diorex

Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 - Berna Moran Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 kimin eseri? Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 kitabının yazarı kimdir? Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 konusu ve anafikri nedir? Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 kitabı ne anlatıyor? Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 PDF indirme linki var mı? Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 kitabının yazarı Berna Moran kimdir? İşte Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 07.07.2022 17:00
Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 - Berna Moran Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Berna Moran

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789754704020

Sayfa Sayısı: 138

Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Üçüncü ve son cildini elinizde tuttuğunuz "Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış", Türkçe edebiyat eleştirisi geleneğinin en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, eserini geçen yıl aramızdan ayrılmadan kısa süre önce tamamlamayı başardı. "Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış"ın ilk cildinde yazar, 1950'lere kadarki Türk romanının ana sorunsalının Batılılaşma olduğunu ve bu sorunsalın romanımızın kurgusunu, temalarını, tiplerini nasıl büyük ölçüde etkilediğini göstermişti.

İkinci ciltte, 1950-75 arasında yazılmış onbeş eseri inceleyen yazar, bu dönemde Batılılaşmanın yerini toplumsal yapıdan kaynaklanan yeni sorunsalların aldığını ortaya koydu. Üçüncü ciltte Moran, 12 Mart ve 12 Eylül romanlarını yine toplumsal bir sorunsal çerçevesinde inceledikten sonra, 1980 sonrası Türk romanında yeni anlatı arayışlarını, 'fantastik'e 'polisiye'ye, 'büyülü gerçekçilik'e, 'üst kurmaca'ya dönük yeni eğilimleri sergiliyor.

Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 Alıntıları - Sözleri

  • (...) romanları postmodernist ögeler taşıyan Oğuz Atay döneminin ilerisinde bir sanatçıydı ve bundan ötürü romanları 1970'lerin gerçekçi ve toplumcu yapıtlar bekleyen, karmaşık biçim oyunlarına kuşkuyla bakan okurunca pek anlaşılmadı. Diyebiliriz ki Oğuz Atay 1980 döneminin habercisiydi.
  • İnce Memet gerçek dünyayı değil, insanların özlemlerine karşılık veren, kötülüklerin cezalandırıldığı, yoksulların bolluğa kavuştuğu ideal bir dünyayı dile getirir. Öyküye şekil veren gerçeklik değil, daha önce yazılmış, sanatsal bir düzenleme sergileyen anlatı formlarıdır. Zaten yazınsal şekil (biçim, form) yaşamda bulunmaz, yazınsal gelenektir onun kaynağı.
  • Firdevsler, Menekşeler, Gülşahlar erkeği için her fedakarlığı yapmak gerektiğine ve bunun erkeğin doğal hakkı olduğuna inanan cahil lumpen kadınlar. Ne ki aydınlar, hatta solcu aydınlar katında da erkek, karısına az çok aynı gözle bakmıyor mu?
  • Bir Düğün Gecesi 1970'li yıllardaki Türk toplumunun genel bir tablosunu sunan, o dönemi ilerici ve gerici tipleri ile yansıtan ve bundan ötürü bir yönüyle panoramik bir roman. Ama aynı zamanda birkaç aydının birey olarak iç dünyalarında yaşadıkları sarsıntının anlamını irdeleyen ve bundan ötürü başka bir yönüyle de dramatik bir roman.
  • ...Çünkü "Kendileri olamayan bütün kavimler , bir ötekini taklit eden bütün uygarlıklar , başkalarının hikâyeleriyle mutlu olabilen bütün milletler yıkılmaya, yok olmaya, unutulmaya" mahkûmdurlar diye düşünürmüş şehzade.
  • Kadının cinsel bir nesne olarak algılandığı ataerkil bir toplumda devrimci kadının suçu ikiye katlanıyor. Çünkü onun böyle bir işe soyunması ,erkeklerle bir arada harekete katılması ,polisin gözünde onun yalnız siyasi bakımdan değil, ahlaksal bakımdan da suçlu yapıyor.
  • Şafak çözümleme değil bir sergileme romanıdır, yani belli bir dönemde toplumu oluşturan kesimlerden kişilerin durumunu, ilişkilerini yansıtır.
  • 'Olağandışı' ile 'garip'in arasına 'fantastik'i koyar Todorov. Fantastik anlatının kahramanı da okuru da sahnelenen fan­tastik olayların doğaüstüyle mi, yoksa doğa yasalarıyla mı açıklanabileceğini kestiremez bir türlü ve sonuna kadar kararsızlık içinde kalır. 'Fantastik'in özelliği bu kararsızlık hali­dir.
  • Anadolu romanında, sömürülen köylünün yerini 12 Mart öncesinde Türkiye halkı ; sömüren toprak ağası yerini de kapitalist burjuva sınıfı alır.
  • ...yanlış çalan saate inanmak istesen de batan günle doğan günün sırasını tersine çeviremezsin.
  • Biz burda sefilleri oynamağa özenmiyoruz senin gibi. Acıyı, zoru, açlığı falan bebeklikten biliriz.
  • Kadının cinsel bir nesne olarak algılandığı ataerkil bir toplumda devrimci kadının suçu ikiye katlanıyor, çünkü onun böyle bir işe soyunması, erkeklerle bir arada harkete katılması, polisin gözünde onu yalnız siyasal bakımdan değil ahlaksal bakımdan da suçlu kılar.
  • İşte bizleri zayıfatan bu. İçinden gelmediğimiz bir sınıfa, farketmeden özenmek.
  • "Yalnızlığı göğüslemek herkesin kolay başarabileceği bir iş değil."
  • "Arayan sonunda Tanrı'yı kalbinde bulur."

Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 İncelemesi - Şahsi Yorumlar

12 Mart'tan 12 Eylüle : Gerçeklik ve Gerçeklikten Kaçış: Berna Moran'ın Türk romanı eleştirilerinde üçüncü ve son durağı da tamamladım. Böylece 1990'lara kadar geldim. Bu kitap ilk ikisine göre daha kısaydı. Eleştirmenin daha geniş tutma, daha fazla eser inceleme planı varmış ama kendisinin de ön sözde belirttiği gibi sağlığı izin vermemiş. Bu cildi yazarken oldukça hastaymış, yayımlandığını bile göremeden 1994 yılında ne yazık ki aramızdan ayrılmış. Kitabı Sevgili Berna Moran'ın tamamlamadığı belli oluyordu. Diğer iki ciltte gördüğüm o muhteşem sonuç kısmı yoktu ve bitişte bir eksiklik hissi vardı. Bunlara rağmen güzel bir tecrübe yaşadım yine. İlk ciltte Batılılaşma teması, ikinci ciltte sınıflaşma ve başkaldırı temasıyla ele alınmıştı romanlar. Bu son ciltte ise 12 Mart ve 12 Eylül dönemleriyle şekillenen edebiyatımızda "gerçeklik" ve "gerçeklikten kaçış" temalarıyla ele alınmış romanları gördüm. Ayrıntı olarak eleştirilen romanlar şunlar: Şafak-Sevgi Soysal Bir Düğün Gecesi-Adalet Ağaoğlu Arzu Sapağında İnecek Var- Nazlı Eray Sevgili Arsız Ölüm- Latife Tekin Kara Kitap- Orhan Pamuk Bir Cinayetin Romanı- Pınar Kür Kılavuz- Bilge Karasu Ayrıca ayrıntılı olmasa da incelemeler bağlamında bu romanlarla ilintili olarak Kırk Yedililer(Füruzan), Yaralısın(Erdal Öz), Bir Avuç Gökyüzü (Çetin Altan), Çengi (Ahmet Mithat Efendi) Gulyabani (Hüseyin Rahmi Gürpınar) ,Matmazel Noralya'nın Koltuğu(Peyami Safa) gibi kimi romanlara da değilmişti. Roman incelemelerinden önce önce 12 Mart Dönemi'ni hazırlayan etmenler, oluşumlar, 1980 Darbesi ve sonrası konuyu dağıtmadan edebiyat ile iliskili olarak çok güzel açıklanmıştı. Eleştirmene göre 12 Mart Dönemi yapıtları temelde aynı sorunları paylaştığı için Anadolu romanları çizgisindedir. Köylünün sorunları kente taşmıştır artık. Yalnız Anadolu romanlarındaki kurgusal ve ideal ortam, mücadele yoktur. Çünkü 12 Mart romanları "yenilgiden" sonrasıdır. Amaç artık salt gerçeği anlatmaktır. Hapishaneleriyle, işkenceleriyle, zorbalıklarıyla sarsıcı olan, halkın tanımadığı ya da tanımak istemediği çıplak gerçekleri... Roman kisileri de genellikle edilgen, zoru tanımış, çaresiz bırakılmış kişilerdir. Olaylara yön veren karşı güçtür. Moran'a göre estetik ikinci plandadır bu dönemde ve halk bu romanları daha çok tarihi ve sosyolojik değerleri için okur. 12 Eylülden sonra toplumsal hayatta sarsıntılar olur. Aydınlar susturulur, toplum depolitize edilir. Devletin yaşamdan beklentileri çok farklı olan yeni bir tip insan yetiştirmeye çalıştığı görülür. Moran, bu kısımda "erdem" kavramının değiştiğine de parmak basar. Bireyin çıkarını savunan faydacı bir yaşam felsefesi ortaya çıkar. Bu sarsıntılardan sonra Türk romanında da radikal değişmeler görülür. Yazarlar toplumsal sorunlardan ve gerçeklerden uzaklaşırlar. Moran'a göre bu durum yazarların apolitik oluşundan değil toplumsal konularda yazmanın yersiz olduğuna inanmalarından. Böylece 80'li yıllarda yenilikçi bir arayış görülür. Yazarların içine düştüğü bu boşlukta "postmodernizm" bir çıkış yolu gibidir. Fakat elestirmene göre postmodernizm kaypak ve tartışmalı bir tabirdir. Ona göre bu çıkış yolu "gerçeklerden kaçış" tır. BENDE KALANLAR: Roman etkilerine geçmeden önce yazarın konu bağlamlarında değindiği Yapısalcı Dil Kuramı'ndan ve Todorov'un fantastik tanımından çok etkilendiğimi belirtmeliyim. Ayrıca eleştirmenin Hans-Robert Jaussun'un