Unutamadıklarım - Yavuz Bülent Bakiler Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Unutamadıklarım kimin eseri? Unutamadıklarım kitabının yazarı kimdir? Unutamadıklarım konusu ve anafikri nedir? Unutamadıklarım kitabı ne anlatıyor? Unutamadıklarım kitabının yazarı Yavuz Bülent Bakiler kimdir? İşte Unutamadıklarım kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Yavuz Bülent Bakiler
Yayın Evi: Yakın Plan Yayınları
İSBN: 9786055535957
Sayfa Sayısı: 256
Unutamadıklarım Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
61 yıldır kalem tutan ve edebiyatımıza birbirinden kıymetli eserler kazandıran Yavuz Bülent Bâkiler, bu kitabında hatıralarını yazdı. 3 cilt halinde yayınlanacak eserinde Bâkiler, Cumhuriyet tarihini de sorgulayan, yorumlayan portreler kaleme aldı. Atatürk'ten Kazım Karabekir'e, Fevzi Çakmak'tan Adnan Menderes'e, Osman Bölükbaşı'dan Samiha Ayverdi'ye, Rauf Denktaş'tan Muhsin Yazıcıoğlu'na... siyaset, kültür ve edebiyat dünyamızın en önemli isimlerine şâhitlik yaptı. Kimi yerde kızdı, kimi yerde hüzünlendi, kimi yerde ise yorumu okuruna bıraktı.
"100. yılda, Bakanlığımızın bastıracağı 100 eser arasına Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy Paşaların eserlerini de almıştım. Ankara'dan İstanbul'a gittim. Kâzım Karabekir Paşa'nın büyük kızı Fazilet Hanım'la, Ali Fuat Cebesoy Paşa'nın yeğeni Ayşe Hanım'ı Atatürk Kültür Merkezine davet ettim. Onlara dedim ki:
- Atatürk'ün doğumunun 100. Yılı dolayısıyla Bakanlığımız sizin babanızın, sizin de amcanızın eserini Bakanlık yayınları arasında basmak istiyor. Bir itirazınız var mı, kabul ediyor musunuz?
Cümlemi bitir bitirmez Kâzım Karabekir Paşa'nın kızı kalktı, Ali Fuat Cebesoy Paşa'nın yeğenin boynuna sarıldı. Kadınlar hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladılar. Karabekir Paşa'nın kızı diyordu ki:
- Ayşe Hanımcığım! Ayşe Hanımcığım! Duydun mu? Devletimiz senin amcanın, benim babamın eserine sahip çıkıyor. Duydun mu? Duydun mu?
Doğrusu ben de dayanamadım. Bu Paşalara yapılan baskıları, hayır hayır reva görülen zulümleri hatırladım. Kendimi tutamayarak dışarı çıktım. Bir süre ağladıktan sonra odaya döndüm. Mirasçılar, kitapların basılmasına sevinç gözyaşlarıyla evet dediler; ama 12 Eylül Darbesi'nin asker idarecileri izin vermediler."
(Tanıtım Bülteninden)
Unutamadıklarım Alıntıları - Sözleri
- Ortada çok derin ve çok ağır bir cehalet bataklığı var.
- Ben Türküm, Türkçe konuşuyorum ve Türk milletine mensubum. Başka milletlere karşı bir düşmanlığım yok. Kendi milletimi, dilimi, tarihimi, türkelerimi, oyunlarımı, efsanelerimi... aşk derecesinde seviyorum.
- Bir işin liyakatlisi olur,liyakatsizi olur.
- Atatürk diyor ki: "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır!" Yarın doğru tarih yazıldığı zaman, Vahdettin de vatan haini iftirasından kurtulacaktır inancındayım!
- Hz Peygambere sormuşlar: -Kiyamet ne zaman kopar ya Resulullah? Cevap vermiş: -Emanetler ehline tevdi edilmediği,yani verilmediği zaman.
- Türk Milleti ve Türk gençliği, zor ve karanlık günlerinde kendisine sahip çıkacak kahramanlar bulunacağına inanarak yaşamalıdır.
- Hiçbir suçum olmadığı halde çektiğim bu zulüm neydi?
- Edebiyatın temel malzemesi dildir.Butun İslam ülkeleri, yeniden ilme ve edebiyata önem vermeli, kitapsız,kütüphanesi ev bırakmamalıdır.
- Atatürk diyor ki:"Tarih yazmak,tarih yapmak kadar mühimdir.Yazan yapana sadık kalmazsa,değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır!"
