diorex
Dedas

Yaşam Bilgisi - Alfred Adler Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yaşam Bilgisi kimin eseri? Yaşam Bilgisi kitabının yazarı kimdir? Yaşam Bilgisi konusu ve anafikri nedir? Yaşam Bilgisi kitabı ne anlatıyor? Yaşam Bilgisi PDF indirme linki var mı? Yaşam Bilgisi kitabının yazarı Alfred Adler kimdir? İşte Yaşam Bilgisi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 21.06.2022 21:00
Yaşam Bilgisi - Alfred Adler Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Alfred Adler

Çevirmen: Lütfi Yarbaş

Orijinal Adı: The Science of Living

Yayın Evi: İlya Yayınevi

İSBN: 9786054473298

Sayfa Sayısı: 200

Yaşam Bilgisi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Okuyucu bu adamın, kendini öldürmeye bilinçli olarak eğilimli iken, nasıl üstün olma duygusuna sahip olabildiğini sormak isteyecektir. Cevap basittir. Onun özünde herhangi bir şey intihar eğilimine karşı savaşmış ve savaşı kazanmıştır. Bu savaştaki başarısı onu fatih ve üstün bir varlık yapmıştır. Onun üstün olma çabası somut olarak, şöyle veya böyle aşağılık duygusuna sahip insanlarda sıkça görüldüğü gibi, bir zayıflıktan kaynaklanmaktadır.

(Arka Kapak)

Yaşam Bilgisi Alıntıları - Sözleri

  • ''Nevrotik kişi üstünlük kompleksini durmadan ortaya koyar ama kendi aşağılık kompleksinin farkında değildir.''
  • ''Bir çocuğun psikolojisini en sık etkileyen öğelerden biri, baba veya anne tarafından uygulanan aşırı ceza ve azarların ortaya çıkardığı baskı altında olma hissidir.''
  • ''Hep üstün olmayı istemişti ve şimdi başkalarından üstündü ama sadece kendi hayallerinde.''
  • Hepimiz hata yaparız, ama önemli olan hatalarımızı düzeltebilmektir.
  • Hep üstün olmayı istemişti ve şimdi başkalarından üstündü ama sadece kendi hayallerinde.
  • Eğer bir insana gerçekten yardım etmek istiyorsak ona cesaret ve özgüven vermeli ve hatalarını daha iyi görmesini sağlamalıyız.
  • “İlişkilere tarafsız bakarsak, kültürümüzde erkeklerin hep daha iyi pozisyonlara sahip olduklarını görürüz; onlar hep daha kabul edilebilir durumdadırlar, daha üstün görülür ve üstün değerlendirilirler. Bu, ahlaki açıdan haksızlıktır ve değiştirilmelidir.”
  • Onlar her şeyi bilmekte ve başka hiçbir şeyi öğrenmek istememektedirler.
  • Bir hedef fikri olmasaydı, bireysel uğraş tüm anlamını yitirirdi.
  • Sadece cesur ve özgüvenli, kendilerini dünyada evinde hisseden kişiler yaşamın zorluklarından ve imtiyazlarından faydalanabilirler. Onlar asla korkmazlar.
  • ''Her edebiyatın aşk hikayeleri vardır, ama mutlu evlilikten bahseden az sayıda kitap buluruz ancak.''
  • “Onlar her şeyi bilmekte ve başka hiçbir şeyi öğrenmek istememektedirler.”
  • ''Tek bir insan değersiz ve zayıf olduğu için insanlar toplumlarda yaşarlar. Toplum duygusu ve toplumsal işbirliği bundan dolayı bireyin kurtuluşudur.''
  • ''Sevgi ve evliliği her şeyin kendi istediğimiz gibi gerçekleştiği bir tür cennet olarak görmek yanlıştır. (..) Doğru hayat arkadaşını bulmak ya da daha doğrusu doğru yolda bulunan bir insanı seçmek, bulmak çok zor olmamalıdır.''
  • Günümüzde; ancak çok az insanın aile yaşantısına doğru şekilde hazır olmasının nedeni, insanların hiçbir zaman eşlerinin gözleriyle görmeyi, onun kulaklarıyla duymayı ve kalbiyle hissetmeyi öğrenmemiş olmalarıdır.

