Transit - Anna Seghers Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Transit kimin eseri? Transit kitabının yazarı kimdir? Transit konusu ve anafikri nedir? Transit kitabı ne anlatıyor? Transit PDF indirme linki var mı? Transit kitabının yazarı Anna Seghers kimdir? İşte Transit kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Anna Seghers
Çevirmen: Ahmet Arpad
Orijinal Adı: Transit
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9786051419640
Sayfa Sayısı: 320
Transit Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Nereye gitmeyi ümit edebiliriz? Artık güvenli bir cennet kalmadı, hayata yeniden başlayabileceğimiz veya geçmişteki haksızlıkları silebileceğimiz ‘başka kıtalar, hayali kentler’ yok. Bu kitabın yeniden keşfi bizler için bir ayılma anı ve aynı zamanda bir ikazdır: Seghers’in vaktiyle dikkat çektiği büyük tehlike bizim artık ‘normal’ gördüğümüz durumdur.”
PETER CONRAD
Kaçış, sürgün ve mültecilik gibi güncelliğini bugün de koruyan sorunları ele alan en önemli modern klasiklerden biri olan Transit, belgesel ile kurmacayı bir araya getiren sarsıcı bir roman. Kitap, Anna Seghers’in kendi deneyimlerine ve kaçış hikâyesine dayanıyor. Yahudi kökenli Seghers, Nazilerin işgali sırasında Fransa’da yaşayan bir komünistti. Aralarında André Breton ve Claude Lévi-Strauss’un da bulunduğu kaçaklarla birlikte Marsilya’dan Meksika’ya ulaşmayı başardı. Bu çarpıcı kaçış öyküsü ve sürgün, Transit gibi etkileyici bir romanın ortaya çıkmasını sağladı.
1937 yılında bir Nazi toplama kampından kaçan Seidler sonunda kendisini Marsilya’da bulur. Burası, Amerika’ya ulaşmak isteyenlerin kaderini belirleyecek, çeşit çeşit dramların yaşandığı, transit vizesi alma çabasında insanlık sınavı verilen son duraktır. Seidler tesadüf eseri Weidel adlı yazarın kimliğine bürünür. Almanların geldiğini öğrenen Weidel bir otel odasında intihar etmiş; adını, yazdıklarını, transit vizesini hatta hayatının yaşamadığı kısmını adeta Seidler’e miras bırakmıştır! Weidel karakterinde, vize alamayacağını anladığında, Pasajlar’ın notlarıyla ağzına kadar dolu bavulunu geride bırakarak Portbou’da intihar eden Walter Benjamin’in gölgesini görmemek olanaksızdır.
“1942 yılında tamamlanan bu roman, bana göre Seghers’in yazdığı en güzel romandır. 1933 sonrası edebiyatımızda bu türden bir kesinlikle ve neredeyse kusursuz biçimde yazılmış pek fazla roman sayabileceğimi sanmıyorum.”
HEINRICH BÖLL
Transit Alıntıları - Sözleri
- Kentler yerleşmek için değil, kısa sürede geçip gitmem içindi.
- Göreceksiniz gölgeler nasıl bütün kapılardan geçip içeri girebiliyor.
- "İlk kim unutur: terk eden mi, terk edilen mi?"
- En küstah imparatorluklar bile günün birinde yıkılmış, yerlerine yiğit, genç devletler kurulmuştur. Dünyayı yönetenler zirveye yükselmiş, sonra tepetaklak yine düşmüş, çürüyüp gitmişlerdir.
- "Hepimiz gibi ölesiye çalışırdı. Zira korkuyu yenmenin en iyi çaresi bir şeyler yapmaktır; civcivlerin çaylağı beklemesi gibi çırpınıp titremektense elden geldiğince çok şey yapmalı."
- "Gençlikte bir yenilgiden çabucak toparlanılır. Fakat ihanet, insanın kolunu kanadını kırar."
