Yol Ayrımı - Kemal Tahir Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yol Ayrımı kimin eseri? Yol Ayrımı kitabının yazarı kimdir? Yol Ayrımı konusu ve anafikri nedir? Yol Ayrımı kitabı ne anlatıyor? Yol Ayrımı kitabının yazarı Kemal Tahir kimdir? İşte Yol Ayrımı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Kemal Tahir
Tasarımcı: Ömer Ülkenciler
Yayın Evi: İthaki Yayınları
İSBN: 9789752731295
Sayfa Sayısı: 456
Yol Ayrımı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kâmil Bey de Anadolu'da serbesttir artık ... Türkiye'yi kuşatan bir "serbest"lik rüzgarı esmeye başlar zamanla. Bu serbestlik, değişen ya da değişmiş gibi görünen insanların maskelerini birer birer düşürürken, İstanbul'da hayat giderek zorlaşır. Kâmil Bey, yıllardır özlemini duyduğu biricik kızı Ayşe'ye kavuşmaya çalışırken, Kurtuluş Savaşı'nda yüz binlerce insanın kanıyla kurtulan vatan, artık demokrasi mücadelesi vermektedir. Serbest Fırka'nın kuruluşu, Darülfünun'da meydana gelen ayaklanmalar, İstanbul sokakları ve tarihin derinliğinde kalan ayrıntılar...
"Yol Ayrımı", savaştan zaferle çıkmış bir milletin demokrasi yolunda attığı bebek adımlarının izdüşümlerini aktarıyor okura.
(Tanıtım Yazısı'ndan)
Yol Ayrımı Alıntıları - Sözleri
- “Kimse kimseyi aldatmıyor bana sorarsanız... Herkes kendisini aldatıyor, işine öyle geliyor sanıp..."
- "Canın sıkılmıyor ya.. Sıkılınca söyle,çekinme... Bazı şeyleri hep söylemek istiyoruz, karşımızdaki bakalım dinlemek istiyor mu diye hiç düşünmüyoruz!
- Keyif kısmı dem dem gelir, zırtadak gider.
- İnsanın başına bu memlekette her şey gelir, bunların en önünde akıl almaz alçaklık, en sefil kişisel çıkar, en korkunç aptallık vardır.
- Bizim millete vur deyince öldürür.
- Bazı şeyleri hep söylemek istiyoruz, karşımızdaki bakalım dinlemek istiyor mu diye hiç düşünmüyoruz!
- “Her ölüm bizden bir şey alır götürür derler ya.. Sanmam! Her ölüm galiba gidenlerden bir şeyler bırakıyor! Ağır şeyler..”
- " Ne demişler? 'İşin iyiyken yanıp yakılmayacaksın, Allahın gönlüne güç varır,' demişler."
- Duvardaki saat, askıdaki ceket, şapka... Masanın üstündeki telefon... Camlı dolaptaki ciltli kitaplar, bütün eşya sanki katılıklarını yitirip cıvıklaşmışlar, bulundukları yerlerde pelte gibi yayılmışlar...
- " Yaşarken kendilerinden başkasını düşünmeyenler zor ölürler. Şansa bakın ki, böyleleri genç ölüyor çoğunlukla..."
- Teslim olmak başka şey, esir düşmek başka; Seni sevmek başka bir hürriyet, uğrunda dövüşmek başka...
- " Her ölüm bizden bir şey alır götürür derler ya.. Sanmam! Her ölüm galiba gidenlerden bir şeyler bırakıyor! Ağır şeyler..."
- "Meğer ne kolay yanılıyormuş insan, en yakınlarında bile..."
- Aslında hürriyetin hiç kötülüğü olmaz Hürriyetin kötülüğü, kullanmayı beceremeyenler içindir.
