Yalnızlar - Erhan Bener Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yalnızlar kimin eseri? Yalnızlar kitabının yazarı kimdir? Yalnızlar konusu ve anafikri nedir? Yalnızlar kitabı ne anlatıyor? Yalnızlar kitabının yazarı Erhan Bener kimdir? İşte Yalnızlar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Erhan Bener
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9786051419282
Sayfa Sayısı: 600
Yalnızlar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yalnızlar , her ayrıntıya âdeta 'ruh üfleyen' bir yazarın emeği.
-Selim İleri-
"Hep aynı özdeş koşullar içinde, aynı ortak sıkıntıları yaşayarak, ama birlikte oldukları zaman bile kendi öz yalnızlıkları içine kapatılmış olduklarını fark etmeden, karmaşık ve bir bakıma heyecanlı bir yaşam sürdürdüklerini sanmışlardı. "
Türk edebiyatının ilk distopya örneklerinden biri olan Yalnızlar, 1950'li yılların Türkiye'sinde bir taşra kasabasında geçer. Kimi buraya dönemin politik baskıları yüzünden sürülmüş öğretmen, doktor, savcıdır; kimi görevli olarak orada bulunan subay ya da kasabanın yerlisi... Hepsinin ortak noktasıysa farkında olmadıkları ya da farkında oldukları ama giderek bir varoluş sorununa dönüşecek yalnızlıklarıdır.
Hangi zamanda, nerede doğmuş, yaşıyor olurlarsa olsunlar, huzursuz ruhları ve varlıklarıyla "yalnızların", alkol, şehvet ve ikiyüzlülük üçgeninde sıkışıp kalmış, mutlak bir başarısızlıkla sonuçlanacak yaşama tutunma mücadelesi...
"Erhan Bener'in haşarısı, öyle sanıyorum, romancının asli görevinin ne olduğunu iyi bilmesinden kaynaklanıyor: Bireyleri anlatmak... Yalnızlar'da, Türk romanında az rastladığımız ustalıkta psikolojik saptamalar var... Yalnızlar gerçekten başarılı bir roman."
-Fethi Naci-
"Yalnızlar, taşrada büyiik kentten gelmişlerin boğunçlu serüvenine açılır. Çok partili döneme geçiş sürecinde yaşananlar, Yalnızlar'" toplumsal bir arka plan oluşturur, öndeyse, hep bireyin yalnızlığı, bunalımı, çoğu kez trajik sonu. Bir ufuk darlığında buluşan büyük kentliler, ülküleri tükenmiş, hep aynı yarınları yaşayacaklarının algısında, gelgeç kurtuluşu içkide ve cinsellikte ararlar. Oysa çöküş adım adım yaklaşmaktadır. Yalnızların önemli bir özelliği, ayrıntıların dile getirilişindeki ustalığı, titizliğidir. Bir ayrıntı zenginliğiyle sürüp giden eser; tek tek her ayrıntıyı romanın bütünüyle kaynaştıran, her ayrıntıya âdeta 'ruh üfleyen' bir yazarın emeğini belgeler."
-Selim İleri-
Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu
(Tanıtım Bülteninden)
Yalnızlar Alıntıları - Sözleri
- Sarhoşluk da ölümün bir başka biçimi değil miydi? Sarhoşluk. Uyuşma. Uyuma. Pis aşklar. Korkakça evlilikler. Günlük yaşam içinde eriyip gitme. İki iskambil kağıdı gibi, güçsüzlüklerini bile bile, birbirlerine yaslanarak ayakta kalabilme savaşını sürdürme. Yaptıkları hep bunlar değil miydi?
- İnsanlar sevildiklerine inandıkça, bu sevgiyi farkında olmadan küçümsemeye başlarlar.
- Dışarıda pis,sinsi bir yağmur yağıyordu. Ne olurdu bir şimşek çaksa. Bir yıldırım düşse.Gök gürlese. Bu ölü ölü duruş...Bu olaysız bekleyiş... çıldırtır insanı.
- Hep aynı çocukça aldanış. Hep aynı çürük avuntu.
- İstanbul,yeniden yaşanması olanaksız, eski ve inanılmaz güzellikte bir anı gibi kalmıştı belleğinde.