Yaşam Bilgisi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İnceleme: Bazı kitaplar vardır, o kadar güzeldir ki rahatsız eder. Bu kitap tam da öyle. Okurken çocukluğunuz aklınıza geliyor ve ailenizden öğretmenlerinize, arkadaşlarınızdan komşularınıza kim varsa şöyle bir düşünüyorsunuz çünkü 3-6 yaşları arasında yaşadıklarınız hayatınızı şekillendiriyor. Psikoloji deyince artık aklıma yalnızca Freud değil Alfred Adler de gelecek. Yaşanılan olaylar üzerinden o kadar gerçekçi saptamaları var ki bundan böyle insanların eylemlerine bakarak çocukluklarını kafamda analiz edeceğim. Aşağılık duygusu ve bunu bastırmak için kendini geliştirenler ile onu alt etmek için üstünlük duygusu geliştirip suçlu olan, kişisel çıkarlarını düşünen ve toplum dışında kendine yer bulan kişiler kitabın başlangıç noktası. Yani herkeste aşağılık duygusu vardır ama kimileri bunu kötüye kullanır der Adler. İlk çocuk olmakla ailenin son çocuğu olmak bile karakterimizi şekillendirebiliyor. İlk çocuk ilgi odağı halindeki yerini kaybettiği için gücün el değiştirmesinden hoşlanmaz ve muhafazakardır, küçük çocuk ise rekabet ile gözlerini açtığı için hem daha isyankar hem de daha rekabetçidir diyerek önemli bir analiz yapar. Ayrıca hastalarının yaşadıkları üzerinden çok iyi örnekler sunmuş yazar. Rüyalar ve korkularımız, çekingen isek neden böyle olduğumuz, küçükken seçtiğimiz mesleklerin neden çoğunlukla üniformalı meslekler olduğu gibi çok farklı konularda çok güzel analizler yapmış Adler. Kamyon şoförü olmak isteyenin, o şoförü bir trafik polisi durdurduktan sonra artık polis olmak istemesini de hep daha yenilmez imaj çizenin örnek alınmasıyla bağdaştırır. Daha çok analiz var ama okumak isteyenlere merak olması açısından fazlasını yazmayacağım. Kitabın bir tane olumsuz noktası var o da kısacık olması. Ben bitmesin diye azar azar okudum ve aynı yazarın "İnsanı Tanıma Sanatı" adlı kitabını da temin eder etmez okuyacağım. Yalnız bu kitabı okurken ailenizin evde olmadığı bir günü seçin yoksa yetiştirme tarzından dolayı sinirlenip gerginlik çıkarabilirsiniz. :) Okumak isteyen kesinlikle pişman olmayacaktır. İlla psikoloji bölümü okumaya gerek yok. Çok sade ve günlük örneklerle anlatılmış. Şimdiden iyi okumalar. (Yorgun demokrat)

Bireysel psikolojinin kurucusu olan Adler, bu kitapta bizlere hayat hakkında önemli bilgiler vermektedir. Kitap, Bireysel Psikolojinin temel ilkeleri ile başlıyor. İnsan hayatında büyük yer tutan aşağılık ve üstünlük kompleksi, yaşam stili, ilk çocukluk anıları, tutumlar, rüya ve yorumları, çocuk yetiştirme ve sorunları, sosyalleşme duygusu eksikliği, sevgi ve evlilik, cinsellik ve cinsel sorunlar gibi konuları her bir bölümde akıcı ve anlaşılır bir dil ile ifade etmiş. Neden hayatımızda nedenler vardır?! Neden, insanın bilinçaltındaki kendi "Ben'i ile karşı karşıya gelmesidir. İnsan kendi nedenlerini yargılamamalıdır, nedenlerini anlamalıdır. Nedenlerini iyi kabul edip yaşamalıdır. Hayatınızı bilinçaltınızla değil, bilincinizle yaşayın. O zaman insan mutluluğunu iyi idrak edeceksiniz. Günlük yaşamdaki hemen her konuyu ele alışı ve güzel tespitleri, daha çok seminer havası veriyor diyebilirim. Gerçekten de bu kitabı her bireyin, özellikle anne baba ve öğretmenlerin okuması gereken bir kitap. Sağlıklı bireyler yetiştirebilmek için iyi okumalar. (İlhan avcı)

Yaşam Bilgisi PDF indirme linki var mı?

