Türk Tefekkürü Tarihi - Hilmi Ziya Ülken Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Türk Tefekkürü Tarihi kimin eseri? Türk Tefekkürü Tarihi kitabının yazarı kimdir? Türk Tefekkürü Tarihi konusu ve anafikri nedir? Türk Tefekkürü Tarihi kitabı ne anlatıyor? Türk Tefekkürü Tarihi PDF indirme linki var mı? Türk Tefekkürü Tarihi kitabının yazarı Hilmi Ziya Ülken kimdir? İşte Türk Tefekkürü Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Hilmi Ziya Ülken
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750807350
Sayfa Sayısı: 354
Türk Tefekkürü Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken'in Galatasaray Lisesi'nde "felsefe öğretmeni" olduğu yıllarda kaleme aldığı Türk Tefekkürü Tarihi, 1933 -1934'te iki cilt olarak yayımlanır. Bu kitabın üçüncü cildi olarak tasarlanan Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi İse ancak 1966'da yayımlanmıştır. Yayımlandığı yıllardan itibaren alanındaki bütün araştırmalara kaynaklık eden ve bir "klasik" haline gelen bu yapıtın yeniden basımı bugüne kadar mümkün olmamıştır. Türk düşüncesinin temel taşlarından olan Türk Tefekkürü Tarihi, 70 yıl sonra hâlâ, yeri doldurulamamış, bir başucu kitabı...
"Mekteplerimizde bir edebiyat tarihi okutulmaktadır. Fakat onunla muvazi [paralel] olarak giden fikir hayatı bu dersin içinde yer almamıştır. Talebe efendiler, Bakî'yi, İbni Kemal'i veya Namık Kemal'i okurken İshak Hoca veya Salih Zeki'yi bilmiyorlar. Halbuki bugünkü Türk dilini ve Türk hassasiyetini tanımak İçin onun tarihini, tekâmülünü [gelişimini] bilmek ne kadar zaruri İse; bugünkü Türk düşünüşünü anlamak için de onun geçirdiği istihaleleri [aşamaları] bilmek o kadar zaruridir."
Türk Tefekkürü Tarihi Alıntıları - Sözleri
- Garp tasnifçileri tarafından 'bedii ilimler' ismiyle ayrı bir zümre addedilen şiir (Poetique) ve hitabeyi (Rhetorique) Farabî mantık kitaplarına raptetmektedir.
- Tarihten evvelki devirlerde vukua gelen intikalleri paleethnologie vasıtasıyla öğreniyoruz. Fakat bu sahada yapılan mukayeseler ve hükümler yalnız insanî müstehase ve izlere, alet ve eşyaya dayandığı için takribi ve müphem olmaktan kurtulamazlar.
- ...Yunan ve İran hikmetleri birbirinin tamamıyla zıddı vasıflara maliktir. [...] İkisi de realist insan görüşünü ifade etmekten uzaktır. [...] Çünkü biri insanı varlığa esir etmiş, diğeri varlığı insana bağlamak suretiyle onun âlem içindeki mevkiini mübalağa ve ifrat ile görmüştür.
- Hikmet, kolektif tefekkürün en yüksek eseridir.
- ... Türk tefekkür tarihini üç devreye ayırmak doğru olur: 1- Payen Türk tefekkürü 2- İslami Türk tefekkürü 3- Modern Türk tefekkürü
- Kolektif tefekkürün en yüksek merhalesi olarak tarif edebileceğimiz ‘’hikmet’’ eski dünyada Yunan, İran ve Türklerde bulunmaktaydı. Yunan hikmetinde insan, içinde bulunduğu doğayı bilmek ve onun kurallarına uymak zorundaydı. Sokrat’ın ‘’kendini bil’’ cümlesi bu tasavvuru anımsatmaktadır. İran'da ise tam tersine insan, tabiattan ayrı tutularak bambaşka bir değer kazanmıştır. Kısaca Yunan’da insan tabiat tarafından şekil verilen, İran’da ise tabiata şekil veren bir varlık olarak telakki edilmiştir.
