Yurtsuz - Müjde Aklanoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yurtsuz kimin eseri? Yurtsuz kitabının yazarı kimdir? Yurtsuz konusu ve anafikri nedir? Yurtsuz kitabı ne anlatıyor? Yurtsuz PDF indirme linki var mı? Yurtsuz kitabının yazarı Müjde Aklanoğlu kimdir? İşte Yurtsuz kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Müjde Aklanoğlu
Yayın Evi: Hasrem
İSBN: 9786058055070
Sayfa Sayısı: 520
Yurtsuz Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Ardından ağıt yaktığım aşk; şimdi başka dudaklara göçebe…
Köklerinden koparılıp lisanını bilmediği bir ülkeye, kor bir acı şeklinde düşürüldü cemre…
Zalimliğe, kalleşliğe, kötülüğe ve cehalete en yaralı haliyle bile yumruk vurdu, suskunluğu sabrıyla savaş halindeyken inatla ölüme kafa tuttu.
Kimine göre gül, kimine göre diken olup kök salarken Türkiye’ye, hiç ummadığı anda masumiyeti aşka, geleceği acıya sürgün oldu.
İhanetin en kor haliyle tanıştı, geceleri ateş misali hüznün eteğinden geçip, gündüzleri neşenin ellerinden tutundu.
Yaşamak için bir nedene ihtiyaç yoktu, içine çektiği hava, yüzüne vuran güneş, kirpiklerini kurulayan rüzgar ona ölmediğini hissettiriyordu.
Yana yana küle dönmüş Anka Kuşu, her gece acılarından yeniden doğdu.
Yurtsuz Alıntıları - Sözleri
- “Bu kadar soğuk bir evde bu kadar tatlı bir kadının olması ne büyük mucize türkü gözlüm,”
- “Öyle bir topladın ki beni kalbinde, ne zaman dağılmak istesem sana çarpıyorum, birleşiyorum,”
- Sevmek için emek, anlamak iç in zaman, tanımak için lisan gerekti. Biz aynı ülkede farklı dilleri konuşan yabancı lardık, senin dediğin gibi; ben Arap Kızıydı m, sen Türk, birbirimizi bir türlü anlayamadık.”
- “Sen…” dedi soluk soluğa. “Sen hayatımda gördüğüm her kadına benziyorsun ama hayatım boyunca göremeyeceğim o kadın kadar hayal duruyorsun. Cemre ben bazen senin sislere karışıp kaybolmadan korkuyorum. Gerçek misin? Her zaman bu kadar içten, bu kadar yürekten misin? Sen ailen için canını dişine katan, sevdikleri için ölmeye yürekten razı mert bir kadınsın, böyle bir kadına sahip olmayı hangi adam istemez, sen şaka mısın?”
- “Seni… Sadece seni bilmek istiyorum. Acını, sevincini, korkularını bilmek istiyorum. Yaralarını sarmak istiyorum.”
- Bir yokluğu sevmek ne demektir bilemezsiniz. Gittiği gün bıraktığı yokluğunu okşadım.
- Emre& Cemre Ve Cemre ağlayarak, “Eğer bir annem olsaydı, içimin sızısını ona anlatırdım. Makûs kaderi ellerimle yumruklayarak kırmak için, hayallerimin kötülüğe, günaha battığını anlatırdım. Eğer bir annem olsaydı, göğsüne başımı koyar, ‘Anne bak büyüdüm, acılar dokundu ömrüme, uzadıkça uzadı kaderime ekilen hüznün boyu’ derdim. ‘Masumluğum karanlığa saklanmış, küsmüş, eteklerimin ucunu çoktan bırakmış neşe. Adımlarım cehalete, sefalete, zalimliğe bulanmış. Anne bak, bir masumun gözleri değdi çaresiz gözlerime, vazgeçmeme umuduna sımsıkı tutundum, acı beni yerden yere savursa bile bırakmadım, onun kaderine sımsıkı tutundum. Yusuf gibi kuyuya atılmıştı gelecek önceden… Ah anne bir görsen, tuttuğu andan beri ellerimi, hayallerimin boyu uzuyor o bana baktıkça, kalbimin karanlığına gün ışığı sızıyor apansız... Çekip alıyor acıların içinden sevinçlerimi. Anne bir görsen ondan içime akan gücü, özleyemediğim tüm hatıralarım gibi yapışıyor geleceğe vaat ettikleri. Kahverengi gözleri, en sevdiğim çikolata gibi, baktıkça karnım ağrıyor, hani çikolatayı çok yediğimde olduğu gibi. Sonra dönüyor arkasını, kalbiyle arama köprüler kuruyor. Sırat kuruluyor geleceğe, kıldan ince, kılıçtan keskin oluyor aşkı, gidemiyorum hakkım olan geleceğe. Öyle donup kalıyorum zaman gibi… Ne geçmişe aitim artık, ne de geleceğe… Araf’ı yaşıyorum eskisi gibi. Yurtsuz, sahipsizim eskisi gibi.” demişti bir kitap satırı okur gibi içini okurken. İşte o zaman anlamıştı Esme, her zaman iyiliklerin değil bazen kötü olayların da hayatın iyi tarafına yön çizebileceğini. Esme, gelininin geçmişten bu güne gelinceye kadar kat ettiği zorlu yolu düşününce, biraz hüzün ve aynı anda gurur hissetti.