kitabından hareketle romanları; yazıldığı dönemden önceki zamanın ihtiyaçlarını karşılayan romanlar, yazıldığı dönemin ihtiyaçlarını karşılayan romanlar, yazıldığı dönemden ilerisinin ihtiyaçlarını karşılayan romanlar diye sınıflandırdığı kısım epey ufuk açıcıydı. Örneğin: Moran'a göre Reşat Nuri, çağının ihtiyaçlarını karşıladığı için Oğuz Atay çağından ilerisinin ihtiyaçlarını karşıladığı için çok okunan yazarlar. ŞAFAK: Hem devrimcilerle egemen güçlerin çatıştığı hem Oya ile Mustafa'nın kendi devrimci kimlikleri ve küçük burjuva kimlikleriyle çatıştığı "bir gece" nin romanı. Bir açılıp bir kapanan "kapı" motifine hiç mi hiç dikkat etmemişim. Hem devrimci hem kadın olmanın iki kat suç olduğunu hatırlıyordum da Polis Zekai'nin Oya'ya ilk sorusunun "evli ve çocuklu bir kadın olarak alemin herifleriyle içmesini" nasıl açıklayacağını sorduğu yerde Oya'nın " Bana yöneltilen suç orospuluk mu?" diye soruşunu unutmuşum. BİR DÜĞÜN GECESİ: Halide Edip'in Sinekli Bakkal'da Rabia'yı konak konak gezdirerek bir İstanbul panaroması çıkarmaya çalışması gibi Adalet Ağaoğlu'nun da bir düğüne çeşitli insanları toplayarak bir Türkiye panaroması çıkarmaya çalıştığını, başarılı da olduğunu belirtiyor eleştirmen. Meğer o unutulmaz anlatımın adı da "bağımsız iç konuşma tekniği" imiş. Bir de "İntihar etmeyeceksek içelim bari" diyen Tezel'i hatırlamak vardı. ARZU SAPAĞINDA İNECEK VAR'ı okumadım ama Nazlı Eray'ın Türkiye'de fantastik romanı nasıl sırtladığını biliyordum. Bu romanda Nazlı Eray, Semra Özal ve Kraliçe Antoinetti bir barda Fransız Devrimi'nin gerçekleştiren adamlardan birkaçı ile buluşuyormuş. Merak etmek için yeterli bir sebep değil mi? Ayrıca bu kısımda dünya ve Türk edebiyatında fantastiğin serüvenini anlatan nefis bir bölüm vardı. Bir sürü yeni eser kazandım. Gulyabani ve Matmazel Noralya'nın Koltuğu'na hiç fantastik bir roman gözüyle bakmış mıydınız? KARA KİTAP'ı okuyalı yıllar oldu. Eleştirmenin Hüsn-ü Aşk, Mevlânâ, Mantıku't Tayr, Binbir Gece Masalları, Ulyesess ve ve daha nice eser için kurduğu bağ ile yeniden okumalı diye düşündüm. KILAVUZ, gotik bir fantastik roman olarak geçiyor. Bilge Karasu'nun Gece'sini terleye terleye bitirdiğim için bir "ittirilme" bekliyordum. Bu harika ön okuma ile geldi işte. Ve... SEVGİLİ ARSIZ ÖLÜM, bu kitaptaki yıldız incelemem. Seni de Dirmit ve ailesinin öyküsü olarak değil Dirmit'in aydınlanma öyküsü olarak yeniden okumak şart oldu ( Zaten bahane aramaktaydım). Bu inceleme muhteşem, eseri sevenler mutlaka bu deneyimi yaşayın, iddia ediyorum eserin kendisini okumak kadar zevkli. Yine bir kitabı bağrıma basasım geldi. Biz bu esere "Yüzyıllık Yalnızlık"tan etkilenmiş diye geçiştirip etiket vurarak çok haksızlık ediyoruz. Oysa en büyük kaynağı geleneksel anlatılarımız olan halk hikayeleri. Anlatımının lezzeti de buradan geliyor. Sonuç olarak ben, üç ciltlik bu yolculuk ile 90'lara kadar olan roman çizgimizin hangi yolda ilerlediğini deneyimledim. Keşke Sevgili Moran'ın ömrü yetseydi de biraz daha uzasaydı. Son otuz yılı da bu gözlerle görmek isterdim. Ben zaten içine doğduğum bu yılların eserlerini eskiler kadar sevemiyorum bir türlü. Okumaya da elim zor gidiyor. Bu konuda kendimi tutucu buluyorum. Belki böyle bir deneyim beni daha motive ederdi. Roman okumayı seven her okura bu elestirileri romanın keyfini çoğaltmak için gönül rahatlığı ile tavsiye ederim. Diğer iki cilt için fikir sahibi olmak isterseniz: gonderi/102192114 , gonderi/105263613 (Gönül.)

