Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir - İsmet Özel Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir kimin eseri? Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir kitabının yazarı kimdir? Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir konusu ve anafikri nedir? Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir kitabı ne anlatıyor? Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir PDF indirme linki var mı? Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir kitabının yazarı İsmet Özel kimdir? İşte Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: İsmet Özel
Yayın Evi: Tiyo Yayınları
İSBN: 9786054893386
Sayfa Sayısı: 408
Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İsmet Özel'in her birini tek bir kitap olarak tasarladığı ve İstiklal Marşı Derneği portalinde yayınlanan "Homeros'tan Karl Marx'a Şiirin Türk Tarihi", "Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir", "Tersinden Edebiyat Tarihi" ve "Önce Namazdan Soracaklar" başlıklı yazıları "TÜRKÜM DOĞRUYUM İNTİKAMIM ÜLKEMDİR" adıyla neşrolunuyor. Kitap, İsmet Özel'in geçirdiği hastalığından sonra yayınlanan ilk yazısı olan "Başa Dönebilmek İçin Sonuna Kadar Gittim" serlevhalı önsöz mahiyetinde uzunca bir yazısı ile açılıyor. İsmet Özel Türkiye'nin ve dünyanın hali dolayısıyla yeni bir kitabı yazmaya başlamak durumunda kalarak tamamlamak üzere yarım bıraktığı yazıları terk ederek kitaplaştırdı. Lakin:
Terk ediş uyandırmıyor gidişi
Bir kalış sunmuyor durduğu zaman.
Kitabın önsözünden bir parça:
(...)
Ne ölçüde tuhafınıza giderse gitsin (eğer gidiyorsa) hakikat şudur: Âdem soyundan gelen bir insan olmak münfail olmadan fail olunamayacağını bilmeğe çıkar. Sizin anlayacağınız, ibadet yaratılmış olmanın yükünü üzerine almaktan duyulan memnuniyetin izharıdır. İnsanın yazıyor olması maruz kaldığı ters duruma terslenmekten geri durmayışının, durmayacağının, geri duran her kim olursa olsun onunla savaşmasının sonucudur. Sonuç mu dedim? Büyük hata… Sonuç yok. Yumak sarıldıkça sarılır. Okundukça okunur. Yazıldıkça yazılır. Okundukça yazılır. Yazıldıkça okunur. Çabalıyor, kendimizi yıpratıyor, sonuçtan haberdar edilmeksizin çabalıyoruz. Ölmeden yaptığımız işler ölmüşlerimizin ruhuna ya değiyor veya değmiyor. Değer sandıklarımız değmeyebilir. Değmez sandıklarımız değebilir. Hepimizin yükselişi, yani beşerî vasıflarımızı insanlık katına çıkarışımız bize verilene ne kadar liyakat gösterdiğimize mebnidir. Liyakat ancak sıra gözetilerek gösterilebiliniyor. Sırayı ne sebeple olursa olsun şaşıranlar helâk olmuştur. Kaprislerimiz sıra tanımaz. Sıra İslâm, iman, ihsan sırasıdır.
Ömürlerini Türk topraklarında geçiren kimilerinin sıra dışı kalmakla hava atma yarışı içinde bulundukları bu çağda sıranın kaçınılmazlığını ve şerefe vesile olan şeyin sadece sırasıyla, sıra olunarak, sıraya girilerek elde edileceğini savunmak kolay değil. Yazının, hak gözetilerek yazılan şeyin nimet nedir bilmeyen kimselere nüfuzuna imkân yok. Refah seviyesi kavramına hapsolmuş insanların da nimetle tanışık olmasına imkân yok. (...)
Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir Alıntıları - Sözleri
- Var mıdır zilletine katlandığımız dünyanın bir anlamı?
- Var mıdır zilletine katlandığımız dünyanın bir anlamı?