Alfred Adler - Yaşam Bilgisi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yaşam Bilgisi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Alfred Adler Kimdir?

Alfred Adler (d. 7 Şubat 1870 - ö. 28 Mayıs 1937) Bireysel Psikoloji ekolünün kurucusu, Avusturyalı psikiyatrist. Derinlik psikolojisinin üç büyük kurucusundan biridir. (diğerleri: Freud, Jung)

Avusturya Penzing'de doğdu ve Viyana'da büyüdü. Viyana Üniversitesi Tıp Okulunda doktorluk eğitimi aldı ve 1895'te mezun oldu. Pratisyen hekim olarak çalıştığı ilk doktorluk yıllarından başlayarak hastayı çevresiyle ilişkileri içerisinde ele almak gerektiğini vurguladı ve bireyle ilgili sorunlara yönelik insancıl, bütünselci ve organik bir yaklaşım geliştirdi. Bedensel düzensizliklerle ilişkili olarak psikoloji ile ilgilenmeye başladı. 1902'de Sigmund Freud ile tanıştı, öğrencisi oldu ve birlikte Adler'in başkanlığında Viyana Psikanaliz Topluluğu'nu kurdular. Bir süre sonra Freud ile fikir ayrılıkları ortaya çıktı. Adler'in Organların Yetersizliği kitabından sonra tamamen uzlaşılmaz bir hale geldi ve 1911'de, Adler, izleyicileriyle beraber Freud'u açıkca eleştirerek bireysel psikolojiyi geliştirmeye başladı.

Hans Vaihinger'in ruhsal inşa fikirlerinden etkilendi ve erkek egemen toplumda doğal bir sonuç olarak "Erkeksi Başkaldırı" ile organik aşağılık ve telafiteorisini geliştirdi (bkz. Aşağılık kompleksi). Adler, Freud'un teorileri ile karşı görüşe geldi, fikir ayrılığı 1911'deki Weimar Psikanaliz Kongresi'nde aleni oldu. Adler, Freud'un inandığı seks içgüdüsünün baskınlığı ve ego dürtüsünün libidinal(?) olup olmadığı ile çekişiyordu, Freud'un bilinç altına atma üzerine fikirlerini de eleştirmişti. Adler bilinç altına atma teorisinin, erkeksi başkaldırının aşırı telafisi ve aşağılık hislerinden türetilmiş sinirsel bir durum olan ego -savunma eğilimleri- konsepti ile değiştirilmesi gerektiğine inanıyordu, Oedipal Kompleksleri önemsizdi. Adler Viyana Topluluğundan ayrıldı ve1912'de Bireysel Psikoloji Topluluğu adını alan, Özgür Analitik Araştırmalar Topluluğu'nu kurdu.

1912'de ana fikirlerini tanımladığı Über den Nervösen Charakter kitabını yazdı. Kişinin bilinçsiz öz ereğinin temel amaçlarının baskıladığı ayrı aşamaların aşağılık hislerini üstünlüğe (veya bilakis yeterliliğe) dönüştürdüğü ifade ederek insan kişiliğinin erek bilimsel açıklanabileceğini iddia etti. Adler'e göre öz erek arzularına, toplumsal ve etnik gereksinimler karşı koyar, düzeltici etkenler umursanmaz ve kişi aşırı telafi ederse aşağılık kompleksi oluşabilir, kişi benmerkezci, güç düşkünü ve saldırgan veya daha kötüsü olabilirdi. Üstünlük çabası ve anne baba baskısı önemli.

