Yezidin Kızı - Refik Halid Karay Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yezidin Kızı kimin eseri? Yezidin Kızı kitabının yazarı kimdir? Yezidin Kızı konusu ve anafikri nedir? Yezidin Kızı kitabı ne anlatıyor? Yezidin Kızı PDF indirme linki var mı? Yezidin Kızı kitabının yazarı Refik Halid Karay kimdir? İşte Yezidin Kızı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Refik Halid Karay
Yayın Evi: İnkılap Kitabevi
İSBN: 9789751031563
Sayfa Sayısı: 160
Yezidin Kızı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Dünyamı artık ilaçlı olarak seyrediyorum; kanıma zehrini katan bir iğne veya bir tutam toz beni bir masal âlemine sürükleyip götürmüştü. Tamamen yaşadığıma kani değildim, hayatla ölüm arasında, sanki, bir araf geçidindeydim, alnıma yazılmış olan devrimi iradesizce ikmale çalışıyordum. Bundan ötesi ya sonsuz bir aydınlık, ya tükenmez bir karanlık olacaktı. Hangisine düşeceğimi bilmediğimden halin devamını istiyor, karar almaktan korkuyordum. Kendiliğimden yapacağım en küçük bir hareket ve göstereceğim bir ufacık irade Zeliha'yı benden kaçırabilecekti..."
Türk edebiyatının usta kalemi Refik Halid Karay, bir gemi seyahati sırasında başlayıp uçsuz bucaksız Suriye çöllerinde devam eden gizemli bir aşkı anlatıyor. Yezidilik hakkında detaylı bilgileri de konu alan Yezidin Kızı, pek aşina olunmayan gerçeklerin üzerine örülmüş sürükleyici ve egzotik bir hikâye.
(Tanıtım Bülteninden)
Yezidin Kızı Alıntıları - Sözleri
- Ölüm sonsuz bir renksizliktir, renksizlik ve azlığı korkunçtur. Yalnızlık ve keder de ruhun bir renksizliğidir.
- Sokrates, güzelliği "kısa bir zulüm, bir kısa gaddarlık" diye tarif eder.
- Geçirdiğim hayatın ara sıra bezginliğini duyarım ve o zaman başımı alır, bir kenara çekilir, inzivada yaşarım.
- Yalnızım, boşum, sessizliğe, hareketsizliğe gömülüyüm...
- Batı güneşi vurmuş harman yığınındaki buğday taneleri gibi altınımsı, sıcak bir esmerliği var; bu çehreyi, henüz şekerci elinde çekilen ağda renginde, gölgeli ışıklar yapan, kesilmemiş bir saç çerçeveliyor ... Daha sonra, taze güneş altında gözlerini gördüm: Mor susam kadifeliğinde birer geniş halka, kehribar renginde daha küçük halkalara geçmiş, nemli ve serin parıldaşıyorlar.
- ..sersem gibiyim. Bir sersemlik, bir uyuşukluk, bir gevşeyiş ki işte keyif veren odur, keyif budur.
- Zihnimin silkinmeye ihtiyacı var...
- Ruh ölmez, ebedidir ve faaliyet sahası sayısız şekillerde canlı hüceyrelerdir*.
- Senden uzak durmak istememin sebebi yarın ayrılınca çok acı çekmek korkusudur. Aramızdaki mesafe ve farkı muhafaza etmeye karar verdim. Bu zaten karakterimin icabıdır.
- Gözyaşlarımız, biliyorsunuz, gözlerimizin koruyucusudur.
- Onsuz bir akşamım, bir saatim olabileceğini, şimdilik aklım almıyor.
- Gencin aşkı bir sergüzeşt seyahati olmaktan başka bir şey değildir. Gürcistan kralının sarayındaki altın tüylü kuzuyu ele geçirmek için bir çektiriye binerek, haritasız ve pusulasız, Karadeniz'e açılan Argonotlardan biri de odur.
- Deniz, mütemadiyen değişen, didişen, didikleyen, deliren, sonra birden dermansız döşeğine düşen bir huysuz güzellik...
- Aşklarımız lüzumsuzca çoşkun olmayabilir...
- Vücudumda derin bir takatsizlik duymaktayım.
