Yoldaşlar - Cengiz Dağcı Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yoldaşlar kimin eseri? Yoldaşlar kitabının yazarı kimdir? Yoldaşlar konusu ve anafikri nedir? Yoldaşlar kitabı ne anlatıyor? Yoldaşlar PDF indirme linki var mı? Yoldaşlar kitabının yazarı Cengiz Dağcı kimdir? İşte Yoldaşlar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Cengiz Dağcı
Yayın Evi: Ötüken Neşriyat
İSBN: 9789754370928
Sayfa Sayısı: 176
Yoldaşlar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İkinci Dünya Savaşı'nın çetin şartları altında, emredilen yere ulaşmaya çalışan bir Rus birliği… Birlikteki askerler Hasanlar, Cumaylar, Kasımlar… Alman işgaline karşı, kendi vatanlarını işgal eden Rus ordularına katılmak zorunda kalan Türk askerler. Türk edebiyatının müstesna şahsiyeti Cengiz Dağcı'nın kendi askerlik tecrübelerini de aksettirdiği bu romanda cepheden cepheye intikal etmek zorunda kalan askerlerin bir yanda tabiata diğer yanda ise Alman birliklerine ve avcı uçaklarına karşı verdikleri amansız mücadeleye şahit olacaksınız. Rus birliğindeki Türk askerlerin, çıktıkları bu uzun yolda varacakları aslında bir yer yoktur, bir daha asla göremeyecekleri vatanlarının aziz hatıralarından başka.
(Tanıtım Bülteninden)
Yoldaşlar Alıntıları - Sözleri
- Kötü bir günle iyi gün arasında fark yoktu onlar için çünkü savaş vardı. Ölen ölüyordu, yıkılan yıkılıyordu yağmurlu günlerde de, güneşli günlerde de.
- Marş! marş! Teğmenim, arkadan ölüm geliyorsa ilerde bir yerde Tanrı var.
- Kötü bir günle iyi bir günün arasında fark yoktu onlar için, çünkü savaş vardı -ölen ölüyordu, yıkılan yıkılıyordu yağmurlu günlerde de, güneşli günlerde de.
- Tanrı'm... Hayatta ve ölümde, sen insanoğlunu yalnız bırakma.
- Teğmenin yüzü ötekilerden daha hüzünlüydü belki, çünkü üç ölüden biri teğmenin yurdunda doğmuştu; teğmenin soluduğu havayı solumuştu; teğmenin içtiği suyu içmişti; teğmen gibi o da gözlerini yaşama ilk açtığında teğmenin gördüğü toprağı, taşı, ağacı, suyu görüp büyümüştü; şimdiyse...Şimdi kendi yurduna dönmemesiyle yabancı bir toprağın altında yatıyordu .
- Şehirli insanların kalpleri sert olur.
- Yıllar öncesi bitmişti sanki savaş. Unutulmuştu savaş. Işıltılı yıldızlarla bezeli, göğün altında, annesinin kucağında uyuya kalmış masum bir yavru gibi uyuyordu toprak. Uçaklar, ürkmüş kuşlar gibi, bir yerlere saklanmışlardı. Hiçbir kimse, hiçbir nesne bozmuyordu yeryüzüne çökmüş barışı. Barış içinde yaşamayan insanlar, yerin dibine gömülmüşlerdi; yerin dibinde ve barış içinde uyuyorlardı artık; ve savaş seslerinden kurtulmuş tarlanın yüzünden esen hafif esintide ormanın ağaçları hışırdıyordu mutluca.
- Bu memleketin her şeyi yüce! Yalnız insanları küçük... İnsanları hiç! İnsanları bit!...
- "Hayatın kendisi sert. Sert ve acımasız. Çoğumuz için korkunç da."
- Soğuk, ağır, nemli, kara toprakla kapatılsındı üstü ölümün. İyice bastırılsındı. Gelen geçen görmesindi burada ölümün yattığını. Duymasındı. Geçsindi buradan göğe, ekin tarlasına, ormanın yeşiline baka baka; dallarda ötüşen kuşları dinleye dinleye; ıslık çala çala geçsindi buradan. Çirkindi ölüm! İnsanoğlu için değildi ölüm!