I. Dünya Savaşı ile çalışmaları durdu, bu sırada Avusturya Ordusunda doktorluk görevi yaptı. Savaş sonrası 1930'lara olan etkisi adamakıllı arttı, 1921'den itibaren bir takım çocuk rehberliği kliniklerikurdu ve Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde sık sık okutman, 1927'de Kolombiya Üniversitesi'nde misafir profesör oldu. Tedavi edici yöntemlerinde sosyal ilgiyi cesaretlendirip ve ödüllendirip fakat şımartma ve ihmalden kaçınarak sorunları çocukta önceden tutup, yetişkin ruha yoğunlaşmaktan kaçındı. Yetişkinlerde tedavi, suçlama veya üstünlük taslama tutumlarının tedavi edilen kimse tarafından dışarıda bırakılmasına dayanmaktaydı, kişisel davranışın farkına varılmasının artışı ile karşı koymanın azaldığını ve reddetmenin terse döndüğünü ifade etti. Yaygın tedavi araçları mizah kullanımı, tarihi anları ve mantığa aykırı emirleri içermekteydi. Adler'in popüleritesi görece optivizmi ve fikirlerinin Freud ve Jung'unkilerle karşılaştırıldığında anlaşılabilir olması ile ilişkiliydi. Adler sıklıkla, Kişinin davranış şablonu analizi, toplumla ilişkili, işi ilişkili ve cinsiyeti ile ilişkilidir, savını vurgulamıştı.

1934'te Avusturya Hükümeti, Yahudi olduğu için Adler'in kliniklerinin çoğunu kapattı. Adler 1935'te Long Island Tıp Kolej'ine Profesör olarak Avusturya'dan ayrıldı. 28 Mayıs 1937'de, İskoçya'nın üniversite kenti Aberdeen'de, yolda giderken ansızın yere yığılıp kalmış, hemen sonrasında da kalp sektesine uğrayarak yaşama gözlerini yummuştur.

Kişilik Gelişiminde Anne ve Baba Etkisi

Adler, çocuğun ileriki yıllarında kişilik sorunu yaşamasına neden olacak iki tür anne baba davranışı belirlemiştir. Bunlardan birincisi çocuklarına özen gösteren ve aşırı koruma sağlayan, sonuç olarak çocukta şımarma tehlikesi yaratan anne baba davranışıdır. Adler'e göre böyle bir anne baba tutumu yanlıştır. Bunun yerine çocuklar hata yapsalar bile kendi sorunlarını çözmelerine ve bazı kararları kendilerinin almalarına izin vermek uzun vadede onların iyiliğine olacaktır.

Alfred Adler Kitapları - Eserleri

  • İnsanı Tanıma Sanatı
  • Yaşama Sanatı
  • Yaşamın Anlam ve Amacı
  • İnsan Doğasını Anlamak
  • İnsan Tabiatını Tanıma
  • Yaşam Bilgisi
  • Ne İçin Yaşıyoruz
  • Bireysel Psikoloji
  • Yaşamla İlgili Sorunlar
  • İnsan Psikolojisi
  • Güç Eğitilebilir Çocuklar
  • Çocukta Yaşamsal Sorunlar
  • Nevroz Sorunları
  • Sorunlu Okul Çocuğu
  • Modern Psikoloji
  • Çocuk Eğitimi
  • İnsan Doğası
  • Psikolojik Aktivite
  • Eşcinsellik Üzerine
  • Çocuk Eğitimi
  • Genç Kız Psikolojisi ve Cinselliği
  • Yaşama Sanatı
  • Bir Yaşamöyküsünü Okuma Sanatı
  • Cinsiyetler Arasında İşbirliği
  • Eğitimi Zor Çocukların Psikolojisi
  • Kişilik Bozuklukları ve Toplumsal Bütünleşme
  • Sosyal İlgi
  • İnsan Cinsiyeti
  • İnsan Çaresizliği
  • Agresif Karakterler
  • İnsan Hafızası