- Muhyiddin İbn-i Arabî’nin usulü ontolojiktir. Bu suretle İbn-i Sina ve Gazali’den ayrılır. Gazali, Allah’ı bilmek için nefsi bilmek gerektiğini söylerken İbn Arabî yönteminde bunun tam tersi geçerlidir. Onu pek çok mistikten ayıran şey, varlıktan insana yani batından zahire doğru inen bir metafizik yapmasıdır. Bununla Neo-platonistlerden ayrılsa da onun takip ettiği usulü Kabala’da bulabiliyoruz
Türk Tefekkürü Tarihi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Türk mütefekkirvâri şahıslarda tarih konusundan bilhassa kendi tarihimizden kopukluk noktasında gözle görülür bir zaaf bulunur. Üstad Hilmi Ziya Ülken isabetli noktalara bakarak Türk kültür ve düşünce tarihini hulâsa etmiş. Aydın olduğunu sananlarımız için. (Furkan Gedik)
Türk Tefekkür Tarihi: Payen Türk Tefekkürü İslâmî Türk Tefekkürü Modern Türk Tefekkürü hakkında harika bilgiler sunulmuş muazzam bir eser. Bazı bölümlerini okurken hayrete diyebileceğimiz ama yine de okumaktan çok zevk alacağımız bir kitap, özellikle ilgi alanı olanlar için vazgeçilmez bir eser. Mütefekkirler hakkında çok kıymetli bilgilere rastlanmaktadır.. (Çilemm)
Ülken Türk Tefekkür Tarihi adlı kitabını neden yazdığını şöyle özetliyor: Evvela Mekteplerimizde bir edebiyat tarihi okutulmaktadır. Fakat onunla muvazi olarak giden fikir hayatı bu dersin içinde yer almamıştır. Talebe efendiler, Baki'yi okurken İbn-i Kemal'i veya Namık Kemal'i okurken İshak Hoca veya Salih Zeki'yi bilmiyorlar. Halbuki bugünkü Türk dilini ve Türk hassasiyetini tanımak için onun tarihini, tekamülünü bilmek ne kadar zaruri ise; bugünkü Türk düşünüşünü anlamak için de onun geçirdiği istihaleleri bilmek o kadar zaruridir. Edebiyatımızın fikir hayatımızdan daha fazla orijinal olduğu söylenemez. Binaenaleyh didactik bir ihtiyaçla yalnız felsefe cereyanlarına bağlanmayarak milletimizin bütün fikri tekamülünü kısaca mütalaa edecek bir kitap meydana getirmek istedik. (Metin Yılmaz)
Türk Tefekkürü Tarihi PDF indirme linki var mı?
Hilmi Ziya Ülken - Türk Tefekkürü Tarihi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Türk Tefekkürü Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Hilmi Ziya Ülken Kimdir?
Türk düşünce yaşamında ve Türkiye'de bir felsefe geleneğinin oluşmasında büyük etkisi olmuş felsefeci ve sosyolog.
Hilmi Ziya Ülken İstanbul Sultanisi'ni (İstanbul Lisesi) (1918) ve Mekteb-i Mülkiye'yi (A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi) bitirdi (1921). Aynı yıl Darülfünun-ı Osmani (bugün İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi Beşeri Coğrafya Kürsüsü'ne asistan oldu. Aynı fakültede felsefe tarihi ve sosyoloji öğrenimi gördü. 1933'e değin sosyoloji, felsefe, tarih ve coğrafya öğretmenliği yaptı. Umumi İçtimaiyat (1931), Türk Tefekkürü Tarihi (1932-33, 2 cilt) adlı kitapları yayımlandıktan sonra uzmanlık eğitimi için Almanya'ya gitti (1934). Türkiye'ye döndükten sonra İ. Ü. Edebiyat Fakültesi'nde Türk Tefekkür Tarihi Kürsüsü'ne doçent olarak atandı (1935). 1944 yılında profesör, 1957 yılında ordinaryüs profesör oldu. 1973'te A. Ü. İlahiyat Fakültesi'nden emekli oldu. Hilmi Ziya Ülken, 1938-1943 yılları arasında İnsan dergisini yayımladı ve Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Dergisi'ni yönetti. Türk düşünce tarihi üzerine yaptığı çalışmalarla sosyal bilimlere önemli katkılar sağlamış olan Ülken 5 Haziran 1974'te İstanbul'da öldü.
