diorex
sampiyon

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal - Mustafa Kemal Atatürk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal kimin eseri? Zabit ve Kumandan ile Hasbihal kitabının yazarı kimdir? Zabit ve Kumandan ile Hasbihal konusu ve anafikri nedir? Zabit ve Kumandan ile Hasbihal kitabı ne anlatıyor? Zabit ve Kumandan ile Hasbihal PDF indirme linki var mı? Zabit ve Kumandan ile Hasbihal kitabının yazarı Mustafa Kemal Atatürk kimdir? İşte Zabit ve Kumandan ile Hasbihal kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 29.03.2022 06:00
Zabit ve Kumandan ile Hasbihal - Mustafa Kemal Atatürk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Mustafa Kemal Atatürk

Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9789754586947

Sayfa Sayısı: 200

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Mustafa Kemal Atatürk’ün yazarlığı, askerliği ve devlet adamlığının gölgesinde kalmıştır. Oysa ki Mustafa Kemal daha Harp Akademisi’nden mezun olduğu dönemlerde mesleki kitapçıklar yazdı, çevirdi. Devlet adamlığı döneminde de Nutuk’unun yanı sıra Yurttaşlık Bilgisi ve Geometri kitaplarını kaleme aldı, tarih ders kitaplarının bazı bölümlerini yazdı.

Nuri Conker (1881-1937), Atatürk’ün mahalle, okul, meslek ve silah arkadaşıydı. Trablusgarp’ta, Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda beraberdiler. Yazdığı tek kitap olan Zabit ve Kumandan, Mustafa Kemal’in Hasbihal’i kaleme almasına vesile oldu. Cumhuriyet döneminde komutanlık, diplomatlık ve milletvekilliği görevlerinde bulundu.

1914… Osmanlı Devleti, Balkan ve Trablusgarp savaşlarından yeni çıkmıştır. Osmanlı ordusunun iki genç subayı, bu savaşlarda yaşanan başarısızlıklar üzerine kafa yormaktadır. İlkin Nuri Conker Zabit ve Kumandan kitabında, sorunları ve çözüm önerilerini gündeme getirir. Dostu ve meslektaşı Mustafa Kemal, bu kitabı okur okumaz, Zabit ve Kumandan ile Hasbihal’i kaleme alır.

Birbirini bütünleyen ve pekiştiren bu iki kitabın başlıca temalarından biri iyi yöneticiliktir. Her ikisi de, ordunun yaşadığı başarısızlığın asıl çözüm adresi olarak, komuta kademelerini gösterir. Askerler için hem bilimsel birikimin hem de cesaret ve kendi başına karar alma başta olmak üzere, pek çok bireysel niteliğin önemini ve gereğini savunur.

Ancak çok geçmeden Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girince, Mustafa Kemal de kitabını bastırmayı ertelemek zorunda kalır. Buna karşılık iki dost, Çanakkale’de Anafartalar ve Conk Bayırı’nda, kitaplarında yazdıklarının sözde kalmadığını kanıtlar. Birlikleri zorlu muharebelerden büyük başarılarla çıkar.

Mustafa Kemal kitabını ancak, mütarekede döndüğü İstanbul’da, 1918 sonunda yayımlar. Kitabın basımından altı ay kadar sonra da Anadolu’ya geçerek İstanbul ile ilişiğini keser. Adı mütareke ve işgalle birlikte anılan Damat Ferit Hükümeti de kitabı toplattırarak imha eder.

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal ilk baskısından sonra 1956’da, Hasan Âli Yücel tarafından İş Bankası Kültür Yayınları’nın ilk kitabı olarak yayımlanmıştır. Atatürk’ün doğumunun 125. yılı vesilesiyle hazırlanan bu yeni baskıda, Atatürk ve Conker’in kitapları bir araya geliyor. Üstelik özgün ve sadeleştirilmiş metinleri ilk kez karşılıklı sayfalarda bir arada…

