diorex
life
Dedas

Uyuyan Adam - Georges Perec Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Uyuyan Adam kimin eseri? Uyuyan Adam kitabının yazarı kimdir? Uyuyan Adam konusu ve anafikri nedir? Uyuyan Adam kitabı ne anlatıyor? Uyuyan Adam PDF indirme linki var mı? Uyuyan Adam kitabının yazarı Georges Perec kimdir? İşte Uyuyan Adam kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.04.2022 10:00
Uyuyan Adam - Georges Perec Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Georges Perec

Çevirmen: Sosi Dolanoğlu

Orijinal Adı: Un Homme Qui Dort

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9789753422796

Sayfa Sayısı: 112

Uyuyan Adam Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İnsanlardan nefret ettiğin anlamına gelmez bu, ne diye onlardan nefret edesin ki? Ne diye kendinden nefret edesin ki? Keşke insan türüne ait olmak, o dayanılmaz ve sağır edici gürültüyü de beraberinde getirmeseydi; keşke hayvanlar aleminden çıkıp aşılan o birkaç gülünç adımın bedeli, sözcüklerin, büyük tasarıların, büyük atılımların o dinmek bilmeyen hazımsızlığı olmasaydı! Karşı karşıya getirilebilen başparmaklara, iki ayak üstünde duruşa, omuzlar üzerinde başın yarım dönüşüne fazla ağır bir bedel bu. Yaşam denen bu kazan, bu fırın, bu ızgara, bu milyarlarca uyarı, kışkırtma, tembih, coşkunluk, bu bitmek bilmeyen baskı ortamı, bu sonsuz üretme, ezme, yutma, engelleri aşma, durmadan ve yeniden baştan yaratma makinesi, senin değersiz varoluşunun her gününü, her saatini yönetmek isteyen bu yumuşak dehşet.

Uyuyan Adam Alıntıları - Sözleri

  • Zaman geçiyor ama sen saati bilmiyorsun.
  • "Zaman geçiyor, ama sen saati bilmiyorsun..."
  • Şimdi sessizliğin dehşetinde yaşıyorsun. Ama sen herkesten daha sessiz değil misin?
  • Dünyanın karşısında, kayıtsız kişi ne cahildir ne de düşman.
  • Bir şeyler kırılıyordu, bir şeyler kırıldı. Kendini -nasıl demeli?- dayanıklı hissetmiyorsun artık: Sana bugüne kadar güç veren -öyle sanıyordun, öyle sanıyorsun- yüreğini ısıtan şey, varoluş duygun, neredeyse önemli olduğun duygusu, dünyaya bağlanma, dünyada kalma duygusu eksikliğini hissettirmeye başlıyor.

