Yağmurun Gelini - Sinan Akyüz Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yağmurun Gelini kimin eseri? Yağmurun Gelini kitabının yazarı kimdir? Yağmurun Gelini konusu ve anafikri nedir? Yağmurun Gelini kitabı ne anlatıyor? Yağmurun Gelini kitabının yazarı Sinan Akyüz kimdir? İşte Yağmurun Gelini kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Sinan Akyüz
Yayın Evi: Alfa Yayıncılık
İSBN: 9786051714486
Sayfa Sayısı: 333
Yağmurun Gelini Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
“Bazen alıp başını gitmek ister insan. Uzaklara, çok uzaklara… Görürüm ki sen de alıp başını gitmek istersin buralardan. O vakit ben de seni yanımda götüreyim derim…”
Delal iliklerine kadar sarsıldı. Sonra ani bir öfke hissetti içinde.
“Doğrudur,” diye bağırdı. “Uzaklara, hem de çok uzaklara gitmek isterim… Fakat Şiyar’ımın olmadığı bir yere de gitmek istemem.”
Mamo sakinliğini hiç elden bırakmadı.
“İstersen acele hüküm verme,” dedi. “Yarın sabaha kadar vaktimiz vardır. Bilesin ki benim oğlum da senin gibi yaralıdır. Bu kötü günlerinizde birbirinize yoldaş olursunuz kızım. Baran’ım elbette iyileşecek, bir gün ayağa kalkacaktır. O zaman da senin yaralarını o iyi edecektir…”
Düğün günü güzeller güzeli Delal, gelin alayıyla damat evine vardığında hayatının en mutlu gününü yaşıyordu, ta ki Şiyar’ının atı Cengâver bir başına ortaya çıkıncaya kadar… Nasıl olmuştu da mutluluk bu kadar çabuk uçup gitmişti ellerinin arasından? Nasıl olmuştu en güzel günü kara güne dönüşüvermişti? Şimdi nasıl Şiyar’ın kardeşi Diyar’a eş olacaktı? Töreye nasıl karşı gelecekti? Sürdü Cengâver’i ölüme, ama kader ona başka bir yol çizdi. Önce Mamo’yu gönderdi, sonra da umudu…
1950’lerde sınır kaçakçılığını önlemek için tüm sınır mayınlanmış, yaşanan kayıplarla hayatlar değişmişti. Tıpkı Delal ile Şiyar’ınki gibi. Onların gerçek yaşamlarından yola çıkarak kaleme aldığı bu kitapla Sinan Akyüz, bize her ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmememiz gerektiğini hatırlatıyor. Sevginin ve cesaretin gücüyle…
İncir Kuşları, Piruze, Aşk Başka Evde gibi çok okunan kitapların yazarından yine soluk soluğa okuyacağınız bir roman…
Yağmurun Gelini Alıntıları - Sözleri
- "Gün bugün, saat bu saat, dem bu dem..."
- UMUT GÜZELDİR OGUL
- Göz açıp kapayıncaya kadar geçen zamanda savrulmuşuz."
- Kürtçede gökkuşağına "Bûka baranê" deniliyor. Yani Bûka Baranê'yi olduğu gibi Türkçeye çevirdiğimizde ortaya, "Yağmurun gelini" anlamı çıkıyor. İşte bu insanı mest ediyor. O nasıl güçlü bir anlamdır. Yağmurun gelini... Tıpkı bir şiir gibi...
- Küçük üzüntüler konuşurlar,büyük dertler dilsizdir
- Kimi bin umutla, kimi de umut nedir bilmeden yaşarmış.. Lakin umut güzelmiş
- Büyük dertler dilsizdir...
- Küçük üzüntüler konuşurlar, büyük dertler dilsizdir.
- Hal ne olursa olsun, başını dik tutasın.
- Kimi bin umutla, kimi de umut nedir bilmeden yaşarmış.
- Küçük üzüntüler konuşurlar, büyük dertler dilsizdir.
- Herkesin karanlığı da ayrıdır, aydınlığı da..
- “Daha ne kadar ağlayacaksın? Ağladıkların yetmemiş mi sana?”
- " sevmek de öğrenilir. Lakin bir günde olmaz."
- Töreyi insanoğlu yazmıştır. Lakin canı Allah vermiştir.
