Yalanın Siyaseti - Yalın Alpay Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yalanın Siyaseti kimin eseri? Yalanın Siyaseti kitabının yazarı kimdir? Yalanın Siyaseti konusu ve anafikri nedir? Yalanın Siyaseti kitabı ne anlatıyor? Yalanın Siyaseti PDF indirme linki var mı? Yalanın Siyaseti kitabının yazarı Yalın Alpay kimdir? İşte Yalanın Siyaseti kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Yalın Alpay
Yayın Evi: Destek Yayınları
İSBN: 9786053113119
Sayfa Sayısı: 184
Yalanın Siyaseti Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yirmi birinci yüzyılda yalan, siyasetçi ve yönetilenlerin ortaklaşa inşa ettiği bir olguya dönüştü. Yeni olan, siyasetçilerin yalanları değil, kitlelerin buna verdiği tepkidir.
Hakikatin önemsizleşmesi (post-truth), toplum görüşlerinin oluşmasında duyguların ve kişisel inançların, hakikatin önüne geçmesidir. Böyle bir ortamda, destekçisi olan kitlenin inançlarına ve önyargılarına uygun olduğu sürece liderin tutarsız savlar ileri sürmesi, yolsuzluk yapması, ekonomide, dış siyasette başarısız olması önemini yitirir. Bunların tümü iç-dış düşmanlar, terör örgütleri, casuslar, ülkenin gelişmesini istemeyen seçkinler gibi, çoğunlukla “icat edilmiş” kesimlere yıkılır.
Yalanın meşrulaştırılması, felsefede “safsata” (fallacy) adı verilen hileli akıl yürütme teknikleriyle yapılır. İlk kez Aristoteles’in sınıflandırdığı bu teknikler üzerine İbn Sina’dan Schopenhauer’a kadar pek çok felsefeci kitaplar yazdı.
Bu kitapta önce hakikatin önemsizleşmesi dönemi üzerine genel bir bilgi edinecek, ardından siyasetçilerin en çok kullandıkları 48 hileli akıl yürütme yöntemini örnekleriyle birlikte okuyacaksınız. Kitlelerin farkında olmadan, siyasetçilerle kol kola ürettikleri yalanın nasıl inşa edildiği karşısında hayrete düşeceksiniz.
Yalanın Siyaseti Alıntıları - Sözleri
- Rasyonel karar alan bireyin yerini, rasyonel davranmayan ve bu yüzden tek başına kaldığında isabetli kararlar alamayan bireyler alır, bu bireyler de yok olmamak için cemaatleşmeye başlarlar. Böylece rasyonelliğin yıkılışı, bireyin de güç yitirişine dönüşmekte, insanlar kamusal alanda güçsüz kalmamak adına kendilerini cemaatlere atmaktadırlar. Bu da cemaat liderlerini güçlendirmekte, irrasyonel grupları tekeline alan tehlikeli güç odakları doğurmaktadır. Bunlar Türkiye örneğinde olduğu gibi devleti dahi illegal şekilde ele geçirmeye kalkışacak kadar ileri gidebilmektedirler. Ne yazık ki bu gibi sonuçlar, doğrudan hakikatin önemsizleşmesi siyasetinin neticeleridir.
- ...hakikatin önemsizleşmesinde, temel nokta kitlelere yalan söylemek değil, onları nesnel veriler kullanmadan, duygularına çağrılar yaparak, doğru ya da yanlış birtakım şeylere inandırmaktır. Hakikate karşı doğrudan bir girişim değildir, hakikati önemsemeyen bir girişimdir . Bu nedenle toplumun rasyonel düşünen kesimlerini, seçkinleri ikna etmeye çabalamaz. Onun hedef kitlesi rasyonel düşünmekte güçlük çeken geniş halk kitleleridir. Onların gerçeklikle bağlantısı olmayan önyargılarını güçlendirmeye çalışır (The Economist, 2016). Bunu mantık aracılığıyla inşa edemeyeceği için, temel araç olarak görsel hileler ile dil hilelerini kullanır.
- “Hakikatin önemsizleşmesi siyasetinin savunduğunun aksine , bir yanlışa 5 milyar kişi bile inanıyor olsa , yanlış yine yanlıştır.”
