Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 - M. Ertuğrul Düzdağ Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 kimin eseri? Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 kitabının yazarı kimdir? Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 konusu ve anafikri nedir? Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 kitabı ne anlatıyor? Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 PDF indirme linki var mı? Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 kitabının yazarı M. Ertuğrul Düzdağ kimdir? İşte Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: M. Ertuğrul Düzdağ
Yayın Evi: Med Kitap
İSBN: 9786054816774
Sayfa Sayısı: 408
Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Üstad Ali Ulvi Kurucu, Türkiyemizde ve Müslüman ülkelerde milyonların tanıdığı bir zat... Sevimli çehresi, Muhammedî güzel ahlâkı, ruhlara hitap eden millî, dinî şiirleri ve insanı manevî âlemlere alıp götüren gönül sohbetleri ile bir illim ve irfan önderi... Hayatının ilk yıllarını Konya'da geçirdikten sonra, Kahire'de El Ezher Üniversitesi'nde eğitim gören ve ömrünün geri kalanını Medine-i Münevvire'de geçiren Kurucu, 2002 yılında orada vefat etti. Ali Ulvi Kurucu'nun hatıraları hem Cumhuriyet sonrasındaki dönemde Türkiye'deki dine bakışı, hem Osmanlı'dan sonra dağılan İslam coğrafyasının durumunu, hem de önemli zatların etrafında geçen olayları aktarması bakımından önem arzediyor.
Üstad M. Ertuğrul Bey, Üstad Mehmed Âkif üzerine çeyrek asırdan fazla süren deruni ve bereketli çalışmayla birlikte pek çok güzide eserden sonra, yine yüz akı bir çalışmayı başardı.Üstad Ertuğrul Bey 'in usta kalemi Üstad Ali Ulvi Kurucu'nun hatıralarına eklenince hatıraların gergefinde önemli ipuçları bir girizgâh gibi önümüze açılıyor.
Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 Alıntıları - Sözleri
- Merhum Hasan ül Benna konferanslarında bir buçuk saat kadar konuşurdu O konuşurken dinleyenler hiç sıkılmaz the muazzam bir hafızası vardı Kur'an'ı yine Kur'an'la tefsir eder birbirini tamamlayan açıklayan ayetleri getirir söyler icap edenleri açık lardı
- Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek! Mehmet Akif
- "Ey Kâbe, niçin senin elbisen siyahtır, niye böyle karalara büründün?" Kâbe cevap veriyor: "Ey şair, ben karalar giymeyeyim de kimler giysin? Mekke ahalisi, sevgilim Muhammed Mustafa'nın kadr ü kıymetini bilemediler. Onu gücendirdiler. O da gidip Medine'ye yerleşti. İşte ben bunun için, sevgilimden ayrı düştüğüm için karalar giyiniyorum."
- İslam’da ceza vermekten maksat, suçlunun canını yakmak değildir. Diğerlerine, suç işleyebilecek olanlara, niyet edenlere, suç işlemeyi düşünenlere veya bir gün aklına getirecek olanlara ibret göstermektir.
- "Tarihte bu kadar zulme, bu kadar hıyanete uğramış bir hanedan daha var mıdır?
- "Bu gibi bahislere "mezâlik-i akdâm” denir. Mezalik, mezlaka'nın cemi' hâli. Mezlaka, “kaygan yer” demektir. "Mezlaka-i akdam," ayakların kaydığı yer, mecazen, ilmî bahislerde hata yapılma ihtimali çok büyük olan, nazik, tehlikeli meseleler demektir. Kader meselesi de öyledir. Dinî, ilmî meselelerde yüzbinlerce bahis vardır. Âlimler bunların hepsinde ittifak ederler, beraberdirler. Fakat birkaçı önemli, çoğu teferruata dair birkaç yüz mesele de vardır ki, onlarda anlaşamazlar. Bunlara dair hepsinin kendisine göre haklı delilleri vardır."
- O zamanlarda [1946-1952] 100 Türk Lirası 125 riyal ederdi.
- Galiba ben bu tanta seferinden dönmeyecek gibiyim Ben öyle bir gurbette ölmeliyim ki sağıma bakayım kimse olmasın soluma bakayım kimse olmasın. Su veren dahi bulunmasın o anda Allah'ıma yaralı Mahsun kalbimi açayım. Allah'ım Benim kimsem yok, kimsem yok, yok ama sen varsın ,diyeyim.
