Yeni Tanrılar - Emil Michel Cioran Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yeni Tanrılar kimin eseri? Yeni Tanrılar kitabının yazarı kimdir? Yeni Tanrılar konusu ve anafikri nedir? Yeni Tanrılar kitabı ne anlatıyor? Yeni Tanrılar kitabının yazarı Emil Michel Cioran kimdir? İşte Yeni Tanrılar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Emil Michel Cioran
Çevirmen: Murat Erşen
Yayın Evi: Redingot Kitap
İSBN: 9786056911903
Sayfa Sayısı: 136
Yeni Tanrılar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bilgelik yaralarımızın kılığına bürünür. Bize nasıl gizlice kanayacağımızı öğretir. Delilik belki de artık değişim geçirmeyen bir acıdan başka bir şey değildir. Hangi eski yazarda okudum üzüntünün kanın yavaşlamasından ileri geldiğini? Tam da budur üzüntü: Durgunlaşan kan. İnsanı hiçbir şey, o ana kadar kendine itiraf etmeye cesaret bulamadığı, hatta bihaber olduğu kusurlarından birinin berrak görüntüsüyle uykuya dalmaktan daha iyi vicdan sahibi yapmaz. Söz ve sükût. Konuşan bir delinin yanında, ağzını açmayan bir delinin yanında olduğundan daha güvende hissederiz. Cioran, taklit edilemez yazı ustalığı ve ürkütücü zihin açıklığıyla tüm zehrini yaşamın üzerine akıtıyor. Yine de Yeni Tanrılar’ı kaplayan mutlak umutsuzluğa ve karanlık sayfalara son cümlede hayat mucizesinin zayıf ışığı sızar: "Hepimiz, her anı bir mucize olan bir cehennemin dibindeyiz."
(Tanıtım Bülteninden)
Yeni Tanrılar Alıntıları - Sözleri
- Burada ya da başka yerde, herhangi bir şey ummak, hala zincirlerimizi sürüklediğimize delildir.
- Bir yığın uysal tanrıyla batmak, bir despotun gölgesinde abad olmaktan yeğdir!
- Ruhunu kaybettikten sonra dünyayı kazanmak insanın ne işine yarar...
- Herkes uyumaktadır. Hâlâ yalnız olabileceği bir dünya nasıl terk edilir?
- Acı çekmemiş biriyle yapılan her sohbet gevezeliktir.
- Hepimiz, her anı bir mucize olan bir cehennemin dibindeyiz.
- Tamamıyla amaçsız yaşamak! Bu hali bir an için gördüm ve sık sık bu hale eriştim ama orada kalmayı beceremedim: Böyle bir mutluluk için fazla zayıfım..
- Hangi eski yazarda okudum üzüntünün kanın "yavaşlaması"ndan ileri geldiğini? Tam da budur üzüntü: Durgunlaşan kan..
- Ruhunu kaybettikten sonra dünyayı kazanmak insanın ne işine yarar?
- ''Acı çekmemiş biriyle yapılan her sohbet gevezeliktir.''
- Bazı gecelerden sonra, ismimizi değiştirmeliyiz, çünkü artık aynı insan da değiliz..
- Acı çekmemiş biriyle yapılan her sohbet gevezeliktir."
- Şehvet hazzın felaketidir.. kendi yokluğunda çöker..
