diorex
Dedas

Yahudi Sorunu Üzerine - Karl Marx Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yahudi Sorunu Üzerine kimin eseri? Yahudi Sorunu Üzerine kitabının yazarı kimdir? Yahudi Sorunu Üzerine konusu ve anafikri nedir? Yahudi Sorunu Üzerine kitabı ne anlatıyor? Yahudi Sorunu Üzerine kitabının yazarı Karl Marx kimdir? İşte Yahudi Sorunu Üzerine kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.03.2022 04:00
Yahudi Sorunu Üzerine - Karl Marx Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Karl Marx

Çevirmen: Komisyon

Orijinal Adı: On The Jewish Question

Yayın Evi: Sol Yayınları

İSBN: 9789757399650

Sayfa Sayısı: 56

Yahudi Sorunu Üzerine Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Karl Marx'ın ilk kez 1844'te Deutsch-Französische Jahrbucher'de yayınlanan Zur Judenfrage (1843-44) adlı yapıtını, Sol Yayınları Yayın Kurulu, Almancası (Zur Judanfrage, K. Marx - F. Engels, Werke, Dietz Verlag, Berlin 1976, band 1, s. 347-377), İngilizcesi (On the Jewish Question, K. Marx - F. Engels, Collected Works, translated by Clemens Dutt, Progress Publishers, Moscow 1975,volume 3, pp. 146-174) ve Fransızcası (La question juive, Karl Marx, Oeuvres philosophiques, traduit par J. Molitor,Alfred Costes Editeur, Paris 1952, tome 1, pp. 163-214) ile karşılaştırarak yayına hazırladı ve kitap Yahudi Sorunu adı ile Sol Yayınları tarafından Ekim 1997'de Ankara'da Şahin Matbaası'nda bastırıldı.

 Bruno Bauer'in Die Judenfrage'sine ve "Die Fähigkeit der heutigen Juden und Christien, frei zu werden"ine karşı bir polemik yazısı olan Yahudi Sorunu, Marx'ın Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisine Katkı - Giriş  gibi 1843'te yazılıp 1844'te Deutsche-Französische Jahrbücher'de yayınlanan gençlik dönemi ürünlerindendir. Dinden özgürleşmenin, yalnızca yahudilerin değil tüm insanlığın, yalnızca dinden değil tüm ekonomik, politik ve dinsel bağlardan özgürleşmesi genel çerçevesi içersine oturtulduğu bu yazısında Marx, özel yahudi sorununu bir yandan sivil (burjuva) toplum içinde büründüğü maddi koşullanma ilişkisi içinde ele alırken, öte yandan genel yabancılaşma sorunu içine yayarak genel olarak kurtuluşun, insani özgürleşmenin yetkin bir çözümlemesini sunuyor.

 

"Gerçek, bireysel insan, ne zaman soyut yurttaşı kendinde yeniden-soğurup, bireysel insan olarak, günlük yaşamında, özel işinde ve özel durumunda cinsil varlık olursa, ne zaman insan kendi güçlerini toplumsal güçler olarak tanır ve örgütler ve böylece toplumsal gücü kendisinden politik güç biçiminde ayırmazsa, işte ancak o zaman insani özgürleşme tamamlanmış demektir."

Marx, bu eseri Bruno Bauer'nın "Yahudi Sorunu" adlı kitabına eleştiri niteliğinde kaleme almıştır.

