Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr - Karl Marx Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr kimin eseri? Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr kitabının yazarı kimdir? Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr konusu ve anafikri nedir? Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr kitabı ne anlatıyor? Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr kitabının yazarı Karl Marx kimdir? İşte Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Karl Marx
Çevirmen: Sevim Belli
Orijinal Adı: Lohnarbeit und Kapital (1849) - Value Price and Profit (1898)
Yayın Evi: Sol Yayınları
İSBN: 9789757399025
Sayfa Sayısı: 168
Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Karl Marx'ın Lohnarbeit und Kapital (1849) ve Value Price and Profit (1898) adlı yapıtlarını, Sevim Belli Fransızcasından (Travail salairé et capital — Salaire prix et profit, Editions Sociales, Paris 1969) dilimize çevirdi ve kitap İngilizcesiyle (Wage Labour and Capital (Marx-Engels, Collected Works, Progress Publishers, Moskova 1977, c. 9, s. 197-228) — Wages, Price and Profit (Marx-Engels, Selected Works, Progress Publishers, Moskova 1969, c. 2, s. 31-37)) karşılaştırıldıktan sonra Ücretli Emek ve Sermaye — Ücret, Fiyat ve Kâr adı ile Sol Yayınları tarafından Eylül 2012 (Birinci Baskı: Ocak 1975; İkinci Baskı: Nisan 1976; Üçüncü Baskı: Ekim 1977; Dördüncü Baskı: Ekim 1978; Beşinci Baskı: Kasım 1979; Altıncı Baskı: Aralık 1987; Yedinci Baskı: Mayıs 1992; Sekizinci Baskı: Temmuz 2008) tarihinde Ankara'da Kuban Matbaacılık'ta bastırıldı.
Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr Alıntıları - Sözleri
- Kapitalist, işçilerin işgüçlerini satın aldığı bu aynı para, örneğin iki mark, karşılığında iki kilo şeker, ya da belirli bir miktarda - herhangi bir başka meta satın alabilirdi. İki kilo şeker satın aldığı bu iki mark, iki kilo şekerin fiyatıdır. İşgücünün on iki saatlik kullanımını satın aldığı bu iki mark, on iki saatlik işin fiyatıdır. Demek ki, işgücü bir metadır, şekerden ne eksik, ne fazla. Birincisi saatle ölçülür; ikincisi ise teraziyle.
- “Eğer biri sizden ilkin paranızı alsa, ve sonra sizin metalarınızı sizden satın alarak paranızı size geri verse, metalarınızı çok pahalı da satsanız, hiç bir zaman zenginleşmezsiniz. Bu türden bir işlem zararı azaltabilir, ama hiç bir zaman kâr etmeye yaramaz.”
- "... Ücret, işçinin kendi ürettiği metada sahip olduğu bir pay değildir. Ücret, kapitalistin onlarla kendisi için belirli bir miktarda üretken emek-gücü satın aldığı, daha önceden var olan metaların bir bölümüdür."
- İşçi, kendini kiraladığı kapitalisti dilediğinde terk eder, kapitalist de uygun bulduğu her an, artık ondan faydalanmadığı ya da istediği faydayı artık sağlamadığı an işten atar. Ne var ki, yegâne gelir kaynağı, emek gücünün satışı olan işçi, tüm alıcılar sınıfını, yani kapitalistler sınıfını, kendi varlığından vazgeçmeden terk edemez. O, şu ya da bu kapitaliste ait değildir, ama kapitalistler sınıfına aittir.
- Ücret ve kâr birbiriyle ters orantılıdır. Emeğin payını yani ücret düştüğü ölçüde, sermayenin payı, yani kâr yükselir; ücret yükseldikçe kâr düşer.
- Üretken sermaye ne kadar büyürse, işbölümü ve makine kullanımı o kadar genişler. İşbölümü ve makine kullanımı ne kadar genişlerse, işçiler arasındaki rekabet o kadar genişler ve ücretleri o denli küçülür.
