Zanaatkar - Richard Sennett Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Zanaatkar kimin eseri? Zanaatkar kitabının yazarı kimdir? Zanaatkar konusu ve anafikri nedir? Zanaatkar kitabı ne anlatıyor? Zanaatkar PDF indirme linki var mı? Zanaatkar kitabının yazarı Richard Sennett kimdir? İşte Zanaatkar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Richard Sennett
Çevirmen: Melih Pekdemir
Orijinal Adı: Craftman
Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları
İSBN: 9789755395487
Sayfa Sayısı: 400
Zanaatkar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Zanaatkâr, temel bir insani içgüdüyle ilgilidir: bir işi başka bir şey için değil de yalnız o iş için yapmak. Sözcük, endüstri toplumunun gelişiyle yitmekte olan bir yaşam tarzını akla getiriyor olsa da, zanaatkarın dünyası maharetli el emeğinin çok ötesine, bugüne, bütün insan uğraşlarına uzanıyor. Dolayısıyla, bu kitap bilgisayar programcısının, doktorun, ebeveynlerin, kısacası her yurttaşın iyi zanaatkârlığın değerlerini öğrenerek neler kazanacağını anlatıyor.
Yazdığı kitaplar içinde en tutkulusu olan Zanaatkâr'da günümüzün en parlak düşünürlerinden R. Sennett, antikçağın duvar ustalarından Rönesans'ın sarraflarına, Aydınlanma dönemindeki Paris matbaalarından Endüstri Devrimi döneminin Londra fabrikalarına uzanan araştırmalarıyla, zanaatkârların yaptıklarını ve yapma biçimlerini irdeliyor; etik değerlerle maddi emek arasında bağ kuruyor ve günümüze kadar gelerek iyi iş denen şeyin anlamını masaya yatırıyor.
Tarih boyunca teoriyle pratik, teknikle dışavurum, zanaatçıyla sanatçı, üreticiyle kullanıcı arasında fay hatları oluştu; ancak modern toplumla birlikte bu tarihsel mirasın izleri silinmekle kalmadı değerler de unutulmaya yüz tuttu. Halbuki zanaat ve zanaatkârın geçmişi bize aynı zamanda araçları kullanmanın, işi örgütlemenin, malzeme hakkında düşünmenin başka yollarını gösterdiği gibi hayatı nasıl yaşamak gerektiği hakkında güzel öneriler sunuyor.
Zanaatkar Alıntıları - Sözleri
- Neyin olması gerektiği hakkında bir standarda sahibim; ancak benim açık sözlülüğüm, hatalar yaptığımı bilmem gibi basit bir bilgide yatar. Bazen bilim hakkındaki tartışmalarda bu bilme olgusu, “bir kimsenin hatalarından öğrenmesi” gibi bir klişeye indirgenir.
- Sosyolog Alejandro Portes, çağdaş ekonomik göçmenlerin de girişimci ruhuna sahip olmaya yatkın olduklarını gözlemlemiştir, edilgen olanlar zaten evde kalmaktadır. Bu göçsel dinamizm, ortaçağ kuyumculuğu tarafından yaratılmıştı. İşte bu yüzden kuyumcular, ilk sosyolog olarak bilinen ve halen de en büyük sosyologlar arasında yer alan İbni Haldun’un da yaşadığı dönemde dikkatini çekmişti. Şimdi Yemen olarak bilinen yerde doğmuş olmasına rağmen, İbni Haldun büyük ölçüde Ispanya’daki Endülüs'te gezip dolaşmıştı; bu zamanlar bu yörede Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlardan oluşan karışık bir toplum yaşıyordu ve bir bakıma da Müslümanların uzaktan idaresi söz konusuydu. İbni Haldun’un kapsamlı bir giriş olarak kaleme aldığı The Muqaddimah (Mukaddime)' kitabı, kısmen zanaatçılık hakkında yakından yapılan gözlemlere dayanıyordu. Endülüs’te İbni Haldun yerel Hıristiyan loncaların mallarının yanı sıra gezgin kuyumcuların çalışmalarını da gözlemlemişti. Kuyumcular ona seyahat ve hareketlilik sayesinde güç kazanan göçebe Berberi kavinden gibi görünmüştü. Oysa yerleşik loncalar, ona durağan ve “sahtekâr” gibi gelmişti. İyi bir usta, İbni Haldun’un sözleriyle, “seyahat eden bir evin üzerinde yaşamalı”idi.