- Hayat nasıl? “ diye soru olur muydu hiç? Hayatı kim verirdi,kim alırdı, kim yıkardı,kim dikerdi ki, hayat nicedir diye soru sorsundu ,sorabilsindi kişioğlu. “ Toprak nice?Halin nice?” denilebilirdi belki, ama hayat!
- Çukur hazırdı. Derindi çukur. Çukur, toprak ve rutubet kokuyordu. Toprak, onların bildikleri, bir zamanlar sevdikleri sıcacık, dost toprak değildi. Açtı toprak; renksizdi, soğuktu, hastaydı adeta.
- Hayata değildi elbet küskünlükleri,ölüme de değildi; olamazdı, ölü olan onlar değildi.
- İnsansız bir dünyada sen iyi bir insan olabilirdin.
- Mutluluk nedir,bilir misin ? Sevgi! Seven bir insan mutludur.
Yoldaşlar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İkinci Dünya Savaşı'nın çetin şartları altında, Alman işgaline karşı, kendi vatanlarını işgal eden Rus ordularına katılmak zorunda kalan Türk askerleri . Verilen emirlerle çıktıkları uzun yolda tabiata, Alman birliklerine ve avcı uçaklarına karşı verdikleri mücadelelere şahit olacaksınız. Ölüm ile burun buruna iken özlemlerine hayallerine sarıldıklarına. Kendi yurdunun toprağında gömülmeyi istediklerinden o umutsuz yolda ölmemeyi arzuladıklarına... Rus birliğinde ki Türk askerlerin, çıktıkları bu uzun yolda aslında varacakları bir yer yok. Yazarın dediği gibi; " Yürüdüler gene, dün ve dünden önceki günlerde yürüdükleri gibi; başları göğüslerine düşük, sessizce ve umutsuzca ." (melekcil)
Yazarın kendi askerlik tecrübelerinden de faydalanarak yazdığı,dili sade,akıcı olan, konusu ve kullandığı imgelem ile içimi titreten bir romandı. Roman 1940 ‘ların başlarında geçiyor. Evet, yılı görünce ister istemez aklınıza savaş gelmiştir ki, tamamen savaşın odakta olduğu bir roman. Ölmemek için umutsuzca yürünen bir yol ve yaraları ile devam edemeyecekleri için ölüme bırakılan askerlerin olduğu bir yol... Askerlerin mütemadiyen yürüdükleri bir yol... Roman savaşın sertliğini, acımasızlığını vurgularken, savaş ve sonrasındaki süreçte var olan onca acı ve emek niçin sorusunu askerler üzerinden, askerlerin durumları ve iç dünyaları ile soruyor . Savaşın anlamsızlığını askerlerin içinde bulundukları durumla yansıtıyor. Kırımlı Teğmen T önderliğinde askerlerin yaşadıkları,hayalleri, bekleyenleri, bekledikleri aktarılıyor. Umutla,umutsuzca,bilinmezliğe yürüyen ama hep yürüyen insanların hikâyesini işleyen romanın sonunun üzerimde yarattığı his hayli ağırdı ve sonu gayet hüzünlüydü. (hernevikitap)
Bu ve bundan önceki/sonraki Cengiz Dağcı kitaplarına inceleme yazmak isterdim ama kendimi Cengiz Dağcı'nın kitaplarına inceleme yazmaya layık görmüyorum. Yürüdüler gene, dün ve dünden önceki günlerde yürüdükleri gibi: başları göğüslerine düşük,sessizce ve... (Kaan)
Yoldaşlar PDF indirme linki var mı?
Cengiz Dağcı - Yoldaşlar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yoldaşlar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Cengiz Dağcı Kimdir?