- Sevgilim hayat bana daha küçükken tembihle başımın çaresine bakacak yolu yalnız olarak bulamadığım, bulma başarısına eremediğim takdirde mahvolacağımı, helâk olacağımı öğretti.
- Uyumsuz yaşamak benim kaderimdi.
- İmanına sarılanlar yalnızca Allah'tan korkar ve yalnızca Allah'tan ümit eder. Bu aynı zamanda onların kendileri dışında Allah korkusu taşıyan her insandan bir şey umma hissini kuvvetlendirir. Böylelikle insan insanın ümididir diyebilme imkânına kavuşuruz.
- Eğer şiir bir milletin bir yerine düşecek kıratta ise o millet ölüm belasından sıyrılma sırrına ermiştir.
- Var mıdır zilletine katlandığımız dünyanın bir anlamı?
- Niçin herkes kolayca kendi hayatının mânâsına taalluk eden şuura erişemiyor? Çünkü çoğu insan süreçler boyunca hayatta kalabilmek gayesine sıkıca bağımlı bir telaşın içine düşüyor, düşürülüyor. İnsanların düştükleri yerde hem doğru, hem rahat nefes alacak fırsatları kaçırıyor olmaları onları kendi hayatlarının manası hususunda şuura ermekten alıkoymaktadır. Ben o yaşımda(lise son) beklememi fırsata tahvil ettim. İleri yaşlarımda da dikkatimi böyle bir fırsat ile karşı karşıya olup olmadığıma sarfettim. Böylelikle şerefi yalnızca yürürlükteki "al gülüm, ver gülüm" hesabının haricine çıkan bir yolda değil, aynı zamanda mezkûr hesabın aleyhine, o hesaba düşman ve bedeli ne olursa olsun o hesabı uyarak yaşayanlarla çatışmayı mümkün kılan bir yolda aramam bana nasip oldu. Arayış kendi başına bir şuur sahası teşkil ile kalmamış, her bakımdan daha çok şuuru gerektirmiştir. Her fırsat boş kaldıkça yorulmamı sağladı.
- Allah'ın rahmetinin üzerimizden hiç eksilmeyeceğini her seferinde kapımızı çalanın hep hakikatin ta kendisi olduğunu niçin kolayca erkenden fark edemeyiz? Çünkü dünyada geçirdiğimiz hayat boyunca maruz bırakıldığımız şartlandırmalardan bir şikâyetimiz yoktur. Bilakis giderek düşmanlarımız tarafından nelere şartlandırıldıysak onlardan kopmanın korkusu ile yaşar, bizi doğru yola yedecek dost eli geri çeviririz.
- Her şeyin gerçeği kendinin dışında.
- İki yakamızı bir araya getirmeğe ancak yeten aklımızla hangi işin icabına bakacağız? Olanca hayatı bir ucu sınırlı akla diğer ucu sınırsız şehvete değerek geçmiş olan ve kıyamete kadar böyle geçecek olan insanın yaratılışında ne kadar cennete müteveccih bir cevher varsa o kadar da tövbeye müteveccih bir cevher vardır. Hasat cennet olacaksa o hasadın harman yerinde tövbe vazgeçilmez yerini alır. Yahut şöyle diyelim: İnsan ne kadar yükselebilirse cennete o kadar yaklaşır. Bununla beraber insan tövbe etmedikçe yükselemez. Çevrenize bakın hiç tövbe etmemiş insanın hiç yontulmamış kütüğü temsil edişine her gün şahit olursunuz. Eğer sadakati makbul tutuyorsanız her sadakatin içinde edilen tövbeye sadakatin dahlini hesaba katın. Sır şuradadır ki, cennete yaklaşmak hiçbirimizi cehennemden uzaklaştırmaz. Cennete ne kadar yaklaşırsan yaklaş bir ayağın kaydı mı, ayağın bir kaydı mı ossaat cehenneme düşersin. Hayat şartları hiçbir devirde bir kimsenin ne sadelikle, ne de yeknesak yaşamasına el vermiştir. Bir yanda şeytanın salih kulların yoluna devamlı olarak çıkışı, zaman zaman o yola aniden atlayışı vardır; diğer yanda ömrümüz boyunca iki yakamızı bir araya getirme çabamız sırasında nelere zarar verdiğimizi bilemeyişimiz, zararın bizden sadır olacağı ihtimalini göz ardı edişimiz mekân tutar. Netice itibariyle takip etmek mecburiyeti altında bulunduğumuz her hal ü kârda tövbeyi gerektirecek bir hayat çizgisidir.