- İnsanları hayatlarında farklı yollar izlemeye sevk eden şey, kalite konusundaki motivasyon ve tutkudur. Toplumsal koşullar, bu motivasyonları şekillendirir.
- Bizim kim olduğumuzun cevabı, doğrudan şekilde bedenlerimizin ne yapabildiğinde yatıyor. Insan elinin işleyişinde olduğu gibi, sosyal sonuçlar da insan bedeninin yapısında ve işlevinde saklıdır. Maddi şeyleri şekillendirme durumunda olan bedensel kapasitelerimiz, sosyal ilişkilerde kullandıklarımızla benzerlik taşır.
- travail, opium unique [çalışma, biricik afyon]
- Nihayet, bir yazarın ailesinden alabileceği en iyi armağanı da Saskia Sassen, Hilary Koob-Sassen ve Rut Blees- Luxembourg bana verdiler: Düşünmem, sigara içmem ve yazmam için beni yalnız bıraktılar.
- Şimdi, füze krizi esnasında, İkinci Dünya Savaşı’nı yaşamamış olan gençler de gerçek korkuyu hissetmişlerdi. New York’taki o sokakta dondurucu bir soğuk vardı, ancak Arendt bunu fark edecek durumda değildi. Benden istediği, olup bitenlerden şu doğru dersi çıkartmamdı: Bir şeyler yapan insanlar, genellikle ne yapmakta olduklarını anlamazlar. Batı kültüründe kendi kendine zarar veren materyalin icadı karşısında Arendt’in sahip olduğu korkunun izleri, Yunan mitolojisindeki Pandora’ya dek uzanır. İcat tanrıçası olan Pandora, “Promethus’un günahlarını cezalandırmak üzere Zeus tarafından dünyaya gönderilmiş”1 idi. Hesiodos, Works and Days [İşler ve Günler]' adlı kitabında Pandora’yı, “bütün tanrıların en acı armağanı” olarak tarif etmişti; çünkü o içinde yeni meraklar bulunan kutusunu (ya da başka kaynaklara göre kavanozunu) açtığında, “insanlar arasına acılar ve kötülükler saçılıyordu.”2 Yunan kültüründe bu kültürün insanları Pandora’mn kendi yaradılışlarının bir unsuru olarak ortaya çıktığına giderek daha fazla inanır olmuşlardır; insan eliyle yapılan şeyler üzerinde yükselen kültür, sürekli olarak kendine zarar vermeyi göze alır.
- Pandora’nın çevresel kutusu, örneğin, Arendt’in hocası Martin Heidegger’in hayatının son döneminde, 1949 yılında Bremen’de yaptığı konuşmada dile getirdiği üzere, kolaylıkla kapatılabilirdi. Bu uğursuz gelişme hakkında Heidegger, “gaz odalarında ceset imalatı’ ile makineleşmiş tarım kıyaslandığında, ‘insana ait günahların tarihi’ bakımından Soykırım’ın tek bir örnek olmaktan çıkacağını” söylemişti. Tarihçi Peter Kempt’in sözleriyle, “Heidegger her ikisinin de, denetimsiz bırakıldığında dünya çapında ekolojik bir felakete yol açabilecek ‘aynı teknolojik tutku’nun somutlaşmış halleri olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteydi.''
- İyi bir öğretmen tatmin edici bir açıklama sunar; büyük bir öğretmen ise -Arendt öyleydi- huzursuzluk yaratır, rahatsızlık verir ve tartışmaya davet eder.
- Homo Faber, maddi emek ve pratiğin hâkimidir; Animal laborens’ın bir meslektaşı değildir, ondan üstündür. Böylece, Arendt’e göre, biz insanlar iki boyutta yaşamaktayız. Birincisinde bir şeyler yaparız, bu durumda belli bir göreve boyun eğmiş ve ilkesiz [amoral] bir özellikteyizdir. Biz aynı zamanda üretimi durdurduğumuz, tartışmaya ve birlikte akıl yürütmeye başladığımız daha yüksek ve başka bir hayat tarzına da sığınırız. Animal laborens “Nasıl?” sorusuna odaklanmışken, Homofaber ise “Niçin?” diye sorar.
