Toplu Oyunları 4 - Eugene Ionesco Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Toplu Oyunları 4 kimin eseri? Toplu Oyunları 4 kitabının yazarı kimdir? Toplu Oyunları 4 konusu ve anafikri nedir? Toplu Oyunları 4 kitabı ne anlatıyor? Toplu Oyunları 4 PDF indirme linki var mı? Toplu Oyunları 4 kitabının yazarı Eugene Ionesco kimdir? İşte Toplu Oyunları 4 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Eugene Ionesco
Çevirmen: Lale Arslan
Çevirmen: Hülya Yılmaz
Çevirmen: Hasan Anamur
Yayın Evi: Mitos Boyut Yayınları
İSBN: 9789758106738
Sayfa Sayısı: 301
Toplu Oyunları 4 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Gergedanlar: Bir kentte bazı kişilerin gergedanlaşması ciddiye alınmamakta, ancak bütün toplum kesimleri gittikçe gergedanlaşmaktadır; bu olanları izleyen, Ionesco'nun birçok oyunundaki kahramanı Berenger, bu işten yalnızca kendisiyle sevgilisinin ayrı kaldığını görür; Berenger, aralarındaki sevginin gergedanlaşmayı önleyeceğini beklerken sonunda sevgilisi de bu değişime katılır. Berenger insan olarak artık tek başına kalmıştır. Oyun, insanın kendi kişiliğini yitirerek kitleselleşeceğini, tek boyutlu hale geleceğini, tek bir düşüncenin egemenliğine gireceğini ve onun bir parçası olacağını eğretilemeli biçimde anlatır. Gergedanlar, insanoğlunun, kamuoyunun baskısı, kendi konformizmi ve çıkarları için sonunda insanlığını kaybedeceğini gösterir ve Berenger'in ağzından bu tehlikeyi insanlığa hatırlatır.
Bavullu Adam, zaman atlamalarıyla anlatılan 19 bölümlük bir arayışın öyküsü. Şu Kahpe Dünya: Uzak bir akrabasından kalan mirasla birden zengin olan bir adam ve çevresinde gelişen olayları anlatan oyunda, zengin olan Başkişi, bütün olaylara ilgisizdir. Dünyanın hiçliği bir kez daha vurgulanıyor.
Toplu Oyunları 4 Alıntıları - Sözleri
- Yorgunum, yıllardan beri yorgunum. Bedenimin ağırlığını güç taşıyorum.
- Sezgilerimle demek, "... öylece" demek işte! Sizin o aşırı hoşgörünüzün, o yüce gönüllü bağışlama eğiliminizin... gerçekte, inanın bana, bir zayıflık... bir tür körlük... olduğunu, olduğunu hissediyorum, sezgilerimle.
- " Uyamıyorum. Olmuyor, yaşama uyamıyorum... "
- ...hiçbir zaman olmayacak düşler kuruyorsunuz. Uyandığımızda yok olan düşler. Yaşamdan tat almasını bilmiyorsak ölelim bari. (Şu kahpe dünya oyunundan)
- Hayat bu işte. Ölüyoruz. (Şu kahpe dünya oyunundan )
- Normalin nerede bittiğini, anormalin nerede başladığını bilebilir miyiz? Siz tanımlayabilir misiniz bu kavramları, normallik nedir, anormallik nedir? Ne felsefe açısından ne de tıp açısından, hiç kimse bu sorunu daha yanıtlayamadı.
- Doğal olan kusurlu olamaz diye düşünüyorum. Her yerde kusur görene lanet olsun. Ancak Engizisyon yargıçları böyle yapar.
