Yalnız Seni Arıyorum - Orhan Veli Kanık Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yalnız Seni Arıyorum kimin eseri? Yalnız Seni Arıyorum kitabının yazarı kimdir? Yalnız Seni Arıyorum konusu ve anafikri nedir? Yalnız Seni Arıyorum kitabı ne anlatıyor? Yalnız Seni Arıyorum PDF indirme linki var mı? Yalnız Seni Arıyorum kitabının yazarı Orhan Veli Kanık kimdir? İşte Yalnız Seni Arıyorum kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Orhan Veli Kanık
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750827082
Sayfa Sayısı: 170
Yalnız Seni Arıyorum Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bir de sevgilim vardır, pek muteber;
ismini söyleyemem,
Edebiyat tarihçisi bilimi,.
O zamanlar ismini söyleyemediği sevgilisi "Nahit Hanım" dı. Hayatta iki varlığı oldu: Şiiri ve sevdası. Şiirleri okurlarının ezberinde... Sevgisine gelince, onu, tek büyük aşkı "Nahit Hanım"a vermişti: Bu kitap belgesi.
Şiirimizde çığır açmış ustanın aslında nasıl bir gönül ustası olduğunu kanıtlayan mektuplarını okuduğunuzda onu çok daha yakından tanıyacaksınız. "İstanbul Türküsü" gibi pek çok şiirini daha iyi anlayacaksınız. 36 yıllık ömrüne neler sığdırdığını görecek, onu daha çok sevecek ama belki biraz da üzüleceksiniz. Nereden bakılsa, gizli saklı yaşanmış kırık bir aşk hikâyesine tanık olacaksınız.
64 yıldır çekmecelerde kalmış mektuplar, ince ince akan bir mağara suyu gibi dingin, dupduru ilk kez gün ışığına çıkıyor.
Yalnız Seni Arıyorum Alıntıları - Sözleri
- Hep seni düşünmekten kimsenin yüzüne bakmadım.
- Hep seni düşünmekten kimsenin yüzüne bakmadım.
- • “ Emin ol, dünyada hiçbir şeyden zevk almıyorum. Bütün bu tatsız günler içinde yalnız seni arıyorum.”
- • “Hep seni düşünmek için kimsenin yüzüne bakmadım.”
- • “Fazla iyi olmak iyi bir şey değil.”
- • “… artık kendimden başka hiç kimseye güvenmemeliyim. Senden de bir şey beklemeyeceğim. Yalnız beni anlamanı isteyeceğim.”
- • Gün olur, başıma kadar mavi, Gün olur, başıma kadar güneş, Gün olur, deli gibi.
- Garibim Ne bir güzel var avutacak gönlümü Bu şehirde, Ne de bir tanıdık çehre; Bir tren sesi duymaya göreyim, İki gözüm, İki çeşme.
- “İnşallah görürüz birbirimizi.”
- • Hiçbirine bağlanmadım Ona bağlandığım kadar..
Yalnız Seni Arıyorum İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Orhan Veli , Ben Orhan Veli adlı şiirinde şu satırları kaleme alıyor; "Bir de sevgilim vardır, pek muteber; İsmini söyleyemem. Edebiyat tarihçisi bulsun." Orhan Veli'nin bu satırlarda bahsettiği muteber sevgili Nahit Gelenbevi, Orhan Veli'nin sevgili Nahit Hanım'ı dır. 36 yıllık kısacık ömrünün büyük aşkı, Cumhuriyet döneminin genç öğretmenlerindendir Nahit Hanım. Atatürk ile üç kez dans etme şerefine nail olmuş, yaşadığı süre boyunca edebiyat ve sanat dünyasının ileri gelenleri ile dostlukları süre gelmiş, 52 yıl boyunca Orhan Veli'ye olan aşkını asla afişe etmemiştir. Kitabı basıma hazırlayan Murat Yalçın ilk giriş bölümünde bu mektupların yayınlanma serüvenini oldukça güzel anlatmış. Kitapta yer alan mektuplar 1947-1950 yılları arasında yazılmış olup bir mektup hariç tüm mektuplar Orhan Veli'ye , kitabın sonunda yer alan tek bir mektup ise Nahit Hanım'a aittir. Bu son mektup Nahit Hanım'ın Orhan Veli'ye yazdığı