diorex

Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi - Osman Turan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi kimin eseri? Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi kitabının yazarı kimdir? Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi konusu ve anafikri nedir? Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi kitabı ne anlatıyor? Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi PDF indirme linki var mı? Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi kitabının yazarı Osman Turan kimdir? İşte Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.08.2022 13:00
Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi - Osman Turan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Osman Turan

Yayın Evi: Ötüken Neşriyat

İSBN: 9789754374605

Sayfa Sayısı: 560

Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Millî, dinî ve insanî ideallere bağlı bir milletin, asırlarca, nasıl bir Cihân hâkimiyeti mefkûresine erişerek yükseldiğini, “Nizâm-ı âlem” dâvâsı ile başka milletlere ne derece adâlet ve nizâm getirdiğini anlatır. Türklerin, tarih boyunca, kıtalara hâkimiyeti malumdur; fakat bu kudretin manevî ve mefkûrevî âmilleri hakkında gerektiği gibi düşünülmemiştir. Bu durum Türk milletini, tarihini ve medeniyetini anlamakta, hatta İslâm ve Hıristiyan dünyalarının tekâmüllerini îzahta zorlanılmasına sebep olur. Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, diğer eserlerinde işlediği ortak hususları ihtiva etmesi ve Türk Tarihinin sisler ardındaki arka planını aksettirmesi bakımından yazarın en önemli eseri kabul edilir.

Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi Alıntıları - Sözleri

  • "Türk dilini öğreniniz! Çünkü onların hâkimiyeti uzun sürecektir."
  • "Türkler barışta melek, savaşta ifrit gibidir."
  • Gerçekten insan madde ve ruhtan mürekkep olduğu, onun saadeti ve medeniyetin de akıbeti bu iki unsur arasındaki muvazeneye bağlı.
  • "Buda dini, insanlara yumuşaklık ve meskenet telkin ettiğinden Türklerin yaşayışlarına ve savaşçı ruhlarına aykırıdır."
  • Tarihini bilmeyen ve şuûrunu taşımayan milletler hâfıza ve idrâklerini kaybetmiş şaşkın kimselere benzer.
  • "Ey oğullarım! Çok savaştım, çok yaşlandım. Gök Tanrıya olan borcumu ödedim."
  • Gerçekten Türkler, başka milletlerden farklı olarak, daha peygambere sahip olmadan, kendi anlayışları ile tek bir Tanrı inancına yükselmişler; milli ve insanı duygularıyla birlikte tarih sahnesine çıkmışlardır.
  • "Türk dilini öğreniniz! Çünkü onların hâkimiyeti uzun sürecektir." (Kâşgari, hadîs)
  • Türkler size dokunmadıkça sizde onlara dokunmayınız.
  • Kaç defa söyledim.Biz bu ülkeleri silah kuvveti ile aldık . Temiz müslümanlarız ve bi'at bilmeyiz . Bu sebeledir, ki Allah hâlis Türkleri aziz kıldı

Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi: Tarihyazımı, ülkelerin kalkınmasına paralel olarak gelişen ve sistemleşen bir süreçtir. Yeryüzünde gelişmişlik iddiasında bulunan ülkeler ve toplumlar, iddialarını tarih ilmini kullanarak meşru kılarlar. Yazılan tarihlerin “gerçekte ne oldu?” sorusuyla ilişkisi bu noktada önem arz etmez. Gerekçesi ise yazılmak istenen tarihin bilimsel olarak ifade edilmesi değil, toplumsal tarih bilincinin, hedeflenen güce zihnen hizmet etmesini sağlamaktır. Genellikle “kim olduğunu hatırla, özüne dön, küllerinden yeniden doğ!” gibi tetikleyici ifadelerle desteklenen hâlihazırdaki geçmiş bilgisi, toplumda coşku meydana getirdiği gibi karmaşaya da yol açabilir. Tarihi sürece baktığımızda, bu tarz geçmişi canlandırma faaliyetlerinin iki şekilde meydana geldiğini görüyoruz. Birincisi, geçmişin büyülü hikâyelerle destanlaşarak nostalji malzemesine dönüştürülmesi… İkincisi ise geçmişi ideolojik saiklerle sistemleştirip dar alana sıkıştırmak olarak ifade edilebilir. Değişen zaman ve zemin kıskacında insan da büyük bir dönüşüme tabi olduğundan, tarihe bakış açısı farketmeksizin sözkonusu iki bakış açısına göre ne insan ne de toplum ortak bilince erişemez. Bu sebeple tarihi övgü-sövgü ve meşruluk devşirme zemininden çıkartmak gerekir. Aksi halde çatışma hali süreklilik kazanır. Geçmişin bilgisi, geçmişte kim olduğumuzu hatırlamaya yarayan bilgi türü olarak kabul edilirse her şey yerli yerine oturacaktır. Türklerin, tarihi süreçteki konumuna rağmen ortaya koymuş oldukları tarihyazımının yetersizliği ortadadır. Osman Turan, tarihi hazineyi bir kültür ve şuur kaynağı olarak görerek, faydalanılmadığı takdirde tıpkı toprak altında kalan değerli madenler gibi manasız olacağını ifade ediyor. Millî tarihin siyasî, içtimaî, iktisadî, dinî, hukukî, kültürel, edebî ve sanat kısımları üzerine ciddi ve nitelikli eserlerin ya çok az veya hiç olmadığını dile getirerek eserin çıkış noktasına göndermede bulunan Turan, kitabının yadırganabileceğini anlayışla karşılayacağını belirtir. İzlenen yol ve varılacak nokta için Osman Turan şöyle diyor: “Türk milletinin millî, İslâmî ve insanî mefkûrelerini, cemiyet ve dünya nizâmı dâvalarını ve bunlarla ilgili meseleleri tetkik eder, bunların millî tarihin azameti ve yükselişinde birinci derecede âmil olduğunu izah ederken, bu suretle, şüphesiz, büyük bir tarihi anlamak ve ilmî bir ihtiyacı karşılamak istiyoruz.” Yazar niyetinin, Türklerin siyasî düşünce ve inançlarını ve bunları temel olarak temsil eden Kağan, Sultan ve beylerin irade ve duygularını ve nihayet halkın psikolojisini yansıtan kaynakların özelliklerine dikkat çekmek olduğunu vurguluyor. Böylece tarihi kaynaklar yanında dinî inanışlar, destan ve efsâneler, şamanların kehânetleri, evliya menkıbeleri ve başta Hazreti Peygamberin Türklere dair hadîsleri, Müslüman büyüklerinin kerametleri, astrolojik işaretler, hakanlara ve din adamlarına ait yaygın rüyalar ve tâbirleri, atasözleri ve bir takım kelimeleri de aynı ciddiyetle ele alıp değerlendirmekten söz ediyor. Tarihçiler açısından yukarıda bahsedilen unsurları geri plana atmak, tarihi geniş anlamda ve özellikle psikolojik etkileriyle değerlendirmenin önünü tıkar. Tarihi meydana getiren etkilerin çeşitliliğini düşündüğümüzde yalnızca bilimsel kaynaklar üzerinden büyük resmi anlamlandıramayız. Her ne kadar zorlu olsa da imkânlar dâhilinde tüm etkileri değerlendirmek zorundayız. Bu sebeple Osman Turan, tarihçi için bir hadîs-i şeriflerin sahih veya zayıf olmasından daha çok onun toplumsal psikolojide ve yaşanan hadiseler üzerinde oynadığı rolü de hesaba katmak zorunda olduğunu söyler. Nereden geldik ve şuan neredeyiz sorularının sistemli bir cevabını bulabileceğimiz eserde karşılaşacağımız başlıklar yeterince doyurucu. Birinci bölümde, “Türk Tarihine Giriş” başlığıyla Türk ismine, ana-yurduna, ırkî hususiyetlerine ve tarih sahnesine çıkışlarına dair kapsamlı bir tanım yapılıyor. İkinci bölümde, “İslâm’dan Önce Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi” başlığıyla destanlardan yola çıkılarak toplumsal yansımalarına, vatan-millet anlayışlarına, ilahi kökenine ve kaynaklarına yönelik çözümlemeler yer alıyor. Üçüncü bölümde, “Türk-İslâm Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi” başlığıyla İslam ve Türkler, bölgedeki yerleşim faaliyetleri ile Türklerin İslâmlaşmasına zemin hazırlayan ve bunu kolaylaştıran sebeplere değinerek, İslâmiyetin milli din olması ve bunun ilk örneklerine dair tespitleri ortaya konuyor. Dördüncü bölümde, “Osmanlılarda Cihân Hâkimiyeti” bahsi açılarak Anadolu’da meydana gelen değişimin ana unsuru olan Müslüman Türklerin, Osmanlılarla yeniden canlanması ve İstanbul üzerinden inşâ edilen yeni bir mefkûrenin çıkış noktalarına bakılıyor. Beşinci bölümde, “Türk Tarihinde İnsanlık İdeali” başlığıyla Türklere dair yapılan haksız isnatlarla birlikte gayri-müslimlerin aksi yöndeki müspet düşünceleri zikredilerek, Selçuklu sultanlarının Hristiyanlarla olan ilişkilerine dair bilgilerle, ilişkilerin nasıl olduğuna açıklık kazandırılıyor. Altıncı ve son bölümde, “Osmanlı Azametinin Duraklaması” başlığı altında duraklamanın başlangıcında mevcut olan durumu, çözülmenin nasıl geliştiği, cihân hâkimiyetinden maneviyat bozukluğuna ve yenileşme hareketlerinin işleyişi inceleniyor. Türklerin tarih sahnesine çıktığı zamandan günümüze kadar gelişimi, tespit edilen tüm verilerden yola çıkılarak kaleme alınan Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, son tahlilde Türk-İslam toplumunun yitirmiş olduğu tarihi hafızayı yeniden canlandırmayı ve bir başka açıdan Türk-İslam tarihinin felsefesini amaçlıyor. (Orhun)

