Yarının Tarihi - Stefan Zweig Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yarının Tarihi kimin eseri? Yarının Tarihi kitabının yazarı kimdir? Yarının Tarihi konusu ve anafikri nedir? Yarının Tarihi kitabı ne anlatıyor? Yarının Tarihi kitabının yazarı Stefan Zweig kimdir? İşte Yarının Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Stefan Zweig
Çevirmen: Ahmet Cemal
Orijinal Adı: Die Geschichte von Morgen
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789755101927
Sayfa Sayısı: 168
Yarının Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Stefan Zweig, yaşamı boyunca yapıtlarıyla hep insanı yücelten, bireyin kutsallığını ve dokunulmazlığını en büyük değer sayan bir hümanizmin öncülüğünü yaptı. Onun hümanizmi, sınırların, ulusların, ırkların üzerinde kalıyordu. "Yarının Tarihi ve Rotterdamlı Erasmus"ta yer alan denemelerinde, Stefan Zweig, bu görüş ve inanışlarını paylaşan, yaşadıkları döneme damgasını vurmuş, insani ve toplumsal değerler açısından yakın olduğu, özdeşleştiği kişileri irdelemektedir. Ölümünden önce kaleme aldığı son denemesi "Montaigne" ve ününün doruğundayken yazdığı deneme alanındaki başyapıtı sayılan, bağnazlığın her türlüsüne karşı savaş ilanı anlamı taşıyan "Rotterdamlı Erasmus", bu kitapta yer alan son iki seçkidir. Stefan Zweig, Almanya'da Nazi egemenliğinin başladığı, özgür düşüncenin, mantığın sesinin kin ve ateşle susturulduğu bir dönemde zorbalığın karşısına düşünceyi, kitle çılgınlıklarının karşısına bireyin insan olarak kutsallığını çıkarıp savunmak istemiştir.
Yarının Tarihi Alıntıları - Sözleri
- “ Kitap okuyan insanlar dünyayı yalnızca kendi gözleriyle değil, sayısız insanın ruhsal bakışlarıyla görebilir. “
- Kitap okuyan insanlar, dünyayı yalnızca kendi gözleriyle değil, sayısız insanların ruhsal bakışlarıyla görebilir.
- "Kitap okuyan insanlar, dünyayı yalnızca kendi gözleriyle değil, sayısız insanların ruhsal bakışlarıyla görebilir."
- Kitap okuyan insanlar, dünyayı yalnızca kendi gözleriyle değil, sayısız insanların ruhsal bakışlarıyla görebilir.
- Kitap okuyan insanlar, dünyayı yalnızca kendi gözleriyle değil sayısız insanların ruhsal bakışlarıyla girebilir.
- Kitap okuyan insanlar, dünyayı yalnızca kendi gözleriyle değil, sayısız insanların ruhsal bakışlarıyla görebilir.
- Kitap okuyan insanlar, dünyayı yalnizca kendi gözleriyle değil, sayısız insanların ruhsal bakışlarıyla görebilir.
- Kitap okuyan insanlar , dünyayı yalnızca kendi gözleriyle değil , sayısız insanların ruhsal bakışlarıyla görebilir.
- Fikr û ramanên me çi qas ji hev cuda bin jî, em îro li ser mijarekî hevpar nêrînên xwe parve dikin: cîhana me di rewşekî anormal de ye û tengezariyekî exlaqî derbas dike.
- Bedenimiz nasıl öldürücü mikropların karşısına kendi kanından ürettiği güçleri çıkarırsa, insanlık denen organizma da tehlike anlarında iyileştirici, kurtarıcı gücü hep kendi kendisinden üretir.
- Bütün değer yargıları değiştirilmeli; yeni tarih, dün evet denilene şimdi hayır, dün hayır denilene de şimdi evet demelidir.
- Bu zavallı insanın ölü bulutların arasında gümüş rengi bir ayın çıkıvermesi gibi, tek bir kitap satırından doğabilecek büyük mutluluklardan hiç haberi yok, betimlenmiş bir yangının ansızın bir okurun iç dünyasında yol açabileceği derin sarsıntıları tanımıyor. Kitabı tanımadığı için, bütünüyle kendi duvarlarıyla çevrili olarak, karanlık bir yaşam sürdürüyor.