Yol Ayrımı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Spoiler: Geldik efsane serinin sonuna. Kemal Tahir'in karakterler üzerinden yarattığı hikayeler harikulade. Kitap içinde kitap okuyor hissi oluşuyor. Bu kitapta 1930'lu yılların başında ekonomik darboğaz içinde, kendilerine hoş davranmayan, düzenden pay kapmak için cumhuriyeti ve halkçılığı maşa olarak kullanan bürokratlardan kurtuluşu arayan halk ile halkın neden kendilerine yüz çevirdiğini anlamaya çalışanları görüyoruz. Serbest Fırka'nın kuruluş aşamasında halkın bu partiyi bir kurtarıcı olarak görmesiyle, bu partinin fişleme aracı olarak kullanıldığını düşünüp korkması arasındaki çizgi iyi betimlenmiş. Ne ironiktir ki düzene karşı eleştiri yapanlara acımasız davranan ve bir şair olan Selim Nuri'nin ölümüne sebep olanlar belki de o dönem Serbest Parti'nin destek görmesindeki en büyük sebeplerdi. İnönü ile Fethi Okyar arasındaki çekişmeden İttihatcilar'ın tasfiyesine kadar tarihi olaylara da ışık tutuyor. kitap/yagmur-beklerken--42934 kitabında anlatılan sürece benzer halk tepkilerini burada da görüyoruz. Kitabı efsane yapan ise tüm bu siyasi ve tarihi olaylar içinde Kamil Bey'in acısının ve özleminin deforme olmaması. Kızından ayrı kalan Kuvay-ı Milliyeci bu arkadaş, tüm bu tarihi olaylar içinde birey olarak acı çeken birisi. Son söz de Kamil Bey'in eski eşi Nermin'e. Gördüğüm en gaddar ve dangalak karaktersin. Ne Ezel'deki Eyşan; ne Skyler White...Hem korkak, hem de kalpsizsin. İyi okumalar. (Yorgun demokrat)
Çok partili hayata geçiş denemelerinde Türk toplumsal yapısının içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durumlar ve toplumsal yapının siyasal hayata etkileri demokrasiye geçiş sürecini doğrudan etkilemiştir. Türkiye’de çok partili hayata geçiş sürecinde sosyal yapı ve toplumsal kesimlerin bu süreç içindeki yeri, siyasal muhalefetin oluşmasında önemli bir role sahiptir. Bunun yanında, ekonomik durumun bozulması ve bu bozulmaya bağlı olarak halkta beliren hoşnutsuzluk, iktidara karşı güçlü bir toplumsal muhalefetin oluşmasına neden olmuştur. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılma gerekçesi olan Doğu isyanları neticesi olarak yürürlüğe konulan Takrir-i Sükûn uygulaması 1929 yılına kadar devam eden bir süreci kapsamıştır. Bu süreçte baskılardan ve ekonomik buhranlardan sıkılan toplumsal kesim hükümete karşı bir hoşnutsuzluk içerisine girmiştir (Ertem, 2010: 72-73). Bunların da etkisi ve bir sonucu olarak Ali Fethi Okyar’ın, Gazi Paşa’nın kontrolü altında muhalif bir parti kurması görevini kabul etmesiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci kez denenecek olan muhalefet partisi Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulmuştur. Romanın birinci bölümü olan Madrabazlık bölümünde, Murat Bey’in yönetimini yaptığı gazeteye Asım Bey vasıtasıyla gelen yeni partinin kurulacağı haberi, toplumsal kesimde büyük bir hareketlenme meydana getirmiştir. Bunu Vakit Gazetesi’nin 80 bin baskı yaptığından (Tahir, 2013:7-10) hareketle ve bu sayede halkın bu gündemi merakla takip ettiğini söylemek olasıdır. Buradan hareketle kurulduğu ilk andan itibaren toplumda bir hareketlenmeye neden olması ve toplumsal kesimler tarafından yoğun ilgi görmesi böyle bir siyasi hareketlenmenin toplumda ihtiyaç olduğu konusunda bizleri hemfikir kılmaktadır. Tabi ki böyle bir muhalefetin ortaya çıkması toplumsal yapıda da yol ayrımlarına neden olmuştur. Romanda bunu Kuvay-i Milliyetçiler kısmında görmekteyiz (Tahir, 2013:151-155). Burada olaylar bir Kuvay-i Milliyetçi olan ve birçok da savaşa katılmış