Tebessüm ve Tefekkür - Dursun Gürlek Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Tebessüm ve Tefekkür kimin eseri? Tebessüm ve Tefekkür kitabının yazarı kimdir? Tebessüm ve Tefekkür konusu ve anafikri nedir? Tebessüm ve Tefekkür kitabı ne anlatıyor? Tebessüm ve Tefekkür PDF indirme linki var mı? Tebessüm ve Tefekkür kitabının yazarı Dursun Gürlek kimdir? İşte Tebessüm ve Tefekkür kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Dursun Gürlek
Yayın Evi: Kubbealtı Neşriyat
İSBN: 9756444673
Sayfa Sayısı: 224
Tebessüm ve Tefekkür Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Şaka, ciddi bir iştir. Kelâm-ı kibar, kibar-ı kelâm olduğu gibi, mizahın îzahı da düşündürürken güldürmesi, güldürürken de düşündürmesidir. Unutmayalım ki, Allâh'ın yarattığı canlılar içinde sâdece insan, tebessüm etmek ve tefekkür etmek gibi iki önemli özelliğe sâhiptir.
İşte birbirinden güzel kültürel eserleriyle Kubbealtı yazarları arasına katılan Dursun Gürlek'in, "Tebessüm ve Tefekkür" adlı yeni kitabında "Paralı Kitap, Cimrinin Yoğurdu, Dâr-ı Bekâ, Mihrimah Sultan'ın Kedisi, Mücevher Kutusundan Çıkanlar, Garîbeler, Mezarda Doğan Çocuklar, Latif Latifeler, Bıyıklı Evliyâ, Aynalı Hâkimin Mârifeti, Eski Kitaplardaki Eskimez Sözler" gibi nefis yazılar mevcut.
Tebessüm ve Tefekkür Alıntıları - Sözleri
- Zengin paraya, alim kitaba doymazmış...
- Diyojen, gündüz vakti elinde bir fenerle dolaşıyordu. "Ne arıyorsun?" dediler. "Adam arıyorum." cevabını verdi.
- Unutmayalım, kitap karıştırmak iki küskünü barıştırmak gibi insanı mutlu eder.
- İmam-ı Gazali Hazretlerine, "İlimde bu mertebeye nasıl yükseldiniz?" diye sordukları zaman o büyük alim şu cevabı verdi, "Bilmediğim şeyleri sorup öğrenmekten utanmadım!"
- "Hayıflanarak, âh vâh ederek ömrünü zâyi etme. Zîra fırsat aziz, vakit keskin bir kılıç gibidir."
- Bursa'nın ileri gelenlerinden kabul edilen bir zat, şair Lâmii Çelebi'yi, bir gün evine dâvet eder. O da içeri girince birkaç âlim ve edip zâtın bir sığıntı gibi, kapının arkasında oturduklarını, câhil fakat zengin kişilerin ise baş köşeyi işgal ettiklerini görür. Ev sâhibi, zarif şiirleriyle tanınan Lâmiî Çelebi'ye lütfen şu meclisin hâlini tasvir et deyince, şâir şu dörtlüğü söyler: Mu'teberdir cihanda dûn ü denî Dâima zillet üzre ehl-i hüner Hâl-i âlem, misâl-i deryâdır Külçe altın çöker, cîfe yüzer²
- Unutmayalım, dinlemek, dinlenmektir.
- Efendinin biri, bir gün bir dostunu ziyarete gider. Defalarca çaldığı halde kapıyı kimse açmaz. Belli ki evde kimsecikler yoktur. Efendi, uzakça bir yerden geldiği için bu duruma fena halde sinirlenir. Ayrılırken kapıya "eşek" kelimesini yazar. Birkaç gün ev sahibiyle karşılaşınca aralarında şöyle bir konuşma geçer: "Geçen gün sizi ziyarete gelmiştim. Ne yazık ki bulamadım." "Evet öyle olmuş." "Yahu, siz geldiğimi nereden biliyorsunuz?" "Kapıya isminizi yazıp teşrif ettiğinizi haber vermişsiniz."
