Yakıcı Sır - Stefan Zweig Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yakıcı Sır kimin eseri? Yakıcı Sır kitabının yazarı kimdir? Yakıcı Sır konusu ve anafikri nedir? Yakıcı Sır kitabı ne anlatıyor? Yakıcı Sır kitabının yazarı Stefan Zweig kimdir? İşte Yakıcı Sır kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Stefan Zweig
Çevirmen: İlknur İgan
Editör: Gamze Varım
Orijinal Adı: Brennendes Geheimnis
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786053325536
Sayfa Sayısı: 88
Yakıcı Sır Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kısa bir tatil için Avusturya Alplerine giden bir baron, zamanını zararsız bir flörtle renklendirmenin yollarını aramaktadır. Kendine fazlasıyla güvenen ve gönül maceralarına her zaman açık olan bu müzmin kadın avcısı, kısa sürede kendisine bir av bulmakta hiç zorlanmayacaktır. Tanışıp yakınlaşmak istediği kadının on iki yaşındaki oğluyla ahbaplık kurarak işe koyulur. Yakıcı Sır annesini elde etmek isteyen bu narsist çapkın tarafından kullanılan bir çocuğun hikâyesidir aslında. Ne var ki, yetişkin dünyası bazen masum çocuklara büyüklere göründüğünden çok daha berrak görünmektedir…
Yakıcı Sır Alıntıları - Sözleri
- Mutluydu ama kafası karışıktı; kahkahalar atmak istiyordu ama gözyaşları yağmur gibi yanaklarından süzülüyordu.
- Birini aldatan, başkasını da aldatır.
- Öyle yeni bir histi ki ne varlığını kabul edebiliyor ne de inkâr edebiliyorlardı.
- *Dostane bir ses duymayı özledi, sevecen bir kucaklaşmayı..
- "Her zaman uslu olmak iyi bir şey değildir!"
- “Yalnızca başlangıçtaki vesileye bakmakla yetinirseniz bir sevginin gücünü yanlış değerlendirirsiniz, aslında daha öncesindeki gerilime, ruhun bütün büyük sarsıntılarına zemin hazırlayan, yalnızlığın ve düş kırıklıklarının yarattığı o bomboş karanlığa bakmak gerekir. Yaşanmamış duygular burada birikerek aşırı ağırlaşır ve değeceğine inanılan ilk kişiyle karşılaşıldığında alabildiğine boşalır.„
- "O an bir deneme yapmaya karar verdi. Herkesten önce ayağa kalktı, yavaş yavaş kapıya doğru yürümeye başladı, o esnada bakışlarını dışarıya doğru dikerken, kadını da yandan süzüyordu. Kapıya varınca, bir şey unutmuş gibi silkinerek başını arkaya çevirdi. İşte yakalamıştı onu, canlı gözlerle arkasından bakıyordu."
- ''Hiçbir şey zekâyı tutkulu bir kuşku kadar bileyemez. Hiçbir şey olgunlaşmamış bir zihnin bütün olanaklarını karanlıkta kaybolan bir iz kadar harekete geçiremez.''
- Birini aldatan, başkalarını da aldatır.
- “Ruhunu alt üst eden şey değersizlik duygusuydu.”
- Artık Edgar'ın da bir sırrı vardi. Bu sırrın adı kindi.
- "Bazı şeyleri olduğundan daha fazla büyütüp bir an sonra da yaptığıma pişman oluyorum..."
- Hevesim kırıldıktan sonra gerçekleşen hiçbir şey umrumda değil.
- İnsan birine yalan söylüyorsa, başkasına da söyler.