- "Din düşmanlığını ilericilik sanıyorlar. Mukaddeslerimize sövüp sayanların bir kısmı zır cahildir. Gözleri kör, kulakları sağırdır. Beyinleri, çöllerden farksızdır.."
- Müslümanlığın ne demek olduğunu önce bizim Müslüman halkımıza anlatmamız lazım.
- Fatin Rüştü Zorlu, Kıbrıs dâvâmızda başarılı, bilgili, cesur bir dışişleri Bakanımız olmasaydı onu asmazlardı! Adnan Menderes, milletimizin çok sevdiği bir başbakan olmasaydı, Türkiye'yi bir sanayi ülkesi haline getirmek istemeseydi, ona kıymazlardı. Hasan Polatkan, çalışkan ve vatansever bir maliye bakanı olmasaydı onu boğmazlardı. Mekânları cennet olsun!
Unutamadıklarım İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Yavuz Bülent Bakiler'i her okuduğumda her dinlediğimde daha çok okumam daha çok tarihimi öğrenmem gerektiği hissine kapılıyorum. Evet gerçekten de daha çok okumamız daha çok araştırmamız, tarihimizi kendi okuduklarımızdan mukayese ederek gönlümüzdekilerin ve diğerlerinin kimler olacağını belirlememiz gerektiğini düşünüyorum. Dolu dolu bir kitap okumanızı tavsiye ederim. (Esma)
Yavuz Bülent Bakiler, yaklaşık 60 yıldır yazan bir kalem erbabı ve iyi bir şair. Müslüman Türk kimliğinden ve Türkçe sevgisinden taviz vermeden sürdürdüğü hayatının belli kesitlerini paylaşacağı üçlemenin ilk kitabı olan Unutamadıklarım'da TRT yıllarının ağırlıkta olduğu bazı hatıralarından ve bir bölümünü bizzat tanıdığı bir bölümünü ise ( Kazım Karabekir, Adnan Menderes ) gıyaben bilip sevdiği kişilerle ilgili görüşlerinden bahsediyor. Bakiler'i bilen ve fikir yapısından hoşlananlar için güzel bir kitap; üstadın Türkçesindeki duruluk ve akıcılık yazısında da kendini gösteriyor. (Mehmet Y.)
Yavuz Bülent Bakiler, geç tanıdığım fakat çok sevdiğim bir edip ve entelektüel bir insan. Kendisini bir şiiriyle tanıdım, ki benim okuduğum en güzel sevda şiirlerinden biriydi. Hikayesi çok hüzünlü şiirlerinin hikayesini kendi ağzından, o akıcı ve kendisini saatlerce dinletebilecek dilinden dinledikten sonra çeşitli tarihi mevzularda öğretilen tarihten çok farklı şeyleri iddia ettiği konuşmalarını izledim. Böylelikle kendisinin muhtelif tarihi meseleler hakkında düşüncelerini öğrenmek maksadıyla bu 3 kitaplık seriyi okumaya başladım. Yavuz Bülent Bakiler'in akıcı dili zaten malumunuz.Bunun yanında olayların bir kısmını yaşamış, bazılarını da yaşayanlardan dinlemiş olması - zira kendisi üst düzey memuriyetlerde uzun süre bulunup bazı önemli şahsiyetlerle birebir konuşma fırsatları bulmuştur - hasebiyle çok rahat ve keyifle okuduğum bir kitap oldu benim için. Değinilen olayların, mevzuların bir konu bütünlüğü yok. Bunun yanında kitaptaki olaylarla ilgili kronolojik bir sıralama da takip edilmemiş. Yani kitabı okuduğunuzda akademik bir tarih metni okumuş olmayacaksınız lakin öyle tahmin ediyorum ki bazı tabularınız yıkılacak, öğrenme şevkiniz ve merakınız artacak. Bunun nedeni sadece kitabın içeriği de değil, yazarın bizatihi kendisidir de. Böyle dolu dolu bir insanın kitabını okuyarak onu yakından tanımak, başlı başına öğrenme isteğini, daha çok okuma arzusunu kamçılayacak bir faktördür diye düşünüyorum. Sürç-i lisan ettiysek affola. İyi okumalar. :) (Enes)
Kitabın Yazarı Yavuz Bülent Bakiler Kimdir?