- Emre eve gittiğine sevinmek yerine bir an geriye dönüp, o sessizliğe gömülmenin ailesine vereceği hesaptan daha çekilir olduğunu düşünerek iç gerdi. . Ama ne olursa olsun buraya bir daha hiç gelmeyecekti! . Ve genç kızın dudaklarından dökülen son türküler aklına gelince, yüzünde buruk bir gülümseme, aklında yeşil gözlerinin kalacağını bilemedi. . @mujde.aklanoglu.official @mujdeaklanoglu #müjdeaklanoğlu #yurtsuz #okuyorum hasremyayinlari #hasremyayinlari #hasremyayınları . . Not: Eseri okurken fon müzikleri çalıyordu usul usul, bir an gözüm ekrana kaydı ve işte Cemre dedim...
- Bedenim yurtsuz, sevdam göçebe, kaderin acıya mıh kadar sabit...
- Bir ülkeye yıkım, topraklarına bomba atıldığında değil, yüreklerine ateş düşürüldüğünde gelirdi Savaş dedikleri Azrail, masuma el uzatıldığı an büyürdü. Oysa bu dünyada verilen en büyük savaş , aç gözlülüğe ve bencilliğe veril mişti . İnsanoğlu bencilliği ve açgözlülüğü yendiği an savaş sona erecekti...
- Kırıldık, En çok sevdiklerimiz, kıyamaz dediğimiz yerleri yerle bir ettiği gün dağıldık, Toparlanamadık bir daha, İnançsız ve güvensiz kaldık...
- "Acı doruğa uzanınca hissizleşiyordu beden, gözler bakan kör oluyor, kulaklar duyan sağır kesiliyor. Diller susuyor, zihin susuyor, ölüm ve yaşam küsüyordu. Araf dedikleri yer burasıydı. Umut tükenince bitiyordu acı, beden uyulmuş ya da felç geçirmiş gibi hiçbir şey hissetmiyor, benlik acıdan geriye hiç bir anıyı hatırlamıyordu."
- "Oyuncakları kırılınca ağlamalıydı çocuklar, ya da yere düşünce... Ya da çok gülmekten gelmeliydi gözlerinden yaşlar..."
- "İnsanın sağlığı yerinde olmayınca, saray neye yarar, araba neye yarar? İnsanın huzuru olmayınca, para neye yarar, pul neye yarardı? İnsan sevilince kendine güveni gelir, üzülünce çökerdi. İnsanın en büyük serveti sağlığıydı, gerisi zaten arkasından gelirdi."
- "Cemre misalidir sevgi; havaya düştüğünde umut, suya düştüğünde gurbet, toprağa düştüğünde özlem olur."