olan Ramiz Efendi çerçevesinde gelişmiştir. Burada Kuvay-ı Milliyetçiler Halk Partisi’ni tutarken; Madrabazlar, çıkar peşinde koşanlar, işimi bu yolla hallederim düşüncesi içinde olanlar, Halk Partisine karşı olanlar, devletin içinde bulunduğu ekonomik durumdan rahatsız olanlar, yani temelde İsmet Paşa’ya ve onun düşüncesine karşı olanların hepsinin Serbest Cumhuriyet Fırkası etrafında toplandıkları görülmektedir. Romanın son bölümü olan ‘Yol Ayrımı’ bölümünde ise Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın toplum tarafından beklenenden daha fazla ilgi duyması muhalefet partisini endişelendirmekte ve bunun bir neticesi olarak oyların çalınması, seçimlerin ertelenmesi, toplumsal yapıda olayların baş göstermesi gibi durumlar, Murat karakteri üzerinden anlatılmıştır. Bütün bunların da etkisi göz önüne alındığında partinin fesh edilmesine götüren durum, Fethi Bey’in seçimlere ilişkin hazırladığı yolsuzluklarla ilgili önergesinin mecliste tartışılmasıyla son bulacaktır (Çavdar, 1995). Bunun üzerine 16 Kasım 1930’da Gazi Paşa’yla son kez görüşen Fethi Bey parti kapatma kararının olduğunu söylemiştir. Kendi milletvekilleriyle de görüştükten sonra, ertesi gün Dâhiliye Vekâletine verilmek üzere fesih beyannamesi hazırlanmıştır. Geçmişten günümüze bireylerde, toplumlarda, gruplarda insanlar veya insan gruplarının bazı dönemlerde bir yol ayrımına geldikleri aşikâr olmuştur. Bu çalışmamızda dönemin toplumsal yapısı hakkındaki bilgiler Yol Ayrımı romanı çerçevesinde incelenmeye çalışılmıştır. Bu kitapta demokrasi adına yeni bir adım atılarak yeni bir parti kuruluyor ve olaylar öyle bir noktaya geliyor ki tekrar yeni bir yol ayrımına geliniyor. Aslında işin içinde çıkar çatışmasının olduğu ve yönetimde ve toplumda söz sahibi olma durumlarının etkileri romanda görülmektedir. Romanda bunun yanında, kişilerin çıkarlarına ters düşen durumlarda yeni bir yol ayrımına kendilerini sürüklemektense karşı tarafı zorlayarak onları başka yol ayrımlarını tercih etmek zorunda bıraktıkları görülmektedir. Kemal Tahir'in eserlerini okuyup yeterince incelemek, verilen mesajları objektif olarak irdelemek gerekmektedir. (İlhan Aşanboğa)
Yol ayrımı "Esir Şehir" üçlemesinin son kitabı. İlk iki kitap Osmanlı Devletinin son günlerini, İstanbul ve Anadolu'nun işgalini hem sivil halk hem de hapishane hayatı yaşayanlar gözünden anlatmaktaydı. Yol Ayrımı ise Cumhuriyetin kurulması sonrasında özellikle Serbest Fırka'nın kuruluşuna ve kapatılmasına dair dönemin bir kesitini vermekte. Kişiler, kurumlar ve olaylara takılmadan Cumhuriyet'in Demokrasi ile taçlanmasına yönelik istek ve çalışmaların günümüzde halen devam ettiğini düşündüğümüzde 1930'lu yıllarda yaşanılan sorunlardan kurtulamadığımızı söylemek mümkün. Önemli olan geçen onca yıllara rağmen neden bir arpa boyu yol alamadığımızdır. Kemal Tahir, üçlemenin son kitabında resmi tarihimizin bize anlatmadığı veya unutturmaya çalıştığı bir çok konuyu satır aralarına yerleştirmiş. Roman kahramanları konuşma aralarına dönemin önemli tanıklarından Falih Rıfkı Atay'dan alıntılar da ekleyerek tarihe tanıklık etmiş, etmemize de öncülük etmiştir. Özellikle yaşları daha genç okurların ve yakın tarihimize ilgi duyan herkesin "Yol Ayrımı"nı okumalarını tavsiye ediyorum. "Yol Ayrımı" seriden ayrı olarak, tek başına da okunabilecek bir roman. Elbette roman örgüsü ve kişilerin öyküsü açısından seriyi sıralı okumak daha anlamlı olacaktır. "Yol Ayrımı" 2012 yılında TRT1'de Alev Alatlı'nın uyarlaması ile dizi olarak da yayınlanmış bir eser. (Hasan Ekrem)
Kitabın Yazarı Kemal Tahir Kimdir?