- Hangi çağdayız sualine cevap arayanlar m helâllik, haramlık bahsine gölge düşürme derdine düşmüştür. Içtihat edelim diye tuttururlar. Kafir çarpıtmalarının hepimizi meşgul edişine modernlik dendiğini unutmayalım.
- ● Emek vermekle, masraf etmekle çocukluğa dönülemiyor. İnsanlığımızı varacağımız yeri düşünmeğe borçlu olduğumuz, dönülecek bir baş olmadığını bilmeğe borçlu olduğumuz bilinci Müslüman olmasaydık bile bizi bekleyecekti. ● Türk milletinin kendi milli varlığı dışında kimseden kurtarıcılık umarak bugüne gelmediğinin bilinci sağ ve salim tuttu beni. Bundan sonrası farklı olmayacak. ● Ciddiye almak için ciddiye alınmak gerekmiyor. Allah nazarında neyiz veya ne değiliz? ● Mü'min ile münkiri birbirinden ayırmak kolaylığı: Münkir dünya hayatı esnasında kendini yerinde hisseder. Kalbine iman yerleştirilen kişiye ise dünya hayatının tedirginliğini hissettiği ölçüde mü'min denilebilir. Yani ahiretin hayrı dünyanın hayırsızlığından ayan olur. Burası benim yerim değil diyerek dünyayı işaret eden kişiye mü'min demek vazifesi üzerimizdedir. Yerinin neresi olduğu fikrine kavuşmak sabır ister. ● İBADET yaratılmış olmanın yükünü üzerine almaktan duyulan memnuniyetin izharıdır. ● Ölmeden yaptığımız işler ölmüşlerimizin ruhuna ya değiyor ya değmiyor. Değer sandıklarımız değmeyebilir. Değmez sandıklarımız değebilir. Hepimizin yükselişi, yani beşeri vasıflarımızı insanlık katına çıkarışımız bize verilen ne kadar liyakat gösterdiğimize mebnidir. ● LİYAKAT ancak sıra gözetilerek gösterilebiliniyor. Sırayı ne sebeple olursa olsun şaşıranlar helâk olmuştur. Kaprislerimiz sıra tanımaz. Sıra İslâm, iman, ihsan sırasıdır. ● Ömürlerini Türk topraklarında geçiren kimilerinin sıra dışı kalmakla hava atma yarışı içinde bulundukları bu çağda sıranın kaçınılmazlığını ve şerefe vesile olan şeyin sadece sırasıyla, sıra olunarak, sıraya girilerek elde edileceğini savunmak kolay değil. Yazının, hak gözetilerek yazılan şeyin nimet nedir bilmeyen kimselere nüfuzuna imkan yok. Refah seviyesi kavramına hapsolmuş insanların da nimetle tanışık olmasına imkân yok. ● Tecelli odur ki, yazılana şavkı milletin şevki getirir. Şevk dile, dil vatana gelir. Yine yumağın sarıldığını fark etmekte gecikmeyiz: Vatan dile, dil şevke gelir. 《19 Kasım 2019》
- Milli gücümüze husumet gösteren sarhoşların aramızda pervasızca yaşamakla kalmadığını, idarecilik ruhsatını en kolay onların ele geçirdiğini tecrübe ettik. | İsmet Özel
Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir İncelemesi - Şahsi Yorumlar
MUKADDEME: MUKADDEME " Vakit görevimizi yerine getirmenin vaktidir.." " Hemen ve alenen tövbe et.. Tövbe ettiğini belli et ki, dostlarının itimadına sebeb olan saha, düşmanlarının ye'sine sebeb olan saha büyüsün.." Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir, İsmet Özel Sayfa 225 (Ahmed Karayel)
