Tütün Yorgunu - Talip Apaydın Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Tütün Yorgunu kimin eseri? Tütün Yorgunu kitabının yazarı kimdir? Tütün Yorgunu konusu ve anafikri nedir? Tütün Yorgunu kitabı ne anlatıyor? Tütün Yorgunu PDF indirme linki var mı? Tütün Yorgunu kitabının yazarı Talip Apaydın kimdir? İşte Tütün Yorgunu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Talip Apaydın
Yayın Evi: Literatür Yayıncılık
İSBN: 9789750404276
Sayfa Sayısı: 147
Tütün Yorgunu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Ağ Osman" derler bir adam. Aceleci, eline çabuk. Sanki ardından kovalayan var. Tütün eker, tütün toplar, tütün dizer. Elleri tütün zifti içinde, ciğerlerine işlemiş tütünün kokusu. Aklında hep tütün...
Bir an evvel toplanmalı, dizilmeli. Üstelik tütününe hak ettiği değeri de vermiyor alıcılar. Köylülerinin hepsi, hatta öz kardeşi bile sadece kendi çıkarını düşünüyor, alttan alttan düşmanlık ediyor ona. Hangi biriyle başa çıksın Ağ Osman?
Sonunda olanlar oluyor ve Ağ Osman kendi kendine konuşmaya, herkese sövüp saymaya, elleri tütün dizer gibi gidip gelmeye başlıyor. Köyün imamı başında dualar okusa da, Keçeci Dede Yatırı'na götürülüp, içindeki cinler çıkarılmaya çalışılsa da nafile, iyi olmuyor bir türlü. Tam tersine daha da içine kapanıyor. Atadan öteden öğrenilen yöntemler işe yaramayınca tek çare kalıyor geriye: Hastayı şehirdeki doktora götürmek.
Tütün Yorgunu yoksul ve cahil köylümüzün gelenekler karşısında çaresizliğini çarpıcı bir dille gözler önüne seren, dokunaklı sahneleriyle okurun içini sızlatan, etkileyici bir eser.
Tütün Yorgunu Alıntıları - Sözleri
- Fakir misin, adam değilsin köyde. Hakkın hatırın yok. Ölüyorum desen millet arkasını döner. Tütün yaparsın, para etmez.
- Bu dünyaya hep diş sıkmaya mı geldik? Olursa olur, olmazsa koyver gitsin..
- Cinsi bozuk muhtar! Oturur dükkanın önüne çen çen çen... Bu köy ona borçluymuş. Çok çalışmış. Reyimizi verip tekrar seçmeliymişiz. Bak dürzüye bak! Ulen bir çeşme getirdin, kayınpederinin evin önüne akıttın. Ne yaptıysan akrabana, hısmına yaptın. Onlar rey versinler sana. Benden ne istersin? Hadi başka kapıya, hadii!
- Koca kapının üstünde Arapça yazılı uzun bir levha vardı. Anlamadan baktı. "İyi" dedi. "Güzel olmuş bak. Ben de yazdırayım böyle. Köyümüzün şerefi artar..."
- Çıkarınız için ananızı satarsınız siz. Sizin gibi soysuzlar. Köyü de satarsınız.
- Hiçbir borçtan kurtulamadık be. Hep gelecek yıla devrettik.
- "Bu halkın yüzde sekseni hasta. Ya ruhsal ya bedensel, mutlaka bir yeri arızalı. Neden bu? Yoksulluktan, ağır yaşama koşullarından.."
- - Bu meret iflahımızı kesti. Asılırız gitmez, iteriz gitmez. Aksi bir kuzuymuş. - Eee, sürüden ayrılınca böyle olur koyun milleti. O da yorulmuş baksana. Şöyle gölgeye çek de dinlensin...
- Bence aydınlara düşen iş, halka içinde bulunduğu durumu anlatmaktır. Nasıl eziliyor, nasıl sömürülüyor, nasıl aldatılıp yoksul düşürülüyor...
- Halkımız mutlu olmadan hiçbirimiz mutlu olamayız dostum. Her şey yarım kalır, eksik kalır.
- Nice aydınlar halkı sömürge gibi görüyorlar. Benim öyle doktor arkadaşlarım var ki, ne diyeyim, tek kelimeyle korkunç... Doktor değil, tüccar. İki yılda nasıl zengin olurum diye düşünüyor adamlar. Araba almak, Ankara'ya, İstanbul'a apartman dikmek, bütün dünyaları bu.