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal Alıntıları - Sözleri

  • "İnsanları istediği gibi kullanan kuvvet, fikirler ve bu fikirleri teşhis ve tamim eden kimselerdir." yazar/mustafa-kemal-ataturk
  • Savaş dahisi olan büyük Napoleon'un savaşlarda birbirini izleyen başarılarını etkileyen nedenlerden biri de savaşlarını daima art arda birkaç savaşta bulunmuş deneyimli askerlerle yapmış olmasıdır. Savaş, en iyi, savaşta öğrenilir. yazar/nuri-conker
  • Çünkü kendiliğinden görülen işler olumlu olduğu sürece, ne kadar istenir ve beğeniyi hak ederse, amaca uymadığı durumda da o ölçüde kınanmayı hak eder.
  • İnsanları istediği gibi kullanan kuvvet, fikirler ve bu fikirleri teşhis ve tamim eden kimselerdir.
  • Ne zaman ki ahlakımız bozularak fedekarlik ve mertlik damarlarımız gevşedi, fetih düşüncesi söndü, milletin şanını yükseltme amacı yerine kişisel yarar sağlama ve can derdi belasına düştük; işte bunun üzerine yenilgiden yenilgiye, felaketten felakete sürüklendik, çeşitli yoksulluk ve yoksunluklara mahkum edildik.
  • Bir erkeğin, özellikle de askerin korkak olması demek, kendisinin adeta uygarlıktan yoksun olmasıyla eşdeğerdir. Çünkü, " Bu adam vatansız demektir". Onun vatanı yoktur.
  • İstenilen şeyin olanaksızlığından söz etmek; işin basite indirgenmesinden, düzenli olarak yapılmamasından, yorulmayı göze almaktan başka bir şey değildir.
  • Atatürk, Zabit ve Kumandan ile Hasbihal'i 1914'te kurmay yarbay rütbesiyle askeri ataşe olarak görevli bulunduğu Sofya'da kaleme aldı. Kitabın adının kaynağı ve büyük ölçüde de yazılı nedeni, çocukluğundan beri yakın dostu ve sonradan meslektaşı da olan Nuri Conker'in Zabit ve Kumandan adlı kitabıydı, Kurmay Binbaşı Nuri Conker, kitabında Osmanlı ordusunun uzun süredir ve neredeyse art arda yaşadığı başarısızlıkların sebeplerini tartışıyor; subayların sorumluluk ve görevleri üzerinden bu duruma çözüm önerileri getiriyordu.
  • Orduya hareket veren araç, ordu makinesini oluşturan canlı organların zihinlerindeki güç ve kanlarındaki ruhtur.
  • Barış zamanı, savaş zamanının aynasıdır.

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Mustafa Kemal Atatürk, Nuri Conker’in Zabit ve Kumandan kitabını okuduktan sonra bu kitabı kaleme almış. Her iki kitap da yer alıyor bu kitabın içinde. Atatürk’ün yazdığı kısmı okudum. Diğer kitabı yorumlar nitelikte olduğu için devamını okumak istemedim. Subaylık hakkındaki görüşleri Atatürk’ün kendi açısından okumak güzel. (Guts)

İyi Bir Yönetici Nasıl Olunur: Osmanlı Devleti'nin Trablusgarb ve Balkan Savaşlarında yenik çıkması iki subayı hareket geçirmiş, yaşanan bu mağlubiyetin nedenlerini ne yapılması gerektiğini kaleme almış. İlk olarak Nuri Conker Zabıt ile Kumandan adlı kitabı yazıyor. Daha sonra önce okul arkadaşı daha sonra asker arkadaşı olan Mustafa Kemal Atatürk, Nuri Conker'in yazmış olduğu kitabı okuyor ve Zabıt ve Kumandan ile Hasbihal adlı kitabı yazıyor. Bu sırada Birinci Dünya savaşı patlak veriyor ve Atatürk ve Nuri Conker'in tespitlerinin ne kadar yerinde olduğu görülüyor. Kitaplar, yöneticilik konusunda yazılmış. Astların ve üstlerin neyi nasıl yapmaları gerektiğini anlatıyor. Kitabın sol tarafında orijinal metin, sağ tarafında sadeleştirilmiş metin var. Tüm yöneticilerin okuması gereken bir kitap. yazar/mustafa-kemal-ataturk (Kitap_kolik)