''Lider olacak millet kendine güvenecek, Kendine güvenecek millet tarihini bilecek, Zaafının ve kuvvetinin kaynağını bilecek İmanını bilecek, İslam'ın bekasına iman edecek'' Bu cihetle okunması elzemdir... (Furkan)

Türk Cihan Hakimiyeti Mefrükeri Tarihi Osman Turan,Türklerin 2500 yıllık zaman dilimindeki devlet kurup ülkeler feht etme mücadelesini dünyaya hakim olma düşüncesi temeli üzerinden ele alıyor. Hep tartışılan, bence gereksiz bir konu olan, Türk müsün Müslüman mı? Veya Türklük mü önce gelmeli İslam mi? Sorularına Osman Turan, en güzel cevabı veriyor, "Türklük ve İslam zat ve sıfatça öyle bir kaynaşmıştır ki İslam, Türklerin milli dini mahiyetini kazanmış bu iki unsuru birbirinden ayırmak mümkün olmamıştır." Bu ifadenin üzerine artık başka bir tartışma yapılmamalı. Hak ve Son din olan İslamın 1450 yıllık tarihinde bin yıla Türklerin damga vurduğu gerçeğini kabul edince bu tartışmaların da kendiliğinden son bulması gerekir. Keza bulmuyorsa bu tartışmaları yapanlar art niyete sahip kişilerdir. Neden tarih bilmeliyiz? Tarih sırf bir kahramanlık dizgisi midir? Osman Turan farkıyla bu sorulara da cevap buluyoruz. Osman Turan, millet ve insanların sahip oldukları tarih şuuru üzerine geleceklerini inşa edebildiğini söylüyor. Yani tarihi, bir binanın temeli olarak görürsek geleceği onun üzerine inşa ettiğimiz bir bina olarak değerlendirebiliriz. Temel çürük olduğunda bina da doğal olarak çürük olur. Buradan hareketle tarihi, salt birer kahramanlık hadiseleri olarak değil geleceğimizi aydınlatan ışığın kaynağı olarak görmek daha doğru olacaktır. İslam'da asıl olan takva sahibi olmak ise Türkler, bin yıldır İslam'a ettikleri hizmet ile bu takvayı gerçekleştirmiştir. Böyle bir durumda, bunu ifade etmek milliyetçilikten ziyade bir millete hakkını iade etmektir. Biz ise bugün bu hakkı iade etmek isteyenleri suçlayarak bir yere varacağımızı sanıyoruz. Türklüğü, ırkçılık görmek isteyenler elbetteki bin yılda meydana gelen Türk -İslam kaynaşmasını açıklayamaz. Şayet İstanbul'u Türk-Müslüman Fatih yerine Araplar alsaydı ortaya çıkacak tablo Kutsal -Mübarek Arap ırkı cennetle mücadelenen millet diye tüm dünyaya yaygara yaparlardı. İş Türk Milletine gelince ne oluyorsa Peygamber Efendimizin "ne güzel komutan ve ne güzel ordu" diye tarif ettiği Türk ordusunu sevmek övmek faşistlik ve ırkçılık oluyor. Bunu da Arapsever Müslüman halkımız ve onların ne iduğû Belirsiz ilahiyatçıları yapıyor. Postmodernizm ile birlikte dünyanın küresel bir köy olduğu ve ulusal değer ve sınırların ortadan kalktığını söyleyenler aslında dünyayı kulağa hoş gelen bir kavram eşliğinde küresel sömürü sistemine uygun hale getirmek veya bû sistemi daha da yaygınlaştırmak istemektedir. Osman Turan'ın, "Tarih" kavramına yüklediği anlam gelecek arayışında tarih şuurunun asla vazgeçilmez olduğudur. Tüm postmodernizm söylemlerine karşı Türklük milli değerleriyle varlığını devam ettirecektir. OSMAN Turan'ı milliyetçi öğelere çok fazla yer vermekle suçlayacak olanlar olabilir.ancak bu kişilerin dikkatlerinden kaçırmamaları gereken nokta kitaptaki milliyetçi düşünceler işkembeyi kübradan atılan sözler olmayıp Arap, Fars ve Avrupalı kaynaklarda