenebilir. (Çalıkuşu)

Tante Rosa PDF indirme linki var mı?

Sevgi Soysal - Tante Rosa kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tante Rosa PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Sevgi Soysal Kimdir?

Sevgi Soysal (d. 30 Eylül 1936, İstanbul - ö. 22 Kasım 1976, İstanbul) Türk yazar. Aslen Selanik'li mimar-bürokrat bir babayla Alman bir annenin altı çocuğundan üçüncüsü olarak büyüyen Sevgi Yenen, 1952'de Ankara Kız Lisesi'ni bitirdi. Bir süre Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde Arkeoloji okudu.

1956 yılında şair ve çevirmen Özdemir Nutku ile evlendi, birlikte Almanya'ya gittiler. Göttingen Üniversitesi'nde arkeoloji ve tiyatro dersleri izledi. 1958'de Türkiye'ye döndü ve Korkut adını verdikleri bir oğlu oldu. 1960 ile 1961 tarihlerinde Ankara'da Alman Kültür Merkezi ve İrtibat Bürosu'nda ve Ankara Radyosu'nda çalıştı. Bu dönemde, toplum karşısında bireyin tedirginliğini öne çıkaran ''yeni gerçeklik'' akımından izler taşıyan öykü ve yazıları Dost, Yelken,Ataç, Yeditepe ve Değişim dergilerinde yayımlandı. 

1961'de Ankara Meydan Sahnesi'nde Haldun Dormen'in yönettiği Zafer Madalyası adlı oyunda tek kadın rolünü oynadı. İlk öykü kitabı Tutkulu Perçem, 1962 yılında yayımlandı. Zafer Madalyası oyununda tanıştığı Başar Sabuncu ile 1965'te evlendi. Aynı yıl TRT'de program uzmanı olarak çalışmaya başladı. 1965-1969 yılları arasında Papirüs ve Yeni Dergi'de öyküleri yayımlandı. Bu arada tezini vererek arkeoloji diplomasını aldı. Teyzesi Rosel'in kişiliğinden yola çıkarak, birbirine bağlı öykülerden oluşan Tante Rosa'yı yazdı. Kadın-erkek ilişkisi ve evlilik temasını işlediği ilk romanı Yürümek'le TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü'nü kazandı.

12 Mart dönemi, Sevgi Soysal'ın hayatı ve yazarlığı üzerinde derin izler bırakan bir dönem oldu. Yürümek, müstehcenlik gerekçesiyle toplatıldı ve Sevgi Soysal, kısa bir tutukluluk ardından TRT'den ayrılmak zorunda kaldı. Anayasa profesörü Mümtaz Soysal'la, Soysal'ın komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklu kaldığı Mamak Cezaevi'nde evlendi. Siyasal nedenlerle tekrar tutuklandı ve sekiz ay Yıldırım Bölge'de, iki buçuk ay da sürgüne gönderildiği Adana'da kaldı. Cezaevinde yazdığı Yenişehir'de Bir Öğle Vakti adlı romanıyla 1974 yılında Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazandı. Kızları Defne Aralık 1973'te, Funda ise Mart 1975'te doğdu. Adana'da sürgünde bulunan bir kadının başından geçen olaylar etrafında 12 Mart'ı eleştirdiği romanı Şafak, 1975'te yayımlandı. Bu dönemde Anka Haber Ajansı ve Sosyalist Kültür Derneği'nin kuruluşunda rol aldı. Politika gazetesinde tefrika edilen cezaevi anıları Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu başlığıyla kitaplaştırıldı (1976).

Yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle 1975 sonbaharında bir göğsü alındı. Hastalık izlenimlerini ve 12 Mart sonrası değişimi anlatan öykülerini topladığı Barış Adlı Çocuk, 1976'da yayımlandı. Eylül 1976'da bir ameliyat daha geçirdi ve tedavi için eşiyle birlikte Londra'ya gitti. Üzerinde çalıştığı son romanı Hoşgeldin Ölüm'ü tamamlayamadan 22 Kasım 1976'da İstanbul'da 40 yaşında öldü. Yeni Ortam ve Politika gazetelerine yazdığı yazılar, Bakmak (1977) adlı kitapta toplandı.

Sevgi Soysal Kitapları - Eserleri

  • Tante Rosa
  • Yenişehir'de Bir Öğle Vakti
  • Yürümek
  • Şafak
  • Tutkulu Perçem
  • Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu
  • Barış Adlı Çocuk
  • Hoş Geldin Ölüm - Tutkulu Perçem
  • Bakmak
  • Radyo Konuşmaları - Hoş Geldin Ölüm
  • Venüslü Kadınların Serüvenleri
  • Türkiye'nin Kalbi, Kabul Günleri
  • Tekliğin Türküsü