Alfred Adler Alıntıları - Sözleri

  • Sevmek bizi yumuşatır çaresiz, bir başkasına duyacağımız sevgi dolu yakınlık bizi acı dolu ruhsal karmaşalara sürüklenmeye yatkın duruma sokar. (Yaşamın Anlam ve Amacı)
  • Çocuğun yaşamında amaç yönünde seyretmeyen hiçbir devinim yoktur. (Çocuk Eğitimi)
  • İnsanın kaderi ruhunda saklıdır. (İnsan Tabiatını Tanıma)
  • Eğitimde ana amaç, çocukta da toplum idealine varma eğilimini uyandırmaktır. (Güç Eğitilebilir Çocuklar)
  • hayat kötü bir öğretmendir insan için, çünkü hoşgörü nedir bilmez, bizi önceden uyarmaz, bize doğru yolu göstermez, elinin tersiyle geriye iter bizi ve sınıfta bırakır (İnsanı Tanıma Sanatı)
  • İnsan ruhunu anlamanın en iyi yolu insanın onun tutkularını kendi başına yaşamasıdır. (İnsan Doğası)
  • Sert annelerce baskı altında tutulan oğlanlar, ilerde kadınlara yer vermeyen yaşam idealleri kurarlar. (Yaşama Sanatı)
  • "Aşağılık kompleksinin nedenlerini araştırdık mı bunun doğumsal nitelik taşıdığı görüşüyle sık sık karşılaşırız. Ne denli cesur sayılırsa sayılsın her çocuğun bazen korkuya kapılması , böyle bir görüşün yanlışlığını ortaya koyar. Anne ve babası korkak çocuğun kendisi de belki korkak olacaktır ; ancak bunun nedeni , korkaklığı çocuğun kalıtım yoluyla anne ve babasından devralması değil , korkunun kol gezdiği bir çevrede büyümüş olmasıdır. Evdeki atmosferle anne ve babanın karakter özelikleri , çocuğun gelişimi için son derece önemlidir." (Çocuk Eğitimi)
  • Kendi hırslarını, gururlarını tatmin etmek imkanını bulamayan insanlar genellikle başkalarının hayatlarını engellemeye çalışırlar. (Modern Psikoloji)
  • Kızların birbirleriyle konuşma ihtiyacı fazladır. Bunun nedeni, kızların yaşamları boyunca, gerek evde gerekse okulda istedikleri zaman rahat bir şekilde konuşamamaları, daima susma zorunluluğu duymuş olmalarıdır. (Genç Kız Psikolojisi ve Cinselliği)
  • Gerçekler değil, bizim onları nasıl algıladığımız önemlidir. (Güç Eğitilebilir Çocuklar)
  • Çocuk, toplumun ilk üyesi olarak annesini görür karşısında, ancak annesinin aracılığıyla toplumun öbür üyelerine ilgi duymaya başlar. Bu ilk yaşantı, çocuk için hayli önemlidir; dolayısıyla çocukla anne arasındaki ilişkinin niteliği çok büyük önem taşır. (Sorunlu Okul Çocuğu)
  • Bunu, zihnimizde bazı resimler oluşturarak elde ederiz. O resimlere bağlı bazı duygular bizi kuvvetle etkiler ve belirli bir yöne doğru iter. (Psikolojik Aktivite)
  • Sağır ve dilsiz bir karı kocanın bir oğlu vardı, iyi konuşur ve kulakları iyi işitirdi. Bir yeri incindi mi ağlar ama bunu ses çıkarmadan yapardı. Yaşlar yüzünden aşağı yuvarlanır ama gık demezdi. Bize göre anlaşılmayacak bir yanı yoktu bunun, çünkü çıkaracağı sesin anne ve babasının üzerinde herhangi bir etki yapmayacağını bilmekteydi. Her şeyde çevrenin damgasıyla karşılaştığımızı görüyorsunuz. (Sorunlu Okul Çocuğu)
  • “Ergenliği gerektiği gibi yaşayamayan, başka bir deyişle, ergenlikle ilgili problemleri gerektiği gibi çözemeyen genç kız yetişkinlikte çocukluğunu devam ettirir.” (Genç Kız Psikolojisi ve Cinselliği)
