Yedinci Bayrak - Ayla Kutlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yedinci Bayrak kimin eseri? Yedinci Bayrak kitabının yazarı kimdir? Yedinci Bayrak konusu ve anafikri nedir? Yedinci Bayrak kitabı ne anlatıyor? Yedinci Bayrak PDF indirme linki var mı? Yedinci Bayrak kitabının yazarı Ayla Kutlu kimdir? İşte Yedinci Bayrak kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ayla Kutlu
Yayın Evi: Bilge Yayıncılık
İSBN: 9789752206274
Sayfa Sayısı: 472
Yedinci Bayrak Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Saraybosna’dan İzmir’e… Yedi göç, yedi bayrak… Kıyım, kırım, korku…
Açlık, umutsuzluk, çaresizlik… Gerçek tarih belki de hiç bu kadar güzel anlatılmamıştır.
Ayla Kutlu, Osmanlı’nın Balkanlar’da kurduğu vatanın gitgide büyüyen parçalar halinde yitirilmeye başladığı dönemi; göç ve göçmenlik üzerinden; “gurbet” duygusunun yoğunluğunda anlatıyor.
Romanın merkezinde; çocukluktan yaşlılığa tüm yaşamına tanıklık ettiğimiz Hasret’in göçmenliğin aşamalarıyla günden güne güçlenen karakteri var. “O, ardında hiç sözünü edemediği, kırılmış yaşamlar, mezarlar bırakmanın acısına katlanır: Tek umudu, dalgalanan bir bayrak altında özgür ve güvenli bir vatana ulaşmaktır.”
Yedinci Bayrak Alıntıları - Sözleri
- 'İşte bu... Vatan, farkında olduğumuz şeylerin toplamı. Bir toprak parçası değil yalnızca. Sahiplendiğimiz, üstündeki canlı cansız her şeyle, karnında sakladıklarıyla bizi var eden cennet!..'
- Işte bu...Vatan, farkında olduğumuz şeylerin toplamı. Bir toprak parçası değil yalnızca. Sahiplendiğimiz, üstündeki canlı cansız her şeyle, karnında sakladıklarıyla bizi var eden cennet!..
- ''Senden gözümü alamıyorum diye kızma. Seni içimde biriktirmeye uğraşırım.''
- Değirmenden, kapalı karanlık yerlerden, fırtınalı günlerden, selden ve kayaç topraklardan boşuna korkmuş bunca yıl. Asıl korkutucu olan, her zaman evlerini dolduran şeymiş: Dile getiremediği, sevgisizlik.
- ''Yok artık! Bir çeşit çıplanmak değil mi suretin yakalanıp kağıt üstünde tutulması? Ne büyük günah! Ruh ölmez mi o zaman, hiç değilse...Yani bir kısmı... Sakatlanmaz mı o insan? Dükkanlar, sokaklar, bütün şehirler...Korunaksız kalmaz mı?''
- Delilik, insanoğlunun içinde kendisinin bile bilmediği bir yerinde saklı duruyor olmalı. Çıkmak için yol aradığı zamanlarda, çıkar çıkmaz yıkıcılığa yöneliyor.
- Keskin gerçeklik, meğer karanlık bir boşlukmuş.
- İnsanlar, zayıfı yok etmenin zevkini yaşamaktan hoşlanıyorlardı. Güçlülerin amacı, sömürüye dayalı vahşet dünyası yaratmak değil miydi her zaman?
- Insanların zulmünün sınırı yok.
- Çocugun ana baba için tek zorluğunun onu büyütmek olduğunu sanırken ne kadar safmışlar.
- Yoksulluğun derinliği vardır. Dışarıdan bakan göz onun enini boyunu görür yalnızca. Asıl olan onun derinliğidir. Bir mecidiye büyüklüğünde kalmış sabun parçasını bile hane halkına kullandırmayıp, gelebilir olduğu düşünülen konuğa saklamak yoksulluk demektir.