- BERENGER Bir yerde, bizim bir ahlak anlayışımız var, bu hayvanlarınkiyle bir tutulabileceğini hiç sanmıyorum bunun. JEAN Ahlakmış! Konuşalım bakalım ahlak üzerine, bıktım ben artık şu ahlaktan, bir halta yaramaz ahlaktan! Aşmak gerek ahlakı. BERENGER Peki ne koyacaksınız yerine? JEAN Doğayı! BERENGER Doğayı mı? JEAN (Deminki gibi) Doğanın kendi yasaları vardır. Ahlaksa doğaya karşıttır. BERENGER Yanlış anlamıyorsam, ahlak yasasının yerine getirmek istediğiniz şey orman yasası! JEAN Ne güzel yaşarım o yasayla, ne güzel yaşanm. BERENGER Bu hep söylenir. Ama aslında kimse... JEAN (Sözünü keser, dolanmaktadır) Yaşamımızın temellerini yeniden kurmak gerek. Kaynaktaki bütünlüğe dönmek gerek. BERENGER Görüşünüze kesinlikle katılmıyorum. JEAN (Gürültülü bir biçimde nefes vererek) Nefes almak istiyorum. BERENGER Düşünsenize bir, bizim bu hayvanlarda olmayan bir felsefemiz var, değişmez bir değerler sistemimiz var. JEAN (Yine banyodadır) Hepsini yıkalım, daha rahat ederiz. (Gergedanlar oyunundan )
- ''Sonsuzluk zamanın dışındadır.'' (bavullu adam oyunundan)
- Salt haklılık diye bir şey yoktur. Haklı olan dünyadır, ne sen, ne de ben.
- " JEAN: Hiçbir zaman hiçbir şeye yormuyorsunuz zaten kafanızı! BERENGER: Tamam, kabul. Başıboş bir gergedan, iyi bir şey değildir. "
- Bir olay gerçekleştiğinde, mutlaka bir gerçekleşme nedeni vardır. Bu nedeni görmek gerekir.
- Doğanın kendi yasaları vardır. Ahlaksa doğaya karşıttır.
- Herkese karşı, kendimi savunacağım, herkese karşı, kendimi savunacağım! Son insanım ben, sonuna kadar da insan kalacağım ! Teslim olmuyorum!
- KADIN HASTABAKICI: Cesetler hemen önünüzde doktor. Hektarlarca, hektarlarca alana yayılmış durumdalar. İşimiz var. DOKTOR: Bu, doktorun görevi. BİRİNCİ ADAM: Ne yapacaksınız? K. HASTABAKICI: Onları yeniden yaşatacağız. Tersine bir ötenazi anlayacağınız. BİRİNCİ ADAM: Belki de istemiyorlardır. DOKTOR: Onların fikrini sormayacağız. Figüranlara, partizanlara ve askerlere ihtiyacımız var. BİRİNCİ ADAM: Bu onların zararına olacak. DOKTOR: İşte hayat! (Bavullu adam oyunundan)
Toplu Oyunları 4 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"..BİR DAHA ASLA RÜYAMDA UYUMAYACAĞIM..": GERGEDANLAR.. Kâh ruhumuzun ağırlığı altında çaresizce ezilerek, kâh çaresizliğimizden bile habersizce nefes alıp verme döngüsüne kendimizi bırakıp yaşayıp giderek, bir yerlerinden devam ediyoruz hayat dediğimiz bu uzun yolun. Her şeye tamamen boyun eğmemiz de mümkün, boyun eğmedikçe kendimizi uzaylı gibi hissetmemiz de. İşte Ionesco, tam bu noktada yakalıyor bizi. Her şey çok normal, çok sıradanken.. Sonra aniden gergadan çıkıyor piyasaya. Sorgulamaya başlıyoruz; Asya kökenli mi Afrika kökenli mi acaba? Ne arıyor bizim şehrimizin sokaklarında? Tek boynuzlu mu, çift boynuzlu mu? Onu tanımamız lazım. Ama önce varlığına inanmakla başlamalıyız. Şaşılacak şey, giderek çoğalıyorlar. Hatta bazılarımızın bile rengi değişiyor, yeşillenmeye başlıyoruz. Derimiz kalınlaşıyor. Evet, aramızdan