Şiire hayat öpücüğü verendir şair..: " Her sabah yeni bir bahsin içine doğuyoruz. Gösterdiğimiz hüner bütün bahislerin arasından sıyrılışımızdır.. ibadet yaratılmış olmanın yükünü üzerine almaktan duyulan memnuniyetin izahıdır.. - Türkler Allah’ın kendilerine nasip ettiği yüksek makamın hakkını vermekten hiçbir asırda geri durmamış olanlardır.. - Şiire hayat öpücüğü verendir şair.. Şiirin hayatsız kalmaması uğruna diğer birçok hayat yanında kendine de bir hayat tahsis edilmesi fikrine uzak duran, bu fikre tamamen yabancı bir ömrü asıl ömür bilen insana şair deriz.. - Her şiirimi bir şiir daha yazamayabilirim düşüncesiyle yazdım.. Bir yükün altına o yükün hatırına girmiştim.. - Kıymet bilmeyenin hiçbir kıymeti haiz olmadığından hepimizin haberi var.. - Bizden çıkan, bize ulaşan her bir sözün âlemde neye tekabül ettiğine dikkat etmeyiz.. - Sevgilim hayat bana daha küçükken tembihle başımın çaresine bakacak yolu yalnız olarak bulamadığım, bulma başarısına eremediğim takdirde mahvolacağımı, helâk olacağımı öğretti.." (Hûseyn)
Şair-Türk olarak anılmak istenen üstat son dönemlerinde yazmış olduğu eseriyle, bizlere, Türk’ün tarihini ve şiirin mahiyetini anlatıyor. Üzerine tartışılacak bir çok konu var. Buyruk cenaze namazına :) (Hamza Ergen)
Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir PDF indirme linki var mı?
İsmet Özel - Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı İsmet Özel Kimdir?
1944 yılında Söke 'li bir polis memurunun altıncı çocuğu olarak Kayseri'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kastamonu, Çankırı ve Ankara'da yaptı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde bir süre okuduktan sonra Hacettepe Üniversitesi'ne geçerek Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi (1977). Ataol Behramoğlu ile birlikte Halkın Dostları dergisini çıkardı. Devlet Konservatuarı'nda Fransızca okutmanı olarak çalıştı. İstiklal Marşı Derneği kurucusudur. Evlidir. Dört çocuğu vardır.
İsmet Özel Kitapları - Eserleri
- Tavşanın Randevusu
- Waldo Sen Neden Burada Değilsin?
- Bir Yusuf Masalı
- Henry Sen Neden Buradasın 1
- İrtica Elden Gidiyor
- Henry Sen Neden Buradasın 2
- Surat Asmak Hakkımız
- Tahrir Vazifeleri
- Toparlanın Gitmiyoruz 1
- Erbain
- Taşları Yemek Yasak
- Bakanlar Ve Görenler
- Üç Mesele
- Kırk Hadis
- Şiir Okuma Kılavuzu
- Zor Zamanda Konuşmak
- İlaveler ve Vaat Edilmiş Bir Şiir
- Neyi Kaybettiğini Hatırla
- Kalın Türk
- Of Not Being A Jew
- Faydasız Randevu
- Çatlıycak Kadar Aşki
- Ve'l-Asr
- Sorulunca Söylenen
- Desem Öldürürler Demesem Öldüm
- Küfrün İhsanı Olmaz
- Cuma Mektupları 1
- Faydasız Yazılar
- Tehdit Değil Teklif
- Cuma Mektupları 2
- Cuma Mektupları 3
- Cuma Mektupları 4
- Cuma Mektupları 5
- Cuma Mektupları 6
- Cuma Mektupları 7
- Cuma Mektupları 8
- Cuma Mektupları 9
- Evet İsyan
- Cinayetler Kitabı
- Geceleyin Bir Koşu
- Şiir Resitali
- Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar
- Bir Akşam Gezintisi Değil Bir İstiklal Yürüyüşü 2
- Bir Akşam Gezintisi Değil Bir İstiklal Yürüyüşü 1
- Bilinç Bile İlginç
- Allah'ın Emri Zaid / Plus Peygamberin Kavli
- Bileşenleriyle Basit
- Siper Beden
- Karz-ı Hasen
- Neredeyizim
- Başbaş Başbaşa Başabaş
- Evet Mi, Hayır Mı?