- “Hepiniz kesin olarak şu kanıdasınızdır ki, her gün sattığınız şey emeğinizdir, o halde emeğin de bir fiyatı vardır ve, bir metanı fiyatı onun değerinin parasal ifadesinden başka bir şey olmadığına göre, kesin olarak, emek değeri diye bir şeyin de olması gerekir. Ama, sözcüğün bilinegelen olağan anlamında emek değeri diye bir şey yoktur.”
- İşçinin sattığı şey, doğrudan doğruya emeği değil, onu kullanma hakkını geçici olarak kapitaliste devrettiği emek gücüdür.
- “Eğer kapitalist, sizden, et yerine patatesle, buğday yerine yulaf ile beslenmenizi isterse, sizin onun iradesine bir ekonomi politik yasası gibi katlanmanız ve ona boyuneğmeniz gerekir. Eğer bir ülkede, örneğin, Birleşik (sayfa 39) Devletler'de, ücret oranları İngiltere'de olduğundan daha yüksekse, ücret oranlarındaki bu farklılığı, yalnız ekonomik olguların değil, bütün öteki olguların da incelenmesini çok basitleştirecek bir yöntem ile, Amerikan kapitalistleri ile İngiliz kapitalistlerinin iradeleri arasındaki farklılıkla açıklamalısınız”
- (...) satıcılar arasında, piyasaya sürdükleri metaların fiyatını düşüren bir rekabet söz konusudur. Fakat aynı zamanda alıcılar arasında da bir rekabet vardır; onların rekabeti de satışa sunulan metaların fiyatını yükseltir.
- Yani fazla nüfus burjuvazinin çıkarınadır, ve işçilerine yerine getirilmesinin imkânsız olduğu iyi bir öğüt verir.
- “Zaman, insan gelişiminin mekanıdır. Kullanacak boş zamanı olmayan, uyku, yemek vb. gibi salt fiziksel kesintiler dışında tüm yaşamı kapitalist hesabına çalışmaya giden bir adam, bir yük hayvanından daha beterdir. “
- “Bütün metaların ortak toplumsal tözü nedir? Emektir. “
- Serf toprağa aittir ve topraktan elde edilenleri toprağın sahibine teslim eder. Öte yanda, özgür emekçi, kendisini satar ve hem de parça parça satar. Yaşamının, 8, 10, 12, 15 saatini, günbegün açık artırmayla, en çok artıranlara, ham maddelerin, iş aletlerinin ve geçim araçlarının sahiplerine, yani kapitalistlere satar. İşçi, ne bir köle sahibine, ne de toprağa aittir, ama günlük yaşamının 8, 10, 12, 15 saati bunu satın alana aittir.
- “İşçinin sattığı şey, doğrudan doğruya emeği değil, onu kullanma hakkını geçici olarak kapitaliste devrettiği işgücüdür. “
Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Meta,ücret,emek,sermaye ne demek,işçinin,kapitalistin,sömürgecinin toplumsal alandaki yeri işçinin başkaldırısı,sendikalaşma,üretimin,emek, meta,ücret ve iş gücüyle ilişkisi vb.işçiye ve emeğe dair ne varsa bir çok konuya değindiği Karl Marx’ın,Karl Marx’ı anlama yolunda okunabilecek tali yol kitabı.Neden tali yol diyorum çünkü ana yola geçmek için çok doyurucu nitelikte değil bence.Ama Marx’a dair öğretilerin yavaş yavaş kafanızda yer etmesini istiyorsanız bunun için iyi bir seçim.İlgilelerine keyifli okumalar diliyorum.Ekonomiden hoşlanmayan,Marx’ı merak etmeyen okumasın,onlara sıkıcı gelebilir. (Handan)