Yalanın Siyaseti İncelemesi - Şahsi Yorumlar
2017 yazar/Necip-Hablemitoglu Toplumsal Duyarlık Ödülü’nü kazanan kitap/yalanin-siyaseti--105055, YouTube video içeriklerini (İstanbul Film Akademisi, Safsata Savar, Flu TV'de Boş Modern Sohbetler) yakından takip ettiğim yazar/yalin-alpay ın modernizm ve post modernizmin oluşturduğu post truth kavramını felsefi ve siyasi bir bağlamda ele aldığı kitabı. yazar/michel-foucault ‘un bahsettiği gözetim toplumu ve iki gözüm çiçeğim yazar/byung-chul-han ‘ın kitap/psikopolitika--181408 da ele aldığı “neoliberal toplum” kavramlarını göz önünde bulundurduğumuzda felsefedeki “gerçeklik ve hakikat” tartışmasının enformasyon çağında artık çok daha ötesine taşındığını oldukça zengin bir kaynakça ile ortaya koyan bu kitap, “hakikatin önemsizleşmesi (post truth) kavramı ve bu kavramı oluşturan temeller, mantık ve akıl yürütme, sav oluşturma yöntemleri, safsata çeşitleri ve örnekleri” bölümlerinden oluşuyor. Yalın Alpay öncelikle kavramı açıklıyor. Siyasette, sosyal medya araçlarında bugün yaygın olarak karşımıza çıkan post truth (Yalın Alpay’ın tercih ettiği şekliyle “hakikatin önemsizleştirilmesi”) kavramı, ilk kez 1992’de The Nation dergisinde Steve Tesich tarafından ABD’nin Watergate Skandalı ve Vietnam Savaşı sırasında işlediği suçlarla ilgili gerçeklikleri göz ardı ettiği” ifadesinde geçiyor. Tesich’ten sonra gazeteci David Robert iklim değişikliği ile ilgili bilimsel iddiaları reddeden ABD’li siyasetçilerin söylemleri için “gerçeklik sonrası” ifadesini kullandı. 2004 yılında Ralph Keyes, yazdığı The Post-Truth Era: Dishonesty and Deception in Contemporary Life isimli kitabında “gerçek-sonrası” çağa ulaştığımızı ilan etti. Bu kavramı esas olarak gündemimize getiren olay ise ABD başkanlık seçimleri ve İngiltere’deki Brexit referandumu süreçlerinde yaşanan gerçeklikten kopuk tartışmalar nedeniyle Oxford sözlüğünün “post-truth” kavramını 2016’da “yılın kelimesi” olarak seçmesi oldu. (Bu kavramla ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak için https://www.youtube.com/watch?v=ZaSn9qhWcz4) Yalın Alpay, kitabın ikinci yarısında kitabın yazıldığı dönemdeki güncel siyasi örnekler aracılığıyla “safsatalar” ile nasıl başa çıkmamız gerektiğini anlatıyor. Bu bağlamda özellikle günümüzde sosyal medyayı etkin olarak kullanan herkesin bu kitabı okumasını kesinlikle öneriyorum. Kitapla ilgili alıntı ve buraya kadar verdiğim bilgiler dışında yeni bir bilgi eklemeyeceğim. Bu kısmı kitabı okuyacak olanlara bırakıyorum :) (Gerçek okurlar, buraya kadar okumuştur sanıyorum, aşağıdaki bölüm kitabın bana düşündürdükleri hakkındaki kendime notlarımdır. Merak edenler okumaya devam edebilir) Pek çoğumuz, görsel ve basılı yayın organlarını takip etmek yerine sosyal medyayı bir haber kaynağı olarak görüyoruz. Özellikle Facebook ve twitter kullananlarımız bilirler: Bu tür sosyal mecralarda biri, bir görsel ya da bağlantı aracıyla bir haber paylaşır. Ve dakikalar içinde bu haber, kaynağına bakılmaksızın defalarca tekrar paylaşılır, alıntılanır, habere alkış tutan ve haberi yuhalayanlar tarafından iletiye yüzlerce yorum yapılır. Çok basit bir örnek vermek istiyorum güncel bir olayla: https://www.hizliresim.com/1b0iai7 Görseldeki video, twitterda anonim bir hesap tarafından 2021 olimpiyat görüntüleri gibi paylaşılmış ancak aslında 2015 olimpiyatlarına ait bir video (https://teyit.org/analiz-videonun-2020-tokyo-olimpiyatlarindan-oldugu-iddiasi ). Sosyal mecralarda paylaşılan pek çok bilgi ve görselin tıpkı bu paylaşımda (espri amaçlı yapılmış olduğunun farkındayım) olduğu gibi paylaşıldığına ve yayıldığına şahidiz. Sadece sosyal medya linç kültürü ve mesnetsizliğinin dışında gündelik hayatımızda çok daha derin etkileri olabiliyor bu “gerçek dışı”lığın. 