- "Şaban Ağa ıslak sabun gibi, ele avuca sığmıyor."
- "Bazen bir insan, bir ülkeye bedel oluyor..."
- Güneş batar, batan güneş tekrar doğar.
- Ruhum kanar ağlar da ışıksız gecelerde; Sıyrıldı gözümden o cehennem gibi perde… Genç nesilden bize hep müjdeci sesler geliyor; Uyanış fecrini marşlarla bütün besteliyor. Taşı, toprakları yurdun, dile gelmişcesine, Uyuyorlar koro halinde ilahiyi sesine… Bu İlahî sesi, bin vecd ile ben dinlerken, Çağlayanlar dökülür ruhuma yükseklerden…
- “Fi’l-leheb ve lâ yahterık. Alevler içinde, fakat yanmıyor!”
- Allâhu gâyetuna, ve’r-Resûlu zaîmunâ, ve’l-Kur’ânu düstûrunâ ve’l-cihâdü sebîlunâ, ve’l-mevtu fî sebîlillâh esnâ emânîninâ…
- Bugünün velisinin, evliyasının kerametini, İslam’a yaptığı hizmetlerle ölçün.
Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Her insanın hayal ve hafızasında yaşayan öyle hatıralar olur ki , bunlar eskidikçe ,sanki yenilenir .insan onları andıkça yanar ve yandıkça anar .Güzel Medine’m Tekrar Sana gelmeyi rabbim nasip eylesin (Rayihanın Kitapları)
Yakın tarihimizde yaşamış bu Alimi Rabbani şahsiyetin dilinden İslam alemini ve Türkiye'yi daha iyi fehmetmek ve Allah Rasulu'nün beldesinden rayihalarla şerefyab olmak için muhakkak okunması gereken hatırat. Son cildi olan 5.cild de çıktı yakın zamanlarda. Hasan El Benna,Seyid Kutup,Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi,Zahid El Kevseri,Mehmet Akif gibi öncü şahsiyetlerle bir hayli hatırası var Üstad Ali Ulvi Kurucu'nun Amcası Hacı Veyiszade'nin de hatıratı var, o da ayrı bir mübarek zat imiş. Bu tür hatıratlar üzerinden elimizden alınan manevi ananemizi hatırlarız belki. Eve dönüş için gerekli kitaplardan. Muhakkak okuyun dostlar. (Fâtih)
biyografi konusunda okuduğ en güzel kitap serilerinden birisi 1-4 cilteride buraya eklense güzel olur (Yar)
Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 PDF indirme linki var mı?
M. Ertuğrul Düzdağ - Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı M. Ertuğrul Düzdağ Kimdir?
20 Kasım 1941 tarihinde Bursa'da doğdu. Baba tarafı, 93 (1877) Rus Harbi sırasında Lofça'dan ve Lofça'nın Düzdağ yaylasından gelen, ana tarafı Yenişehir'in yerlisi olan bir ailenin çocuğudur. İlkokulu Yenişehir ve Bursa'da okudu. Haydarpaşa Lisesi'ne yatılı olarak devam etti (1953-59). İstanbul Edebiyat Fakültesi'nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi (1965). Lisenin birinci sınıfından sonraki yıllarda, o sene edebiyat dersine gelen - Medine kadısı Halim Efendi'nin oğlu, Mehmed Âkif Ersoy'un talebesi, Birinci Millet Meclisi zabıt kâtibi ve MÜ İlâhiyat Fakültesi Tasavvuf ve İrşad dersleri hocası - Muallim Mâhir İz Bey'in (1895-1974) sohbetlerine devam etti; hizmetinde bulundu. Bu sayede müslümanca düşünmeye ve yaşamaya başladı. Fakülte yıllarında haftalık Yeni İstiklâl gazetesi ile basın hayatına girdi (1960). Şûle dergisinin neşrinde çalıştı ve yazdı (1962). İlim Yayma Cemiyeti'nin "İmam-Hatip Okulu'nu bitirme imtihanlarına dışarıdan girecek olan din adamları için" açtığı kurslarda Türkçe dersi verdi. Milliyetçiler Derneği ile Milli Türk Talebe Birliği'nin faaliyetlerine, Risâle-i Nur hizmetine, zamanın tanınmış ilim ve fikir adamlarının sohbetlerine devam etti; her çeşit İslâmî fikrî çalışmalara katıldı. İki yıllık yedek subaylık hizmetinden sonra Mâhir İz Bey'in kurucu müdürlüğünü yaptığı - Özel Fatih Erkek Koleji'nin ilk yıllarında idareci ve öğretmen