ancak şairin ölümü nedeniyle gönderemediği son mektuptur. Mektup tür olarak benim çok severek okuduğum bir tür. Okurken hem yaşanan döneme ve olaylara hem de buradaki gibi iki sevgilinin aşkına, sevdasına, duygularına tanıklık ediyorsunuz. Bu kitapta yer alan mektuplarda da Orhan Veli'nin Nahit Hanım'a olan aşkına; "Resimlerde, sözlerde, hatıralarda, kokularda, renklerde, her şeyde seni arıyorum. Yattığım vakitler yalnız seni düşünüyorum." Zaman zaman sitemlerine; "Nahit, Sana senden şikayet eden mektuplar yazıyorum. Senin beni ikna etmen icap ederken kabahatli mevkiine ben düşüyorum. En sonunda da benim özür dilemem lazım geliyor." Çektiği sefalet ve yokluğa; "Mektubumu ayın 27'sinde yazdım. Fakat parasızlık yüzünden, ancak bugün atabiliyorum." O dönemin edebiyat dünyasına tanıklık ediyorsunuz. "Esasen, ilk mektubumda da yazdığım gibi hiçbir yere çıkmıyorum. Yalnız bir defa Kitkat diye bir lokantaya gittim. Sait Faik çağırmıştı. Sanatkârlar toplanıyor dedi. Nihayet üç beş kişi göreceğimi zannediyordum. Halbuki muazzam bir şeymiş. İstanbul'da ne kadar muharrir, şair, gazeteci, ressam, heykeltraş, sahne artisti ve sanat muhibbi varsa hepsi oradaymış." Bu mektupları okurken bir taraftan Orhan Veli'yi daha çok sevecek, diğer taraftan 36 yıllık ömründe çektiği sefalete ve aşkından ayrı geçirdiği yıllara üzüleceksiniz. Gizli saklı yaşanmış kırık bir aşk hikayesine ve bir garip şairin hayatının bir dönemine tanıklık etmek isterseniz mutlaka okuyun Yalnız Seni Arıyorum'u. Keyifli okumalar.... (Filiz)
Sen İstanbul'da, sevdiğin Ankara'da...: Sevgili Orhan Veli, Sen ne kadar ince ruhlu, duygularını derin yaşayan, samimi, iyi kalpli ve çocuksu bir ruha sahip bir insansın. Seninle tanıştığım için çok mutluyum. Şiirlerini okumak, ezberlemek, bestelerini dinlemek ve tüm bunları yaparken seni hissetmek seni canlı tutmanın yanında seninle derin bağlar kurmamı sağlıyor. Bu mektupların bana paha biçilemez duygular yaşattı. Kadıköy’de aniden bastıran yağmurdan kaçıp otobüste en arkaya oturup bu kitaptaki o İstanbul güzellemelerini okumak… Hislerini, düşüncelerini, seni yansıtan dilinle yazdığın mektupları okurken geçen bir buçuk saatlik otobüs yolculuğundan sonraki o sigarayı senin için yaktım. Sana, yaşadıklarına, yaşayamadıklarına, fakirliğine, kısacık ömrüne… Kitabın başlangıcı, Orhan Veli tanımı; “Orhan Veli: Şiirlerinde şairaneliğe sert darbeler indirirken mektuplarında koyu bir kederi imbiklerden geçiren efkârlı şair.” Bundan daha iyi bir tanım yapılamazdı. Orhan Veli’yi hepimiz tanırız. Peki bu eşsiz mektupları yazdığı Nahit Hanım kimdir? Kitaba göre “Orhan Veli’nin 36 yıllık ömrünün en büyük sevdası”. Cemal Süreya’daki çağrışımı ise Orhan Veli’nin “Aşk Resmigeçiti” adlı şiir: Hiçbirine bağlanmadım Ona bağlandığım kadar. Sade kadın değil, insan. Ne kibarlık budalası, Ne malda mülkte gözü var. Hür olsak der, Eşit olsak der. İnsanları sevmesini bilir Yaşamayı sevdiği kadar. Orhan Veli’nin bu mektuplarını okurken her şeyden önce şiirleri hakkında bilgi sahibi de oluyoruz. Orhan Veli henüz yayınlanmadığı ve bitirmediği şiirleri mektuplarında yazıyor ve Nahit Hanım’ın da fikrini alıyor. Ayrıca -eğer varsa- o şiirler hakkındaki değişiklik fikirlerinden de bahsediyor. Örneğin; “Senden