Yağmurun Gelini İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Delal sevdiği Şiyar ile evlenecekti, düğün hazırları başlamış, davullar, çalgılar çalıyor, harman yerinde halay çekiliyor, ocaklarda yemekler pişiyordu. Neredeyse gelin alayı gelmek üzereydi. Berivan Kadın "Nerde kaldı bu oğlan" diye söyleniyordu. Birden köyün karşı yamacından kadınların zılgıt sesleriyle ortalık bir anda hareketlendi. Davullar bu sefer büyük bir şevkle çalmaya başladı. Berivan kadın "Bey, ben şimdi neyleyeyim?" dedi. "Bak! Düğün alayı gelir." Nihayet gelin görünür. Adı Delal'di... Beyaz atın üzerinde kuğu gibi duruyordu. Çivit mavisi elbisesini gökkuşağının bütün renkleri süslüyordu. Davulcular önlerine köçekleri katıp gelini karşılamaya giderken, "Bey!"diye bir kez daha seslendi Berivan Kadın. "Gelin indi inecek. Nerde kaldı bu oğlan?" Ferman sustu, "Beklemek lazımdır," dedi. Tam o sırada gece gibi siyah bir at... Yelesi kırk örük örülmüş, perceminde türlü boncukların dizildiği, yuları boşalmış bir at... Öylece durdu ötede. Dünya o anda taş kesildi sanki. "Bu Şiyar'ımın atıdır," diye bağırdı Berivan Kadın. Delal'in kalbine derin bir acı saplanmıştı. Şiyar'ın atı Cengaver'in sırtına bindi ata "Deh" diye bağırarak gitti. Diyar nereye gideceğini sanki biliyor gibiydi, Cengaver rüzgar gibi koşmaya başladı, sonra ansızın durdu. Şiyar kayaya sırtını vermiş, hareketsiz bir şekilde duruyordu. Delal "Şiyar" diye bağırdı ama hiçbir ses alamadı. Delal Şiyar'ın cansız bedenini Cengaver'in sırtına yüklemiş karanlıkta ağır ağır köye ilerliyordu. Şiyar düğünü için hazırlanan gerdek odası yerine aynı düğün alayının eşliğinde mezarına kondu. Bundan sonra Delal için hayat üzüntü ve keder ile geçti. Zaman geçtikçe ailesi Töre işlesin demeye başladı. Töre Şiyar'ın kardeşi Diyar ile Delal'in evlenmesiydi. Delal karşı çıktı, ben kardeş dediğim bir kişi ile evlenmem diye tutturdu. O sırada Mamo töreler böyle de işler. Delal isterse ailesini, köyü terk edip benimle gelirse, ben onu gelinim yaparım der. Tercihi Delal'e bırakırlar. Delal kabul eder ve bilinmeyen bir yolculuğa çıkar. Uzun bir yolculuktan sonra Mamo'nun köyüne ve evine gelirler. Karısı Zeyno ve iki çocuğu vardır, oğlu da Baran bacağından yaralıdır, çok acı çekmektedir, askerde doktorlar bile hiçbir çaresini bulamamışlardır. Delal Baran ile evlenir. Zaman içinde karı-koca olurlar.Baran'ın bacağı için Delal onu şifacı Zikra'ya götürmeleri gerektiğini söyler ve yola koyulurlar. Halep'e gitmek için önce Delal'in köyü Atmalı'dan geçmeleri, sonra Halep'e gitmeleri gerekmektedir. Öyle de yaparlar. Ailesi Delal'in geldiğini öğrenir, Sonra Halep'e geçerler, orada da Zeyno'nun ailesi vardır. Tanrı yardımcıları olur, Baran orada bir hekime gösterilir ve o hekim onun bacağının "diyabetik ayak" olduğunu ve iyileşeceğini söyler. Daha sonra neler mi olacak? İnanılmaz sürprizler Delal ve Baran'ı beklemektedir. (Türkan Şen)
Benim için bazı yazarlar vardır ne yazarsa yazsın okurum.Bunlardan biri de Sinan Akyüz.Bir imza gününde de tanışıp konuşma fırsatım olan çok mütevazi bir yazar.Dinlenmek için okurum kitaplarıni.Sade ve yalın genelde gerçek hayattan esinlenerek yazılan akıcı hikayeler..2 günde bitirdim kitabı,1959 yılında Kiliste geçen bir 'töre' konulu roman..Umudun hep var olması gerektiğini anlatıyor..Tek eleştirim benim için havada kalan bir kac soru oldu,onlarin cevabini bulamadım kitapta... (Nihal demir)
Kilis-Gaziantep-Halep ve bunların yol bitmez kervan geçmez köylerini düşünün hani kış olunca 5 ay boyunca kar kalkmayan yolların kapandığı, bir de buna töre ekleyin hani eşi ölünce kardeşiyle evlenmek zorunda olan,evden kaçanın evlatlıktan reddedilip düşman bellendiği ve o doğduğu yere döndüğü takdirde vurulacağı..heh tamam böyle devam eden bir film tadında güzel,akıcı bir roman bu...Tavsiye ederim.. (Ayla)
Kitabın Yazarı Sinan Akyüz Kimdir?