17 Mayıs 2021’de okuduğum bir haber Byung Chul Han okumalarımın beni sürüklediği “21. yüzyıl, nereye…” konulu düşünce sürecinde karşıma çıktı. 70 yaşındaki ünlü bir diş doktoru kliniğine temizlik işlerini yapması için aldığı Türkmenistanlı kadınla -kadın işi bıraktıktan sonra- kadının talep ettiği para konusunda bir tartışmaya giriyor, kadın istediğini elde edemeyince balkona çıkıp "Bana tecavüz ediyorlar" diye bağırmaya başlıyor. Çevredekiler, hiçbir şeyi sorgulamadan saygın doktoru darp ediyorlar ve bu çirkin saldırı kameraya çekilerek sosyal medyada “tecavüzcü doktor” biçiminde paylaşılıyor. Güvenlik kamerası kayıtlarını inceleyen polis, doktorun suçsuz olduğunu tespit ediyor. Bu habere rastladığımda dehşet içinde kaldım. Beni dehşet içinde bırakan soru şuydu: Aramızdan kaç kişi “gerçek”liğin peşine düşüyor? Daha da korkuncu kaç kişi “gerçeği” ve “hakikati” önemsiyor? Kitabı okurken Yalın Alpay’ın verdiği örnekleri (siyasi vd.) düşündüğümde aslında gündelik hayatımızda ne kadar çok safsataya ve manipülasyona maruz kaldığımızı fark ettim. Bugün bir sokak röportajında bize bir mikrofon uzatıldığında sadece düşüncelerimizi ifade ettiğimiz için spekülatif nice linçlere uğrayacağız. Bunun çok taze bir örneği içimi acıyla doldurdu: https://onedio.com/haber/-gaziyim-11-mermi-yedim-diyen-vatandasa-her-yerin-duruyor-git-calis-diyen-gurbetci-994160 Bir gerçek karşısında sadece kendi düşüncemizi ispatlamak için gerçeği hiç umursamadan bu kadar acımasız olmaya ne zaman başladık? Sahi biz, neye dönüştük? Neden bu kadar parça parçayız? Hakikatler neden umurumuzda değil artık? İnsanlığımız nerede? Keyifli okumalar dileyerek bitirmek isterdim ama bu kitapta sizi bekleyen keyif değil, katı gerçekler olacak. Hatta bu kitap size çok daha fazlasını düşündürecek… (TC)
Merhabalar. Kitabımız, Yalın Alpay’dan; ‘’Yalanın Siyaseti’’. 2017 yılında yayımlanan bu eser kısaca bizim güncel birçok konu hakkında çıkarım yapmamızı sağlıyor, etrafımızda olan olayların nedenlerini daha doğru bir şekilde anlamamızı kolaylaştırıyor denebilir. Kitabın kapağında da yazan ‘’post-truth’’ kavramı eserde derinlemesine açıklanmış. Hakikatin gizlenmesi, yalanın nasıl meşrulaştırıldığı, ne çeşit kandırma yollarına başvurulduğu gibi konular hakkında ayrıntılı bilgileri okuduğumuz bu eser, siyasetten, sosyal medyaya birçok alanda bizlere nasıl yalanlar söylendiğini örnekleriyle birlikte açıklıyor. Eserde yalnızca siyasi arenanın yalanlarını değil toplumsal ilişkilerde de söylenen yalanları, yalanın nasıl da herkes tarafından benimsendiği, bunlar gerçekleştirilirken ne çeşit yollara sapıldığı tek tek açıklanmış. İkinci bölümünde ise mantık ve safsatalar üzerinde duran eser, okuyan kişi için oldukça bilgilendirici. Okuduğunuz için teşekkürler. Benim puanım 8/10. (Gökçen)
Bilişsel açıdan gayet cimri olan biz insanlar hakikatin peşinde koşmuyor, daha önceden büyük kısmını kendimiz oluşturmadığımız ama tamamen bize ait sandığımız değerler dünyamızda duygusal süreçlerin etkisiyle ‘işimize gelen’ bakışlara sıkı sıkıya sarılıyor, kendimize koyduğumuz takozun keyfini sürüyoruz. Bu konfora başkaldırmaya çalışan bir avuç azınlık ise genelde kabuğuna çekilmek durumunda kalıyor. Yazarımız kitabında yönetenlerin, yönetilenlerin cimriliğinin ne kadar farkında olduğunu okurun yüzüne vurduğunda okurda tokat etkisi yaratıyor. İstediğimi elde etmek için tüm safsatalar mübahtır düşüncesi hakikatin önünde büyük bir engel olarak yüzyıllarca duracak gibi görünüyor. (Ömer Ceylan)
Yalanın Siyaseti PDF indirme linki var mı?
