diorex
Dedas

Toprak 1 - Emile Zola Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Toprak 1 kimin eseri? Toprak 1 kitabının yazarı kimdir? Toprak 1 konusu ve anafikri nedir? Toprak 1 kitabı ne anlatıyor? Toprak 1 kitabının yazarı Emile Zola kimdir? İşte Toprak 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 19.02.2022 06:00
Toprak 1 - Emile Zola Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Emile Zola

Çevirmen: Çiğdem Büyükataman

Orijinal Adı: La Terre

Yayın Evi: İlya Yayıncılık

İSBN: 9789756249017

Sayfa Sayısı: 312

Toprak 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kitabımın kahramanı Topraktır?? Emile Zola Köylünün içinde yaşadığı, elleriyle kazdığı, kimi defa cömert kimi defa nankör, o göz dikilen ya da korunan Toprak, eserin başkahramanı olarak çıkar karşımıza. Natüralist (Doğalcılık) akımının yazarlarından olan Emile Zola ?Toprak? romanıyla sosyal toplumun gerçeğini yansıtmak istemiştir. Onun tasvir ettiği köylü daha önceki yapılan tasvirlere benzemez. Bu nedenle de; gerçekçiliğe büyük bir hassaslıkla yaklaşan Zola, 1887 yılında eseri ilk olarak yayımladığı zaman, gerçeği acımasız ve şaşırtıcı derecede yabanıl bir şekilde gözler önüne serdiğinden tepkiyle karşılanmıştır. Daha sonra defalarca basılarak, başyapıtlarından biri olmuştur. ?Toprak? Fransa köylülerinin değişen 19. yüzyıl şartlarındaki yaşantısının sosyoloji ve psikoloji alanında bilimsel kurallara dayanılarak yapılan gerçek tasviridir.

 

Toprak 1 Alıntıları - Sözleri

  • Ah şu savaş..diye mırıldadı yanlız kader getiriyor
  • Kitap okumaya başlıyalı beri konuşmamıştı, sanki orda yazılı olan şeyler büyük zahmetlerle kazanılan toprağa ait o hikayeler zihnini kavarıyordu.
  • Eğer yüreğin rahatsa, servetin sağlanmış demektir.
  • Ölüm hayatın başlangıcıdır.
  • Gençken didinip durursun... Tam işlerimi yoluna soktum derken, bir de bakmışsın ki yaşlanmışsın... Gitme zamanın gelmiş...
  • Daha sonraki yüzyıllarda da, kılıcın hakimiyeti kalkmıştı ama adalet bu defa para ile satın alınır olmuştu.
  • Şunu iyi bil ki para boş şeydir... İçin rahat mı, işte asıl sahip olduğun servet budur...
  • Emeğin hatırı sayılmaz, geriye öfkeyle yumruğunu sıkan çiftçi kalır... Kasları kurumuştur, yarı tok yarı aç halde yaşayıp acizliğinin utancını duyarak yine de her şeyini toprağa verir
  • —Ah şu savaş... diye mırıldandı. Yalnız keder getiriyor... Ekinin de sonu demek... Öyle ya... Gençler gitti mi, en iyi çalışan bilekler de gitmiş oluyor böylece... İş kendini gösteriyor... Hele döndüler mi... Artık eskisi gibi de olmuyorlar, sabah sürecek yürekleri kalmıyor... Savaş olacağına, kolera salgını olsun daha iyi...
  • İki yıl boyunca, mevsimlere göre hep aynı söylentiler dönüp duruyordu;vakitsiz dünyaya gelen bebekler, sarhoş kocalar, dövülen kadınlar, ne kadar sefalet varsa o kadar sorun! Hem çok şey olmuş hem de hiçbir şey olmamıştı!
  • Vergilerin tam listesini bilen yoktu; krala vergi, piskopasa vergi, senyöre vergi... Aynı bedeni sömüren üç ayrı et obur; kral haraç vergisi ve toprak vergisini, piskopas aşar vergisini alırdı, senyör ise her bir şeyden vergi alıyordu. Köylünün hiçbir şeyi yoktu ne su ne ateş... Soluduğu hava dahi ona ait değildi... Hep ödemesi gerekiyordu... Yaşadığı için öderdi, öldüğü için öderdi, anlaşmaları için öderdi, sürüleri için öderdi, ticaret için öderdi, eğlence için öderdi, öderdi, öderdi... PARA VERECEK DURUMU OLMAYAN BEDENİNİ VERİRDİ...
  • Ne iyi şeydi şu isyan! Öyle isyan edeceksin ki, jandarmalar toplasın seni sokaklardan.
  • Kendi bedenin üzerinde bile hak iddia edemediğin, bir köle çıplaklığı ile hiçbir şeye sahip olmaksızın, senyörün boyunduruğu altında yıllarca ekip biçtiğin toprak, emeğinle beslediğin, özen gösterdiğin halde asla senin olamayacak bir kadın gibi tutkuyla sevdiğin, için için arzuladığın toprak, yüzyıllarca çekilen çilelerden sonra nihayet elde ettiğin tek mutluluğun, tek yaşam kaynağın olan toprak...
  • Her zaman söylerdi, cehennemin nerede olduğunu o biliyordu, cehennem, bahtsızlar için bu dünyada idi.
  • Öfkeni dindir köylü... Zira tarihin kadranında zafer kazanacağın an yakındır. !