- İstanbul ! Mü'minlerin o kadar sevdiği Eyüp servilerinin altında kendimi senin ölülerinle kardeş hissettim !
- Hikmet ehli bir zata, "Filan adamın ölüm sebebi nedir?" diye sorulmuş. O da, "Dünyaya gelmesidir." demiş.
Tebessüm ve Tefekkür İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Tebessüm ve Tefekkür, hem düşündüren hem de gülümseten menkıbelerden oluşan hoş bir eser. Yazar Dursun Gürlek, Osmanlı tarihi ve Şark klasikleri alanında uzmanlaşmış bir edebiyat öğretmeni. Uzun yıllardır gazete ve dergilerde çeşitli yazıları yayımlanmış. Bu eserinde de kültürümüze ait eskiye dayanan ve güncelliğini koruyan hikmetli sözleri ve ders niteliğinde kimi fıkra, kimi hikaye kimi de menkıbe sayılan pek çok değerimizi bir araya getirmiş. Akıcı bir dili var. Daha önce duymadığım ve bilmediğim ne kadar çok menkıbemiz varmış dedim okurken. Bizi biz yapan böyle güzel ve hikmeti hikayeleri günümüze taşıdığı ve yüzümüzde hoş bir tebessüm bıraktığı için kıymetli bir eser. Bu tür tarih ve edebiyat karışımı okumalar yapmayı sevenler için güzel bir seçenek olacaktır. Tefekküre tebessümünüzün de eşlik edeceği keyifli okumalarınız olsun. (Feyza)
Tebessüm ve tefekkür... Her ikisi de müminin şiarıdır. "Mümin kardeşinin yüzüne tebessüm etmek sadakadır." (Hadis-i Şerif) “Bir saat tefekkür bazen bir sene ibadetten daha hayırlıdır.” (Hadis-i Şerif) Yer yer tebessüme, çoğu zaman tefekküre davet eden, yazarın tatlı diliyle kolayca okunan güzel bir kitaptı. Kitap, pasajlar halinde tarihin birçok farklı döneminin farklı yüzlerinden, farklı alanlarından alınmış ibretamiz anekdotlardan oluşuyor. Bu anekdotları otuz beş farklı başlık altında toplamış yazar. Hoca Nasrettin'den Mevlana'ya, Kanuni'den Mihrimah Sultan'a, Yahya Kemal'den Mehmet Akif'e ve daha ismini duymadığım pek çok alim, şair, hükümdara dair büyük kitaplardan süzülmüş, derlenmiş bu hikayecikleri keyifle okudum. (Erdinç BİGE)
Kitabı elinize alıp ilk baştaki Nasrettin Hoca ve bir alimin kıssasını okuduğunuzda kitabın gayet güzel ilerleyeceği hissine kapılıyorsunuz. :) Bir süre durup gülmem gerekti bu kıssa için. Çeşitli sultanlardan, evliyalardan ibretamiz kıssaları düzenli, güzel bir şekilde bir araya getirmiş yazar. Okuyup istifade edebiliriz inşallah.. (Okuyan, yazar.)
Tebessüm ve Tefekkür PDF indirme linki var mı?
Dursun Gürlek - Tebessüm ve Tefekkür kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tebessüm ve Tefekkür PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Dursun Gürlek Kimdir?
1952 yılında Tokat'ta doğdu. İlk ve orta tahsilini memleketinde tamamladı. İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Yeni İstanbul, Tercüman, Hürriyet, Günaydın gazetelerinde çeşitli görevlerde bulundu. Bir süre muhtelif okullarda Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği yaptı.Biyoğrafi araştırmaları ve çeşitli makaleleri Meşale, İnanç, Milli Kültür, Türk Edebiyatı, Kültür Dünyası gibi dergilerde yayınladı. Tarih ve Düşünce dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Bu dergide neşrettiği "Kırkambar" ve "Ayaklı Kütüphaneler" başlığı altındaki yazılarıyla dikkat çekti.