Yarının Tarihi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Gerçekleşmiş her düşünce, mutlaka daha önce bir düş niteliğiyle varlık kazanmıştır. Biz insanların bütün bulduklarımız ya da elde ettiklerimiz,bir zamanlar yürekli öncülerin özlemini çektiği şeydir." (Engin Demirci)
https://instagram.com/timbuktukultursanat?utm_medium=copy_link Tarih Bir Babil Kulesidir: Yarının Tarihi Anahtar Kelimeler: Stefan Zweig, Deneme, Tarih, Savaş, Barış, Hümanizm, Edebiyat, Balzac, Marcel Proust, Tolstoy, Paul Verlaine, Arthur Rimbaud, Mektup, Kitap, Okumak. Yarının Tarihi, Türk okurun daha çok uzun öyküleri ve romanlarıyla tanıdığı Avusturyalı yazar Stefan Zweig’ın on tane denemesinin Can Yayınları tarafından derlenmesi ile oluşturduğu bir seçki. Denemelerin konularını iki ana başlık altında toplamak mümkün: tarih ve edebiyat. Ancak Zweig bu iki konuyu alt dallar halinde işler. Tarihi denemelerinde kolektif bir dünya yaratmanın amacı, tarihin doğru doğru öğretim biçimi ile doğru anlamlandırma çabası ve hümanist bir tarih anlayışı göze çarparken edebi denemeleri seçtiği şair ve yazarları değişik açılardan ele almak ve okuma deneyimi üzerinde düşünceler sunmaktan oluşur. Kitaptaki on denemeden üç tanesi tarihle ilgilidir. Bunlardan ilki “Tarihsel Gelişimi İçinde Avrupa Düşüncesi”dir. Zweig bu denemesinde Avrupa tarihinin bir birleşmeler ve ayrılmalardan ibaret olduğunu söyler. Bu birleşmelerin sebebi insanın ilk dönemlerden beri birlikte yaşama arzusu iken ayrılmaların sebebi ise çeşitli sebeplere dayandırılmış savaşlardır. Zweig, tek ve bütün bir Avrupa fikrini yaşatır. Hayali ırklar ve devletler üstü bir Avrupa’dır. Bunun tarihte Roma İmparatorluğu ve Latince tarafından kısmen başarıldığını düşünür. Birleşip ayrılmaları ise Babil Kulesi miti ile somutlaştırır. Babil Kulesi, inşa edildiği dönemde çeşitli kavimlerden insanların birlikte ve barış içinde, insanlığın ortak bir ürünü olması için inşa ettikleri bir yapıdır. Fakat mite göre Tanrı insanlığın bu gökyüzüne uzattığı mızrağı kendisi için tehlike görür ve inşayı sürdüren insanların dillerini birbirinden ayırır. Böylece araya nifak girer ve insanlar inşaatı yarım bırakır. Zweig’a göre Avrupa tarihi de bu şekilde ilerler. Nitekim Avrupa Birliği de teorik olarak tek ve bütün bir Avrupa fikrinden yola çıkılarak kurulur. Fakat bu kuruluş Zweig’ın hayal ettiği gibi hümanist bir temelde değil bilindiği üzere. Zweig’ın bu hümanist tarih fikri bu denemelerde ne yazık ki yalnızca Avrupa kıtası ile sınırlı. Kitaptaki ikinci tarihi deneme ise “Yarının Tarihçiliği” başlığını taşır. Bu denemede ise Zweig, tarih yazımı ve öğretimi konusunda fikirlerini sıralar. Ona göre mevcut tarih anlayışı savaşlardan ibaret ve daha ilkokuldan itibaren insanlara tarihi ulusal çıkarlardan ibaret gösteren gözlükler takılır. Yazar, tarihin yalnızca savaşlardan ve savaşanlardan ibaret olmadığını tam tersine dünya düzeni ve barış, insanlığın gelişimi için gerçekleşen olayların ve bunlara hizmet eden insanların da tarih içerisinde var olduğunu savunur. Dolayısıyla tarih yazarken ya da öğretirken bu savaş algısından sıyrılmak gerektiğinin altını çizer. Buna karşılık savaşın tarih kitaplarından çıkarılmasının da yanlış olacağını savunur. Bir savaşı anlatmanın ondan dersler çıkarmaya hizmet etmesi gerekir ona göre. Bu konuda örneği Tolsoy’un Savaş ve Barış’ı ile verir. Bu kitap, savaşın yol açtığı faciayı anlatır, savaşa özendirmez, savaşı kahramanlık olarak ele almaz. Zweig’a göre tarih kitapları da savaşı bu şekilde ele almalıdır. Zweig’in diğer tarihi denemesi