cevap almadıkça hiçbir şey yazmayacağım. Daha doğrusu yazamayacağım. Çünkü içimdekilerden başka hayatım yok. Ne anlatayım. Biliyorsun, bir seneden beri şiir yazmıyorum. Son günlerde bir tane yazdım. Sana onu da gönderiyorum. Fakat bunu okurken halime raptetmeye kalkma. Şiir şu: Adını henüz koymadım Garibim Ne bir güzel var Avutacak gönlümü Bu şehirde, Ne de tanıdık bir çehre; Bir tren sesi Duymaya göreyim İki gözüm iki çeşme. Bu mektuplar Orhan Veli’nin hikayesidir. “Alaycı zekâsıyla kederli duygularının, sorumluluk duygularıyla avareliğinin, yani içindeki gelgitlerin işaretleriyle doludur.” Hemen bir örnek vereyim: “Nahitçiğim, Mektubunu sabırsızlıkla beklediğim halde iktisadi imkansızlıklar yüzünden günlerce İstanbul’a inemedim. Nihayet bugün gelebildim ve iki gün evvel gelmiş olan mektubunu aldım. Bu arada aklım hep sendeydi. Hatta bir iki defa niyetlendim, oturduğum yerden yazayım dedim. Bunlar iyi şeyler olacaktı. Sana dair olan düşüncelerimden, hislerimden bahsedecek, hasretimi anlatacaktım. Bunlara kısaca evvelki mektuplarımda da temas etmiştim. Ama öyle sanıyorum ki bunun nasıl bir şey olduğunu, seninle ne kadar dolu olduğumu sen kâfi derecede anlayamazsın. Hasretim olsun, arzularım olsun hem günden güne artıyor hem de günden gübe bedbinleşiyorum. Yaz geliyor sen gelmiyorsun. Belki bir gün geleceksin ama o kadar geç gelmiş olacaksın ki seni gördüm mü görmedim mi, doğru dürüst anlayamadan kalkıp geri gideceksin. Benim için tahammül edilemez bir devir daha başlayacak…” Orhan Veli’nin mektupları da aynı şiirleri gibi akıp gidiyor işte. Hem eğlenceli hem akıcı hem de duygu yoğunluklu bu mektupları okumanızın size çok faydalı olacağını düşünüyorum ve asıl anlatmak istediğim kısma geçiyorum. Orhan Veli’nin mektupları şairin hikayesidir. Çünkü İçinde yarım kalmış ve yaşanamamış bir aşk ile büyük bir maddi yoksulluk içerir. Bu kitapta asla unutamayacağım üç olayla karşılaştım, yoksulluk ve yarım kalmışlık ile ilgili. Bunların ilki şöyle: “İki günden beri yağan yağmura ve soğuğa rağmen kravatım yok, pardösüm yok. Bu kıyafetle Ankara’ya gelebilir miyim? Gerçi senin yanında olmadığım zamanlar sokağa çıkmam. Fakat hiç kimseye görünmeden Ankara’ya kadar gidip gelebilecek miyim?... Geçenlerde borca bir ceketlik kumaş aldım, terziye v erdim. Ceketi bu cumartesi alabileceğim (şayet terziye vermek için yirmi yirmi beş lira bulabilirsem). Ama o da meseleyi halletmeyecek. Bu havada Ankara’ya pabuçsuz, pardösüsüz, gidebilmek bir mesele…” İkincisi: “O kadar kötü vaziyetteyim ki Nahit, tasavvur edemezsin. ‘Günlerce postaya bir mektup atacak kadar paran olmuyor mu?’ diyorsun. İnan, günlerce olmuyor. Geçenlerde de bir gün bu imkânı temin edebilmek için, yani sadece sana mektup yazabilmek için, yürüye yürüye İstanbul’a gittim… Bu hayattan kurtulmayı cidden çok istiyorum.” Üçüncüsü: “Biraz evvel sana bu mektubu yazmak için kâğıt almaya gidiyordum. Caddenin bir tarafından öbür tarafına geçerken süratle geçen bir otomobilin altında kalmaktan -emin ol- bir mucizeyle kurtuldum. Ölüme bu kadar yaklaştığım hiç olmamıştı. Hadiseden sonra ne düşündüm biliyor musun. “Nahit bu mektubumu alamayacak, burada söylediklerimden hiçbirini bilmeyecekti. Ölümümün kendisi için olduğunu