Toprak 1 İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Toprak cilt 1-2: Fransızcada La Terre ( Dünya ), İngilizcede The Earth, Türkçede Toprak diye çevrilen bu kitap. Émile Zola'nın 1887'de yayınlanan romanıdır. Zola'nın Rougon-Macquart serisinin on beşinci romanıdır. Geçtiği mekan:Paris'in batısında, Fransa'nın merkezinde bir bölge olan Beauce'deki kırsal bir toplulukta gerçekleşir. Geçtiği zaman: 1870 yılında Frans-Prusya savaşının patlak verdiği zaman sonrası Ana konu: Fransa-Prusya savaşı sonra kırsal kesimde olan tarım işçilerinin istikrarsız şekilde dağılmasını çok güzel şekilde anlatıyor. Birincil karakterler karakterler aşırı fazla olduğu için ana karakterin ismini tek vereceğim Jean Macquart(Bu karakteri Rougonların servetinde görmüştük) Hikaye, Jean Macquart'ın ordudan terhis olduktan sonra bir marangoz olarak iş aramaya geldiğinde yolunun düştüğü Fouan ailesinin kaderi etrafında dönüyor. Savaşın dehşetinden sonra ailesinden uzaklaşan ve sakin bir hayat arayan Jean, kendini kırsal yaşamın çekiciliğine kaptırır ve bir işçi olarak çalışmaya başlar. Çok geçmeden kendini Lise ve Françoise Mouche'ye karşı korumacı hissederken, sonra farklı şekillerde her ikisine de ilgi duymaya başlar. Lise, yaşlı Fouan'ın vahşi oğlu Buteau'ya hamiledir, ancak kısmen aptal bir kavga yüzünden onu terk etmiş ve başka bir yere gitmiştir. Yaşlı Fouan, mülkünü üç çocuğu arasında paylaşmaya karar verir; Buteau,Fanny ve Hyacinthe(İsa mesih) ye topraklarından 21 dönüm arazisini verdi.Anlaşmaya göre, o ve karısı aile evinde yaşamaya devam edecek ve üç çocuğu da ona emekli maaşı ödeyecek. fakat çocuklarından biri buteau istediğini alamayınca evden ayrılıyor. Fouan topraklarını teslim ettiği anda çocukları için sahip olduğu her türlü 'değeri' kaybeder ve bir yük haline gelir. Hikaye ilerledikçe, Fouan çocuklarına ait olaylar arasında hareket eder - önce vaatlerle cezbedildiği için ve sonra zorunluluktan hareket eder. Fouan ve çocukları arasındaki ilişki, en acımasız, en gaddar çocuğun 'galip' olarak ortaya çıktığı bir tür korkunç komedi gibi oynanır. Jean Macquart ise . Buteau'nun gayri meşru bir çocuğu olan Lise'ye teklifte bulunur ve reddedilir, ancak ileriki sayfalarda yavaş yavaş onun kız kardeşi olan Francoise aşık olduğunu farkeder. Jean, bölgede 10 uzun, zor yıl yaşamasına rağmen bir yabancı olmaya devam ediyor(bu on yıllık süre içerisinde Fouan ailesinin nasıl dağıldığını Jean'nın bakış açısı ile izliyoruz) . sonuda ise karısı tarafından ihanete uğruyor. kitabın sonu Yürüyüp gitmeden evvel, üzerlerinde he­nüz ot bitmemiş iki çukura, sonra, tohum ser­penlerin mütemadi el hareketleriyle doldur­dukları, Beauce ovasının sonsuz tarlalarına son bir defa daha baktı. Bir yanda ölüler, bir yan­da ekilen tarlalar vardı, toprak da, bir yanda ekmek yetiştiriyordu.(Cilt-2 S-407) Kitap açıkcası çok sıkıcı özetini bile çıkarmak bir insan için açıkcası çok zor, fakat kitap kırsal kesimde yaşayan insanların hayatlarını güzel şekilde ele almış, boş zamanınız varsa okuyun diğer şekilde öncelikler arasına gireceğini pek sanmam :D (Mehmet bulan)