Yahudi Sorunu Üzerine Alıntıları - Sözleri

  • "...birkaç ya da birçok kişi, ya da hatta büyük çoğunluk hâlâ dinsel yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerektiğini düşünüyorsa, bu yerine getirme salt özel bir iş olarak kendilerine bırakılmalıdır.”
  • Yahudi ile hıristiyan arasındaki karşıtlığın en sert biçimi dinsel karşıtlıktır. Bir karşıtlık nasıl çözülür? Onu olanaksızlaştırarak. Dinsel karşıtlık nasıl olanaksızlaştırılır? Dini kaldırarak.
  • Yahudinin toplumsal özgürleşmesi, toplumun yahudilikten özgürleşmesidir.
  • Başkalarını özgürleştirebilmek için, önce kendimizi özgürleştirmeliyiz.
  • Başkalarını özgürleştire bilmek için , önce kendimizi özgürleştirmeliyiz.!
  • Devlet kendini dinden özgürleştirmelidir.
  • “Başkalarını özgürleştirebilmek için, önce kendimizi özgürleştirmeliyiz.”
  • Biz kendimiz özgür değiliz. Sizi nasıl özgürleştirebiliriz?
  • Biz kendimiz özgür değiliz. Sizi nasıl özgürleştirebiliriz?
  • Yahudi, hıristiyanlığı kendi temeli sayan bir devletle, dinsel bir karşıtlık içinde bulunuyor. Bu devlet, resmen, ex professo teologdur.
  • Dini öngerektiren devlet, henüz gerçek, doğru devlet değildir.
  • Yahudi, hıristiyan devletten özgürleşmek istemekle, hıristiyan devletin kendi dinsel önyargısını bir yana bırakmasını istiyor. Peki, yahudi, kendi dinsel önyargısından vazgeçiyor mu? O zaman bir başkasının kendi dininden vazgeçmesini istemeye hakkı var mıdır?
  • Gerçek, bireysel insan, ne zaman soyut yurttaşı kendinde yeniden-soğurup, bireysel insan olarak, günlük yaşamında, özel işinde ve özel durumunda cinsil varlık olursa, ne zaman insan kendi-güçlerini toplumsal güçler olarak tanır ve örgütler ve böylece toplumsal gücü kendisinden politik güç biçiminde ayırmazsa, işte ancak o zaman insanı özgürleşme tamamlanmış demektir.

Yahudi Sorunu Üzerine İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitabı okurken yüzünüzde bir tebessüm oluşmamış ise pek anladığınız sayılmaz. Marx asıl meseleye sonlara doğru gelmiştir. Sizinle "Yahudi bir arkadaşımın benimle paylaştığı bir fıkrayı anlatayım.. Yahudi asıllı bir Rus, uzun uğraşılar sonucu İsrail'e göçme iznini alır. Çıkışta, Ruslar bagajını denetlerken elbiselerin arasında Lenin'in büstünü bulurlar... - Bu nedir? Yahudi: - "Bu nedir?" sorusu yanlıştır yoldaş! "Bu kimdir?" demeniz gerekirdi! Bu Lenin'dir, sosyalizmin temellerini atan, Rus halkına iyilikler getirendir. Ben de bunu bereketli günlerin anısı diye yanıma aldım... Etkilenmiştir Rus görevli: - Tamam, geçebilirsiniz! Tel Aviv havaalanında gümrük memuru büstü görür ve sorar: - Bu nedir? Yahudi: - "Bu nedir?" sorusu yanlıştır Paşam! "Bu kimdir?" demeniz gerekirdi! Bu Lenin'dir. Bu deli cani yüzünden Rusya'yı terk etmek zorunda kaldım! Yanıma aldım ki, her gün suratına tükürüp lanet okuyayım! Etkilenmiştir İsrailli görevli: - Tamam, geçebilirsiniz! Adam evine gelir, büstü büfenin üstüne koyar, gelişi nedeniyle de akrabalarına davet verir. Yeğenlerden biri sorar: "Bu kimdir?" Yahudi: - "Bu kimdir?" sorusu yanlıştır kuzum! "Bu nedir?" demen gerekirdi! Bu, on kilogram, yirmi dört ayar altın, vergisiz, gümrüksüz, üstelik KDV'siz servettir!!!" (Melike Erken)