Nisan 1972de Iğdır’da doğdu. Orta ve lise öğrenimini çeşitli okullarda tamamladı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Yirmi üç yaşında gazeteciliğe başladı. Gazeteciliğin hemen hemen her kademesinde çalıştı. Daha sonra gazeteciliğe ara verip Almanya’ya gitti. Bir süre sonra tekrar İstanbul’a döndü. 1996da Sabah Gazetesi’nin dergi grubunda çalışmaya başladı. O dönem fotoğrafla tanıştı. Birçok yayın organına moda ve portre fotoğrafları çekti. 1999da Sabah Gazetesi’nin hafta sonu eklerinde çalışmaya başladı. 2001de fotoğrafçılık mesleğine ara verip ağırlıklı olarak kitap yazdı. 2006 yılında ise Takvim Gazetesi’nde köşe yazarlığına başladı. Şu anda Takvim Gazetesi’nde köşe yazılarına devam ediyor. Ayşen Akyüz ile evli olan yazar, ikiz erkek çocuk babası.
Sinan Akyüz Kitapları - Eserleri
- İncir Kuşları
- Piruze
- Meyra
- Kavuşma - Piruze ve Oğulları
- Şahika & Feraye
- Yağmurun Gelini
- Solgun Karanfil
- İki Kişilik Yalnızlık
- Sevmek Zorunda Değilsin Beni
- Aşk Başka Evde
- Yatağımdaki Yabancı
- Bana Sırtını Dönme
- Bir Evlilik Komedisi
- Aşk Meclisi
- Etekli İktidar
- Elveda Aşk
- Kendini Arayan Domates
- Kendini Arayan Domates 2 - Domates Festivali
- Kendini Arayan Domates 3 - Nerede O Eski Domatesler?
Sinan Akyüz Alıntıları - Sözleri
- Düşlerimizi izleriz. Düşlerdir bizi bir yerlere taşıyan. Biziz düşlerimizi arkamızda bırakan. Bir savaşçı gibi düşlerimiz ile savaşan. Ama nedense ihanete uğrayan düşlerimiz değildir. Düşlerimizdir bize ihanet eden. Daha doğrusu düşlerimizi kâbusa çeviren hayatın kendisidir. İçinde nefes alıp veren canlılardır. (Yatağımdaki Yabancı)
- Sanki bir boşluk düştü içime yada ben bir boşluğun içene düştüm. Bilmiyorum. (Kavuşma - Piruze ve Oğulları)
- Büyük dertler dilsizdir... (Yağmurun Gelini)
- “Beni ben gibi seveni istiyorum Beni ben gibi göreni Beni benden öte bileni istiyorum Çünkü ben böyle sevdim…” (Bir Evlilik Komedisi)
- "Aşk, doğası gereği bir körlüktü.Ben de kör olmuştum." (Piruze)
- Hiç olmazsan, hep olamazsın. (Bir Evlilik Komedisi)
- Ama hiçbir gerçek de hayallerimizi yok etmemeli Vızvız! Yoksa bizde büyükler gibi oluruz, doğru mu? (Kendini Arayan Domates)
- Fahişenin bile namuslusu vardır. Sen esas dışarıda namuslu geçinen fahişe ruhlulara bak. (Sevmek Zorunda Değilsin Beni)
- Seni anlıyorum oğlum. Hepimiz zor günlerden geçiyoruz. Birimizin acısı, aslında hepimizin acısıdır. Direniş iyileştiricidir, birleştiricidir, hatta umut vericidir... (Solgun Karanfil)
- "Çünkü biz insanlar, yaşamın akışı içinde geleceği öngöremiyoruz. Sadece geçmişi hayallerimizde canlandırıyoruz. Geçmişle, bazen de geçmişe saplanıp kalan kendimizle hesaplaşıp duruyoruz." (Piruze)
- Bir incir kuşu penceremin pervazına konmuş bana bakıyordu “ Ne olur , tutsak düşmüşlügüm yüzünden beni hor görme “ diye kendi kendime söylendim. (İncir Kuşları)
- " Aşk abdest gibidir. Şüpheye düşersen bozulur. " (Şahika & Feraye)
- Erkeklerin merhametine sığındığımız bir dünyada inşallah acınacak bir hayat hikayen olmaz senin... (Aşk Başka Evde)
- '' Gittin, şimdi farklı şehirler değil, koca bir ömrün yalnızlığı girdi aramıza,'' (Kavuşma - Piruze ve Oğulları)
- "Unutmak ve alışmak üzerine kurulu bir dünyada yaşıyoruz." (Şahika & Feraye)
- Çok iyi biliyorum Seninle biz olmanın imkanı yok Yine çok iyi biliyorum Sensiz ben olmanın da anlamı yok (Aşk Başka Evde)
- Bir kadının zekâsından daha üstün olan tek şey, başka bir kadının zekasıdır. (Etekli İktidar)
- "Korkunç bir duygudur. Ansızın gelen bir ölüm, yüreğe çöken sessiz bir çığlık gibidir. (Kavuşma - Piruze ve Oğulları)
- Seni aldatan kadını bu kadar çok sevmen, doğrusu beni yaraladı. Ama gel gör ki; biz kadınlar da en çok bizi yaralayan kişiyi sevmek için yaratılmışız. (Yatağımdaki Yabancı)
- çok iyi biliyorum seninle biz olmanın imkanı yok yine çok iyi biliyorum sensiz ben olmanın da anlamı yok (Aşk Başka Evde)