- Pembe şaraba dikkat edin! İçimi de görünüşü gibidir, ağaç çileği şurubuna benzer. neşelenirsiniz. Herşeylere çok kolay katlanırsınız. Her şeyi kolayca söylersiniz. Fakat sonra ayağa kalkınca, dizleriniz titrer. Sonra bir hüzne kapılırsınız, öylesine bir hüzün ki, yeni bir kadeh şaraba kadar sürer. Yerinizden kalkamazsınız, bir şeye karışamaz olursunuz. Ben de bir zaman bazı şeylere biraz karışmıştım, bugün düşündükçe utanırım. Biraz utanırım, sadece. Zira geçmişe karıştılar. Başkalarının canını sıkmaktan da pek utanırdım. Fakat herşeyleri yine de anlatacağım, başından sonuna kadar.
- “Boşuna bekleyiş cehennemin ta kendisidir.”
- Ben bütün bunlardan hiç bir şey anlamıyorum. Benim dünyam başka.
- Gençlikte bir yenilgiden çabucak toparlanılır. Fakat ihanet, insanın kolunu kanadını kırar.
- Yıldızlara bakınca biraz yatıştım. Bilmem nedendir, ben ve benim gibiler bu yıldızları, kendilerine yakın sayarlar.
- Çocukluğumda anamın beni paylayışını özler olmuştum.
- Ben eninde sonunda hep yalnız kalıyorum.
- İkimiz de aynı şehirdeyiz hala, diye düşündüm, aynı gökyüzünün altında uyuyoruz.
- Tanıdığım en son erkek değil, fakat ilk erkek senmişsin gibi geliyor bana! Daha çocukluğumda, memleketimde yanımdaymışsın sanıyorum. Güneş yanığı ve hırçın oğlan çocuğu yüzleri arasında seni görüyorum; kızları aşık etmeyen, fakat aşkın ne olduğunu düşündüren o çocuk yüzleri arasında. Serin avlumuzda zıp-zıp oynadığımız oğlanlar arasında sen de varmışsın gibime geliyor. Oysa seni tanıyalı daha pek az oldu. Hem de pek şöylesine. Nereden geldiğini ve nedenini bilmiyorum.
Transit İncelemesi - Şahsi Yorumlar
aynı adla alman yönetmen christian petzold'un uyarladığı bir de film vardır. "bir adam ölmüştü, cehenneme girecekti. büyük bir kapının önünde bekliyordu. yıllarca bekledi. sonunda yanından bir adam geçti. bekleyen adam sordu, belki bana yardımcı olabilirsiniz, cehenneme kayıt olmam gerekiyor. öbür adam ona bakıp şöyle dedi: ama bayım cehennem burası zaten." (mustafa zaytse)
Anna SeghersTransit Anna Seghers Mainz’da doğmuş.Tarih,sanat tarihi ve sinoloji öğrenimi görmüş.1928 yılında Komünist partiye üye olmuş.Nazilerin 1933’te iktidara gelişiyle birlikte kitapları yasaklanıp gözaltına alınan Seghers ülkesini terk etmiş. Bu bilgiler ışığında kitabı yazarın kendi deneyimlerinin sonucunda ortaya çıkmış olabileceğini düşünmemek elde değil.Yahudi kökenli yazar nazilerin işgali sırasında Fransa’da yaşayan bir komünistmiş.Aralarında Andre Breton ve Claude Levi-Strauss’da bulunduğu kaçaklarla birlikte Marsilya’dan Meksika’ya ulaşmayı başarmış. Kitapta bu fikir sanki şu cümlelerle de destekleniyordu.”Çocukluğumda sık sık okul gezisine giderdim..Ertesi gün öğretmenimiz bize bir kompozisyon yazdırırdı. Konusu: okul gezimiz!okul tatilinin ardından da verdiği ödevin konusu mutlaka tatili nasıl geçirdin olurdu Noelden sonraki konuda tabii ki Noel tatiliydi. Bir zaman sonra bana öyle gelmeye başlamıştı ki, bütün gezileri ve tatilleri kompozisyon yazabilmek için yaşadığıma inanmaya başlamıştım.Benimle beraber kampa takılmış olan ve birlikte kaçtığımız bütün yazarların aklında şimdi tek bir şey var: biz o günlere toplama kampını,Savaşı,kaçışı yazabilmek için yaşadık!” Kitabın konusuna gelince bir Nazi toplama kampından kaçan Alman makinist Seidler Paris’ten kaçıyor ve bir otelde intahar eden yazar Weidel’in bavulunu ve notlarını yanına alıyor.Seidler bu durumu yetkililere ne kadar açıklamaya çalışsada bir türlü