9 Mart 1919 tarihinde Kırım'ın Yalta şehrinin Gurzuf köyünde doğar. Çocukluğu kıtlık, yoksulluk, Rus emperyalizminin zulmü ve büyük baskılar altında geçer. İlkokulu köyünde, ortaokulu Akmescit'te bitirir. Kırım Pedagoji Enstitüsü ikinci sınıfında iken İkinci Dünya Savaşı çıkar. 1941'de Ukrayna cephesinde Almanlara esir düşer. Almanların yenilmesi üzerine esir kampından kurtularak müttefik devletler safına sığınır. 1946'da Londra'ya yerleşir. İngiltere'deki hayatı da hiç kolay olmaz; bir taraftan yazarken en vasıfsız ve ağır işlerde çalışmak zorunda kalır.
"Türkçe bana anamın konuştuğu dil" diyerek yazı dili olarak Türkçeyi kabul eder. Türkiye Türkçesindeki ilk kitabı 1956 yılında Varlık Yayınları tarafından yayınlanan Korkunç Yıllar'dır. Yaşar Nabi ile mektuplaşarak tanışan Dağcı, eserlerini de posta yolu ile gönderir. Soğuk savaş şartlarının siyasi etkilerinin hissedilmesi, Sovyetler Birliği'nin sol entelijansiya ile kurduğu ilişkiler ve fikir hayatımızdaki çatlamalar yazarı yalnızlaştırmak üzereyken, Ötüken Yayınevi ile tanışır. Ötüken Yayınevi vasıtasıyla yirmiden fazla kitabı Türk okuyucusuyla buluşturur.
Dağcı Türk edebiyatının büyük yazarları arasındadır. Romanlarında Kırım Türklerinin yaşadığı acıları hüzünlü ama berrak bir üslupla aksettirir. Kitapları yıllarca elden ele dolaşır. Kırımla olan ilgisini hiçbir zaman koparmaz ve Kırım Türklerinin vatanlarına dönüşlerini anlatmayı ihmal etmez. Hatıralarında "Ben yalnızca Kırım'ın yazarı değilim ama Kırım'ın faciasını bütün gerçeği ve içtenliğiyle yalnız ben yazabilirdim" der. Hayatının son yıllarında içerisinde bulunduğu muhitteki karakterleri ele alan hikayeler de yazar.
En büyük destekçisi savaş sırasında Polonya'da tanıştığı ve 1998 yılında kaybettiği kıymetli eşi Regina Hanım olur. Aralarında Yazarlar Birliği'nin ve İlesam'ın yılın yazarı, Türk Ocakları'nın üstün hizmet ödülü de olmak üzere sayısız ödül alır. En son 21.03.2011 tarihinde Marmara Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü tarafından düzenlenen "Türk Dünyasında Zirve Şahsiyetler: Cengiz Dağcı" sempozyumuyla yazarlık macerası ele alındı.
Cengiz Dağcı, 22 Eylül 2011 Perşembe günü saat 12.30 sularında Sauthfields'teki evinde vefat etti. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun girişimleri ile Türkiye'den katılan kalabalık bir topluluk tarafından, 2 Ekim 2011 Pazar günü 69 yıldır görmediği Yalta'ya bağlı Kızıltaş köyünde toprağa verildi. Yazar böylece ebedi uykusunu doğduğu topraklarda uyumak imkânına kavuştu.