  • Buluğ döneminde kendini açığa vuran belirtiler, çocukta daha önceden varolan şeylerdir yalnız. (Sorunlu Okul Çocuğu)
  • Belirtiler bir yığın çöptür . Sinirce hastası bunları, arkasına saklamak için yığar. Hayali üstünlük, şımartıldığı günlerden kaynaklanmaktadır. Kendini bundan kurtaramaz. Başkalarına karşı kullandığı güç, onların kendisine bakma­sını, kendisiyle ilgilenmesini sağlamak içindir. Bunun da kökü, hayali üstünlüğün bir kavram olarak oluşmadığı zaman­lara dayanmaktadır. Bu nedenle bu konuda bol bol konuş­malıyız ki, durum mantık yoluyla anlaşılabilsin. Hastayı günahlarının arasına sokabilirsiniz. Ona, «Dün­ya paylaşılırken sen neredeydin? diye sorduğunuz za­man, size o önündeki çöp yığınını gösterecek, başarı kazan­masına onların engel olduğunu söyleyecektir . Biz onun ne yapmakta olduğunu açıkça görebilmekteyiz ama, o yine bilmeyerek büyük bir çalışkanlıkla engelleri üstüste yığmak­tadır. Pişkin bir suçlu gibi kendini temize çıkaracak tanık­lar aramaktadır. Ama sinirceli hastayla kriminal tipi bir­ birine karıştırmak benden uzak olsun. Sinircelinin bulduğu tanıklar aşağıdaki gibi olacaktır: «Uyuyamıyorum - bir uyu­yabilsem, en büyük ben olurdum.» «Bütün gün durmadan ellerimi yıkamak zorundayım. «Bu yüzden büyük bir amaca ulaşamıyorum.» O bir noktaya bakarken, biz başka bir nok­taya bakmalıyız. O engellere bakıyordur. Biz ise, onun ha­yali üstünlüğünü nasıl korumaya çalıştığına, ihti r ası n ı nasıl kurtarmaya çalıştığına bakmalıyız. Dipnot: Adler'in pek sık kullandığı bu söz, Schlller'ln «Die Tel l unı r der Erde» adlı şiirinden alınmadır. Tanrı dünyayı insan­ oğluna sunar ve herkes payını alır _ köylü de, soylu da, din adamı da, tüccar da, kral da. Paylaşma bittikten son­ra şair çıkagelir ve geriye hiçbirr şey kalmadığını görür. Tanrı ona, Dünya paylaşılırken sen neredeydin?> diye sorar, şair de, Senin yanındaydım,> der. Gözüm sende, kulağım senin cennetinln ahenglndeydl. Senln ışığınla gö­zü kamaştığı için dünyayı göremeyen kulunu affet.> O za­man Tanrı ona şöyle der, Ne yapalım? Dünyayı verdim gittl. Ama sen de istediğin zaman benimle cennette kala­bilirsin.> (Kişilik Bozuklukları ve Toplumsal Bütünleşme)
  • Acısını kişisel gururunun incinmesine tercih eder. (İnsan Psikolojisi)
  • Genellikle hiçbir çocuk yoktur ki, gerek gözleri ve kulakları, gerek devinim organlarıyla yaşam karşısına çıkarak, edineceği izlenim ve ele geçireceği olanaklardan kendi dünya görüşünü kurmaya çalışmasın. Dolayısıyla, bir insanı anlamak istiyorsak, onun yaşamla ilişkisini en çok hangi organa dayanarak kurduğunu bilmemiz gerekir. Çünkü ilişkilerin tümü önem taşır bu konuda ve dünya görüşünün oluşumunda, dolayısıyla çocuğun ilerideki gelişiminde rol oynar. (İnsanı Tanıma Sanatı)