Hilmi Ziya Ülken Kitapları - Eserleri
- Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi
- Aşk Ahlakı
- Türk Tefekkürü Tarihi
- Yeni Zamanlar Felsefesi
- Şeytan'la Konuşmalar
- Eğitim Felsefesi
- Felsefeye Giriş - 1
- Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü
- Ahlak
- Anadolu Kültürü Üzerine Makaleler
- Yarım Adam
- Posta Yolu
- Millet ve Tarih Şuuru
- Bilim Felsefesi
- İslam Düşüncesi
- Ziya Gökalp
- Bilgi ve Değer
- İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri
- Tarihi Maddeciliğe Reddiye
- Felsefeye Giriş - 2
- İbn-i Haldun
- Dünyada ve Türkiye`de "Sosyoloji Öğretim ve Araştırmaları"
- İnsani Vatanseverlik
- İslam Felsefesi Eski Yunan’dan Çağdaş Düşünceye Doğru
- Destanlar
- Genel Felsefe Dersleri
- Varlık ve Oluş
- Anadolu Hayali
- Hakimiyet
- Veraset ve Cemiyet
- Anadolu'nun Dini Sosyal Tarihi
- Tarihi Maddeciliğe Reddiye
- Anadolu Köklerini Arayış
- Mantık Tarihi
- Sosyoloji Sözlüğü
Hilmi Ziya Ülken Alıntıları - Sözleri
- Duygu ile akıldan her biri daima birtakım savunucular bulmuştur. Duygular sanatçılarda ve bazı filozoflarda rağbet bulduğu halde akıl yalnız tecrübe ve gözlemden hareket eden maddi filozoflarca tercih edilmiştir. (Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi)
- Maniliğe göre (manichéisme) insanı karanlıklar hükümdarı yaratmıştır. Bedeni evrenin örneği (nüsha-i Kübrâ) yani bir küçük âlem (Âlem-i suyâ) dır. Tabiatın bütün vak’aları oradadır. (İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri)
- Anadolu Kültür Merkezi Anadolu Selçukluları zamanında İslâm âlemi esaslı değişikliklere uğramaktaydı: Araplar Sicilya ve Endülüs'ten çekilmekteydiler, doğudan Moğol istilası İslâm âlemini parçalıyordu. İçeriden Bâtınîlerin bozucu ve dağıtıcı tesirleri kuvvetlenmeye başlamıştı. Doğu ve batıdaki memleketlerini terk etmeye mecbur olan birçok ilim ve sanat adamı, bu yüzyılda İslâm dünyasının en sağlam ve sakin parçası olan Anadolu'ya sığınıyorlardı. Endülüs'ü terk eden Muhyiddin Arabî (1165-1240) Konya'da yerleşti. Bir Türk prensesi ile evlendi ve üvey oğlu Sadreddin Konevî'nin terbiyesini üzerine aldı. Eserlerinin büyük bir kısmını Anadolu'da yazdı. İslâm dünyasının en büyük mistik mütefekkiri ve dünyaca tanınmış panteist filozofu olan Muhyiddin'in sistemi Sadreddin Konevî tarafından şerh edildi ve Türkiye'de yayıldı. Azerbaycan'dan Anadolu'ya gelmiş olan Şehabeddin Sühreverdî İslâm âleminde İşrâkîlik (Illuminisme) diye tanınan bir felsefe cereyanı kurdu. İşrâkîlik bir yandan Platonculuğa dayanmakta, bir yandan tasavvufa yaklaşmakta ve zulmetten nura sürekli bir gelişme suretinde tasavvur edilen orijinal bir felsefi görüşü savunmaktaydı. Şehabeddin Selçuklu prenslerinden İmadeddin Karaarslan Berkyaruk adına eserler telif etti; onlara hususi