Lokomotif yerinde oldukça vagon değiştirmek anlamsızdır..: Bu kitap özgürlük sorunsalı üzerine çok aydınlatıcı. Gerçekten de hepimizin düştüğü bir hata var yalnızca kendi özgürlüğümüz peşine koşunca herşeyin hallolacagini sanıyoruz.oysaki özgürlük sorunsalı sistemseldir. Hepimiz az yada çok baskı ve kısıtlama yaşıyoruz özgürleşme istiyorsak herkes için olmali ve bu kapitalist yada devletsel yapıda olamaz.bu yikilmadikca kimse ozgurlesemez. Kendi özgürlüğünü istemek sadece bencilliktir başka şey değil. Marx eserinde o günkü baskı altındaki yahudilere eleştiri sunmuş almanlar bu sistemde özgür degil ki siz de olasınız onemli olan herkesi ozgurlestirecek sistemi kurmaktır der haklı olarak.ayni şekilde biz de yaşadığımız toplumda özgürlük hak ve demokrasiyi herkes için istemeli ve bu yönde toplumsal sistem inşa etmeliyiz... (Requiem)

Karl Marks’ın Zur Judenfrage (1843-1844) adlı yapıtını, (İlk kez 1844’te, Deutsch-Französische Jahrbücher’deKarl Marks imzasıyla yayınlandı.) Bruno Bauer’in “Die Judenfrage’’sine ve “Die Fähigkeit der heutigen Juden und Christen, frei zu werden”ine karşı bir polemik yazısı olan Yahudi Sorunu, Marks’ın, Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisine Katkı-Giriş gibi 1843’te yazılıp 1844’te Deutsch-Französische Jahrbücher’de yayınlanan, gençlik dönemi ürünlerindendir. Dinden özgürleşmenin, yalnızca yahudilerin değil tüm insanlığın, yalnızca dinden değil tüm ekonomik, politik ve dinsel bağlardan özgürleşmesi genel çerçevesi içine oturtulduğu bu yazısında Marks, özel yahudi sorununu bir yandan sivil (burjuva) toplum içinde büründüğü maddi koşullanma ilişkisi içinde ele alırken, öte yandan genel yabancılaşma sorunu içine yayarak genel olarak kurtuluşun, insani özgürleşmenin, yetkin bir çözümlemesini sunuyor. “Gerçek, bireysel insan, ne zaman soyut yurttaşı kendinde yeniden-soğurup, bireysel insan olarak, günlük yaşamında, özel işinde ve özel durumunda cinsil varlık olursa, ne zaman insan kendi-güçlerini toplumsal güçler olarak tanır ve örgütler ve böylece toplumsal gücü kendisinden politik güç biçiminde ayırmazsa, işte ancak o zaman insani özgürleşme tamamlanmış demektir.” KARL MARKS (Epiktetos)

Kitabın Yazarı Karl Marx Kimdir?

19. yüzyılda yaşamış filozof, politik ekonomist ve devrimci. Komünizmin kuramsal kurucusudur. Birçok politik ve sosyal konuda fikri olmakla beraber, en çok Komünist Manifesto'nun (1848) giriş cümlesinde özetlediği tarih analiziyle tanınır: "Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir." Marx, bütün sınıflı toplumlarda olduğu gibi kapitalizmin de kendini yok etmeye yol açacak içsel dinamikler barındırdığına inanırdı; onun düşüncesine göre, nasıl ki kapitalizm eskimiş feodalizmin yerini aldıysa, sınıfsız bir toplum olan komünizm de "devletin proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey olmadığı" siyasal geçiş sürecinden sonra onun yerini alacaktır.

Marx, sosyoekonomik değişimlere belirli bir tarihsel zorunluluk perspektifinden bakardı; ona göre kapitalizm, yapısal durumunun dinamiği ve çatışması sonucu yerini komünizme kesin olarak bırakacaktır:

"Modern sanayinin gelişmesi, burjuvazinin ayaklarının altından bizzat ürünleri ona dayanarak ürettiği ve mülk edindiği temeli çeker alır. Şu halde, burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi mezar kazıcılarıdır. Kendisinin devrilmesi ve proletaryanın zaferi aynı ölçüde kaçınılmazdır."