- Işte bu...Vatan, farkında olduğumuz şeylerin toplamı. Bir toprak parçası değil yalnızca. Sahiplendiğimiz, üstündeki canlı cansız her şeyle, karnında sakladıklarıyla bizi var eden cennet!..
- ''Senden gözümü alamıyorum diye kızma. Seni içimde biriktirmeye uğraşırım.''
- Hayat durağanlığı da değişimi de insana nasıl da kabul ettiriyor! Alışamayacağını sandığı nice şeye alışıyor da, eski sanrısının aptalca bir şartlanma olduğunu düşünüyor.
Yedinci Bayrak İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ayla Kutlu bu kitabında da daha önceki romanlarında yaptığı gibi "Göç" olgusunu işliyor.Kitabın ana karakteri "Hasret".Saraybosna civarında başlayan hayat hikayesi İzmir'in düşman işgalinden kurtuluş tarihine kadar sürüyor.Balkanlarda başlayan milliyetçilik akımı,Jöntürkler,Osmanlı'nın dağılıp parçalanma yılları...Ve kendi bayrağına hasret göçmen kuşların dört bir yandan savrulup Anadolu'ya toplanmaları..Savaşlar,istilalar,acılar,ölümler..Roman Hasret'i tüm bunların tam merkezine koyup bir imparatorluğun dağılmasını,ulusların çarpışmasını anlatıyor.Hasret 60 yıllık yaşamında birçok acı görüyor ama sanki vatansız olma acısı dışındaki insani acıların geneline teğet geçiyor.Hasret tüm bu olayları izleyen,anlatan bir kayıt cihazı gibi.Ayla Kutlu başkahramanına acı çektirse de çok örselemeden Anadolu'ya kadar getiriyor.Bir dönemi roman tadında okumak ve anlamak adına güzel bir kitap olmuş.Salya sümük ağlatan bir roman olabilecekken trajediye kaçmadan,Hasret'in belgeseli tarzında iyi bir dönem romanı.Ayla Kutlu zaten tüm kitaplarında çok araştırma yapan,ayrıntılara özen gösteren bir yazar.Bu romanda da bunu başarmış. (ÜMİT YILMAZ)
Okuduğum en iyi romanlardan biri. Tüm okurlara öneriyorum. Romandaki karakter ile birlikte olayı bize de yaşattığı için Ayla Hanım'ı gönülden kutluyorum (Soner Coşkun)
Ayla kutlu’nun ilk okuduğum kitabı. Konusu aslında bir göç hikayesi. Yazarımız karakterlerin duygularını o kadar iyi anlatmış ki. İçiniz acıyor. Bazı yazarlar gibi acıtasyon yapmamış. Çok gerçekçi. Savaşlar,istilalar,acılar,ölümler umutlar hepsi var aslında... Kahramanız olan hasret, yaşamı boyunca nelere göğüs gerdi. Eskiden insanca yaşayabilmek ne kadar zormuş. Özgürlüğü bilmiyordu. Çok sorgulatan bir kitaptı benim içi. Beğenerek okudum. @kafasina_goreokur ailesi olarak bu hafta yedici bayrak kitabını okuduk, sizlerde bize katılmak isterseniz mutlu oluruz (Hacer doğangüzel @iptila_okurum)
Yedinci Bayrak PDF indirme linki var mı?
Ayla Kutlu - Yedinci Bayrak kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yedinci Bayrak PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ayla Kutlu Kimdir?
Ayla Kutlu (d. 14 Ağustos 1938), Türk yazar. Türk edebiyatı'nda 1990'larda yerini alan kadın edebiyatının öncülerindendir. Yapıtlarında, öznel psikolojik olayları anlatırken Türk toplumundaki tarihsel ve toplumsal gelişmeleri aktarmıştır. Türk edebiyatının önemli ödüllerini kazanan Ayla Kutlu'nun bazı yapıtları senaryolaştırılmış ve filme alınmıştır.
Yaşamı
Ayla Kutlu, 14 Ağustos 1938 günü Antakya'da dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu ve tek kızı olarak dünyaya geldi. Babası cumhuriyetin ilk kuşak öğretmenlerinden Selahattin Kutlu, annesi Sabriye Kutlu idi.