- Necati'ye göre çok anlamsız bir kışı vardı Edremit'in. Kış deyince kar yağmalıydı. Her yanı buzlar kaplamalıydı. Alışamamıştı bu mız mız kışlara.
- "Hiçkimse bakmasa, görmese bile bir masa varlığını sürdürür mü?"
- "Düşünmeni isterim ki düşünme yetenekleri hiç değilse bizimki kadar olgunlaşmış bir kimse tam aradığını hiçbir zaman bulamaz. Çünkü tam aradığı bir şey yoktur."
- Yaşantılarının belli bir döneminde, bütün insanların gerçekleşmesinin olanaksız olduğunu bile bile sarıldıkları tek umuttu bu, belki: Yeniden başlayabilmek.
- İnsanın en büyük korkusu, ölümden de büyük korkusu, yalnız kalma korkusu değil miydi? Ölümden bile yapayalnız ölündüğü için korkardı insan.
- Bir topluluk içinde, bir eğlencede bile yalnız kalınabilirdi.İnsanlar arasında duygu,bilgi ve inanç iletişimi sorunuydu yalnızlık. Bu iletişimin olmadığı yerde yalnız demekti insan.
- İnsan yaratılış gereği her şeyi kolayca elde etmek isterdi.Kolay mutluluk ise küçük bir çevrede acılardan olabildiği kadar uzakta kalmaya çalışarak kendi içine dönük yaşamakla elde edinilebilirdi.
- ... benim için, yaşama ve yaşamama sorunundan da öte, yaşamaya bir neden arama söz konusudur.
- Adama bakıyor yan gözle. Ne kadar da güvenli. Bu güven bir gün onu da şımartabilir. İnsanlar sevildiklerine inandıkça, bu sevgiyi farkında olmadan küçümsemeye başlarlar. İşte asıl buna dayanamaz.
- Yıkılan bir yapının boğuk gürültüsünü duyuyordu içinde. Kimsesizliğin sessizliğini duyuyordu. Kimsesizliğinden de çok, derin, kuru, düşmanca bir yalnızlık sarmıştı çevresini.direnecek gücü yoktu. Zavallıca uzanmış yatağın üstüne. Tek başına. Hiç bir şey düşünmeden, hiç bir şey beklemeden. Yerle gök arasında asılı kalmanın olanaksız dengesi içinde, varlığını doğrulayan bir kanıt bile bulamadan. ...
Yalnızlar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İstanbul Zeytinburnu’nda aldığım kitabı Bingölün yüksek dağların da askerlik yaparken okudum. Orhan Bener yalnızlarda yoğun ve karmaşık karakterlerden bahsetmez, her bir karakteri detaylı ve uzun bir şekilde anlatır , iyi bir okuyucuyu dahi sıkacak detaylar söz konusu kitabın hacimli oluşu istikrarla karakterleri detaylandırmasından kaynaklanıyor. Yine de karşımıza güçlü ve cesur bir romancı olarak çıkıyor. Bireyin yeni bir dünya arayışı ve sonunda yalnızlığıyla kayboluşu , bir nevi çağımızın insanın bir çıkış yolu bulamadığının göstergesi yalnızlar bizim tekdüze sıradanlaşan önemsiz hikayemiz. Halit Aslan (Halit aslan)
Vüs'at O. Bener'i kendisinden bir ay kadar önce keşfetmiştim ki yolumuz erkek kardeşi ile de kesişti. Hem de tuhaf bir rastlantı sonucu. O yüzden daha bir iştahla, merakla başladım kitaba, iyi ki de başlamışım. Kusursuz bir eser değil belki ama türk romancılığında farklı bir boyut, daha felsefi, Dostoyevski vâri. Daha çok karakter analizleri, isminden de anlaşılacağı üzere olaylardan, diyaloglarından ziyade iç seslerin yüksek olduğu bir eser. Kitabın bence doluluğu da bundan. Ne kadar yer yer yinelemeler olsa da beğenilecek cinsten. Sırf emek diyebilirim. Hatta ben arada o yinelemeleri de, yazarın arada unutup yazmış olabileceğini düşündüm. Düşünün ki üç karakter var üçüde sürekli konuşuyor ama içinde. Yazması zordur gerçekten allah sabrını vermiş demek diyorum. Ve bir de, evet okuyun! Okunması gereken bir esermiş, ben de o yüzden okudum :) (S.S)