aklının ucundan geçirmeyecek, belki de kötü kötü sebepler düşünecekti. İşte en çok buna üzüldüm Nahit.” Bu olayı okuduğumda çok kötü hissettim. Ölümün engel olduğu bir aşk… Üstelik mektup aşkı… yarım kalmışlık… Bütün bunlar Orhan Veli’nin kendisi aslında. Çünkü Orhan Veli de ansızın ölen bir şair. Hayata yarım kalmış bir şair. Daha da kötüsü: kitabın sonunda şöyle bir not var. “Orhan Veli, bir haftalığına gittiği Ankara’da, 10 Kasım gecesi, belediyenin açtığı çukura düşerek başından yaralandı. İstanbul’a döndükten sonra, 14 Kasım salı günü bir arkadaşının evindeki öğlen yemeğinde fenalaşınca Cerrahpaşa Hastanesi’ne kaldırıldı. O gece hayatını kaybetti… Dolayısıyla birazdan okuyacağınız 12 Kasım 1950 tarihli gönderilmemiş mektup, Edirne’de sürgün edildiği okulda bir cumartesi günü yazılmış.” Ve Nahit Hanım’ın ölümün Orhan Veli’nin okumasına izin vermediği mektup… Diğer iki olay da Orhan Veli’nin fakirliği hakkında. Bunun hakkında az çok bilgi sahibisinizdir aslında. Sunay Akın’ın bu konuda çok güzel videoları var, onları yoruma bırakacağım. Ne kadar hüzünlü olsa da çok derin bir aşk barındırıyor bu mektuplar. Şu alıntı ile bitirmek isterim: “İyi ki seni tanıdım, seni tanımasaydım hayatımda böyle bir aşk bulunmasaydı, hayatım ne kadar boş bir hayat olacaktı. O boşluktan yalnız kendi içimdeki sevmek kabiliyetiyle kurtulamazdım. Çünkü hiç kimseyi seni sevdiğim kadar sevemezdim. Hiç kimseyi ne senin kadar güzel, ne senin kadar iyi, ne senin kadar mükemmel, ne de senin kadar kendim için buldum. Bu kelimeler duyup, düşündüklerimi o kadar adileştiriyor ki tasavvur edemezsin.” (Melih)
Yalnız Seni Arıyorum Nahit Hanım'a Mektuplar: Orhan Veli'nin ilk kitabıydı çok merak ediyorum. Mektuplardan oluşan bir kitap. Okurken çok yakın hissettim kendimi bu kitaba bilmiyorum ama beni çok etkiledi. Çok duygusal bir kitap. Hayatta iki varlığı oldu: şiiri ve sevdası. Şiirleri okurların ezberinde... sevgisine gelince, onu, tek büyük aşkı "Nahit Hanım'a vermişti..." Ahh Orhan Veli sen ne güzel bir insansın, ne güzel sevmişsin, böyle aşk dolu sevgi, saygı dolu sevmelere kalbimi bırakıyorum. Orhan Veli'nin 36 yıllık ömrünün tek sevdası tek aşkı Nahit Hanım kitap mektuplardan oluşuyor her bir mektubu muhteşemdi her bir cümlesi, kelimesi hasret dolu özlem doluydu. Çok ama çok özlem, hasret çekmiş Orhan Veli çok güzel sevmiş ama Nahit Hanım'ın bazı davranışları çok üzmüş Orhan Veli'yi okurken bende çok üzüldüm. Ya bu kadar güzel seven bir insan'ın sevgisinden şüphe ediyor biraz Orhan Veli'nin dediği gibi çocukça davranıyor Nahit Hanım bu tarz davranışları oldu tabi Orhan veli ne olursa olsun asla Nahit Hanım'dan sevmekten vazgeçmemiş ve maddi durumu da pek iyi değilmiş bazen bir mektup yollayacak parası yokmuş ama bir yolunu bulup Nahit Hanıma mektup hep yazmış. O kadar sevmiş ki bir kere olsun Nahit Hanım'ı görebilmek için herşeyi yapmış. Çok düşünceli, merhametli, naif, bir insan Orhan Veli. Ve ölümü çok üzücü belediyenin açtığı çukura düşerek başını yaraladı ve beyin kanaması geçirerek vefat etti. Böyle beklemiyordum sonunu çok hüzünlü bir sondu. Bu kitap muhteşem ötesi bir kitap benim için bence okunması gerekilen bir kitap... (Meryem)
Yalnız Seni Arıyorum PDF indirme linki var mı?