Yurtsuz İncelemesi - Şahsi Yorumlar
#okudumbitti #yorum @mujde.aklanoglu.official hasremyayinlari #yurtsuz #dramacıhüzün Herkese merhabalar Kitaba kendinizi kaptırıp karakterlerle bütünleşip sinirlenir ve karaktere saydırır mısınız? Ben çokça yapıyorum. Bunu başaran yazarlar bence zirvede. Yurtsuz kitabında da Emre ve Ümran elime geçse lime lime edeceğim karakterler oldu. Rüzgar ve Esme tam bir aile sıcaklığı gerçek bir anne baba... Kevser yaşadığı coğrafyada acının en dibini görüp - ki Rabbim kimseye yaşatmasın- tüm ailesini kaybedip, henüz çocukken düşman askerlerinden gördüğü insanlık dışı muamelenin izlerini ömür boyu bedeni ve ruhunda taşımak zorunda kalan, sarıp sarmala ak istediğim o küçük kız, hayatta kalmayı başaran ve sonra kendisine annelik yapan Maral Hanım ile birlikte Cemre ye dönüşüyor. Emre bir kaza sonrası ıssız ücra bir köyde yaralı iken Cemre onun yaralarını sarıp hayata döndürüyor. Ah de vefa... Sonrası kaderin cilvesi, sonrası yurtsuz kalan kızın hayat mücadelesi, sonrası sevginin, analık duygusunun yüceliği... Okuyun, okutun. (Arzuokuyor01)
Herkese Merhaba Müjde Aklanoğlu benim en sevdiğim yazarlardan ve ne yazsa arka kapağına bakmadan gözüm kapalı alır okurum. Öyle bir yere sahip bende. Yazar ile tanışma kitabım #yeminbozdumyolunda ile oldu ama benim favori karakterlerim #banasevmeyianlat kitabındaki Esme ve Rüzgâr oldu. Bu kitabı okuyalı çok uzun zaman oldu ama hala beni heyecanlandırabiliyor bu karakterler. Eee bize bunları neden anlatıyorsun dediğinizi duyar gibiyim İşte Yurtsuz kitabında da bu muhteşem ikilinin oğlu Emre var ve bunu öğrendiğimde kitap benim için daha kıymetli hâle geldi. Bir süredir elimde olmasına rağmen sanki okursam büyüsü bozulacakmış gibi kitabı saklayıp duruyordum Ama sonunda YALANCIUMUTLAR ile etkinliğimizin bu ay ki okuma kitabı yapmaya karar verdik ve bende böylece okumuş oldum. Veee iyi ki okudum. Her duyguyu yaşatan hatta beni hüngür hüngür ağlatan bir kitap oldu. Müjde Hanım'dan da daha azını beklemezdim zaten. • Kitabın konusundan bahsetmeye kalkarsam kendimi durduramayıp her şeyi yazarım Hatta duygularımı anlatsam bile satırlar yetmez. Cemre çocukken öyle acılar yaşar ki benim okurken bile kanım dondu ve lanet ettim dünyaya. Bu nasıl bi vicdansızlik diye isyan ettim. Emre tam babasının oğlu. Deli mi deli, inat mi inat biri. Öfkesi ve nefreti aynı babası gibi kasıp kavuruyor. Ne varsa yıkıp geçiyor. Yılan bir kadın iki seven kalbin yanlış anlaşılmalar sonucu ayrılması. Klasik bir hikaye ama işin sihride burada. Kitabı her şeye rağmen elinden bırakamıyorsun. Emre'yi bulup döve döve aklına başına getirip, şu nefretinden kör olan gözlerini aç da gör kırıp döktüklerin bunu haketti mi diye sormak istiyorsun. Cemreee seni bırakıp giden adama, oğlunu inkar edip seni karnı burnunda bırakıp giden adama sabrın beni benden aldı. Saç baş yoldurdu. Seviyorsun anlıyorum ama şunun burnunu fena bi sürtsen olmuyor muydu? Hemen yelkenleri suya indirdin Size kızmadan edemedim ama ben en çok Esme ve Rüzgâr'ı tekrar gördüğüme ve onlarında kitapta tam anlamda yer almasına öyle sevindim ki anlatamam. Rüzgâr ve Esme'nin adaleti, merhameti ve doğrunun yanında olması çok güzeldi. Baskısı kalmayan bu kitabın elimde olmasından ve okumuş olmaktan dolayı çok mutluyum. Kitabı olanlar çok şanslı ve alamayanlar ikinci elini bulursanız kesinlikle kaçırmayın Herkese keyifli okumalar dilerim. (Rüya)