13 Mart 1910'da İstanbul'da dünyaya geldi. Gerçek adı İsmail Kemalettin Demir'dir. Babası, II. Abdülhamit'in yaverlerinden Yüzbaşı Tahir Bey; annesi, Osmanlı sarayında Abdülhamit'in kızı Naile Sultan'ın hizmetinde bulunan Nuriye Hanım'dır (Saraydaki adı "Hubser" idi). Ailenin en büyük çocuğu idi.
Babasının görevleri nedeniyle ilk öğrenimini imparatorluğun değişik yerlerinde sürdürdü. Ailenin 1923'te İstanbul'a yerleşmesinden sonra eğitimine Galatasaray Lisesi'nde devam etti. Annesinin 1926 yılında veremden ölümü ve babasının ikinci bir evlilik yapması üzerine öğrenimini 10. sınıfta iken bıraktı; önce İstanbul'da avukat kâtipliği, sonra Zonguldak'taki kömür işletmelerinde ambar memurluğu yaptı.
Sol düşünceyi benimsemesi
1932'de İstanbul'a döndü, Vakit, Haber, Son Posta gazetelerinde röportaj yazarı, çevirmen, düzeltmen olarak çalıştı. 1933'de Kenan Şahabettin, İdris Ahmet, Ziya İlhan, Yakup Kadri, Nuri Tahir, Ertuğrul Şevket, Fakih Özden ve Arif Nihat Asya gibi yazar ve şairlerle "Geçit" adlı bir edebiyat dergisi çıkardı. Geçit Dergisi kadrosundan Ertuğrul Şevket (Avaroğlu), Babıali'de tanıştığı Kerim Sadi Türkiye Komünist Partisi üyesi olan komşusu "Sarı" Mustafa Börklüce ve onun aracılığı ile tanıştığı şair Nazım Hikmet gibi sosyalist aydınlarla arkadaşlığı sonucu sosyalist fikirleri benimsedi. 1934-1936 arasında Yedigün ve Karikatür dergilerinde sekreterlik yaptı. Varlık ve Ses dergilerinde takma adlarla şiirler yayımladı, Karagöz gazetesinde başyazarlık, Tan'da yazı işleri müdürlüğü yaptı.
İlk kitapları
İlk kitabı, 1936'da yayımladığı "Namık Kemal için Diyorlar ki" adlı kitapçık oldu. Kitapçık, Namık Kemal hakkında yaptığı yedi soruluk ankete çeşitli şair ve yazarlar tarafından verilen yanıtlardan oluşmaktaydı. Falih Rıfkı Atay, Vâlâ Nureddin, Hüseyin Cahit Yalçın, Peyami Safa, Ercüment Ekrem Talu, Sadettin Nüzhet Ergun, Kerim Sadi Cerrahoğlu, Dr. Fuad Sabit, Nâzım Hikmet, Hüseyin Avni Şanda ve Suat Derviş'in yanıtlarını ve Kemal Tahir'in onlar hakkındaki saptamalarını içeren kitapçık, edebiyat dünyasında geniş yankı buldu. 1937'de ikinci kitabı olan "Bir Çalgıcının Seyahati" adlı romanı yayınlandı.
İstanbul'un tanınmış gazeteciler arasına giren Kemal Tahir, 1937'de İzmir'de öğretmenlik yapan Fatma İrfan Akersin ile ilk evliliğini yaptı; bu evlilik Kemal Tahir'in 1938'de hapse girmesi nedeniyle devam etmedi ve 1940 yılında boşanma ile sonlandı.
Donanma Davası
Kemal Tahir, bahriyede görevli kardeşi Nuri Tahir, Nâzım Hikmet, Hamdi Alev, Emine Alev, Hikmet Kıvılcımlı, Fatma Nudiye Yalçı, Kerim Korcan, Mehmet Ali Kantan, Seyfi Tekbilek ve Hüseyin Durugün'le beraber "askeri isyana tahrik ve teşvik" suçlaması ile 13 Haziran 1938'de tutuklandı.
Suçlanmasının nedeni astsubay olan kardeşi Nuri Tahir'e Sabahattin Ali'nin bir kitabını vermek idi. "Donanma Davası" veya "Bahriye Olayı" diye adlandırılan bu dava nedeniyle Donanma Komutanlığı Mahkemesi'nde yargılandı, 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.