Uyuyan Adam İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Perec'in Uyuyan Adam'ı hiçlikte hapsolmuştur. Mutlak hareketsizlik: ne fiziksel ne de düşünsel bir eylem söz konusudur. Bu nedenle yarı ölüm diye adlandırılan uykuyla özdeşleşmiştir. Freud'un fazla uykuyu bir kaçış olarak nitelediğini biliyoruz. Benim aklıma ise İnception filminde hayattan kaçmak için kendilerini uyutan insanlar geldi: Bu insanlar rüyada olduklarının farkına varıp ona hâkim olarak rüyalarında istediklerini yapabiliyorlar, hâliyle asla uyanmak istemiyorlar. Buna teolojide cennet deniyor. Buna karşın kitapta Uyuyan Adam'ın rüyalarından bahsedilmez. O, yaşamayı hiç bilmediğini ve bilemeyeceğini keşfederek kendini her şeyden soyutlamıştır. Bir isminin olmaması da bunun bir göstergesidir. O, bir hiçtir. Perec onu kitabın bir yerinde şu şekilde tasvir eder: "Sen bulanık bir gölgeden, sert bir kayıtsızlık çekirdeğinden, bakışlardan kaçan nötr bir bakıştan başka bir şey değilsin." Bulanık bir gölge imgesi onun artık bedensel varlığının da tehlikeye girdiğini gösterir: Tabii mitsel bir aura içinde hücreleri buharlaşmamaktadır ancak psikolojik olarak her geçen gün hayatla bağı zayıflayan insan bedeni, artık değiştirilmesi gereken yıpranmış bir deriden başka bir anlam ifade etmez. Hücrenin en son noktası olan çekirdek imgesi onun hiçliğin tam ortasına gelmiş olduğunu gösterir. Güneş onun yıpranmış derisini yakar, bu yüzden geceleri çıkar sokağa ve çevresine hiçbir şey hissetmeden, düşünmeden sadece bakar. Yabancılaşmanın getirdiği korkudan dolayı etrafındaki bakışlardan bile sakınmaktadır, çünkü kendisini fark eden her bir gözle kuracağı bağlantı onu hayata tutacak, bu bağlanma ise yeniden bilinmezlik anlamına gelen hayata dahil olma çabasına sokacak ve bu, onun artık bildiği üzere mutlak bir mağlubiyetten başka bir şeyle sonuçlanmayacak bir çaba olacak. Nihayet onunkisi nötr bir bakıştır: Hiçbir aidiyet duymayan bir bakış. Zira kitapta onun ailesinden, arkadaşlarından doğru düzgün bahsedildiğini görmeyiz. Uyuyan Adam'ın sınav sabahı bile yatağından kalkamadığını ya da kalkamadığını görürüz. Dışarıdan bakıldığında son derece anlamsız bir harekettir hatta başkalarının davranışlarını kendimizinkilerle kıyaslama yaparak anlamlandırma alışkanlığına sahip olan bizler için şımarıkça bir harekettir; öyle ki her gün mücadele ederek zor şartlarda yaşamaya devam eden bizler için onun bu davranışı nedeniyle suçlanması, yargılanması ve bunların sonucunda en azından toplum nezdinde cezalandırılması gerekebilir. Ancak bunları yaparken her birimizin bir şeylerden kaçmakta olduğumuz gerçeğini fark etmeyiz ya da farkında olsak da içten içe, onu görmezden geliriz. İnsan diğer insana ayna vazifesi görür: Bundan dolayı başka insanların bizim gibi olmasını isteriz, ancak böyle rahatlarız ve hayatımıza devam edebiliriz. Tabii ki bunun imkanı olmadığından dolayı ya aynadakini kendimizden hareketle kurgularız ya da aynadakine göre kendimizi… Uyuyan Adam artık aynasına bakmaktan vazgeçmiştir. O, "Oturuyor ve beklemek istiyor sadece, bekleyecek bir şey kalmayana kadar beklemek." Ancak zaman hiç kimseyi beklemez, akar. O, gerçek bir Efendi'dir. İnsan ona ancak bir yerinden tutunabilir, böylelikle bir nirengi noktası edinerek hayatını buna göre kurgulayabilir. Efendi ise gerçek manada bir Uyuyan'dır. Uyuyan Adam ise onun çok kötü bir kopyasından başka bir şey değildir. Bundan dolayı Perec son bölümde, Uyuyan Adam'ın suratına sert gerçekleri bir bir çarpar. Bunlardan birisinde şunları söyleyerek onun çevresinde var oldugunu zannettiği demir parmaklıkları yok eder: "Oysa sen, zavallı Dedalus, senin labirentin yoktu. Sahte mahkum, senin kapın açıktı." Şaşırıp etrafında açılan kapıları, kapıların ardında akan sokaktaki hayatı gören Uyuyan Adam'ın korkusuna aldırmadan devam eder: "Artık sığınağın kalmadı. Korkuyorsun; yağmurun, saatlerin, araba selinin, yaşamın, insanların, dünyanın, her şeyin durmasını bekliyorsun; her şeyin yıkılmasını bekliyorsun … Uzunca bir süre kendine sığınaklar kurup yıktın: düzen ya da eylemsizlik, başıboş sürüklenme ya da uyku, geceleyin devriye gezmeler, yansız anlar, gölgelerin ve ışıkların kaçışı. Daha uzun bir süre kendine yalan söylemeyi, kendini sersemleştirmeyi, kendi oyununa gelmeyi sürdürebilirsin belki. Ama oyun bitti, büyük şenlik, ertelenmiş yaşamın yalancı sarhoşluğu bitti." Ve sözlerini şöyle noktalar: "Ufacık bir belâ seni kurtarmaya yeterdi belki de: Her şeyini kaybederdin, savunacak bir şeyin olurdu, ikna etmek için, duygulandırmak için söyleyecek sözcüklerin olurdu." Ve Uyuyan Adam uyanır… Keyifli okumalar (Kaan)