Sevgi Soysal Alıntıları - Sözleri

  • Kim aynadaki görüntüsünü usanmadan seyredebilir? Kim kendi sesini dinleyebilir saatlerce çıldırmadan? (Yürümek)
  • Boş verin be analar! Erkeklik sizde kalsın. Varsın, devleti ve milleti ve esir Türkler'i ve de dünya Türklüğu'nü korumakla meşgul büyük erkeklerimiz sizleri ellerinin tersiyle geri çevirsinler. Varsın büyükelçilere, resepsiyonlara, dünyanın önemli erkeklerine açıladuran salonlar, sizin dertlerinizi dinlemeye gelince kapanadursun. Varsın basınından parlamentosuna, işçi sendikalarından hükümetine, çok erkek bir toplum çocuklarınızın can güvenligine yan çizerken, sizler tek başınıza, her şeyi göze alarak, çocuklarınız için, yalnız kendi çocuklarınız değil, bu yurdun kıyıma terk edilmiş bütün gençleri için kendinizi siper ededurun. Cesaret sizin, yigitlik sizin. Siz doğumu bilirsiniz, kimi erkekler bir burun kanamasına yataklara düşerken, doğumu bilen siz analar, hayatı da bilirsiniz. Onun için varın; erkekliği ocak ve hayat söndürmeye, zürriyetsizliğe, iyi, güzel ve umut olan ne varsa yok etmeye dönüştürenlerin, canlarınızın canını almaya kalkanların, doğanın en haklı savaşıyla üstlerine üstlerine varın! (Bakmak)
  • Biz terbiye gördük. Nasılsın, denince, iyiyim dememiz bundan. (Barış Adlı Çocuk)
  • Yeni yılı kutluyorlar... Niçin kutlamasınlar yeni yılı, en az eskisi kadar rahat geçirmeyi garantiye aldılarsa? (Türkiye'nin Kalbi, Kabul Günleri)
  • Ama vergi yolsuzluğunu mu kurcaladın, hemen soy sop ve kan, kafa ve de tas denetçilerinin hışmına uğrarsın. "Sizi Türk olmayanlar sizi kanı bozuklar sizi." (Bakmak)
  • Ama olamaz. Eğer ölüm varsa, daha güzel bir hayatın, daha uygar insanların, daha insanca kuracakları bir hayatın gereği için var. Yoksa ölüm, insanlar arasındaki kavgayı, bir insan ömrü içinde aşamadıkları sevgisizliği, çirkinliği daha kötü bir dünyaya aktarmak isteyenler için değildir. (Radyo Konuşmaları - Hoş Geldin Ölüm)
  • “Emir demiri, ticaret ve kâr emiri keser” diyen kimdi? Behice Hanım mıydı? Hatırlamıyorum. (Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu)
  • Ben her şeyin bir bir yok olmasına o kadar çok alıştım ki. Ve her şeyin yeniden bir bir var olmasına o kadar alışığım ki. (Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu)
  • Benim seçtiğim tutukluluk, yine de özgürlük demektir. Ötekini ortadan kaldırmayan, ama benim düşünceme göre ötekini içeren bir özgürlüktür (Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu)
  • Bir soluk almaya gelmiştim buraya. İçimde, bir köşemde gizli bir soluğu almaya. (Tutkulu Perçem)
  • Güzel şeyler dar yerlere sığmaz. İnsanların mutluluğu gibi. (Şafak)
  • Sokağa çıkılmaz oldu artık. Her yerde haksızlık. Her yerde edepsizlik. (Yenişehir'de Bir Öğle Vakti)
  • Bilip unuttuğu en kurtarıcı, en iyi edici sese döndü. Sese sarıldı, sesle örttü çıplaklığını. (Yürümek)
  • "Yıkanık suyum benim. Evreni senden görmek istiyorum. O zaman gördüğüm evren değil sensin çünkü, yalnızca sen, sen sen!" (Yürümek)
  • Tarafsız radyo; yayın yaptığı ülkenin sorunlarına, gerçeklerine, faydasına yönelen, sorunların çözümü ve toplumun faydası tarafında olan; bu görevi bilimsel ve bilinçli bir tarafsızlıkla gerçekleştiren radyodur. (Venüslü Kadınların Serüvenleri)
  • 1. Erkek: O günlerden bu yana avlarımızı sapan yerine okla vurmayı, mağaralarda değil kulübelerde oturmayı, avlanmadığımız eti ısıtıp yemeyi, karanlık gecelerde ateş yakmayı öğrendik. 1. Kadın: Bizleri saymayı öğrenemediniz ama. (Venüslü Kadınların Serüvenleri)
  • Gün batımlarını sevmem. Güneş bütün görkemiyle üstüme abanıyormuşçasına ezilir içim. Güneşin batışıyla birlikte içimin de kararması gerekirmiş gibi kasvetlenirim. Aydınlıkla karanlık arasındaki bu geçiş dönemi boyunca sürer bu kasvet. Açıklık yerde, güneş batarken toprağa kavuşuyormuş gibi görünür, oysa yoktur böyle bir kavuşma, güneş o bize kavuşma noktası gibi görünen yerde de, en az bizim olduğumuz yerdeki kadar uzaktadır, belki budur çoğu kişiye yalnızlık duygusu veren. (Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu)
  • İkinci Dünya Savaşı'ndan sakat olarak dönüp genç yaşta ölen büyük Alman yazarı Wolfgang Borchert boşuna mı sesleniyordu analara: "Hayır deyin analar, bir gün çocuklarınızı savaşa sürmek isteyenlere hayır deyin!" (Radyo Konuşmaları - Hoş Geldin Ölüm)
  • "Ne güzel suçluyuz biz hepimiz." (Tutkulu Perçem)
  • Bir güneş batımı gelirdi sonra. Bir güneş batımı vardı bu kentin, yalnızlığımı kalabalıklardan alır, geri verirdi. (Tutkulu Perçem)

Yorum Yaz