Uygarlık Süreci - Cilt 1 - Norbert Elias Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Uygarlık Süreci - Cilt 1 kimin eseri? Uygarlık Süreci - Cilt 1 kitabının yazarı kimdir? Uygarlık Süreci - Cilt 1 konusu ve anafikri nedir? Uygarlık Süreci - Cilt 1 kitabı ne anlatıyor? Uygarlık Süreci - Cilt 1 PDF indirme linki var mı? Uygarlık Süreci - Cilt 1 kitabının yazarı Norbert Elias kimdir? İşte Uygarlık Süreci - Cilt 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Norbert Elias
Çevirmen: Ender Ateşman
Tasarımcı: Ümit Kıvanç
Orijinal Adı: Über den Prozess der Zivilisation Erster Band Wandlungen des Verhaltens in den Weltlichen Obersichichten des Abendlandes
Yayın Evi: İletişim Yayıncılık
İSBN: 9789754707861
Sayfa Sayısı: 349
Uygarlık Süreci - Cilt 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Norbert Elias’ın başyapıtı Uygarlık Süreci kadri sonradan bilinen nadir kitaplardan biridir. İlk kez 1939’da İsviçre’de yayımlandığında kimselerin ilgisini çekmedi. 1969’da yapılan ikinci baskısı da pek dikkat çekmedi. Kitabın değeri ancak 1976’da Almanya’da yayımlandığında anlaşıldı ve Elias’a sosyolojinin klasikleri arasındaki hakkettiği yerini kazandırdı. Kitabın başarısı yazarın ölümünden sonra da devam etti ve Uygarlık Süreci 1997’de Adorno Ödülü’ne değer bulundu.
Modernleşme süreciyle ilgili analizlere yeni bir bakış açısı ve veriler kazandıran Elias, iki ciltlik bu önemli eserinin ilk cildinde, uygarlık ve kültür kavramlarının sosyal anlamda tarihsel oluşumunu inceliyor. Sözkonusu sosyo-oluşumun önemli veçhelerinden birini, uygarlık-kültür karşıtlığı ve bu karşıtlığın aşılması olarak vurguluyor, Elias. Kitapta, uygarlık insan davranışlarının özel bir değişim biçimi olarak ele alınırken, gündelik davranışların, adab-ı muaşeretin, doğal ihtiyaçlarla ilgili tavırların ve değer ölçülerinin değişimi inceleniyor. Duygu denetim modelleri ve standartları ile, utanma ve sıkılma sınırlarındaki gelişmeler, Elias’ın el attığı ilginç konulardan sadece ikisi.
Sosyologlar tarafından yanlış dilde, yanlış ülkede ve yanlış zamanda yayımlanmış bir başyapıt olarak değerlendirilen Uygarlık Süreci, sosyal adap, yemek yeme âdetleri, oturup kalma, selâmlaşma gibi gündelik yaşamın pek çok ayrıntısını tarihî boyutlarıyla inceliyor. Zihniyet, maddi yaşam, tüketim biçimleri gibi alanları şekillendiren iktidar süreçleri; utanma, yüz kızarması gibi benzeri duyguların tarihi Elias’ın zengin ilgi alanlarından bazıları. Elias’ı diğer sosyal bilimcilerden ve de tarihçilerden ayıran en önemli farklılık, ele aldığı bütün bu konuları uygarlık kavramı ekseninde çözümlemesi ve çok güçlü bir anlatıma sahip olması. Özetle Uygarlık Süreci, insan-bilimleri literatürünün, onun da ötesinde modern düşüncenin öncü ve kalıcı ürünlerinden birisi, belki de en önemlisidir.
Uygarlık Süreci - Cilt 1 Alıntıları - Sözleri
- Devletin oluşum ve yapılanış tarihine bir göz atılacak olursa, bunun bir "şiddetin tekelleşmesi" sorunu olduğu görülür.