Yeni Tanrılar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Cioran' ı okumadıysanız okuyun. Pesimistler arasındaki ufku geniş ölçekli zihindir. Okurken insana emir vermez, buyurganlığı yoktur, tiksintilerini olay ufkundan yumuşatarak geçirir ki debdebesi yere yapıştırmasın okuru.. Kendi zihin penceresinden kızıllığın siyahın elinden tuttuğu anın ucundan gösterir; öfkesi kızıl değildir, siyahtır. Işıklı bir siyah.. Kimseyi aşağılamaz: 'Her varlık mahvolmuş bir ilahidir.' sözünde özetler insana bakışını. Kendini ise 'Gorilin gözlerinin ifade ettiği yeis. Hüzünlü bir memeli. Bu bakışın soyundan geliyorum.' cümlesindeki naiflikle anlatır.. Yıkıcı, aşağılayıcı, kibirli söylevleri yoktur. O, sadece kendisi olmuş bir bilgedir; karanlığı ışık saçar. (DeliBilge)
Zamanınız kıymetsiz ise bir göz atın derim. Felsefeye dair hiç bir bilgi edinemediğim, çeviri bakımından vasatın altında, keyifsiz bir şekilde okuduğum ender kitaplardan bir tanesi. (Ademoğlumurad)
"Hangi eski yazarda okudum üzüntünün kanın yavaşlamasından ileri geldiğini? Tam da budur üzüntü: Durgunlaşan kan." diyor Cioran. Tutunmak istemi en eski zamanlardan, günümüz şimdisine kadar hangimizin içine işlememiş ki? Neydi bizi bu kadar korkutan ki bir dayanak bulamadan yitip gitmenin korkusuna kaç nefes tükettik? Korku, yaşama duyduğumuz güvensizliğin, yaşamdan alamadığımız sözlerin, hiç telaffuz edilmeyecek yeminlerin ardından mı ekilmişti topraklarımıza? Yaşamdan el etek çekmenin güçlüğü karşısında mevsimlik karıncalardan daha fazla çaba sarfedişimizin ardında gerçekten bir anlam var mı? Yaşama bağlanmak, ona tutunmak için; durgunlaşan kana gereken sıcaklığı verip yeniden harekete geçirecek, bizi doğumumuzdan bu yana yeniden yeniden kandıracak ne kaldı hala? Bir sonu var mı her gün yeniden başladıklarımızın? Nerede bitecek belki de hiç başlamayan yolculuk? Soruyorum.. Cioran; benim bir gözü kapalı yolculuğumun, geride bıraktığı vasat ışığa katlanma rehberim! (Arzu)
Kitabın Yazarı Emil Michel Cioran Kimdir?
Emil Michel Cioran (Emile Michel Cioran), Rumen yazar. (8 Nisan 1911 Răşinari, Romanya - 20 Haziran 1995 Paris) filozof, deneme yazarı ve tanınmış 20. yy. retorik sentezcisidir. Eserlerinin bir bölümünü Fransızca bir bölümünü ise Rumence kaleme almıştır.
Ortodoks bir papazın oğlu olarak dünyaya gelen Cioran, Sibiu şehrinde Colegiul National Gheorghe Lazăr Lisesi'nde okumuş ve on yedi yaşından itibaren Bükreş'de felsefe ve estetik öğrenimi görmüştür. 1928 yılında burada iken Eugéne Ionesco ve Mircea Eliade ile tanışmış ve onlarla sıkı bir dostluk kurmuştur. 1932'den itibaren düzenli olarak bazı dergilerde yazmaya başlamıştı. Bükreşli entellektüeller Eiserne Garde adlı radikal, faşist, anarşist partinin kabartması gibiydiler. Cioran, diğer bazı entellektüeller gibi bu gerçeği inkâr etmiyordu. Ve bolşevizmin boğdurucu şiddet ruhuna doğru yanılsamayla çekildiklerini görüyordu. Daha sonra bu düşüncelerindeki samimiyetin sıkıntılarını kendi öz eleştirisinde verirken etki altında kalmasından ve buna olan şaşkınlığından dolayı özür dileyecekti.
2. Dünya Savaşı'nın başlangıcına kadar Eiserne Garde'nin sempatizanı, Hitler'in ve antisemitizmin takipçisiydi. 1933'de Hitler hakkında yazdığı şey çarpıcıdır: "Hitler kadar bugün bizi etkileyen, sempati uyandıran ve hayranlık bırakan başka bir politikacı lider göremiyorum!" Daha sonra bu açıklamasını şu şekilde soruyla karşılamıştır: "Öyleyse hümanizm nedir, neyini kaybetmiştir eğer Röhm-Putsch katliamında o denli moral ve ruhen zaten her şeyini kaybedenler öldürülüyorsa?!" 1933'den 1935'ye kadar Cioran, Berlin'de kalır. 1937'den sonra ömrünün geri kalan kısmını çatı katında bir evde yaşadığı Paris'de geçirir.