Türk Edebiyatında benzerinin bulunmadığı harika bir roman.: Erhan Bener, Yalnızlar romaninda insan ruhunun karanlık yanlarına yönelip, psikolojik çözümlemeri yalnızlık teması üzerinden yapmıştır. Romanda, kentten küçük bir taşra kasabası olan Edremite çeşitli görevlerle gelen iyi eğitimli insanlar olan Doktor Nevzat, Müzik öğretmeni Nermin, Fransızca ögretmeni Necati geldikleri bu taşra yaşamına uyum sağlayamazlar ve bir türlü çevreleriyle iletişim kuramazlar, bu durumun yarattığı olumsuzluk, bu insanları yalnızlığa sürükler. Bu taşra aydınları, birbirleriyle pamuk ipliğine bağlı, zayıf ilişkileri olan, yaşadıkları acılar karşısında tek başlarına yüzleşmek zorunda kalıp, birbirlerine destek olamayan tamamen iç dünyalarına gömülmüş yalnızlığın pençesinde boğuşurlar. Romanda, sevgi, ölüm, varoluş, kendinden ve toplumdan kaçış, çaresizlik, özlem gibi kavramların anlamları dışında, evlilik kurumu ve toplum bakış açısı felsefik düzeyde ele alınıp, ustaca sorgulanmıştır. "En güçlü sanılan sevgiler bile, kurtaramıyordu onları kendi içlerindeki yalnızlıktan." (Ferhat Tezcan)
Kitabın Yazarı Erhan Bener Kimdir?
Türkiye'nin ilk fen doktorlarından Raşit Bener'le Mediha Hanımın oğlu, felsefeci Cemil Sena Ongun'un yeğenidir.
Ortaöğrenimini, öğretmen olan babasından ötürü Anadolu’nun çeşitli il ve ilçe merkezlerinde tamamladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden 1950 yılında mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1956’da lisans diploması aldı.
1950'de Maliye Bakanlığı'na memur olarak girdi; müfettiş yardımcılığı, hesap uzmanlığı ve hazine genel müdür yardımcılığı, kambiyo kontrol dairesi başkanlığı görevlerinde bulundu. 1963-1966 ve 1969-1973 yıllarında Paris'de, önce Türkiye Büyükelçiliği maliye müşaviri daha sonra da OECD Türkiye Daimi Temsilciliği başkan yardımcısı olarak görev yaptı. 1975’te, Emekli Sandığı genel müdürüyken kendi isteğiyle emekliye ayrıldıktan sonra avukatlık yaptı.
Yazar Vüs'at Orhan Bener'in kardeşi, Yiğit Bener’in babasıdır. Evli ve iki çocuk babasıdır.
Şiir ve öyküleri 1945’den itibaren çeşitli dergilerde yayımlandı. Kedi ve Ölüm adlı romanı Le Chat et la mort adıyla, Baharla Gelen adlı romanı ise Ce qui arriva avec le printemps adıyla Fransızcaya çevrildi; diğer bazı eserleri de başka yabancı dillere çevrildi. Roman, öykü, anı, deneme ve tiyatro oyunları yazarlığının yanı sıra, çocuk kitapları, radyo oyunları ve senaryolar yazdı, çeviriler yaptı. Böcek, Sisli Yaz, Ölü Bir Deniz ve Yalnızlar romanları sinemaya aktarıldı. Bunlardan Böcek, 1997’de Altın Portakal Ödülü'ne layık görüldü.