Yakıcı Sır İncelemesi - Şahsi Yorumlar
(SPOİLER İÇEREBİLİR) Bak ben sana söyliyiverem. Kitap ucuz, öyle 60-70 lira diil. 6-7 Liraya alıverirsin. Ben de ucuz diye aldım zaten, yoksa Stefanımış, Zwaygımış ben anlamam. Aldım ben de elimde taşıyon öyle afillli görünüyo falan neyse canım sıkıldı, açıp okuyuverem dedim. Kısa çünkü ondan 60-70 sayfa bi şey. Anlatıverem: Baron diye bi adam var, çapkın, sinsi, lanet herifin teki. Kır düğününde bi hatunu görüyo, gözüne kestiriyo bunu. Amma kadın evli, çocuğu falan var, pek de pas vermiyo, bizim Baron bakıyo papuç sağlam. Gidiyoo çocuğa sarıyo pislik herif. Çocuklan arkadaşmış gibi tanışıveriyo bu Baron, çocuğa ülker çikolatalı gofret alıyo ne bilem sulugöz sakız alıyo, stres çarkı falan ne varsa yapıştırıyo namussuz kansıız, bizim saftirik de kanıveriyo buna. Vay Baron amca kral adam da bilmem ne de derken anasıynan tanıştırıveriyo saf çocuk. Bizim Baron amacına ulaşıyo gali o zaman Alahın belası lanet Baron, yüzüne tokatlaa patlıyasıca eşek herif seni!!! Neyse bizim çocuk, sonradan anlıyo mu meğer bu Baron anasını ayarlamış, bi ayar oluyo çocuk, sinsi bi velede dönüşüveriyo deme gitsin… Gerisini de sen oku gali ben anlatmıyem. Bu yakıcı sır dediğini de ben ateşin icadını falan anlatıyo sandıydım, meğer ne anlatıyomuş aman ayıp, deyemem. Aha da sana mis gibi inceleme. Yani şimdi ben sana kitaptaki ima ve gölgelemeleri, anjenbemanı, yok kendini çocuk yerine koyup yaptığı empatiyi, dilindeki akıcılığı, rahmetli Stefan’ın üslubunu falan anlatmaya kalksam, ne sen okucen, ne de ben doğrudüzdün anlatabilecem. Sözün özü kitap ucuz, bu rahmetli Zwaygın kitapları hep böyle, hem ucuz hem kısa, yoksa kim okur? Kitabın ana fikri de şu: Çocuk kısmısı öyle her şeyi merak etmez! Hadi hayırlı okumalar… :) (Kitap Misafiri)
Yine bir Zweig şaheseri..: Ah Zweigciğim ben seni okumalara doyamıyorum ne olacak böyle? İnsan psikolojisini çok iyi tanıyan, karakter analizlerinde usta yazarımız bu kez bir çocuğun düşünce ve duygu dünyasını sunuyor bizlere.. Duygu aktarımı yine dört dörtlük, analizler çok yerinde ve konu çok akıcı, etkileyici.. Okurken çocuğun büyük baskın yapmasını bekleyerek heyecanla çeviriyorsunuz sayfaları.. Anneye de bir miktar gıcık oluyorsunuz. Çocuğa üzülüp, Baron bozuntusuna da ayar oluyorsunuz. Kısacık, dupduru ve asla yormayan nasıl güzel bir kitaptı.. Bir solukta okudum.. İyi ki de okudum.. (Yıldız)
Stefan Zweig - Yakıcı Sır: İnceleme: Öncelikle uzun bir aradan sonra inceleme yazısı yazacağım bir kitap oldu Yakıcı Sır. Stefan Zweig okumalarına belli bir süre ara vermeme rağmen eser, tıpkı yazarımızın diğer kitaplarında olduğu gibi karakterler ve psikolojik durumların niteliği bakımından benzer ögeler taşımaktaydı. Kitaptaki konu ise tatile çıkan Baron'un bir kaçamak araması sonucu Edgar ve annesiyle karşılaşması. Edgar'ı annesine ulaşmak için çocuğu bir araç olarak kullanması sonucu, bir çocuğun yetişkin dünyasını tanıması ve bu dünyaya adım atmasıdır. Yazarımız yine karakterlerin içinde bulunduğu durumu, bilakis Edgar'ın, çok gerçekçi bir şekilde ele alıyordu. Baron'un avı için her türlü hileye ve baştan çıkarmaya başvurabileceğini, annenin tekrardan heyecan yaşama arzusunu ve Edgar'ın büyük sırrı çözme yolundaki adımlarını... Stefan Zweig, eserde çocuk psikolojisinin ne kadar kırılgan olabileceğini ve bazı durumların çocuklara büyük bir güvensizlik verebileceğini gözler önüne seriyordu. Edgar'ın yaşadıklarının, aslında çocukluktan yetişkinliğe geçme aşamalarını, doğru bir düzlemde yaşamamasının sonuçlarının iyi olamayabileceğini sayfalar ilerledikçe fark ediyoruz. Sevgi ve doğru ilgi vermenin önemi ortaya çıkıyor. Edgar'ın annesinin macera arayışı ve Baron'un narsist davranışları arasında kalan Edgar'ın aslında o gizem perdesinin ardındaki gerçekliği keşfedişine, dünyada ne kadar az çok şey bildiğine ve çok şeyin sırrını çözebileceği bile mutluluğunu görüyoruz. Edgar sonunda düşman gibi görünenlerinin bile birbirine ihtiyacı olabileceğini, ne olursa olsun şükran duymanın ve şefkatin değerini anlamasıyla tekrardan huzura kavuşuyor. HERKESE İYİ OKUMALAR! #stefanzweig #yakıcısır #edebiyat yazar/stefan-zweig kitap/yakici-sir--45287 (Yağız Orgun)
Kitabın Yazarı Stefan Zweig Kimdir?
