diorex
Dedas

Top Oynayan Kedi Mağazası - Honore de Balzac Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Top Oynayan Kedi Mağazası kimin eseri? Top Oynayan Kedi Mağazası kitabının yazarı kimdir? Top Oynayan Kedi Mağazası konusu ve anafikri nedir? Top Oynayan Kedi Mağazası kitabı ne anlatıyor? Top Oynayan Kedi Mağazası kitabının yazarı Honore de Balzac kimdir? İşte Top Oynayan Kedi Mağazası kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.02.2022 17:21
Top Oynayan Kedi Mağazası - Honore de Balzac Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Honore de Balzac

Çevirmen: Necdet Bingöl

Yayın Evi: Cumhuriyet Yayınları

İSBN:

Sayfa Sayısı: 111

Top Oynayan Kedi Mağazası Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

1799'da Tours'da doğan Honoré de Balzac, romanlarıyla adını duyurmadan önce birçok işe girdi, çıktı; bu uğurda gençlik yıllarının bir kısmını ve parasını harcadı. "Yaşam demek, gözüpeklik demektir" diyerek hemen bütün ömrünce borçlarından kurtulmak için gözüpeklikle çabaladı durdu; yılmadan uğraştı; yazdı, yazdı. Ama ününün büyümesiyle birlikte borcu da yükselmekten geri kalmadı. Büyük bir çabayla çalışması ve ünü, ona istediğini getirmiyor, gündelik maddi ve manevi sıkıntılardan, üzüntülerden bir türlü kurtulamıyordu. Bir ara talih ona güler yüz gösterdi, yıllardır pek istediği şey oldu: Madam Hanska'yla evlendi. Ama ardı arkası kesilmeyen çalışmalar, "tiplerinin kaynaştığı" beynini yoruyor; yüreğini ve sağlam, iri yarı vücudunu yıpratıyordu. "İnsanlık Komedyası"nı gören gözleri, günün birinde ölüm tragedyasıyla kapanıverdi. Ölüm, yaşamla korkusuzca çarpışan Balzac'ı, sonunda 1850'de yenmişti

Top Oynayan Kedi Mağazası Alıntıları - Sözleri

  • Gönül ferman mı dinliyor!
  • ..insanoğlu ne heveslere kapılmaz ki...
  • ..onu o kadar seviyorum ki, yüreğime bir şeyler oluyor gibi geliyor bana.
  • Vadilerde açan, gösterişsiz alçakgönüllü çiçekler, göklere çok yakın, fırtınaların koptuğu, güneşin yaktığı yerlere dikilince yaşamıyorlar belki de, kim bilir?
  • Vadilerde açan, gösterişsiz, alçakgönüllü çiçekler, göklere çok yakın, fırtınaların koptuğu, güneşin yaktığı yerlere dikilince yaşamıyorlar belki de, kim bilir?
  • Birinin nasıl bir insan olduğunu anlamamız konusunda en uygun yanı, alnı değil midir?
  • ..insan er geç gözünün yükseklerde olmasının cezasını görürdü; mutlu olmak için kadın, erkek birbirlerinde sağlam nitelikler bulmalıydı;çünkü aşk, evin gürültüsüne patırdısına pek az dayanabilirdi..
  • Zekadaki çabukluk ve konuşmadaki güzellik ya Tanrı vergisidir, ya da beşikte başlayan bir eğitimin sonucudur.
  • Her yerde engeller, her yerde umutsuzluk!
  • Augustine için bir bakış, en güzel bir tablodan daha değerliydi.
  • "Söylediği sözler yalnızca aşk sözleri olduğu için bunlarda bir zekâ inceliği,bir ifade zarifliği gösterebiliyordu.Ama aşk anlarında-Kadının aslı aşktır denebileceğie göre-o da bütün kadınlar gibi aynı dili konuşabiliyordu"
  • Her şeyde herkes dengi dengine.
  • Mutluluk hazineni istediğin gibi kullanmak senin elinde.
  • On sekizinde ve seven bir kızın gözüyle dünya ne kadar da pembe görülür!
  • Geç kızım geç,dünyada hiç kimse insanı annesi kadar sevmez.