Esenlikler sayın 1000Kitap kullanıcıları. İncelememe başlamadan önce Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Cumhuriyet'in kuruluşunun ve bundan öte Kurtuluş Savaşı'nın başkomutanı Gazi Mustafa Kemâl Atatürk ve tüm silah arkadaşlarının ruhu şâd, mekânları cennet olsun, demek istiyorum. Zira bu kitapta Gazi'nin ve yakın arkadaşı M. Nuri Conker'in vatanı ne kadar çok sevdiğini görebiliyoruz. Bunun yanı sıra "Askerlik Sanatı"nda ikisinin de ne kadar büyük sanatçılar olduğunun bilincine önce katıldıkları savaşlardan, daha sonra ise Zabit ve Kumandan ve Zabit ve Kumandan ile Hasbihâl'den varabiliyoruz. İş Bankası Kültür Yayınları-Genel Yayın 1 olarak basıma çıkmış kitapta, Hasan Âli Yücel'in ilk olarak bu kitabı bastırmış olduğunu öğrendim. Atatürk'ün "Kardeşim Nuri..." diye hitap ettiği, gerçekten de ona kardeşi kadar yakın olan 1881 Selanik doğumlu Nuri (Conker) Bey; önce Osmanlı ordusunda verilen eğitimin yetersizliğini, daha sonra ise bir Zabit, bir Kumandan ve bir Er'de bulunması gereken nitelikleri, birçok örnek vererek anlatmış, kitabı "Birinci Fırka Erkânıharbi Binbaşı Mehmet Nuri" ismi ve sıfatıyla, Nisan 1330 (Hicri) yılında Dersaadet'de Tanin Matbaası aracılığıyla bastırmıştır. Kitabın içeriği ise Mehmet Nuri (Conker) Bey'in Birinci Tümen Üstleri ve subaylarına verilmiş konferansların derlenmesi ve genişletilmesi olarak sunulmuştur. Nisan 1330'da, yani Milâdi Nisan 1914'te piyasaya sürülen kitap Zabit ve Kumandan başlığını taşıyıp Söze Başlamadan Önce, Ön Söz, Kendini Hiçe Sayma ve Fedâkârlık Duygusu, Subayların, Erlerin Kalp ve Güvenlerini Kazanmaları ve Morallerini Yükseltmeleri, Taarruz Kavramı ve Kendiliğinden İş Görmek ve Sorumluluk Üstlenmek bölümlerinden oluşur. Başlıklarından da rahatlıkla içeriği anlaşılacağı üzere Subayların görevleri ve yapmaları gerekenler anlatılmıştır. Burada Nuri Bey, birçok örnek vererek kitabın anlatımını en basite indirgemeye çalışmıştır. Böyle yaparak kendilerinin hedeflediği şeyin, en saf Harbiyeli'nin bile kitabı okuduktan sonra bir şeyler çıkartabilmesi olduğunu düşünüyorum. Zira kendisi kitabın başında, kitabı özellikle öğrenciler için yazdığını söylemektedir. Bazen Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa'dan, bazen Viyana kapılarına dayanmamızdan, bazen tarihin en büyük savaş dehalarından biri olarak görülen Napolèon'un stratejilerinden bahsederek konuyu anlama bakımından kolaylaştırmış. Bazen de azılı düşmanlarımız İtalyanların Trablusgarp'ta yaptıkları korkaklıktan bahsederek askerin böyle olmaması gerektiğini bizlere göstermiştir. En büyük zabitandan en küçük ere kadar asker olan herkesin fikir üretmesi gerektiğini, hayatı pahasına da olsa vatanı korkmadan savunabilmesi gerektiğini, bilim ve teknik gibi maddi kuvvetlerin yanında cesaret ve vatanseverlik gibi manevi kuvvetler olmazsa maddi kuvvetlerin işe yaramayacağını çok güzel anlatmıştır. Önemli bir alıntı çok dikkatimi çekmiştir, kendisi 1914 yılında yazdığı kitapta, Zabit ve Kumandan'ın 42. sayfasında, üçüncü paragrafın sonunda şu sözleri söylemektedir: Allah korusun bundan sonra karşılaşacağımız bir yenilgi, devletin ve Türk milletinin yok olması ve kökünden yıkılması demek olur. Ve kendisinin dediklerinden sonra Ekim 1914'te Birinci Dünya Savaşı'na İttifak Devletleri yanında giren Osmanlı İmparatorluğu, 1918'de Almanya'nın savaşı kaybetmesinin ardından kendisi de yenik duruma düşer ve Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu fiilen sona erer. Bilemiyorum, belki Gazi Mustafa Kemâl'in dediği gibi o zamanlar için "(Bu hakikatı) idrak etmemiş