Her türlü yoruma açık kitapları oldum olası sevmişimdir. Bir kitap illa da hayattaki bir sorunu temsil etmek ya da ona eleştiri yapmak için yazılmamalıdır. Yazılan eser her türlü yoruma açık olacak şekilde bir 'yazılar dizisi' de olmalıdır. Uyuyan Adam benim için bu türden bir eser. Bu türden eserlerde karakterlerin ismi, olaylar dizisi veya zaman öğeleri önemini yitirir. Tek önemli olan şey bu yazılar karmaşasından herkesin bir pay çıkarması olur. Uyuyan Adam'ın ismi belirtilmiyor (belki de ismi bile yok?) fakat tüm roman boyunca 'yazılar dizisi' ona hitaben yazılmış. Uyuyan Adam nasıl bir insan diye soracak olursanız verebileceğim bir cevabın olmayacağına, benim de onun gibi duvardaki desenleri incelemeye başlayacağıma garanti verebilirim. Çünkü Uyuyan Adam bildiğiniz türden bir roman değil. Kitabın ilk bölümünde olağanüstü bir tasvir bölümü var. Şahsen bu ilk bölüm bile beni kitabı beğendiğime ikna etmeye yetti. Tasviri yapılan şey hepimizin bildiği bir yer. "Yer" olarak adlandırdım çünkü Perec'e göre de orası bir yer. Tasvir edilen yer bizim uykuya dalmak için beklerken gözlerimizi kapattığımızda görmüş olduğumuz karanlık. O karanlık düzlemde zaman zaman oluşan şekiller, karanlık uzamda istemsizce hareket edişimiz ve o uzamda uykuyu aramak için o an bize sonsuzmuş gibi gelen istemsizce yürüyüşümüz. Özellikle bu sahne tasvirini okuduğum anda hayatta kimsenin şahit olmadığı bir halimi, Perec en yakın haliyle anlatıyormuş gibi şaşırdım. Çünkü o 'uzam'ı yalnızca biz biliriz. Tıpkı eşyaların bizde uyandırdığı duygular gibi. Bir insan gül gördüğü zaman duygularını, onun yaşadığı gibi asla anlayamayız. Bu açıdan uykunun arandığı uzam da böyledir, o uzamı yalnızca biz biliriz. Fakat bunun tasviri ve de bu tasvirin benim uzamıma yakın oluşu okurken beni çok şaşırttı. Bu yüzden de daha baştan anladım Perec'in özel bir yazar olduğunu. Tabii kitap sadece "uykudan önceki karanlık uzamı" anlatmıyor. Kitap boyunca devam eden bir durağanlık hali mevcut. Bir örnek verelim mesela: Yarın, yani cuma günü çok önemli bir toplantınız ya da sınavınız olsa ve bu sınav erken bir saatte olsa ne yaparsınız? Muhtemelen akşamdan hepimiz geç kalmamak için alarm kurar, biraz da tedirginlik içinde o 'uzam'a giriş yaparız. Ama bir de bunun tam tersini düşünün; sabah alarm çalıyor, duyuyorsunuz ama kalkmıyorsunuz. Alarm sustuğunda ise yeniden uykuya bile dalmıyorsunuz, sadece duvarları izliyorsunuz. İşte bu hayattaki o koşuşturmaca denilen tuzağı atlatma yöntemidir. Hayattaki istemsiz koşuşturmacayı bir an olsun kıramıyoruz, kıranlar ise (varsa eğer bu kişiler) hemen toplum dışı damgası yiyerek dışlanıyorlar. Aylak oluyorlar ya da tutunamayan. Bu dışlanmanın Uyuyan ya da Uyuyanlar adı altında toplandığı bir eser Uyuyan Adam. İnsanların sürprizsiz bir yaşamı sırf güvenliğinden dolayı tercih etmeleri de bolca eleştirilmiş. Aslında sorgulama kavramı dahi sürprizli bir hayata sahip olmakla aynı doğrultuda sayılabilir. Çünkü sorguladığınızda karşınıza ne çıkacağını çoğu zaman bilemezsiniz, bu da bir maceradır, sürprizdir. Normal hayat olarak adlandırdığımız çoğu şeyin uzağında karakterimiz. Fakat bu uzaklık aynı zamanda yok; çok yakın bir uzaklık bu, aslında hayatın kendisini yaşıyor karakterimiz. Dışarı çıkıp insanlar gibi yürüyor, eve geliyor, uyuyor, uyanıyor, uyuyor, uyanıyor. Fakat bunları tuhaf bir şekilde dıştan bakarak yapıyormuş gibi geliyor okuyucuya. Yani tıpkı toplumun dışladığı bir insanın tekrar toplumun içine girip onlara inat onlar gibi davranmasının ironik havası gibi bir havada yazılmış Uyuyan Adam. Bu da elbette Perec'in ustalığını gösteren bir diğer etmen. Toplumsal düzene ayak uydur(a)mama kavramı roman boyunca irdelenmiş. Öyle ki, kitabın her bir cümlesi kendi içinde bir farklılık içeriyor. Hitap edilen kişiye sanki "toplum böyle yapıyordu ama sen böyle yaptın" benzeri cümleler kullanarak sesleniyor Perec. Tek tip insan düzenine belki de bu dinginlik içinde dahi karşı çıkıyordu karakterimiz. Düşünüyorum, bir dinginlik içinde bile sisteme karşı çıkılabiliyorsa eğer, insanları engelleyen şey ne? İnsanları sürü psikolojisine iten şey ne, kurtulmak bu denli kolayken? Perec belki de bunu da vurgulamak istemiş. Sistemin dışında olmak, işsiz veya tembel olmak anlamına da gelmez. O 'işşiz' insanlar 'işli' insanlardan köleleştirilme kavramının daha çok farkında ise bu işsizlik olmaz. Bu durumda 'işli' olan 'işsiz' konumuna düşer. Tıpkı uyanık olanların aslında uyuyan, Uyuyan'ların da uyanık konumunda olduğu gibi. Her birimiz uyuyan bir insan olduğumuzu iddia edebiliriz, belki de daha derin uyumak ve o uzamı daha çok yaşamak adına Uyuyan Adam'ı bir okumalıyız derim. Daha derin uyumamız dileğiyle... (Nympheutria)