bazıları da gergedan oluyor. Hayat felsefemizi, değişmeyen değerlerimizi, ahlaki yasalarımızı kocaman ayakları altında ezmek istiyorlar. Kaldırımlardan taşan bir gergedan ordusu, önüne gelen her şeyi çiğniyor. Şehrimizi yok ediyorlar. Teslim olmuyoruz! Olmuyoruz da, onlar mı direnişçi, yoksa biz miyiz? Onlar mı dünyayı kurtaracaklar yoksa biz mi? Ta ki tek insan kalana dek çırpınıyoruz... Ve sonunda, Her şeye rağmen ; "Son insanım ben, sonuna kadar da insan kalacağım ! Teslim olmuyorum!" diyebiliyorsak ne mutlu. BAVULLU ADAM.. Yaşadığı her şeyi bavullara doldurup, kimliğini, geçmişini, geride bıraktığı her anı yanında taşıyan bir adamla buluşturuyor bizi. Zaman zaman ağırlaşan, zaman zaman hafifleşen taşıdıklarıyla bulmayı ve yitirmeyi yaşıyor ve yaşatıyor mütemadiyen.. Derin bir kimlik sorgulaması ve bir yerlere ulaşabilme çabası, mülteci bir kimliği anımsatıyor insana. Hepimiz gibi, hepimiz kadar mülteci birinin gölgesini takılıp gidiyoruz.. ŞU KAHPE DÜNYA.. Yaşam, insanları öğüten çarklar, kitle insanı olma serüvenimiz.. Sorgulamadan kabul edip ,sorumluluk almadan yerine getirdiklerimiz.. İnsanın toplum karşısındaki çaresiz bırakılışının, umutsuz kalışının sahnelendiği yerdeyiz. Yaşamın yalanlığı ve ölümün gerçekliği arasında konuyla alakasız cümlelerle süslenmiş duyguların farklı görüntülerine kapılıyoruz. Ama tek gerçek var ortada; hepimiz ölümü bekliyoruz.. ................. IONESCO Uyumsuz tiyatronun zirve ismi. Aniden ortaya çıkan ve son hızla yayılan fikirlerin, rejimlerin, insanların kan donduran bir soğukkanlılıkla, kendileri gibi olmayan her şeyi eze eze, acımasızca zirveye yerleşme serüvenini anlatıyor. Onlar gibi değilseniz; yanlışsınız, yalnızsınız demektir. Zifiri karanlıkla şeffaflık arasında, iç sorgulatan kelimelerle sesleniyor okura. Onun anlatısında trajediyle komedi iç içe yer alıyor. Kalıba sığmayan bir eleştiri anlayışıyla alışılmışı ve mantık sınırlarını darmaduman ediyor. Onun çığlıkları totaliter rejimlere, Nazizme hatta varoluşçuluğa yöneltilmiş sorgulamalarla dolu. Yazılan her satırı okumanın bir bedeli var. Minnetle kabul edeceğimiz türden.. Keyifli okumalar..:) (Liliyar)
Okumakta en zorlandığım tür oyun. Aşırı sessiz ortam ve sakin bir zihin istiyor. Gergedanlar'ı da böyle bir zamana sakladım ama ilk sayfadan dekor tasviri ile öyle bir girdi ki son sayfayı bitirdiğimde izlemiş gibiydim. Merdivenleri yıkılan ofisi ayrıntısına kadar tarif edebilirim o derece. ben oyun okuyamıyor değilmişim, ya da yazan nasıl da güzel yazıyormuş. (kitabın bulunmuyor oluşu yüzünden sevdiklerime rahatça hediye edemeyeceğim. Ama Fransızcasını kolay buldum yaşasın hatta onu bulduğum kitapçının evinde Türkçesinin olduğunu öğrenince medeni cesaretimi toplayıp adamın kitabını ödünç aldım.) Bavullu Adam'a hayran kaldım Camus'nün Yabancı'da yaptığını üçe beşe katlamış ve oyun yapmış resmen. Yabancılaşmayı boyut kaybetme gibi düşünmemiştim o da iyi geldi. şimdilik en sevdiğim diyalog: "KADIN HASTA BAKICI: Cesetler hemen önünüzde doktor. hektarlarca, hektarlarca alana yayılmış durumdalar, işimiz var. DOKTOR: Bu, doktorun görevi BİRİNCİ ADAM: Ne yapacaksınız? K. HASTA BAKICI: onları yeniden yaşatacağız. tersine bir ötenazi anlayacağınız. BİRİNCİ ADAM: Belki de istemiyorlardır DOKTOR: İşte hayat!" Mine Söğüt'ün Gergedan kitabına ilham olmuş, o sayede keşfedip uzun bir arayış sonunda buldum ve Gergedanlar'ı okuyana kadar Ionesco'nun yazdığı hiçbir şeyi okumayacaktım. Bavullu Adam'ı dün gece bitirdim ve nasıl etkisinde kaldıysam rüyamda oyunun içinde kendimi anlatma çabasıyla boğuşuyordum. Aidiyet duygusunu memleketinden uzaklaşıp, geri döndüğünde artık iki şehre de ait olunmadığını, yabancılaşmanın aslında boyut kaybetmek olduğunu kusursuz vermiş. (Tuğba)
Gergedanlar: “Gergedanlar” hakkında: Gergedanları okuduğumda zihnimde beliren ilk soru ‘Çoğunluk haklılık mıdır?’ oldu. Bu sorunun cevabını günümüz şartları göz önüne alındığında, ancak ‘Haklılık’ ve ‘Hakikat’ kavramlarını birbirlerine karıştırmamamız gerektiğini öğrendiğimizde verebiliriz. Günümüzde ‘Haklılık’, ‘Hakikat’ten tamamıyla ayrılmış fakat bunun bilincine maalesef bir türlü varılamamıştır. Başlarda sadece gücün, iktidarın, zenginliğin destekçisi olup ve bunların doğurduğu zulme karşı koyamayan insanların adeta bir zalim sürüsüne dönüşmesini eleştiren Gergedanlar oyunu, geçmiş ve gelecek zamanlarda yaşanmış ve yaşanacak olan; insanın güç karşısında ‘Hakikat’in ne olduğunu gözetmeden teslimiyetinin her dönemde görülebilir trajik örneğinin, gülümseten fakat etkili bir çığlık ile anlatımıdır. Bir tarafta ‘Haklı’ bulduklarının yanında zulme ortak olup insanlığını kaybeden ve bunun farkına dahi varmayan Gergedan sürüsü, bir tarafta ‘Hakikat’in insanı yalnızlaştırdığını sürekli yüzümüze vuran Berenger. İnsanların Nazi Faşizmine teslim olmasına şahit olan İonesco, faşizmin yarattığı dehşeti ve insanların bu dehşete alışmaya başlaması yani yavaş yavaş gergedanlaşmaya alışmasını eleştirmiştir. Gelelim ‘Çoğunluk haklılık mıdır?’ sorusunun cevabına, günümüz şartlarında bir çoğumuz fark etmeden de olsa çoğunluğun haklılığını hakikat kabul etmiş ve hiç sorgulamadan kendi kişiliğini yitirerek, kitlesel bir sözde haklılığa gebe kalmıştır. Geride bir başına kalmış ve “…sonuna kadar da insan kalacağım! Teslim olmuyorum!” diyen Berenger’in çığlığı kalmıştır. Yazar bir röportajında ‘Gergedanlaşma’dan duyduğu rahatsızlığı şöyle dile getirir: “Birdenbire ortaya çıkan bir düşüncenin bulaşıcı bir hastalık gibi yayılması, yeni bir din, bir öğreti, bir fanatizm sürükleyiveriyor insanları. Bilmem hiç dikkatinizi çekti mi sizin düşüncelerinizi artık paylaşmıyorlarsa sanki canavarlarla karşı karşıyaymışsınız duygusu uyanıyor insanlarda. Örneğin gergedanlarla. Gergedanların saflığı, aynı zamanda acımasızlığı var onlarda. Onlar gibi düşünmüyorsanız göz kırpmadan öldürebilirler sizleri.” (Uğur C. Dural)
Toplu Oyunları 4 PDF indirme linki var mı?