- “Onurlu insanın peşinden git, Yontulmamıştan uzak dur!”
- Nezaket sözcüğü, şüphesiz saraylı olmak, sarayda yaşamak kavramından kaynaklanır. Büyük saraylar herkesin fırsat peşinde koştuğu yerlerdir. Ve fırsat ancak sarayda derebeyin ve üst düzeydekilerin beğenisini kazanmakla elde edilir. Herkes kendisini sevdirmek için elinden geleni yapar. Karşılaştığı her fırsatta, onların tamamen hizmetinde olduğunu göstermeye çalışır. Ama her istenenin yapılması her zaman mümkün değildir ve insan bazen de kendisinden bekleneni yapmak istemez. Bu gibi durumlarda nezaket devreye girer. Dışsal davranışlarla diğerine onun hizmetinde bulunulduğu gösterilmeye çalışılır. Bu tür davranışlar karşıdakinin güvenini kazanmaya yöneliktir, ki bu güven daha sonra sevgiye dönüşür, bu da bizim için iyi şeyler yapılması demektir. Bunlar nezaket sayesinde kazanıldığı için, nazik kişiler sürekli kazançlı çıkar. Aslında insana saygı kazandıran şeyler yetenek ve erdem olmalıdır. Ama bu ikisini değerlendirebilecek kişilerin sayısı öylesine azdır ki! Bunlara değer veren kişiler daha da azdır. Dışsal olarak adlandırılan şeyler, dışsal olana düşkün kişileri daha çok etkiler; hele bir de bu gibilerin iradelerini özellikle etkileyecek durumlar ortaya çıkmışsa, nazik olanın ekmeğine yağ sürülür.
- Bedenleriyle ilgili şeyleri bizden daha az gizleyerek anlatan ya da adlandıran kişiler karşısında duyduğumuz açık ya da gizli huzursuzluk, "barbar" ya da "uygarlaşmamış" gibi yargılarda dile gelen baskın duygudur. Yani bu, "barbarlığın huzursuzluğu" ya da daha doğru ve tarafsız bir ifadeyle, başka bir duygulanım durumundan, bugün "uygarlaşmamış" diye nitelediğimiz birçok toplumda görülen ve bizim utanma standartlarımızın önkoşulunu oluşturan başka bir utanma standartından duyulan hoşnutsuzluktur.
- “İnsanların bize uyum sağlamasını beklemek büyük bir saflık olurdu.”
- Edebiyat ve sanat gibi lüks ihtiyaçların karşılanması için artık para yoktur. Genellikle bu gibi ihtiyaçlara para ayrılabilecek saraylarda, çok yetersiz araçlara dayanılarak 14. Louise'nin saray yaşantısı taklit edilir ve Fransızca konuşulur. Orta ve alt tabakaların dili olan Almanca kaba ve yetersiz bulunur. Almanya'nın tek saraylı filozofu ve dönemin, adı saraylı toplum arasında yansıma bulan tek büyük Alman'ı olan Leibniz bile Fransızca ya da Latince konuşur ve yazar; Almancayla ilgisi çok azdır. Ve dil sorunu, bu yetersiz Alman dili ile ne yapılabilir sorusu birçokları gibi onu da düşündürmüştür. Fransızca, saraydan sonra burjuvazinin üst tabakaları arasında da yayılır. Bütün "saygın kişiler", üst "kesim"den bütün insanlar Fransızca konuşur. Fransızca konuşmak bütün üst tabakaların karakteristik özelliğidir. "Bir mektubu Almanca yazmak kadar ayaktakımına özgü bir şey olamaz." Bu sözleri 1730 yılında nişanlısı Gotsched'e yazar.
- Size söylüyorum evladım, yemekte terbiyeli olun; sofrada kim olursa olsun, kaç kişi bulunursa bulunsun nazik olmaya çalışın, sizden övgüyle söz edilsin. Şunu da iyi bilin ki, davranışlarınıza bakarak ya överler ya yererler sizi.