ise “Seine Kıyılarındaki Balıkçılar” başlığını taşır. Yazar bu denemesinde ise bireyin tarih içerisinde kendi hayatını yaşadığını söyler kısaca. Ona göre bir trajedi gereksizce uzatılırsa etkisi artmaktan ziyade azalır. Bu da beraberinde duyarsızlaşmayı getirir. Nitekim denemede örnek verdiği Seine nehri kıyısındaki balıkçılar tarihin kargaşasından o kadar yorulmuştur ki XVI. Louis arkalarında idam edilirken başlarını çevirip bakmazlar bile. Bu örnek aslında trajediler karşısında artık duyarsızlaşan bütün insanlığı temsil eder. Bir trajediyi fazla yaşamak onu trajedi olmaktan çıkarır. Zweig’in kitaptaki edebiyat konulu yedi denemesinden beşi ise çeşitli yazarlar ve şairler hakkındaki tespitlerini içerir. Bu şair ve yazalar şunlar: Balzac, Marcel Proust, Paul Verlaine, Arthur Rimbaud, Tolstoy. Balzac’ın eserlerini irdelerken onun bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, onun bütün eserlerinin tek ve bütün bir başyapıt olduğunu söyler. Proust’un kısa bir biyografisine yer verir. Onun snop ve monden yıllarını ele alırken Kayıp Zamanın İzinde’ye giden yaratım yolunu çizer. Verlaine ve Rimbaud’u ise hem biyografik olarak hem şairlikleri açısından ele alır. Verlaine için sert eleştiriler sıralar. Ona göre Verlaine her büyük ismin yaşadığı düşüşü yaşamış fakat büyük isimlerin yaptığı gibi oradan tekrar zirveye çıkamamış, sefil ve aşağı bir hayat yaşamıştır. Rimbaud ise Verlaine’ın şeytanıdır. Onu yoldan çıkaran çağırıyı yapar çünkü. Tolstoy ise din ve ideal düzen fikirleriyle kitapta yer alır. Tolstoy’a göre gerçek Hristiyan devletten azade yaşamak zorundadır. Çünkü yeryüzünde yaşanan bütün kavgaların sebebi devletlerdir. Mülkiyet kavramını irdeleyen Tolstoy, mülkiyetsizliği savunurken devletlerin mülkiyeti korumak için üretilmiş ve çeşitli şekillerde kutsallaştırılmış mekanizmalar olduğunu söyler. Bütün bu bilgiler denemelerde Zweig’ın yorumlamalarıyla vardır. Kitaptaki iki denemede ise Zweig, mektup türünün geçmişi ile bugününü yorumlar ve okuma ediniminin tinsel donanım açısından işlevine değer biçer. Özet olarak Yarının Tarihi, Zweig’in okuru yormayan bir üslupla kaleme aldığı ve tarihten edebiyata uzanan konu yelpazesiyle oluşan denemelerinden meydana getirilmiş bir seçki. Zweig, uzun öykü ve romanlarıyla bilinse de özgün tarihçiliği de dikkate değer. (les fleurs du mal)
Dünün tarihi imparatorluklar, güçlü devletler olarak askeri başarılara dayalı ordu tarihi idi. Bugün, dünün askeri başarılarını överek kendimizi pohpohluyor, dünün görkemli zamanlarını yaşayabilmek için ölmüş bir bedenin ruhunu giymeye çalışarak ulusumuzu diğer uluslardan daha güçlü, daha kadim, daha saygıdeğer sunmaya çalışıyoruz. Peki birbirimizi öldürüp toprak kazanma-kaybetme ile neyi geliştirdik? İnsanlığa hizmet yerine "vatandaşım insanı" na dahi olsa neyi kazandırdık? Bir hortlak ile bugün o günlere dönmek ütopyası yerine daha adil, gelişkin dürüst yaşamı sunmaya ne kadar katkı sağladık? Savaşı tanrılaştırarak doğayı ve insanı kirletmekten başka elimize ne geçti? . Balzac; hayatını daha çok para kazanmak, hep kazanmak uğruna geçiren ama bu yüzden hayatı yaşayamayan ayrıca yazıları henüz kaleme alınmadan alıcı bulan yazar. Hayatını yaşamaya, aşklarını edebiyata sığdırabilecek kadar vakit bulmuştur. . Marcel Proust; görkmli aile zenginliği ile kendini etrafta var edebilme derdine düşmüş ama odasından çıkamayan, bir çiçeği bile koklayamayan yazar. . Tolstoy; Marks ve Proudhon birbirlerini yerken asıl devrimci olarak gözden kaçan düşünür. (Sîdar Ronahî)
Kitabın Yazarı Stefan Zweig Kimdir?
