matesis
dedas

Turgut Reis - Halikarnas Balıkçısı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Turgut Reis kimin eseri? Turgut Reis kitabının yazarı kimdir? Turgut Reis konusu ve anafikri nedir? Turgut Reis kitabı ne anlatıyor? Turgut Reis PDF indirme linki var mı? Turgut Reis kitabının yazarı Halikarnas Balıkçısı kimdir? İşte Turgut Reis kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 08.06.2022 14:00
Turgut Reis - Halikarnas Balıkçısı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Halikarnas Balıkçısı

Yayın Evi: Bilgi Yayınevi

İSBN: 9789754940442

Sayfa Sayısı: 344

Turgut Reis Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Halikarnas Balıkçısı, Turgut Reis'in tarihsel kişiliğini çok severdi. Balıkçı çeyrek yüzyıl yaşadığı Bodrum'un, Sıralovaz Yarımadasının ucundaki, Karabağ köyünde doğan Turgut Reis'in serüvenini romanlaştırırken, aynı zamanda Turgut Reis'in yaşamı çevresinde Osmanlı İmparatorluğu'nun gelişme ve gerileme dönemlerini de gözler önüne sermiştir. Balıkçı'nın engin deniz bilgisi ve şiirsel bir dille kaleme aldığı yapıt, deniz kurdu Turgut Reis'in destanıdır bir bakıma.

Turgut Reis Alıntıları - Sözleri

  • “Şu cennet gibi dünyada işte bize böyle cehennemdeymişiz gibi zorluklar yaratırlar. Bu haksızlığın peşini den,ben ve hiç kimse kovalamazsak, bu dünya daha da nelere benzemez?”
  • Şu yeryüzünde hiç ayrılık olmasa ne güzel olurdu.
  • “Eğer yeryüzünde cennet varsa herhalde burasıdır!”
  • Gerçekten cesur olanlar merhametli olurlar.
  • Yaşamakta olduğum dünyada o dünyanın elinden zorla alabileceğim bir şeyi, o dünyanın durup dururken bana kendiliğinden vermeyeceğini çoktan öğrenmiştim.
  • Şu yeryüzünde hiç ayrılık olmasa ne güzel olurdu.
  • Ölüm, artık pek eskimiş, ezgin ve bezgin bir masalı bitirmek demektir.
  • "Olur ya, dilin yanıldığı gibi yüreğin de yanıldığı olur."
  • Yalnız birkaç kez göz göze gelmiş olmalarına rağmen, birbirine dünyalar ve sonsuzluklar kadar şeyler anlatmışlardı.
  • "... içine bir gariplik çöktü. Gönlünde için için yanan bir gitme özlemi, bir uzaklıklar nostaljisi uyandı."
  • ‘Ölüm nedir bilir misin? Ölüm, artık pek eskimiş, ezgin ve bezgin bir masalı bitirmek demektir.’
  • Leventler, yarı resmi bahriyelilere ayrılmış olan Gelibolu, Eğriboz, Lepanto, Midilli, Kocaeli ve Mezestre (Morada) sancakları halkından idiler. Onların sancak beyleri tarafından toplanırlardı. Karada sipahiler neyseler denizde leventler de o idiler. Venedikliler onlara "Doğudan" anlamına gelen "di levente" derlerdi.

Turgut Reis İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Aganta!: Balıkçı ile ilk olarak Aganta Burina Burinata kitabıyla tanışmıştım. O kitabı okuduktan sonra koyun sürüsüne dalmış fakat hangi koyuna saldıracağını bilemeyen bir kurt gibi Balıkçı'nın kitaplarına saldırmaya başladım. Karakterler, hikaye ve anlatılış şekli o kadar içime siniyor ki okurken kitap okuduğumu unutup hikayeyi yaşamaya başlıyorum sanki. Turgut Reis de benim için benzer bir deneyim oldu. Küçük Turgutca'nın, tabiri caizse "Gulyabani" Dragut'a dönüşümünü yaşadım. Daha önceden yazan arkadaşlar gibi kitapta bolca denizcilik terimi olmasına rağmen akışı bozmuyor. Haddime mi bilmiyorum ama tek eleştirim kitabın başındaki muhteşem öyküleme tekniğinin sonlara doğru yerini daha rasyonel bir dile bırakmasıyla kitabın başında hissettiğim edebi hazzı kaybettim biraz. Sonuç olarak okuyunca eh okumasam da olurdu demeyeceğiniz, aksine "iyi ki" diyeceğiniz bir kitap. Keyifli okumalar! (Emir Saye)

