Taoculuk Zen ve Batı Kültürü - Alan Watts Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Taoculuk Zen ve Batı Kültürü kimin eseri? Taoculuk Zen ve Batı Kültürü kitabının yazarı kimdir? Taoculuk Zen ve Batı Kültürü konusu ve anafikri nedir? Taoculuk Zen ve Batı Kültürü kitabı ne anlatıyor? Taoculuk Zen ve Batı Kültürü PDF indirme linki var mı? Taoculuk Zen ve Batı Kültürü kitabının yazarı Alan Watts kimdir? İşte Taoculuk Zen ve Batı Kültürü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Alan Watts
Çevirmen: İlhan Güngören
Yayın Evi: Yol Yayınları
İSBN: 9789757569312
Sayfa Sayısı: 158
Taoculuk Zen ve Batı Kültürü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"İşte ruhun maddeden, bilincin bilinçdışından acımasızca kopartılıp bölündüğü bir kültürden, herşeyi bir bütünlük içinde gören, insana en derin noktasına kadar huzur veren, içini esenlikle dolduran bir dünya görüşüne...Çağımızın en özgün, en kural dışı filozofu olarak ün yapan ALAN WATTS (1996-1973)"altmışlı", "yetmişli"yıllarda gençlik akımlarının putlaştırıldığı bir öncüydü. Özellikle Zenn Budizm ve Taoculuk ve genellikle Hint ve Çin felsefelerinin bir yorumcusu olarak bilinen Watts, bir yandan da Doğu Kültürüyle Batının karşılaştırmasını yapıp yepyeni özgün sonuçlara varan bir filozoftu.Belkide ona bilge demek daha doğru olur...Watts denemelerinde gözlerimizin önünde durupta şimdiye kadar gözardı ettiğimiz gerçeklere gözlerimizi açmaya çalışıyor ama bunu asık suratlı bir ciddiyetle değil de gülerek, kahkahalar atarak yapıyor. Bu kitapta bir araya getirilimiş altı deneme arasında okuyucu ünlü "Beat Zen. Kurumlaşmış Zenn ve Zen" ve "Seks Yogası (Matihuna ve Taocu Sevişme) adlı denemeleri de bulacaktır.
Taoculuk Zen ve Batı Kültürü Alıntıları - Sözleri
- "Onu kendinizde bulamazsanız... Başka nerede arayabilirsiniz ki?"
- Doğdukları günden yavru kuşların uçmaya, yavru kazların yüzmeye, yavru kedilerin avlanmaya, ağaçlara tırmanmaya ve yavru maymunların dallara asılıp sallanmaya başlamaları için gerekli süre yıllar değil yalnızca haftalarla belirlenebilir.
- Doğdukları günden yavru kuşların uçmaya, yavru kazların yüzmeye, yavru kedilerin avlanmaya, ağaçlara tırmanmaya ve yavru maymunların dallara asılıp sallanmaya başlamaları için gerekli süre yıllar değil yalnızca haftalarla belirlenebilir.
- Huineng Bir başına var olan tek bir şey bile yok.
- Hiçbir nesneyi o nesneyi çevreleyen arka planı, hiçbir cismi o cismi çevreleyen uzayı görmeden göremeyiz, zaman boyutsuz bir devinim, dirençsiz bir edim, kedersiz bir sevinç düşünemeyiz.
- Zengin sarayında otursun, fakirde zenginin kapısında. Herkese yer biçti Tanrı, kimi aşağıda, kimi yukarıda.
- Eğer istersen apaçık, katıksız gerçeği, Vazgeç ayırmaktan doğruyla eğriyi. Eğri ile doğru arasındaki çelişki Zihnimizin bir illeti.
- Bilgelik; iyiliğin kötülüğü yenmesi için savaşmak değil, tıpkı dalgaların üzerinde dalgalarla birlikte inip çıkan bir şişe mantarı gibi, iyiliğin de kötülüğün de üzerinde kalmasını öğrenmektir.