Babası varlıklı bir sanayici olan Stefan Zweig, küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başladı. İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve Yunanca öğrendi. Viyana ve Berlin üniversitelerinde felsefe öğrenimi gördü. İlk şiirlerini lisedeyken, Hugo von Hofmannsthal'ın ve Rainer Maria Rilke'nin eserlerinin etkisiyle yazdı. 1901'den sonra Fransızca yazan Paul Verlaine ve Baudelaire'in şiirlerini Almanca'ya çevirdi. 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan'ı gezdi, bunu, 1911'deki New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko'yu kapsayan Amerika yolculuğu izledi. 1914 yılında Belçika'ya Émile Verhaeren'in yanına gitti.
I. Dünya Savaşı'nda (1914-1917) gönüllü olarak Viyana'da savaş karargâhında "Savaş Arşivi"nde memur olarak çalıştı. Savaştan sonra Avusturya'ya dönerek Salzburg'a yerleşti. 1920 yılında, Frederike Von Winternit ile evlendi. Stefan Zweig Salzburg'da yaklaşık 20 yıl yaşadı. Kapuzinerberg'in yamacındaki villasında geçirdiği yıllar, Zweig'ın en verimli yıllarıdır. Kapuziner yokuşu, 5 numaradaki villayı, Friderike ile evli olduğu yıllarda satın aldı. Salzburg'da geçirdiği yıllar Zweig'ı edebiyatta doruğa tırmandırdı, en güzel eserlerini, kente ve Salzach’a yukardan bakan iki katlı, ağaçlar arasına gizlenmiş villada yazdı. Kısa sürede ünlü insanlarla dostluk kurdu, onları sık sık Salzburg'da konuk etti. Romain Rolland, Thomas Mann, H.G. Wells, Hugo von Hofmannstahl, James Joyce, Franz Werfel, Paul Valery, Arthur Schnitzler, Ravel, Toscanini ve Richard Strauss, Zweig'in konuğu oldu. Salzburg'da geçen yıllarında Zweig, Avrupa'nın düşünsel birliği için ağırlığını koydu; makaleleriyle ve konferanslarıyla aşırılıklara karşı uyarılarda bulundu; diplomatik çevrelere, akıl ve sabır çağrısı yaptı. 1927'de Almanya'nın Münih şehrinde "Duygu Karmaşası", "Yıldızın Parladığı Anlar" ve "Tarihsel Baş Minyatür" adlı kitapları yayımlandı, yine 1927'nin 20 Şubat tarihinde "Rilke'ye Veda" başlıklı konuşmasını yaptı. 1928'de Leo Tolstoy'un 100. Doğum Yıldönümü Kutlamaları'na katılmak üzere, Sovyetler Birliği'ne gitti. 1933'de, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Yahudi kökenli Zweig'ın eserleri de yer alıyordu. 1934'te Gestapo'nun villasını basıp, silah araması üzerine Zweig ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve İngiltere'ye, Londra'ya yerleşti. Ancak, kendini burada da rahat hissedemedi ve taşındı.