Eugene Ionesco - Toplu Oyunları 4 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Toplu Oyunları 4 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Eugene Ionesco Kimdir?
Eugène Ionesco (Rumence: Eugen Ionescu, d. 26 Kasım 1909 – ö. 28 Mart 1994), uyumsuz tiyatronun önde gelen yazarlarından biridir. Sıradan durumların ötesinde bireyin var oluşundaki anlamsızlığı kendine özgü bir dille anlatmaktadır.
Yaşam öyküsü
Resmi internet sitesine göre 1912, başka kaynaklara göre 1909 yılında Romanya'da doğan Ionesco'nun babası Rumen, annesi Fransız'dır. Çocukluğu Fransa'da geçen Ionesco anne ve babasının boşanmasının ardından 1925 yılında Romanya'ya döner. 1928 – 1933 yılları arasında Bükreş Üniversitesi'nde Fransız Edebiyatı okuyarak öğretmenlik sertifikası alan Ionesco, burada Emil Cioran ve Mircea Eliade ile tanışır.
1936 yılında Rodica Burileanu ile evlenerek sıradışı çocuk öykülerini ithaf ettiği bir kız babası olur. 1938 yılında doktora çalışmasını tamamlamak için ailesiyle birlikte Fransa'ya döner.II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle Marsilya'ya taşınan aile, Fransa'nın özgürlüğe kavuşmasından sonra 1944 yılında Paris'e yerleşir.
1967 yılında İsrail'e gider ve daha sonra öz yaşam öyküsünde yahudi kökenli olduğunu açıklar.
1970 yılında Fransa Akademisi üyeliğine seçilen Ionesco, (accession speech, Fransızca) birçok ödüle de layık görülmüştür. Bunlardan bazıları: Tours Festivali Film Ödülü, 1959; Prix Italia,1963; Society of Authors Theatre Prize, 1966; Grand Prix National for theatre, 1969; Monaco Grand Prix, 1969; Austrian State Prize for European Literature, 1970; Kudüs Ödülü, 1973; bunun yanında New York Üniversitesi ve Leuven (Belçika), Warwick (İngiltere), Tel Aviv (İsrail) üniversiteleri tarafından fahri doktora derecesine lâyık görülmüştür.
84 yaşında ölen Ionesco, Paris'teki Montparnasse Mezarlığı'na gömülmüştür.
Genellikle Fransızca yazmasına rağmen Romanya'nın en çok gurur duyduğu isimlerden biridir. Rumenlerin bu konudaki temel kırgınlığının, gerçek adı olan Eugen Ionescu yerine isminin Fransızca söylenişi olan Eugène Ionesco olarak tanınması olduğu bilinir.
Eugene Ionesco Kitapları - Eserleri
- Toplu Oyunları 4
- Toplu Oyunları 2
- Cehennem Günlüğü
- Beyaz ve Siyah
- Yalnız Adam
- Jack ya da Boyuneğme
- Günlük'ten
- Four Plays
- Toplu Oyunları 1
- Toplu Oyunları 3
- The Chairs
- Toplu Oyunları 5
- Notlar ve Karşı-Notlar
- Yeni Kiracı
Eugene Ionesco Alıntıları - Sözleri
- Dürtüleri ifade etmesi daha kolay. Elin düşünmesine müsaade etmek yeterli: Eğer insan bir şey düşünmezse, biçimler ve ifadeler meydana çıkar. Kendi başlarına. İnsanın düşündüğünü unutabilmesi için çizmeyi ya çok iyi bilmesi gerekir ya da hiç bilmemesi. Düşünce avı, biçim avı: Edebiyatta, düşünce avı; çizimde, biçim avı. (Beyaz ve Siyah)
- Ey dünya! En iyilerin en kötülerden bin beter olduğu anlamsız dünya! (Toplu Oyunları 1)
- "Ben, öncelikle hiçbir şey arzulamamayı arzuluyorum." (Yalnız Adam)