#kitaptanıtım #türkromanınaeleştirelbirbakış3 Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış adıyla yayımlanan serinin üçüncü kitabıyla geldim bu defa. Diğerlerine göre daha kısa ve daha siyaset kokan kitabımız 12 Mart dönemini anlatan/anlatmaya çalışan romanlara yer veriyor. İçerisinde Sevgi Soysal, Adalet Ağaoğlu, Latife Tekin, Nazlı Eray, Orhan Pamuk ve Bilge Karasu'nun kitap incelemeleri var. Yazar, bu dönemde edebiyatın bir araç olarak kullanıldığının altını özellikle çiziyor. Hepsinin ortak yönü sadece siyaset değil, aynı zamanda postmodernizm... Üç bölümden oluşan serinin tamamını okumanızı tavsiye ederim. Kitap incelemeleri muazzam güzellikte. Özellikle daha önce okuduğunuz kitapları farklı bakış açısıyla yeniden görmenin zevkine varacaksınız. Keyifle... (Öztürks)

Ele aldığı eserleri derinlemesine inceleyen Moran, çok kıymetli bir metin bırakmış ardında. Bilhassa eser-dönem-yazar ilişkisini çok başarılı bir biçimde ele almış. Serinin diğer ciltlerini de ilk fırsatta okuyacağım. (Emre Bozkuş)

Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 PDF indirme linki var mı?

Berna Moran - Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Berna Moran Kimdir?

Prof. Dr. Berna Moran (23 Ocak 1921, İstanbul - 31 Ekim 1993, İstanbul)[1] edebiyat kuramcısı, eleştirmen. Türkiye'de modern edebiyat eleştirisi alanının öncülerindendir.

İstanbul’da doğdu. Dedesi Ali Kâmi Akyüz, İsmail Safa ile şair Ahmet Vefa’nın kardeşi, romancı Peyami Safa’nın amcasıdır. Orta öğrenimine İngiliz High School’da başladı, Robert Kolej ve Darüşşafaka Lisesinde okudu, İstanbul Işık Lisesi'ni bitirdi. 1941’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. 1945’te mezun olarak aynı bölümde asistanlığa başladı. 1950-51 yılları arasında Birleşik Krallık'ta Cambridge Üniversitesinde doçentlik çalışması yaptı. 1956’da doçent, 1964’te profesör oldu. 1981’de emekli oldu.