Bir çoban iken içinde yanıp tutuşan denizcilik aşkıyla denizlere açılan, İspanya, italya, kuzey Afrika gibi tüm Akdenizi korkudan titreten, hatta çocukları korkutmak için Dragut diye korkunç bir insan olarak anılan şanlı Türk denizcisi reisi Turgut Reisin nefes kesen macerları, Halikarnas Balıkçısının su gibi akıcı anlatımıyla okuyucuyu mest ediyor... (Taner AYTEKİN)

Turgut Reis ya da batı kaynaklarında geçen ifadesiyle Dragon  ve Turgut 'dan türetilmiş Drugut Reis. Halikarnas Balıkçısı'nın bu eseri; Turgut Reis'in korsanlıktan Kaptan-ı Deryalığa uzanan, Muğla'nın Menteşe ilçesinden başlayıp Cezayir'e, Venedik'e , İspanya' dan Malta' ya uzanan yolculuğunu, Oruç Reis, Hızır Reis (Barbaros) ile yaptıkları  deniz savaşlarını ve ona eşlik eden, dünyaları deniz olan insanları anlattığı masalsı bir biyografik eser. Daha önce bir denizci, her ne kadar üstün teknolojiye sahip olursa olsun, insanoğlu doğa karşısında hep aciz kalır, o yüzden bir yandan denizin dilini diğer yandan disiplinli olmayı öğrenir, denizleşir insan demişti. Turgut reis de çok genç yaşta kendini çağıran denize koşmuş, denizde dalgalarla, hava şartlarıyla ve korsanlarla mücadele ederken sükunetini korumayı öğrenmiş, "Başkalarının zaafını bile kendi iradesiyle yoğurup ona en faydalı şekli veren, başarıyı onların binlerce elleri, sanatları ve cesaretleriyle sağlayan" insanlığıyla büyülemiş bir denizcilik dehası.  Halikarnas Balıkçısı denizle insanın bütünleşmesini o kadar güzel ve masalsı ifade etmiş ki... Deniz bu kitaptaki karakterlerin ruhu...herşeyi. Denizle konuşabilirler ve deniz onları dinler, anlar, beklenmedik sürprizler yapar. Mesela kendilerini yalnız hissettiklerinde denize sitem ederler: "Ben senin ve fırtınanın çocuğu değil miyim, düşünceli sessizliğimin dev arkadaşı sen değildin de kimdi?" Nedir bu anlam veremediğim duygular ? diye seslenirler. Ve cevap gelir: "Bu kayalara meydan okuyan dalgalar, o sular bile koyların koynuna girip ayışığında sessiz ve durgun uyumasını sevmezler mi?Köpürme ey deli gönül, seni de kucaklayıp dinlendirecek insan sana dogru gelmekte..." Ardından kader rüzgarı yeni bir akıntıyla hiç bilinmeyen diyarlara bu gençleri sürer, kalplerine mukabil bir kalp bulur ,kendi deyimleriyle "alabora" olurlar, sevdiklerinin saç örgülerini "halat" diye severler. Yanlış anlaşılma olmasın bu insanlar "Her limanda sevgilisi olan denizciler" grubundan değiller, yoldan geçmekte olan bir imam hemen nikahlarını kıyıverir.:) Turgut Reis ve ekibi böyle böyle yol alıp fetihler gerçekleştirirken, Endülüs başta olmak üzere  esir edilmiş, ürpererek okuduğumuz çeşitli işkencelere maruz kalan veya köle olarak satılan müslümanlarların tek umudu olurlar. Aradan hemen hemen 500 yıl geçtiği halde, Cezayir, Libya gibi ülkelerde Turgut Reis hürmetle anılıp aramızda dostluk inşa edilirken, İtalya ve İspanya da, yaramaz çocukları korkutmak için "Vienne Dragutte, Turgut geliyor!" deniliyormuş. Anlayın siz 82 yaşına kadar denizlerde hüküm süren Turgut Reis'e duyulan sevginin ve korkunun ne kadar şiddetli olduğunu... Kitabın kesinlikle çok sürükleyici ve sade bir dili var. Savaş sahneleri ve denizci terimlerin kullanılması zaman zaman karışık gelebilse de bir süre sonra; kırlangıçları göndermek, santa burina rüzgarıyla leva demir, fora yelken yola çıkmak, forsaları kurtarmak gibi terimlere aşina oluyorsunuz. Kitabı okumadan önce yazar hakkında bilgiye sahip olmak icin şu incelemeyi de tekrar okumanızı tavsiye ederim.(gonderi/26944664) Okuyan arkadaşlara da teşekkür ederim:) (Icetree)

Turgut Reis PDF indirme linki var mı?