Top Oynayan Kedi Mağazası İncelemesi - Şahsi Yorumlar

19. yy Paris'te saf, iyi kalpli bir ev kızıyla ressam bir adamın aşkıyla başlayıp, evlilik sonrası kültürel farklılıklar sonucu aradaki aşkın azalmasıyla oluşan mutsuzluğu anlatan gayet kısa, açık, hızlı, akıcı bir Balzac eseri. (Ayşe)

Top Oynayan Kedi Mağazası, Honoré de Balzac. Önsöze göre bitiremediği İnsanlık Komedyası isimli büyük yapıtının içinde yer alan kısa romanlardan biri. 1829 Eylül'ünde yazmaya başlamış, 1830'da yayınlanmış. Elimdeki baskı Cumhuriyet gazetesinin hediyesi olarak 1998 yılında basılmış. Elimde o zamandan beri bulunmakla birlikte, daha önce okuyup okumadığım hakkında hiçbir fikrim yok. Birkaç saatte okunabilen, önsözü saymazsak 94 sayfalık bir roman. Konusu, cahil, saf ve temiz kalpli bir burjuva kızıyla, aristokrat ve entellektüel bir ressamın aşkı, büyük aşkın şiddetli tutkusu söndükten sonra ortaya çıkan yaşamsal farklılıklar, kültür farkı ve düşünce çatışmalarının verdiği mutsuzluk. 19. yy Paris'indeki farklı yaşamlara ışık tutuyor. Özellikle tüccar ailelerin zengin ama inanılmaz basit yaşamı ilginizi çekebilir. Betimlemeler bazen zor takip ediliyor, ağır ağır okumayı gerektiriyor. Ancak ağdalı bir üslubu yok. İnsanların duygu dünyalarını yansıtmada başarılı. Kafa dağıtmak için okunabilir. Çabuk bitirilecek bir roman arıyorsanız, ağır okumalarınıza mola vermek için ideal. Balzac, önsözde de tanımlandığı gibi, içinde yetiştiği Romantizm akımı çağının gereklerini yerine getirirken, daha sonra ortaya çıkacak Gerçekçilik akımının da öncülerinden olmuş. Bu romanda her iki akımın bağdaşmış bir hali de var, diyor önsöz. Ben demiyorum. Ben anlamam ilm-i hikmetten, kilimi kim götürdü mektepten? Romanı sevmemi sağlayan sebeplerden biri de çok sevdiğim ressam Raffaello'dan birkaç yerde bahsetmesi oldu. Ayrıca kitapta evlilik sözleşmesine yer verilmiş olması da ilginç. Tüccar ne kadar zengin bir aileden gelse de bir ressama güvenmeyip kızı ile malların ayrılığını evlenmeden önce sağlama alıyor. Romanda cahil ve saf Augustine'in aşkını ve eşine duyduğu aşk için her fedakarlığı göze almasını, değişmeye çalışmasını çok sevdim. Ne yazık ki Théodore onu hak etmiyordu. Fakat bunu Augustine'e söylemeye kalksanız sizi dinlemeyecek, yüksek ruhlu insanları anlamakta yetersiz kaldığımız için onu anlayamadığımızı söyleyecektir bize. Size son olarak altını çizdiğim bazı yerleri alıntılayacağım. "Bir yüzü görme alışkanlığı, bize önce yavaş yavaş ruhun iyi yanlarını buldurur, sonra da kusurlarını gözden siliverir." "-Ne o, birine gönül verdin galiba, dedi. İkisi de pek iyi biliyordu ki Tiziano'nun, Raffaello'nun ve Leonardo da Vinci'nin en güzel portreleri, farklı koşullar altında zaten bütün başyapıtların doğmasını sağlayan böyle coşkun duygulardan doğmuştur." "Bu sonuçtan sonra, eskisinden daha ateşli olarak para istiflemeye koyulurlar, kendi kendilerine, "Neye yarıyor?" diye sormak bu çalışkan karıncaların akıllarına bile gelmezdi." "Genç sanatçının gözlerini bağlayan bağ öyle kalındı ki, ilerde akrabası olacak bu insanları pek sevimli buldu." "Bu genç aile, Théodore'daki aşk ateşiyle, şöyle böyle bir yılı göz açıp kapayıncaya kadar, altında yaşadıkları göğün lacivertliğini en ufak bir bulutun gölgelemesine fırsat vermeden geçirmişti." "Söylediği sözler yalnızca aşk sözleri olduğu için bunlarda bir zekâ inceliği, bir ifade zarifliği gösterebiliyordu. Ama aşk anlarında -kadının aslı aşktır denebileceğine göre- o da bütün kadınlar gibi aynı dili konuşurdu." "Karısı şiirden hiç zevk