Taoculuk Zen ve Batı Kültürü İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Alan Watts doğu bilgeliğini batıya taşıyan ve tanıştıran adam, bana tao felsefesini açıklayabilen tek kişi. Gözümde ve gönlümde yeri büyük. Modern insanın yaşadığı anksiyete ve mutsuzluğu çok güzel işliyor. Felsefeyle ilgisi olan herkesin okuması ve çalışması gereken bir kişi. (Işıl Çetinkaya)
Cevaplar.: Parça ve bütün. Zihin ve benlik. Duygular ve düşünceler. Siyah ve beyaz. Işık ve ses. Dünya ve Güneş. Sevgi ve acı. Sen ve ben. İçlerinde anlamlarını bilmediğiniz herhangi bir kelime var mı? Yoktur herhalde. İkili kavramların tanımladıklarının yakın ve uzak ilişkilerini de biliyorsunuz dimi? Peki hepsini karman çorman hâle getirdiğimizde de benzerlikleri fark edebilir misiniz? Mesela siyah ve sen, sevgi ve bütün, Dünya ve zihin vs. bu şekilde sonsuz sayıda ikili yaptığımız zaman bilincinizle bunları birleştirebiliyor musunuz? Hatta işi daha da eğlenceli kılıp kombinasyona katılan öğe sayısını arttıralım. Siyah, Güneş, düşünceler, sen ve parça olsun. Bütün bunları alt küme olarak düşündüğümüzde ya da duyumsadığımızda üst kümeye kadar yol alabilir misiniz? Yani hepsinin bağlı olduğu birliğin varlığını fark ederek en derinindeki öze ulaşabilir misiniz? Güneşten farkımızın sıcaklık, parlaklık ve büyüklük olduğunu söylediğimde, bana "Hayır! Düşüncelerim de güneş gibi sıcak, parlak ve büyük olabiliyor. Çünkü Güneş'ten bir parçayı içimde barındırıyorum. Tıpkı Güneş'in beni içinde barındırdığı gibi", diyebilir misiniz? Yoksa "Deli misin be avanak? Ne matrak yapıyorsun? İnsan nerede, güneş nerede! Göz var, nizam var. Kendine gel ayol!" mu dersiniz? Zihninizin çalışma şeklini parçalardan bütüne götüren bir yol olarak mı yorumlarsınız, yoksa bütünden parçaları koparıp kendi içlerine hapseden bir özümseme ocağı olarak mı görürsünüz? Gelişmiş bir canlının, tek bir hücrenin sonsuz sayıdaki çoğalma ve bölünme işlemiyle oluştuğunu öğrendiğimizde bir karıncadan veya bir virüsten bambaşka bir bene sahip olduğunuzu söyleyebilir misiniz? İçinizdekilerin aslında içeride diye ayrılmadığını nasıl fark edebilirsiniz ki? Bedeninizin, ruhunuzla ya da metafiziksel boyutunuzla bitişik ama bambaşka bir şey olduğunu bilinçle nasıl kavrayabilirsiniz ki? Sizi eyleme ve/veya söyleme iten düşüncelerinizin aslında eylemi gerçekleştiren olduklarını da duyumsayabilir misiniz? Duygularınızın, düşüncelerinizi doğurduğuna fakat bu doğumun kendi içine doğru, yani kendindeliğinden kendi kendine doğru olduğuna inanabilir misiniz ki? Duyumsama yoluyla olmadan bir düşüncenin gerçekliğinden nasıl emin olabilirsiniz ki? Duyumsadığınız bir gerçeğin de aslında içinizde çoktan beridir olduğunu fark ettiğinizi nasıl unutabilirsiniz ki? Gerçeğin, anlamını ve kendisini oluşturanın yine siz olduğunu nasıl görebilirsiniz ki? Bilincinizi suyun akışında giden bir yaprak gibi bıraktığınızda, sunduklarından dolayı kendinizden kaçan siz değil misiniz? Kendi içinize yönelmenizi engelleyen yine siz değil misiniz? Dışarıya baktığınızda da yine kendinizi gören de sizsiniz dimi? Kaçan, kovalayanın her yerde ve her şekilde olduğunu bilmesine rağmen neden kaçarsınız peki? Aynaya baktığınızda yansıttığı bedeniniz mi, yoksa aynanın üzerine yansımış siz mi gerçeksiniz? Sizi bire bir aynı şekilde taklit edebiliyor ve maddesel ile ruhani bütününüzü olduğu gibi sunabiliyorken bir kaç kum tanesinden ne farkınız kalır ki? Parçalara bölünmüş benliğinizi tekrar birleştirebilir misiniz ki? Özünden koparılmış olan her şeyi bir bütün olarak kavrayabilir misiniz ki? Kendinizi -yani her şeyi- kelimelerden ve bilincinizden yoksun bir şekilde duyumsayabilir misiniz ki? Derinlerinize indiğiniz zaman katmanları birbirinden ayırdıkça çelişkinin arttığını fark edebilir misiniz ki? Derinliğin seviyelerden değil, içiçe geçmiş yoğunluklardan oluştuğunu hissedebilir misiniz? Dikkatinizi kendinize en son ne zaman yönelttiniz ki? Yönelttiğiniz de bir yönelim mi vardı, yoksa bir zorlama mı? Dışarıya baktığınızda kendinize dair ne görüyorsunuz? Kelimelerin oyunlarını fark edebiliyor musunuz? Yazdığım kelimeleri okuduğunuz zaman zihninizi oradan oraya sürüklediğimi anlayabiliyor musunuz? Her birinin oluşturduğu çağrışım ya da gittiği yolun diğerlerinden farklı olduğunu görebiliyor musunuz? Kelimelerimi aradan kaldırdığım zaman ise onlara baktığınız ve peşinden gittiğiniz gibi bana yaklaşabilir misiniz? Karşınızda tüm zihinsel ve bedensel çıplaklığımla duruyor olsaydım eğer, siz de soyunabilir miydiniz? Soyunmayı geçtim bana bakabilir miydiniz? Yoksa açıkta olan yerlerim size komik ki gelirdi? Ya da daha da kötüsü iğrenç mi gelirdi? Cinsel organımın görüntüsü nasıl bir duygusal durumunuzu tetiklerdi? Daha önce hiç görmediniz mi yoksa? Hiç seks de mi yapmadınız? Hani bir canlıyı, beninin dışındaki bir benle kurabileceği en yakın ve etkili teması duyumsamadınız mı? Günah olduğu için mi bundan kaçındınız? Yoksa hayvansal bir içgüdü olarak gördüğünüz için aşağılayıcı bir eylem olacağı kanaati mi verdiniz? Peki eylemin kendisi yaşamı barındırabilicek kadar özel ve güzel iken, zihninizde kaçınılması gereken bir eylem olmasını sağlayan ne olmuş olabilir? Parça pinçik olmuş düşünceleriniz, size, aslında cinsel organınızının siz olduğunu söylemedi mi? Hatta benimkinin bile siz olduğunu söylemedi mi? Sevginin bir araya getireceği cinsel organların sadece hayvansal bir zevk ve ürüme olduğunu mu düşündürdü yoksa? İşin içine evlilik girmedikçe kutsallığı ve güzelliği yok mu yoksa? Sizinle dünya ve insan arasındaki bağlantı kağıt üzerine atılan bir imzada mı veya imam ya da papazın söyleyeceği duada mı yoksa? Zevkin ve acının bahşedildiği canlılıkta böyle sınırlar gerçekten var mı? Yoksa bu sınırları çeken bizim kelimelerimiz mi? Bir insana dokunduğumuzda, aklımızın sunabilecekleri o temasın karşılığı olabilir mi sizce? Kelimelerin uzanabiliceği bir sonsuzluk var mı sizce? Kelimeleri ve zihni çıkardığınızda geriye duyumsadığınız ne oluyor peki? Bir insanın bedenini oluşturan sizin dokunuşunuz ve gözünüz değil mi? Aynı şekilde kayayı sert yapan da sizin parmaklarınız değil mi? Olanları iyi ve kötü diye ayıran sizin bilinciniz değil mi yoksa? Yargılarınızdan uzak bir şey var mı sizce? Sizin sınırlamanıza kendiniz bile maruz kalmışken, dışarıda herhangi bir şeyi bağımsız görebilir misiniz? Kendiniz evrendeki herhangi bir şeyden bağımsız olabilir misiniz? İnandığınız Tanrının ya da herhangi bir şeyin siz olduğunu anlayabilir misiniz? İnandığınızı, inancınızla sınırlandırdığınız farkında mısınız peki? Araya çizdiğiniz tüm sanrısal sınırların üzerinde geçebilecek cesarete sahip misiniz? Dünün ve yarının sadece kafanızda olduğunu da biliyorsunuz dimi? Tam şu anı ise ebediyetin içinden alıp kendinizde duyumsayabildiğinizi ayırt edebiliyor musunuz peki? Yaşamın ölümden hiçbir farkı olmadığını kanıtlayabilseler ya da duyumsayabilenler benzetme yoluyla sizlere anlatsa herhangi bir şekilde deli olmadığını düşünebilir misiniz ki? Sevginin kapsamadığı hiçbir zerrecik olmadığına düşünce yoluyla varabilir misiniz peki? Acının ve sevginin özde içiçe geçiren ve bütünleştiren yegâne yapıştırıcı olduğunu