Yalın Alpay - Yalanın Siyaseti kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yalanın Siyaseti PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Yalın Alpay Kimdir?
İstanbul'da 1980 yılında doğdu. Okumayı ve yazmayı 2,5 yaşında öğrendi. İlkokula birinci ve ikinci sınıfı atlayarak üçüncü sınıftan başladı.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden mezun oldu, yüksek lisansını Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden aldı. Doktora çalışmasına İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde devam etmektedir.
TRT'de Danışman, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nde (TİM) Ekonomist ve Afrika Çalışmaları Koordinatörü olarak görev yaptı. TİM'in resmi yayın organı olan Timreport'da köşe yazıları, Virgül Dergisi, Akşam Kitap ve Radikal Kitap'ta kitap eleştirileri yazdı. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) ile Crowe Horwath'ta Danışmanlık yapmaktadır.
"Türkiye Ekonomi Tarihi"; "Türkiye'nin Zenginleşme Projesi: Afrika", "Genç Mustafa", (2010 En İyi Türk Yazar Ödülü), "Her Şey Ekonomi Değil"(Prof. Dr. Emre Alkin'le birlikte) ve "Paylaşmasak Olmazdı" (Prof. Dr. Emre Alkin'le birlikte) adlarını taşıyan beş kitabı bulunmaktadır. Tarih, siyaset ve ekonomi konularında çeşitli akademik dergi ve kitaplarda pek çok makalesi vardır.
Yalın Alpay Kitapları - Eserleri
- Yalanın Siyaseti
- Yapı(t)söküm
- Olaylarla Türkiye Ekonomisi
- Genç Mustafa
- Paylaşmasak Olmazdı
- Her Şey Ekonomi Değil
- Moualla'nın Sanatı
- Devrim Erbil'de Öz'ün Ritmi T-Öz
- Türkiye Ekonomi Tarihi
- Türkiyenin Zenginleşme Projesi: Afrika
Yalın Alpay Alıntıları - Sözleri
- Gelecekteki kaderini sen belirleyeceksin... (Genç Mustafa)
- Amerikan müzik efsanelerinden rahmetli Ahmet Ertegün'ün babası Münir Bey'in vefatı, bu ilişkide bir dönüm noktasıdır. ABD Yönetimi'nin cenazesini Missouri Zırhlısı ile Türkiye'ye göndermesi, Sovyetler Birliği tarafından bir göz dağı olarak görülmüş ve toprak talebi bir kere daha değerlendirilmişti. (Olaylarla Türkiye Ekonomisi)
- Kusursuzluğun sıkıcı belirlenimciliği, kusurlunun cazip, kışkırtıcı belirsizliğine yenilir. (Yapı(t)söküm)
- Demokrasilerde, azınlık görüşlerinin öneminin büyüklüğü, azınlık görüşlerinin ortadan kaldırılması ya da hiçe sayılması yoluyla yaratılan insan hakları ihlalinin yanı sıra, bu görüşlerin üretebileceği yararlardan ve dahası bu görüşlerin ileride çoğunluğu ikna edebilme olanağını yok etmek anlamına gelmektedir. Zira tarihin her döneminde bir gün yaygın şekilde benimsenmiş olan her görüş, bir zamanlar bir azınlık görüşü olarak ortaya konmuş ve daha sonra diyalektik bir süreç içerisinde yaygınlığa yani çoğunluk düşüncesi olmaya erişmiştir. Dolayısıyla bugünün azınlık olan görüşlerinin de, yarının çoğunluk görüşlerine dönüşebilme ihtimalleri bulunmaktadır ve bugünün azınlık görüşlerinin yok edilmesi, tamamıyla ortadan kaldırılması, evrimsel dönüşüm sürecine sekte vurmaktadır.(M.G.Roskin &R.L.Cord&J.A.Medeiros&W.S.Jones) (Paylaşmasak Olmazdı)
- Ölüm düşünüldüğünde, geriye kalan her şey saçmalıktır (Yapı(t)söküm)
- “Doğanın gereğidir bu, insanın gereğidir. Aynı taşı her heykeltraş farklı yontar.” (Genç Mustafa)