almıyordu, kendisinin içinde yaşadığı dünya başkaydı, onunki başka; heveslerinde, aklına eseni yapmak istemelerinde Téodore'a uymuyordu; gülmüyordu, o gülse de; dertlenmiyordu, o dertlense de; o başı göklerde dolaşırken Augustine şu maddesel dünyada geziniyordu. Düşüncesinin en tatlı iç döküşlerini sürekli görmezden gelmek ve sihirli bir gücün kendisini yaratmaya zorladığı düşlemleri öldürmek zorunda kalan, en içten duygularla başka birine bağlanmış olan bir insanın her gün yeniden doğan acılarına değer vermeyi, basit ruhlu kimseler bilemezler." "Augustine bu sanatçılar toplantısında kimsenin gözünden kaçmayan bir güvensizlik havası yaratıyordu; sıkmaya başlamıştı. Canı sıkılan sanatçı acımasızdır: ya kaçar gider, ya da başlar alaya." "Kendi kendisine: -Şair olamam, ne çıkar, şiirin ne demek olduğunu anlarım ya, diyordu. Bunun üzerine, Madam Sommervieux bütün seven kadınlarda bulunan o istem gücünü, erkini ortaya koyarak huyunu, yaşayışını, alışkanlıklarını değiştirmeyi denedi; ama birçok kitap okuyup, yılmadan öğrenmeye çalıştığı halde, ola ola ancak biraz daha az bilgisiz olabildi. Zekâdaki çabukluk ve konuşmadaki güzellik ya Tanrı vergisidir, ya da beşikte başlayan bir eğitimin sonucudur. Müziğin değerini anlıyor, bundan yararlanabiliyordu, ama söylediği şarkılar güzel değildi. Edebiyatın ne demek olduğunu, şiirin güzelliklerini anlıyordu, ancak başkaldıran belleğini bunlarla süslemek zamanı çoktan geçmişti. Bulunduğu yerde konuşulanları zevkle dinliyordu, ne var ki kendisi parlak bir düşünce ileri süremiyordu. Çocukken edindiği önyargılar, dinle ilgili düşünceler, onun zekâsını dilediği gibi kullanmasına engel oluyordu." "Augustine boşu boşuna aklını bir yana bırakıp, kocasının gelgeç heveslerini, anlamlı anlamsız isteklerini yerine getirmeye, onun hep kendini düşünen gururunun dilediğini yapmaya çabaladı durdu; eli hamurlu, karnı aç döndü. Belki ruhlarının anlaşabileceği an gelip geçmişti." "Düşesin dairesine girip de mobilyaların, kırmalı örtülerin şehvetli duruşunu hayran hayran seyreden Augustine, içinde bir kıskançlık, bir tür umutsuzluk duydu. Orada düzensizlik bile bir güzellikti; orada, lüksün zenginliği küçük görür gibi bir hali vardı." "Madam, diye başladı; şu anda size böyle başvurmam belki tuhafınıza gidecek; ama öyle olur ki umutsuzluk artık akıl tanımaz ve her şeyin bir özürü olduğunu gösterir. Théodore'un niçin sizin evinizi başkalarına yeğlediğini, niçin zekânızın onun üzerinde böylesine büyük bir etki yaptığını çok iyi anlıyorum. Yazık ki bunun nedenini bulmak için kendime bir bakmam yetiyor. Ama elimde değil, kocamı seviyorum madam. Biliyorum, onun kalbi artık bende değil, fakat gözyaşlarıyla geçen iki yıl onu yüreğimden silemedi. Aklım başımdan gidince sizinle uğraşmak gibi bir şeyi düşünmeyi göze aldım; hangi yollarla sizi yenebileceğimi size sormak için geliyorum." "Budalalara göre dış görünüş yaşamın yarısıdır. Bu yüzden, üstün özellikleri olan birçok erkek, bütün zekâlarına karşın, istemeyerek aynı zayıflığa kapılırlar." (Bu arada Augustine'in inanılmaz güzel bir kadın olduğunu ekleyeyim.) "Bu korkulu gecede uğradığı yıkımla, Augustine, hani o etkileri annelerin ve seven kadınların yüreklerinde görülen, insanın dayanma gücünü aşan ve belki de kadınların yüreğinde Tanrının erkekten esirgediği bazı teller olduğunu açığa vuran sabırlı katlanış gücüne ermişti." "Vadilerde açan, gösterişsiz, alçakgönüllü çiçekler, göklere çok yakın, fırtınaların koptuğu, güneşin yaktığı yerlere dikilince yaşamıyorlar belki de, kim bilir? (Ebru Bozdoğan)