Y U R T S U Z “Oyuncakları kırılınca ağlamalıydı çocuklar, ya da yere düşünce… Ya da çok gülmekten gelmeliydi gözlerinden yaşlar…Ama bu pis dünyada, çocuklar çok daha kötü düşünceler için ağlatılır olmuştu son zamanlarda…” “Bir kadın ne kadar güçlü olursa olsun, ne kadar çok kazanırsa kazansın, onu seven birinin varlığını, başı dara düşünce elini tutan birinin olacağını bilmek istiyordu.” “İnsan olgunlaştıkça elini tutacağı bir arkadaş, sarılıp yattığı bir arkadaş, sarılıp yattığı bir eş, aynı masada sohbet edeceği bir yaren, kavga ederken bile kırmamak için dikkat edeceği bir müttefik, aynı evi paylaşacağı bir dost arıyordu. Yani yalnızlığına eş arıyordu.” Kevser, Buğlem ve ailesi ile başlayan eser, Cemre, Emre ve Maral hanım ile devam etti. Kevser ve ailesinin başına gelenler ne kadar kötüydü… Bir çocuk için o kadar ağır ve taşıyamayacağı acılar… Kardeşi ile oyun içerisinde, anne ve babası ile şakalaşırken birdenbire her şeyin alt üst olması benim bile şaşkınlıkla dona kalmama sebep oldu… Kevser’in hayatından Cemre’ye geçmesi ilk başta anlayamama sebep olurken sonrasında neler olduğu açığa çıkıyor. Cemre’nin ürkekliği Maral hanımın ona sahip çıkması ancak pislik Avni ağanın peşinde dolanması ve yaptığı eylemler mide bulandırıcı idi… Cemre çok iyi yaptı o adama… hak etmişti… Emre’nin başına gelenlerden sonra Cemre’nin onu iyileştirmesi, erkeklerden uzak durmasına rağmen ona karşı iyilikle yaşlaşması kaderin bir cilvesiydi belki de. Emre’nin anne ve babası Esme ile Rüzgar ne kadar merhamet ve sevgi doluydu. Ne kadar güzel yürekli bir çiftti öyle, ailesine sahip çıkan, kol kanat geren ve Cemre’ye bile sahip çıkan iki muhteşem insan… Bunların yanı sıra kötü kadın karakter Ümran’ı da unutmamalı tabiî ki… onu bir elime geçirseydim artık neler olurdu bilemiyorum… Cirrus yüzünden yanlış anlaşmalar sonucunda yaşanılan acılar, hüzünler beni bile kahretti. O Emre’yi boğasım geldi zaman zaman… İnsanlar neden dinlemeden, araştırmadan, konuşmadan kendi kafasında kurupta etrafın dolduruluşu ile hayatına yön veriyor anlamış değilim… Bu yüzden boşa geçen yıllar, yüreklerin acı içerisinde parçalana parçalana yaşamlarına devam etmeleri ne kadar anlamsız… yazarımız o kadar çok mesaj vermiş ki eseri okumanız gerekir. Eserin sonlarına doğru Emre’nin yapmış olduğu Mira ile ilgili isim konusunu okuduğumda gözlerim benimde dolu dolu oldu, tıpkı Cemre gibi… Mira ve Furkan’ın uyum sağlaması, Furkan’ın büyük bir adam gibi anlayışla karşılaması hoşuma gitti. Bazen çocuklar büyüklerden daha ince düşünebiliyor. Eseri okurken, sanki koca bir sezon dizi izlemişim gibi bir hisse kapıldım. Yazarımızın kalemini seviyorum. Öyle yaratıcı cümleler ile ifade ediyor ki duyguları ve hisleri ve ben öyle muntazam ve etkileyici bir anlatım ile ifade eden fazla yazar görmedim. Bazen bu duyguları fazla uzatmış olsa da harikaydı. Birde yazarımız kitabın punto sayısını biraz daha büyük yazsaydı çok daha güzel olurdu. Okurken gözlerim epey yoruldu ve okuma süresi uzadı. Malum yaş ilerledikçe normal boyutta olsun istiyoruz harfleri. Yazarımızın eline yüreğine sağlık diyorum. Nice yeni eserler ile buluşmak dileğiyle. #müjdeaklanoğlu #yurtsuz #okudumbitti (Nursemin Doğan)
Yurtsuz PDF indirme linki var mı?
Müjde Aklanoğlu - Yurtsuz kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yurtsuz PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Müjde Aklanoğlu Kimdir?
1986 İstanbul doğumlu olan yazar İTÜ Tekstil Teknolojileri ve Tasarım Fakültesi, Moda Tasarımı bölümü mezunudur. Bir çok çalışması dereceye girip ödüller almıştır. Yazarın daha önce “Bana Sevmeyi Anlat” isimli kitabı yayımlanmıştır. Evli ve iki çocuk annesi olup, İstanbul’da hayatını sürdürmektedir.