- Muvazzaf
- Toparlanın Gitmiyoruz 2
- Toparlanın Gitmiyoruz 3
- Ebruli Külah
- Evlenseydik Boşanacaktık
- Türk Olamadıysan Oldun Amerikalı
- Hayatın Manası Versus Manalı Bir Hayat
- Çenebazlık
- Dil ile İkrar
- Tok Kurda Puslu Hava
- Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar
- Şiir Kitabı
- Başını Örten Kızlar Felsefe Bilmelidir
- Tahrir Vazifeleri 2
- Tahrir Vazifeleri 4
- Tahrir Vazifeleri 3
- Tahrir Vazifeleri 5
- Tahrir Vazifeleri 6
- Tahrir Vazifeleri 7
- Tahrir Vazifeleri 8
- Tahrir Vazifeleri 9
- Tahrir Vazifeleri 10
- Cuma mektupları 10
- Tahrir Vazifeleri 11
- Tahrir Vazifeleri 12
- Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir
- Bir Vefa Daha
- Pergelin Yazmaz Sivri Ucu
- İslamla Damgalanmış Varoluş
- Tekne Kazıntısı
İsmet Özel Alıntıları - Sözleri
- Biz Türkiye'de yaşayan insanlar olarak öyle yalan yanlış seylere inandırılmış, öyle kabul edilemez şeyleri kabul etmişiz ki, insanlara kendileri hakkında ya da birlikte yaşadıkları insanlar hakkında ne söylersen söyle söylediğin şeyler asla mantıklı gelmez. (Çenebazlık)
- Türkiye, bir imparatorluk ihdas etme üstünlüğü gösterdiğimiz için değil, dar-ül İslam olması, dar-ül İslam vasfı kazanması sebebiyle vatanımızdı. (Cuma Mektupları 6)
- ölümle ölüme yaraşan bağı nasıl kurabiliriz? (Tahrir Vazifeleri 3)
- Taarruz bombalarının tahrip gücü kadar gürültüsü de önemlidir. Çünkü düşman yalnızca öldürülerek veya mevzileri yıkılarak püskürtülmez, aynı zamanda düşmanı, başına büyük bir felâket geleceğine inandırmak da gereklidir. Bu yüzden toplumda hâkimiyet tesis etmeye yönelmiş her hareketin, yürürlüğe koyduğu işler kadar kopardığı gürültü de önemlidir. Nitekim son birkaç yılda Müslümanlara karşı haçlı ve Siyonist seferberlik düzenlemiş odakların kopardıkları gürültü bir hesap sonucudur. Diyelim ki, tesettüre uyan öğrencileri üniversiteye almayacaklar. Bunu idarî tedbirlerle sessiz sedasız uygulamaya koyabilecekleri halde, bu konuda bir kamuoyu husule getirmek üzere, basın organlarının büyük bir şamata çıkarması istenmiştir. Bir gürültü koparan siyasî hareket, taarruza geçmeye hazırlanmış ve belki de taarruzu fiilen başlatmış demektir. Taarruza geçen kuvvet, büyük ve geniş taleplerle insanların önüne çıkar. Onun düsturu şudur: Çok çok istemeliyim ki, az az versinler. Bu tutumun beynelmilel arenada en iyi uygulayıcısı İsrail olmuştur. İsrail, henüz üzerinde devlet olmaya çalıştığı toprakların kendi hakkı olup olmadığı tartışma konusu iken, daha geniş topraklara ihtiyacı olduğunu dile getirmiştir. Yani her zaman çok çok istemiş ve alabildiği az miktarı yanına kâr bilmiştir. Böylece ilk yerleştiği toprakları tartışma konusu