Balzac okumalarımın ilk kitabini bitirmiş bulunuyorum. İnsanlık Komedyası okuduğum seride/külliyatı kırk kitaptan oluşuyor. Okuyup bitirdiğim kitapda 9 hikaye var ve bu ilk kitap ismini birinci hikayeden almış. İlk hikayeyi beğendim ve okuması keyifliydi. İlk hikayeyi takip eden hikayeler ilk hikaye seviyesinde ve çekiciliğinde değildi. Ama sonra beşinci ve dokuzuncu hikayede anlatım, derinlik, çekicilik ve okuma keyfi yine yükseklere tırmandı. Her hikayesinin neden türkçeye tercüme edilmediğini anladım bu dokuz hikayeden sonra ama tercüme edilmediyse beşinci ve dokuzuncu hikayleri tercüme edilmiş olmasını arzulardım şahsen, belki de edilmiştir, bilmiyorum. Victor Hugo'dan sonra Balzac okuduğum ikinci Fransız klasik yazarı ve bana Hugo'nun o güçlü kalemini hatırlatmıyor değil. Sefiller'den sonra Hugo.nun diğer kitaplarinda ayni tadı aradım ama bulamadım, ee ustalık eseri adamın ne de olsa... Ama umarım Hugo.nun diğer kitaplarında bulmayı arzu ettigim ama bulamadığım hissiyatı Balzac'in eserlerinde, İnsalık Komedyasında bulabilirim. Önümde daha 39 kitap var ve heyecan dorukta, her ne kadar Tucholsky serisini ve Elmalı'lı tefsirini önceleyip bitirmeyi düşünsem de. Yani anlayacağınız, Balzac'ı ve İnsanlık Komedyasını hunharca yutmak yerine, yavaş yavaş, aralarda, tadını çıkara çıkara okuma niyetindeyim... :) (Ercan Nalbant)

Kitabın Yazarı Honore de Balzac Kimdir?

Honoré de Balzac (asıl ismi Honore Balssa; 20 Mayıs 1799, Tours - 18 Ağustos 1850), Fransız yazar.

Hayatı

Asıl adı Honore Balssa'dır. Ancak ismini Balzac olarak değiştirmiş ve soyluluk ifade eden De’ öntakısını eklemiştir. Köy kökenli bir ailenin çocuğudur. Babası tüccardır. 6 yıl Vendome'da College des Oratoriens'te öğrenim gördü. Napolyon'un devrilmesinden sonra ailesi Paris'e taşındı. Burada 2 yıl daha okula gitti. 3 yıl bir avukatın yanında çalıştı. Ama küçük yaşlardan beri edebiyata gösterdiği eğilim ağır bastı. Trajedi türünü denediği 1819'da yazılmış "Cromwell" başarı kazanamayınca romana yöneldi. Para kazanmak için tarihsel, mizahi ve gotik romanlar yazdı. Bunları değişik adlarla yazdı. Basımcılık, yayıncılık, hatta dökümcülük yaptı. Başarılı olamayınca tekrar edebiyata döndü. Edebiyat hayatında çok başarılı eserler sundu. Birçok ülkede sayılan romanları ve kitapları çok büyük ilgi gördü ve tepkileri üstüne topladı. Edebiyatta başarılı olan Balzac hayatının sonuna kadar edebiyatla uğraştı.