Zweig, 1937'de ilk karısı Frederike'den ayrıldı ve bir yıl sonra Portekiz'e yanında Lotte Altman adında bir kadınla gitti. O sıralarda Avusturya, Alman Reich'ına katılmıştı ve Zweig da İngiliz vatandaşlığına geçmek için müracaat etti. 1939'da "Kalbin Sabırsızlığı" adlı romanı yayımlandı ve Zweig da, Portekiz seyahatine birlikte çıktığı Lotte Altman ile evlendi. 1940'ta İngiliz tabiiyetine girdi, II. Dünya Savaşı sırasında New York'a, Arjantin'e, Paraguay'a ve Brezilya'ya gitti. Zweig konferanslar için gittiği Brezilya'ya yerleşmeye karar verdi. Orada ünlü "Bir Satranç Öyküsü"nü kaleme aldı. Stefan Zweig, 1941'de Montaigne üzerine çalışmaya başladı ve "Dünün Dünyası - Avrupa Anıları" adlı otobiyografisini kaleme aldı. "Dünün Dünyası" kitabı, 1900’lerin başında gençliğini yaşamış bir yazarın yaşadığı dünyanın asla eskisi gibi olmayacağını farkettiğinde eski günlere düzdüğü bir övgüdür.
Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Buna Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden oldu.
Üretken bir yazar olan Zweig, birçok konuda denemeler yaptı. Lirik şiirler yazdı, trajedi ve dram türünde sahne eserleri denedi, özellikle biyografi alanında önemli eserler ortaya koydu. Freud ve psikolojiye olan ilgisi onu bu alana yöneltti. Biyografi alanındaki çalışmaları, dönemin birçok ünlü kişisinin hayatlarını gözler önüne serdi. Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski; Kendi İçindeki Şeytanla Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche; Romain Rolland; Marie Antoinette; Magellan, Stendhal, Erasmus, Fouche eserleri bu biyografilerden birkaçıdır.
Stefan Zweig Kitapları - Eserleri
- Satranç
- Amok Koşucusu
- İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar
- Sabırsız Yürek
- Dünün Dünyası
- Değişim Rüzgarı
- Geleceğe Güven
- Yolculuklar
- Unutulmuş Düşler
- Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Balzac
- Montaigne
- Clarissa
- Macellan
- Rotterdamlı Erasmus
- Amerigo
- Günlükler
- Joseph Fouche
- Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
- Kendileriyle Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche
- Marie Antoinette
- Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'e
- Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski
- Ay Işığı Sokağı
- Avrupa'nın Vicdanı
- Amok - Usta İşi
- Ruh Yoluyla Tedavi
- Korku
- Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova, Stendhal, Tolstoy
- Yarının Tarihi
- Yakıcı Sır
- Mektuplaşmalar
- Sahaf Mendel - Bir Kadının Yirmi Dört Saati
- Olağanüstü Bir Gece
- Gömülü Şamdan
- Dostlarla Mektuplaşmalar
- Freud - Cinselliğin Yeryüzü
- Mürebbiye
- Mary Stuart
- Korku Ruhu Kemirir
- Buluşmalar
- Karmaşık Duygular
- Alacakaranlıkta Bir Öykü
- Kurşun Mühürlü Tren
- Mecburiyet
- Bir Çöküşün Öyküsü
- Seçilmiş Öyküler
- Hikayeler
- Geçmişe Yolculuk
- Freud - Mutluluğun Mimarı
- Kuş Kapanı ve Dönüşüm
- Kaçak ve Sahaf Mendel
- Dadı ve Leporella
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Geç Ödenen Bedel
- Sanatta Yaratıcılığın Sırrı
- Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri
- Rilke'ye Veda
- Görünmez Koleksiyon - Unutulmuş Düşler - Karda
- Cenevre Gölü'ndeki Olay
- Kadın ve Manzara
- Nietzsche
- Kızıl
- O muydu?