Uyuyamayan Ben: Masadan kalkıyorum, bugün de hayatımı kurtarabileceğimi sandığım sınava çalışarak günümü bitiriyorum. Evet, öyle sanıyorum, meslek sahibi olursam, Dünyanın benim olabileceğini düşünerek kendimi kandırıyorum, Sonra bir kitap okuyorum, aslında kitabı okuduğumu düşünüyorum ama kitabı okumuyorum ki kitabı yaşıyorum. Kitap bana bir kez daha gerçekleri hatırlatıyor. İsmi; "kitap/uyuyan-adam--6882". Adam uyurken bile beni toz pembe hayallerden uyandırabiliyor. Hayallerimin en güzel kısmındayken, "İnsanoğlu" diyor. "Bomboş bir buluştur." Sonra hayallerim bir cam gibi kırılıp ayaklarımın dibine düşüyor. Ayağımın kanamaması ya da belki de hayatımın kanamaması için basmamalıyım. Ama hayallerimin kırıklıkları odamın her tarafına yayılmış durumda ve ben bu odadan çıkmalıyım... Not; Kitapta yazılan yazı tekniğiyle incelemeyi yazmaya çalıştım. (Halil Vural)

Uyuyan Adam PDF indirme linki var mı?

Georges Perec - Uyuyan Adam kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Uyuyan Adam PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Georges Perec Kimdir?

Şaşırtıcı özgünlükteki yapıtlarıyla, anlatı üslubuna ve şiire getirdiği yeniliklerle edebiyat dünyasında ayrı bir yer edinen Georges Perec, 7 Mart 1936'da Paris'te doğdu, 3 Mart 1982'de Ivry'de öldü. Neredeyse tüm yaşamı boyunca Paris'te yaşadı. İkinci Dünya Savaşı'na katılan babası 1939'da öldürüldü. Almanlar Fransa'yı yavaş yavaş ele geçirirken, Perec akrabaları tarafından kırsal bölgeye götürüldü. 1942 yılı sonlarında Paris'te kaybolan annesinin de daha sonra Auschwitz'de ölmesiyle, altı yaşında öksüz kaldı ve halasıyla eniştesi tarafından büyütüldü. Yahudi kökenli oluşunu ve anne babasını savaşta kaybetmesini hiçbir zaman açıkça irdelemese de, bunlar yapıtlarında alttan alta her zaman var olan unsurlar oldu.

Perec eğitimini tamamladıktan sonra, bazı dergilere yazılar yazmaya başladı. 1965'te ilk romanı Les Choses. Une histoire des années soixante (1965; Şeyler - Altmışlı Yılların Bir Hikayesi, çev.: Sevgi Tamgüç, Metis Yay., 1998) ile Renaudot Ödülü'ne layık görüldü. O tarihten itibaren birbiriyle hiçbir benzerlik taşımayan yirmiden fazla kitap yayımladı.