Bu eser, Marx’ın 1. Enternasyonel’in Haziran 1865 tarihindeki Genel Konsey toplantısına sunduğu rapordur. Marx, bu rapor ile, kendi artı-değer teorisinin temellerini ilk kez kamuoyuna açıklamış oluyordu. Bu rapor, Enternasyonel üyesi John Weston’un hatalı görüşlerine karşı yazılmışsa da işçilerin mücadelesine ve sendikalara karşı olumsuz tavır alan Prudon ve Lasalcılara da ağır darbe indiriyordu. Ateşi Çalmak ile Marx’ın hayatını okuduktan sonra, onun kendi eserlerini, fikirlerini okumak benim için çok önemliydi. Bu kitaptan sonra da devam edeceğim. Bu kitap şu açıdan benim için çok önemliydi: Kapitalizm’in ortaya çıktığı zamanki temel problemlerini birinci elden görme imkanı buldum. Aynı zamanda Marx’ın ve Komünizm’in felsefesini anlamama yardımcı oldu. (Hüsamettin Çalışkan)
Karl Marx • Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr: Müthiş bir kitap, mutlaka da okunmalı. Kitabın incelemesine gelirsek; Emeğin değeri ile, önceleri eğer kısır bir döngü içine giriyorduysak, şimdi de tam anlamıyla içinden çıkılmaz bir çelişki içine düşmüş bulunuyoruz. Emeğin değerini ararken biz bize gerekli olandan fazlasını bulduk. İşçi için, on iki saatlik emeğin değeri üç lira, kapitalist için ise, altı liradır ki bunun üçünü ücret olarak işçiye öder, üçünü de kendisi için cebe atar. Öyleyse emeğin bir değil iki değeri, üstelik de birbirinden çok farklı iki değerini görürüz! Para olarak ifade edilen değerleri emek-zamanına indirgediğimiz anda, çelişki daha da saçma bir durum alıyor. On iki saatlik çalışma sırasında, altı liralık yeni bir değer yaratılmıştır. Böylece, altı saatte üç lira — işçinin on iki saatlik emek karşılığı aldığı toplam. On iki saatlik emek karşılığında, işçi, buna eş bir değer olarak, altı saatlik emek ürünü elde etmektedir. Şu halde, ya emeğin biri ötekinin iki katı olan iki değeri vardır, ya da on iki altıya eşittir! Her durumda da tam bir saçmalığa varılmaktadır. Son söz okurun... (V)
Kitabın Yazarı Karl Marx Kimdir?
19. yüzyılda yaşamış filozof, politik ekonomist ve devrimci. Komünizmin kuramsal kurucusudur. Birçok politik ve sosyal konuda fikri olmakla beraber, en çok Komünist Manifesto'nun (1848) giriş cümlesinde özetlediği tarih analiziyle tanınır: "Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir." Marx, bütün sınıflı toplumlarda olduğu gibi kapitalizmin de kendini yok etmeye yol açacak içsel dinamikler barındırdığına inanırdı; onun düşüncesine göre, nasıl ki kapitalizm eskimiş feodalizmin yerini aldıysa, sınıfsız bir toplum olan komünizm de "devletin proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey olmadığı" siyasal geçiş sürecinden sonra onun yerini alacaktır.
Marx, sosyoekonomik değişimlere belirli bir tarihsel zorunluluk perspektifinden bakardı; ona göre kapitalizm, yapısal durumunun dinamiği ve çatışması sonucu yerini komünizme kesin olarak bırakacaktır:
"Modern sanayinin gelişmesi, burjuvazinin ayaklarının altından bizzat ürünleri ona dayanarak ürettiği ve mülk edindiği temeli çeker alır. Şu halde, burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi mezar kazıcılarıdır. Kendisinin devrilmesi ve proletaryanın zaferi aynı ölçüde kaçınılmazdır."