(Komünist Manifesto)

Marx, bu değişimin organize bir devrimci hareketle geleceğini düşünür; bu değişim, ancak uluslararası işçi sınıfının birleşik hareketiyle meydana gelecektir: "Bize göre komünizm, ne yaratılması gereken bir durum, ne de gerçeğin ona uydurulmak zorunda olacağı bir ülküdür. Biz, bugünkü duruma son verecek gerçek harekete komünizm diyoruz. Bu hareketin koşulları, şu anda varolan öncüllerden doğarlar." (- Alman İdeolojisi)

Marx yaşadığı dönemde dünya çapında ünlü bir isim sayılmasa da, ölümünden kısa bir süre sonra düşünceleri dünya işçi hareketine yön vermiştir. Marksist Bolşeviklerin Rusya'da Ekim Devrimi'ni gerçekleştirmesi bunun en büyük örneğidir. 20. yüzyılda dünyada Marksist düşünce hemen hemen bütün ülkelerde taraftar bulmuştur. Marksizm, akademik ve politik çevrelerde en çok tartışılmış konulardandır.

Karl Marx Kitapları - Eserleri

  • Das Kapital
  • Zincirlerimizden Başka Kaybedecek Neyimiz Var?
  • Kapital Manga Cilt: 1
  • 1844 El Yazmaları
  • Yahudi Sorunu Üzerine
  • Kapital Manga Cilt: 2

  • Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr
  • Kapital 2. Cilt
  • Kapital 3. Cilt
  • Ücret Fiyat ve Kar
  • İntihar Üzerine
  • Felsefenin Sefaleti
  • Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i

  • Yabancılaşma
  • Fransa'da Sınıf Mücadeleleri 1848- 1850
  • Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı
  • Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi
  • Fransa'da İç Savaş
  • Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri
  • Formen

  • Manifesto
  • Artı- Değer Teorileri
  • Grundrisse - Ekonomi Politiğin Eleştirisi İçin Ön Çalışma
  • Türkiye Üzerine
  • Halkın Afyonu
  • Kapitalizm Öncesi Üretim Modelleri
  • Fransız Üçlemesi

  • Jenny'ye Adanmış Şiir Albümlerinden
  • Basın Özgürlüğü Üzerine
  • 18. Yüzyılda Gizli Diplomasi
  • Amerikan İç Savaşı
  • İktisat Üzerine
  • Matematiksel Elyazmaları
  • Gazete Yazıları

  • Hayalet
  • Artı-Değer Teorileri İkinci Kitap
  • Seçme Yazışmalar 2
  • Ekonomi Yazıları
  • Seçme Sosyoloji Yazıları
  • 1855 Kars Kuşatmasının Öyküsü
  • Felsefe Yazıları

  • Politik ve Askeri Savaş Sanatı 2
  • Genç Düşünceler (1838-1845)
  • Balladlar, Şarkılar, Ağıtlar, Şiirler & Hegel Üzerine Epigramlar
  • Grundrisse 2
  • Etnoloji Defterleri