- Onurlu insanın peşinden git, yontulmamışdan uzak dur
- “Aslında insana saygı kazandıran şeyler yetenek ve erdem olmalıdır. Ama bu ikisini değerlendirebilecek kişilerin sayısı öylesine azdır ki! Bunlara değer veren kişiler daha da azdır.”
- Bugünkü sosyoloji, göreve daha kısa süreçlerle ya da yalnızca toplumların belirli bir andaki durumuna ilişkin sorunlarla ilgilenmektedir. Toplumsal yapıların ve buna bağlı olarak kişilik yapılarının uzun süreli dönüşümleri neredeyse hiç gözönüne alınmamaktadır.
- ''Babil kulesinden gördükleri kendi toplumlarına ait, duruma dayalı toplum kuramlarının zaafını göstermek için yalnızca şu soruyu yöneltmek yeterli olacaktır: Bir 'toplumsal sistem'de yaşayan bütün insanların üst düzeyde bir entegrasyonunu çok doğal ve istenen bir durum olarak değerlendiren, görece ileri bir toplumsal demokratikleşme düzeyi gerektiren, birincil olarak o günkü topluma, az ya da çok demokratik ulusal devlet toplumlarına dayanan sosyoloji kuramları, daha az merkezileşme ve demokratikleşme aşamalarında bulunan toplumlara nasıl uygulanabilir? Bu tür 'toplumsal sistem' modellerinin, kölelerin ve serflerin çoğunlukta olduğu, yani bırakın eşit norm ve değerleri, insanların eşit yasalara bile sahip olmadığı toplumların bilimsel olarak incelenmesinde kullanılabilecek kuramsal araçlar olup olmadıklarına bakıldığında, durum sosyolojisine dayalı bu sistem modellerinin bugün merkezli olduğu hemen görülecektir. 20. yüzyıl sosyolojisinin sistem kavramı ile gösterilen şey, çağdaş sosyolojinin egemen tipinin kullandığı diğer kavramlarda da gösterilebilir. 'Yapı', 'işlev', 'norm', 'entegrasyon', 'rol' gibi kavramların hepsi, bugünkü anlamlarıyla, insan toplumlarının oluşumundan, ortaya çıkış biçiminden, süreç karakteri ve gelişiminden soyutlanmasıyla gerçekleşen düşünsel dönüşümü ifade eder.''
- ''Birey, daha doğru bir deyişle, birey kavramının bugün ifade ettiği şey, toplumun 'dışında' var olan bir şeymiş gibi görünür. Toplum kavramının ifade ettiği şey ise bireyin dışındaki ve ötesindeki bir şey olarak anlaşılır: toplumun ötesindeki tekil insanı asıl var olan, gerçek 'real' ve toplumu bir soyutlama ve gerçekte var olmayan bir şey olarak gören kuramlar ile toplumu bir 'sistem', bir 'sui generis olgu', bireyin ötesindeki gerçekliğin kendine özgü bir türü olarak gören kuramlar.. .. 'Birey ve 'toplum' kavramlarının statik olarak tanımlandıkları sürece düşülen düşünsel tuzaktan, ancak burada yapıldığı gibi, bu kavramların ampirik incelemeler sonucunda süreçlere işaret eder duruma getirilinceye dek geliştirilmesiyle kurtulunabilir.''
- "Hiyerarşik olarak yapılanmış toplumlarda, başkalarının yanında yapılan her davranış, belirli bir prestij değerine sahiptir."
- Ulus devletçi değer sistemlerinde, bir yanda bütün toplumu, yani ulusu en yüce değer olarak gören akım yer alır; ama aynı zamanda kendine yeterli insanın, "kapalı kişilik"in, özgür bireyin en yüce değer olarak kabul edilme eğilimine de rastlanır.