geçen ifade ve yaklaşımlardır. Bugün hangi kaynağı açarsanız açın Türklerin yönetme yetkisini inandıkları Göktanrıdan aldıklarını ve gökte bir tanrı varsa yerde de onun temsilcisi bir hükümdar olmalı anlayışınà sahip oldukları için dünyanın önemli çoğrafyalarında büyük devletler kurduklarını görürüz. Bunu gerçeği ifade etmek ise milliyetçilikten ziyade bir hakkın teslimidir. Osman Turan kitapta kaba bir ifadeyle Türklerin güle oynaya bazı durumlarda siyasi konjonktür sebebiyle İslam'a geçtiğini söylüyor. Türklerin güle oynaya İslam'a geçmesi 900'lü yıllarda oluyor. Keza 870'li yıllarda Mısırda yöneticisi Türk, halkı Arap Tolunoğlu Devleti, bir süre sonra ise yine yöneticisi Türk halkı Arap olan İhşidiler Devleti kuruluyor.sonrasında ise 922'de İtil Bulgarları, 945 yılında Karahanlılar İslam'a geçiyor. Selçuklu Türkleri ise 960 yılı civarı müslüman oluyor. Bunlar hep güle oynaya ve siyasi olarak güçlü çıkmak için müslüman oluyor. Bunların müslüman oluşunu 695 ile 715 yılları arasında Horasan'da Emevi Valiliği yapan Kuteybe Bin Müslim'in katliamları ile halkı müslüman yapmasıyla karıştırmamak gerekir. Keza yukarıda yazdıklarım Kuteybe'den 200 yüz yıl sonra ve gerçekten gönüllü kitleler halinde gerçekleşiyor. Kuteybe'nin ise kılıç zoruyla yaptığı Müslümanlık daha sonra Emevilerin sonunu getirecek Abbasi İhtilali ile sonuçlanıyor. Bu sebeple Osman Turan, Türklerin Müslüman oluşunu 900'lü yıllardan itibaren gönüllülük esasına göre gerçekleştiğini söyler. Mekanı cennet olsun Atatürk'ün neden Türk Tarih Kurumunu kurdurarak Osmanlı Devleti öncesi Türk Tarihinin araştırılmasını istemesine daha net anlıyorum. Keza Türkler, insani yaklaşımları yaklaşımları ile medeniyet tarihinde önemli etkiler bırakmış bir millet. Buna rağmen hala Türk Tarihinin başlangıcı olarak Osmanlı Devletinin kuruluşunu veya İslamiyetin doğuşunu baz alan,kabul eden insanlar akademik çalışmalar ve bu konuda açıklamaları olan siyasiler var. Gerçekten Türk Tarihi ancak bir bütün olarak değerlendirildiğinde anlamlı ve bütün yönleriyle ortaya çıkıyor. Mete Hanın kullandığı, Bumin Kağan ve Bilge Kağanın kullandığı hitabet sözlerini Yavuz Sultân Selim, Kanuni Sultân Süleyman ve başka Padişahların da kullandığını görüyoruz. Bunun içindir ki tarihimiz ancak bir bütün olarak kabul edildiğinde anlamlı ve güçlüdür. Osman Turan da bu kitapta tam da bu güçlü bütünlük ilişkisine vurgu yapıyor. Türk Cihan Hakimiyeti Mefküresi Tarihi, Hunların kurulduğu Milattan önce 220'li yıllardan 1850'li yıllara kadar ki dönemde Türklerin kurduğu devletleri ele alır. Onların cihan hakimiyetini inceler. Hunlarla başlayan kitap II.Mahmut dönemi ile biter. Osman Turan'ın bu kitabı, Pasifikten Akdeniz'é 2000 Yıllık Türk Tarihi ve İslam Devlet ve Ulusları Tarihi gibi en az 1500- 2000 yıllık bir tarihi inceleyen kitaplara göre çok çok ileri bir konumda diyebilirim. O iki kitapta bazı bölümler iyi iken bir çok bölümler yanlış ve eksik bilgilerle dolu idi. Osman Turan ise kitabı oluştururken Arap, Fars, Bizans, Süryani ve Ermeni kaynaklarından fazla fazla yararlanmış. Bu da kitaptaki bilgilerin güvenilirliğini artırıyor sağlamlığını güçlendiriyor. (Mustafa BAKIRHAN)

Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi PDF indirme linki var mı?

Osman Turan - Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Osman Turan Kimdir?

1914 yılında doğdu. Trabzon'un Çaykara kazasının Soğanlı Köyünde Kurunoğulları adı ile anılan bir aileden gelmektedir. Babası, Birinci Dünya Savaşı'na katılarak Kafkas Cephesi'nde şehid düşen Hasan Ağa'dır. Osman Turan; ilk mektebi Çaykara'da, liseyi Trabzon ve Ankara'da bitirdi. 1940 senesinde Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nden mezun oldu. Oniki Hayvanlı Türk Takvimi adlı teziyle doktorluk payesini aldı. Doktora jürisinin reisi Ord. Prof. Dr. Fuad Köprülü idi. 1944'de doçent oldu ve Türk-İslâm Tarihi dersleri okutmaya başladı. 1948-1950 yılları arasında Londra ve Paris'te araştırmalarda bulundu. 1951'de profesörlüğe yükseldi. 1954 senesinde Demokrat Parti Trabzon listesinden milletvekili seçildi ve 27 Mayıs 1960'a kadar bu vazifede kaldı. Yassıada'da 17 ay hapis yattı. 1964'te Adalet Partisi Umum Reis Muavini seçilen ve 1965'te tekrar Trabzon'dan mebus olan Turan, 1969'da siyasetten tamamen çekildi. 1972 yılında da profesörlükten emekli olan Osman Turan 17 Ocak 1978 tarihinde vefat etti. Prof. Dr. Osman Turan Sultan II. Abdülhamid'in torunu Nemika Sultan'ın kızı Satıa Hanımsultan (1927-2003) ile evliydi.

Yakınları tarafından "Ciddi ilim adamı formasyonu, sağlam karakteri, yüksek medeni cesareti, doğrulu ve tok sözlülüğü, çok geniş fikri ihata kabiliyeti, Türklükle ilgili geniş ve sağlam bilgisi, muktedir kalemi ile tanınmış bir ilim adamı" olarak tarif edilen Turan; İngilizce, Fransızca, Arapça ve Farsça biliyordu.Türk Ocakları Genel Merkezi'nin Ankara'ya nakli üzerine 1959'da yapılan kurultayda umum reis seçildi. Türk Yurdu Mecmuası'nı yepyeni bir muhteva ve ruhla çıkararak Türkiye'nin popüler okunan fikir dergisi haline getirdi. Yassıada'ya sevkedilince bir süre Türk Ocakları'ndan ayrı kaldı.