Halikarnas Balıkçısı - Turgut Reis kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Turgut Reis PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Halikarnas Balıkçısı Kimdir?

Cevat Şakir Kabaağaçlı veya tanınan adıyla Halikarnas Balıkçısı (17 Nisan 1890, Girit – 13 Ekim 1973, İzmir), Bodrum'a olan aşkı ile tanınan ünlü roman ve hikâye yazarıdır.

17 Nisan 1890 tarihinde, Osmanlı'nın son köklü ailelerinden Şakir Paşa Ailesine mensup babası yüksek komiser olarak görev yaptığı Girit'te doğdu. Babası Girit ve Atina'da sefirlik ve valilik yapan Mehmed Şakir Paşa, annesi Giritli Sare İsmet Hanım; amcası II. Abdülhamid devri Sadrazamı Ahmed Cevad Paşa, dedesi Şurayı Askeri Dairesi Reisi Miralay Mustafa Asım Bey'dir. Kendisine, iki evliliğinden de çocuğu olmayan ve onu kendi çocuğu gibi seven amcasının ismi verildi.

Cevat Şakir, altı çocuklu ailenin en büyük evladıydı. Ailesinin tüm fertleri sanatta yetenekliydi. Sırasıyla dünyaya gelen Hakkiye, Ayşe, Suat, Fahrelnisa ve Aliye adlı kardeşlerinden Fahrelnisa resim alanında, Aliye gravür alanında üne kavuştu; Hakkiye’nin kızı Füreya Koral, ilk Türk kadın seramikçi oldu; Fahrelnisa’nın çocukları Nejad Melih Devrim ressam; Şirin Devrim ise tiyatrocu oldu.

Cevat Şakir, çocukluk hayatının ilk yıllarını babası Şakir Paşa’nın elçi olarak bulunduğu Atina’da geçirdi. İlköğrenimini Büyükada'da, orta ve liseyi 1907'de Robert Kolej'de tamamladı. İlk yazısı aynı yıl İkdam gazetesinde yayımlandı. Bu, İngilizce ’den tercüme bir yazıydı. Lise öğreniminden sonra İngiltere’de denizcilik öğrenimi yapmak istediyse de ailesinin ısrarı ile Oxford Üniversitesi’nde tarih öğrenimi gördü. 1913’te İtalyan bir hanımla evlenerek İtalya’da kaldı ve resim öğrenimi gördü.

İstanbul'a döndüğünde gazete ve dergilerde yazılar yayınlamaya başladı. Aile, 1914 yılında maddi sıkıntı içine girmiş ve babası Mehmed Şakir Paşa Afyon’daki Kabaağaçlı çiftliğine yerleşmişti. Babasının çiftlikte bir tartışma anında Cevat Şakir’in silahından çıkan kurşunla vurularak ölmesi üzerine cinayet iddiasıyla yargılandı ve 15 yıl kürek cezasına çarptırıldı. Cezasının yedi yılını çektikten sonra baş gösteren verem hastalığından ötürü tahliye edildi.

1925 yılına kadar geçimini haftalık dergilerde tercümeler, yazılar yayınlayarak, resim ve yeni tarz tezhipler yaparak, karikatür yaparak, karikatür çizerek ve renkli dergi kapakları hazırlayarak temin etti. Türk basınında kapakçılığın gelişmesinde katkısı vardır.

Dört asker kaçağının kadersizliğiyle ilgili olarak "Hüseyin Kenan" takma adıyla kaleme aldığı 13 Nisan 1925 tarihli "Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler" başlıklı öyküsünden ötürü İstanbul İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı. ‘Memlekette isyan bulunduğu sırada, askeri isyana teşvik edici yazı yazmak’ tan suçlu bulundu. Mahkeme Başkanı Ali Çetinkaya tarafından idama mahkûm edilmek istendiyse de, Kılıç Ali Bey'in önerisiyle kalebentlikle Bodrum'a sürüldü.

3 yıllık sürgünlüğünün yarısını Bodrum'da tamamladı. Cezasının son yarısını İstanbul'da tamamladıktan sonra, çok sevdiği insanları ve doğal güzellikleriyle kaynaştığı Bodrum'dan uzak kalamadı ve Bodrum'a yeniden dönüp yaklaşık 25 yıl kaldı.