olmak için ya gafil ya cahil olmak lazımdı..." Ancak bu ileri görüşlülük, Nuri Conker'i gözümde gerçekten büyük bir adam olmaya itti. Bütün bu olanlardan sonra Mustafa Kemâl Hazretleri, kitabı okuyup, kitaptan çok etkilenip kendisi de buna benzer bir kitap olan Zabit ve Kumandan ile Hasbihâl'i yazmıştır. Fakat Mustafa Kemâl kitabı 1330 (Hicri)tarihinde yazsa da bazı teknik aksaklıklardan ve önemli nedenlerden dolayı kitap 1334 (Hicri) yılında çıkmıştır. Mustafa Kemâl, kitabı yazdığında Sofya Ataşemiliteri Erkânıharbiye Kaymakamı sıfatıyla yazıp, kitabın ilk sayfalarına Erkânıharbiye Binbaşısı Mehmet Nuri Bey'e notunu eklemiştir. Kitap 1918'de 1000 adet basıldıktan sonra, yaklaşık 40-50 tanesini M. Kemâl Hazretleri arkadaşlarına dağıtmak üz're almış, diğerleri piyasaya sürüldükten sonra Damat Ferit Paşa hükûmeti tarafından toplatılıp imhâ edilmiştir. Gâzi'nin kitabı altı bölümdür ve yalnızca dördüncü ve beşinci bölümlerin isimleri vardır. Bunlar da sırasıyla Taarruz Ruhu ve İnisiyatif'tir. Diğer bölümler genel olarak Gazi Paşa'nın Mehmet Nuri Bey'le fikirlerinin ortak olduğu ve olmadığı yerlerdir. Birçok yerde fikirleri bağdaşmaktadır. Taarruz Ruhu adlı bölümde, çok güzel bir alıntı vardır -ki bu şöyledir: Ordunun vazifesi, vatanı çiğnemek isteyen düşmana karşı ayağa kalkmaktır. Bu kalkış, elbette yerinde durmak için değil, düşmana atılmak için olursa kalkılmış olduğuna değer. Gazi Mustafa Kemâl Hazretleri'nin bu sözü, bazı siyasetçilerin "Bizim ...'da ne işimiz var?" sorularına güzel bir yanıt içermektedir kanımca. İnisiyatif bölümünde ise bahsedilen, en yüksek komutandan, en alçak ere kadar herkesin verilen emirleri bazen göz önünde bulundurmadan inisiyatif alma yetisinin olması gerektiğini söyler. Örneğin bir savaştasınız ve er rütbesi ile iş görmektesiniz size emir veren yüzbaşınız ve onun bir üstü binbaşınız hayatını kaybetti. Sizin de üstünüz kalmadıysa inisiyatif almaktan başka çareniz kalmamıştır. Alınan doğru bir karar zafere, alınmayan yanlış bir karar mağlubiyete götürür. Bu, bizzat Gazi'nin başına da gelmiştir. 25 Nisan 1915 günü Çanakkale'de çıkarma yapan düşman askerine karşı, mermisi tükenen asker, geri çekilmektedir. Bunu gören Mustafa Kemâl âni bir kararla "Cephaneniz yoksa, süngünüz var. Süngü tak, yat." emrini verip, "Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar gelebilir." diyerek emrindeki askerleri cepheye yatırıp düşman askerini durdurmuştur. Ve aldığı bu inisiyatif karar Çanakkale'den düşmanı geçirmemiştir. M. Nuri Conker'in "Subay nedir?" sorusuna, "Subay, emrindeki askerler için en iyi örnektir." açıklamasını yapmasının en güzel örneği bu olacaktır. Öte yandan Süvari Talimnamesi Üçüncü Muharebe Bölümü-Madde 417: ...Subaylar birinci olarak düşman sıralarına saldırmalıdır. maddesini de Gazi başta olmak üzere birçok Türk komutan ismi rahat bir şekilde sağlayabilir. Bunun dışında bahsetmek istediğim husus şudur ki, iki kitabı karşılaştırmaya kalktığınızda, kimsenin dikkatinden kaçmayacak bir husus vardır ki, 1914'te yazılan bu iki kitapta, M. Nuri Conker Osmanlılık ve İslamlık fikirlerinin altında Türk milleti adını muhafaza ederken Gazi, milliyetçi bir yaklaşım altında Türk milletini belirtmiştir. Daha 1914'ten milliyetçi düşüncelerle yola çıkan Mustafa Kemal, hiç durmadan devam etmiş ve kuşkusuz amacına ulaşmıştır. Sol tarafı Osmanlı Türkçesi, sağ tarafı günümüz Türkçesi olan kitabı okumanızı şiddetle öneriyorum. Hele hele Harbiye düşünenler varsa benim gibi, bu kitabı başuçlarından eksik etmesinler. Esenlikler, iyi günler dilerim. (ilteriş kağan)