Karl Marx Alıntıları - Sözleri

  • "Çalışmayan zenginlik ile yaşamak için çalışan yoksulluk arasındaki uzlaşmaz karşıtlık, ayrıca bilgi karşıtlığına da neden olur. Bilgi ve emek ayrışır. Bilgi, emeğin karşısına sermaye olarak çıkar. (Artı- Değer Teorileri)
  • Temmuz Monarşisi mali sıkıntıları nedeniyle başından itibaren yüksek burjuvaziye bağımlıydı ve yüksek burjuvaziye bağımlılık, giderek artan mali sıkıntıların bitmez tükenmez kaynağı olmuştu. Bütçe dengesini, yani devletin giderleri ile gelirleri arasındaki dengeyi sağlamadan, devlet yönetimini ulusal üretimin çıkarlarına bağımlı kılmak olanaksızdır. Ve devlet harcamalarını sınırlandırmadan, yani, her biri egemen sistemin dayanaklarını oluşturan çıkarlara zarar vermeden ve vergi dağılımını yeniden düzenlemeden, vergi yükünün önemli bir bölümünü doğrudan doğruya yüksek burjuvazinin omuzlarına yüklemeden, bu denge nasıl kurulabilir? (Fransız Üçlemesi)
  • 1 libre iplik eğirmek için, 1 libre pamuktan daha fazlası gerekli olmasaydı,1 libre iplik üretiminde bu miktardan daha fazla pamuk tüketmemeye özen gösterilmesi gerekir, iğ için de aynı şey söz konusudur. KAPİTALİST, ÇELİK İĞ YERİNE, ALTIN İĞ KULLANMAYI BİLE ALIŞKANLIK HALİNE GETİRSE, ipliğin değerinde sayılan tek emek, çelik iğin üretiminde gerekli olandır; çünkü belirli toplumsal koşullarda DAHA FAZLASI GEREKSİZDİR. (İktisat Üzerine)
  • İnsanın kendi kendisiyle ilişkisi, onun için ancak başkası ile ilişkisi aracıyla nesnel, gerçek bir ilişki olabilir. Öyleyse o kendi emek ürününe karşı, kendi nesneleşmiş emeğine karşı, yabancı, düşman, güçlü, ondan bağımsız bir nesne olarak davrandığı zaman, bu nesne ile kendisine yabancı, düşman, güçlü, kendisinden bağımsız bir başka insan ona sahipmiş gibi bir ilişki içindedir. O kendi öz etkinliği karşısında, özgür-olmayan bir etkinlik karşısındaymış gibi davrandığı zaman, ona karşı bir başka insanın hizmetinde, bir başka insanın egemenliği, zorlaması ve boyunduruğu altındaki bir etkinlik olarak davranır. (Yabancılaşma)
  • Hepimizin bildiği gibi,bir ülkenin dolaşımındaki parası iki büyük kesime ayrılır.Farklı norminal değerlere sahip banknotlar biçiminde sağlanan bir para türü,tüccarlar arasındaki işlemlerde ve müşterilerin tüccarlara yaptığı büyük ödemelerde kullanırken, bir başka para türünün,yani madenî paranın dolaşım alanı perakende ticarettir. (Ücret Fiyat ve Kar)
  • ... birikime artık-değerde bir büyüme, dolayısıyla mutlak kârlılık oranında bir büyüme eşlik etmelidir. Gene de değişmeyen sermaye değişenden çok daha çabuk artış göstermelidir; böylece net sonuç hâlâ düşen kârlılık oranıdır. (İktisat Üzerine)