Yazarın, Osmanlı Tarihi, Şark Klasikleri ve biyografi sahasındaki çalışmaları halen devam etmektedir.
Dursun Gürlek Kitapları - Eserleri
- Çınaraltı'nda Kitap Sohbetleri
- Karınca Huzura Varınca
- Ayaklı Kütüphaneler
- Tebessüm ve Tefekkür
- Maziye Bir Bakıver
- Sohbet Tadında
- Kültür Dünyamızdan Manzaralar
- Muhabbet Ateşi
- Dersaadet'te Ramazan Akşamları
- Dersaadet'te Bayram Sabahları
- Namık Kemal
- İbnülemin Mahmud Kemal İnal
- İbnülemin Mahmud Kemal İnal - 2
Dursun Gürlek Alıntıları - Sözleri
- GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ HAYÂLİ CİHAN DEĞER (Maziye Bir Bakıver)
- Allah bes baki heves (Muhabbet Ateşi)
- Yılda iki defa değil de her gün bayram havası teneffüs etmek isteyen kimsenin, İslami bir hayat yaşaması gerekiyor. Unutmayalım ki Müslüman'ın üç büyük bayramı vardır: birincisi, ömrünü imanlı olarak bitirmesi, ikincisi cennete girmesi, üçüncüsü de orada Cemâlullah ile şereflenmesidir. (Dersaadet'te Bayram Sabahları)
- O gül-endâm bir al şâle bürünsün yürüsün Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün Enderunlu Vâsıf (Sohbet Tadında)
- Bir ilim adamı, konferans vermek üzere salona girmiş. Lâkin içerisi bomboş. Sâdece ön koltuklardan birinde bir hayvan bakıcısı, yâni bir seyis oturuyormuş. İlim adamı, konuşup konuşmamakta bir an için tereddüt etmiş. Derken seyise sormuş: "Senden başka kimse yok. Konuşayım mı, konuşmayayım mı?" Seyis şöyle cevap vermiş: - Efendim, ben seyisim, dolayısıyla bu işlerden pek anlamam. Sâdece şu kadarını söyleyeyim ki, ahıra girdiğimde bütün atların kaçtığını, içeride sâdece bir atın kaldığını görmüş olsaydım, onu yine de beslerdim. Mesajı alan ilim adamı, konferansa başlıyor ve iki saatten fazla konuşuyor. Görevini zevkle yapmanın gurûruyla ve tek kişilik dinleyicisinin de memnun olduğunu düşünerek soruyor: - Konuşmamı nasıl buldunuz? Seyis şu ilgi çekici cevabı veriyor: - Hocam, başta da söylediğim gibi, ben bu işlerden anlayan biri değilim. Ama yine ahıra girip biri dışında bütün atların kaçtığını görseydim onu yine beslerdim ama elimdeki bütün yemi verip hayvanı çatlatmazdım. (Muhabbet Ateşi)
- Bizim gibi yabanzâdelere,"Babanzâdeler" rehberlik etmelidir.. (Ayaklı Kütüphaneler)
- Çölde âheste adımlarla yürüyen kimse,acele edeni geçti. (Muhabbet Ateşi)
- Şeker kamışı mahsulünü kaldıran tropikal bir ada ülkesi olsak hasat festivali gibi bir Şeker Bayramı yapmaya hakkımız olurdu. (Dersaadet'te Bayram Sabahları)
- Allah Resulü şöyle buyurdu: Yüce Allah üç sesi sever. Bunlar: 1.Horoz sesi 2.Kur'an okuyan kimsenin sesi 3.Seherlerde tövbe ve istiğfar edenin sesi (Sohbet Tadında)
- İftardan sonra evlerde, konaklarda teravih hazırlığı başlar. Herkeste bir neşe, herkeste bir sevinç. Şakır şakır abdestler alınır, irili ufaklı cam veya muşamba fenerler hazırlanır, güle oynaya câmilerin yolu tutulur. Bu esnada o muazzam câmiler kapılarına kadar tıklım tıklım dolmuştur. (Dersaadet'te Ramazan Akşamları)