- O zamanki genç halimle Arendt’e diyemeyeceğim bir şeyi şimdi söyleyebilirim: İnsanlar kendi yaptıkları şeyler sayesinde kendileri hakkında da fikir sahibi olabilirler; yani maddi kültürün bir anlamı vardır. Yaşlandıkça öğretmenim Arendt de Homo Faber'in sahip olduğu muhakeme gücünün insanlığı bizzat kendisinden koruyabileceği konusunda daha umutlu olmuştu. Ben de ömrümün kışında, çalışan insan-hayvan konusunda daha fazla umut beslemeye başladım. Aslında Pandora kutusunun içindekileri daha az korkutucu hale getirmek mümkündür; daha insani bir maddi hayatı başarabiliriz, yeter ki eşyaları imal etmeyi daha iyi kavrayabilelim.
- Bu ilk kitap zanaatkârlık yani eşyaları güzelce yapabilme becerisi hakkındadır. İkinci kitap, saldırganlığı ve fanatizmi yönlendiren ritüellerle ilgili hünerlere yöneliktir; üçüncüsü de sürdürülebilir çevrelerde yerleşme ve yapım bakımından gerekli becerileri keşfetme peşindedir. Üç kitap da teknik konusunu ele alıyor; ancak teknik akılsız bir işlem olmaktan ziyade kültürel bir konu olarak değerlendiriliyor; her kitap belirli bir hayat tarzını idame ettirmekle ilgili bir teknik hakkındadır. Projenin tamamı ise üretken kullanım hakkında ortaya koymaya çalıştığım kişisel bir paradoksu içeriyor.
- Motivasyon hünerden daha önemlidir ve bunun da belirli bir nedeni vardır. Zanaatkarın nitelik için duyduğu arzu, motivasyon bakımından tehlike yaraür: Nesneleri mükemmel şekilde doğru olarak elde etme takıntısı, çalışmanın kendisini bozabilir. Şunu iddia ediyorum ki beceriden yoksun oluşumuzdan ziyade kendi takıntımızı düzenlemedeki beceriksizliğimizden dolayı, bir zanaatkâr olarak hata yapmaya daha yatkınızdır.
- Maddi kültür toplam olarak insanların neyi yapabilme becerisine sahip olduğunun bir resmini sunar. Görünüşte sınırsız olan bu manzara, ister masumca meydana gelmiş olsun ister bilerek ister tesadüfen, insanın kendisine verdiği zararla sınırlıdır. Manevi değerlere doğru uzaklaşmak ise Pandora ile başa çıkma konusuna yardımcı olmaya pek uygun değildir. Şayet kendi emeklerimizi doğanın bir parçası olarak görebilirsek, doğa daha iyi bir kılavuz olabilir.
- Marangoz, laboratuvar teknisyeni ve icraatçı, bunlann üçü de zanaatkârdır çünkü kendi iyilikleri için, iyi bir iş çıkarmak üzere kendilerini adamışlardır. Yaptıklan pratik bir faaliyettir ancak onlann emeği basitçe bir başka amaç için kullanılan bir araç anlamına gelmez. Marangoz daha hızlı çalışırsa, daha fazla mobilya satabilir; teknisyen önüne çıkan sorunu şefine havale ettiği zaman onu alt edebilir; konuk icraatçı saate bakmayı akıl ederse tekrar anlaşma yapmak için şansı olabilir. Kendisini bir şeye adamadan da elbette hayatta ayakta kalabilmek mümkündür. Zanaatkâr bağlanılmış (angaje olunmuş) özgül bir insanlık durumunu temsil eder.
Zanaatkar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Akademik bir kitap. Not alarak okudum. En azından giriş bölümü okunmalı. “18. yy ın çalışan fakir Avrupalılarının refah seviyesinin 17. yy ın burjuvalarınınkinden yüksek olduğunu biliyor muydunuz? (Nur Tan)
Zanaatkar PDF indirme linki var mı?
Richard Sennett - Zanaatkar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Zanaatkar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Richard Sennett Kimdir?
Richard Sennett (d. 1 Ocak 1943, Chicago), Massachusetts Teknoloji Enstitüsü ve Londra Ekonomi Okulu'de sosyoloji profesörü, New York Üniversitesi'nde sosyal bilimler profesörüdür. New York Institute for the Humanities'in (New York Beşeri Bilimler Enstitüsü) kurucu direktörüdür.
Sennett'in sosyal bilimlere en önemli katkılarından biri, kentlerin modern dünya gerçekliği içerisinde bireysel yaşamları şekillendirişi ile ilgilidir. 2006 yılında Hegel ödülünü kazanmış , 2008 yılında ise 100,000 Euro değerindeki Düseldorf Gerda Henkel Vakfı tarafından verilen Gerda Henkel ödülüne layık görülmüştür.