Erhan Bener Kitapları - Eserleri
- Seçme Öyküler
- Kedi ve Ölüm
- Böcek
- Yalnızlar
- Sisli Yaz
- Acemiler
- Ölü Bir Deniz
- Loş Ayna
- Baharla Gelen
- Eski Dostlar
- Köleler ve Tutkular
- İlişkiler
- Hınzır Kız
- Elif'in Öyküsü
- Oyuncu
- Tekilleşme
- Şahmeran Öyküsü
- Bürokratlar
- Yaralı Aşklar
- Dönüşler
- Aşk-ı Muhabbet Sevda - Gece Gelen Ölüm
- Anafor
- Macellos Da Vinci
- Işığın Gölgesi
- Sonbahar Yaprakları
- Türküsünü Arayan Adam
- Ortadakiler
- Günbatımı Öyküleri - Denizaşırı Öyküler
- Açık Pencere
- Arabalarım
- Gece Gelen Ölüm
- Yaşam Bir Düş
Erhan Bener Alıntıları - Sözleri
- İnsanın en büyük korkusu, ölümden de büyük korkusu, yalnız kalma korkusu değil miydi? Ölümden bile yapayalnız ölündüğü için korkardı insan. (Yalnızlar)
- Ölesiye yorgunum. Hiçbir şey düşünemiyorum. Şimdi salt duyguyum ve korkunç bir boşluk var beynimde. Bütün varlığımla bilinçsiz bir beklenti içindeyim. Hep böyle kalabilsem. Boşuna. (Loş Ayna)
- İnsanların kafalarındaki hazır düşünceleri parçalamak o kadar kolay değildir. (Köleler ve Tutkular)
- Ölümümü bekleyecekler. Kanımı emecekler. Bol bol emecekler. Tüketecekler beni… (Kedi ve Ölüm)
- "Herkes, bir gün bir şeylerden kaçmayı düşünebilir," diye mırıldandı. "Tabii, düşünmek başka, yapmak başka. Bir arkadaşım, insan en çok kendisine karşı zalim olur, demişti. Çok doğru. Ne zaman kendimizi biraz düşünmeye kalkışsak, karşımıza ödevler, sorumluluklar çıkar, sesimizi kısar, otururuz. (Ölü Bir Deniz)
- Yenilmeleri çok kolay bahaneler bulunabilir. (Kedi ve Ölüm)
- "Hiçbir sevgi çoğullaşmadan sürdüremez varlığını." (Tekilleşme)
- Zaten, fedakârlık diye adlandırıldıktan sonra, ne yapılırsa yapılsın, arkasında bir hesaplaşmanın, bir pazarlığın gölgesini hissetmez miydi insan? (İlişkiler)
- yalnızlık kadar kötü bir şey yok, doktor. ... belki bir çeşit çılgınlık. belki de korku. yalnız kalma korkusu. kendi kendimle kaldım mı, bütün güçlerimden sıyrılmış, bütün umutlarımdan, bekleyişlerimden uzaklaştırılmış, çırılçıplak, zavallı bir yaratık olduğum ortaya çıkıyor. (Baharla Gelen)
- Hiç "Ben irademle aşık oldum" diyene rastladınız mı? (Açık Pencere)
- hafif dekolte anekdotlar (Seçme Öyküler)
- Hayat dediğimiz, bir an süren bir yokluk oyunundan başka bir şey değildir. (Gece Gelen Ölüm)
- ”senle bir kayıkta batıyoruz, deniz dalgalı...” (Şahmeran Öyküsü)
- Günler hep birbirinin benzeriydi, yavaş akan, soluk almamı güçleştiren yoğun bir sis bulutu içinde dolaşıyor gibi hissediyordum kendimi. (Yaralı Aşklar)
- İnsanın çevresindekilerle savaşa girerek yarattığı yalnızlıklardan nefret ederdi. Onun yalnızlığı, herkesin üstünde, ama kimsenin omzuna basmadan tek başına kalmak anlamında bir yalnızlık. (Loş Ayna)
- Hayat yaşamaya gücü olanlar için bütün güzelliği tek diliyle var olmakta devam ediyor… (Kedi ve Ölüm)
- Bir bataklığın içinde yüzüyorlar, boğulduklarını anlamadan. (Loş Ayna)
- Gülümseyişimi görmüyor, yazık. Oysa o kadar tatlı ve yumuşak.. (Baharla Gelen)
- Özgürlük, paskalya çöreklerine benzer! Dışı yaldızlı, içi kof bir deyim! Ulaşabileceği bir özgürlüğün bedelini hesaplayarak geçirir insan yaşamını ve düşleyebildiğine değil, bedelini ödeyebildiği kadarına kavuşur; gerisi için ise durmadan acı çeker! (Oyuncu)
- Önceleri pek sevemedik, sonraları da sadece alıştık. Duygularımız aslında değişmedi ama, alışkanlık da sevginin bir çeşidi sayılır. (Arabalarım)