Ve Durgun Akardı Don - 4. Cilt - Mihail Şolohov Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ve Durgun Akardı Don - 4. Cilt kimin eseri? Ve Durgun Akardı Don - 4. Cilt kitabının yazarı kimdir? Ve Durgun Akardı Don - 4. Cilt konusu ve anafikri nedir? Ve Durgun Akardı Don - 4. Cilt kitabı ne anlatıyor? Ve Durgun Akardı Don - 4. Cilt kitabının yazarı Mihail Şolohov kimdir? İşte Ve Durgun Akardı Don - 4. Cilt kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Mihail Şolohov
Çevirmen: Tektaş Ağaoğlu
Orijinal Adı: Tihi Don
Yayın Evi: Evrensel Basım Yayın
İSBN: 9789756865736
Sayfa Sayısı: 488
Ve Durgun Akardı Don - 4. Cilt Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Ve Durgun Akardı Don, Don bölgesinin destanıdır. Eser, bir Kazak ailesi ekseninde Don bölgesini ve savaşın, devrimin ve iç savaşın bölgeye yansıyışını çok yönlü, derinlemesine ama sade bir dille anlatır. Birinci ciltte Don Kazakları'nın Çar dönemindeki yaşam koşulları, gelenekleri, görenekleriyle dile getirilir. Bu cilt, nehir romanın kahramanlarını ve ruh durumlarını da tanıtır. İkinci ciltte, Birinci Dünya Savaşı, 1917 Kerenski Hükümeti dönemi, General Kornilov Olayı ve 1917 Ekim Devrimi'yle, roman kahramanlarının bu olaylardaki durumuna ayrılmıştır. Üçüncü ve dördüncü ciltlerde Don Kazakları'nın ayaklanmaları, Don bölgesinde kurulan bağımsız cumhuriyetler, İç Savaş ve Avrupa'nın bu iç savaştaki rolü irdelenir. Bu kargaşada savrulan kahramanlarla canlı bir belgesel ve çağdaş bir destan sergiler Şolohov, Bozkır çiçekleri kadar canlı ve birbirine benzemez insanlarıyla, yaşanmışlığın sahiciliği ve olağanüstü anlatımıyla Ve Durgun Akardı Don, bütün zamanların en önemli romanlarındandır.
Ve Durgun Akardı Don - 4. Cilt Alıntıları - Sözleri
- "İnsan ihtiyaçtan doğmaz, ama yakınlık ihtiyaçtan doğar..."
- "Gelecek, benim için geçmişimden beter olamaz."
- "Kurdu istediğin kadar besle, o yine ormanı arar"
- Atasözünde dendiği gibi: "Kuyuya tükürme, ordan sen de içebilirsin."
- "Bazen, gün olur, güzelim kuşları kıskanırım. Ne savaş bilirler, ne dert…”
- "İyi uyudun mu?" diye sordu babası. "Çook! Bülbüller uyandırdı beni. Bütün gece susmak bilmediler!" Panteley atın boynundan yem torbasını çıkardı, gülümsedi: "Yapacak başka işleri yoktur da ondan evlat. İnsanın bu güzel kuşlara gıpta ettiği günler oluyor. Onlar ne savaş bilir ne de yakıp yıkmak..."
- “Lanet olasıca! Bi girdin ki gönlüme, çıkmak bilmiyorsun!”
- İnsanın güpegündüz ölümü karşılaması korkunçtur; ama uyurken herhalde pek kolay olsa gerek...
- ... saatler boyunca bütün yaşamı gözlerinin önünden geçiyordu. Bu yaşamın ne kadar yoksul, ne kadar kısa, ne büyük bir bölümünün kahredici, acı dolu olduğunu, hatırlamak istemediği ne çok şey olduğunu görmek şaşırtıyordu onu.
- Hep beraber olunca ölüm o kadar kötü gelmez insana...
- Yiğitliğin onda dokuzu kaçmak, biri de hiç görünmemektedir
- Gelecek, benim için geçmişimden beter olamaz.