İlk ve orta öğrenimini İskenderun'da tamamladıktan sonra lise öğrenimi için Gaziantep'e gitti. Liseyi bitirdikten sonra İçişleri Bakanlığı'ndan burs alarak Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okudu, 1960 yılında mezun oldu. Mezuniyetin ardından İçişleri Bakanlığı'nda zorunlu hizmet nedeniyle görev yaptı. Personel eğitimi, yöntem ve organizasyon gibi çeşitli uzmanlık alanlarında çalıştı. Yazar, 1964 yılında evlendi, 1965 yılında bir oğlu dünyaya geldi.
Ayla Kutlu, yazarlığa 35 yaşında iken başladı. İlk öykü ve yazıları Özgür İnsan dergisinde Aygen Berel adıyla yayımlandı. İlk romanı Kaçış'ı 1977'de tamamladı. 1980'de 20 yıllık hizmet süresi dolduktan sonra kamudaki görevinden ayrıldı, tamamen yazarlığa yöneldi ve ardı ardına romanlar yayımladı. Romanlarındaki karakterleri toplumsal ve tarihi gelişmelerle içiçe anlattı.
1985 yılında Bir Göçmen Kuştu O adlı romanıyla Madaralı Roman Ödülü'nü kazanan Ayla Kutlu, artık eşinden ayrılmış, yaşamını sanata endekslemiştir. Bu romanında bir Osmanlı aydının yaşam öyküsünü daha çok kadınlara yansıyan bölümüyle anlattı. Bir Göçmen Kuştu O romanının devamı niteliğindeki Emir Bey'in Kızları romanını 1999 yılında yayımladı.
1990 yılında Sen de Gitme Triyandafilis adlı yapıtıyla Sait Faik Hikâye Ödülü'nü aldı. Bu öykü senaryolaştırılmış , yazara En İyi Senaryo dalında Altın Koza ödülünü getirmiş; Sen de Gitme adıyla film yapılmış, 1996'da Altın Portakal ve Altın Koza Film Şenliklerinde toplam 14 ödül toplayarak büyük bir başarı kazanmıştır. Hoşçakal Umut ve Solgun Sarı Bir Gül yazarın filme çekilen diğer yapıtlarındandır.
Ayla Kutlu, 1990'larda çocuk kitaplarına yöneldi ve yirmiye yakın çocuk kitabı yazdı. Aynı dönemde, kadın sorunlarına eğilen yapıtlar verdi. Kadın sorunlarını açıkça ortayan koyan yapıtlarından Kadın Destanı adlı manzumesini klasik destan yapısı ve koşuk biçiminde kaleme aldı. Bu yapıt, Gılgamış Destanı 'na bir gönderme idi; Kutlu, Kadın Destanı'nda kadının mitolojik (Söylencebilim) çağlardaki öyküsünü bugünkü öyküsüne bağlamıştı.
1992 yılında Türkistan'da resmi bir görevde bulundu, 1995'te Kadın Kurultayında üye olarak bulundu.
1995 yılında yazdığı 'Mekruh Kadınlar Mezarlığı' Yunus Nadi Roman Armağanına değer bulundu.
Ayla Kutlu, yaşamının ilk 22 yılını Zaman da Eskir adlı yapıtında anlatmıştır. Yaşamını Ankara'da profesyonel yazar olarak sürdürmektedir.