Moran, 1972’de yayımlanan "Edebiyat Kuramları ve Eleştiri" başlıklı yapıtıyla büyük ilgi gördü ve 1973 Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü’nü kazandı. 1983 yılında, Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Birikim ve Çağdaş Eleştiri gibi dergilerde yayımladığı inceleme yazılarından hareketle oluşturduğu Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış adlı çalışmasını yayımladı. Türk romanının doğuşunu ve o dönemin toplumsal koşullarını Batılılaşma olgusu içinde inceleyen bu kitap, Türk edebiyatı eleştiri geleneğinin en önemli eserlerinden biri olarak değerlendirilmektedir. 1990 yılında 2. cildi yayımlanan Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış'ın 3. ve son cildi yazarın ölümünden sonra yayımlanmıştır. Moran Shakespeare’nin III. Richard adlı eserini de Kıral III. Richard Faciası adıyla Türkçeye çevirmiştir.

1952 yılında akademisyen Tatyana Moran ile evlenen Berna Moran, 1993’te karaciğer kanserinden hayata veda etti, Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.

Eserleri

- Türklerle İlgili İngilizce Yayınlar Bibliyografyası (1964)

Edebiyat Kuramları ve Eleştiri (1972) ISBN 975-470-704-9 (1973 Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü)

- Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1: Ahmet Mithat'tan A. H. Tanpınar'a (1983, İletişim Yayınları): Edebiyatımızda romanın I. dönemi olarak ayırdığı ve ana sorunsal olarak Batılılaşmayı içeren eserlerden belli başlılarını incelediği çalışması (ISBN 975-470-054-0) (Yazarlar Birliği Deneme-Tenkit dalında 1985 yılının sanatçısı ödülü)

- Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2: Sabahattin Ali'den Yusuf Atılgan'a (1990, İletişim Yayınları): II. dönem romanı olarak adlandırdığı Anadolu romanlarında başkaldırı ögesini incelediği ikinci kitap (ISBN 975-470-055-9)

- Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3: Sevgi Soysal'dan Bilge Karasu'ya (1994, İletişim Yayınları - Ölümünden Sonra): 12 Mart romanı diye adlandırılan eserlerle başlayıp 12 Eylül sürecini irdeleyen bazı eserleri değerlendirdiği ve vefatından kısa bir süre önce tamamladığı çalışması. (ISBN 975-470-402-3) Kitap yayına Nazan Aksoy ve Oya Berk tarafından hazırlanmıştır.

- Edebiyat Üzerine (2004): Dergi ve gazetelerde yayınlanmış fakat eserlerine girmemiş makale ve röportajlardan oluşturulmuştur.

Berna Moran Kitapları - Eserleri

  • Edebiyat Kuramları ve Eleştiri
  • Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1
  • Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2
  • Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3
  • Edebiyat Üzerine Makaleler / Röportajlar