Cezaevi yılları
Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya cezaevlerinde 12 yıl hapis yattı. Hapishanedeki yıllarını okuyarak ve "sarı defterine" yazarak geçirdi. Takma isimle mizah öyküleri ve polisiye romanlar kaleme alan yazar, 1954 yılına kadar "Kemal Tahir" adını eserlerinde kullanamadı "Göl İnsanları"'na alacağı iki öyküsünü hapisteyken Cemalettin "Mahir" takma adıyla Tan'da yayımladı.
Hapishane yıllarında Fatma İrfan Hanım'a yazdığı mektuplar "Kemal Tahir'den Fatma İrfan'a Mektuplar" adıyla; Nazım Hikmet'in kendisine yazdığı mektuplar "Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar" adıyla basıldı.
Cezaevinden çıktıktan sonraki yaşamı
Yazar, 1950'de çıkan aftan yararlanıp serbest kaldı. Cezaevinden çıkar çıkmaz ikinci eşi Semiha Sıdıka Hanım ile evlendi. Çiftin evliliği Kemal Tahir'in 1973'teki vefatına kadar sürdü; çocukları olmadı 1950'li yıllarda Körduman, Bedri Eser, Samim Aşkın, F. M. İkinci, Nurettin Demir, Ali Gıcırlı gibi takma isimle kitaplar yayımlamayı sürdüren Kemal Tahir'in Amerikalı yazar Mickey Spillane'den çevirdiği "Mayk Hammer" dizisi büyük ilgi gördü. Orijinal kitapların tamamını çevirdikten sonra "Mayk Hammer'in Yeni Maceraları"'nı yazmaya devam etti; böylece Kemal Tahir'in kaleminden dört yeni Mayk Hammer romanı ortaya çıktı.
6-7 Eylül olayları sırasında bir kez daha tutuklandı, Harbiye Cezaevi'nde 6 ay yattı. 14 ay kadar Aziz Nesin ile birlikte kurdukları Düşün Yayınevi'ni yönetti. Metin Erksan, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz ile senaryo çalışmaları yaptı.
Kemal Tahir'in ilk önemli eseri olan 4 bölümlük Göl İnsanları uzun öyküsü Tan gazetesinde tefrika olarak yayınlandı, eser 1955'te kitap olarak basıldı. Bu eserde yıllar sonra ilk defa kendi adını kullandı.
Romancılık dönemi
Göl İnsanları'nı yayımladığı 1955 yılında bir köy romanı olan Sağırdere romanı da yayımlandı. Sağırdere (1955) ve onun devamı olan Körduman'da (1957) Çankırı'nın Yamören köyünden Mustafa'nın serüvenini merkez alarak köylünün sorunlarını, etik değerlerini, köyün ekonomik yapısını, tarih içindeki bağlarından koparmadan sergiledi.
Mütareke dönemi İstanbul'unu konu alan Esir Şehrin İnsanları'ndan (1956) sonra yayımlanmış olan Körduman'ı; eşkıyalık olgusuna eğildiği Rahmet Yolları Kesti (1957), Çorum bölgesi insanlarını anlatan roman üçlemesinin ilk iki kitabı Yediçınar Yaylası (1958) ve Köyün Kamburu (1959) izledi (Üçlemenin son kitabı, 1970'de yayınlanan Büyük Mal adlı romandır ).
1960'tan sonra tüm dikkatini Osmanlı tarihi ve toplum yapısına yönelterek, devlet, Doğu-Batı çatışması, Batılılaşma ve mülkiyet gibi sorunları derinden kavramaya uğraştı; araştırmaları sonucu resmi tarih söyleminin karşısında, Osmanlı Devleti'nin kültürel ve siyasi mirasını sahiplenen bir romancı haline geldi.
Kemal Tahir'in kendisiyle, Osmanlı Devleti, Cumhuriyet ve Batılılaşma ile hesaplaşmasının sonucu olarak 1965 yılında Yorgun Savaşçı adlı romanı ortaya çıktı. Resmi tarih söylemine aykırı görüşler içeren bu eser, tarihi çarpıtmakla eleştirildi. 1980 yılında romanın TRT tarafından filme çekilmesi ile yeniden gündeme gelen eleştiriler, 1983'te filmin başbakan Bülent Ulusu'nun emri ile yakılmasına yol açtı.
1965 yılının Nisan ayında Cumhuriyet Gazetesi'nde tefrika edilen Bozkırdaki Çekirdek romanı, Kemal Tahir'in çok tartışılan eserlerinden birisi oldu. Bu eserde Köy Enstitülerinin tepeden inmeci bir yaklaşımla kuruluşunu eleştirerek iktidarla ters düştü.