olarak çalıştı (1967-72). Mehmed Âkif Bey'in kızı Feride Hanım'ın Mâhir İz Bey'en rica etmesi ve onun da kendisini vazifelendirmesi üzerine, o sırada İnkılâb Kitabevi tarafından - tekel olarak - yayınlanmakta olan "Safahat" baskılarının tashihlerini yaptı. Bu vesile ile eser üzerindeki - hâlen devam etmekte bulunan - ilmî çalışmalarına da başlamış oldu. On arkadaşıyla birlikte, üniversite çevrelerine hitap edebilmek gâyesiyle - isim babası olduğu - "Enderun" sahhaf-evinin kuruluşunda bulundu. Ancak hiç bir şekilde ticarete girmek istemediği için, maddî ilişkisini kesti. Fakülte mezuniyet tezi olarak - Eski Türk Edebiyatı dersi hocası ve Türkiyat Enstitüsü müdürü Prof. Fâhir İz Bey'in arzusu üzerine - Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi'nin fetvaları üzerinde, Kanunî devrindeki hayatı tesbit maksatlı, "sosyolojik" bir araştırma yapmıştı. Sonraki yıllarda da - Erzurum Edebiyat Fakültesi dekanı Prof. M. Kaya Bilgegil Bey'in yanına çağırması ve doktora yapmasını istemesi üzerine - yüksek lisans tezi olarak "Volkan" gazetesi üzerinde çalıştı. Fakülte yıllarında yaptığı ve hâlen sahalarında tek olan bu çalışmalarını, daha sonra genişleterek yayınladı. Ancak üniversitelerde başlayan sol anarşi yüzünden, fakülteye intisaptan vaz geçti.Yakın tarih sahadaki çalışmalarına özel olarak devam etti. Resmî vazife ihtimalinden sâlim kalınca, sakal bıraktı (1976). Haftalık Sebil gazetesinde yazarlık ve genel yayın müdürlüğü yaptı (1976-80). Kendi kitaplarını neşretmek için MED Yayınevi'ni kurduysa da, sekiz kitap çıkardıktan sonra kapadı (1978-82). Diyânet Vakfı İslâm Ansiklopedisi'nin (İSAM) kuruluşunda vazife alarak çalıştı (1983-84). Altınoluk dergisinin çıkarılmasına yardım etti (1986). MÜ İlâhiyat Fakültesi Vakfı içerisinde Mehmed Âkif Araştırmaları Merkezi'ni kurdu. Âkif Bey'in hayatını yazdı. Safahat'ın ilk defa olarak karşılaştırmalı ilmî neşrini ve halk baskılarını hazırladı. Bu çalışmaları, Mehmed Âkif Bey'in vefatının ellinci yılında Merkez ve Kültür Bakanlığı tarafından yayınlandı. MÜ İlâhiyat Fakültesi Vakfı camiinin altındaki Merkez'in salonunda l960'lı yıllarda Milliyetçiler Derneği'nde başladığı -Safahat Sohbetleri'ne devam etti (1986-89). Günlük Zaman gazetesinde iki yıl (1987-89) ve Millî Gazete'de iki ay kadar (1993) köşe yazarlığı yaptı. Bir ara Zaman'a "yakın tarih" dizileri verdi (1994). Hepsine taraftar ve yardımcı olmakla birlikte, herhangi bir cemaat veya harekete 'tam intisap' edemediği için, daima yalnız çalıştı. Fikrî istiklâlini elinde tutabilmek uğruna, önce büyüklerinden kalanları ve son olarak - elli yıldır seçip topladığı - kütüphanesini sattı. İSAM kütüphanesine yakın olabilmek için Ümraniye'ye taşındı (2006). Siyasete, ticarete ve memuriyete girmedi. Lübnan ile Ürdün'e (1971) ve Londra'ya (1978), İslamî hizmet maksatlı iki kısa seyahatte bulundu.1985'ten sonra Hacc'a ve Umre'ye gitti. 1967'deki evliliğinden - bugün hepsi kendi yuvasını kurmuş olan - altı çocuk sahibi oldu. Yazar, millî elifbenin ve güzel Türkçe'nin tahrip edilmesi yüzünden, geçmişinden kopmuş olan yeni nesilleri, ecdâdın yüksek ahlâk ve fikirleri ile buluşturmayı kendisi için bir vazife ve gâye olarak benimsemiş bulunmaktadır.1960'dan beri yazıları ve 1969'dan itibaren çeşitli yayınevlerinde kitapları yayınlanmakta olan yazar, yakın tarih ve dinî fikrî hayatımız üzerinde araştırmaya ve düşünmeye devam etmektedir.