Yezidin Kızı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Konu hakkında pek bir şey söyleyemem. Öyle çok allengirli, merak uyandiran vs. değil. Ancak bir dil, bir anlatım, bir üslup var ki bazı sayfalarını tekrar tekrar okuyasınız gelir. Düz yazı desem değil, Şiir desem degil. Özellikle çöl ile denizi kıyasladığı bir pasaj var ki yıllar önce okuduktan sonra o kısmın fotokopisini cektirip çantamda taşımıştım. Bence yazarın şiirsel anlatımda zirveye oturtulacak eseri. Naçizane bir öneri. Eskiler bilir ama genç arkadaşlar için. Son 15-20 yılda yazılan kitaplar hariç özellikle Türk ve Dünya klasiklerini okuyacaksanız mutlaka sahaflardan olabildiğince eski basımlarını bulun. (1930, 40, 50 vs.) Okurken takır tukur uyduruk kuş dili yerine gerçek Türkçenin bir tadına bakın, keyfine varın, dil zevkiniz önce oluşsun sonra gelişsin ve tabii kelime dağarcığınız artsın. (Ilve Karadeniz)
Asıl sevgi, parçalara taksim edilemez; sevdiğimizin sevilmeyen yeri yoktur.Sade cisim kusurlarını, vücut makinesine tabii çirkinlikleri değil, ruh bozukluklarını da severiz.Hatta bunlardan övünülecek meziyetler de çıkarabiliriz.Hepsi doğru! Fakat bu, benim bahsettiğim ayrılık, gerek fizik, gerek moral, ne güzellik, ne çirkinlik, ne meziyet, ne kusur hiçbir tasnife giremeyen ve aşkla bile duygularımızı uyuşturamayan bir halettir.Yabancı bir ses, bir koku, bir renk ve bir şekildir ki kendi açık havanızdan ve benliğinizden ara sıra o muhite düştüğünüz zaman beş duygunuzdan hiç olmazsa biri incinir.” syf 136 Yezidin Kızı’nda, Marsilya’dan Orta Doğu’ya sefer yapan bir gemide tanışan Zeliha ile Hikmet Ali’nin peşinde Suriye çöllerinin egzotik ortamına sürükleniyoruz. Yezidi kültürünü de yakından gözlemliyoruz. Çok sevdiğim bir yazardan, aşk odaklı bir kitap okumak, onun; aşka, ayrılığa bakışını görmek etkileyiciydi. (Özlem Akbaş)
1930 Türkiyesi çercevesinde yezidilik inancı hakkında bilgi edinilebilecek dili akıcı bir roman. Zaman zaman kurulan sahnelerın sıglığı insanı sıkabiliyor. Ufak tefek insanı kitaba odaklatan olaylar da var. (sıla)
Yezidin Kızı PDF indirme linki var mı?
Refik Halid Karay - Yezidin Kızı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yezidin Kızı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Refik Halid Karay Kimdir?
Bolu Mudurnu'dan İstanbul'a göçen Karakayış ailesinden Maliye Başveznedarı Mehmed Halid Bey'in oğlu olarak 15 Mart 1888’de İstanbul’da doğdu. Galatasaray Sultanisi'nde ve Hukuk Mektebi'nde okudu. Maliye Nezareti'nde (Hazine ve Maliye Bakanlığı) memur olarak çalıştı.
II. Meşrutiyet'in ilanından sonra gazetecilik ile uğraşmaya başladı. 1909 yılında girdiği Tercüman-ı Hakikat gazetesinde mütercimlik ve muhabirlik yaptı.
Fecriâtî topluluğuna katıldı ve "Kirpi" imzasıyla mizah dergisi Kalem'e yazılar yazmaya başladı.
Yazıları yüzünden 1913'te önce Sinop'a sürüldü. Daha sonra Çorum, Ankara, ve Bilecik'e gönderildi. İstanbul'a dönünce bir süre Robert Kolej'de Türkçe öğretmenliği yaptı. Posta-Telgraf Umum Müdürlüğü'ne atandı. Bu sırada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na üye oldu, Aydede adlı siyasi mizah dergisini çıkarmaya başladı.
İstiklal Savaşı aleyhine yazdığı yazılardan ötürü vatan hainliğiyle suçlandı, Yüzellilikler listesine alındı. Uzun süre yurt dışında, Beyrut ve Halep'te sürgün yaşadı. Mustafa Kemal Atatürk'e yazdığı şiir ve mektuplarla, Yüzellilikler listesindekilerin affedilmesinde önemli rol oynadı. 16 senelik sürgün hayatının ardından 1938 yılının Temmuz ayında yurda döndü. 1948 yılında, Aydede dergisini tekrar yayımlamaya başladı.