Edebiyat kariyeri

1829'da yazdığı "Les Chouans" isimli tarihi roman tanınmasını sağladı. Bu eser Türkçeye (Köylü İsyanı 1974 ve Şuanlar 1977 olarak) çevrildi. 1824-1834 arasında yayıncılarından aldığı parayla bohem bir yaşam sürdü. 1829-1831 arasında yergici gazetelere yazılar yazdı. 1830’lardan sonra bir toplum tarihi yazmak amacıyla, eski ve yeni romanlarını üç bölüm altında toplamaya karar verdi. Örf ve âdet incelemeleri, felsefi incelemeler ve çözümleyici incelemeler. Bu tasarı 1834-1837 arasında 12 cilt olarak gerçekleşti. 1840’ta bu yapıtların hepsine Dante'yi anımsatan bir başlık koydu: "İnsanlık Komedisi". 1842-1848 arasında 17 ciltlik bir baskı yapıldı. 1869-1876 arasında da 24 cilt olarak yayınlandı. Eserlerinde aynı kahramanlara tekrar tekrar yer verme düşüncesini geliştirdi. Bunu gerçekçiliğin baş romanı kabul edilen ve 1834'te yayınlanan "Goriot Baba"da uyguladı. 1836 ve 1837'de İtalya gezisine çıktı. 1828'de Versailles yakınlarında pahalı bir ev yaptırdı. Borç sorunu nedeniyle Passy'de bir eve yerleşti (Bugün Balzac müzesi). Para kazanmak için tiyatroda başarısız denemeler yaptı. Edebiyatçılar Derneği başkanı olarak yazar haklarıyla ilgili girişimlerde bulundu.

1847'de Polonya'da sevgilisi Eveline Hanska'nın şatosunda kaldı. 1850'de Eveline ile evlendi Paris'e döndüler. Birkaç ay sonra yaşamını yitirdi. Geride 85’i tamamlanmış, 50’si taslak halinde eser bıraktı. Romanda gerçekçilik ve doğalcılık akımlarının yaratıcısı olarak kabul edilir. Mantıksal bir sıra izleyen olayların her şeyi gören bir gözlemcinin ağzından anlatıldığı, kahramanların tutarlı bir biçimde sunulduğu, kuralları belli "klasik roman tekniğini" Balzac'ın kurduğu benimsenir. Olağanüstü bir gözlem yeteneği ve güçlü bir hafızası vardı. Kendisini başka insanların yerine koyup onların duygularını paylaşmayı biliyordu. Eserlerinde nedenselliği ve arka plan ile karakterler arasındaki ilişkiyi açıklamakta ustadır. Bütün bu özellikleriyle "romanın Shakespeare'i sayılır.

1789’la başlayan ve uzun bir süreç alan Fransız Devrimi sırasında gelişen toplumsal değişimi anlatan; çatışmaları, iyiyi kötüyü ortaya koyan, Cumhuriyetçiler ve Kraliyetçiler’in 1830’da ülkeyi bırakıp gitmek zorunda kalan X. Charles’e dek yaptıkları kanlı kansız tüm çekişmeyi özellikle göz önüne seren, bireylerin bu çatışmadaki ulu düşüncelerin altında aslında kendi çıkarlarını nice korumaya çalıştıklarını betimleyen; sevgi, güç gibi evrensel konuları tüm çıplaklığı ve eleştirel bir yaklaşımla inceleyen; günümüz okuruna sıkıcı gelebilecek ama öncelikle Fransa ve demokrasiyi algılayabilmekte yardımcı olması bakımından tüm dünya için önemli bir Roman yazardır. Fransız Devrimi’nin geçmişsel belgesidir kitapları.

