Taş ve Ten - İnci Aral Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Taş ve Ten kimin eseri? Taş ve Ten kitabının yazarı kimdir? Taş ve Ten konusu ve anafikri nedir? Taş ve Ten kitabı ne anlatıyor? Taş ve Ten kitabının yazarı İnci Aral kimdir? İşte Taş ve Ten kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: İnci Aral
Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınevi
İSBN: 9786055340537
Sayfa Sayısı: 258
Taş ve Ten Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Gençlik yıllarında sevdiği erkeği çok acı bir biçimde kaybeden Ulya'nın hayatında büyük bir yara açılmış, derin bir boşluk doğmuştur. Genç kadın, daha sonra ruhsal yalnızlığını sanatla doldurmuş; yıllarını, dostluğunu yeğlediği, değerli bulduğu bir erkekle durgunluk ve huzur içinde geçirmiştir.
Bir heykel sergisi açmak üzere Hamburg'a giden Ulya, Sina'yı gördüğünde kendini taze bir duygunun, güçlü bir dönüşümün eşiğinde hissedecek, aşktan ne kadar uzak kalmış olduğunu fark ederek sarsılacaktır. Taş ve Ten, yarım kalmış bir aşkın yıllar sonra benzer konumda bir erkekle yeniden yaşanma hayalinin dört günlük etkileyici hikâyesi. Sina ile Ulya'nın kalplerini birbirlerine açarken kaybetmeye ve imkânsız aşklara yaktıkları bir ağıt...
(Tanıtım Bülteninden)
Taş ve Ten Alıntıları - Sözleri
- Beni isteyerek öp, çünkü bu son görüşmemiz...
- Öfkemde bile sevgi , uysallık, okşayış var...
- Beni öylesine güzel okşayabilen ve bunu sevgiymiş gibi hissettirebilen birine nasıl direnebilirdim ki!..
- İnsan aşkını kendi hırsından korumalı...
- Sana duyduğum sevgiyi aklı başında sınırlar içinde tutabilmek için uzun zamandır kendimle savaşıyorum. ..
- Aşkın coşku verici, yırtıcı ama geçici oluşuyla, sevginin heyecan ve tutkudan arınmışlığı arasında bir orta yol bulunmuyor ne yazık ki.
- Özlediğim şey daha adil bir dünya, karşılıklı güven, paylaşım ve içtenliğe dayalı ilişkiler. Bencillik, çıkarcılık ve güvensizlik bütün dünyada...
- Olmaz, sözler yetmez. Çünkü tenin tene dokunuşunda öyle ince, öyle anlaşılmaz bir gizem vardır ki bazen yabancılığın bütün engellerini yok eder, bazen de sınırlar bir türlü aşılamaz...
- Sevilen birini terk edebilmeyi kahramanca buluyorum ama bunu yapabilecek kadar güçlü değilim.
- Sırtındaki bıçak yarasını gösteriyor. Eğilip öpüyorum...
- Bazı kitaplardan hiçbir şey anlamıyorum, Sanki anlaşılmasın diye öyle yazılmışlar...
- Hayatı boyunca sevgiye gereksinmiş, bunun eksikliğini duymuş benim gibi bir insanın yalnızca tensel yakınlığın yetersiz olduğunu düşünmesi doğaldır ama bizi aşka düşüren şeyin temelde tensel uygunluk olduğunu da yadsımamak gerekiyor. Bedensel hazla zihinsel olan arasındaki bağlantıyı yalnızca ruhsal doyumun sağlayabileceğine inancımı ise hiçbir zaman kaybetmedim. Bu eksik kaldığında uzun süreçte yetersizlik doyumsuzluk ortaya çıkıyor işte. İnsan ne kadar karmaşık...
- Bir insanı tanımak, anlamak ne kadar uzun sürüyor bazen. ..
- Büyüklerin acısı çocuk gözüyle görülemeyecek kadar derindedir belki.