Aslen Azerbaycan göçmeni bir ailenin çocuğu olan Yavuz Bülent Bakiler, 23 Nisan 1936 günü Sivas’ta dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Sivas, Malatya ve Gaziantep’te tamamladı.
İlk şiirlerini 1953 yılında Türk Sanatı dergisinde yayınladı. Hisar Dergisi Şairleri arasında yeraldı. 1960 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.Kısa bir süre Yeni İstanbul Gazetesinde çalıştı.TRT Ankara Radyosu Merkez Program Dairesinde Raportör olarak çalışırken çeşitli kültür programları sundu.
1969-75 yıllarında Sivas’ta avukatlık yaptı. 1975-76 yıllarında Başbakanlık Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığında Hukuk Müşavirliği yaptı. 1976-79 yıllarında Ankara Televizyonunda çalıştı. 1979-1980 yıllarında Kültür ve Turizm Bakanlığında Müsteşar yardımcılığı yaptı.
12 Eylül sonrası müşavir kadrosuna atandı. 1992 yılına dek bakanlıktaki bu hizmetini sürdürdü. İki yılda Başbakanlık Müşaviri görevini yaptıktan sonra 1994 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.
Şiir kitapları
Yalnızlık, (1962)
Duvak, (1971)
Seninle, (1986)
Harman, (2000)
Bir Gün Baksam Ki Gelmişsin
Sen Sen Sen
Gezi notları
Üsküp'ten Kosova'ya
Türkistan Türkistan
İncelemeleri:
Şiirimizde Ana
Sivas'a Şiir
Âşık Veysel
Elçibey
Mehmet Akif'te Çağdaş Türkiye İdeali
Sözün Doğrusu 1-2
Sevgi Mektupları
Gidenlerin Ardından
Arif Nihat Asya İhtişamı
Yavuz Bülent Bakiler Kitapları - Eserleri
- Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır
- Sözün Doğrusu 1
- Sözün Doğrusu 2
- Şiirimizde Ana
- Yalnızlık
- Üsküp'ten Kosova'ya
- Gönlümdekiler ve Ötekiler
- Unutamadıklarım
- Harman
- Türkistan Türkistan
- Tabuları Yıkmak
- Gidenlerin Ardından
- Arif Nihat Asya İhtişamı
- Muhsin Başkan
- Aşık Veysel
- Leyleğin Kanadında
- Kılıçlar ve Kalemler
- Elçibey
- Sorgular Savunmalar
- Seninle
- Avrupa’da Türk İzleri
- Duvak
- Serdengeçti Geldi Geçti
- Sivas'a Şiir
- Mehmet Akif'in Çağdaş Türkiye İdeali
- Harman
- Harman
- HARMAN
- Vay Başıma Gelenler
- Dilimizdeki Dikenler
Yavuz Bülent Bakiler Alıntıları - Sözleri
- Ama bu yalnızlığım beni hep kahredecek (Yalnızlık)
- Aziz devletimiz, sadece Atatürk'ün Nutuk isimli eserini basıp yayıyor. Nutuk, bugüne kadar, belki 40 defa basıldı. 140 defa daha basılsın. Ama bizim devletimiz, Millî Mücadele devrimizin başka kahramanlarına da, onların eserlerine de sahip çıkmalı. Bırakın paşalarımızı, Millî Mücadele yıllarında, askerliğini er olarak yapan bir Mehmetçiğimizin yazılı hatıratı varsa, devletimiz o kitaba da kol-kanat germelidir. Ama hayır! Resmî makamlara göre, varsa-yoksa Atatürk! Bu görüş çok geri, çok zararlı bir zihniyetin zakkumudur. Karabekir Paşa'nın tamamen vesikalara dayanarak yazdığı 1165 sayfalık çok, ama çok önemli bir eseri var: İstiklâl Harbimiz. Paşa bu hatıratını 1933 yılında yazmaya başladı. Kitap İstanbul'da Sinan Matbaasında basılırken, Atatürk'ün çok yakın arkadaşlarından Kılıç Ali'nin hışmına uğradı. Kılıç Ali, İstanbul Polis müdürünü de yanına alarak, bir gece yarısı Sinan Matbaasını bastı. İstiklâl Harbimiz'in 3000 adedini kamyonlara doldurarak surların dışında yaktırdı. Kılıç Ali, bu kadarla da kalmadı. O gecenin sabahında, Karabekir Paşa'nın evini bastırdı. Tam 4 çuval tarihî