İnsalık Güldürüsü, yazarın 1830’da kendi yapıtlarını toplamaya başladığı bir üst yapıttır. Şu anda emin değiliz ama belkide 1830’da Kraliyetçiler’in yenilgisini perçimleyen sürgünden sonra devrimdeki ulu düşüncelerin bir yalan olduğunu düşünerek böyle bir yola gitti.

Honore de Balzac Kitapları - Eserleri

  • Goriot Baba
  • Vadideki Zambak
  • Eugenie Grandet
  • Otuzundaki Kadın
  • İki Yeni Gelinin Anıları
  • Seraphita

  • Tılsımlı Deri
  • Altın Gözlü Kız
  • Köylüler
  • Modeste Mignon
  • Köylü İsyanı
  • Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti
  • Gambara

  • Bir Havva Kızı
  • Paris'ten Cava'ya Yolculuk
  • Louis Lambert
  • Yaşamda Bir Başlangıç
  • Ursule Mirouet
  • Pierrette
  • Lanetli Çocuk

  • Evde Kalmış Kız
  • Mutlak Peşinde
  • Suyu Bulandıran Kız
  • Lanje Düşesi
  • Gizli Başyapıt
  • Bir Kır Balosu
  • Köy Doktoru

  • Güzel Imperia
  • Bette Abla
  • Aşk Gecesi
  • Uzun Yaşam İksiri
  • Zarif Bir Yaşam Üzerine
  • Top Oynayan Kedi Mağazası
  • Tefeci Gobseck / Üç Öykü

  • Cousin Pons (2 Cilt Takım)
  • Tours Papazı
  • Sarrasine
  • Ferragus
  • Taşralı Bir Büyük Adam Paris'te
  • İki Şair
  • Parfümcü Cesar Birotteau'nun Yükselişi ve Düşüşü

  • Nucingen Bankası
  • Kırmızı Han
  • Bilinmeyen Başyapıt ve Kırmızı Han
  • Modern Uyarıcıları Kullanma Kılavuzu
  • Bir Yaratıcının Çektikleri
  • Modern Çağ Uyarıcıları Risalesi ve Z. Marcas
  • Paris

  • Vadideki Zambak - Bir Aşk Sayfası
  • Esrarlı Bir Vaka
  • Albay Chabert
  • Çalışanın Fizyolojisi
  • Seçilmiş əsərləri
  • Cebimdeki Düşünceler
  • Innocence and Other Stories

  • Ateist Ayini
  • Maskeli Aşk
  • Vendetta
  • Terör Devrinde
  • Korneliüs’ün Elmasları
  • Sönmüş Hayaller
  • Another Study Of Woman

  • Aklanmış Melmoth
  • Kibar Fahişeler (2. cilt)
  • Napoleon Efsanesi
  • Eğlendirici Öyküler
  • Çölde İhtiras
  • Bilinmeyen Şaheser - Sarrasine
  • Köy Papazı

  • Muhteşem Godisar
  • The Deserted Woman
  • Goriot Baba Cilt 1
  • İfritə
  • Vadideki Zambak Cilt I (Minyatür Kitaplar)
  • Vadideki Zambak Cilt II (Minyatür Kitaplar)
  • Üç Hikaye

  • Vadideki Zambak - Çocukluğum
  • The Human Comedy
  • Tuhaf Öyküler
  • Rahibenin Aşkı
  • Albert Savarus
  • Adieu
  • Die falsche Geliebte

  • Die Grenadiére
  • Vadidəki zanbaq
  • Peau de Chagrin
  • Honorine
  • Vater Goriot
  • Beatrix
  • Die Frau von dreißig Jahren

  • Der Ehekontrakt

Honore de Balzac Alıntıları - Sözleri

  • Alçakgönüllülük, daha doğrusu korku, aşkın ilk erdemlerinden biridir. (Eugenie Grandet)
  • Karşısında güzel bir kadın bulan bir erkek tuzağa düşmüş mü sayılıyor? (Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti)
  • Peki öyleyse, öğretin bana... Sizi sevmemek için ne yapmam gerektiğini bana öğretin. (Seraphita)
  • Gerçekten tümüyle yüce ruhlu kadınlar gerçeği yalana yeğlerler. (Bette Abla)
  • Bundan çıkan sonuç şudur ki, toplumlar ne kadar uygarlaşır ve huzura kavuşursa, aşırı yollara o ölçüde başvururlar. Barış hali kimileri için feci bir durumdur. Belki de Napoléon'a "Savaş doğal bir haldir," dedirten şey de budur. (Modern Uyarıcıları Kullanma Kılavuzu)
  • Aşk evliliğinden olan bütün çocuklar gibi miras olarak annelerin muhteşem güzelliğini aldılar,sefaletle birleştiğinde çoğunlukla yıkıcı bir hediyeydi bu. (Sönmüş Hayaller)