Orhan Veli Kanık - Yalnız Seni Arıyorum kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yalnız Seni Arıyorum PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Orhan Veli Kanık Kimdir?
Orhan Veli Kanık (d. 13 Nisan 1914, İstanbul - ö.14 Kasım 1950, İstanbul), daha çok Orhan Veli olarak bilinen Türk şair. Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yenilikçi Garip akımının kurucusu olan Kanık, Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşıdı. Şair 36 yıllık yaşamına şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, makale ve çeviri alanında birçok eser sığdırdı.
Yeni bir zevk ortaya çıkarabilmek için eski olan her şeyden uzak duran Orhan Veli, hece ve aruz ölçülerini kullanmayı reddetti. Kafiyeyi ilkel; mecaz, teşbih, mübalağa gibi edebi sanatları gereksiz bulduğunu açıkladı. "Geçmiş edebiyatların öğrettiği her şeyi, bütün geleneği atmak" amacıyla yola çıkan Kanık'ın bu arzusu şiirinde kullanabileceği teknik olanakları azaltsa da şair, ele aldığı konular, bahsettiği kişiler ve kullandığı sözcüklerle kendine yeni alanlar oluşturdu. Yalın bir anlatımı benimseyerek şiir dilini konuşma diline yaklaştırdı. 1941 yılında, arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları Garip adlı şiir kitabında bu fikirlerinin örnekleri olan şiirleri yayınlandı ve Garip akımının doğmasına sebep oldu. Bu akım özellikle 1940-1950 yılları arasında Cumhuriyet dönemi şiirinde büyük etki bıraktı. Garip şiiri hem yıkıcı hem de yapıcı özelliği ile Türk şiirinde bir mihenk taşı kabul edilir.
Kanık, şiire getirdiği bu yenilikler yüzünden önceleri büyük ölçüde yadırgandı, çok sert eleştiriler aldı ve küçümsendi. Geleneklerin dışına çıkan eserleri, önce şaşkınlık ve yadırgama, daha sonra eğlenme ve aşağılamayla karşılansa da hep ilgi uyandırdı. Bu ilgi ise kısa zamanda şaire duyulan anlayış, sevgi ve hayranlığın artmasına yol açtı. Sait Faik Abasıyanık da Orhan Veli'nin bu yönüne dikkat çekerek onu "üzerinde en çok durulmuş, zaman zaman alaya alınmış, zaman zaman kendini kabul ettirmiş, tekrar inkâr, tekrar kabul edilmiş; zamanında hem iyi hem kötü şöhrete ermiş bir şair" olarak tanımladı.
Her ne kadar Garip döneminde yazdığı şiirleriyle öne çıksa da Orhan Veli "tek tür" şiirler yazmaktan kaçınmıştı. Durmadan arayan, kendini yenileyen, kısa yaşamı boyunca uzun bir şiir serüveni yaşayan Kanık'ın edebiyat hayatı farklı aşamalardan oluşmaktadır. Oktay Rifat bu durumu "Orhan Fransız şairlerinin birkaç nesillik şiir macerasını kısacık ömründe yaşadı. Türk şiiri onun kalemi sayesinde Avrupa şiiriyle atbaşı geldi." ve "Birkaç neslin belki arka arkaya başarabileceği bir değişmeyi o birkaç yılın içinde tamamladı." sözleriyle açıkladı.
Orhan Veli Kanık Kitapları - Eserleri
- Şevket Rado'ya Mektuplar
- Bütün Şiirleri
- Hoşgör Köftecisi
- Yalnız Seni Arıyorum
- Beni Bu Güzel Havalar Mahvetti
- Sakın Şaşırma
- Nasrettin Hoca Hikayeleri
- Garip
- Sevdaya mı Tutuldum?