- İçinde gerçek "kendisi"ni barındıran kap beden midir? "İçsel" ile "dışsal" arasındaki sınır ten midir? İnsanda kabuk olan, kabuk içinde barındırılan şey nedir? "İçsel" olan ile "dışsal" olan şeyler insanlara o kadar doğal gelmektedir ki, benzer sorular hiç sorulmaz; araştırılmasına dahi gerek duyulmaz.
Uygarlık Süreci - Cilt 1 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Elias ve Uygarlık: Norbert Elias 20. yüzyıl sosyolojisinin önde gelen simalarından bir isim. Daha önceuzun zamandır uygarlık tarihiyle alakalı olduğu için okumayı düşündüğüm bir kitaptı ancak kitabın muhtevasının sıkıcılığı, beni bu kitaba yaklaşmaktan korkuttu. Üstelik yazarın Eurocentric yaklaşımı tüm camia tarafından bilinen bir vakıa olduğu için peşin hükümlerimden kurtulamadım. Eser dönecek olursak, Uygarlık Süreci bildiğimiz uygarlık tarihi alanının dışında, mimari, edebiyat vs. gibi daha çok medenilikle bağlantısını kurduğumuz alanları inceleyen bir eser değil. Çünkü medeniyet sadece bunlarla mahdud olmayıp; el-kol hareketleri, yemek yeme biçimi, toplum içinde yapılması münasip olmayan hareketlerdeki evrim süreci nev'inden pek çok davranışsal hareketi de kapsamına almaktadır. Elias, bu saydığımız alt medeni davranışları Avrupa üzerinden(Fransave Almanya'yı mukayese ederek) okuyucuya 20. yüzyıla kadar Avrupa'da gerçekleşeyen uygarlaşma sürecini açıklamaya çalışıyor. Kitabı okurken koskoca Roterdamlı Erasmus'un nelerle uğraşmak zorunda kaldığını okuyunca hayret edeceksiniz. (Furkan Gedik)
Uygarlık Süreci - Cilt 1 PDF indirme linki var mı?
Norbert Elias - Uygarlık Süreci - Cilt 1 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Uygarlık Süreci - Cilt 1 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Norbert Elias Kimdir?
Norbert Elias Yahudi bir ailenin tek çocuğu olarak 1897’de Breslau’da (şehrin şimdiki ismi Wroclaw) doğdu. 1990’da Amsterdam’da öldü. K. Jaspers, E. Husserl ve R. Höningswald’in öğrencisi oldu. A. Weber ve K. Mannheim ile birlikte çalıştı. 1993’te Almanya’dan ayrılarak İngiltere’ye yerleşti. 1954-1962 yılları arasında Leicester Üniversitesi’nin Sosyoloji Bölümü’nde görev yaptı. 1965’te Almanya’ya döndü. Münster, Konstanz ve Aachen üniversitelerinde dersler verdi. 1984’ten sonra Amsterdam’da yaşamaya başladı. 1939’da İsviçre’de yayımlanan Uygarlık Süreci uzunca bir süre tanınmayan bir yapıt oarak kaldı. 1969 baskısı da pek dikkat çekmedi, ama kitabın 1976’da Almanya’da yapılan ikinci baskısı, Elias’ın sosyolojinin klasikleri arasına katılmasını sağladı. Uygarlık sürecinin ilk cildi ‘‘Batılı Dünyaevi Üst Tabakalarının Davranışlarındaki Değişmeler’’ İletişim yayınları tarafından 2000 yılında yayımlandı. 1997’de Adorno Ödülü’nü aldı.
Norbert Elias Kitapları - Eserleri
- Uygarlık Süreci - Cilt 1
- Mozart - Bir Dahinin Sosyolojisi Üzerine
- Sosyoloji Nedir?