Kitabı okuyalı çok uzun zaman oldu. Açıkçası konunun ve içeriğini hatırlayamıyorum. Aklımda çok kalmadığına göre konusu, anlatısı ve vermek istediği mesaj o kadar derin olmadığını düşünüyorum. (Fatos)

Cok keyif alarak okuduğum bir kitap.Insanlarin varlığından beri en sadık hizmetkarı olan toprağın hikayesi,topraktan gelenlerin hikayesi.Herkese tavsiye edebileceğim guzel bir kitap. (Songül)

Kitabın Yazarı Emile Zola Kimdir?

Émile François Zola (2 Nisan 1840 – 29 Eylül 1902), Fransada natüralizm akımının öncüsü olan ünlü bir yazardır. Zolanın edebiyat dışındaki şöhreti ise, Dreyfus Davasında takındığı aydın tavrından kaynaklanmaktadır. 1897 yılında Fransız ordusunda Yahudi olması nedeniyle askeri yargının duyarsızlığına kurban giden yüzbaşı Dreyfus’u hükümetin bütün baskılarına rağmen savunan ve Fransa devlet başkanına hitaben “İtham Ediyorum” makalesini yayınlayan Zola, baskılardan dolayı Fransayı terkedip bir süre Londrada yaşamak zorunda kaldı. Çabaları sonucunda Dreyfus Davasının yeniden görülüp adaletin yerini bulması sonucu yurduna döndü. Émile Zola, 1902 sonbaharında,kaldığı otelin yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü. “Nana”, “Germinal” ve “Meyhane” en tanınmış romanlarıdır.Tüm romanlarında,doğal ve gerçekçi bir tarzla,hayatın zorluklarından bahsedilir.Örneğin Nana adlı romanda yokluktan dolayı batağa sürüklenen bir genç kızın dramı,büyük bir gerçekçilik ve dramla anlatılır.

Emile Zola Kitapları - Eserleri

  • Paris Yıldızı
  • Nana
  • Meyhane
  • Yaşama Sevinci
  • Therese Raquin
  • Hulya

  • Suçluyorum
  • Bir Aşk Sayfası
  • Gerçek
  • Emek (1 Cilt)
  • Döl Bereketi - 1
  • Döl Bereketi - 2
  • Apartman

  • Germinal
  • İtiraf
  • Hayvanlaşan İnsan
  • Paris'in Karnı
  • Toprak 1
  • Rahip Mouret'nin Günahı
  • Sel

  • Bir Gecelik Aşk Uğruna
  • Doktor Paskal
  • Para
  • Plassans Papazı
  • Marsilya'nın Gizemleri
  • Medan Geceleri
  • Aşk Bitmesin

  • Toprak 2
  • Emek 2. Cilt
  • Deneysel Roman
  • Değirmene Hücum
  • Canlı Ölü
  • Başyapıt
  • Germinal

  • Nana
  • Captain Burle
  • Yıkılış
  • Döl Bereketi 3
  • Seçilmiş Əsərləri
  • Nasıl Ölünür
  • Meyhane (II. Cilt)

  • Rougon'ların Yükselişi
  • Rougon'ların Yükselişi 2.Cilt
  • Bir Aşk Sayfası 2
  • Aşkların En Güzeli
  • Bir Aşk Gecesi
  • Beşerdeki İfrit