Ayla Kutlu Kitapları - Eserleri
- Sen de Gitme Triyandafilis
- Bir Göçmen Kuştu O
- Mekruh Kadınlar Mezarlığı
- Emir Bey'in Kızları (Bir Göçmen Kuştu O 2)
- Hoşça Kal Umut
- Cadı Ağacı
- Yedinci Bayrak
- Kaçış
- Başı Kuşlu Çocuk
- Kadın Destanı
- Zehir Zıkkım Hikayeler
- Merhaba Sevgi
- Islak Güneş
- Asi... Asi
- Hüsnüyusuf Güzellemesi
- Zaman da Eskir
- Tutsaklar
- Eyvah Kardeşimi Sevmeye Başladım
- İkizlerin Sırrı
- Küçük Mavi Tren
- Zavallı Mideler
- Mavi Saçlar Pembe Gözler
- Yıldız Yavrusu Ramram'ın Dünya Serüvenleri
- Artık Çok Oldunuz
- Minik Sultan ile Denizkızı
- Huvava İlk Çevre Koruyucusu
- Beceriksizler Sirki
- Kendini Köpek Sanan Ayakkabılar
- Melek ve Dostları
- Akıllı Çocukla Yaramaz Kedi
- Balina Aydın'ın Türk Dostları
- Minik Sultan Sihirbaz
- Minik Sultan Beceriksiz Palyaço
- Çiçek Elli Robot
- Gezgin Kertenkele İle Kutup Ayısı
- Ateş Üstünde Yürümek
- Ayla Kutlu Edebiyatı
Ayla Kutlu Alıntıları - Sözleri
- İnsan aptallıklarını zaman içinde zeka gösterisine çeviremezse unutmayı seçer. (Zaman da Eskir)
- Yoksulluğun derinliği vardır. Dışarıdan bakan göz onun enini boyunu görür yalnızca. Asıl olan onun derinliğidir. Bir mecidiye büyüklüğünde kalmış sabun parçasını bile hane halkına kullandırmayıp, gelebilir olduğu düşünülen konuğa saklamak yoksulluk demektir. (Yedinci Bayrak)
- Hayvanlar birbirini incitmezler.Karın doyurmak dışında birbirlerine kötülükleri dokunmaz. (Merhaba Sevgi)
- «Ah benim saf kızım,» demişti. «Bütün bunlar, bu tabanı toprak dükkân, bu pis pencereler, dahası, benim şu pis kılığım bile müşteriyi artıran şeyler. Benim fiyatlarımı Kızılay'ın en lüks stüdyosuyla karşılaştır, daha ucuz olmadığını görürsün. Aynı fiyata yaparım ben işi. Ankara'nın köylüsü buraya gelir. Ona göre Ankara hâlâ babasından, dedesinden duyduğu eski Ankara'dır. Yenişehir onun yeri değildir. O buralara gelir. Benim dükkânımı görünce, böyle bir yerde hele yaşlı başlı bir adamın kendisine kazık atmayacağına inanır. Buraya, kovulmayacağından emin, rahat rahat girer. Beş on kuruş tenzilat yapmamı isterse hatırını kırmayacağımı, "peki, şimdi öyle olsun da ayağın alışsın.' diyeceğimi bilir. Hiç boş kalmaz bu dükkân. Çünkü, köylü gelir, gece konduda oturan gelir. Çokturlar onlar be kızım. Üstelik öyle ince eleyip sık dokumazlar. Ne verirsen ellerine, sevinir giderler. Benim büyük oğlum, buralara burun kıvırdı, gitti, Kızılay'ın göbeğinde bir stüdyo açtı. Benim yarım kadar bile kazanamaz. Halbuki benim dükkanımın adı bile yok. FOTO... (Cadı Ağacı)
- Zaman, sen ne almış olursan ol, tüm renkleri renksizliğe boyayarak geçiyor üstümüzden. (Sen de Gitme Triyandafilis)
- Nice yıldan beri kadınlar akıyor kente. Kimi pazara geliyor, kimi pazarlanıyor. (Kadın Destanı)