Berna Moran Alıntıları - Sözleri

  • İnce Memed yalnız Türk soylu eşkiyalarıyla değil, çeşitli ülkelerin, Robin Hood, Billy the Kid, Jesse James gibi efsaneleşmiş haydutlarıyla akraba sayılır. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2)
  • Müşahedat'ın roman tarihimizdeki öteki Tanzimat romanlarından ayrı bir yeri vardır, çünkü Batı'da bile görülmemiş yeni bir tekniğin bilinçle denendiği ilk romanımızdır. Batı romanında bu yöntemin özellikleri gerçekten yok mu? Yazarın kendi adıyla romandaki kişiler arasında yer aldığı bir yapıt bildiğim kadarıyla yok, zaten olsa, roman değil açıkça otobiyografi sayılırdı.... Romanın yazılışını konu haline getirme bakımından Müşahedat'takini andıran bir tekniği, 18. yüzyıl İngiliz romancısı Lawrence Sterne Tristram Shandy’de kullanmıştı. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1)
  • Biliriz ki çoğunluğun hoşlandığı şeyler, sanat değeri çok yüksek olan şeyler değildir. (Edebiyat Üzerine Makaleler / Röportajlar)
  • Yazarın, biraz da kendi olduğu söylenen bu kadın kahramanları, o dönemde ideal saydığı Türk kadınını temsil ederler. Seviye Talipler, Handanlar, Kâmuranlar her şeyden önce güçlü bir kişiliği olan, haklarını savunan, Batı terbiyesi almış ama Batılılaşmayı giyim kuşamda aramayan, resim ya da müzik gibi bir sanat kolunda yetenek sahibi, yabancı dil bilir, kültürlü ve çekici kadınlardır (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1)
  • Kübra’nın anasının dediği gibi, “parası olanın ırzı da tamam, namusu da!” (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2)
  • ...yanlış çalan saate inanmak istesen de batan günle doğan günün sırasını tersine çeviremezsin. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
  • "Yalnızlığı göğüslemek herkesin kolay başarabileceği bir iş değil." (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
  • Bir sanatkârda, hisseden, ıstırap çeken ruh ile eseri yaratan kafa birbirinden ne kadar ayrılabilirse sanatkâr o nispette büyük olur. (Edebiyat Üzerine Makaleler / Röportajlar)
  • Tolstoy'a göre duygu aktarımını başaran her eser sanat eseridir. (Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)
  • Durmadan değişen, daima oluş halinde bulunan duyu dünyası hakkında sağlam ve kesin bir bilgiden söz edemeyiz. Gerçek bilgi, değişmeyen ideaların bilgisidir ve bundan ötürü filozof da ancak aklın objesi olabilen idealar dünyasını kendine bilgi konusu olarak seçer (Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)
  • İstemedikleri adamla evlenmeye zorlanan kızlar bu duruma katlanmamalı, isyan etmeli, birleşmeli ve işbirliği yapmalı. Hatta gerekirse talip olan erkeği öldürmeli. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2)
  • Her kadın okurun edebiyat yapıtını bir kadın olarak okuduğu anlamına gelmez, çünkü bu bağlamda kadınlık biyolojik bir cins ayırımına dayanmaz; sonradan, kültürle kazanılan belli bir kadınlık bilincine dayanır. Kadın olarak okumak için dişi olmak yeterli değildir, dişiliğin anlamını bilmek gerekir. (Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)
  • Anadolu romanında, sömürülen köylünün yerini 12 Mart öncesinde Türkiye halkı ; sömüren toprak ağası yerini de kapitalist burjuva sınıfı alır. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
  • Öte yandan faizle para vererek servet yapmış, ama çok zengin olmasına karşın cimriliği yüzünden ne yemeğine ne keyfine, ne rahatına ne çocuklarına para harcayamayan sözde dindar Kasım Efendi ile ailesi de bağnazlıkları, cahillikleri ve cimrilikleriyle alay konusu olurlar (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1)
  • Yaşar Kemal gerçeklikle efsanenin, olağan ile fantastiğin iç içe girdiği bir dünya sunar bize, çünkü ona göre insan, yaşam savaşımını biraz da mitoslar yaratarak ve düşlerden güç ala­rak sürdürür. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2)
  • İşte bizleri zayıfatan bu. İçinden gelmediğimiz bir sınıfa, farketmeden özenmek. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
  • İnce Memet gerçek dünyayı değil, insanların özlemlerine karşılık veren, kötülüklerin cezalandırıldığı, yoksulların bolluğa kavuştuğu ideal bir dünyayı dile getirir. Öyküye şekil veren gerçeklik değil, daha önce yazılmış, sanatsal bir düzenleme sergileyen anlatı formlarıdır. Zaten yazınsal şekil (biçim, form) yaşamda bulunmaz, yazınsal gelenektir onun kaynağı. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
  • (...) romanları postmodernist ögeler taşıyan Oğuz Atay döneminin ilerisinde bir sanatçıydı ve bundan ötürü romanları 1970'lerin gerçekçi ve toplumcu yapıtlar bekleyen, karmaşık biçim oyunlarına kuşkuyla bakan okurunca pek anlaşılmadı. Diyebiliriz ki Oğuz Atay 1980 döneminin habercisiydi. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
  • Toplumcu gerçekçilik sanatın ne olduğu sorusundan çok ne olması gerektiği sorusuna cevap verir. (...) Toplumcu gerçekçiliğe göre sanatın yansıttığı gerçeklik toplumsal gerçekliktir, ama bu gerçeklik devrimci gelişme içinde görülür ve doğru olarak tarihî somutlukla, işçi sınıfının eğitimi gözetilerek yansıtılır. (Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)
  • Bir Düğün Gecesi 1970'li yıllardaki Türk toplumunun genel bir tablosunu sunan, o dönemi ilerici ve gerici tipleri ile yansıtan ve bundan ötürü bir yönüyle panoramik bir roman. Ama aynı zamanda birkaç aydının birey olarak iç dünyalarında yaşadıkları sarsıntının anlamını irdeleyen ve bundan ötürü başka bir yönüyle de dramatik bir roman. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)

Yorum Yaz