Önceleri Rumence yazan Cioran, 1945'den itibaren de Fransızca yazmaya başladı. Bir filozof olarak Fransızca dilinde isminin ilk duyulduğu, ya da okunduğunda etkileyici ve sürükleyici bir yumuşaklığı olamadığını düşünerek ismine M. kısaltmasını yani Michel eklemesini koydu. Bu isim değişikliği böylece tarihe E. M. Cioran olarak kaydoldu ve yazılarındaki etnik muhalifliğinin belirgin karakteri oldu. Cioran, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki tarihteki deneme yazarları ve radikal kültür eleştirmenleri içerisinde önemli bir yere sahiptir. Gerek denemelerinde, gerekse eleştirilerinde öncesinde pesimistçe yola çıkarken şaşkınlık yaratan yanılgılarının ve özdeyişlerinin vardığı zirve çaresizliktir. Bu tespite istinaden şunu söylemiştir: "Hiç bir kriterin olmadığı bir dünyada yaşamak isterdim" Hiç bir prensibin ve formun olmadığı bir dünya! Bir dünya ki, belirsizlikler diyarı; çünkü bizim şu ana dek yaşadıklarımız tamamen formlara, kriterlere bağlı o kadar yavan.
Lisansını Bergson üzerine hazırladığı bir tezle aldı. 1934'te Bükreş'te yayımlanan ilk kitabı Sur les cimes du d'sespoir Ümitsizliğin Doruklarında, kendisinin de kabul ettiği gibi, sonradan Rumence ve Fransızca yazdığı her şeyin özünü barındırır. Hayatın trajik boyutundan habersiz olmakla suçladığı Bergsonculuk'tan o dönemde koptu. 1937'de, dini bir krizin ürünü olan ve tartışmalar yaratan kitabı Gözyaşları Ve Azizler Üzerine yayınlandı. Aynı yıl, Bükreş Fransız Ensititüsü'den bir burs alarak Paris'e gitti ve oraya yerleşti.
1995 yılında Alzheimer hastalığından öldü. Cioran konservatif felsefeye olan ilgisini ilk gençlik yıllarında kaybetmiş, kişisel düşünce ve lirizm adına sistematik düşünce ve soyut spekülasyonlarda bulunmayı reddetmişti; "Hiçbir şeyi keşfetmedim. Ben sadece kendi hislerimin sekreteri olmaya devam ettim" Son dönem eserlerinde kötümser hava çoğu eleştirmen tarafından çocukluğundaki olaylarla ilişkilendirilmiştir. Ancak ondaki septiklik, nihilizme yakın duruşun tek bir sebebe irca edilemeyeceği de söylenebilir. Jean-Paul Sartre ve Albert Camus gibi tanınmış varoluşçu yazarların eserlerindeki beşeri yabancılaşma teması henüz 1932'lerde genç Cioran'ın eserlerinde görülmektedir. "Varoluşun kendi evimizin hiçliği kendi sürgünlüğümüz olması mümkün mü?" diye sormaktaydı Cioran o yıllarda. Cioran insanlığın trajedisini değil fakat kendisi gibi hem düşünen hem hisseden bir ontolojik vatanından sürgüne gönderilmişliğin kolay kolay kimsenin hesabını yapmadığı iç çekişleriyle , bir yurtsuz kimliğiyle yaşamış ve yazmıştır. Dünyanın her günkü işleyişini, acılarını, sevinçlerini genelden ayrı düşen yönüyle kimi zaman buruklukla kiminde de kahırla yorulmuş bir farkındalıkla ilmek ilmek kitaplarına işlemiştir. Koyunun derdinden geçenlerin, hatta koyunun derdinde bile olmayanların hayatı muştulamalarının, rezilliklerinin ve kaybolmuş bir vicdanla bu hayatı olurlamalarıyla bir kez daha bu temele harç atanların asla anlayamayacakları bir yanlış yerde aranan 'cephane' olarak bilinmektedir. Öteden beri aynı döngünün aynı kıvrak zekayla birer parçası olmuş adam gibi adamların adam olmayan adamlıklarının ipliğini pazara çıkarmış ve aynı kahpeliği masallardan oluşmuş fazilet, uluhiyet ve vicdan tarzı tanımı kendi ellerinde oyuncak olmuş kutsal yaftalı aşağılık kavramları zihinlerin harcı yapan devridaim işbirlikçilerinin uyuttuğu bir insanlığı sersemliklerinden silkinmeye ömrünü adanmış eşsiz bir bilge.