Perec, 1960'ta Raymond Queneau ve François Le Lionnais tarafından kurulan, Paris merkezli OuLiPo'nun (Ouvroir de Littérature Potentielle-Potansiyel Edebiyat Atölyesi) üyelerindendi. Italo Calvino, Harry Matthews, şair ve matematikçi Jacques Roubaud'nun da üyesi olduğu, matematik, mantık ya da satranç gibi başka alanlardan biçimsel olarak yararlanan, edebiyatı bu alanlardan ödünç aldığı yeni yapılar ve örneklerle genişletmeye çalışan OuLiPo'nun başını çeken edebiyatçılardan biri oldu.

Perec, romanlardan toplu çapraz bulmacalara, denemelerden taşlamalara, şiirlerden sözcük oyunlarına çeşitlilik gösteren yapıtlara imza attı. Tersinir sözler, evirmeceler, sözcük oyunları Perec'in yapıtlarından hiç eksik olmadı.

1969'da hiç "e" harfi kullanmadığı La Disparition (Kayboluş) adlı romanı yazdı. Kayboluş bir adamın ortadan kayboluşunun hikâyesidir ve adamın kaybolduğu dünyada "e" harfi de kaybolmuştur, ancak romanın hiçbir karakteri dildeki yer değiştirmelerin, benzetmelerin, tahrif etmelerin ve böyle bir evrenin boşluğu doldurmak için giriştiği sonu gelmeyen hilelerin farkına varmaz. Böyle bir dünyada arkadaşları Anton Ssliharf'i boşuna arar ve birer birer yok olurlar.

İnsanın yaşadığı ortamı keşfe çıkan Perec, kimi zaman sivri dilli bir alaycılıkla, kimi zaman da takıntılı bir yöntemcilikle romanlar yazdı. Özel hayatı konusunda her zaman ketum olsa da, yapıtları otobiyografik unsurlarla doludur. 1973 yılında yazdığı La Boutique Obscure, 1975'te kaleme aldığı W ou le souvenir d'enfance (W Ya da Bir Çocukluk Hatırası, çev.: Sosi Dolanoğlu, Metis Yay., 2001), 1978'de yayımlanan Je me souviens, otobiyografik özellikleri daha öne çıkan yapıtlarıdır.

Perec'in en önemli yapıtlarından biri de, 1978'de yayımlanan ve Medici Ödülü'ne layık görülen La vie mode d'emploi'dır (Yaşam Kullanma Kılavuzu, çev.: İsmail Yerguz, Yapı Kredi Yayınları, 2001).

Harflerle ve sözcüklerle oynamayı çok seven Perec, dili neşeli bir oyun ve keşif alanına, kapıları şiire olduğu kadar derin felsefi düşüncelere de açılan bir laboratuvara çevirmiştir.

Georges Perec Kitapları - Eserleri

  • Uyuyan Adam
  • Şeyler
  • Kayboluş
  • Doğdum
  • Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi?
  • Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi
  • W ya da Bir Çocukluk Hatırası
  • Saraybosna Suikastı
  • Yaşam Kullanma Kılavuzu
  • Paralı Asker
  • Harikalar Odası
  • Mekan Feşmekan
  • Ellis Adası
  • Karanlık Dükkan
  • Ücret Artışı Talebinde Bulunmak İçin Servis Şefine Yanaşma Sanatı ve Biçimi
  • Olağan-içi
  • Her Durumda Yapmam Gereken Şeylerden Bazıları
  • Cantatrix Sopranica L. ve Diğer Bilimsel Yazılar
  • Kış Yolculuğu
  • Doğdum
  • Kış Yolculuğu ve Peşindeki Öyküler
  • İncelikli Go Sanatını Keşfetmeye Çağıran Küçük Kitap
  • A Void