- "İşte gerçekleşmişti. Gregor’un nice uykusuz geceler hasretle kavuşmayı beklediği o ufacık isteği. Evinin kapısında duruyordu ve oğlu kollarının arasındaydı işte. Yaşam ona sadece bunu bırakmıştı; onu toprağa, onu şu soğuk güneşin altında parıldayan koca dünyaya kısa bir süre için de olsa hâlâ bağlayan biricik şeyi."
- Don'u seyrettim; suyun yüzünü kırıştıran dalgacıklar titreşiyordu, güneşin altında ırmak gümüş gibiydi, dans ediyordu sanki akarken, öyle ki, doyamadım bakmaya. Dönüp dönüp çevremi seyrettim... Tanrım, ne güzeldi her şey! Oysa, şimdiye kadar bunun hiç farkında değildim...
- “Ama ben kimseyi çok sevemedim. Köpek nasıl severse ben de öyle. Orda, burda, nerde olursa… Yeniden doğabilsem, hayatımı başka türlü yaşardım.”
Ve Durgun Akardı Don - 4. Cilt İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Tüm savaşlar korkunçtur, ama hiç bir şey iç savaştan daha korkunç değildir. O öyle bir savaştır ki ; Ayni ailede kardeş kardeşin peşine düşer, baba oğlunun peşine düşer. Şolohov'un yazma süreci 15 yıl sürdüğü eserinde 1.Dünya savaşı ,1917 Devrimi ve iç savaşı kaleme almış. Çarlığın yıkılışını, Bolşevikler ve çarlık yanlıları arasındaki savaşı Kazakların gözünden anlatılıyor. Yazar romanda doğayı öyle bir anlatmış ki hayal etmekten öte;doğanın kokusunu içinize çekiyorsunuz . Bu konuda Tolstoy'dan iyisini okumamıştım ama bu eserle Tolstoy'u sollamış Şolohov. Tarih ve kurgu sentezi olan bu çalışmada 982 karakter yer alıyor, ve bunlardan 363 tanesi gerçek tarihi karakterden oluşuyor. İç savaşı ve Devrimi ,Kazakların yaşamları hakkında bilgi sahibi olacağınız, bazı yerlerde askeri detaylardan dolayı sıkılacağınız ama bittiğinde "iyi ki" diyeceğiniz bir okuma sizi bekliyor. (Lina)
Üçerle, sağa çark- süratli, marş!: Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir... Minnet borçluyum. Durgun Don'u okumadan, bitirmeden ölmek vardı bir de. Korkunç. Hiç kitap okumamış gibi ölecektim. Gerçek bir kitap okudum. Gerçek bir sanatçıdan. İki bin küsür sayfa ama inanın dostlar su gibi akıyor. Tek sorun bitmesi ahhhh keşke bitmese ömrümce okusam... Rusya'nın Balzac' ı Rusya'nın Dickens'ı ve Rusya'nın Yaşar Kemal'i Bugün Don Kıyısında yükseliyordur bu nidalar. Şolohov babamız Durgun Don evimiz... Rus Edebiyatı'nın en büyük ve ilk trajedisi ile karşınızdayım. Kendimi , yaşamın ortasında ellerim bağlı, umudum tükenmiş hissediyorum. En son dedem vefat ettiğinde böyle hissetmiştim; birde şimdi Durgun Don bittiğinde. Şolohov'un 14 yılda yazdığı epik romanı'nın on yıllık serüvenini, iyisiyle ve iyisiyle bitirmiş oldum. İlk üç cildini büyük bir zevkle ve mutluluk ve bağlılıkla okumuştum; ama okudukça içim tükendi, okudukça ciğerim dağlandı. Tanıdım hepsini dostlarımın, kardeşlerimin. Hepsi bir karakter mi sadece? Hayır hepsi var hepsi Don'un gerçek ve öz evlatları. Gregor-Aksinya-Piyotr-Mitka-Darya-Prohor-Mişa-Natalya ve daha niceleri. Hepsi özenle çizilmiş ve işlenmiş. Gerçek bir sanatçının