Babası varlıklı bir sanayici olan Stefan Zweig, küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başladı. İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve Yunanca öğrendi. Viyana ve Berlin üniversitelerinde felsefe öğrenimi gördü. İlk şiirlerini lisedeyken, Hugo von Hofmannsthal'ın ve Rainer Maria Rilke'nin eserlerinin etkisiyle yazdı. 1901'den sonra Fransızca yazan Paul Verlaine ve Baudelaire'in şiirlerini Almanca'ya çevirdi. 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan'ı gezdi, bunu, 1911'deki New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko'yu kapsayan Amerika yolculuğu izledi. 1914 yılında Belçika'ya Émile Verhaeren'in yanına gitti.
I. Dünya Savaşı'nda (1914-1917) gönüllü olarak Viyana'da savaş karargâhında "Savaş Arşivi"nde memur olarak çalıştı. Savaştan sonra Avusturya'ya dönerek Salzburg'a yerleşti. 1920 yılında, Frederike Von Winternit ile evlendi. Stefan Zweig Salzburg'da yaklaşık 20 yıl yaşadı. Kapuzinerberg'in yamacındaki villasında geçirdiği yıllar, Zweig'ın en verimli yıllarıdır. Kapuziner yokuşu, 5 numaradaki villayı, Friderike ile evli olduğu yıllarda satın aldı. Salzburg'da geçirdiği yıllar Zweig'ı edebiyatta doruğa tırmandırdı, en güzel eserlerini, kente ve Salzach’a yukardan bakan iki katlı, ağaçlar arasına gizlenmiş villada yazdı. Kısa sürede ünlü insanlarla dostluk kurdu, onları sık sık Salzburg'da konuk etti. Romain Rolland, Thomas Mann, H.G. Wells, Hugo von Hofmannstahl, James Joyce, Franz Werfel, Paul Valery, Arthur Schnitzler, Ravel, Toscanini ve Richard Strauss, Zweig'in konuğu oldu. Salzburg'da geçen yıllarında Zweig, Avrupa'nın düşünsel birliği için ağırlığını koydu; makaleleriyle ve konferanslarıyla aşırılıklara karşı uyarılarda bulundu; diplomatik çevrelere, akıl ve sabır çağrısı yaptı. 1927'de Almanya'nın Münih şehrinde "Duygu Karmaşası", "Yıldızın Parladığı Anlar" ve "Tarihsel Baş Minyatür" adlı kitapları yayımlandı, yine 1927'nin 20 Şubat tarihinde "Rilke'ye Veda" başlıklı konuşmasını yaptı. 1928'de Leo Tolstoy'un 100. Doğum Yıldönümü Kutlamaları'na katılmak üzere, Sovyetler Birliği'ne gitti. 1933'de, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Yahudi kökenli Zweig'ın eserleri de yer alıyordu. 1934'te Gestapo'nun villasını basıp, silah araması üzerine Zweig ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve İngiltere'ye, Londra'ya yerleşti. Ancak, kendini burada da rahat hissedemedi ve taşındı.