- “Amipe benziyorsun. Önüne çıkan her şeyi yutuyorsun. Parçalara bölüyorsun kendini. Yeni parçalar da önüne gelen her şeyi yutuyor. Ama sen artmıyorsun. Bin parçasın, hiçbiri bir arada değil. Boyuna dağılıyor, yayılıyor, özünden uzaklaşıyorsun. Gerçekte, özün var mı senin, bir yoğunluk oluşur mu sende, bilmiyorum. Yazık sana. Acıyorum ama, acınmaya değer bir yanın var mı, bundan kuşkuluyum. Sen hep böyle miydin, yoksa sonradan mı değiştin, onu da bilmiyorum. Hep böyle idiysen, nasıl saklayabildin kendini? Senin varlığın bile kuşku verici, kaypak, ele geçmez bir şey sanki...” (Cadı Ağacı)
- Biraz soluk al. İnsanları suçlamayı bırak. Onlar sana hoşgörüyle bakmak için gelmediler dünyaya. Kendilerini beğenmek için yaşarlar. Acımasızlıkları ondan... (Sen de Gitme Triyandafilis)
- "Ya bu işığı herkese saç yada bırak dünya karanlık kalsın" (Mekruh Kadınlar Mezarlığı)
- Önce ateş vardı. Sonra hava oldu. Ateş yandı, yandı ve söndü. Toprak oldu. Topraktan su çıktı. Ateş suyu yaktı, buhar oldu. Buhar toprağa değdi, yağmur oldu. Toprak ağacı verdi. Ağaç doğurdu, orman oldu. İçinde hayvan oldu. Sonra insan geldi, ormanı bitirdi. Yine toprak oldu. Toprağı ekti, ekin oldu. Ekini yedi, arttı. Daha çok ekti, daha çok arttı. Çok olan şeyi sattı, zengin oldu. Toprağı ev yaptı, arttı. Yine ev yaptı, yine arttı. Yine ev yaptı... Toprak yetmez oldu, evleri yıktı... (Islak Güneş)
- Her insanın içinde çiğlik vardır. (Emir Bey'in Kızları (Bir Göçmen Kuştu O 2))
- Başlarını kaldırmadan ve kımıldatmadan dudaklarını, Bütün Tanrılara küfrettiler. Onlar da aşağılıktı, onlar da adiydi en az yarattıkları kadar. (Kadın Destanı)
- bütün dünyayı unutup, mızıka yorumlana, yavaş bir iç çekişle kapanana kadar onun karşısında dönüp duranlar; Batu'nun omuzlarından gerili açık kollarının altından nazlı bir kaynak suyu gibi süzülerek akan, gözleri parlak, yanakları pembe, adımları serçe kızlar. (Bir Göçmen Kuştu O)
- "Gençlik dediğin nedir ki gerçekte? Yaşandığının farkına bile varılmayan bir duyarlılık. Görünüşteyse, ablak suratlılık, çizgilerin belirsizliği, anlamsız çıkışlar, ağıtlar ve sevinçler ... Velhasıl eblehliktir gençlik." (Sen de Gitme Triyandafilis)
- Duygularımız, en büyük zenginliğimizdi. (Mekruh Kadınlar Mezarlığı)
- Bütün insanlar yalnız galiba. Kendini düşünmekle, irdelemekle başlıyor yalnızlık. Bunu yapmadığın sürece yalnızlık duymazsın. (Hoşça Kal Umut)
- O kız seni mutsuz edecekti ,yaşasa da gitse de hatta olmaz ya seninle kalsa bile (Sen de Gitme Triyandafilis)
- Kan öfkeyi artırır. (Emir Bey'in Kızları (Bir Göçmen Kuştu O 2))
- "İnsanlara sevgiyi öğretmek de bir gülünç düş aslında. Belki, öfkenin değil sevginin egemen olacağı bir düzenin koşullarını hazırlamaktır sorun; insanlara, savaşmanın değil, barış içinde, birinin ağzındaki lokmayı kapmak yerine, daha çok lokma üretmenin doğru olduğunu öğretecek bir düzen içinde yaşamanın güzelliğini anlatabilmekti asıl mesele." (Kaçış)
- İnsanlar birinin ardına takıldıklarında, başkalarının oyunlarına geldiklerinde, sürüye dönüşüyorlar.Tek insana tek kahramana kinim ondan.İnsanları insan olarak yaşamaya çağırmaya kimsenin gücü yetmez. Çevresi kirletir onu. (Bir Göçmen Kuştu O)
Editör: Nasrettin Güneş