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal PDF indirme linki var mı?

Mustafa Kemal Atatürk - Zabit ve Kumandan ile Hasbihal kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Zabit ve Kumandan ile Hasbihal PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mustafa Kemal Atatürk Kimdir?

Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.

Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19 Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.

1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi.

Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.

1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri cephenin kaderini değiştirmiştir.

Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Velihat Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı.

Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı.

Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.

Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır:

Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı.

Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921)

I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)

II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)

Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)

Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos 9 Eylül 1922)

Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Böylece Sevr Antlaşması'yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması için hiçbir engel kalmadı.

23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu müjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922'de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu'yla yönetim bağları koparıldı. 13 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Cumhuriyet'in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ve "Yurtta barış cihanda barış" temelleri üzerinde yükselmeye başladı.

Atatürk Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak" amacıyla bir dizi devrim yaptı. Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:

1. Siyasal Devrimler:

• Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)

• Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)

• Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

2. Toplumsal Devrimler:

• Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)

• Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)

• Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)

• Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)

• Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)

• Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)

3. Hukuk Devrimi:

• Mecellenin kaldırılması (1924-1937)

• Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)

4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:

• Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)

• Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)

• Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)

• Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)

• Güzel sanatlarda yenilikler

5. Ekonomi Alanında Devrimler:

• Aşârın kaldırılması

• Çiftçinin özendirilmesi

• Örnek çiftliklerin kurulması

• Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması

• I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması

Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi.

Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.

Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.

15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku'nu okudu.

Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.

1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox'a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı.

Fransızca ve Almanca biliyordu. 10 Kasım 1938 saat 9.05'te yakalandığı siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 21 Kasım 1938 günü törenle geçici istirahatgâhı olan Ankara Etnografya Müzesi'nde toprağa verildi. Anıtkabir yapıldıktan sonra nâşı görkemli bir törenle 10 Kasım 1953 günü ebedi istirahatgâhına gömüldü.

Kaynak: http://www.kultur.gov.tr/TR-96300/ataturk39un-hayati.html

Mustafa Kemal Atatürk Kitapları - Eserleri

  • Nutuk
  • Zabit ve Kumandan ile Hasbihal
  • Geometri
  • Bağımsızlık Benim Karakterimdir
  • Medeni Bilgiler
  • Karlsbad'da Geçen Günlerim
  • Hatıra Notları 1916
  • Çanakkale
  • Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe
  • Bursa Nutku
  • Türk Gençliğinin El Kitabı
  • Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri
  • Takımın Muharebe Eğitimi
  • Cumalı Ordugahı
  • Arıburnu Muharebeleri Raporu
  • Din ve Laiklik Üzerine
  • Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz
  • Mustafa Kemal Atatürk Mektuplar
  • Kürtler - Atatürk’ün Kaleminden 6
  • Sivas Kongresi
  • Vasiyetim
  • Söylev (Nutuk) II
  • 1919 Yılı Mayısı'nın 19'uncu Günü Samsun'a Çıktım
  • Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri
  • Hatırat Sayfaları: Cihan Harbi İttihatçılar ve Abdülhamit
  • Dumlupınar Nutku ve 30 Ağustos Zaferi
  • Türkçe Hutbeler
  • Güneş - Dil Teorisi
  • 10. Yıl Nutku
  • Eskişehir - İzmit Konuşmaları 1923
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 1
  • Emperyalizm ve Tam Bağımsızlık-Atatürk’ün Kaleminden 7
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri
  • Anılar
  • Erzurum Kongresi
  • Askeri Talim ve Terbiye Hakkında Görüşler
  • Korku Üzerine Egemenlik Kurulamaz
  • Taktik Tatbikat Gezisi 1
  • Gençlik Üzerine
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 4
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 3
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 2
  • Atatürk'ün Sözlerinde Asker ve Askerlik Mesleği
  • Edebiyat
  • Eğitim
  • Lozan Konferansı
  • Devrimcilik Üzerine
  • Suriye ve Irak
  • Ankara'ya Geliş
  • Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti - Antiemperyalizmin Osmanlıcası
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 21
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 5
  • Seyahat Notları
  • Eğitim Politikası Üzerine Konuşmalar
  • Amasya Genelgesi
  • Vesikalar
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 23
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 20
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 19
  • Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı Zafer Konuşması
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 30
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 29
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 28
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 27
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 26
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 25
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 24
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 22
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 18
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 17
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 16
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 15
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 14
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 13
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 12
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 11
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 10
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 9
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 8
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 7
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 6
  • Nutuk
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 9
  • Sivas Kongresi 3
  • Saklı Nutuk
  • İzmir İktisad Kongresi
  • Atatürkçülüğün Esasları
  • Türk Tarihi Yazıları
  • Sivas Kongresi 2
  • Sivas Kongresi 4
  • Sivas Kongresi 1
  • Vecizeler
  • Atatürk Kitaplığı
  • Nutuk Söylev Cilt: 3 Vesikalar / Belgeler
  • Tarihi Nutuklar
  • Atatürk ve Kafkasya
  • Nutuk
  • Nutuk
  • Öğrenciler İçin Nutuk
  • Öğrenciler için Nutuk Cilt 2