- Seçme Şiirler
- Şairin İşi
- La Fontaine'in Masalları
- Fransız Şiiri Antolojisi
- Bütün Yazıları
- Bindiğimiz Dal
- Denize Doğru
- Batıdan Şiirler
- Karşı
- Vazgeçemediğim
- Destan Gibi
- Bütün Şiirleri
- Çeviri Şiirler
- Sanat ve Edebiyat Dünyamız
- Nesir Yazıları
- Çocuk Yüreklerde Orhan Veli Kanık Şiirleri
- Şiirler
- Çeviri Tiyatrolar
- Mektuplar Anketler Mülakatlar
- Hikâyeler
- Bir Takvim Yaprağında
- Baharın Etkileri
- Bütün Hikâyeleri
- Şiirler
- Şiirler
- İstanbul’u Dinliyorum
- Ben Orhan Veli
- Yazılar ve Konuşmalar
- Yaprak
- İnsanları Uyandırmak
- Dünyalar Vardır
- Birdenbire
- Yazılar
- İşsizlik
- Nasrettin Hoca Hikayeleri
- Şiirde Aydınlık
- Hoşgör Köftecisi
Orhan Veli Kanık Alıntıları - Sözleri
- Nasrettin Hoca bir gün rüyasında şeytanı görmüş. Görür görmez de sakalına yapışmış ve var gücüyle çekiştirmeye başlamış. Şeytan acıdan feryat figan bağırmış, Hoca ise, "Bu hissettiğin acı, doğru yoldan çıkardığın ölümlülere çektirdiğin acının yanında hiç bir şey" demiş. Daha da kuvvetli çekmeye başlamış. Sakalı öyle bir çekmiş ki can acısından bağırarak uyanmış. Ancak o zaman, elinde tutmakta olduğu sakalın kendi sakalı olduğunu anlamış. (Nasrettin Hoca Hikayeleri)
- Saadet nedir? Herkes saadeti tanımış mıdır bu dünyada? (Hoşgör Köftecisi)
- Tuvalete koyduğu bir abajurun üstüne de Refik Halit'in Bir Avuç Saçma adlı eserinden bir parça yazmış. Güzel bir buluş, değil mi? Gelgelelim Şinasi memnun değil. Diyor ki : " Her içeriye giren Refik Halit'in yazısına dalıyor. Dışarıda da bir sürü insan sıra bekliyor. " Şinasi'nin ticari bakımdan hoşnutsuzluğuna sebep olan bu hal edebiyat namına [adına] beni sevindirdi. Demek ki halkımız edebiyatla da meşgul oluyor [uğraşıyor, ilgileniyor] . (Sanat ve Edebiyat Dünyamız)
- İSTANBUL'U DİNLİYORUM İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık. Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geçiyor kaldırımdan; Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar. Birşey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir kuş çırpınıyor eteklerinde; Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum; Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum; Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından Kalbinin vuruşundan anlıyorum; İstanbul'u dinliyorum. Orhan VELİ (Şairin İşi)
- Bir gün bıkıp uzanıp kurbağalar, Demokrat bir şekilde yaşamaktan, hep bir ağızdan haykırıp ağlar başlarına bir kral isterler tanrılarından gökyüzünden cansız kocaman bir kral düşer pek büyük bir gürültü çıkarır düşerken de öyle ki kurbağalar üçer beşer korkudan ödleri kopmuş bir halde kaçışırlar deli olmuşçasına Gölün içindeki kamışlar, sazlar, kolluklar, bataklıklar arasına uzun zaman kralın yüzüne bakamazlar Onun korkunç bir dev olduğunu zannederler Oysa aksine tamamen sulhperver İlkin fazlaca korkarlarsa da sonra sonra İçlerinden biri cesaretlenir kovuğundan çıkmaya niyetlenir Yavaş yavaş yaklaşır krala peşi sıra bir tane daha sonra bir daha meydana gelir kocaman bir katar sonunda iyice yüz göz olurlar Kral ile omuzlarına başına çıkarlar iyi kalpli Kral gık bile demez sabreder Kurbağalar "bize kımıldayan Kral gönder bunu istemeyiz" derler o zaman Tanrı zalim bir turna kuşu yollar havadan turna kuşu bunları teker teker aklına estikçe yakalayıp yer Kurbağalar yine şikayet eder o vakit tanrıları der ki "siz çok oldunuz hep keyfinizle mi iş göreceksiniz? Pekala bir hükümet kurmuşsunuz onu muhafaza edeceksiniz, etmediniz! Hiç olmazsa ilk kralınız ne halin Selim kraldı Yetinnmediniz ya siz şimdi buna razı olun yine düşmemek için daha beterine (La Fontaine'in Masalları)