ölümsüz kahramanları. Güçlü ve yetenekli insanların Don kıyılarında hayat bulması ve Şolohov'un dehası ile bir epope çıkıyor. Son cilt yani dördüncüsü başlarken bile yüreğimde bir acı vardı. Bu romanların nasıl biteceğini az çok tahmin edilebilir olmasıdır da özelliği. Hepsi ölecek. On yıldır birlikte yaşadığım, güldüğüm ve ağladığım; dostlarımın, kardeşlerimin öleceğini bilmek ama okumak ve devam etmek. Günde 200 sayfa okumam ama son 7 sayfayı 3 saatte bitirmem. Duyduğum acının tarifsiz kuvvetindendir. Evim, hemen karşımda Aksinya'cığımın evi, iki ye bölen patika ve Don nehri. Diğer tüm tanıdık don kazakları. Savaş, barut. Islak ve küf kokan toprağın üzerinde ki ölüler. Atlar atlar böylesini görmedim ben (MCA). Şolohov lisedeyken 1 Dünya Savaşı patlak verir. 1917 yılında ki Kerenski devrimi de lisedeyken başladı. 16 yaşında bir Kazak genci olan Şolohov, Devrimcilerden yana, Çarlık Düzenine karşı savaşa katıldı. Durgun Don Şolohov'un alın yazısıydı. Roman 4 dönemi işler - Barış, Savaş, Devrim ve İç Savaş. Vyeşenskaya'nın dul kadınları, ağlar ağlar dururdu. Durgun Don'un kahramanları bu topraklarda yaşayıp öldüler ve Beyaz Muhafızlar'a karşı savaşan Kızıl Atlıların toynak sesleri çınlıyordu. Ahhhh! Girişa Grişammm bitirdin bizi bee. Seninle başladık bu uzun yolculuğa ve seninle bitirdik. Seninle birlikte büyüdü sakallarım ve gözümde ki yaşlar öyle aktı. Natalya sadık sevgilim benim. Beyaz gelinlik üstünde güzelce uyu... Aksinyam, Don'un en güzel çiçeği... Ne kadar da güzelsin.. Rüyanda bile gülümsüyorsun.. Güzelce uyu. Panteley Prokofyeviç senin canın sıkılıyordur şimdi. Çok yalnızsın orada. Ah Panteley, İlyiniçna belkiyordur şimdi seni azar yiyeceksin gel hele. İlyiniçnamm hasret yüreğimizi dağladı ve yandık seninle birlikte. (minimalist)
4 ay süren yolculugumuzun sonuna geldik... Sadece tarihi anlatıyor demek yetmez, yaşanan savaşları. devrimleri dört kitapta da tüm gerçegiyle okurken ihanete, yoksulluğa ve aşka da şahit oluyoruz.Çok sevdim. (Zuhal)
Kitabın Yazarı Mihail Şolohov Kimdir?
Mihail Aleksandroviç Şolohov, 1905'te Don Bölgesi'nde, Viyesenskaya'nın Krujilino köyünde Rusya’da doğar. Annesi bu köyden bir Kazaktır. Babası Orta Rusya'nın Riyazan Bölgesi'nden Don kıyılarına yerleşmiş biridir. Sholohov lisedeyken; I. Dünya Savaşı başlar, bunu 1917 Ekim Devrimi ve iç savaş takip eder. 16 yaşındayken, devrimcilerin yanında savaşa katılır. İç savaş sona erdiğinde, bir süre; hamallık, taşçılık, ilkokul öğretmenliği ve gazetecilik yapar. Yazmaya 17 yaşında başlar. İlk hikâyesi Doğum Lekesi’ni 19 yaşında yazar. 1922 yılında Moskova’ya gider ve gazetecilik yapar. Test adlı makalesi yayımlanır. Fakat geçimi için gazetecilik yeterli değildir. Bu dönemde taş işçisi, rıhtım işçisi ve muhasebeci olarak da çalışır. 1924’de Veşenskaya’ya geri döner ve kendini tamamen yazmaya verir. Aynı yıl Mariya Petrovna Gromoslavskaya ile evlenir. Bu evlilikten iki kız, iki de erkek çocukları olur.