Bodrum'un antik çağdaki adı olan Halikarnas'ı mahlas olarak benimseyen Cevat Şakir, Bodrum'da balıkçılık dahil çeşitli işlerde çalıştı. Edebiyat sahasına giren eserlerinin büyük kısmını da Bodrum’da yazdı. İkinci evliliğini dayısının kızı Hamdiye, üçüncü evliliğini Hatice Hanım’la yapan Cevat Şakir'in üç evliliğinden beş çocuğu oldu. Çocuklarının orta öğrenim çağına gelince, o yıllarda bu kasabada ortaokul bulunmaması sebebiyle ailesini İzmir’e nakletti. Yaşamını yazarlık ve turist rehberliği ile sürdürdü, rehberlik kurslarında da ders verdi. 13 Ekim 1973'te İzmir'de kemik kanserinden vefat etti. Vasiyeti üzerine Bodrum'a gömüldü. Kabri Bodrum-Gümbet'teki Türbe Tepesinde manevi oğlu Şadan Gökovalı ile seçtiği yerde küçük bir müzesi ile birlikte "Halikarnas Balıkçısı Müzesi" adı altında bulunmaktadır.

1926'dan sonra deniz hikâyeleriyle tanındı. Konularını Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi kıyı ve açıklarında gelişen, denize bağlı olaylardan çıkardı. İçinde yaşadığı, en küçük ayrıntılarına kadar bildiği hür ve asi denizi, kaderleri denizin elinde olan balıkçıları, dalgıçları, sünger avcılarını ve gemileri zengin bir terim ve mitologya hazinesinden güçlenerek, denize karşı sonsuz bir hayranlıktan gelen şiirli, yer yer aksayan, ama sürükleyip götüren bir anlatımla hikâye ve romana geçirdi.

Yazı ve düşünceleriyle Azra Erhat gibi döneminin önemli aydınlarını etkilemiş bir kişi olarak, çeşitli dillerden yüz kadar da kitap çevirmiş olan ve kendi eserlerinin sonraki baskıları yapılagelen Halikarnas Balıkçısı'na Kültür Bakanlığınca 1971 Devlet Kültür Armağanı verilmiştir.

Bodrum'da yaşadığı dönemde arkadaşları ile ilk Mavi Yolculuk fikrini ve uygulamasını gerçekleştirmişlerdir. Bu Mavi Yolculuklarda yanlarına aldıkları şeyler: Peynir, su, İstanköy peksimeti, tütün ve rakı idi. Mavi Yolculukta gazete okumaz radyo dinlemezlerdi. Amaç dünyadan kaçmak ve medeniyetten uzak olarak kafayı dinlemektir. Haftalarca denizde kalınır sadece acil ihtiyaçları temin etmek için karaya çıkılırdı. Oysa ki bugün yapılan mavi yolculuklarda her türlü lüks mevcuttur. Bu yolculuklar yazarın edebî eserlerini de büyük oranda etkilemiştir.

Geniş bibliyografyası Yeni Yayınlar dergisinin Ekim 1974 sayısındadır.

Kızı İsmet Kabaağaçlı Noonan, oğulları, Dr. Sina Kabaağaç ve Suat Kabaağaçlı'dır.

Halikarnas Balıkçısı Kitapları - Eserleri

  • Aganta Burina Burinata
  • Mavi Sürgün
  • Anadolu Efsaneleri
  • Anadolu Tanrıları
  • Uluç Reis
  • Turgut Reis
  • Parmak Damgası
  • Ege'den Denize Bırakılmış Bir Çiçek
  • Merhaba Akdeniz
  • Deniz Gurbetçileri
  • Ötelerin Çocukları
  • Merhaba Anadolu
  • Altıncı Kıta Akdeniz
  • Çiçeklerin Düğünü
  • Dalgıçlar
  • Anadolu'nun Sesi
  • Gülen Ada
  • Hey Koca Yurt
  • Gençlik Denizlerinde
  • Arşipel
  • Sonsuzluk Sessiz Büyür
  • İmbat Serinliği
  • Yol Ver Deniz
  • Düşün Yazıları
  • Bulamaç
  • Denizin Çağırışı
  • Ege'den
  • Yaşasın Deniz
  • Alabandada
  • Egenin Dibi