hocalık yaptı. Hayatıni tamamen Selçukluların sarayında ve yanında geçirdi. Anado lu'nun o zamanki toleransı sayesinde fikirlerini rahatça yazan ve neşreden Şehabeddin bir seyahat vesilesiyle Halep'e gittiği sırada, o zamanki medrese taassubuna uymayan düşünceleri yüzünden Selâhaddin Eyyûbî emrindeki bir kadı fetvâsıyla idam edildi (1154-1191). Siraceddin Urmevî de aynı suretle hayatını Konya'da geçirdi. İslâm âleminde, Gazâlî ve Fahreddin Râzî'den sonra en esasli kelâm ve mantık kitabı olan Metâli'ül-Envâr'ı yazdı. | Hilmi Ziya Ülken, Anadolu Kültürü Üzerine Makaleler, Doğu Batı Yayınları, 3. Basım: Eylül 2021, s. 192. (Anadolu Kültürü Üzerine Makaleler)
- Düşman yine öz yurduna el attı, Mezarından ata'n kılıç uzattı, Yürü diyor! Hakkı zulüm kanattı.. (Ziya Gökalp)
- Ayrı ayrı medeniyetleri açar gibi görünen büyük "uyanış"lar, hakikatta, gittikçe genişleyen sürekli tefekkürle birbirine bağlıdır. (Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü)
- Akıl tutkulardan vazgeçmeyi, hiç değilse başkalaştırmayı öğretir. (Varlık ve Oluş)
- Filozoflar felsefeyi temel olarak almış ve dinî inancı ona göre açıklamışlar; Kelâmcılarsa, tersine, dinî inancı temel olarak almış ve bunun için felsefî kanıtlar kullanmışlardır. (İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri)
- Yalnız kendi derdine düşen ve nabız saymaktan başka endişesi olmayan insanın mesut olmasına imkân var mı? (Şeytan'la Konuşmalar)
- Ululuğun denizinde göremez kimse kara (Millet ve Tarih Şuuru)
- ... Türk tefekkür tarihini üç devreye ayırmak doğru olur: 1- Payen Türk tefekkürü 2- İslami Türk tefekkürü 3- Modern Türk tefekkürü (Türk Tefekkürü Tarihi)
- Türk kültürünü eski irk ve kavim geleneklerinin devamı saymak kabil değildir. Çünkü bu yeni vatanda büsbütün yeni problemler meydana çıktı: Eski Hitit memleketi ve onun ilkçağlardan beri Hititler tarafından eritilmemiş olan parçaları Bizans idaresinde siyasî ve medenî bir birlik kazanmış bulunuyordu. Anadolu Oğuzlar tarafından zapt edildiği zaman yalnız coğrafi bir isimden ibaret değildi. Ticaret yolları, kervansaraylar geçidi, büyük merkezler, müdafaa kaleleri, transit şehirleriyle muhtelif kısımları birbirine bağlanmış yekpâre bir memleket haline gelmişti. Tıpkı Cermenler Galya'ya geldikleri zaman orada Roma'nın hazırladığı siyasî ve medenî bir birlik buldukları gibi. Şu farkla ki az nüfusla gelmiş olan Cermenler yerli kültürü benimsemeye mecbur oldular ve oraya yalnız örf ve âdetlerinden bazı şeyler kattılar. Halbuki çok nüfusla gelen Oğuzlar bu yekpâre vatanda derhal birliği kurarak kendi dillerini yerleştirdiler. Bu suretle Oğuz muhacereti, İslâmiyet ve Anadolu’nun hazırlanmış iktisadi ve siyasî birliği aynı vatanda gittikçe birbiriyle kaynaşarak Türk milletinin Orta Asya'dakinden farklı yeni bir kültür kurmasına sebep oldu. | Hilmi Ziya Ülken, Anadolu Kültürü Üzerine Makaleler, Doğu Batı Yayınları, 3. Basım: Eylül 2021, s. 97. (Anadolu Kültürü Üzerine Makaleler)