Cengiz Dağcı Kitapları - Eserleri
- Onlar da İnsandı
- Korkunç Yıllar
- Yurdunu Kaybeden Adam
- O Topraklar Bizimdi
- Badem Dalına Asılı Bebekler
- Dönüş
- Ölüm ve Korku Günleri
- Genç Temuçin
- Regina
- Üşüyen Sokak
- İhtiyar Savaşçı
- Yoldaşlar
- Anneme Mektuplar
- Benim Gibi Biri
- Biz Beraber Geçtik Bu Yolu
- Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan
- Yansılar 2
- Bay Markus Burtonun Köpeği
- Yansılar 1
- Ben ve İçimdeki Ben
- Yansılar 3
- Hatıralarda Cengiz Dağcı
- Yansılar 4
- Oy Markus Oy
- Bay John Marple'in Son Yolculuğu
- Haluk'un Defterinden ve Londra Mektupları
Cengiz Dağcı Alıntıları - Sözleri
- Teyze, ben Ramila’yı tanımadan önce de; gördüğüm, düşündüğüm, yaşamış olduğum her şey Ramila’yla ilgiliydi sanırım. (Biz Beraber Geçtik Bu Yolu)
- 'Hoştu akşamlar; akşamlarda insanları kendine çeken, dertleri, yorgunlukları, kasvetleri unutturan bir kuvvet, tatlı bir boşluk vardı; akşamlar gecenin gözleri gibiydi; her yeri görüyor, her yere uzanıyor, her yere dalıyorlardı.' (Onlar da İnsandı)
- Gidip ırmağın kıyısındaki taşa oturdum, cebimden üzerinde şiirlerim yazılı iki tabaka kağıdı çıkarıp iki kayık yaptım. (Anneme Mektuplar)
- -Ama siz ağacı budamıyorsunuz, Selim! Topraktan çıkarıyorsunuz, kökünden kesiyorsunuz. Sen bunu görmüyor anlamıyor musun? Binlerce yıllardan beri bu Toprak da büyümüş, bu toprağa kök salmış ağacı topraktan çıkarıyor, kesiyor, paramparça ediyorsunuz! (O Topraklar Bizimdi)
- Ramila… Biz beraber geçtik bu yolu. Yolun ucunda kurduğumuz sığınağımızın içerisinde biz beraber bekleyeceğiz sonu. (Biz Beraber Geçtik Bu Yolu)
- Gözlerinden belliydi, büyük bir kalbi vardı onun. (O Topraklar Bizimdi)
- Tanrım! Benim halkım nerelerde bırakmadı evlatlarını! .... Yel eskende sallanır ağaç dalları Bizim için haram oldu Kırım yolları (Hatıralarda Cengiz Dağcı)
- Ben, benden başka bir ben daha taşıyorum kendi içimde. (Yansılar 2)
- Yurt dediğin en derin aşklardan güçlü... (Regina)
- Her kazancın bir zararı vardır. (Onlar da İnsandı)
- Tanrı gelir insana yardıma daima. (Onlar da İnsandı)
- Hayatta sığınacak tek yerim varsa o da "Hâtıralardır" (VE) (Yurdunu Kaybeden Adam)
- “Hayatta sığınacak tek yerim varsa o da hatıralardır.” (Yurdunu Kaybeden Adam)
- Elli yıldır gönlümü sevindiren, yüreğimi acıtan; bazı gecelerde, elimde kalem, masamın başında otururken beni ağlatan Kırım. Bir yara oldu Kırım benim için. Durmadan kanayan bir yara oldu. (Hatıralarda Cengiz Dağcı)
- Nereye gitse hayat ona sırtını çeviriyordu. Nereye gitse hayat onun için anlamsızlaşıyordu. (O Topraklar Bizimdi)
- Ölüyü tentenin altına yatırmış, sırtına temiz giysiler giydirmiş; saçlarını da bir güzel taramışlar. Oysa kendileri canlıyken renksiz, pis, âdeta ölü bir hayat yaşadıklarından haberleri yok. (Üşüyen Sokak)
- Tanrım! N'olursun, dünyaya çocuk vermek isteyen ana babayı sen kendi mihrabının önüne çağır; hayatın ne olduğunu onlara anlat. Herşeyden önce onlara hayatın ne olduğunu duyur, Tanrım! (Ölüm ve Korku Günleri)
- Ok yayda iken tehlikelidir, Kargun! Oksuz yayla nitersin? Hiç. (Genç Temuçin)
- ... ölüyorduk en mutlu ölümlerle. (Anneme Mektuplar)
- Bugünü nasılsa atlatırım. Ama yarın… (Üşüyen Sokak)