Emil Michel Cioran Kitapları - Eserleri
- Tarih ve Ütopya
- Çürümenin Kitabı
- Burukluk
- Ezeli Mağlup
- Doğmuş Olmanın Sakıncası Üstüne
- Gözyaşları ve Azizler
- Var Olma Eğilimi
- Yeni Tanrılar
- Umutsuzluğun Doruklarında
- Parçalanma
- Zamana Düşüş
- Aveux et Anathèmes
- Avare Düşünceler
Emil Michel Cioran Alıntıları - Sözleri
- Siyasî mücadelelere zarara uğramadan karışılamaz; çağımız, kanlı görüntüsünü o ilkelerin tabulaştırılmasına borçludur: Yakın geçmişteki sarsıntılar o ilkelerden, onların bir yanılgıyla çiftleşmesi ve bu yanılgıyı kolayca fiiliyata dökmesinden doğmuştur. (Tarih ve Ütopya)
- L’homme est libre, sauf en ce qu’il a de profond. À la surface, il fait ce qu’il veut; dans ses couches obscures, «volonté» est vocable dépourvu de sens. İnsan derin alanlar dışında özgürdür. Yüzeyde istediğini yapar; karanlığın katmanlarında "irade" anlamsız bir kelimedir. (Aveux et Anathèmes)
- "Keşfedilmemiş bir gezegen kadar uzaksın kendinden." (Çürümenin Kitabı)
- "Zaman, ancak kalabalığı ayaklar altına alarak, ezerek ilerler." (Tarih ve Ütopya)
- Istırap nedir? - Silinmek istemeyen bir his, hırslı bir his. (Parçalanma)
- «Tu n’as pas besoin de finir sur la croix, car tu es né crucifié» Çarmıha gerilmene gerek yok çünkü çarmıha gerilmiş olarak doğdun. (Aveux et Anathèmes)
- "Geçicilik duygusu her şey geçip gidiyor diye fısıldar hiç durmadan - her şeyin geçip gittiğini belirtmek için." (Avare Düşünceler)
- Je ne peux parler que de ce que jéprouve; or, je néprouve rien en ce moment. Sadece hissettiklerimden bahsedebilirim; Ancak şu anda hiçbir şey yaşamıyorum. (Aveux et Anathèmes)
- Sağlıklı olma hali duyum-dışı, hatta gerçeklik dışı. Acı bittiği anda varlığın da bitiyor. (Parçalanma)
- “Biraz olsun kasvet barındırmayan her şey, mutlaka bayağıdır.” (Parçalanma)
- Ben şahsen, düşüncelerini yaşayanlara değil de, yaşama doğrudan karışmış kimselere saygı duyuyorum. (Ezeli Mağlup)
- On ne peut consoler quelqu’un qu’en allant dans le sens de son affliction. Birini ancak ıstırabına eşlik ederek teselli edebilirsiniz. (Aveux et Anathèmes)
- “Dünya’da insan diye bir şey yok”dedim.”Hayatım boyunca Fransızlar, İtalyanlar, Ruslar gördüm. Birinin İranlı olabileceğini dahi biliyorum, fakat insana gelince, hayatım boyunca hiç onunla karşılaşmadım. Şayet insan varsa benim haberim yok.” (Ezeli Mağlup)
- Sorun bir şey için nasıl ölüneceğini bilmek değil, hiç için nasıl yaşanacağını açıklamaktır. (Avare Düşünceler)
- Bitip giden bir aşk öylesine zengin bir felsefi sınavdır ki, Bir berberi Sokrates’in dengi yapar. (Burukluk)
- “Put gibi yarına taparak yaşayanların hiç geleceği yoktur.” (Zamana Düşüş)
- İnsan, köklerine ihanet etmiş bir hayvandır. (Umutsuzluğun Doruklarında)
- Çünkü çok fazla bilgelik öfkemizi artırır ve çok fazla bilgi acımızı artırır. (Gözyaşları ve Azizler)
- İnsanı yıldıran süreç mi? (Umutsuzluğun Doruklarında)
- "Hayat Yasalarının başında çürüme gelir! (Çürümenin Kitabı)