  • ... herkesin mucizesi kendine göredir. (Köy Papazı)
  • İntiharın üç türü vardır: önce uzun bir hastalığın son nöbetinden başka bir şey olmayan ve kuşkusuz patoloji sınırların içerisindeki intihar; sonra umutsuzluk nedeniyle intihar, son olarak da mantık yürüterek intihar. Lucien umutsuzluk nedeniyle ve mantık yürüterek kendini öldürmek istiyordu. bu ikisi vazgeçilebilir intiharlardır; yalnızca patolojik intiharın geri dönüşü yoktur; ama çoğu zaman bu üç neden, Jean-Jacques Rousseau'da olduğu gibi, birleşir. (Bir Yaratıcının Çektikleri)
  • Alaycı bir adam daima sathi, bunun neticesi olarak da hain bir kimsedir, alay ettiği hâdisede cemiyete düşen payı hiçbir zaman kaale alamaz, çünkü tabiat yalnız hayvan yaratır, ahmakları toplum hayatına borçluyuz. (Nucingen Bankası)
  • ... büyük bir aileden gelmenin ve servetten yoksun oluşun nice yüksek zekalı insanları içinde tuttuğu derin bir hiçlik duygusu içinde, Umut sönüp gidiyordu. (İki Şair)
  • Vaktiyle seninle birlikte sonsuzluk denizine salıverdiğimiz gemileri yine orada yürütmeme kim engel olabilir? (İki Yeni Gelinin Anıları)
  • Aşka benzeyen hiçbir şey yoktur.. (Gizli Başyapıt)
  • İblisin vaat ettiği dünyevi zevkler çok fazladır ama cennetin sunduğu zevklerin bir sınırı yoktur. Tanrı'ya inandı ve ona dünyanın tüm hazinelerini veren o büyünün artık bir anlamı yoktu, tüm o hazineler, elmaslar onun gözünde çakıl taşından farksızdı; diğer hayatın görkemiyle kıyaslandığında incik boncuk gibi kalıyorlardı. Ona bu kaynaktan gelen her şeyin üzerinde bir lanet olduğunu düşündü. (Aklanmış Melmoth)

  • Çünkü herhangi bir şeyde aşırıya kaçmak bedeni kendine özgü bir yola sokar. (Sönmüş Hayaller)
  • Geceyi uykusuz geçirmek itiyadında olan ve derin bir sükûnet içinde seslerin çeşitli akislerine dikkat edenler bilirler: Çok defa, aynı yerden gelen hafif bir çıtırtı duyulur da, devamlı ve mutat [alışıldık] fısıltılar işitilmez... (Ferragus)
  • Vadilerde açan, gösterişsiz, alçakgönüllü çiçekler, göklere çok yakın, fırtınaların koptuğu, güneşin yaktığı yerlere dikilince yaşamıyorlar belki de, kim bilir? (Top Oynayan Kedi Mağazası)
  • Ancak her şey olmakla başlayarak herhangi bir şey olabilirsin. (Çalışanın Fizyolojisi)
  • İki varlığı aynı anda sevebilir miyiz? Bir sevgili bütün kalbi doldurmazsa sevgili olabilir mi? Birinci, sonuncu, biricik olması gerekmez mi? (Seraphita)
  • Aşkın ne kadar toplumcul ve yararlı olduğu hiç düşünüldü mü? (Evde Kalmış Kız)
  • "Son aşk en ateşli aşktır." (Parfümcü Cesar Birotteau'nun Yükselişi ve Düşüşü)

Yorum Yaz