hissedebilir misiniz peki? Tüm bu soruları soranın siz olduğunu söyleyebilir misiniz? Aslında sorular size değil, bana yönelik olduğunu söyleyebilir misiniz? Bunları kitabın yazdırdığını düşünebilir misiniz? Okuduklarınızın oluşturacağı etkiyle bana yaklaşabilir misiniz? Bana yaklaştığınızda kitabı da içinize almış olamaz mısınız? Aslında kitabın sizin ve benim, aslında sadece bütünsel benin hikâyesi olduğunu görebilir misiniz? Buradaki soruların barındırabiliceği her şeyin bizden öteye gidemeyeceğini öğrendiniz mi? Her şeyin bizde başladığını ve bizimle sonsuza gideceğini tüm benliğinizle duyumsayabiliyorsunuz dimi? "Bu görünüm gerçeğe uyuyor mu diye kendimize soracak olursak alacağımız ilk yanıt, bir başına, öteki şeylerden soyutlanmış gerçek diye bir şeyin olamayacağıdır. Gerçek her zaman bakış açılarına göreli olarak vardır. Ateş derimize görece olarak sıcaktır. Dünyanın yapısı duyu organlarımıza ve beynimize yansıdığı kadarıyla bilincimize ulaşmaktadır. Öyleyse örneğin sözü geçen yaşantıda olduğu gibi insanın zihinsel ve bedensel oluşabilecek değişiklikler, algılarını ve sezgilerini güçlendirebilir. Ama başka yönde oluşabilecek değişiklikler şu dünyanın gerçeğini şizofreni ya da çöküntü içinde olan kimseye gösterdiği biçimde bize de sunabilecektir." "Eğer bilinçli imanla aşk arasında bir fark varsa bu fark kıl payından daha büyük olmamalı." (Quidam)
Hikmet'in kaynağının bir olduğuna şahit oluyorsunuz. Yer yer sıkıyor olmakla beraber İslam tasavvuf literatüründen aşina olduğumuz değinileri biraz rahatlatıyor. Tasavvufa dair ileri okumalar yapanlar okumaMAkla birşey kaybetmez, hatta zaman kazanır. (Abdülaziz Biçkioğlu)
Taoculuk Zen ve Batı Kültürü PDF indirme linki var mı?
Alan Watts - Taoculuk Zen ve Batı Kültürü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Taoculuk Zen ve Batı Kültürü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Alan Watts Kimdir?
Britanyalı filozof, yazar ve karşılaştırmalı dinler uzmanı. Çoğu Uzakdoğu dinleri ve kültürü konusunda 25'i aşkın kitabı ve birçok makalesi bulunmaktadır.
Alan Watts Kitapları - Eserleri
- Güvencesizlikteki Bilgelik
- Taoculuk Zen ve Batı Kültürü
- Mutluluğun Anlamı
- Zen Yolu (Zen Budizm'in İlkeleri)
- Doğu'nun ve Batı'nın Psikoterapisi
- Benlik Tabusu
- Önemi var mı?
- Suyun Yolu Tao
- Keyifli Evrenbilim
- Yaşama Oyna
- Kim Olduğumuzu Anlamamızı Engelleyen Tabular
- Zihninizden Uzaklaşmak
- Anında Hava Tahmini
Alan Watts Alıntıları - Sözleri
- Gideceğin bir yerin olmaması kaybolduğun anlamına gelmez. (Güvencesizlikteki Bilgelik)
- Böylece ruh bedende değil, ruhtani bedendir ve ruh, çevrenizi oluşturan ve dışında hiçbir şey olmadığınız tüm ilişkiler ve süreçler ağıdır. (Kim Olduğumuzu Anlamamızı Engelleyen Tabular)
- Bilmediği için hikmet gizemi aydınlatır. Dünyevi işlerin çok ötesin de, işlerin dışında olmasına rağmen hikmet onlardan yoksun değildir. Dünyanın dışında olmasına rağmen, ruh her zaman onun içinde durur." (Zen Yolu (Zen Budizm'in İlkeleri))
- Bizler bütünüyle zaman yanılsamasıyla hipnotize olmuş bir kültürde yaşıyoruz...Bütün mesele geleceğin olmadığını ve yaşamın gerçek anlamının sonsuz şimdinin keşfedilmesi olduğunu anlamaktır. (Yaşama Oyna)
- "Eğer o [Gerçek] gerçekten açıksa, meditasyon uygulamasının faydası nedir? Eğer o gizliyse, kişi sadece karanlığı ölçmektedir. (Zen Yolu (Zen Budizm'in İlkeleri))
- Geriye dönerek bakınca bilge olmak kolaydır. (Doğu'nun ve Batı'nın Psikoterapisi)
- Kilidi zorlamaya çalışmak anahtarı büker, bu nedenle gerçekten zeki bir adam asla bir sorunu zorlamaz. (Önemi var mı?)