Emile Zola Alıntıları - Sözleri

  • Bu adamlar sevmiyorlar, sevmekten âciz insanlar, bunlar! Para, iktidar, ihtiras, zevk, evet, bunlar ellerinden gelir, fakat aşk onların kârı değil! (Döl Bereketi - 1)
  • Sonra, tek bir sözcükle sürükledi Pauline'i içeri: "Gel, pis çocuk." (Paris'in Karnı)
  • Elindeki minik demeti, büyük bir hazla kokladı. Evet! İşte kardeşlik bağının getirdiği iyilik, bir başına mutluluk yaratan sevgi, evreni kurtararak, yeni baştan kuracak olan aşk! (Emek (1 Cilt))
  • ''Bu acının tesellisi yok. Yardım istemiyorum.'' (Sel)
  • "Evlendirin; eğer onlar aileleriyle böyle çekişmeye, bütün engelleri aşmaya yönelten büyük bir aşkla birbirlerini seviyorlarsa evlendirin. Mutluluğu ancak sevgi sağlar." (Emek (1 Cilt))
  • Bütün ihtilaller burjuvalar için yapılıyor. (Paris'in Karnı)

  • Gene hasta sandı kendini, sağlığının tama­men yerine gelmesi için son bir şeye gereksinimi vardı: Nerede arayacağını, nerede bulabileceğini bilmediği bir bütünlük gereksinimi, eksiksiz bir doyum gereksinimiy­di bu. (Rahip Mouret'nin Günahı)
  • Therese'nin odasındaydı ve bu içini mutlulukla doldurdu. Sonra bir anda, bir adamın cesedinin de orada olduğu, nişin oyuğundaki perdelerin tenine dediği aklına geldi. Tüyleri ürperdi, bayılacak gibiydi. Therese bu ufak tefek adamı sevmişti, Aman Tanrım! Bu mümkün müydü? Adamı öldürdüğü için kızı affedebilirdi; asıl kanını kaynatan şey , Colombel'in çıplak ayaklarının dantelli yatak örtülerinin ortasında uzanıyor oluşuydu. (Bir Gecelik Aşk Uğruna)
  • ... sonunda sahidende pis bir hal alıyor bu iş. Ben peşleri sıra bir sürü çocuk sürükleyen insanlar gördüğüm zaman sarhoş bir aile görmüş gibi tiksiniyorum. Ondan hiç farkı yok, hatta daha pis. (Döl Bereketi - 1)
  • -İstemiyorum! Kimse gelmesin! (Apartman)
  • Boşa harcanan paradan söz edildiğini ne zaman duysa acı çekiyor, bu konuda yapılan şakaları bile anlamıyordu. (Medan Geceleri)
  • Savunma artık savaşı,savaştan kirli bir şey yok bu dünyada ! (Yıkılış)
  • insan güçlü olmadığı zaman akıllı olmak zorundadır. (Germinal)

  • İnsan tehlikenin gözüne bakarsa ona meydan okur. Kahramanlık denen şey de budur, bundan daha gizemli ya da daha fazla bir şey değil. (Yıkılış)
  • Fakat insanlar gerçekleri bildikleri halde, bunu itiraf etmek istemezler. Bu nedenle suçu daima talihe yüklüyorlar, Tanrı 'nın gazabına uğradıklarını ileri sürüyorlardı. (Meyhane)
  • Kentleri ateşe verin, insanları kırıp geçirin, her şeyi kökünden kazıyın, bu çürümüş dünyadan hiçbir şey kalmadığı zaman yerine daha iyisi biter belki. (Germinal)
  • İşte böyle… Tutku denen şey kaçınılmazdı… (Bir Aşk Sayfası)
  • Ben sözcükleri sevmem... İnsan birini sevdi mi, yapabileceği en iyi şey onu göstermektir. (Apartman)
  • "Beni olduğum gibi kabul etmelisin." (Nana)
  • Evet, modern konuyu ele alıyorlar. Aydınlık renklerle boyuyorlar, fakat bayağı ve düzgün resim tarzını, herkesin yaptığı göze hoş görünür tertibi, hasılı, beri tarafta burjuvalar beğensin diye öğrenilen formülü muhafaza ediyorlar... Sonra işin kolayına bakıyorlar, tahtadan oyuncak boyar gibi çırpıştırma iş görüyorlar. Bu el çabukluğu, bu rahat iş görme tarzı başarı kazandırıyor. Halbu ki kürek cezasına layık görülmeli... Anlıyor musunuz? (Başyapıt)

Yorum Yaz