- Zaman Üzerine
- Uygarlık Süreci (2.Cilt)
Norbert Elias Alıntıları - Sözleri
- En iyi ve en gerçek dostlar fakir olanlardır-zenginler dostluğun anlamını hiç bilmezler. (Mozart - Bir Dahinin Sosyolojisi Üzerine)
- Zaman, itirazsız boyun eğilen bir kader gibi görünür herkese. (Zaman Üzerine)
- Bugünkü sosyoloji, göreve daha kısa süreçlerle ya da yalnızca toplumların belirli bir andaki durumuna ilişkin sorunlarla ilgilenmektedir. Toplumsal yapıların ve buna bağlı olarak kişilik yapılarının uzun süreli dönüşümleri neredeyse hiç gözönüne alınmamaktadır. (Uygarlık Süreci - Cilt 1)
- ''Birey, daha doğru bir deyişle, birey kavramının bugün ifade ettiği şey, toplumun 'dışında' var olan bir şeymiş gibi görünür. Toplum kavramının ifade ettiği şey ise bireyin dışındaki ve ötesindeki bir şey olarak anlaşılır: toplumun ötesindeki tekil insanı asıl var olan, gerçek 'real' ve toplumu bir soyutlama ve gerçekte var olmayan bir şey olarak gören kuramlar ile toplumu bir 'sistem', bir 'sui generis olgu', bireyin ötesindeki gerçekliğin kendine özgü bir türü olarak gören kuramlar.. .. 'Birey ve 'toplum' kavramlarının statik olarak tanımlandıkları sürece düşülen düşünsel tuzaktan, ancak burada yapıldığı gibi, bu kavramların ampirik incelemeler sonucunda süreçlere işaret eder duruma getirilinceye dek geliştirilmesiyle kurtulunabilir.'' (Uygarlık Süreci - Cilt 1)
- Descartes’tan Kant’a ve Kant sonrasına kadar uzanagelen oldukça yaygın bir hipoteze göre, insanlar doğuştan, olayları birbirleriyle ilintilemenin spesifik biçimleriyle donatılmışlardır ve bu biçimlerden biri de zamandır. (Zaman Üzerine)
- Zaman, bir doğa nesnesi midir? Doğa olaylarının bir parçası mıdır? Yoksa bir kültür nesnesi midir? Yoksa, zaman sözcüğünün dilbilgisel tanımda bir isim olması, onun bir nesne olduğu yanılsamasını mı yaratmaktadır? Saatlerin zamanı gösterdiklerini söylediğimizde, aslında onlar neyi göstermektedir? (Zaman Üzerine)
- Zaman, itirazsız boyun eğilen bir kader gibi görünür herkese. (Zaman Üzerine)
- Size söylüyorum evladım, yemekte terbiyeli olun; sofrada kim olursa olsun, kaç kişi bulunursa bulunsun nazik olmaya çalışın, sizden övgüyle söz edilsin. Şunu da iyi bilin ki, davranışlarınıza bakarak ya överler ya yererler sizi. (Uygarlık Süreci - Cilt 1)
- Mozart yaşamının ilerleyen döneminde, beste yapmanın onun için yapmamaktan daha kolay olduğunu farketmiş gibi görünüyor. (Mozart - Bir Dahinin Sosyolojisi Üzerine)
- İnsanlarin sevgisini kazanmak için böylesine çaba göstermiş birinin, hayatının sonunda olduğu gibi gençken de kimsenin onu sevmediğini ve hatta kendinin bile kendisini sevmediğini hissetmiş olması, Mozart'ın varoluşunun trajik yanıdır. (Mozart - Bir Dahinin Sosyolojisi Üzerine)