- Bir çeşit toplu tuzağa düşüyoruz. Tüm felsefeler, tüm bilimler gizin anahtarını veremediler bize. Götürüldük, koşullandırıldık, tasmalarından çekilen köpekler gibi sürüklendik. Binlerce yıldır aldatılıyor,yanıltılıyor insanlık... (Günlük'ten)
- Bizi evlerimize ve de yürek darlığımızın içine hapsetmek istiyorlar. (Toplu Oyunları 1)
- Neden çocuklara canavar-bebekler veriyoruz, bir zamanlar ne güzel, tatlı, temiz yüzlü bebekler veriyorduk onlara. Neden olduğunu anlamayı size bırakıyorum. (Beyaz ve Siyah)
- " JEAN: Hiçbir zaman hiçbir şeye yormuyorsunuz zaten kafanızı! BERENGER: Tamam, kabul. Başıboş bir gergedan, iyi bir şey değildir. " (Toplu Oyunları 4)
- O kadar sıkıldım ki, her şeyi söylemek istiyor muyum bilmiyorum, bir şey söylemek istiyor muyum, biraz mı söylemek istiyorum ya da hiçbir şey söylemek istemiyor muyum bilmiyorum. Fakat aslında her şey bir şey söyler. Ve eğer bir şey söylüyorsam da sorumluluğunu almak istemiyorum. Yine evet ve yine hayır. Bilmiyorum. (Beyaz ve Siyah)
- Salt haklılık diye bir şey yoktur. Haklı olan dünyadır, ne sen, ne de ben. (Toplu Oyunları 4)
- Bir olay gerçekleştiğinde, mutlaka bir gerçekleşme nedeni vardır. Bu nedeni görmek gerekir. (Toplu Oyunları 4)
- Beni tiyatroya, müzeye, bir kitapçının edebiyat raflarına yönlendiren merak bambaşka. Seveceğim ya da sevmeyeceğim birinin yüzünü ve kalbini görmek isterim. (Notlar ve Karşı-Notlar)
- Kendime diyorum ki var olmuş olduğumuza göre, artık var olmamazlık edemeyiz. (Beyaz ve Siyah)
- Mrs. Martin :Excuse me, Mr. Fire Chief, but I did not follow your story very well. At the end, when we got to the grandmother of the priest, I got mixed up. Mr. Smith : One always gets mixed up in the hands of a priest. (Four Plays)
- OLD MAN [to Belle]: Will you be my Isolde and let me be your Tristan? Beauty is more than skin deep, it's in the heart ... Do you understand? We could have had the pleasure of sharing, joy, beauty, eternity... an eternity... Why didn't we dare? We weren't brave enough ... Everything is lost, lost, lost. (The Chairs)
- Binlerce yıldır aldatılıyor , yanıltılıyor insanlık. (Günlük'ten)
- Herkes otoritesini kendini ilgilendiren yere soksun. (Jack ya da Boyuneğme)
- Nedir yaşam?Bana sorulabilir böyle.Benim için zaman değil yaşam bu geçip giden,bu elimizden kaçıp kurtulan,sezilir sezilmez bir hayalet gibi ortadan çekiliveren bu mevcudiyet değil.Benim için yaşamın şu an şu varolan karışma şu bütünlük şu canlılık olması gerekiyor. Öyle çok koştum ki arkasından yaşamını,yitirdim Eugéne Ionesco (Günlük'ten)
- ...hiçbir zaman olmayacak düşler kuruyorsunuz. Uyandığımızda yok olan düşler. Yaşamdan tat almasını bilmiyorsak ölelim bari. (Şu kahpe dünya oyunundan) (Toplu Oyunları 4)
- ..artık konuşamıyorlar, çünkü artık düşünemiyorlar, artık düşünemiyorlar, çünkü artık heyecanlanamıyorlar, tutkuları yok, var olmayı bilemiyorlar, herhangi birine, herhangi bir şeye 'dönüşebilirler', çünkü var olmadıkları için onlar zaten başkaları, kişisizlik dünyasındalar, birbirleriyle değiştirilebilirler... (Toplu Oyunları 2)
- " Uyamıyorum. Olmuyor, yaşama uyamıyorum... " (Toplu Oyunları 4)