başarılı olamıyor,konsolosluk memurları tarafından Weidel rolü üstlendiriliyor ölmüş adamın vizesi için başvuruyor ve böylece olaylar başlıyor.Kitap üç karakter çevresinde şekilleniyor,Seidler,Weidel ve Weidel’in eşi Marie. Güncelliğini bugünde koruyan mültecilik,göçmenlik sorununu tüm çıplaklığıyla anlatmış yazar.Gemilerin son durağı olan Marsilya’dan alınan transit vizesiyle Meksika’ya ulaşma çabaları.Bulunduğunuz ülkede süresiz kalma hakkınız yok belirli bir sürede kalıp,karneyle ihtiyaçlarınızı giderip kısa sürede o ülkeyi aldığınız transit vizesiziyle terk etme koşuluyla yaşama hakkı tanınıyor.Konsolosluk görevlilerinin keyfi muameleleri ağızlarından çıkacak tek kelimeyle alınacak vizenin geçiktirilme durumu,alınmış olan gemi biletinin yanması,tekrar evrak istenmesi gibi sür git durumları okuru isyan ettirecek kadardı.Faşizan uygulamalar karşında kişinin çaresizliği,hala umudunu kaybetmemesi,verdiği savaştan vazgeçmemesi ve özellikle okura geçen yalnızlık hissini iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Kitabın filmide olmasına rağmen izleme şansım olmadı. İnsanın birkaç saatliğine de olsa birileriyle beraber olması, onların masalarına oturması, tek başına yaşayan bu kişiyi rahatlatır, onu ayakta tutar, böyle anları yaşayabilen çok şeye dayanır,Çökmez... O anda basit bir türküyü özledim. Kuşları ve çiçekleri, çocukluğumda beni azarlayan annemin sesini de özledim. (Ferya Fertelli)
İkinci Dünya Savaşı yılları. Sınırların ve ülkeler arasındaki anlaşmaların sürekli değiştiği; milyonların, sadece yaşamaya devam edebilmek için, evlerinden kaçarak bilmedikleri başka diyarlarda barınabilmeye çırpındıkları yıllar. Almanlar kuzey Fransa’yı işgal etmiş, İtalya ve İspanya Hitler ile kolkola çalışan faşist diktatörlerin yönetiminde. Az sayıda tarafsız kalabilen Avrupa ülkesi ve daha Nazi hücumuna uğramamış güney Fransa, bu faşist liderlerin hışmına uğramadan topraklarına akan mültecilerden bir an önce kurtulmaya bakıyor. Mülteciler için tek umut, Amerika kıtasındaki ülkelerden herhangi birine kapağı atmak. Hem varacakları ülkeden giriş vizesi, hem binecekleri geminin uğrayacağı limanlar için transit vizesi, hem de bulundukları ülkeden ayrılmak için çıkış vizesi almak zorundalar. Tüm bunları yaparken evrakları tamam, paraları hazır, sağlıkları yerinde olmalı. Tabii şansları da olmalı, zira denizaltılarla ve mayınlarla sarılı okyanuslarda gemilerin hedefe varabilecekleri de meçhul. Anna Seghers Yahudi asıllı bir Alman yazar. Hem Yahudi, hem de komünist parti üyesi olduğundan vatanından kaçmak zorunda kalıp önce Fransa’ya, Almanların ilerlemesi sonrası ise Marsilya üzerinden Meksika’ya kaçmak zorunda kalmış. Bu romanı da, Marsilya’da karşılaştığı mültecilik ve vize alma çilesi üzerine kurgulamış. Otobiyografik ögeler de içeren bu romanın kahramanı, 1937 yılında bir Nazi toplama kampından kaçan Seidler. İnsan yığınları ile birlikte oradan oraya sürüklenerek sonunda Marsilya’ya ulaşmayı başaran Siedler’in amacı bu şehirde kalıp savaşın gidişatını beklemektir. Ancak şehir kendisi gibilere kapılarını, sadece gitmeyi taahhüt etmeleri şartı ile açar. Yolculuğu sırasında tesadüfen eline geçen belgelerle yazar Weidler’ın kimliğine bürünen, vize kuyruklarında karşılaştığı Weidler’ın karısına aşık olunca kafası iyice karışan Siedler karakteri ile, hem mülteci olmanın zorluklarını paylaşır bizimle Seghers, hem de sık sık sorar: Yaşamak dediğimiz nedir? Ne kadar çileye katlanmayı