Dünya çapında bir "Selçuklu Tarihi mütehassısı" olan Osman Turan'a, Kadir Mısıroğlu, Doğru Türkçe Rehberi isimli eserini "İşbu eser; doğru Türkçe'nin yılmaz müdafii büyük vatansever ve değerli alim Prof. Dr. Osman Turan merhumun necib hatırasına cenab-ı Hakk'ın vasi rahmetine nailiyyeti niyazıyla" sözleri ile ithaf etmiştir.

Osman Turan Kitapları - Eserleri

  • Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi
  • Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti
  • Selçuklular Zamanında Türkiye
  • Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları
  • Türkiye'de Manevi Buhran
  • Selçuklular ve İslamiyet
  • Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi
  • Kunlar ve Eski Türkler
  • Oniki Hayvanlı Türk Takvimi
  • Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar Metin, Tercüme ve Araştırmalar
  • Makaleler
  • İstanbul'un Fethinden Önce Yazılmış Tarihi Takvimler
  • Kızıl Tehlike
  • Türkiye'de Manevi Buhran
  • Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi
  • Selçuklular Zamanında Türkiye
  • Türkler Anadoluda
  • Makaleler 2
  • Tarihi Akışı İçinde Din ve Medeniyet
  • Yeni İstanbul Yazıları
  • Türkiye'de Komünizmin Kaynakları
  • Vatanda Gurbet
  • Türkiye'de Komünizmin Kaynakları
  • Makaleler 1
  • Gafletten Uyanalım
  • Makaleler
  • Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi

Osman Turan Alıntıları - Sözleri

  • Türklere aid milli ve İslâmi bütün değerler tasfiye edilse idi bu, Avrupalılaşıyor zannı ile milletin tarihe karışması demekti. Zira ne Türk milletini milli ve islâmî vasıflardan ayırmak, ne dinsiz bırakmak ve ne de onu dağılmaksızın Hıristiyan yapmak kabildi. Gerçekten böyle bir Avrupalılaşmak için başka bir şık da bahis mevzuu değildi. Bu gidiş bizi Şarkın efendiliğinden uzaklaşıp Garbın kapılarında medeniyet dilenciliğine ve bizzat Avrupa'nın istihzasına düşürüyordu. (Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları)
  • Gerçekten Türkler, başka milletlerden farklı olarak, daha peygambere sahip olmadan, kendi anlayışları ile tek bir Tanrı inancına yükselmişler; milli ve insanı duygularıyla birlikte tarih sahnesine çıkmışlardır. (Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi)
  • Malazgirt Zaferi yersiz ve yurtsuz kalan Türk muhacirlerine Anadolu'da ebedi bir vatan hazırladı. Selçuklular bu kahir zaferleri ile ve bir millet halinde bu ülkede yerleştileri halde Bizanslılar Haçlı seferlerinin Türklere verdiği sarsıntı dolayısıyla uzun bir devir Anadolu'yu kurtaracaklarını umuyorlardı. Bu ümit ve inanç II.Kılıç Arslan'ın 1176 yılında Myriokephalon'da imparator Manuel Komnenos'a karşı kazandığı büyük zafere kadar devam etmiş, Bizanslılar bu ikinci bozgundan sonra hayalleri tamamıyla yıkılmış ve Anadolu'ya ebediyen veda etmişlerdi. (Selçuklular Zamanında Türkiye)
  • Ey Türk milleti, titre ve kendine dön! Bilge Han (Türkiye'de Manevi Buhran)
  • Fakat daima bir Türk'ü tepeleyen bir Türk bulunur. (Selçuklular ve İslamiyet)
  • En büyük katliam Sultân Sancar'ın payitahtı Merv'de oldu. Ova insan cesetlerinden tepe haline geldi. Toprak kan rengine boyandı. Kale ve Hisarı yerle bir ettiler. Camileri yaktılar. Hazine bulmak maksadıyla mezarları ve Sultân Sancar'ın mezarını açtılar. Cuveyni'ye göre ölü miktarı 1 milyon 300 bin kişiye yükselmişti. İbnül Esir'e göre ölü sayısı 700 bindir. Subki bir günde şehit edilenlerin sayısını 700 bin diye yazar. (Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti)
  • İhtimal ki, bu Oniki hayvan Türklerin Oniki boy teşkilâtına mensup oldukları bir devrin totemik bir hatırasıdır. (Oniki Hayvanlı Türk Takvimi)
  • Tarih, hâdiseleri ancak zaman ve mekân içinde tespit ettikten sonra kendisine mal edebilir. (Oniki Hayvanlı Türk Takvimi)
  • "Türk dilini öğreniniz! Çünkü onların hâkimiyeti uzun sürecektir." (Kâşgari, hadîs) (Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi)
  • Türkiye'de yeni nesillerin, Avrupalı olmak hevesi ile milli kültür kaynaklarından uzaklaşmasına vesile olmakla kalmamış tarih şuuru ve milli mefkureyi de köklerinden sarmıştır. (Kunlar ve Eski Türkler)
  • Türkler Anadolu'ya geldikleri zaman, bir asırdan beri, İslam dinini kabul etmiş bulunmakla beraber, göçebe hayatın icabı, henüz sathi bir şekilde İslamlaşmış ve İslam cilası altında eski Şamani ve inanışları yaşamıştır. Baba İshak, Barak Baba, Sarı Saltuk, ve sair Türkmen babaları bir müslüman şeyhi kadar eski Türk şaman (kam)larının da bir devamı idiler. Bu sebeple Şamanilik müslüman Türk tarikatlerine tesir etmiş; ayinlerine girmiş, raks ve müzik de dini bir vecd unsuru haline gelmiş ve Müslüman alimlerinin mücadeleleri bu unsurları bertaraf edemememiştir. (Selçuklular ve İslamiyet)
  • Süçü: Gök-Türkler, Uygurlar ve Ortaçağ Türkleri'nde şerbet ve tatlı veya hafif şarap hakkında kullanılan bu kelime süçük, süçiğ, süçi, süçü şekillerinde kullanılan bu içkiyi Bulgarlar baldan yapıyorlardı. (Kunlar ve Eski Türkler)
  • Bir rivayete göre İmâm-ı A'zam Hacda dua ederken hatiften gelen bir ses onu "Kılıç Türklerin elinde bulundukça senin mezhebine zevâl yoktur" müjdesi ile tebşir etmişti. (Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları)
  • Tarih şeklî ve mutlak taklit esasına dayanmış bir kültür ve cemiyetin hayatiyet gösterdiğine dair bir misâl kaydetmemiştir. (Türkiye'de Manevi Buhran)
  • Gerçekten insan madde ve ruhtan mürekkep olduğu, onun saadeti ve medeniyetin de akıbeti bu iki unsur arasındaki muvazeneye bağlı. (Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi)
  • Kendime bir köşk yapıp da yanında bir câmi inşaa etmezsem Allah'tan utanırım. Tuğrul Bey (Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti)
  • "... asırlar da geçse Komünist idareler zulüm yapmaktan ve yıkılmaktan kurtulamazlar." (Türkiye'de Manevi Buhran)
  • Filhakika Or hon'dan beri, elimizde bulunan vesîkaların tarih zabıtlarında oniki hayvan takvimile birlikte kullanılan yıl ve aylar bu aylardır. Bahsettiğimiz Türk ayları şunlardır: Aramay, ikindi ay, üçüncü ay, törtinç ay, beşinç ay, altınç ay, yi tinç ay, sekizinç ay, tokusınç ay, onınç ay, bir yiğirminç (yirmiye bir, yani on birinci) ay, çakşaput" ay. (Oniki Hayvanlı Türk Takvimi)
  • Millî mukadderat üzerinde bu kadar büyük âmil olan üniversitelerimizin memleketin hal ve istikbaldeki ihtiyaç ve gayelerine cevap verecek bir sevi¬yeye erişebilmeleri ve diğer devlet makamlarına nazaran mânen daha büyük bir mevki olan kürsülerin ilim, ahlâk ve ideal bakımından daha kıymetli insanlarla doldurulması, şüphesiz, başta gelen millî bir müdafaa meselesi olmak icap eder. (Gafletten Uyanalım)
  • (Az zaman içinde çok iş etmiş ve gölgesi dünyayı tutmuştu. Asrının güneşi idi. Nitekim ikindi (asr) vakti de güneşin gölgesi uzun ve zamanı kısa sürer.) İbn Kemal (Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları)

Yorum Yaz