- "Halk orada yiyecek ekmek bulamıyorsa, kahroluncaya kadar çalıştığı halde insanca bir hayat süremiyorsa, bunlar benim içime sinmez. Boğazımda dizili kalır. İnan ki mutlu değilim." Öğretmen Sefer'in yüzü buğulandı. Başını salladı. "Ah bütün aydınlar böyle söyleyebilseler" dedi. "Bir bilseniz doktor, halkımız nasıl yaşıyor, ne yiyor, ne içiyor... Korkunç vallahi. Bu kadar İlkel koşullar içinde yaşayan insanlara hiçbir şey öğretmenin imkanı yok." - Biliyorum dostum, yabancı değilim. Bazı hastalar gelir bana, yürekler acısı. Çalışa çalışa bitmiş tükenmiş. Üstelik yoksul, gıdasız. Ne diyeyim, bu halkın yüzde sekseni hasta. Ya ruhsal ya bedensel, mutlaka bir yeri arızalı. Neden bu? Yoksulluktan, ağır yaşama koşullarından." " Valla dostum, bence aydınlara düşen iş, halka içinde bulunduğu durumu anlatmaktır. Nasıl eziliyor, nasıl sömürülüyor, nasıl aldatılıp yoksul düşürülüyor..." Ben anlatıyorum bunları. Hiçbir etki yapmıyor. Adam günlük çıkarının peşinde. Onun için çıkarları daha önemli. Biri on lira verdi mi, reyi onun. Birisi yüz liralık çıkar sağladı mı, onun kulu kölesi."
- Ozanın dediği gibi,'Halka dahleylemek nemize, cümle vebal bizdedir.'
- ... aydınlara düşen iş, halka içinde bulunduğu durumu anlatmaktır. Nasıl eziliyor, nasıl sömürülüyor, nasıl aldatılıp yoksul düşürülüyor...
- Durdu kadın siniyi önüne bıraktı, sesini tatlılaştırdı. "Bak ilaç da buldum. Çoktandır sergende durur. Neyin nesi bilmem emme iyi gelir belki, içiver."
Tütün Yorgunu İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bu eser neden bu kadar arka planda kalmış hiç anlamış değilim :( Toplumcu gerçekçi, köy enstitüsünde okumuş, öğretmenlik görevinde bulunmuş yazarımız adeta halkın bağrından çıkmış ve tabi ki eserlerine de bunu yansıtmış. En çok bilinen eseri Sarı Traktör ve lise edebiyat derslerinde toplumcu gerçekçi başlığı altında "Talip Apaydın- Sarı Traktör" diye ezberlenip geçilir. Ama siz siz olun, böyle es geçmeyin yazarı. En azından bir eserine şans verin. Bu eserde ise "Ağ Osman" isimli tütün üreticisi bir köylü üzerinden halkın sorunlarını, batıl inançlarını, çaresizliğini, yoksulluğunu anlatmaya çalışmış yazarımız. İsmiyle %100 uyumlu bir eser olduğunu söyleyebilirim. Halkın bağrından çıkması, halkın sorununu dile getirmesi açısından Yaşar Kemal'e benzetsem de bariz farkları vardı aralarında. Literatür Yayınlarından değil de daha bilindik bir yayınevinden basılmış olsaydı Talip Apaydın eserleri, yüzlerce ve hatta binlerce kez okunmuş olduğunu görürdük uygulamada ama ne yazık ki bu eserin okunma sayısı şuan sadece "50". Bu yazarlarımızı kıyıda köşede bırakmak bizim ayıbımızdır der susarım. En kısa zamanda utanmamız ümidiyle... (Müberra Yalçın)
" Bu dünyaya hep diş sıkmaya mı geldik ? Olursa olur, olmazsa koyver gitsin. " * Tütün Yorgunu, Apaydın'ın kaleminin ne kadar ince olduğunu gösteriyor. Toplumsal roman severlerin ilgisini çekecek içten bir yapıt. (Mehmet Atasayar)
Tütün Yorgunu PDF indirme linki var mı?
Talip Apaydın - Tütün Yorgunu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tütün Yorgunu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Talip Apaydın Kimdir?
Polatlıya bağlı Ömerler Köyünde doğdu. İlk eğitimini Beypazarında yaptı. Daha sonra Çifteler Köy Enstitüsü (1943) ve Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümünü bitirdi. Çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı.
Günümüz yazarlarındandır. İlk şiir ve hikâyelerini Köy Enstitüleri Dergisinde yayınladı (1945-1946). 1948-1950 yılları arasında Yücel, Varlık, Edebiyat Dünyası, Fikirler, İmece, Yeni Ufuklar vs. gibi dergilerde çıkan hikâyelerinden sonra romancılığa başladı. Eserlerinin hemen hemen hepsinde vaktiyle Köy Enstitülerinde benimsetilmiş köy anlayışına uygun klişe anlayışı işier. Bu kitaplarda köy daima sefil ve sömürülmüştür. Köylü câhildir, hurafelere inanır. Müsbet hiçbir davranışları yoktur. Bu toplumda tak iyi insan köy öğretmenidir. Öğretmen, köylüyü eğiterek modern ve taık hâle getirmeye uğraşır. Eserlerinde Yaşar Kemâl, Kemâl Tahirve Orhan Kemâlin etkisi görülür.