gerektirir? Romanın konusu bizim gibilere hiç yabancı değil. Vize alabilmek için sayısız evrak sunmaya, günlerce beklemeye ve para akıtmaya alıştık biz Türkler. Yanıbaşımızdaki savaş sonrası ülkemize gelen mültecilerin ne gibi zorluklar yaşadığını da az çok biliyoruz. Hatta parasız, ser sefil kamplarda yaşam savaşı veren günümüz mültecilerinin durumu, Seghers’in anlattığı evrak peşinde oradan oraya sürüklenen Avrupalıların durumundan çok daha vahim bence. O yüzden, Avrupa’da çok büyük ilgi görmüş bu kitabın etkisi maalesef bende fazla olmadı. 2. Dünya Savaşı sırasında Avrupa’daki kaosu daha yakından anlamamızı sağlıyor, ama bize bilmediğimiz bir sır vermiyor. Edebi olarak da çok beğendiğim söylenemez bu eseri. Kahramanı Seidler’in diyalogları ve iç sesi ile ilerliyor kitap. Vize peşinde koşma süreci o kadar sıkıcı ve tekrarlı ki, bu bunaltıcı atmosfer kitabın bütününe yansıyor. Seghers’in belki amacı da okuyucusuna bu sıkıcı ortamı hissettirmek, ancak arka planda kurguladığı aşk hikayesi de, Seidler’in yanına konumlandırdığı farklı karakterler de son derece yüzeysel ve derinlikten uzak olduğundan hikaye okuyucuyu içine çekemiyor bir türlü. Dolayısıyla zor okunan, sürükleyiciliği olmayan bir roman çıkıyor karşımıza. 2. Dünya Savaşı dönemde Avrupa’da neler yaşandığı ilginizi çekiyorsa, yine de bir alternatif olarak eklemeyi düşünebilirsiniz okuma listenize. (AkilliBidik)
Transit PDF indirme linki var mı?
Anna Seghers - Transit kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Transit PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Anna Seghers Kimdir?
Anna Seghers (19 Kasım 1900 Mainz - 1 Haziran 1983 Berlin; Asıl adı Netty Radványi, Kızlık soyadı Reiling) Alman yazar.
Anna Seghers, Mainz'lı Antikacı Isidor Reiling ve eşi Bayan Hedwig'in (kızlık soyadı Fuld) tek çocuğudur. Aile musevi cemaatine mensup olmasına rağmen, Reilings aile kütüphanesinde Luther İncili bulunmaktaydı. 1907 yılında önce özel bir okula başladı, sonra da 1910 yılında, bugünkü adı Frauenlob - Gymnasium olan yüksek kız okuluna devam etti. I. Dünya Savaşı 'nda yardımcı hizmetlerde çalıştı. 1920 yılında liseyi bitirdi. Köln Üniversitesi'nde ve Heidelberg Ruprecht Karl Üniversitesi'nde tarih, sanat tarihi ve Çin filolojisi okudu. 1924 yılında Rembrandt'ın eserlerinde Yahudi ve yahudilik doktora tezi ile doktor ünvanını aldı.
1925 yılında macar sosyolog László Radványi ile evlendi.İki çocuğu oldu. 1926 yılında oğlu Peter'in dünyaya geldiği Berlin'e taşındılar. İlk yayınlanan eserlerinden birisi Grubetsch, 1927 yılında sanatçı ismi Seghers adı ile yayınlandı. Sadece Seghers yazdığı için eleştirmenler yazarı erkek sanmışlardı. Bu takma ad Seghers i, çok değer verdiği Hollandalı oyma sanatçısı ve ressam Hercules Seghers'den almıştır.(bu isim Segers olarak ta yazılmaktadır)
1928 yılında kızı Ruth doğdu. Aynı yıl ilk kitabı, St.Barbara Balıkçılarının Ayaklanması Anna Seghers takma adıyla çıktı. Bu ilk kitabı, Hans Henry Jahnn'ın önermesi ile aynı yıl Kleist Ödülünü aldı. Gene 1928 yılında Alman Komünist Partisi (KPD) ye üye oldu ve sonraki yıl Proleter Devrimci Yazarlar Birliği kurucu üyesi oldu. 1930 yılında Sovyetler Birliği'ne ilk seyahatini yaptı. Nazilerin başa geçmesinden sonra, Anna Seghers kısa süreliğine Gestapo tarafından göz altına alındı. Kitapları Almanya 'da yasaklandı ve 1933 yılındaki kitap yakma eyleminde yakıldı. Kısa bir süre sonra İsviçre 'ye kaçmayı başardı ve oradan da Paris 'e geçti.