Zweig, 1937'de ilk karısı Frederike'den ayrıldı ve bir yıl sonra Portekiz'e yanında Lotte Altman adında bir kadınla gitti. O sıralarda Avusturya, Alman Reich'ına katılmıştı ve Zweig da İngiliz vatandaşlığına geçmek için müracaat etti. 1939'da "Kalbin Sabırsızlığı" adlı romanı yayımlandı ve Zweig da, Portekiz seyahatine birlikte çıktığı Lotte Altman ile evlendi. 1940'ta İngiliz tabiiyetine girdi, II. Dünya Savaşı sırasında New York'a, Arjantin'e, Paraguay'a ve Brezilya'ya gitti. Zweig konferanslar için gittiği Brezilya'ya yerleşmeye karar verdi. Orada ünlü "Bir Satranç Öyküsü"nü kaleme aldı. Stefan Zweig, 1941'de Montaigne üzerine çalışmaya başladı ve "Dünün Dünyası - Avrupa Anıları" adlı otobiyografisini kaleme aldı. "Dünün Dünyası" kitabı, 1900’lerin başında gençliğini yaşamış bir yazarın yaşadığı dünyanın asla eskisi gibi olmayacağını farkettiğinde eski günlere düzdüğü bir övgüdür.
Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Buna Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden oldu.
Üretken bir yazar olan Zweig, birçok konuda denemeler yaptı. Lirik şiirler yazdı, trajedi ve dram türünde sahne eserleri denedi, özellikle biyografi alanında önemli eserler ortaya koydu. Freud ve psikolojiye olan ilgisi onu bu alana yöneltti. Biyografi alanındaki çalışmaları, dönemin birçok ünlü kişisinin hayatlarını gözler önüne serdi. Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski; Kendi İçindeki Şeytanla Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche; Romain Rolland; Marie Antoinette; Magellan, Stendhal, Erasmus, Fouche eserleri bu biyografilerden birkaçıdır.
Stefan Zweig Kitapları - Eserleri
- Satranç
- Amok Koşucusu
- İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar
- Sabırsız Yürek
- Dünün Dünyası
- Değişim Rüzgarı
- Geleceğe Güven
- Yolculuklar
- Unutulmuş Düşler
- Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Balzac
- Montaigne
- Clarissa
- Macellan
- Rotterdamlı Erasmus
- Amerigo
- Günlükler
- Joseph Fouche
- Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
- Kendileriyle Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche
- Marie Antoinette
- Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'e
- Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski
- Ay Işığı Sokağı
- Avrupa'nın Vicdanı
- Amok - Usta İşi
- Ruh Yoluyla Tedavi
- Korku
- Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova, Stendhal, Tolstoy
- Yarının Tarihi
- Yakıcı Sır
- Mektuplaşmalar
- Sahaf Mendel - Bir Kadının Yirmi Dört Saati
- Olağanüstü Bir Gece
- Gömülü Şamdan
- Dostlarla Mektuplaşmalar
- Freud - Cinselliğin Yeryüzü
- Mürebbiye
- Mary Stuart
- Korku Ruhu Kemirir
- Buluşmalar
- Karmaşık Duygular
- Alacakaranlıkta Bir Öykü
- Kurşun Mühürlü Tren
- Mecburiyet
- Bir Çöküşün Öyküsü
- Seçilmiş Öyküler
- Hikayeler
- Geçmişe Yolculuk
- Freud - Mutluluğun Mimarı
- Kuş Kapanı ve Dönüşüm
- Kaçak ve Sahaf Mendel
- Dadı ve Leporella
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Geç Ödenen Bedel
- Sanatta Yaratıcılığın Sırrı
- Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri
- Rilke'ye Veda
- Görünmez Koleksiyon - Unutulmuş Düşler - Karda
- Cenevre Gölü'ndeki Olay
- Kadın ve Manzara
- Nietzsche
- Kızıl
- O muydu?