1967'de en önemli eserlerinden birisi olan Devlet Ana yayımlandı. Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu ele aldığı bu romanda "kerim devlet" kavramını ortaya attı. Batılılaşmayı eleştirdi. Yerli bir sosyalizm oluşturmaya çalışarak Marksistlerin tepkisini çekti.
1968'de Yorgun Savaşçı ile Yunus Nadi Armağanı'nı, Devlet Ana ile Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü kazandı.
Kemal Tahir, 1968'de aldığı davet üzerine SSCB'ye gitti. 1970'de akciğer ameliyatı geçiren Tahir, 21 Nisan 1973'te geçirdiği bir kalp krizi sonucu İstanbul'da yaşamını yitirdi. Cenazesi, Sahrayıcedit Mezarlığı'na defnedildi.
Ölümünden sonra
Yazarın "Namuscular", "Karılar Koğuşu", "Esir Şehrin İnsanları", "Dam Ağası", "Bir Mülkiyet Kalesi" romanları ölümünden sonra yayımlandı.
Kemal Tahir kitaplarının yayının devam etmesi için ölümünden sonra eşi tarafından "Kemal Tahir Vakfı" kurulmuş; Kadıköy'deki hayatının son yıllarını geçirdiği ev, ziyarete açılmıştır.
Yazarın kitapları Halit Refiğ, Metin Erksan, Atıf Yılmaz gibi yönetmenler tarafından sinemaya aktarılmıştır.
Düşünceleri
Düşüncelerindeki çıkış noktası Marksizm ile Türkiye gerçeği arasındaki bağlantı sorunuydu. Siyasi eylemlere de katılmış bir yazar olarak, Türkiye'de kendi algıladığı siyasal, sosyal, kültürel yapı ile Marksizmin sunduğu çözüm arasında bir çelişki görüyordu. Türk toplum yaşamına uymadığına inandığı batılılaşmaya ilişkin yargısı da Marksizmi yetersiz bulmasına bağlıydı. Çünkü Marksizm, "Türkiye'de 2. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin siyasal ve kültürel uygulamalarını bir ticaret burjuvazisi devriminin sonucu" olarak değerlendiriyordu. Kemal Tahir ise böyle bir sınıfın varlığından kuşkuluydu. Böylece hem Marksizmin, hem de batılılaşmanın ürünü olan cumhuriyet dönemi resmi tarih görüşünün aşılması düşüncelerinin temel noktası oldu.
Marx ve Engels'in doğu toplumlarıyla ilgili görüşlerini araştırdı. Cumhuriyet dönemi resmi ideolojilerinin dışında kalan Ömer Lütfi Barkan, Mustafa Akdağ, Halil İnalcık, Niyazi Berkes, Şerif Mardin gibi bilim adamlarının eserlerinden vardığı sonuca göre, Osmanlı-Türk toplumu, Marksizmin toplumların sosyo-ekonomik süreçte birbirini izleyen zorunlu aşamalar olarak gördüğü ilkel topluluk / kölecilik / feodalite / kapitalizm sürecinde yer almaz. Kendi kültürel ve sosyal yapısından kaynaklanan çok daha özel bir gelişme süreci, dinamikleri ile yapısal farklılıkları vardır. Bu nedenle batılılaşma, gerekli altyapısı olmayan bir topluma, soyut ve biçimsel bir üstyapı getirme çabasından başka bir şey değildir. Köklü bir ekonomik ve toplumsal devrim yapılmadan başlatılan tepeden inme uygulamalar taklitçiliktir.
Bu ana fikir çerçevesinde eserlerinde Osmanlı toplumunun kölecilik ve feodalizmden çok farklı ve insancıl bir temel üzerine kurulduğunu anlatmayı amaçladı. Romanlarında da "Türk insanı ve Türkiye özeli" olgusunu ortaya çıkarmaya çalışmadı.