18 Temmuz 1965’te İstanbul’da vefat eden Karay, Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.
Türk Edebiyatındaki Yeri
Refik Halid, Türk edebiyatında ilk defa Anadolu'yu tanıtan eserleri ile ismini duyurmuş, yergi ve mizah türündeki yazıları ile de üne kavuşmuştur. Gözleme dayanan eserlerinde, tasvirler, portreler ve benzetmeler kullanarak sade, akıcı dili ve güçlü tekniği ile 20. yüzyıl romancıları arasında seçkin bir yere sahip olmuştur. İstanbul'u bütün renk ve çizgileriyle yansıtarak Türkçeyi ustalıkla kullanan Refik Halid, Türk edebiyatına birçok eser kazandırmıştır.
Seyit Kemal Karaalioğlu onu şöyle tarif eder: Refik Halit Karay; «Yeni Lisan» akımının tutunmasında önemli payı bulunan, konuşma dilini yazılarında büyük bir ustalıkla uygulayan bir yazardır. Hikâyeleriyle romanlarında renkli bir görgü ve gözlem zenginliği göze çarpar. Romanlarında, çoğunlukla aile üstünde durur. Hiçbir belli teze bağlanmaksızın, sağlam bir teknikle, başarılı çevre tasvirleri içerisinde nefis bir üslupla olayları anlatır. Ağır fikre, derin çözümlemelere, tezli saplantılara girmeden, «ak realizm» diyebileceğimiz bir görüşle yazardır.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Refik_Halit_Karay
Refik Halid Karay Kitapları - Eserleri
- Memleket Hikayeleri
- Gurbet Hikayeleri - Yeraltında Dünya Var
- Gurbet Hikayeleri
- Bugünün Saraylısı
- Sürgün
- Yezidin Kızı
- İstanbul'un Bir Yüzü
- Üç Nesil Üç Hayat
- Anahtar
- Guguklu Saat
- Nilgün
- Kadınlar Tekkesi
- Deli
- Dört Yapraklı Yonca
- 2000 Yılın Sevgilisi
- Karlı Dağdaki Ateş
- Bu Bizim Hayatımız
- Çete
- Sakın Aldanma, İnanma, Kanma
- Ago Paşa`nın Hatıratı
- Kirpinin Dedikleri
- Dişi Örümcek
- Bir Avuç Saçma
- Bir İçim Su
- Tanıdıklarım
- Ay Peşinde
- Yüzen Bahçe
- Ayın On Dördü
- Bir Ömür Boyunca
- Ekmek Elden Su Gölden
- Ağaç ve Ahlak
- Minelbab İlelmihrab
- İki Cisimli Kadın
- Sonuncu Kadeh
- İlk Adım
- Kırk Yıl Evvel Kırk Yıl Sonra Anadolu'da
- Hep İstanbul
- Makyajlı Kadın
- Gurbet Hikayeleri
- Tanrı`ya Şikayet
- Yerini Seven Fidan
- Mutfak Zevkinin Son Günleri
- Türkçenin Tadı ve Ahengi
- Karga Bana Dedi ki: Mizah Yazıları
- Edebiyatı Öldüren Rejim
- Yeraltında Dünya Var
- Taklitten Adete Gündelik Hayat
- Pek İyi Hatırlarım
- Yer Altında Dünya Var
- Gurbet Hikayeleri
- İnsanlık Halleri Huy Arabeskleri
- Bir Denizden Bir Denize
- Ankara
- Elli Yıl Önceki
- Aydede 1922 - 1
- Atatürk’e Eğilen Bir Sürgün
- Sonuncu Kadeh
- Aydede 1948 - 2
- Doğuştan Kadıncıl
- Sulhte Cimri Harpte Müsrif
- Bu Bizim Hayatımız
- Bu Gazeteciler
- Güzel Sanat Suçları
- Cihangir Dalkavuğu Tarih
- Sarıbal
- Aydede 1949 - 3
Refik Halid Karay Alıntıları - Sözleri
- Memur sayısını elbette azaltmalıyız; lakin mevcut memurları lüzumlu işlerde çalıştırmaya daha ziyade ehemmiyet vermeliyiz. (Aydede 1948 - 2)
- O akşam vezicebaşını kulüpte yemeğe davet etmişler di:masa başındaydılar, dört kişi... İki hanım n:Fergün ve anası Ferda, erkek olarak da onun genç kocası İnayetve bir de Süha.. (Kadınlar Tekkesi)
- Ne tuhaf şu dünya! (Bugünün Saraylısı)
- Güzellik ,tabiatın bağışladığı bir ayrıcalıktır. (Çete)