Sürgünde Alman mültecilerinin gazetelerinde çalıştı. Diğer işlerinin yanı sıra Neuen Deutschen Blätter - Yeni Alman Gazetesi yazı işlerinde de görev aldı. 1935 yılında, Paris'te Alman Yazarları Koruma Birliği kurucularından birisi oldu. II. Dünya Savaşı 'nın başlaması ve Alman birliklerinin Paris'i işgal etmelerinden sonra Seghers'in eşi Güney Fransa 'da tutuklandı ve Le Vernet kampına gönderildi. Anna Seghers çocukları ile birlikte Paris'ten, Henri Philippe Pétain tarafından idare edilen güney Fransa'ya kaçmayı başardı. Marsilya 'da kocasının bırakılması ve yurtdışına çıkma olanakları için çaba gösterdi. Bu zamanlar 1944 yılında yayınlanan romanı Transit'in alt yapısını oluşturduğu zamanlardı.
1941 Mart ayında Anna Seghers ailesi ile birlikte Martinique, New York ve Veracruz üstünden Meksika şehrine ulaşmayı başardı. Artık bir Alman ismi olan Johann Lorenz Schmidt adını taşıyan kocası, önce İşçi Üniversitesi'nde daha sonra Ulusal Üniversite'de işe başladı. Anna Seghers antifaşist Heinrich-Heine-Klub kulübünü kurdu ve başkanı oldu. Ludwig Renn ile birlikte "Özgür Almanya Hareketi" kampanyasını başlattı ve aynı isimli gazeteyi çıkardı. 1942 yılında, belki de en ünlü romanı olan Yedinci Haç İngilizce olarak ABD'de ve Almanca olarak da Meksika'da yayınlandı.1943 yılı haziran ayında Anna Seghers bir trafik kazasında ağır yaralandı ve uzun süre hastanede kaldı. 1944 yılında Yedinci Haç Fred Zinnemann tarafından filme çekildi. Kitap ve filmin başarısı Anna Seghers'i dünya çapında ünlü yaptı.
1947 yılında Seghers Meksika'dan, başlangıçta Batı Almanya'da, Almanya Sosyalist Birlik Partisi üyesi olarak yaşadığı Berlin'e döndü. Aynı yıl Büchner Edebiyat Ödülünü aldı. 1950 yılında Doğu Almanya'ya taşındı. Dünya Barış Konseyi üyeliğine ve Alman Sanat Akademisi kurucu üyeliğine getirildi. 1951 yılında Demokratik Alman Cumhuriyeti (DDR) Ulusal ödülünü aldı ve Çin Halk Cumhuriyeti 'ne bir seyahat yaptı. 1952 yılında Demokratik Alman Cumhuriyeti Yazarlar Birliği başkanı oldu. 1955 yılında Anna Seghers ve eşi, ölümüne kadar oturacağı Berlin Adlershof semtindeki Volkswohlstraße No: 81 e (bugün Anna-Seghers Caddesi) taşındı. Bu evde bugün Anna Seghers Anı Köşesi ve yazarın yaşamı ve yapıtlarını anlatan bir müze bulunmaktadır. Aynı şekilde evin yakınında Anna Seghers Yüksek Okulu ve Berlin Hohenschönhausen'da Anna Seghers Kütüphanesi bulunmaktadır.