İlk kitabı, 1. Dünya Savaşı ve İç Savaş yıllarındaki Kazakları anlatan Don Hikayeleri, 1926 yılında basılır. Aynı yıl Ve Durgun Akardı Don -Durgun Don diye de bilinir.- adlı romanını yazmaya başlar. Bu romanı yazması 14 yılını alır ve Stalin nişanı ile ödüllendirilir. Bu roman Sovyetler’de zamanın en çok okunan yapıtlarından biri olur ve 1965’de Nobel Edebiyat Ödülü alır. Bitirmesi 28 yılını aldığı Uyandırılmış Toprak adlı romanı ile de 1954 yılında Lenin Nişanı’na layık görülür. Bu roman Yarınların Tohumu (1932) ve Don’da Hasat (1960) olmak üzere 2 kısımdan oluşmaktadır. Bu romanda da kollektivizmin uygulandığı yıllardaki günlük hayatı yansıtır. 1957’de yazdığı kısa hikâyesi İnsanın Kaderi (Sudba çeloveka) film olarak da çekilir.Vatan için dövüştüler isimli eseri bitirilememiştir.
II. Dünya Savaşı boyunca Gerçekler (Pravda) Gazetesinde savaş hakkında yazılar yazmıştır. 1956-1960 yılları arasında toplu eserleri sekiz kitap olarak yayımlanır. Şolohov, Aleksandr Solzhenitsin tarafından Ve Durgun Akardı Don adlı romanında çalıntı yapmakla suçlanmıştır. Delil olarak da eserle yazarın diğer yapıtları arasındaki kalite farkını göstermiştir. Şolohov kendini romanın taslaklarını göstererek ispatlayabilirdi. Ancak tüm taslakların II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından yok edildiğini belirtti. 1984 yılında monograf Geir Kjetsa bilgisayar yardımıyla romanda yapılan incelemelerin sonucunda Ve Durgun Akardı Don adlı romanın Şolohov’un eseri gibi göründüğünü söyledi. Daha sonra da 1987’de de romanla ilgili yazara ait binlerce not, taslak bulundu.
Şolohov 21 Şubat 1984’de, Rostov ilinde hayata gözlerini yumar. Mezarı Don nehri kıyısındaki Veşki köyündedir..
Şolohov 1932’de SSCB Komünist Partisi'ne, 1939’da SSCB Bilimler Akademisi’ne üye oldu ve yine 1939 yılında da Seçkin Sovyet unvanı aldı. 1959’da Sovyet Başkanı Nikita Kuruşkev’e Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri gezisi sırasında eşlik etti. 1961’de SSCB Komünist Partisi Merkez Komitesi'ne seçildi. İki kere Sosyalist Kahramanlık Madalyası ile ödüllendirildi. Sovyet Yazarlar Birliği'nin yardımcı başkanlığını yaptı.
Eserleri
Ve Durgun Akardı Don - Durgun Don
Uyandırılmış Toprak
Don Kıyısında Hasat
Don Öyküleri
Vatan İçin Döğüştüler
Mavi Bozkır
İnsanın Kaderi
Mihail Şolohov Kitapları - Eserleri
- Uyandırılmış Toprak Cilt 2
- Ve Durgun Akardı Don - 2. Cilt
- Ve Durgun Akardı Don - 3. Cilt
- Ve Durgun Akardı Don - 4. Cilt
- Don Hikayeleri
- İnsanın Yazgısı
- Savaş Esirleri
- Mavi Bozkır
- Uyandırılmış Toprak Cilt 1
- İlyuşa
- Vatan İçin Dövüştüler
- Kin ve Sevgi
- Alyoşka'nın Yüreği
- Don Kıyısında Hasat 1
- Don Kıyısında Hasat 2
- Don Kıyısında Hasat 3
- Don Kıyısında Hasat 4
- Durgun Don
- Yaşam Bu mu?