olmaktan çıkarılmış ve işgal ettiği topraklar görüşmelere esas alınır olmuştur. Türkiye'deki İslâm düşmanları çok çok neyi istiyorlar ve az az neye razı olacaklar? Onların çok çok istedikleri, Müslümanların Türkiye'de hiçbir sosyal varlık gösterememeleridir. Yani tek parti, tek şef döneminde olduğu gibi, Müslümanlar kendi memleketlerinde sürgün muamelesi görmelidirler. Ticarî hayatta geri plana itilmeli, iyi eğitim veren mekteplere sokulmamalı ve bürokraside yükselme sınırları pek düşük tutulmalıdır. Bu en geniş taleplerin tam tamına gerçekleşmeyeceğini bildiklerinden, kopardıkları gürültüyle bir tek siyasî sonuca razıdırlar. O da, Müslümanların bağımsız bir siyasî alternatif olarak ortaya çıkmamaları ve gözleri yılarak kimliği Müslüman olmayan siyasî organizasyonların şemsiyesi altında olmayı nimet bilmeleridir. (İrtica Elden Gidiyor)
- İnsanın gereğinden çok şeyi fark ediyor olması, esas olan şeyi fark etmekten mahrum kalması anlamına da gelebilir. (Kırk Hadis)
- İnsanlar artık aya , güneşe Lât ve Menât putuna tapmıyorlar ama devlet adamlarına , piyasaya , makinalara, teşkilatlara, teorilere tapıyorlar. Yeni putları mukaddes kılabilmek için kitaplı dinleri terkediyorlar. Bu tarz putperestliğin Doğu'da ve Batı'da birbirinden farkı yok. (Üç Mesele)
- Bugün yaşama biçimi olarak dünya çapında yaygın bir batılılaşma var. Mutfaklar yemek hazırlama laboratuvarı, televizyonlu yaşama alanları bir kamu toplantısının dinlenme anı gibi, yatak odalarımıza değil koğuşlara gidiyoruz. Çalışma ve eğitim hayatımız mekanik ölçüleri hiçbir zaman aşamıyor. (Bakanlar Ve Görenler)
- Daha doğrusu bir ordu ilgili olduğu toplumun bir ürünü olduğu oranda gerçektir. Ordunun gerçekliğinin gösterilebilir iki dayanağı var: Bir toplum kendi savaş gücünü ne oranda yeniden üretebiliyor? Bir toplum kendi değerlerine ne oranda sahip çıkıyor? Savaş gücünü yeniden üretebilmenin toplumun sermaye gücüyle olduğu kadar nitelikli insan potansiyeliyle doğrudan ilgisi var. ABD Pearl Harbour baskınında bombalanan gemilerini bir yıl içinde yeniden inşa etti. Bunun için malî güce elbet sahipti, ama yeniden üretim için gerekli uzmanlığı da ithal etmek zorunda değildi. Bir toplumun kendi değerlerine sahip çıkmasının iki parlak örneği Almanya ve Japonya'dır. Her iki dünya savaşından yenik çıkmış Almanya'nın ve son savaştan sonra ordusuzluğa mahkûm edilmiş Japonya'nın bugün beymelmilel sahada hâlâ belli bir belirleyici güç sahibi olmalarının her iki toplumun da kendi değerlerinden vazgeçmeyişlerinden başka bir açıklaması yoktur. (Cuma Mektupları 3)