  • Transandantalizm, türkçede “deneyüstücülük” anlamına gelen, 19 yüzyılın başlarında Ralph Waldo Emerson öncülüğünde başlayan Amerikan edebi, politik ve felsefe akımıdır. Transandantalizme göre kadın ve erkek eşittir. Dünyada en önemli şey bireyin kendisidir. Transandantal akım, o dönemin düşünce akımına ve insanlarının Tanrı’ya olan körü körüne bağlılığına tepki sonucu ortaya çıkmış ve insanın doğaya yönelmesini anlatan bir düşünce akımıdır. Transandantalistler’e göre “doğa” her şeyden üstündür. İnsan eğer tam anlamıyla doğa ile birlikte hareket ederse inancın, tanrının ya da gerçek kabul ettiği ne var ise onun üstüne çıkabilceğini savunmaktadırlar. Transandantalizm der ki; Şu ana kadar kabul ettiğimiz hiç bir gerçek, gerçek değildir. William Blake bu durumu bir şiirinde şöyle açıklamaktadır; Şöyle demektedir; Dünya’yı bir kum tanesinde, Ve bir cennet yaban çiçeğinde görmek, tutmak sonsuzluğu avucunun içinde, Ve bir saat içindeki sonsuzluğu.. Transandantalizm’in Doğuş Süreci Akımın kurucusu olan Emerson, 1834 yılında Boston’a yakın olan Concord körfez bölgesinde arkadaşına ait bir kulübede doğa ile baş başa kalması ile başlamıştır. Concord, tamamen orman ile çevrili huzur dolu bir kasabaydı. Concord bölgesinin bazı özel durumları vardır. Concord körfez sömürgesindeki denizden uzak bir yerleşkeydi. Concord, Amerikan Devrimi’nin ilk muharebesinin olduğu yerdir. Burası Amerikan materyalizmine hem kültürel hem de manevi bir seçenek öneren ilk yerdir. Transandantal Kulübü 1836’da ciddiyetsiz bir şekilde kuruldu ve değişik zamanlarda Emerson, Thoreau, Fuller, Channing, Bronson Alcott, bir papaz olan Orestes Browson, Theodore Parker (kölelik karşıtı ve papaz) ve diğer bazı üyeleri vardı. Sonrasında yayın hayatı 40 yıl süren The Dial dergisini yayımladır. Edebiyat ile ilgili çalışmalarının yanı sıra Reform ile ilgili de çalışma yapmaktaydılar. Transandantalislerin belli bir kısmı kölelik karşıtıydı ve Brook Çiftliği ya da Fruitlands gibi deneysel ütüpyacı topluluklarını da katıldılar. Transandantalislerin en önemli yanlarından bir tanesi de diğer grupların aksine manifesto çıkarmadılar. Bireyin özgün bakış açısı ve bireysel farklıların üstüne düştüler. Kendilerini çoğu zaman toplumun ve alışılmış kalıpların dışında yalnız kaşifler olarak gördüler. Transandantalizm sayesinde Amerikan edebiyatı günümüzde çok özel eserlere sahiptir. Amerikan kahramanı – Herman Melville’in Kaptan Ahab’ı, ya da Mark Twain’in Huck Finn’i, ya da Edgar Allen Poe’nun Arthur Gordon Pym’i gibi. Ralph Waldo Emerson (1803-1882) Transandantalism akımının kurucu babası olarak da nitelendirilen Emerson, dini duygulara fazlası ile sahip bir papazdı. Döneminde Hristiyanlığı çarpıtmak gibi bazı şeyler ile suçlansada kendini şu cümle ile savunmuştur” İyi bir papaz olmak için kliseyi bırakmak gerekir”. Mezun olduğu Harvard İlahiyat Okulun’da 1838 yılında yaptığı bir konuşmada Emerson şöyle bir cümle kurmuştur “ Klise adeta Tanrı ölmüş gibi davranmaktadır”. Emerson “Romantik” akımının sağlam bir üyesiydi ve bu yüzden entellektüel bir sistem kurmaktan bilinçli olarak kaçınmıştır. (Psikolojik Aktivite)

Yorum Yaz