1975 yılında Dünya Barış Konseyi Kültür Ödülü'nü aldı ve Berlin'in (doğu) Fahri Hemşerisi seçildi. 1978 yılında Yazarlar Birliği başkanlığından çekildi ve birliğin onur başkanı oldu. Aynı yıl eşi öldü. 1981 yılında doğduğu şehir Mainz'in "onursal hemşerisi" seçildi. 1 Haziran 1983 tarihinde öldü. Sanat Akademisi'nde yapılan bir devlet töreninden sonra Berlin Dorotheenstädtischen mezarlığına defnedildi.
Anna Seghers Kitapları - Eserleri
- St. Barbaralı Balıkçıların İsyanı
- Yedinci Haç
- Transit
- Ölüler Genç Kalır
- Ödül
- Yedinci Şafak
- Kaçış
- Şubattan Geçen Yol
- İlk Adımlar
- Ölü Kızların Gezisi
- Güven
- Gerçekçiliğin Evrensel Mirası
- Yoldaşlar
- Karar
Anna Seghers Alıntıları - Sözleri
- Bırak kendini, vazgeç, çünkü sonun başlangıcındasın artık. (Yedinci Şafak)
- Tanrıya herşeyi anlatmayı denedi. Kendi korkusu ve bahçedeki büyük gürültü içinden derdini anlatamadı, kendisi de bir şey anlamadı. (Ödül)
- Yalnızlığı yok eden ne varsa,avutucu bir güç taşır özünde. (Yedinci Haç)
- Arada beni anarsa sevinirim. Ama bilirim, insanlar yaşarken ölüleri anacak vakti pek bulamazlar. (Yedinci Şafak)
- Vize alamayacağını anladığında pasajların notlarıyla ağzına kadar dolu bavulunu geride bırakarak portbou'da intihar eden Walter Benjamin in gölgesini görmemek olanaksızdır (Kaçış)
- Ama gelgelelim büyüsü yoktu beklemenin. Yükü yalnız bekleyenin omuzlarındaydı. (Yedinci Haç)
- Sadık olmak, bir köpeğin sahibine sadık olması gibi, bir insana şöyle ya da böyle korktuğu için sadık olmak demek değildir. (Şubattan Geçen Yol)
- İnsanoğlunu akıntısıyla sürükleyen zaman, onun bütün sorunlarını da çözüme vardıracakmış gibi. (Yedinci Şafak)
- bu korku ölüm korkusuna akrabaydı... (Ödül)
- O ışıkta ve aşk dolu bekleyişte hangi yüz güzel olmazdı! (Yedinci Haç)
- Neden sana çocuk zammı veriyorlar, evine çocuk bezleri gönderiyorlar, bedava tatil yapman için bilet alabiliyorsun, neden, hiç düşündün mü? Yufka yürekli olduklarından mı sanıyorsun? Ya da insan sevgisinden mi? Senden korktukları için bunlarla gözünü boyamak istiyorlar. Bütün bu nimet saydıklarını elde edebilmen için bizler sizler için nefes tükettik. Evet, biz elde ettik bütün bunları. Yıllar boyu kan dökerek, hapislerde çürüyerek, anladın mı? (Yedinci Haç)
- Dış güçlerin insanların ta içlerine, nasıl amansızca el uzatabildiğini, yine de bir köşede kimselerin el uzatamayacağı, sarsamayacağı bir şeylerin bulunduğunu artık hepimiz biliyorduk. (Yedinci Şafak)
- herkes haykırıyordu: ekmek aşırı talep değildir, iş aşırı talep değildir! (Şubattan Geçen Yol)
- Onlar sana bir düğme veriyorlar, sense onlara para vermişler gibi teşekkür ediyorsun. (Ödül)
- Göreceksiniz gölgeler nasıl bütün kapılardan geçip içeri girebiliyor. (Transit)
- Gençlikte bir yenilgiden çabucak toparlanılır. Fakat ihanet, insanın kolunu kanadını kırar. (Transit)
- Bazen insan kuşlar kadar hafif olur, bazen de hiçbir şey yapmak istemezdi. (St. Barbaralı Balıkçıların İsyanı)
- Yıldızlara bakınca biraz yatıştım. Bilmem nedendir, ben ve benim gibiler bu yıldızları, kendilerine yakın sayarlar. (Transit)
- "İlk kim unutur: terk eden mi, terk edilen mi?" (Transit)
- Zaman zaman kendi suskunluğu kendisine de zor geliyordu. (Şubattan Geçen Yol)