- Bir Kalbin Çöküşü
- Bizans'ın Fethi
- Gölge Kadınlar
- Zalimce Bir Oyun
- Dürüst Aptal Efsanesi Verlaine
- Satranç
- Lyon'da Düğün
- Satranç Ustası - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor
- Stefan Zweig'ın Mektupları
- Erika Ewald'ın Aşkı
- Efsaneler
- Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi
- Toplu Öyküler 1
- Toplu Öyküler 3
- Toplu Öyküler 2
- Unutulmaz Bir İnsan
- İki Yalnız
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2
- Ormanın Üzerindeki Yıldız
- Leporella
- Aylak
- Emile Verhaeren
- Hayatın Mucizeleri
- Brezilya
- Kitapçı Mendel
- Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler
- Stefan Zweig Kutulu Set
- Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
- Leman Gölü Kıyısındaki Olay
- Benimle Dostluk Zordur
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Seçme Eserler
- Hikayeler 2
- Bir Hayat
- Öz Nəğməsini Oxuyanlar
- Novellalar
- Seçilmiş Əsərləri
- Tolstoy - Û ronahî di tarîye de dibirike
- Oradan Uzakta
- Twenty-Four Hours in the Life of a Woman and The Royal Game
- Wondrak. Der Zwang. Zwei Erzählungen gegen den Krieg
- Stefan Zweig Seti
Stefan Zweig Alıntıları - Sözleri
- Verdiği kararın uygulanmasını engelleyecek her şeyi önlemek istiyordu... (Stefan Zweig - Seçme Eserleri)
- Ancak herkes de bilir ki, yardım çağrısında bulunmayan bir insana yardım etmekten daha zor bir şey yoktur, çünkü yardım dilenmiyorsa mutlaka son bir şey daha vardır: Israr edip incitmememiz gereken gururudur bu. (Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma)
- Karakteri gereği kendini hiçbir şeyden yoksun bırakmaz, insan arasına karışmaktan hoşlanan biri olarak her yerde aranırdı. Arkadaşları, onun yalnızlığa hiç alışık olmadığını bilirdi. (Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2)
- Sana yardım edemem Boris. İnsanlar artık birbirine yardım etmiyor. (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Unutuldu ve öyle de kaldı. (O muydu?)
- Doğanın cömert davranarak engin topraklar, sonsuz zenginlikler bahşettiği, güzellikle ve akla hayale gelebilecek her türlü potansiyel güçle kutsanmış bu ülkenin kuruluşundan beri görevi hep aynıdır: Kalabalık bölgelerden aldığı insanlara geniş topraklarında kök saldırmak, eskiyle yeniyi birleştirerek yeni bir medeniyet kurmak. (Brezilya)
- Ancak gerçeklik tüm düşlerden daha güçlü ve daha sağlamdır. (Aylak)
- "...bu adam konuşmak istiyordu, konuşmalıydı. Ve biliyordum ki ona ancak sessiz kalarak yardım edebilirdim." (Toplu Öyküler 3)
- ... eski acısını iki kat daha fazla duyuyordu. (Hayatın Mucizeleri)
- "...darbeyi yiyen ancak bilir onun ne olduğunu, darbeyi vuran değil ve acı çekmeyi sadece acı çekenler bilir." (Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri)
- Ruhlarının kapısını kapattıkları için kimse onlara ulaşamıyordu ve bu belki de yıllarca sürecekti. Herkesle savaş halindeydiler. Bir günde, kısacık bir günde büyümüşlerdi! (Dadı ve Leporella)
- Buralardan çekip gittiğimizde tozun üzerindeki ayak izlerimizi bir rüzgar süpürüp götürecekse yaşamanın ne anlamı var ki? (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Yoksun kalınan şey öylesine kaybedilmiştir ki, artık sadece bir ağrı gibi hissedilir ve acı verir. (Alacakaranlıkta Bir Öykü)
- Bir Rus için tek bir şey vardır: ya hep, ya hiç! Rus insanı varoluşun o kozmik gücünü hissetmek ister. (Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi)
- "İyilikle gülümseyebilen insanlar vardı hâlâ.." . (Satranç)
- Ne de olsa, güzellik kadınlardan kaçıp gittiğinde ondan boşalan yere bilgelik yerleşirmiş. (Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler)
- Derimin altında akışını hissettiğim kan gibi bu karanlık yaşamın etrafımı yavaş yavaş kapladığını hissediyordum. Sanki hiçbir şey bana göre değildi, ama hepsi benim içindi. (Zalimce Bir Oyun)
- Sevgili bay Zweig, Okumam için ödünç vermis olduğunuz kitaplari geri yollamadigim icin affiniza rica ediyorum... R.M. Rilke (Dostlarla Mektuplaşmalar)
- Yalnız yaşayan biri yalnızca kendine ders verebilir. (Efsaneler)
- İki hafta boyunca kitap okumak , yürüyüşe çıkmak , hayal kurmak , rahatsız edilmeden uzun uzun okumak , iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak , bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum ... (O muydu?)