Halikarnas Balıkçısı Alıntıları - Sözleri

  • “Vakit onu yaşatmayı bilmeyenleri öldürür.” (Mavi Sürgün)
  • Kocadağ'ın tavrında ve sesinde, sahip olduğu otomobillerin, mal ve paraların büyük toplamı sırıtıyordu. İnsan onunla görüşürken, bir insanla değil, otomobillerle, mal ve toprakla ve para kasasıyla konuşmakta olduğu sanırdı. (Gülen Ada)
  • “Yaşam öyledir ki; birlikte yaratılan, yaşayan ve büyüyenler birbirlerini seveceklerdir. Çünkü birbirlerini sevmekten başka her ne yaparlarsa, birbirlerinin celladı olarak birbirlerini öldüreceklerdir.” (Ege'den Denize Bırakılmış Bir Çiçek)
  • Demincek dedim a; yalnızlıktan insanın yanına densizin biri gelince; ağaçlar, dağlar, taşlar örtünüp herkesin bildiği ağaç, dağ ve taş olurlar. (Ege'den)
  • ''Ne güzel dünya.! Fakat güzelliğinin derinliğini kim sondalayabilirdi.?'' (Denizin Çağırışı)
  • "Yaşayın arkadaşlar! Biz heheyt! Serdengeçti delikanlı korsanlarız! Ölürsek bile leş gibi ilaç kokan sinameki ve zencefil suları içerek ve kefen gibi ve mıymıntı yatak çarşafları arasında debelenerek değil, bir top aleviyle, bir kılıç şakırtısıyla, Allah diye gülerek çıkarız dünyamızdan!" (Uluç Reis)
  • Herkes kendi vüs’u ve sa’yı kadarınca nasip alır. Eğer senin kabın az su alıyorsa, deryanın ne günahı var? (Mavi Sürgün)
  • “… fenni akım asıl Anadolu’da İyonya’da başladı ve orada durdu.” (Anadolu'nun Sesi)
  • Bugüne dek üzüldüğüm şeyler, üzülmeye değmeyecek şeylermiş. İşimde bir hafiflik, bir kurtuluş duyuyorum... (Gençlik Denizlerinde)
  • Hiç bir şeye kadir değiliz: Hepimiz birbirimize benzeriz. (Altıncı Kıta Akdeniz)
  • “İyi insanlar kırıldıkları zaman sevmeyi bırakmazlar , göstermeyi bırakırlar ..” (Sonsuzluk Sessiz Büyür)
  • Hastalık dediğin, karadan değil, hep denizden seyahat ederdi. (Deniz Gurbetçileri)
  • Hellenistan şehirlerinde Roma işgaline değgin lağım yoktu. Lağım çukurları bile azdı. Herkes işini sokak köşelerinde yapiyordu. Sokrates bile entarimsi "kiton"unu kaldırıyor ve "Keyo" diyerek sokakta yapıyordu, küçüğünü de, büyüğünü de. Bu nedenden, şehirde arasıra veba gibi bulaşıcı hastalıklar nüfusu kırıp geçiriyordu. Hastalığın, kızan Tanrılar tarafından gönderildiği sanılarak Tanrıların gönlünü etmek için insan kurban ediliyordu. (Anadolu'nun Sesi)
  • Sen nereye gidersin? -Bilinmezliklere Gemine bineceklerden ne ücret istersin? -Tamamen kendileri olmalarını. Peki yolcuların kimlerdir? -Her şeylerini bir hiç uğruna feda edenler. (Gülen Ada)
  • "Yahu bu ne biçim dünyadır?" (Aganta Burina Burinata)
  • yemek yer hazmederiz,yedigimiz yemek biz oluruz. (Denizin Çağırışı)
  • “Hayatlarının bir safhasını kapayıp, bir başka safhasını açan insanların kederlenmemeleri imkansızdır. Ekseri denize açılan insanlar, yurtlarını ve sevgilerini karada bıraktıkları için, müteessir olurlar. Korsanların yurtları denizdi.” (Uluç Reis)
  • İnsan ihtiyarlayınca gençlik hatıralarıyla geviş getiriyor. (Uluç Reis)
  • Onda , herkeste arayıp arayıp da pek az bulduğum veya hiç bulamadığım ve yine özleyip durduğum bir şeyin pek çoğu vardı. (Aganta Burina Burinata)
  • Birinci Artemisia, İsa'dan 480 yıl önce, tarihin en önemli deniz savaşına sahne olan Salamis adasında kendi filosuna, hem kraliçe, hem de amiral olarak doğrudan doğruya komuta etti. (Hey Koca Yurt)

Yorum Yaz