- Bozulmuş cemiyetlerde bozulmamış fertler suçlu vaziyetinde kalırlar (Karınca Huzura Varınca)
- İbnülemin'in hocası Hüsnü hoca oğlu Necati'yi derslere almaz ve "üdebâ meclisinde cühelânın yeri yoktur" diyerek aşağıda oturtur. Cahil dediği Necati, yıllardan beri Almanya'da profesördür. (İbnülemin Mahmud Kemal İnal)
- Bundan elli altmış sene evvel zamanın padişahı Sultan İkinci Abdülhamid Han bir çok sebeplerle Ramazanlara fevkalade ehemmiyet verirdi. Evvelâ dindardı. Bu mübarek tesîd eder, ona hürmet ederdi. Muntazaman oruç tutar, Kur’an-ı Kerim okur, namaz kılar ve bunu böyle yapanlara ayrıca para verir, severdi. Mübarek ayın hulûlünden evvel kilercibaşıyı çağırır, ona emirler verir, sofralar ve yemekler ve her akşam iftara davet ettiği askerlere verilecek iftariyeler üzerinde zihin yorar, adeta menüleri kendisi hazırlardı. Saray-ı Hümayun’da iftara gelecek misafirlerin hizmetine verilecek olan sofracıların elbiselerine kadar meşgul olur, alaturka setre mi, yoksa redingot mu giymelerini münakaşa ederdi. Ve hele bu adamların fevkalade temiz olmalarını isterdi. Bu padişah hem çok titiz, hem çok temizdi. O kadar ki iftariye olarak kendisinin göndereceği çil çil altınları tekrar yıkattırır, kurutturur, gözünün önünde kırmızı atlas keselere koydurtur, ağızlarını mühürlettirirdi. Banknotları da bezlerle sildirtir, sonra zarflara yerleştirirdi. Üzerine de zamklı mührünü (A.H) yapıştırırdı. (Dersaadet'te Ramazan Akşamları)
- Bir gün doğar elbette şems-i hakikat Hiç böyle müebbed mi kalır zulmet-i alem? (Karınca Huzura Varınca)
- "Selam verdim,rüşvet değildir deyu almadılar!" (Muhabbet Ateşi)
- İnsan hayatı gerçekten çok kısadır. Ezel ve ebede göre zaman ne kadar kısadır. Zamâna göre kâinatın ömrü ne kadar kısadır. Kâinatın ömrüne göre dünyânın ömrü ne kadar kısadır. Dünyânın ömrüne göre mahlûkatın ömrü ne kadar kısadır. İnsanın ömrü ise bir günden, bir saatten bir dakîkadan ibârettir. Hattâ bir "ân-ı vâhid" dir. Öyleyse dem bu demdir. An, bu andır. Şurası bir gerçektir ki, insan bu kısa ömürde, ebedî hayâtı, bütün özellikleriyle, olanca güzellikleriyle kazanabilir. Unutmayalım ki, inanan insan kazanan insandır. Yok, yoksa vardır. Mâdemki Allah var, her şey vardır. (Sohbet Tadında)
- Selahattin Eyyubi ölüm döşeğindeyken evinin önündeki direğe kefeni asılır. Kefeni asan bayraktar bağırır: "Sultan Selahaddin'in dünyadan ahirete götüreceği şey işte bu kefenden ibarettir.." (Maziye Bir Bakıver)
- Diyojen, gündüz vakti elinde bir fenerle dolaşıyordu. "Ne arıyorsun?" dediler. "Adam arıyorum." cevabını verdi. (Tebessüm ve Tefekkür)
- İmam-ı Gazali Hazretlerine, "İlimde bu mertebeye nasıl yükseldiniz?" diye sordukları zaman o büyük alim şu cevabı verdi, "Bilmediğim şeyleri sorup öğrenmekten utanmadım!" (Tebessüm ve Tefekkür)
- Ömür kısa, vakit dar. Yapılacak iş çok, gevezelik yapacak vakit yok. Bizim dumana değil köze, lafa değil söze ihtiyacımız var. (Maziye Bir Bakıver)