Georges Perec Alıntıları - Sözleri

  • her şey, herkes tehditkar hale geliyor. geçtiğim yerlerin hepsi bana yabancı. (Karanlık Dükkan)
  • servis şefinizin karşısına geçmiş alçak sesle yaşam koşullarınızın yavaş yavaş bozulmakta olduğunu anlattığınızda sizi sempatik ve neredeyse heyecanlı bir dikkatle dinlemeyeceğini ve size gelecekte bir ücret artışı umudu vermeyeceğini düşünmeniz için hiçbir neden yoktur (Ücret Artışı Talebinde Bulunmak İçin Servis Şefine Yanaşma Sanatı ve Biçimi)
  • bir servis şefi astlarından birini hiçbir zaman tebrik etmez. (Ücret Artışı Talebinde Bulunmak İçin Servis Şefine Yanaşma Sanatı ve Biçimi)
  • Yaşamak hoşuna gidecek mi? Evet desene. Evet ve yine evet. Güneşte yürümenin hazzı, yağmurda yürümenin hazzı, yolculuğa çıkmanın, yemenin hazzı. Yüzmenin. Tren sesi duymanın? (Paralı Asker)
  • Saat dördü beş geçiyor. Göz yorgunluğu. Sözcük yorgunluğu. (Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi)
  • Binet, kralın perukacısı Rigaud'ya bir tablo ısmarladı. Ressam bu işten hiç memnun kalmadı Çünkü küçümserdi fırçası tarakları Ama Rigaud, peki ya olmasaydı Modellerin perukları Ne renkleri kalırdı ne ruhsarları O vakit çok arardın perukacıları! (Harikalar Odası)
  • "Zaman geçiyor, ama sen saati bilmiyorsun..." (Uyuyan Adam)
  • Herkes ayağa kalkar ve hiçbir şey ol­maz. (Doğdum)
  • Geçtiğim yerlerin hepsi bana yabancı. (Karanlık Dükkan)
  • Küçük bir şişe Vittel su içiyorum oysa dün kahve içiyordum (bu durumun meydan üzerinde dönüştürücü bir etkisi var mı?) (Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi)
  • "Dönüşsüz bu gidiş uzak kadere teslim hep başka kıyılara doğru sürükleniriz bari bir gün sonsuz sularında senelerin demirleyemez miyiz ey göl daha bir sene anca geçti aradan doyamadığı maruf dalgaların başında bak oturduğu taşta yapayalnız bir adam benim o bir başıma." (Saraybosna Suikastı)
  • Ey edebiyat! Senin o kutsalların kutsalı süreklilik aşkın yüzünden ne ezalar, ne cefalar çekiyoruz!... (Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi?)
  • Anlam ortada aslında. Ortada ama az ya da çok uzağımızda. Az ya da çok bulanık, az ya da çok muğlak ama orada. (Kayboluş)
  • "Yatak: Tanımlanmamış tehdidin meskeni, tezatların meskeni, fani haremleriyle dolu yalnız bedenin mekânı, arzuya yasak mekân, bağlılığın umulmadık mekânı, düşün ve ödipal özlemin mekânı: Ne mutlu uyuyabilene korkmadan kahırlanmadan O heybetli, o kutsal yatağında babanın Soyundan gelenlere hem beşik hem mezar olan. José Maria de Heredia Trophées" (Mekan Feşmekan)
  • Nasıl ulaşmalı sıradan olana, basit olana, gündelik olana, olağan olana, her gün olup bitene? (Ellis Adası)
  • Birçok şey değişmemiş, yerinden bile hareket etmemiş (harfler, semboller, çeşme, toprak alan, banklar, kilise vb.), ben de aynı masada oturuyorum (Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi)
  • “Arkanda maskeler var. İçinde hiçbir şey yok . Yaşama arzusu. Ölme arzusu.Bir boşluk hissi , hoyrat bir anlayışsızlık .Ya sonra ? ” (Kayboluş)
  • “Mışıl mışıl uyumak burnumda tütüyor. Dalmak, uyumak, top patlasa duymamak istiyorum. Ama imkânsız.” (Kayboluş)
  • İnsan bir ad, bir sözcük istiyor. Haykırmak istiyor: Çözümü bulduğunu, bunalımının kaynağına indiğini haykırmak istiyor. Bu abuk sabuk karmaşık laf yığınından sıçrayıp çıkmak, bu sözcük bataklığından kaçıp kurtulmak istiyor insan. Ama artık bir sıçrama taşı da yok, tutunacak bir dal da. Hayal gücünün dibini boylamaktan başka yol yok. Bir başlangıç noktası yakalamak istiyor insan: Ama bütün noktalar çok uzaklarda, çok bulanık... "KAYBOLUŞ" GEORGES PEREC️ (Kayboluş)
  • Her yapıt başka bir yapıtın aynasıdır. (Harikalar Odası)

Yorum Yaz