Taş ve Ten İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Hiç rastlgelmeseydim dediğim kitaplar listesinin üst sıralarını kapmış bir kitap. Ne okuma zevkime,nede (hikaye-romana) uymayan yazımıyla, akıcılıktan yoksun, ilaveten okuması da yorucu bir sayfalar demeti. Bir ara acaba "geriye dönük yazılmış günlük" mü okuyorum dedim. Başka bir kitabı hiç sıkılmadan yüz sayfa okuyup yorulmazken bu kitabın on sayfası beni ziyadesiyle yordu her başladığımda. Okumazsaniz hiçbir şey kaybetmiş olmazsınız demek gibi bir misyonum yok tabi, herkesin farklı bakış açısı ve tarzı vardır... (22mart)
Yazarın okuduğum ilk kitabı değildi. Ama diğer kitaplarına göre daha yavan buldum. Konu kurgu olaylar her şey çok güzel bir zemine oturmuş. Bana yavan gelen konunun anlatılış şekliydi sanırım. Okurken sıkılmadım desem yalan olur. Bazı yerlerinde gerçekten kitaptan kopmuş buldum kendimi. Ama o sırada öyle bir cümle okudum ki evet bu kitabı bitirmem lazım dedim. Aşk siyaset çok güzel bütünleşmiş. Siyaset ön planda değil ama çoğu karakterin siyasi bir geçmişi olduğunu okurken anlıyorsunuz. Betimlemeler çok yavaş akıyor. Bazen diyalogların bile diyalog olduğunu anlamıyorsunuz. Onlar bile çok uzun. Ama yazarın tarzı bu. Bu tarzıyla da çok güzel şeyler başarıyor. Diğer kitaplarını okuyunca onu daha iyi anlayacağımı umuyorum. (Çağla Taşdemir)
Konusu güzel gibi görünsede kitap sizi kendisine bağlamıyor. Ben çoğu zaman okurken koptum. Biraz sıkıcı geldi. Yazarın diğer kitaplarını hiç okumadım ama bu kitap beni soğuttu. (Murat Batu)
Kitabın Yazarı İnci Aral Kimdir?
1944 yılında Denizli'de doğdu. Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi.
Altı öykü kitabı, altı romanı yayımlanmıştır. Yazar, 1992 yılında Ölü Erkek Kuşlar adlı romanı ile Yunus Nadi Ödülü'nü kazandı, 2002 yılında yayınlanan romanı Mor ile de Orhan Kemal Roman Armağanı'nı aldı.
1994'te yayımladığı Yeni Yalan Zamanlar, 2002'de yayımlanan Mor ve 2007'de yayımlanan Safran Sarı romanını Yeni Yalan Zamanlar başlıklı bir üçleme haline getirdi.
Eserlerinde, bireylerin ekonomik, kültürel olgu ve değişimlerin etkisiyle biçimlenen ruh hallerini, toplumsal savrulma ve çözülmeleri, kadın erkek sorunlarını, iletişimsizliği, aşkın imkansızlığını anlatıyor ve sancılı varoluş durumlarını irdeliyor. Öykü ve Romanları; Fransa, Makedonya, Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelerde yayımlandı.
İnci Aral Kitapları - Eserleri
- Mor
- Şarkını Söylediğin Zaman
- Sevgili
- Ölü Erkek Kuşlar
- Safran Sarı
- Sadakat
- İçimden Kuşlar Göçüyor
- Kendi Gecesinde
- Yeşil
- Taş ve Ten
- Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm
- Kıran Resimleri
- Ruhumu Öpmeyi Unuttun
- Ağda Zamanı
- Gölgede Kırk Derece
- Unutmak
- Sevginin Eşsiz Kışı
- Uykusuzlar
- Yazma Büyüsü
- Anlar İzler Tutkular
- Yeni Yalan Zamanlar
- Aşkın Güzelliği
- Kan Günleri ve Nar Ağrısı
- Yukarlarda En Uzaklarda
- Toplu Öyküler 1 - Sevginin Eşsiz Kışı / Uykusuzlar / Gölgede Kırk Derece
- Zahit Büyükişleyen
- Mozaik
- İnci Aral Küçükken Ne Olmak İstiyordu?