- Neyi öğrenmek istiyorsak zihnimizi onu öğrenmeye müsait duruma getirmek zorundayız. Bazı şeyleri bütün çabalarımıza rağmen bir türlü öğrenemiyorsak, bunun sebebini zihnimizin düştüğü elverişsiz durumdan başka bir şeye bağlamayalım. Âmiyâne bir ifadeye başvurarak şöyle diyebiliriz: Ancak işimize gelen şeyler aklımıza yatar veya aklımız ancak işimize gelen şeylere yatar. Dünyaya isteklerimiz doğrultusunda bakarız. Zihnimizin dış dünyayla ilişkisinde bütün mesele "irade" (istem) meselesinden ibaret değildir. Bir de zihin kilitleri meselesi var. Nelerin işimize geldiğini tanımamız açısından bazı bölgelerde zihnimiz kilitlenmiştir. Bazen menfaatimizi zihnimizin kilitleri sayesinde koruyabiliriz. Bazen de zihnimizdeki kilitleri kırmak menfaatimizi korumanın kaçınılmaz gerek-sartı olur. Zihnimizdeki kilitlerin hangilerinden güç almanın vakti ne zamandır? Hangi zihin kilitlerimizi ve ne vakit kırmalıyız? (Henry Sen Neden Buradasın 1)
- İslâm’a yerküre üzerinde hangi varoluş tarzı yakışıyorsa Türkler o tarzı tecessüm ettirmekle bir kavim karakteri edinmişlerdir. Türk’ü İslâm’dan, İslâm’ı Türk’ten ayırın geriye ne Türk kalır, ne İslâm. Amerikalıyı paradan, parayı Amerikalıdan ayırın geriye ne Amerikalı kalır, ne para. (Pergelin Yazmaz Sivri Ucu)
- gitti deriz ölenler için yalnız yaşayanların işidir yola çıkmak, yolu kat etmek. (Bir Yusuf Masalı)
- İnsanlar içlerinde yaşattıkları bir mükemmelliğin özlemini duyarak hep varolan şartları beğenmediler. (Bileşenleriyle Basit)
- tam düşecekken tutunduğum tuğlayı kendime rabb bellemeyeceğim razı değilim beni tanımayan tarihe beni sinesine sarmayan tabiattan rıza dilenmeyeceğim. (İlaveler ve Vaat Edilmiş Bir Şiir)
- Çin, Mısır, Aztek, Yunan, Roma ve İslam medeniyetlerinin kendilerine özgü teknolojileri elbette vardı; ama insan hayatının devamını böylesine yaygın ve karmaşık mekanik süreçlerin işleyiş şartına bağlayan bir başka medeniyet bilmiyoruz. (Tahrir Vazifeleri 7)
- "Bana göre insanın tarifi: "Geç kalmış yaratıktır." Neye geç kalmıştır? Her şeye." (Tahrir Vazifeleri 12)
- kalbe gizlice batan kıymık geçecek. (Şiir Resitali)
- İnanıştaki doğruluk inanılan "şey"in doğruluğuna delil olur. Görürüz ki inancı arayan onu yalnızca inananda bulabilir, inandıranda değil. (Tahrir Vazifeleri 7)
- Canının kıymetini bilmek insanın kendi nefsini en rahat edeceği, azami derecede zevk alma ortamında bulunmak anlamına gelseydi batı medeniyetinin hakimiyet kurmasıyla biçimlenen dünya şartları haklılık kazanmış olurdu. (Tahrir Vazifeleri 9)
- Oysa salaklar hayati kalin cizgilerle cevrelemekten hoslanir (Henry Sen Neden Buradasın 2)
- "İslâmi hareket sözkonusu olduğunda Türkiye'ye dünyanın herhangi bir yerine verdiğimden daha çok önem veriyorum." (Cuma Mektupları 1)