M. Ertuğrul Düzdağ Kitapları - Eserleri
- Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 1
- Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2
- Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 3
- Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 4
- Mehmed Akif Ersoy
- Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları
- Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 5
- Mehmed Akif : Mısır Hayatı ve Kur'an Meali
- Yakın Tarihimizde Dönmelik ve Dönmeler
- Yakın Tarihimizde Gizli Çehreler
- Mehmed Akif Hakkında Araştırmalar - I
- Yakın Tarihin İçinden
- Barbaros Hayreddin Paşanın Hatıraları - 2.Cilt
- Mehmed Akif Hakkında Araştırmalar - II
- Müslüman Aile
- Kuleden Çalınan Hazine
- Yakın Tarih Yazıları
- Mehmed Akif Hakkında Araştırmalar - III
- Akdeniz Bizimdi
- Yakın Tarihimizde Irkçılık
- Üstadım Mehmed Akif
- Kayıp Arkadaşlar
- İslam ve Irkçılık Meselesi / Yakın Tarihimizde
- Eski Değirmenin Sırlar
- Tarafsız Değilim
- Uçurumdaki Ev
- Mehmet Akif Ersoy Tefsir Yazıları ve Vaazlar
- Kanuni Devrinde Osmanlı Hayatı
- Türkiye'de İslam ve Irkçılık Meselesi
- Dünden Yarına
- Mehmed Âkif Ersoy
- Başörtülü Melekler
- Aman İrtica Olmasın!
M. Ertuğrul Düzdağ Alıntıları - Sözleri
- Kaçanı çok koğucu olma, ihtimal ki zarar edersin. (Barbaros Hayreddin Paşanın Hatıraları - 2.Cilt)
- Gençliğinde her haltı yemiş herife, anası kız ararken namazında niyazında, namuslu kız olsun istiyor. Senin oğlun namaz kılar mı, içkisi filan var mı, diye sorulduğunda, "Çok iyidir çok." deyip geçiştiriyor. (Müslüman Aile)
- Rıza Nur, Hatırat' ının başka yerlerinde de Sabatayistlerden bahsetmektedir... Talât Paşa, Rahmi ve arkadaşları Selânik' te İtalyan Mason locasına girmişlerdi... Meşrutiyet ilân olununca, Rahmi, Talât ve arkadaşlarından çoğu İstanbul' a gelince, derhal İstanbul' da Mason locaları açtılar. Birçok Türkleri localara kaydettiler. Bunların mühim bir kısmı da Dönmeler idi.(c.1, s.260) Enver, Harb-i Umûmî ' de Harbiye Nazırlığı' nda müthiş bir irtikâp yapmıştır. Şuna buna binlerce altın vermiştir. Bunları sırf kendi emriyle Harbiye bütçesinden vermiştir. Bu paralar bu adamların yed-i irtikâbında kalmıştır. Bilhassa Dönmeler, çok paralar alıp yemişlerdir... İttihatçılar niçin düştüler, niçin mahv ü perişan oldular, niçin memleketi inkıraz mezarına koydular? İşte reculleri böyle ahmaktı. Hem ahmak, hem de cahildiler. Hem de Dönmelerin, Yahudiler'in avucunda idiler.(c.3, s. 928) (Yakın Tarihimizde Dönmelik ve Dönmeler)
- O zamanlarda [1946-1952] 100 Türk Lirası 125 riyal ederdi. (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2)
- “ Olacak olsa gerek çar ü naçar, Gerek kalbin gen tut, gerek dar. “ (Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları)
- "Çektiklerimiz, amellerimizin cezasıdır..." ~√~ (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 1)
- Güneş batar, batan güneş tekrar doğar. (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2)
- "Sürahi kırılırsa kadeh ortada kalmaz; ey saki, baş gitse ayak payidar olmaz." (Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları)