- “Doğadan ayrı bir şey değilsiniz. Doğanın bir veçhesi ya da semptomusunuz.” (Zihninizden Uzaklaşmak)
- Kaderimin efendisiyim ben, Ruhumun kaptanıyım! (Güvencesizlikteki Bilgelik)
- ...rüyalarda karşımıza çıkan bilinçdışının simgeleri kişinin durum karşısındaki kendi tutumunu temsil eder. (Mutluluğun Anlamı)
- "Nasıl ki gökyüzünü temiz bir pencereden görebilirseniz, Tanrı'yı da ancak açık bir zihinle bulabilirsiniz. Pencerenin camını maviye boyarsanız gökyüzünü göremezsiniz." (Güvencesizlikteki Bilgelik)
- Hiçbir şey yapmadan sakince otururken ben, bahar gelir ve otlar büyür kendiliğinden. (Suyun Yolu Tao)
- Thoreau’nun söylediği gibi: “Ne zaman yalnız kalmak isterseniz size ayrıkotu muamelesi yapılır, bu nedenle ‘tuhaf insanların umutsuz yoldaşlığına’ maruz kalırsınız.” (Doğu'nun ve Batı'nın Psikoterapisi)
- Zaman zaman hepimiz hayvanları kıskanmışızdır. Acı çekerler ve ölürler ama bunu “sorun" hâline getiriyormuş gibi görünmezler. Hayatlarında neredeyse hiç karmaşıklık yokmuş gibidir. Acıkınca yemek yer, yorulunca da uyurlar. Gelecekleri için yaptıkları birtakım hazırlıklarını yönlendiren ise endişeden ziyade içgüdüleridir. Bildiğimiz kadarıyla hayvanlar o an yaptıkları işle o kadar meşguldürler ki hayatın bir anlamı olup olmadığını ya da geleceğin olup olmadığını sorgulamak akıllarına bile gelmez. Hayvanlar için mutluluk, kendilerini hazlarla dolu bir geleceğin beklediğinden emin olmak değil, içinde bulundukları anda yaşamın tadını çıkarmaktır. (Güvencesizlikteki Bilgelik)
- Askeri savaş, ego savaşının dünyaya karşı dışsal bir parodisidir. Sadece gardiyanlar güvende. Bir sonraki savaşta sadece hava kuvvetleri, kadınlardan ve çocuklardan daha fazla yaşayacak. (Keyifli Evrenbilim)
- Zen ustası Bunan şöyle der: Yaşarken ölü bir adam ol, tamamen ölü. O zaman ne yaparsan yap doğru olacaktır. Veya Goethe’nin söylediği gibi: Nasıl öleceğini ve hayata döneceğini bilmediğin müddetce bu karanlık dünyada üzgün bir gezginsin. (Önemi var mı?)
- Hiçbir arzu (veya niyet) olmadığında kişi gizemi görür. Arzu varsa kişi tezahürleri görür. (Suyun Yolu Tao)
- Sizi dün gördüm, yarın yine göreceğim ve aynı insan olduğunuzu düşüneceğim, ama öyle değildir. Pek değil....Bunun için bir Pali cümlesi vardır: Nacha so, nacho anno. “Ne aynı ne de farklı.” (Zihninizden Uzaklaşmak)
- Ne harika, Ne harika. Kurtulmaya çalışılan bir doğum-ölüm yok, peşinden koşturulması gereken herhangi bir yüce bilgi de yok. (Zen Yolu (Zen Budizm'in İlkeleri))
- Tıpkı su gibi en alçak, ama insanın hor gördüğü yerlerde arayın. (Mutluluğun Anlamı)