İnci Aral Alıntıları - Sözleri
- Yaşamak, şimdi var şimdi yok bir hiçlik, bir karşı koyuş, bir büyük direnmeydi. (Kıran Resimleri)
- İyi biliyorum, dünyaya duyduğu korkuyu bastırmaya çalışan, çözemediği her şeyi hafife alan yanı bu onun. (Uykusuzlar)
- Bütün trafik lambalarını parçalıyorum. Kırmızı, yeşil, sarı boyalar dolduruyorum kovalarıma. Sonra fırçamı batırıp batırıp kentin tüm duvarlarını çiçekliyorum. Tüm kaldırımlarını tüm vitrinlerini. (Yeşil)
- yanlış programlanmış bir bilgisayar gibi çalışıyor senin kafan, her şeye karşın sevildiğine inandırmak olanaksız artık seni. hiçbir zaman anlayamadın benim için bir hazine değerinde olduğunu. (Sevginin Eşsiz Kışı)
- Kişi ne geçmişini silmeyi ne de olası geleceğine isyan etmeyi becerebiliyor. (Kendi Gecesinde)
- Araya ayrılık girince de her şey bitecekti. Tabi bazen de ayrılık sevgiyi güçlendiriyordu. Şimdiden bilemezdim nereye varacağımızı. (Yukarlarda En Uzaklarda)
- Belki de zaman bütün acılarıyla ve bıraktığı izlerle uzun, güzel bir mevsimdir. (Anlar İzler Tutkular)
- Yüzüme yansımış iç yorgunluklar, zor aşklar, ayrılıklar, kederler. (İçimden Kuşlar Göçüyor)
- Bir yığın insan yorgunluklar, acılar içinde yaşıyor. Binlerce insan doğuyor, ölüyor. Pazarlıklar yapılıyor. (Ölü Erkek Kuşlar)
- Ben yaşamıma karışmış bütün erkekleri sevdim.Sevgiler yordu beni. Bir yaz yağmurunun altında gökyüzüyle yıkanan ağaçları sevdim. Kelebek kanatlarındaki benekleri. Güne açılan pencereleri. Bütün hayvanları ve en çok kedileri. (Şarkını Söylediğin Zaman)
- Yazdığı bir cümleyi anımsadı: Bazen kötü, çok kötü yollara sapmayı düşünüyorum! Bu yolların neler olabileceğini kestiremiyordu şimdiden. Kötülük görece bir kavramdı çünkü. Bazen aşın uysallık, bazen asilik olarak adlandırılabilirdi. Önemli olan bilinmez yollarda kimliğini yitirirse insanın kendini yeniden nerde bulacağını biliyor olmasıydı.. (Safran Sarı)
- Bakışlarındaki soğuk iklimlere dayanamıyorum. Gitmek istiyorum... Özlediğim bir geçmiş, istediğim bir gelecek; artık yok. Yalnızca gitmek istiyorum. Kendim olabileceğim bir yere ve zamana gitmek istiyorum.. (Anlar İzler Tutkular)
- Bu ülkenin bir yerlerinde sinemaya giden kızlar kasaba meydanlarında boğazlanıyorsa hâlâ, dayak yiyen kadınlar çocuklarıyla birlikte ölmeyi seçiyorsa, öğretmensiz, okulsuz binlerce köydeki kız çocukları parayla alınıp satılıyorsa, insan nasıl olup da çağın gereklerinden ve gerçeklerinden payına düşeni almayı bu biçimde savunabilir? Ben hâlâ bunlara şaşıyorum işte. Bir yerlerde takılıp kalmışım anlaşılan. (İçimden Kuşlar Göçüyor)
- Umuttan uzak ama gerçeğe yakın. (Ağda Zamanı)
- Eş, insanın güvenli bir limanda, olasılıkla candan bir hayat arkadaşıyla ve çocuklarla, çoğalarak, huzur içinde, sorumlulukları bölüşerek yaşadığı kişidir. Ya da böyle olması arzu edilir. Bu arzu, doğaldır, açıktır. Ama aşk başka bir şeydir. (Aşkın Güzelliği)
- Öyle darmadağın oldum ki kimse toplayamaz kırıklarımı artık... (Ölü Erkek Kuşlar)
- Gideceğin yerin önemi yok, gitmek önemli yalnızca... (Gölgede Kırk Derece)
- Yok hayır, ölümü düşünmüyorum, yaşamayı beceremeyenlerin intiharları da bir işe yaramaz.. (Toplu Öyküler 1 - Sevginin Eşsiz Kışı / Uykusuzlar / Gölgede Kırk Derece)
- "Ülkenin bütün aklı başında yazarları aynı duygular içinde.Yazmanın açıkça ve resmi biçimde suç sayıldığı bir yerde,hele son seçimlerden bu yana,yani açıkçası başımıza gelen bunca şeyden sonra...." (Yeni Yalan Zamanlar)
- Birbirimizin hayatından çıktık, beni içinden kovdu ve hâlâ güvenmiyor. Kimseye güveni yok aslında. Böyle uzakta oluşumuz ikimiz için de daha iyi. (Yukarlarda En Uzaklarda)