- Hiçbirine bağlanmadım Ona bağlandığım kadar. (Bütün Şiirleri)
- Ve ihtimal sen Yine beni sevmeyeceksin. (Vazgeçemediğim)
- Her şey birdenbire oldu. Birdenbire vurdu gün ışığı yere; Gökyüzü birdenbire oldu; Mavi birdenbire. Her şey birdenbire oldu; Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan; Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire. Yemiş birdenbire oldu. Birdenbire, Birdenbire; Her şey birdenbire oldu. Kız birdenbire, oğlan birdenbire; Yollar, kırlar, kediler, insanlar... Aşk birdenbire oldu, Sevinç birdenbire. (Birdenbire)
- Yok maddedeki değişiklik yetmezmiş de ruh değişikliği gerekmiş, yok şapka giymek iş değilmiş de gerçekten Batılı olmak gerekmiş; biz kulak asmıyoruz bu sözlere şapka giymeseydik, çarşafı atmasaydık, latin harflerini almasaydık, o harfleri aldıktan sonra dili türkçeleştirmenin şart olduğunu anlamasaydık, medreselerle tekkeleri kapatmasaydık, okka yerine kiloyu, arşın yerine metreyi kabul etmeseydik, okullarda din derslerini kaldırmasaydık -ne çare ki yeniden kondu- bugünkü yaşayış seviyesine ulaşabilir miydik ? (Şiirde Aydınlık)
- Ölürüz diye mi üzülüyoruz? Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada… (Destan Gibi)
- Açsam rüzgâra yelkenimi; Dolaşsam ben de deniz deniz Ve bir sabah vakti, kimsesiz Bir limanda bulsam kendimi. (Karşı)
- Ama zaman zaman ben de kendimi mesut sansam ne çıkar? Büyük saadetlerden hiçbir vakit nasibim olmayacağına göre bunlarla avunayım bari. (Hoşgör Köftecisi)
- Deli eder insanı bu dünya; Bu gece, bu yıldızlar, bu koku, Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç. (Sevdaya mı Tutuldum?)
- İşim gücüm budur benim, Gökyüzünü boyarım her sabah, Hepiniz uykudayken, Uyanır bakarsınız mavi. (Çocuk Yüreklerde Orhan Veli Kanık Şiirleri)
- Bekliyorum Öyle bir havada gel ki, Vazgeçmek mümkün olmasın... (Sakın Şaşırma)
- Bu öyle bir şey ki anlamak istemediğin vakit kitaplar yazsam faydası yok. Anlamak istediğin vakit de tamamen aksine... (Mektuplar Anketler Mülakatlar)
- Bugün, Avrupa'da tanınan bir tek şairimiz var: Nâzım Hikmet. O da bize rağmen tanınıyor. Biz, " Aman kimse duymasın! " diyoruz. Ama faydası yok; duymuşlar. Nazım Hikmet'i bize onlar kabul ettirmeye çalışıyorlar. Adını, lehimize değil aleyhimize kullanıyorlar. Bizi, büyük şairler yetiştiren bir millet olarak değil, büyük şairleri hapislerde süründüren bir millet olarak tanıtıyorlar. (Şairin İşi)
- Sevişmek! hep sevişmek! akıp giden saatin Kadrini bilmeliyiz! İnsan için liman yok; sahil yok zaman için, O geçer, biz göçeriz! (Fransız Şiiri Antolojisi)
- Korkum şu ki artık bir hatıradan, Bir resimden başka bir şey değilim; Yahut arta kalmış, bir maceradan; Bir kokuyum belki, bilmem ki neyim? (Batıdan Şiirler)
- "Yüz kelimelik bir şiirde yüz tane güzellik arayan insan vardır. Halbuki bin kelimelik bir şiir bile bir tek güzellik için yazılır." (Şairin İşi)