(Komünist Manifesto)
Marx, bu değişimin organize bir devrimci hareketle geleceğini düşünür; bu değişim, ancak uluslararası işçi sınıfının birleşik hareketiyle meydana gelecektir: "Bize göre komünizm, ne yaratılması gereken bir durum, ne de gerçeğin ona uydurulmak zorunda olacağı bir ülküdür. Biz, bugünkü duruma son verecek gerçek harekete komünizm diyoruz. Bu hareketin koşulları, şu anda varolan öncüllerden doğarlar." (- Alman İdeolojisi)
Marx yaşadığı dönemde dünya çapında ünlü bir isim sayılmasa da, ölümünden kısa bir süre sonra düşünceleri dünya işçi hareketine yön vermiştir. Marksist Bolşeviklerin Rusya'da Ekim Devrimi'ni gerçekleştirmesi bunun en büyük örneğidir. 20. yüzyılda dünyada Marksist düşünce hemen hemen bütün ülkelerde taraftar bulmuştur. Marksizm, akademik ve politik çevrelerde en çok tartışılmış konulardandır.
Karl Marx Kitapları - Eserleri
- Das Kapital
- Zincirlerimizden Başka Kaybedecek Neyimiz Var?
- Kapital Manga Cilt: 1
- 1844 El Yazmaları
- Yahudi Sorunu Üzerine
- Kapital Manga Cilt: 2
- Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr
- Kapital 2. Cilt
- Kapital 3. Cilt
- Ücret Fiyat ve Kar
- İntihar Üzerine
- Felsefenin Sefaleti
- Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i
- Yabancılaşma
- Fransa'da Sınıf Mücadeleleri 1848- 1850
- Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı
- Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi
- Fransa'da İç Savaş
- Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri
- Formen
- Manifesto
- Artı- Değer Teorileri
- Grundrisse - Ekonomi Politiğin Eleştirisi İçin Ön Çalışma
- Türkiye Üzerine
- Halkın Afyonu
- Kapitalizm Öncesi Üretim Modelleri
- Fransız Üçlemesi
- Jenny'ye Adanmış Şiir Albümlerinden
- Basın Özgürlüğü Üzerine
- 18. Yüzyılda Gizli Diplomasi
- Amerikan İç Savaşı
- İktisat Üzerine
- Matematiksel Elyazmaları
- Gazete Yazıları
- Hayalet
- Artı-Değer Teorileri İkinci Kitap
- Seçme Yazışmalar 2
- Ekonomi Yazıları
- Seçme Sosyoloji Yazıları
- 1855 Kars Kuşatmasının Öyküsü
- Felsefe Yazıları
- Politik ve Askeri Savaş Sanatı 2
- Genç Düşünceler (1838-1845)
- Balladlar, Şarkılar, Ağıtlar, Şiirler & Hegel Üzerine Epigramlar
- Grundrisse 2
- Etnoloji Defterleri
Karl Marx Alıntıları - Sözleri
- "Çalışmayan zenginlik ile yaşamak için çalışan yoksulluk arasındaki uzlaşmaz karşıtlık, ayrıca bilgi karşıtlığına da neden olur. Bilgi ve emek ayrışır. Bilgi, emeğin karşısına sermaye olarak çıkar. (Artı- Değer Teorileri)
- Temmuz Monarşisi mali sıkıntıları nedeniyle başından itibaren yüksek burjuvaziye bağımlıydı ve yüksek burjuvaziye bağımlılık, giderek artan mali sıkıntıların bitmez tükenmez kaynağı olmuştu. Bütçe dengesini, yani devletin giderleri ile gelirleri arasındaki dengeyi sağlamadan, devlet yönetimini ulusal üretimin çıkarlarına bağımlı kılmak olanaksızdır. Ve devlet harcamalarını sınırlandırmadan, yani, her biri egemen sistemin dayanaklarını oluşturan çıkarlara zarar vermeden ve vergi dağılımını yeniden düzenlemeden, vergi yükünün önemli bir bölümünü doğrudan doğruya yüksek burjuvazinin omuzlarına yüklemeden, bu denge nasıl kurulabilir? (Fransız Üçlemesi)