- ... Dönmeler aslen ve ırken Yahudi olmakla beraber rûhen ve vicdânen dahi din-i İslâm' la bir alâkaları yoktur. Diğer Yahudiler gibi iki üç asırdan beri Türk ve İslamlarla kat'iyyen ihtilât etmeyerek ( kaynaşmayarak) kendi cemaatleriyle, âyin ve vicdan-ı husûsîleriyle ancemaatin ( toplu halde) yaşaya gelmişlerdir. ... Bin türlü riyâ ve sahte tavır ve kıyafetlerle büyük Türk kitlesi arasına sokularak pek çok servet kazanmışlar, memleketin büyük ticaret ve iktisat noktalarını elde ederek mühim ve mühlik (tehlikeli) bir âmil olagelmişlerdir. (Yakın Tarihimizde Dönmelik ve Dönmeler)
- "Bu gibi bahislere "mezâlik-i akdâm” denir. Mezalik, mezlaka'nın cemi' hâli. Mezlaka, “kaygan yer” demektir. "Mezlaka-i akdam," ayakların kaydığı yer, mecazen, ilmî bahislerde hata yapılma ihtimali çok büyük olan, nazik, tehlikeli meseleler demektir. Kader meselesi de öyledir. Dinî, ilmî meselelerde yüzbinlerce bahis vardır. Âlimler bunların hepsinde ittifak ederler, beraberdirler. Fakat birkaçı önemli, çoğu teferruata dair birkaç yüz mesele de vardır ki, onlarda anlaşamazlar. Bunlara dair hepsinin kendisine göre haklı delilleri vardır." (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2)
- "İhtilaf-ı metali" sebebiyle küre üzerine ezansız zaman yoktur" ~√~ (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 1)
- Ya Resulallah! Senin gelip geçtiğin yolların tozunu, gözlerime sürme diye çektim. O mübarek yolların tozuyla sürmelenen gözlerimi Batı dünyasının yaldızlı dalaleti, gafleti boyayamadı, kamaştıramadı. Batının ilmini aldım, tekniğini aldım, fakat ruhunu almadım. Çünkü ruhu yoktu... Ruh, mana, aşk, vecd, senin yolunda senin dinindedir. Ne bahtiyardır o gönül ki, sana bir aşkla baglıdır. O aşkla yanar ve o aşkla yaşar. (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 3)
- "Esasen ben heyecanla yazı yazamam. Her söz, her yerde ve her zamanda söylenmez. Düşüne düşüne yazmak lâzımdır. Müsvedde yaparım, üzerinde çalışırım... Yani her gün yazmam mümkün değildir. (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 4)
- Ne hicrandır ki: En şevketli bir mâzî serâb olsun; O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun! (Mehmed Akif Ersoy)
- "Sürahi kırılırsa kadeh ortada kalmaz; ey saki, baş gitse ayak payidar olmaz" (Barbaros Hayreddin Paşanın Hatıraları - 2.Cilt)
- "Tarihte bu kadar zulme, bu kadar hıyanete uğramış bir hanedan daha var mıdır? (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2)
- "Sürahi kırılırsa kadeh ortada kalmaz; ey saki, baş gitse ayak payidar olmaz" (Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıraları)
- Selam veren kimse şunu demiş olur: Kardeşim emin ol, benden sana zarar gelmez... ~√~ (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 1)
- Fakir bazı şeylerden mahrumdur, cimri her şeyden. (Müslüman Aile)
- İşte bu sefil dünyada o bahtiyarlardan olmak emeliyle sürünmedeyiz. (Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 5)