Roman tamamen içinden çıktığı toplumun yapılanmasına bağımlıdır. Romanı diyalektik bir tür olarak anlamak ve insan muhayyilesine katkısını kavramak, romanın dünyayı belirlemek için sarfettiği çabaların biçimsel gerçekçilik tekniklerinin kullanımına bağlı olduğunu da anlamaktır. Don Kişot' un şövalye romanlarının kahramanlarına benzeme teşebbüsünün gülünçlüğü sadece model imkânsızlığı ışığı altında kavranabilir. Tam bu noktada Kemal Tahir'in önemi belirir. Zira Türk romanında bu meselenin taşını kaldıran ilk romancıdır. Romanları, Osmanlı Devleti'nin XIV. yüzyılda kuruluşundan XX. yüzyıla kadar Türk toplumunda bir Osmanlı sürekliliği arayışıdır.
Toplumsal gerçekçi çizgide sürdürdüğü yazarlık yaşamında eserlerinde yalın bir dil kullandı. Bilhassa Orta Anadolu Türkçesini dilinin odak noktasına koydu. Diyaloglarla zenginleştirdi, karizmatik karakterler yarattı.
Roman
Esir Şehrin İnsanları (1956) -1
Esir Şehrin Mahpusu (1962) -2
Yol Ayrımı (1971)-3
Yediçınar Yaylası (1958) -1
Köyün kamburu (1959) -2
Büyük Mal (1970) -3
Hür Şehrin İnsanları (1974)
Sağırdere (1955) - 1
Körduman (1957) -2
Rahmet Yolları Kesti (1957)
Kelleci Memet (1962)
Yorgun Savaşçı (1965)
Bozkırdaki Çekirdek (1967)
Devlet Ana (1967)
Kurt Kanunu (1969)
Namusçular (1974)
Karılar Koğuşu (1974)
Damağası (1977)
Hikaye
Göl İnsanları (1955)
Senaryo
Haremde Dört Kadın (1965, Halit Refiğ ile birlikte)
Mektup
Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar (Nazım Hikmet'le yazışmaları)
Kemal Tahir Kitapları - Eserleri
- Yorgun Savaşçı
- Devlet Ana
- Kurt Kanunu
- Esir Şehrin İnsanları
- Yol Ayrımı
- Biz Böyle Delikanlılar Değildik!
- Bir Mülkiyet Kalesi
- Hür Şehrin İnsanları
- Büyük Mal
- Damağası
- Bozkırdaki Çekirdek
- Karılar Koğuşu
- Esir Şehrin Mahpusu
- Biz Böyle Delikanlılar Değildik : Tefrika Romanlar Cilt 2
- Gangsterler Kraliçesi
- Ecel Saati
- Derini Yüzeceğim
- Dutlar Yetişmedi
- Rahmet Yolları Kesti
- Kelleci Memet
- Köyün Kamburu
- Sağırdere
- Körduman
- Yediçınar Yaylası
- Göl İnsanları
- Kara Nara
- Notlar - Sosyalizm, Toplum Ve Gerçek
- Zehra'nın Defteri
- Namuscular
- Yedek Sevgili
- Merhaba Sam Krasmer
- Notlar 5
- Notlar - Sanat - Edebiyat 3
- Notlar - Sanat - Edebiyat 1
- Notlar - Sanat - Edebiyat 4
- Notlar - Sanat - Edebiyat 2
- Kıran Kırana
- Halk Plajı
- Arabacı
- Aşk Çetesi
- Kemal'den Piraye'ye Mektuplar
- Üstadın Ölümü
- Notlar - Mektuplar
- Notlar - Batılaşma
- Notlar - Kitap Notları
- Notlar - Çöküntü
- Notlar - Osmanlılık, Bizans
- Kemal Tahir'den Fatma İrfan'a Mektuplar
- Notlar/ Roman Notları 2
- Notlar 7 - Roman Notları 1
- Notlar 6
- Notlar 8
- Notlar 9
- Beş Romancı Tartışıyor
- Notlar/ 1950 Öncesi Cezaevi Notları
- Notlar/ 1950 Öncesi Şiirler -Ziya İlhan'a Mektuplar
- Bir Mülkiyet Kalesi 2
- Bir Mülkiyet Kalesi
Kemal Tahir Alıntıları - Sözleri
- Şu erkek milletinde neden akıl yoktur hey Allah?.. (Köyün Kamburu)
- Reşit Hoca geyirip "Hak destur!" dedikten sonra kaşlarını çattı: (Körduman)
- Bir masal gibi eski günleri sakın açma. (Notlar/ 1950 Öncesi Şiirler -Ziya İlhan'a Mektuplar)
- İnsanın başına bu memlekette her şey gelir, bunların en önünde akıl almaz alçaklık, en sefil kişisel çıkar, en korkunç aptallık vardır. (Yol Ayrımı)