Mustafa Kemal Atatürk Alıntıları - Sözleri

  • Bizce kati olarak belli olan bir şey varsa, o da, milli sınır dahilinde Kürt, Türk, Laz, Çerkes vesair bütün bu İslam unsurların menfaatleri ortaktır. Beraber çalışmaya karar vermişlerdir. Yoksa hiçbir vakit başka bir görüş yoktur. Vicdani arzu ile kardeşçe ve dindarane bir birlik vardır. (Kürtler - Atatürk’ün Kaleminden 6)
  • İngilizlerin Halep civarındaki ordularını beslemek için İskenderun'dan faydalanmak istemeleri haklı değildir. Çünkü İngilizlerin eline geçmiş bulunan Halep vilayetinde ve yalnız Halep şehrinde milyonlarca erzak olduktan başka Mütareke Şartnamesinin 21. maddesine göre hakikaten Halep'teki İngiliz ordusuna iaşe bakımından yardım etmek gerekirse, pek çok erzak bulunan Kilis, Antep havalesinden özel bir tedbir ve tertiplerle erzak satılabilir. Sizi temin ederim ki, maksat Halep'teki İngiliz ordusunun beslemek olmayıp iskenderun'u işgal, Iskenderun - Kırıkhan - Katma yoluyla hareket ederek Antakya - Dircemal - Ahterin hattında bulunan 7. Ordu'nun geri çekilme hattını kesmek ve bu Ordu'yu 6. Ordu'ya Musul'da yaptığı gibi, teslim olmaktan kaçamayacak bir vaziyette sokmaktır. (Suriye ve Irak)
  • ... saat 9 sonraya kadar Kurmay Başkanıyla tesettürün kaldırılması ve sosyal hayatımızın iyileştirilmesi üzerine sohbet; 1) Muktedir ve hayata vakıf anne yetiştirmek, 2) Kadınlara serbestisini vermek, 3) Kadınlarla bir arada bulunmak, erkeklerin ahlakı, fikirleri, duyguları üzerinde etkilidir. Doğuştan karşılıklı sevgi çekme eğilimi. (Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 2)
  • Fakat anladım ki onların içinde bulundukları âlem başka, bizim içine girmek üzere olduğumuz âlem büsbütün başkadır. Eski âlemin kıvılcımlarını, yeni âlemin güneşlerine yaklaştırmak güçtür. Herkes parlamak, parlatmak ve parlaklığını göstermek hevesindedir. (Devrimcilik Üzerine)
  • İstenilen şeyin olanaksızlığından söz etmek; işin basite indirgenmesinden, düzenli olarak yapılmamasından, yorulmayı göze almaktan başka bir şey değildir. (Zabit ve Kumandan ile Hasbihal)
  • 1) Güçlü ve hayata vakıf anne yetiştirmek. 2) Kadınlara serbestisini vermek. 3) Kadınlarla genel ortamda bir arada çalışmak erkeklerin ahlakı, düşüncesi ve hisleri üzerinde etkilidir. Karşı tarafın sevgisini kazanmak fıtri bir eğilimdir. (Hatıra Notları 1916)
  • Bir memleketin, bir memleket halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Fakat kendi ırkından büyük tanıdığı insanlardan vefasızlık, felaket görmesi ondan daha acıdır. Bu, kalp ve vicdanlar için onulmaz yaradır. (Vecizeler)
  • Saraylarının içinde Türk’ten başka unsurlara dayanarak, düşmanlarla ittifak ederek, Anadolu’nun, Türklüğün aleyhine yürüyen çürümüş gölge adamlarının Türk vatanından kovulması, düşmanların denizlere dökülmesinden daha kurtarıcı bir harekettir... Efendiler, onlar yüzünden Türk vatanının ve Türk milletinin geçirdiği kederleri, elemleri hissetmemiş bir ferdimiz yoktur... Efendiler asırlardan beri inleyerek feryat eden, fakat müstebitlerin, yalancıların, cahillerin vücuda getirdikleri engellerle canhıraş sadasını milletin kulağına