- Üşümeyi, aşağı yukarı hepiniz bilirsiniz: Titremek, içi katılmak, buz kesmek... Hayır, asıl üşümek onlar değildir. Üşümek bir nevi yanmaktır. Hiç bir uzvumu duymuyordum, ne ellerimi, ne ayaklarımı... Bedenim kalmamıştı, yoktu, Yalnız içimi hissediyordum ve içimde yanarak tükenen bir yerimi! Bu, galiba, yüreğimdi. Benliğim yanan bir kalpten ibaret kalmıştı; kar içinde tutuşmuş bir kalbin tek başına depreştiğini biliyordum, o kadar.. (Yer Altında Dünya Var)
- Aldanmaktan daha büyük teselli vardır: Unutmak! (Pek İyi Hatırlarım)
- Bütçe komisyonu sadece eski arkadaşlarının bugün ne vazifede bulunduklarını araştırsa başka hiçbir tahkika lüzum kalmadan ilgası lâzım fuzulî memuriyetler kendiliğinden anlaşılır. Himaye edilemez hale gelenleri kendi akıbetlerine veya şahsî teşebbüslerine bırakmak daha iyidir. Zaten böyle küçük himayelerle onların ne minnettarlığı kazanılır, ne alâkaları devam ettirilir. Daima eski parlak günlerin hasretini çekerler ve sinsi birer muhalif kesilirler. (Aydede 1949 - 3)
- "Bir kızım var, gelen öper, giden öper," bu hoş olanlardan bir tanesidir; bilmiyorsanız ve merak ediyorsanız söyleyeyim: Bardak. (İlk Adım)
- ...bıçkıdan geçen bir çam tahtasının ıtırı, o sıcak, mahrem ve kuvvet arttırıcı esans niçin nadide pafönler arasında satılamaz diye şaşarım! (Makyajlı Kadın)
- Siz ıstırap kuşlarının başınız üzerinde uçmalarına mani olamazsınız ama, saçlarınızın arasına yuva yapmasını önleyebilirsiniz. (Karlı Dağdaki Ateş)
- Aşk hatırlamalarla yaşar, unutmalarla ölür. (Nilgün)
- " Ben romantik eserleri daima sevdim. Hayali esirleştiren, saf heyecanlar verip melankolik düşüncelere sevk eden romanları.." (Çete)
- Bedenim kalmamıştı, yoktu. Yalnız içimi duyuyordum ve içimde yanarak tükenen bir yerimi! Bu, sanırım yüreğimdi. (Gurbet Hikayeleri)
- " İçmişim içtiğimin farkında değilim... Yemişim, ama ne ? Gezmişim, acaba nerede? Konuşmuşum, neye dair? Bu dört günden aklıma bir güzel söz, bir çift latif göz, bir dakika huzur, bir lahza zevk kalmamış! Buna mı yaşamak diyoruz? Yarın da mı bu böyle? Bu mu hayat? Yazık bize ! " (Aydede 1922 - 1)
- Yeni nesil mesela süpürge tohumundan ekmek yemedi; biz yedik. Yine onlar İspanyol nezlesinden bazı evlerin büsbütün kapandığını ve sıra sıra yangınlarla İstanbul semtinin dörtte ikiye, eski Ankara'nın dörtte bire indiğini bilmezler. (Bir Ömür Boyunca)
- Aman Yarabbi! Tebessüm ne büyük kuvvetmiş. (Nilgün)
- Rabbim her lisanı böyle uydurmalıklardan muhafaza buyursun. (Türkçenin Tadı ve Ahengi)
- Hasis, paraya kıymet veren adamdır; cimri paraya tapan; pinti para için her zillete katlanan; nekes, başkasına parayı yakıştıramıyan; tamahkâr bire beş yüz kâr elde etmek maksadını güdüp neticede zarara uğrıyan... Hasis, mesela kunduralarını kendi aldığı Amerikan mamulâtiyle evinde boyar veya boyatır; cimri son haddine varıncaya kadar bir bezle eski boyasını tazelemiye çabalar; pinti bu işe hiç yanaşmaz; nekes, ara sıra boyatır, çokça boyatanlara öfkelenir; tamahkâr, pazarlık ederek bir köşebaşı lostracısına kontrolü altında boyatır, fakat boyanın âdi cinsten olduğunu hesaba katmadığı cihetle derinin çatlaması yüzünden zarara girer! (İnsanlık Halleri Huy Arabeskleri)
- Hayhuy-ı ehl-i dünya bitmeden dünya biter Dünya bitecek bu işler bitmeyecek, galiba! (Aydede 1948 - 2)
- Tek taraflı aşk, tek kürekli kayık gibidir; bulunduğun yerde dönüp durursun, engine açılamazsın. (Bugünün Saraylısı)