  • Bugünkü kuşak, Musa'nın çölden geçmelerine önderlik ettiği Yahudilere benziyor. Bu kuşağın yapacağı tek şey, yeni bir dünya fethetmek değil; yeni bir dünyayla baş edebilecek insanlara yer açmak için, yok olmak zorunda. (Fransa'da Sınıf Mücadeleleri 1848- 1850)
  • M. Proudhon, özgür alıcıyı özgür üreticinin karşısına koyuyor. Birine ve ötekine tümüyle metafizik nitelikler veriyor. (Felsefenin Sefaleti)
  • Osmanlı İmparatorluğunun elinde kalan bütün kuvvet Asya Türkiyesinde bulunmaktadır. Türklerin, dört yüz yıl boyunca asıl yurtları olan Küçük Asya ve Ermenistan, Türk ordularına asker veren bir hazne gibidir. (Türkiye Üzerine)
  • Tarımın ve genel olarak sanayinin gelişmesi, ormanlık alanların tahrip edilmesi konusunda uzun süredir o denli etkili olmuştur ki, bunun karşısında, ormanların korunması ve üretimi için yaptıkları her şey, tümüyle devede kulak kalır. (Kapital 2. Cilt)
  • Kâr oranında bir düşme ile birlikte, emeğin üretken bir biçimde kullanılması için bireysel bir kapitaliste gerekli olan asgari sermayede bir yükselme olur; burada gerekli olan, hem genellikle emeğin sömürülmesi ve hem de, tüketilen emek-zamanının, metaların üretimi için gerekli emek-zamanına yetecek kadar olması ve böylece, metaların üretimi için gerekli ortalama toplumsal emek-zamanını aşmamasıdır. Bununla birlikte yoğunlaşma artar, çünkü, belli sınırların ötesinde, küçük bir kâr oranı ile büyük bir sermaye, kâr oranı yüksek küçük bir sermayeden daha hızlı birikir. Belli yükseklikte bir noktadan sonra, bu artan yoğunlaşmanın kendisi de, kâr oranında yeni bir düşmeye yol açar. Küçük, dağınık sermaye kitleleri, böylece zorla, spekülasyon, kredi sahtekârlıklan, sermaye dolandıncılığı ve bunalımlarla dolu maceralı bir yola itilmiş olurlar. Sermaye fazlalığı denilen şey daima, aslında, kâr oranındaki düşmenin kâr kitlesi ile telafi edilmediği sermaye fazlalığı -bu, yeni filizlenen sermaye sürgünleri için daima doğrudur- ya da kendi başına iş görmeyen sermayeleri, büyük işletmelerin yöneticilerinin emrine kredi biçiminde veren sermaye fazlalığı için geçerlidir. Bu sermaye fazlalığı, nispi bir aşırı-nüfus yaratan aynı nedenlerden ileri gelir ve bu yüzden, zıt kutuplarda bulundukları halde -kullanılmayan sermaye bir kutupta, işsiz çalışan nüfus öteki kutupta- nispi aşın-nüfusu tamamlayan bir olgudur. (Kapital 3. Cilt)
  • Komünizm hiç kimseyi toplumun ürünlerini mülk edinme gücünden mahrum etmez, yaptığı tek şey böyle mülk edinme aracılığıyla başkalarının emeğini boyunduruk altına almaktan mahrum etmektir. (Manifesto)
  • "Doğru bildiğin yolda ilerle! Başkaları ne derse desin. 'NORMAL' olduğu söylenen her şeye kuşkuyla yaklaş." (Kapital Manga Cilt: 2)

  • “her şeyin hiçbir şey olduğunu söyleyecek ama kendin var olmak isteyecek kadar bencil misin?” (1844 El Yazmaları)
  • Gerçek anlamda siyasi güç, bir sınıfın diğerini ezmek için kullandığı güçtür. (Manifesto)
  • Dostlarla ortak yaşamdır, insana yakışan. (Kapital Manga Cilt: 1)
  • Nitekim kullanım-değerlerinin nesnel farkları, üretim sürecinde, kullanım-değerlerini doğuran eylem farkları biçiminde belirmektedir. Kullanım-değerlerinin özel maddesinden ilgisiz olarak, değişim-değeri yaratıcısı emek, emeğin kendisinin özel biçimi karşısında da ilgisizdir. Üstelik çeşitli kullanım-değerleri, değişik bireylerin eylemlerinin ürünleri, bu bakımdan da bireysel karakterleri ile birbirinden ayrılan çalışmaların sonucudurlar. Ama değişim-değeri olarak, bunlar, birbirinden farklı olmayan eşit emekleri, yani içinde emekçilerin bireyselliklerinin silindiği emeği temsil ederler. Demek ki, değişim-değeri yaratıcısı emek, genel soyut emektir. (Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı)
  • Eğer halkın hükümranlığından anlaşılan şey cumhuriyet biçimi ya da daha açıkçası demokrasi ise ideanın güncel gelişme derecesi nedeniyle böyle bir görüşün savunulamaz olduğunu söylüyoruz. Demokrasi krallığın gerçeğidir. (Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi)
  • Soğuk yalnız kanıya göre vardır, sıcak yalnızca kanıyla göre vardır, ama gerçekte yalnız atomlar ve boşluk vardır. Dolayısıyla birçok atomdan bir çıkmaz, ancak atomların birleşimi sayesinde her nesne bir halinde gelir görünür. (Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri)
  • İlk gününden bugüne katıksız açgözlülük uygarlığın baskın duygusu olmuştur, para, yine para, hep para, toplumun değil ama her sefil bireyin tek ve yegane isteği hâline gelmiştir. (Manifesto)

Yorum Yaz