duyuramayan zavallı vatan, bugün diyor ki, bütün can kulağınızı, harap olmuş, sinesinde en derin ıstıraplar duymuş validenizin samimi hitabını daima açık bulundurunuz. Efendiler, Asya’da, Avrupa’da, Afrika’da hükümran olmak kudret ve kabiliyetini göstermiş olan ecdadımız vaktinde bu sadayı işitmekten men edilmemiş olsalardı Türk camiasının, Türk mefkuresinin, Türk menfaatlarının korunmuş ve feyizdar olacağı anavatanı bugünkü harap olmuş şeklinde mi miras alırdık? (Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 16)
  • “İstanbul'u biz hiç unutmadık ve unutamayız! Orası bizim, yani anavatanın başıdır. İrfanımız, sanatımız, her şeyimiz oradadır, oradan yetişmiştir. İstanbul'u iyi tanırız; bilhassa orada gençlik bizimledir; bizi bekler, galeyan halindedir. Biliyor musunuz Türk neferi nasıl harp eder? Ayağı, sırtı giyinik olmayabilir Bazen gidası bile az olur; fakat o, daima ileri gitmek ister ve o Ayağı aksar, yorgundur; görürsünüz ki yine yürür ve daima ileri gider. Sorarsanız "İzmir'e gidiyoruz!" der. Askerimizin çoğu her halde İzmir'e gitmek istediği için deniz kıyısına varmadıkça kanmamış, durmamıştır. Çünkü ona verilen emir "Akdeniz'e!" idi. Türk askerinin sinesi yalnız azim ve imanla doludur. O, göründüğü gibi perişan değildir. O, kabuğu siyah ve içi bembeyaz olan kestaneye benzer; yani bir cevherdir. Onunla hasbihal ederseniz, onun mayasıni, tabiatını anlar, öğrenirsiniz; fakat biliniz ki o herkese de açılmaz. Derdine aşina çıkabilirseniz görürsünüz ki cahil sandığınız o "Mehmet" neler bilir, kalbinde ne büyük emeller, fikirler besler! Onun için iddia ederim ve son hakikatle ispat ediyorum ki harpte zafer, azim ve imanı kuvvetli olan tarafındır! Ve biz onunla muzaffer olduk. İşte siz gençler, onu takviye ediniz. Çünkü bize ancak ve her şeyden evvel o "azim ve iman kuvveti" lazımdır. Zaten biz harpten evvel fenni ve maddi vasıtaları ve şartları hesaba dahil etseydik harbi göze aldırabilir miydik?.. Fakat, terazinin bir kefesine imanımızı koyduk, maddi boşluğu doldurduk ve işte o imanımız sayesindedir ki bu büyük davayı halle cesaret ettik, başarılı da olduk; bugün kurtulmuş bulunuyoruz... Hem biz seleflerimizin yaptığıni yapıyoruz. Denizde salla, karada kağnıyla yürümüyor muyuz? Fakat, bizim bu ilkel vasıtalarımız bizi yolumuzdan alıkoymuyor ki! Düşmanın her şeyi mükemmel değil miydi? Fakat düşününüz, onda "Türk neferindeki azim ve iman" var miydi! Bulunabilir miydi? On binlerce. düşman neferine şapkalarını çıkartarak süngüsü önünde baş eğdirten, Türk'ün azim ve imanı değil de nedir?” 21 Ekim 1922 Bursa'da İstanbul Darülfünunu Gençlerine Nutuk (Gençlik Üzerine)
  • Teşkilât-ı Esasiye Kanunu öyle ceffelkalem tadil edilemez. (Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz)
  • Başarılarda gururu yenmek, felaketlerde ümitsizliğe karşı gelmek lazımdır. (Türk Gençliğinin El Kitabı)