- 1 libre iplik eğirmek için, 1 libre pamuktan daha fazlası gerekli olmasaydı,1 libre iplik üretiminde bu miktardan daha fazla pamuk tüketmemeye özen gösterilmesi gerekir, iğ için de aynı şey söz konusudur. KAPİTALİST, ÇELİK İĞ YERİNE, ALTIN İĞ KULLANMAYI BİLE ALIŞKANLIK HALİNE GETİRSE, ipliğin değerinde sayılan tek emek, çelik iğin üretiminde gerekli olandır; çünkü belirli toplumsal koşullarda DAHA FAZLASI GEREKSİZDİR. (İktisat Üzerine)
- İnsanın kendi kendisiyle ilişkisi, onun için ancak başkası ile ilişkisi aracıyla nesnel, gerçek bir ilişki olabilir. Öyleyse o kendi emek ürününe karşı, kendi nesneleşmiş emeğine karşı, yabancı, düşman, güçlü, ondan bağımsız bir nesne olarak davrandığı zaman, bu nesne ile kendisine yabancı, düşman, güçlü, kendisinden bağımsız bir başka insan ona sahipmiş gibi bir ilişki içindedir. O kendi öz etkinliği karşısında, özgür-olmayan bir etkinlik karşısındaymış gibi davrandığı zaman, ona karşı bir başka insanın hizmetinde, bir başka insanın egemenliği, zorlaması ve boyunduruğu altındaki bir etkinlik olarak davranır. (Yabancılaşma)
- Hepimizin bildiği gibi,bir ülkenin dolaşımındaki parası iki büyük kesime ayrılır.Farklı norminal değerlere sahip banknotlar biçiminde sağlanan bir para türü,tüccarlar arasındaki işlemlerde ve müşterilerin tüccarlara yaptığı büyük ödemelerde kullanırken, bir başka para türünün,yani madenî paranın dolaşım alanı perakende ticarettir. (Ücret Fiyat ve Kar)
- ... birikime artık-değerde bir büyüme, dolayısıyla mutlak kârlılık oranında bir büyüme eşlik etmelidir. Gene de değişmeyen sermaye değişenden çok daha çabuk artış göstermelidir; böylece net sonuç hâlâ düşen kârlılık oranıdır. (İktisat Üzerine)
- Bugünkü kuşak, Musa'nın çölden geçmelerine önderlik ettiği Yahudilere benziyor. Bu kuşağın yapacağı tek şey, yeni bir dünya fethetmek değil; yeni bir dünyayla baş edebilecek insanlara yer açmak için, yok olmak zorunda. (Fransa'da Sınıf Mücadeleleri 1848- 1850)
- M. Proudhon, özgür alıcıyı özgür üreticinin karşısına koyuyor. Birine ve ötekine tümüyle metafizik nitelikler veriyor. (Felsefenin Sefaleti)
- Osmanlı İmparatorluğunun elinde kalan bütün kuvvet Asya Türkiyesinde bulunmaktadır. Türklerin, dört yüz yıl boyunca asıl yurtları olan Küçük Asya ve Ermenistan, Türk ordularına asker veren bir hazne gibidir. (Türkiye Üzerine)
- Tarımın ve genel olarak sanayinin gelişmesi, ormanlık alanların tahrip edilmesi konusunda uzun süredir o denli etkili olmuştur ki, bunun karşısında, ormanların korunması ve üretimi için yaptıkları her şey, tümüyle devede kulak kalır. (Kapital 2. Cilt)
- Kâr oranında bir düşme ile birlikte, emeğin üretken bir biçimde kullanılması için bireysel bir kapitaliste gerekli olan asgari sermayede bir yükselme olur; burada gerekli olan, hem genellikle emeğin sömürülmesi ve hem de, tüketilen emek-zamanının, metaların üretimi için gerekli emek-zamanına yetecek kadar olması ve böylece, metaların üretimi için gerekli ortalama toplumsal emek-zamanını aşmamasıdır. Bununla birlikte yoğunlaşma artar, çünkü, belli sınırların