- Bir Kalbin Çöküşü
- Bizans'ın Fethi
- Gölge Kadınlar
- Zalimce Bir Oyun
- Dürüst Aptal Efsanesi Verlaine
- Satranç
- Lyon'da Düğün
- Satranç Ustası - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor
- Stefan Zweig'ın Mektupları
- Erika Ewald'ın Aşkı
- Efsaneler
- Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi
- Toplu Öyküler 1
- Toplu Öyküler 3
- Toplu Öyküler 2
- Unutulmaz Bir İnsan
- İki Yalnız
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2
- Ormanın Üzerindeki Yıldız
- Leporella
- Aylak
- Emile Verhaeren
- Hayatın Mucizeleri
- Brezilya
- Kitapçı Mendel
- Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler
- Stefan Zweig Kutulu Set
- Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
- Leman Gölü Kıyısındaki Olay
- Benimle Dostluk Zordur
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Seçme Eserler
- Hikayeler 2
- Bir Hayat
- Öz Nəğməsini Oxuyanlar
- Novellalar
- Seçilmiş Əsərləri
- Tolstoy - Û ronahî di tarîye de dibirike
- Oradan Uzakta
- Twenty-Four Hours in the Life of a Woman and The Royal Game
- Wondrak. Der Zwang. Zwei Erzählungen gegen den Krieg
- Stefan Zweig Seti
Stefan Zweig Alıntıları - Sözleri
- Verdiği kararın uygulanmasını engelleyecek her şeyi önlemek istiyordu... (Stefan Zweig - Seçme Eserleri)
- Ancak herkes de bilir ki, yardım çağrısında bulunmayan bir insana yardım etmekten daha zor bir şey yoktur, çünkü yardım dilenmiyorsa mutlaka son bir şey daha vardır: Israr edip incitmememiz gereken gururudur bu. (Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma)
- Karakteri gereği kendini hiçbir şeyden yoksun bırakmaz, insan arasına karışmaktan hoşlanan biri olarak her yerde aranırdı. Arkadaşları, onun yalnızlığa hiç alışık olmadığını bilirdi. (Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2)
- Sana yardım edemem Boris. İnsanlar artık birbirine yardım etmiyor. (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Unutuldu ve öyle de kaldı. (O muydu?)
- Doğanın cömert davranarak engin topraklar, sonsuz zenginlikler bahşettiği, güzellikle ve akla hayale gelebilecek her türlü potansiyel güçle kutsanmış bu ülkenin kuruluşundan beri görevi hep aynıdır: Kalabalık bölgelerden aldığı insanlara geniş topraklarında kök saldırmak, eskiyle yeniyi birleştirerek yeni bir medeniyet kurmak. (Brezilya)
- Ancak gerçeklik tüm düşlerden daha güçlü ve daha sağlamdır. (Aylak)
- "...bu adam konuşmak istiyordu, konuşmalıydı. Ve biliyordum ki ona ancak sessiz kalarak yardım edebilirdim." (Toplu Öyküler 3)
- ... eski acısını iki kat daha fazla duyuyordu. (Hayatın Mucizeleri)
- "...darbeyi yiyen ancak bilir onun ne olduğunu, darbeyi vuran değil ve acı çekmeyi sadece acı çekenler bilir." (Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri)
- Ruhlarının kapısını kapattıkları için kimse onlara ulaşamıyordu ve bu belki de yıllarca sürecekti. Herkesle savaş halindeydiler. Bir günde, kısacık bir günde büyümüşlerdi! (Dadı ve Leporella)
- Buralardan çekip gittiğimizde tozun üzerindeki ayak izlerimizi bir rüzgar süpürüp götürecekse yaşamanın ne anlamı var ki? (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Yoksun kalınan şey öylesine kaybedilmiştir ki, artık sadece bir ağrı gibi hissedilir ve acı verir. (Alacakaranlıkta Bir Öykü)
- Bir Rus için tek bir şey vardır: ya hep, ya hiç! Rus insanı varoluşun o kozmik gücünü hissetmek ister. (Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi)
- "İyilikle gülümseyebilen insanlar vardı hâlâ.." . (Satranç)
- Ne de olsa, güzellik kadınlardan kaçıp gittiğinde ondan boşalan yere bilgelik yerleşirmiş. (Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler)
- Derimin altında akışını hissettiğim kan gibi bu karanlık yaşamın etrafımı yavaş yavaş kapladığını hissediyordum. Sanki hiçbir şey bana göre değildi, ama hepsi benim içindi. (Zalimce Bir Oyun)
- Sevgili bay Zweig, Okumam için ödünç vermis olduğunuz kitaplari geri yollamadigim icin affiniza rica ediyorum... R.M. Rilke (Dostlarla Mektuplaşmalar)
- Yalnız yaşayan biri yalnızca kendine ders verebilir. (Efsaneler)
- İki hafta boyunca kitap okumak , yürüyüşe çıkmak , hayal kurmak , rahatsız edilmeden uzun uzun okumak , iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak , bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum ... (O muydu?)
Editör: Nasrettin Güneş