Şiir kitabı: Susuzluk (1956).
Hikâye kitapları:
1. Ateş Düşünce (1967), 2. öte Yandaki Cennet (1972), 3. Koca Taş (1974), 4.0 Güzel İnsanlar (Çocuklar için hikâyeler, 1978), 5. Yolun Kıyısındaki Adam (1979), 6. Duvar Yazılan (1981), 7. Kökten Ankaralı (1981), 8. Yangın (Çocuklar için, 1981).
Romanları:
1. Sarı Traktör (1958), 2. Yarbükü (1959), 3. Emmtog-lu (1961), 4. Ortakçılar (1964, 1974), 5. Ferhat ile şirin (Halk için roman, 1965), 6. Toprağa Basınca (Çocuklar İçin, 1966), 7. Define (1972), 8. Yo* Duvar (1973), 9. Toz Duman İçinde (1974), 10. Tütün Yorgunu (1975), 11. Kente İndi Idris (1981), 12. Vatan Dediler (1981).
Hâtıraları:
1. Bozkırdaki Günler (1952), 2. Karanlığın Kuvveti (1967J.
Tiyatro eseri: Bir Yol (1966).
Radyo oyunu: 1. Yapılar Yapılırken, 2. Otobüs Yarışı (Basılmadı).
Talip Apaydın Kitapları - Eserleri
- Köy Enstitüsü Yılları
- Sarı Traktör
- Tütün Yorgunu
- Yarbükü
- Toz Duman İçinde
- Köylüler
- Ortakçılar
- Vatan Dediler - II
- Yoz Davar
- Define
- Dağdaki Kaynak
- Biz Varız
- Akan Sulara Karşı
- Kente İndi İdris
- Elif Kızın Elleri
- Öte Yakadaki Cennet
- Emmioğlu
- O Güzel İnsanlar
- Koca Taş
- Bir Yol
- Toprağa Basınca
- Merdiven
- Yolun Kıyısındaki Adam
- Bozkırda Günler
- Karabasan
- Duvar Yazarları
- Öykülerle Çizgiler
- Susuzluk
- Hem Uzak Hem Yakın
- Yangın
Talip Apaydın Alıntıları - Sözleri
- Ne suç işledik de ceza çekiyoruz bu kadar? Hırsızlık yapanlar serbes geziyor baksana... Ula nasıl dünya bu? (Yoz Davar)
- Tüm düşleri gerçekleşmişti sanki. Öyle heyecanlı konuşuyordu. (Dağdaki Kaynak)
- Çalışmayan, hazır yiyen insan, iyi insan değildir. Efendilik de değildir. Eskidenmiş o. Şimdimi efendilik başka. Çalışan, bir iş yapan, çevresine yararlı olan insan değerlidir artık. (Köy Enstitüsü Yılları)
- Ozanın dediği gibi,'Halka dahleylemek nemize, cümle vebal bizdedir.' (Tütün Yorgunu)
- Koridorda dolaştı. Sağa sola bakındı. Padişahların camlı çerçeveli resimlerini asmışlardı. Koç burunlu, kulağı küpeli başı kavuklu padişahlar. Tüylü kaftanlar, allı güllü entariler... Hepsine teker teker baktı. «Ya halk? diye mırıldandı. Siz böylesiniz ama, halkınız nasıl? Halkınızı unutmuşsunuz. Halksız, bilimsiz bir devletin hükümdarlarısınız siz. Onun için, sonunuz iyi gelmemiş.» (Koca Taş)
- «Böyle birisi olmak şimdi... Duymamak bilmemek. Düşünceyi bambaşka yönlere çevirip, asıl sorunların farkında olmamak... Olacak şey değil. İnsanlık dışı bir tutum. Başkalarının işine geliyor ama, kendimiz için kendi halkımız için gaflet, delâlet ve hatta hıyanet!...» (Koca Taş)
- Halkımız mutlu olmadan hiçbirimiz mutlu olamayız dostum. Her şey yarım kalır, eksik kalır. (Tütün Yorgunu)
- Ne vergi diye multezimler geliyor, ne hacılar hocalar tepemizde tuz dövüyor. Rahatladık doğrusu. (Köylüler)
- -Nasıl sizin köy? -Güzel. Ormanlık. Hem de geniş çayırı var. -Orada olsak ne güzel top oynanır, değil mi? -Oynanır emme biz top bilmeyiz. Topumuz yok. -Siz ne oynarsınız? -Saklambaç oynarız. Ağaçlara çıkarız. Kuzu güderiz... (Dağdaki Kaynak)