belgeleri de aldırıp yok ettirdi. Olur mu? Olur mu? Olur mu? Bu vahşet, Cumhuriyet devrine yakışır mı? İstiklal Harbimiz isimli eserin yakılması, yok edilmesi dola- yisıyla en namuslu yazılardan birini Akis dergisinde Metin Toker yazdı. Dedi ki: "Karabekir Paşa'nın yazdıkları yanlış ise, siz, belgelere dayanarak doğrularını ortaya koyun. Yazdıkları doğru ise, o kitabı yakarak, yasaklayarak doğruları gizleyemezsiniz! Nitekim doğruları gizleyemediler. Uzun ve çileli bir mücadeler den sonra İstiklâl Harbimiz beraat etti ve yeniden basıldıl. Oku madınızsa gerçekten kayıptasınızdır. #YavuzBülentBâkiler, Tabuları Yıkmak Yakın Plan Yayınları, 5.Baskı: 2011, syf: 106 (Tabuları Yıkmak)
- Savcı beğenmese de, bütün dünya hoşlanmasa da ben böyleyim işte.... (Sorgular Savunmalar)
- O, çağımızın alpereniydi. O, büyük bir mücadele adamıydı. O, bu örnek hayata yakışır bir şekilde yumuşak döşeklerde değil, karlı dağ başlarında, yalçın kayalıklara dolanan şanlı bir bayrak gibi dalgalanarak hayata gözlerini yuman bir dava adamıydı. (Muhsin Başkan)
- “Devlet arşivlerimiz, batmanı üç kuruş on paradan vagonlar dolusu Bulgaristan’a satıldı.” (Serdengeçti Geldi Geçti)
- Ve alıp verdiğim soğuk nefes gibi, İçimde yer etti yalnızlık... (Harman)
- Biliyorum seni türküler yaktı, Türkülü gözlerin ıslak ıslaktı. Şimdi beni sokak sokak her akşam vakti. Dolaştıran sen misin? (Yalnızlık)
- “Nereye koştumsa yalnızlık” (Harman)
- Duymasa da hiç kimse şair gönlümün Sende karar kıldığını Ve içimin şerha şerha yarıldığını Sen bilsen yeter. (Seninle)
- Sevginin en kutsalı ''Anam'' diyen sestedir ''Çocuğum'' dünyadaki en sevimli bestedirç (Şiirimizde Ana)
- "Türkçenin çekilmediği yerler vatandır." (Yahya Kemal) (Sözün Doğrusu 2)
- Türkiye dışında yaşayan soydaşlarımızı , millet olarak bilmedikten ve onları en soylu duygularla sevmedikten , kültür kaynaklarını araştırıp incelemedikten sonra, hep aslını yitiren haramzadeler gibi biraz köksüz , biraz yarım kalacağız. (Türkistan Türkistan)
- Bir millet , kültür ordusuna malik olmadıkça,muharebe meydanlarında,ne kadar parlak zaferler elde ederlerse etsin,o zaferlerin sürekli neticeler vermesi,ancak kültür ordusunun varlığına bağlıdır. Bu ikinci ordu olmadan,birinci ordunun verimli çalışmaları kaybolur." (Gönlümdekiler ve Ötekiler)
- Gittim, yiğitçe döğüştüm gazâ meydanlarında Ne tak-ı zaferler istedim, ne taç… Savaşta çiğnetmedim hilâli düşmanlara Barışta düştü üstüme gölge gölge haç… (Harman)
- “Türkçe Metinler” adını kalkan edinmiş bir kitaya milletin mekteplerinde milliyete kastetmedim, millete, ihanet yapmadım! Hakk’ı dinledim, yanlışlarımdan dönmesini bildim, ağzımdan çıktı diye mânâsız inat yapmadım! Millete hizmeti şeref bildim... Şahsa kölelik yapmadım. Sadakat namı altında hıyanet de, cinayet de yapmışlığım yoktur! Bol keseden, bol vaitlerde bulunduktan sonra mızıkçılık ve döneklik yapmadım. Belki düzeltilmesine imkân kalmamış hatalarım da oldu... Fakat dünya ve memleket çapında gaflar yapmadım! Elimden geldigi kadar sanat, elimden geldigi kadar muhalefet yaptım! Bir sayılı gün, beni de ortaya atılmış gördüler... Hamdolsun ki sabıkalılarla işbirliği yapmadım! Gündelik sanatla uğraşacak adam değildim... lâkin sanatın