- ...Yunan ve İran hikmetleri birbirinin tamamıyla zıddı vasıflara maliktir. [...] İkisi de realist insan görüşünü ifade etmekten uzaktır. [...] Çünkü biri insanı varlığa esir etmiş, diğeri varlığı insana bağlamak suretiyle onun âlem içindeki mevkiini mübalağa ve ifrat ile görmüştür. (Türk Tefekkürü Tarihi)
- Tarihten evvelki devirlerde vukua gelen intikalleri paleethnologie vasıtasıyla öğreniyoruz. Fakat bu sahada yapılan mukayeseler ve hükümler yalnız insanî müstehase ve izlere, alet ve eşyaya dayandığı için takribi ve müphem olmaktan kurtulamazlar. (Türk Tefekkürü Tarihi)
- Ahlâkda Sokrat gibi mutluluğu hedef edinen filozof, bunu üstün ve manevî hazda değil, aşırı duyumlar ve hazlardan kaçman «tam orta» (vasat-ı adil) dediği ölçülü bir hazda aradı ve böyle bir hazzın doğuracağı ahlâkî karakterlerin de alışkanlıklarla elde edileceğini söyledi. (İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri)
- "Yeryüzünde aklın uyanışı ve insanın önce tabiata, sonra kendi kendine çevrilmiş bakışından doğan bütün fikir denemeleri halinde, safha safha ve birbirine benzer şekillerde, birçok yerlerde birden meydana çıkmıştır." (Felsefeye Giriş - 1)
- Xenophanes insana benzetilen Tanrılar fikrine hücum etti: Her Kavmin Tanrısını kendine göre düşündüğü, hatta hayvanların düşünceleri olsa Tanrılarını kendileri gibi tasavvur edecekleri, halbuki asıl Tanrının hiç bir suretle insana benzetilemeyeceği, tek ve sonsuz olduğu, doğurmadığı ve doğmadığını iddia etti (İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri)
- Asla kin bilmeyen ruhlar olduğu gibi, asla sevgi bilmeyen ruhlar da vardır. (Aşk Ahlakı)
- "Eğer kati tabiat kanunlarının varlığı bizim hadiseler arasında gördüğümüz sabit sebeplik münasebetlerinden ileri geliyorsa, bu sabit dediğimiz münasebetler şuur verilerimiz arasında çağrışımlarla kurduğumuz ve alışkanlıklara dayanan bir münasebetten ibaretse, o halde Hume'un gösterdiğine göre, her sebeplik münasebeti ruhumuzun alışkanlığından başka bir şey değildir; bundan dolayı da değişmez tabiat kanunlarının olduğunu şuur verilerimiz ve çağrışım münasebetlerimiz dışında hiçbir prensiple ispat edemeyiz." (Felsefeye Giriş - 2)
- Kimsenin iç alemine karışma, Kimseyi iç alemine karıştırma. Kimseye iç alemini açma. Gizli tut. Yan ama tütme. (İbn-i Haldun)
- Platon’un rasyonel ve ideal varlığa ait derin görüşünü gerçeğe ait incelemelerle birleştiren Aristoteles ilk defa ilim felsefesinin temellerini kurmuştu. O zamandan beri (yirmi dört asır) insanlık bu büyük yolun üzerinde düzeltmeler yaparak ilerliyor. (Felsefeye Giriş - 2)