- “Hakikatin önemsizleşmesi siyasetinin savunduğunun aksine , bir yanlışa 5 milyar kişi bile inanıyor olsa , yanlış yine yanlıştır.” (Yalanın Siyaseti)
- "Yerli" ya da "Milli" ürünlere sahip olmak hâlâ Türkiye'nin aklına taktığı bir durumdur. Ancak bugün önemli olan, kaynakları ve enerjiyi "küresel çözümler" üretmeye ve "küresel markalar" yaratmaya ayırmak daha akılcı bir davranış olacaktır. (Olaylarla Türkiye Ekonomisi)
- Bunlar da topluma tam entegre ol(a)mamış, gündelik yaşamdan dışlanmış, göçebe kimselerdir. Ancak bir işleri vardır, gelir elde ederler ve kalabalık bir sirkin parçası olarak bütünüyle yalıtılmış kimseler olmaktan kurtulurlar. (Yapı(t)söküm)
- İnanç dediğin Fuat bir tutamak aslında. İnsanı yaşama bağlayan bir ip. Bir şeylere inanmasaydım, yaşamın anlamı kayar giderdi ellerimden. (Genç Mustafa)
- Bir lider kendi iktidarı değil, toplumun ilerlemesi için çalışıyorsa eğitime, sanata ve spora mutlaka dengeli bir şekilde eğilmesi gerekir. Çünkü bu unsurlar halkı birleştirici unsurlardır. Ters şekilde kullanılırsa halk ayrışır, birbirine düşman hale gelir. (Paylaşmasak Olmazdı)
- İnsan için en büyük felaket , başka bir insanın insafına teslim edilmiş olmaktır. (Genç Mustafa)
- Türkiye'nin modern sanatta uluslararası tanınırlığı olan başlıca ressamı Fikret Mualla'dır. (Moualla'nın Sanatı)
- Gerçeklik yoktur, yorumlar vardır; yorumlar ise güvenilmez ve sonsuzdur (Yapı(t)söküm)
- “İnsan için en büyük felaket başka bir insanın insafına teslim edilmiş olmaktır. Zira orantısız güç çoğu zaman sahibini keyfi davranışlara ve egemenliğe yöneltir.” (Genç Mustafa)
- Bilinçdışının olanca derinliği ve karanlığı karşısında iyimser kalabilmek için ya bilinçdışından köşe bucak kaçmak ve bunun için gündelik olana sıkı sıkıya sarılmak, sığlarda veya yüzeyde tutunmak, ya da yaşamı tüm getirdikleri ile bir bütün olarak, hiçbir yanını ayırt etmeden olumlamak: "Amor Fati" seçenekleri öne çıkar. (Devrim Erbil'de Öz'ün Ritmi T-Öz)
- ...Easterlin'in bu çalışmasına göre tüm topluluklarda, ekonomik bakımdan daha zengin olan kişiler, yaşamlarından daha tatminkar olma eğilimi taşımakla birlikte, ekonomik açıdan daha zengin olan toplumlar, göreceli olarak yoksul olan toplumlara göre daha mutlu olma eğilimi göstermemektedirler. İşte Easterlin Paradoksu da burada ortaya çıkmaktadır: para bir topluluk içerisinde mutluluk satın alabilmekte fakat bir toplumun tümünü birden mutlu etmemektedir. (Paylaşmasak Olmazdı)
- ...Sartori'ye göre demokrasinin işletilmesi son derece güçtür ve ancak demokrasiye inanan seçkin liderlerin iktidarda kalmalarıyla korunabilir. Zira halk seçim zamanları dışında, yönetime sanıldığının aksine hiç de doğrudan katılın sağlayanamaktadır. (Paylaşmasak Olmazdı)
- Resim, dış yaşamın boyanmış bir temsili iken, resme ilişkin görüşler ileri sürmek de, boyayla inşa edilmiş bir temsilin, harflerle temsil edilme çabasıdır. (Devrim Erbil'de Öz'ün Ritmi T-Öz)
- Bir şeyler mi gizliyorum kendimden? Yoksa ben de kendime başkalarının gözleriyle mi bakıyorum ya da kendimi başkalarının görmesini istediğim adamla mı değiştiriyorum? (Genç Mustafa)