  • “İstanbul irfan zümresi! Siz, vatanın gelecek ümidisiniz... Biliniz ki vatanı hakiki olarak kurtaracak sizlersiniz. Biz, bir fırtına gibi gelir, geçer, gideriz. Önümüzde sivrilmiş dikenleri, engelleri yakar yıkarız. Fakat arkamıza bak ğımızda bizim açtığımız o sahada irfanıyla, bedeniyle çalışan sizleri, millet görürsek vazifemizi yaptığımıza ancak o vakit kani olur ve iftihar ederiz. Bizin zaferimiz kanlıdır; fakat, sizin zaferiniz şanlıdır!” 21 Ekim 1922 Bursa'da İstanbul Darülfünunu Gençlerine Nutuktan Alıntı (Devrimcilik Üzerine)
  • Dünyada en az devam eden, saadettir. (Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 1)
  • Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle, varlığı ile, hakkı ile, birliği ile çatışan bütün yabancı öğelerle savaşma gereği ve ulusal değerleri coşku ile her karşıt düşünce önünde yeğinlikle ve özveriyle savunma zorunluluğu iyice öğretilmelidir. (Eğitim)
  • Ölçüsü 90°den fazla olan açı (Geometri)
  • Gerçekten dikkat edi­lecek olursa, Türkler'in aşağı yukarı hep aynı ahlak anla­yışına sahip oldukları görülür. Bu yüksek ahlak, başka hiçbir ulusun ahlakına benzemez. Ahlakın ise ulusun olu­şumundaki yeri çok büyüktür ve çok önemlidir. (Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri)
  • Alman Kolordu Kumandanı yanıma yaklaştı sordu: - Siz Vahdettin'in yaveri misiniz? - Hayır, dedim. - Ne münasebetle yanında bulunuyorsunuz? - Böyle bir vazife aldığım için... - Askerî vaziyetlerden çok iyi anlıyorsunuz, Türkiye'de herhangi bir kuvvete kumanda ettiniz mi? Müspet cevap verdim: - Mutlaka alaya kumanda etmiş olmalısınız! dedi. Alaya evvelce kumanda etmiş olduğumu söyledim. - Fırkaya da kumanda ettiniz mi? dedi. Sualine tekrar "evet" cevabını alınca: - Beni mazur görünüz, ben Kolordu Kumandanıyım. Sizin babanız yaşındayım. Lütfen son kumanda ettiğiniz kuvveti söyler misiniz? Bu temiz kalpli adamı meraktan kurtarmak istedim. - Fırka ve Kolorduya kumanda ettikten sonra, çeşitli ordulara kumanda etmiş bir arkadaşınızım. Bu cevap Alman Kolordu Kumandanını benim hiç tahmin etmediğim bir zemin üzerinde hislendirdi: - Affedersiniz, biz şimdiye kadar size yanlış hitap ediyormuşuz, demek siz ekselanssınız! Alman Ordusunda Kolordudan büyük kuvvetlere kumanda edenlere ekselans denildiğini de ilave etti. Bu güzel kalpli askerin misafirlik müddetinin sonuna kadar, yaş davasını unutarak, bize çok hürmetle muamele ettiğini zikretmek isterim. (Saklı Nutuk)
  • "Baylar ilkelere göre kurulan bir hükümetin niteliği kolaylıkla anlaşılabilir. Böyle bir hükümet, ulusal egemenlik temeline dayanan halk hükümetidir. Cumhuriyet'tir. Böyle bir hükümetin kuruluşunda ilke, Kuvvetler Birliği kuramıdır." (Söylev (Nutuk) II)
  • 8/9 akşamı saat 9.00'a kadar Kurmay Başkanı ile örtünmenin kaldırılması ve sosyal hayatımızın düzeltilmesi hakkında sohbet: 1) Güçlü ve hayata vâkıf anne yetiştirmek. 2) Kadınlara serbestisini vermek. 3) Kadınlarla genel ortamda bir arada çalışmak; erkeklerin ahlakı, düşüncesi ve hisleri üzerinde etkilidir. Karşı tarafın sevgisini kazanmak fıtri bir eğilimdir. (Hatıra Notları 1916)
  • Gerçi halk, yayını yansıtıp iletir ve düşüncelere yandaş toplar, fakat düşünceleri ortaya koyan, ortaya atan ve yayın alanının odak noktasını oluşturan halk değildir. (Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri)

Yorum Yaz