Müjde Aklanoğlu Kitapları - Eserleri
- Bana Sevmeyi Anlat
- İki Yemin Bir Aşk
- Yemin Bozdum Yolunda
- Kör Talih
- Bir Şans Daha
- Bana Bir Masal Anlatsana
- Rüyalar Gerçek Olsa
- Adı Bende Saklı
- Rüyalar Gerçek Oldu
- Baksana Talihe
- Yemin Bozdum Yolunda
- Edep Çiçeği
- Kaderimde Saklı
- Bana Esmeyi Anlat
- Ecem
- Ördü Kader Ağlarını
- Yağmur Bulut'u Unutursa
- Araftayım
- Gamzelim
- Kör Talih 2
- Kimsesiz
- Gamzelim Ya'saklımsın
- Yurtsuz
- Kalpsiz
- Ayten
- Baksana Talihe
- Zümrüt Kafes
- Geleceğim Sensin
- Baksana Talihe 2
Müjde Aklanoğlu Alıntıları - Sözleri
- Hırçın olduk birbirimize.. isyan ettik kaderimize.. unuttuk vefalı olmayı, şefkatli olmayı, saygılı olmayı denemedik birbirimize. Esirgedik sevgimizden merhameti. Yürekten sevmeyi, içten gülümsemeyi çok gördük, uzaklaştırdık hayatımızdan birbirimizi. (Kaderimde Saklı)
- "Sen, iki gözün hikâyesini bilir misin Kaderim?" ... "Beraber ağlar, beraber uyur, beraber görür, beraber gülerler ama asla beraber olup, birbirlerini göremezler." (Bana Bir Masal Anlatsana)
- Mutluluğun adı bu muydu? Ya da mutluluk böyle bir şey miydi? Gözlerinde ömrünü tutsak etmek miydi? Tarifi yoktu, ya da lisanı... Mutluluk anlatılmıyor, yaşanıyordu. (Adı Bende Saklı)
- İnsanoğlu anlaşılması zor varlıklardı, nefret ediyorum dediklerini sever, seviyorum dediklerini yerden yere vururdu. (Bana Sevmeyi Anlat)
- ...hastalıklar zaaf değil, kula verilmiş imtahanlardı. (Ecem)
- Sessizlik en çok sen yanımdayken acıtıyor beni. Sözlerin, başka sırların kapılarını aralayan sır dolu anahtar gibi. Konuş... Durma! Vur! Bir kuru sözle... Mermisiz öldür beni! (Baksana Talihe)
- "Senin yanında iyi oluyorum.. Eksik yanım tamamlanıyor.." (Rüyalar Gerçek Oldu)
- Nereye gidersen git... Kaçtıklarını götürürsün beraberinde... (Rüyalar Gerçek Olsa)
- Kimseye zorla sevdiremezdi ki kendini. Aşk dilencisi değildi sadaka istemiyordu... (Kör Talih 2)
- Vicdan azabı taşımayan yürek, Ya deliye aittir, ya ölüye... (Baksana Talihe)
- Ne kadar zordu "Allah'a emanet," dediğin kişiyi Allah'a emanet verip, alacağın günü beklemek.. (Yağmur Bulut'u Unutursa)
- O kitabın ilk sayfasının son cümlesinin ilk dizesinde şöyle yazıyordu..' Özlemek 7 harf 3 hece ama her gece.. ' (Gamzelim Ya'saklımsın)
- “Bana bak da konuş, o zaman seni daha iyi anlarım." (İki Yemin Bir Aşk)
- "Eğer gözyaşlarının sesi olsaydı, ne söylerlerdi şu an için?" (Kimsesiz)
- "Tükendiği zaman bile sevmeye devam eden yüreğe diyorlar sevdalık..." (Ördü Kader Ağlarını)
- Yarın, hiç beklemediğim yerden, hiç beklemediğim bir mutluluk beni bulsun. Hayat, bu da senin bana hediyen olsun!!! (Yemin Bozdum Yolunda)
- "Vazgeçtiğim için değil, bize dair geride umut bırakmadığın için gidiyorum..." (Araftayım)
- Yüreği acır mıydı insanın? (Yemin Bozdum Yolunda)
- Ne kadar müsrif kaderim var... Mutluluğumu, şarjımdan daha çabuk bitiriyor. (Yemin Bozdum Yolunda)
- Unutmuşum, yüreği çöl olanın gözlerinde çiçek açmayacağını. (Kalpsiz)