- Âhir zaman, gösteriş devri olmuş. (Karılar Koğuşu)
- Orman ne demiş ?Şuncacık balta,benim hakkımdan gelemez ama,neyleyim ki sapı benden!demiş... (Yorgun Savaşçı)
- Sabah gün doğmadan kalkar, akşamın yatsı vaktine kadar damda, mutfakta, tarlada, bahçede uğraşır kadın kısmı...Yılda bir çocuk doğurur. Heriften hafta başı sopa yer. Kocar gider hitamında ... (Göl İnsanları)
- Hemen aklınıza cebri götürmek gelir, yani tüfek-tabanca işi... Hep eski fikir. Halbuysa bu zaman, silah zamanı değil. Bugünün silahı iki satır yazı... (Rahmet Yolları Kesti)
- “Önümüz kış, ne halt edeceksin be adam? Sen hiç canını düşünmez misin?” “İsa Peygamber ne demiş Efe, koskoca İsa Peygamber? ‘Hayatınız için ne yiyeceğinizi ve ne içeceğinizi ve hem dahi cesediniz için ne giyeceğinizi düşünmeyin,’ buyurmuş. İlerisini düşünen serserilik payesine erişemez. Serserilik, maskaralık değil.” (Halk Plajı)
- Cezaevlerinde sürgüne gitmekte korkuludur, sürgün gelmesi de…Sürgün kısmı, ardında on kardaşı olsa, yitti yiter. Ne denilmiştir? Gözden ırak, gönülden ırak… Başkaca,yaban yerde kim kime olduğundan padişahın şehzadesi olsa,mahpusun parası pul, karısı dul sayılır. (Damağası)
- Aklı fikri başka yerde bunun... Korkarım okumakta... (Devlet Ana)
- Dergi tarafından, kendi şartları ve günün imkanları içinde, şu kimselerin bir araya gelebileceği düşünüldü: Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kemal Tahir, Mahmut Makal, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Yaşar Kemal, Talip Apaydın... Yukarıda ismi geçen kişilere yapılan daveti, Yaşar Kemal hariç, hepsi memnunlukla kabul etmişlerdir. Yaşar Kemal, oturumlara katılmamağı prensip edindiği gerekçesi ile, tartışmaya katılmamıştır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu'da daveti kabul ettiği halde toplantıya gelmemiştir. Toplantı, bu iki yazar dışında kalan beş yazarımızla başlamıştır. (Beş Romancı Tartışıyor)
- Ben kitaplara gömülmüş bir adamla teşrik-i hayat edemem. Zira beni ihmal eder.... (Üstadın Ölümü)
- Öğretmene sormak... Sıvanır. Gelişigüzel sorar, hiç üstünde düşünmeden... Yeri mi, konuyla ilgili mi, umurunda değildir ama öğretmenin verdiği karşılık ciddi mi, baştan savma mı bunu hemen sezer. Çok üzülür. İlk zamanlar çok yanlıştır öğrenciye sert davranmak... Hele haksız yere... Direnmezler, susarlar ama kinlenirler. En tehlikeli yönleri reaksiyon vermemeleridir bence. Çünkü hemen kaçmakla sonuçlanır bu durum. Bu sebeple onurlarına saygı göstereceğiz, davranışlarını anlayışla karşılayacağız. (Bozkırdaki Çekirdek)
- ..,okumuşluk iki yüzlü kılıçtır. Çeviremedin mi, senin elindeyken gelir boynunu alır. (Esir Şehrin Mahpusu)
- Ulan New York şehri... Ulan temeline tükürdüğüm. (Derini Yüzeceğim)
- Köylü milletinin düğünü bayramı: bolluk... Seferberliği, ölümü: kıtlık… (Köyün Kamburu)
- "Meğer ne kolay yanılıyormuş insan, en yakınlarında bile..." (Yol Ayrımı)
- Gerçekçi olmak, gerçeklerin kabuklarıyla yetinmekten utanmakla başlar. (Notlar - Osmanlılık, Bizans)
- "Bence, iyilik edilenden çok iyilik eden taşımalı yaptığı iyiliğin minnetini..." (Kurt Kanunu)
Editör: Nasrettin Güneş