- Bana öyle gelirdi ki şu köyün evlerini, sokaklarını ip çekip yeniden kuralım, insanların kafası değişiverecek. Bu eğri büğrülük, bu plansızlık insanların kafasını bulandırmış, dolaştırmış. Göremez, anlayamaz etmiş. İyiyi kötüden ayırt edemez olmuşlar. Yılanın deri değiştirmesi gibi insanımızı bu ilkellikten birden alıp çıkarmak gerekiyor. (Akan Sulara Karşı)
- İkide bir kesiyorlarmış elektrikleri. Okulunki de bir yıldır kesikmiş. Öğretmene demişler «nasıl olsa gece ders yapmıyorsun. Gündüz de ışığın gereği yok. Ama caminin ışıkları pırıl pırıl yanıyor. Hatta minareyi de ışıklandırmışlar bir güzel. (Karabasan)
- Çalışan insanlara neden hakları olduğu değer verilmez? Gayret neden alkışlanmaz? Ben çalışan insandan daha aziz bir şey bilmiyorum. (Bozkırda Günler)
- -Sıkma canını, geçici bunlar. Bir gün biz de oturacağız o güzel evlerde. Plânını da kendimiz yapacağız, birlikte... - Kendini avut sen. Hiçbir zaman oturamayız.Varsıllar için çalışacağız işte böyle. -Neden? Tanrı böyle mi yazmış? -Tanrı yazmamış ama başkaları yazmış. (Karabasan)
- Düşmanı asla küçümsemeyin. (Vatan Dediler - II)
- İçimde bir yalnızlık duygusu vardı. Silkinip atmaya çalışıyordum da atamıyordum. (Ortakçılar)
- - Tahmin etsek ne olacaktı? Hem sorun bu değil. Sorun gerici politikanın tırmanışı ve yönetime el koyması. Bu önlenebilir miydi? Toplumun ekonomik yapısı bu düzende başka bir sonuç veremez. Halk uyanmadan, kendi çıkarlarına sahip çıkmadan yürütülen demokrasi böyle olur işte. Köy okulu bu duruma düşer. Yüksek öğretim, orta öğretim arap saçına döner. Ama geçecek bu, sürüp gidecek değil. Kendimizi dağıtmayalım. Üzülsek bile, umudumuzu kesmiyelim. Yahu Seyit, öyle diyorsun ama bu bir cinayet be! Nasıl yapılır bu? - Yaptılar. Demin kendin söyledin. Memleketi değiş tirmek istemiyenler egemen oldu. Ama düzelir, üzülme. Belki ileri sıçramak için bir geri çekilmedir bu. Ömrümüz varsa görürüz. Kalktılar, ağır ağır yürüdüler köye. İkisinin de içi doluydu. (Yolun Kıyısındaki Adam)
- Kuşlarla, hayvanlarla dosttum. Sonsuz bir sessizlik içinde doğayla baş başa yaşardım. Kitaplarımı okurdum, ağaçlara tırmanırdım. Ormanda dolaşırdım. Kuşların sesini dinlerdim. Her çeşit kabalıklardan, küçüklüklerden uzak, mutlu bir dünyam olurdu. Yaşamak buydu bence. (Köy Enstitüsü Yılları)
- MUHTAR: Gomunistmiş bu öğretmen. Öğretmenlerin çoğu gömunistmiş (Bir Yol)
- Size bir şey soracağım abi, kendim çözemiyorum Geldiğimiz yerler belli, biz halk insanlarıyız. Çok açığımız var. Bazı okumuş bayan arkadaşlarla konuşurken bunu daha iyi anlıyorum. Kültürel boşluk... Herhangi bir konu üstünde fikir yürütebilmek. Yeterince yapamıyorum bunu. Cesaret edip, söz alıp konuşamıyorum. Siz ne önerirsiniz? «Anlıyorum, Çok haklısın. Hepimizde var bu. Aldığımız eğitim biçiminden geliyor. Önce iyi okumalıyız. Gazete dergi kitap... Eleştirici bir gözle, kendi düşüncemize uyuyor mu, uymuyor mu, irdeleyerek... Ben olsam bu konuda ne derdim diye kendimizi yoklayarak okumalıyız. Açık bir dünya görüşüne ulaştık mı, gerisi kolay. O bir ölçektir elimizde. Her konuyu o ölçekle tartarak kendi düşüncemizi üretebiliriz. Sonra her alanda konuşmak zorunluğu da yok. Bazı şeyler ilgilendirmeyebilir insanı. (Karabasan)
- Sizde hiç Allah korkusu yok mu? (Yarbükü)