- Bedenleriyle ilgili şeyleri bizden daha az gizleyerek anlatan ya da adlandıran kişiler karşısında duyduğumuz açık ya da gizli huzursuzluk, "barbar" ya da "uygarlaşmamış" gibi yargılarda dile gelen baskın duygudur. Yani bu, "barbarlığın huzursuzluğu" ya da daha doğru ve tarafsız bir ifadeyle, başka bir duygulanım durumundan, bugün "uygarlaşmamış" diye nitelediğimiz birçok toplumda görülen ve bizim utanma standartlarımızın önkoşulunu oluşturan başka bir utanma standartından duyulan hoşnutsuzluktur. (Uygarlık Süreci - Cilt 1)
- Nezaket sözcüğü, şüphesiz saraylı olmak, sarayda yaşamak kavramından kaynaklanır. Büyük saraylar herkesin fırsat peşinde koştuğu yerlerdir. Ve fırsat ancak sarayda derebeyin ve üst düzeydekilerin beğenisini kazanmakla elde edilir. Herkes kendisini sevdirmek için elinden geleni yapar. Karşılaştığı her fırsatta, onların tamamen hizmetinde olduğunu göstermeye çalışır. Ama her istenenin yapılması her zaman mümkün değildir ve insan bazen de kendisinden bekleneni yapmak istemez. Bu gibi durumlarda nezaket devreye girer. Dışsal davranışlarla diğerine onun hizmetinde bulunulduğu gösterilmeye çalışılır. Bu tür davranışlar karşıdakinin güvenini kazanmaya yöneliktir, ki bu güven daha sonra sevgiye dönüşür, bu da bizim için iyi şeyler yapılması demektir. Bunlar nezaket sayesinde kazanıldığı için, nazik kişiler sürekli kazançlı çıkar. Aslında insana saygı kazandıran şeyler yetenek ve erdem olmalıdır. Ama bu ikisini değerlendirebilecek kişilerin sayısı öylesine azdır ki! Bunlara değer veren kişiler daha da azdır. Dışsal olarak adlandırılan şeyler, dışsal olana düşkün kişileri daha çok etkiler; hele bir de bu gibilerin iradelerini özellikle etkileyecek durumlar ortaya çıkmışsa, nazik olanın ekmeğine yağ sürülür. (Uygarlık Süreci - Cilt 1)
- Bir ömrün belli bir kesitinin uzunluğunu bir başka kesitin uzunluğuyla doğrudan karşılaştırıp buradan yaşımız bakımından bir sonuç çıkartamayız. (Zaman Üzerine)
- İnsanlar artık, kendi yarattıkları sembollerin kol gezdiği bir dünyada, bu sembollere büyük ölçüde yaslanan bir hayat gerçekleştirmektedirler. (Zaman Üzerine)
- “İnsanların bize uyum sağlamasını beklemek büyük bir saflık olurdu.” (Uygarlık Süreci - Cilt 1)
- Hain Birliği'nin genç üyeleri arasında; derebeylerine, saraylara, aristokratlara, Fransız hayranlığına, saray ahlâksızlığına, akıl düşmanlığına duyulan nefrete ve bütün orta tabaka gençleri arasında; yeni, birleşik Almanya; saray yaşantısının "doğalsızlığı" karşısındaki "doğal" yaşama ve kendi duygularını doyasıya yaşama özlemlerine sıkça rastlanır. (Uygarlık Süreci (2.Cilt))
- Mozart'ın evlenen kızkardeşine yazdığı mektuptan: ".....onlar gündüze, kadınlar geceye egemendir." (Mozart - Bir Dahinin Sosyolojisi Üzerine)
- “Onurlu insanın peşinden git, Yontulmamıştan uzak dur!” (Uygarlık Süreci - Cilt 1)
- Alışkanlık demirden bir gömlek gibidir . (Mozart - Bir Dahinin Sosyolojisi Üzerine)
- Ulus devletçi değer sistemlerinde, bir yanda bütün toplumu, yani ulusu en yüce değer olarak gören akım yer alır; ama aynı zamanda kendine yeterli insanın, "kapalı kişilik"in, özgür bireyin en yüce değer olarak kabul edilme eğilimine de rastlanır. (Uygarlık Süreci - Cilt 1)