- Durgun Don 1.Cilt
- Yazarın Sorumluluğu
- Seçilmiş Əsərləri
- Durgun Don 1.Cilt
- Durgun Don 2.Cilt
- Durgun Don 3.cilt
- Durgun Don 4.cilt
Mihail Şolohov Alıntıları - Sözleri
- "Ama bir de sen kendin karar ver. Acı çekmesi gereken yalnız ben miyim bu dünyada?" (Durgun Don)
- Kiminin talihine mutluluk düşer, kimininkine mutlulukçuk ... (Alyoşka'nın Yüreği)
- Gelecek, benim için geçmişimden beter olamaz. (Ve Durgun Akardı Don - 4. Cilt)
- "Artık ölümden korkmuyorum. Bütün korkum, öte dünyada, şarkıda olduğu gibi birbirimizi tanımayacağımızdır. Sen de ben de orada olacağız Feodor ama birer yabancı gibi karşılaşacağız... Ben bundan korkuyorum!" (Durgun Don)
- "Biz bütün insanların kardeş olmalarından yanayız." (Ve Durgun Akardı Don - 3. Cilt)
- “…üç kere lanet sana,lanetledim seni…Eğer bir daha birbirimizi göremeyecek olursak ne ala,cehennemin dibine kadar yolun var.” (Don Hikayeleri)
- bunca okumuş yazmışlığınız var, siyasetten yana bu denli bilgisiz olmanıza şaştım doğrusu! (Durgun Don 2.Cilt)
- . Güneş batarken ilk don belli belirsiz tuttu. Nilüferlerin yaygın yaprakları üzerine gümüşî bir ışıltı serpti don, ertesi sabah erken erken, suyla işleyen değirmenin dolabında mika gibi, çeşitli renklere bürünmüş incecik buz tabakaları gördü Lukiç. . (Don Hikayeleri)
- Burada, şu çitin üstünde oturmak,sessizlik ve yalnızlık içinde tek başına kalmak,eski asker pantolonumu çıkarabilmek,yolda ıslanmış saçlarımı güneş ve rüzgarda kurutmak ve şu solgun mavi gökte dalgalanan dolgun bulutları seyretmek ve hiçbir şey düşünmemek ne hoştu. (Yaşam Bu mu?)
- "bir insan mutluluğu kadar güzelsiniz." (Durgun Don)
- "Silahlarınızla kurşun sıkıp atlarınızın üstünde çalımınan dolaşmak hoşunuza gidiyor. Ama biz analar n’olacaz, biz? Ölenler bizim evlatlarımız değil mi? Savaşınız da batsın, siz de batın inşallah, emi!” (Ve Durgun Akardı Don - 3. Cilt)
- .
<< ......İnsan yüzüne hasret kaldın demek, ha?>>
<
> < > . (Don Hikayeleri) - Başkasının bitinin hesabını tutma sen ! Kendininkiler yeter ! Kendin ekmek dilenirken başkasının babasına laf ediyorsun. (Alyoşka'nın Yüreği)
- "Insan birlikte çarpışır ama yalnız ölür " (Vatan İçin Dövüştüler)
- "Üzümlü kek gibi mübarek kadın, yalnız üzümleri çıkartılmış işte. Tam bana göre!" (Durgun Don)
- Bazen, gece uyku tutmadığında, boş gözlerle karanlığa bakıp düşünür insan! "Yaşam beni böyle niye yıktı? Niye bu kadar perişan etti?". Bu soruya ne karanlık yanıt verir, ne de açık, pırıl pırıl bir güneş... Yanıt beklemek de boşuna! (İnsanın Yazgısı)
- Toprak için, yoksullar için çarpışmaya gidiyorum, herkes eşit olsun diye çarpışacağım, ortalıkta ne zengin, ne de yoksul kalsın diye... Herkes eşit olsun diye. (Mavi Bozkır)
- Tanrı bizi dostlarımızdan korusun, düşmanlarımızın hakkından nasıl olsa geliriz. (Ve Durgun Akardı Don - 2. Cilt)
- Kadın dediğin çok ciddi bir konudur! Hayatta birçok şey kadına bağlıdır! (Uyandırılmış Toprak Cilt 1)
- "Kimi zaman uyayamazsın geceleri; boş gözlerle karanlığa 10 dalar gidersin :"Yaşam, nasıl da savurdun beni böyle ? Neden sürdün beni böyle ordan oraya?"Ve yanıt alamazsın, ne karanlıktan, ne aydınlık günden... Yanıt veren olmaz, yaşadığın sürece de olmayacaktır." Sen aşağı in de su kenarında oyna oğul. Akan suda her zaman birşeyler bulunur. (Kin ve Sevgi)