da cemiyete ve halka borcu olduğunu düşündüm. Yazdım, konuştum... Belki ileri gittiğim de oldu. Fakat memleketin en yüksek kürsülerinden memleketime hakaret Ve arkadaşlarıma küfretmedim... Ve dil yalancılığı da, kalem yalancılığı da yapmadım! Yumruğa fikirle karşı çıktım. Fikir hürriyetinin ırzına geçmedim; söz hürriyetine sarkıntılık yapmadım!. Belki dalgınlıklarım, ihtiyatsızlıklarım oldu. Çok şükür ki madrabazlık, kurnazlık, düzenbazlık yapmadım! Şerefli bir milletin çocuklarını yetiştirmekte zevk buldum... Lâkin koca bebeklere, büyük şımarıklara güllâbı'cilik yapmadım! “Şunu yapmadın, bunu yapmadın, o hâlde ne yaptın?” diye sorarsanız cezasını, kazasını, ezasını da düŞünerek muhalefet yaptım!” (Arif Nihat Asya İhtişamı)
- Yıldız baskını Darbe çetesi, tahta Beşinci Murad'ı çıkardı. Murad, delinin tekiydi. Çılgınlığı daha çok arttı. Bu defa darbeciler Beşinci Murad'ı tahttan indirip 'Meşrutiyeti ilan etmesi şartıyla' İkinci Abdülhamid'i tahta oturttular. Devletin ve ordunun en üst kademelerine çıkanlar, devletin çivisini yerinden koparmışlardı. Kimse kimseye itimat edemiyordu. Namık Kemal'in ifadesiyle 'Namussuz, şerefsiz, alçak adamın biri olan, İngiliz asıllı bir kadınla evlenen ve İngilizler'le çok içli dışlı yaşayan Ali Süavi, Saray'ı bastı. O da, yanındaki serserilerle birlikte İkinci Abdülhamid'i tahtından indirmeyi, yerine Mason fikriyatlı -ama deli- Beşinci Murad'ı çıkarmayı istiyordu. Ali Süavi baskınında Yıldız Sarayı'nda 23 kişi öldü, 15 kişi yaralandi. İngiltere Haber Alma Teşkilatı'nın adamları İstanbul'da adeta cirit atıyorlardı. Ermeni militanlar Padişah'a korkunç bir suikast düzenlemişlerdi. Dünya Siyonist Teşkilatı, Filistin'den toprak koparmak için çırpınıyordu. Böyle bir durumda kim vehimli olmaz ki? Midhat Paşa israrla Meşrutiyet idaresi istiyordu. İkinci Abdülhamid Han, meşrutiyetin bizim bünyemize katiyyen uymayacağı inancındaydı. Nitekim İngiltere, Rusya, Almanya gibi devletlerde bile yabancı unsurlara seçilme hakkı tanınmamıştı. Midhat Paşa'nın akıl hocası Ermeni asıllı Odyan Efendi'ydi. Meşrutiyet ilan edilip ilk Osmanlı Meclisi açılınca görüldü ki 240 milletvekili içinde ana dilleri Türkçe olanlar yüzde 50 civarinda bile değildir. Rum milletvekilleri bizim meclisimizde Girit Adası'nın ve Teselya'nın Yunanistan'a verilmesini isteyecek kadar ileri gittiler. #YavuzBülentBâkiler, Tabuları Yıkmak Yakın Plan Yayınları, 5.Baskı: 2011, syf: 23-24 (Tabuları Yıkmak)
- "Hadi baay" veya "babaay" diyorlar. Dünyanın en güzel veda kelimeleri Türkçemizdedir: Güle güle, hoşça kal, sağlıcakla kal, saadetle, devletle, şerefle, yolun açık olsun vs. gibi. Bu güzellikleri "babaay" züppeliğiyle çiğneyenlere davul zurna çalmak bile az gelir. (Sözün Doğrusu 2)
- Ağlamak istiyorum doyana kadar Bir uzak köşede hıçkırıklarla. (Şiirimizde Ana)
- Politikacılar, parti programlarıyla ülkenin meselelerini halledeceğine inanırlar, dava adamları ise insanı değiştirmeden hiçbir şeyin çözümlenemeyeceğinin farkındadırlar... Yazıcıoğlu politikacı değil, dava adamı idi. (Muhsin Başkan)
- Sen misin yan yana gezemediğim? İnce sitemini sezemediğim Sırrını bir türlü çözemediğim İçimdeki çetin sual sen misin? (Yalnızlık)
Editör: Nasrettin Güneş