ötesinde, küçük bir kâr oranı ile büyük bir sermaye, kâr oranı yüksek küçük bir sermayeden daha hızlı birikir. Belli yükseklikte bir noktadan sonra, bu artan yoğunlaşmanın kendisi de, kâr oranında yeni bir düşmeye yol açar. Küçük, dağınık sermaye kitleleri, böylece zorla, spekülasyon, kredi sahtekârlıklan, sermaye dolandıncılığı ve bunalımlarla dolu maceralı bir yola itilmiş olurlar. Sermaye fazlalığı denilen şey daima, aslında, kâr oranındaki düşmenin kâr kitlesi ile telafi edilmediği sermaye fazlalığı -bu, yeni filizlenen sermaye sürgünleri için daima doğrudur- ya da kendi başına iş görmeyen sermayeleri, büyük işletmelerin yöneticilerinin emrine kredi biçiminde veren sermaye fazlalığı için geçerlidir. Bu sermaye fazlalığı, nispi bir aşırı-nüfus yaratan aynı nedenlerden ileri gelir ve bu yüzden, zıt kutuplarda bulundukları halde -kullanılmayan sermaye bir kutupta, işsiz çalışan nüfus öteki kutupta- nispi aşın-nüfusu tamamlayan bir olgudur. (Kapital 3. Cilt)
- Komünizm hiç kimseyi toplumun ürünlerini mülk edinme gücünden mahrum etmez, yaptığı tek şey böyle mülk edinme aracılığıyla başkalarının emeğini boyunduruk altına almaktan mahrum etmektir. (Manifesto)
- "Doğru bildiğin yolda ilerle! Başkaları ne derse desin. 'NORMAL' olduğu söylenen her şeye kuşkuyla yaklaş." (Kapital Manga Cilt: 2)
- “her şeyin hiçbir şey olduğunu söyleyecek ama kendin var olmak isteyecek kadar bencil misin?” (1844 El Yazmaları)
- Gerçek anlamda siyasi güç, bir sınıfın diğerini ezmek için kullandığı güçtür. (Manifesto)
- Dostlarla ortak yaşamdır, insana yakışan. (Kapital Manga Cilt: 1)
- Nitekim kullanım-değerlerinin nesnel farkları, üretim sürecinde, kullanım-değerlerini doğuran eylem farkları biçiminde belirmektedir. Kullanım-değerlerinin özel maddesinden ilgisiz olarak, değişim-değeri yaratıcısı emek, emeğin kendisinin özel biçimi karşısında da ilgisizdir. Üstelik çeşitli kullanım-değerleri, değişik bireylerin eylemlerinin ürünleri, bu bakımdan da bireysel karakterleri ile birbirinden ayrılan çalışmaların sonucudurlar. Ama değişim-değeri olarak, bunlar, birbirinden farklı olmayan eşit emekleri, yani içinde emekçilerin bireyselliklerinin silindiği emeği temsil ederler. Demek ki, değişim-değeri yaratıcısı emek, genel soyut emektir. (Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı)
- Eğer halkın hükümranlığından anlaşılan şey cumhuriyet biçimi ya da daha açıkçası demokrasi ise ideanın güncel gelişme derecesi nedeniyle böyle bir görüşün savunulamaz olduğunu söylüyoruz. Demokrasi krallığın gerçeğidir. (Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi)
- Soğuk yalnız kanıya göre vardır, sıcak yalnızca kanıyla göre vardır, ama gerçekte yalnız atomlar ve boşluk vardır. Dolayısıyla birçok atomdan bir çıkmaz, ancak atomların birleşimi sayesinde her nesne bir halinde gelir görünür. (Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri)
- İlk gününden bugüne katıksız açgözlülük uygarlığın baskın duygusu olmuştur, para, yine para, hep para, toplumun değil ama her sefil bireyin tek ve yegane isteği hâline gelmiştir. (Manifesto)