Sennett, 1987'den beri sosyolog Saskia Sassen ile evlidir.
Richard Sennett Kitapları - Eserleri
- Karakter Aşınması
- Otorite
- Ten ve Taş
- Yeni Kapitalizmin Kültürü
- Kamusal İnsanın Çöküşü
- Yabancı
- Saygı
- Zanaatkar
- Gözün Vicdanı Kentin Tasarımı ve Toplumsal Yaşam
- Sınıfın Gizli Yaraları
- Beraber
- The Conscience Of the Eye: The Design and Social Life of Cities
Richard Sennett Alıntıları - Sözleri
- Sınıf otoritesi ve yargı sistemi, insanları birbirine düşman yaparken kendisini gizler; sistemin gücünün esrarı ile büyülenmiş insanlar saygı için birbirleri ile savaşırken, sistemin kendisine meydan okunmaz. (Sınıfın Gizli Yaraları)
- Günümüzde orta sınıf standardında bir yaşam sürmek için bir ailede iki yetişkinin çalışması şarttır. Ancak kadınlar daha esnek çalışma saatlerine ihtiyaç duyuyordu; hangi sınıftan olursa olsun, kadınların pek çoğu yarı zamanlı çalışan, tam zamanlı annedir. (Karakter Aşınması)
- Şehir farklı cinslerde insanlardan oluşturulur, birbirine benzeyen insanlar bir şehri var edemez. (Beraber)
- Çoğu açlıklar gibi saygı kıtlığı da insan yapımıdır.Yiyeceğin aksine saygının hiçbir maliyeti de yoktur. O zaman saygı niçin bu kadar kıt olsun ki? (Saygı)
- Bizim kim olduğumuzun cevabı, doğrudan şekilde bedenlerimizin ne yapabildiğinde yatıyor. Insan elinin işleyişinde olduğu gibi, sosyal sonuçlar da insan bedeninin yapısında ve işlevinde saklıdır. Maddi şeyleri şekillendirme durumunda olan bedensel kapasitelerimiz, sosyal ilişkilerde kullandıklarımızla benzerlik taşır. (Zanaatkar)
- Bir kişi ne kadar çok emre maruz kalıyorsa diyor bu işçi, öz saygısını devam ettirebilmek için gerçekten de işyerinde değil de başka bir yerde olduğunu daha çok düşünür. Ancak işyerinde "başarılı olmanız" beklendiğine göre ve gerçekten de aslında orada değilseniz, nasıl başarılı olabilirsiniz ki? (Sınıfın Gizli Yaraları)
- İnsan sürekli baştan başlamak, her gün kendini tekrar kanıtlamak zorunda kalır. Bu şekilde sürekli riske maruz kalmak, karakter duygumuzu iyice aşındırır. İnsan her defasında “baştan başlar.” (Karakter Aşınması)
- Kitap okuyan ya da sessizce pencereden dışarı bakan sıkış tıkış bedenlerle dolu tren vagonu, on dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkmış büyük bir toplumsal değişikliğe işaret ediyordu: Sessizlik bireysel mahremiyeti korumak amacıyla kullanılıyordu. (Ten ve Taş)
- milliyetçilik ülkelerini terk edenleri adeta ameliyatla bir uzuvları kesilmiş hastalar gibi göstermiştir. Yunanlardan beri bir millete ait olmanın tam bir insan olmak için gerekli olduğunun düşünüldüğü doğrudur şüphesiz (Yabancı)
- En iyi şarkı söyleyen ya da dans eden, en yakışıklı, en güçlü ve en zeki olan ya da en güzel konuşan kişi en fazla sayılan kişi olur; ve bu, eşitsizliğe aynı zamanda da kötü huya doğru atılan ilk adımdır. (Saygı)
- "Bu insanlar özgür: Ama, yaşadıkları ahlakdışı bir özgürlüktür." (Karakter Aşınması)
- Bu sosyoloji zanaatı, günümüzde yeniliğin ne anlama geldiğini ortaya çıkarmaya hem fazlasıyla uygundur hem de değildir. Uygundur, çünkü toplumun akıcılık ve akış üzerindeki vurgusu, kişinin zihninden geçen bir yorumun çözümlenmesi süreciyle kesişir. Uygun değildir, çünkü çoğu insanın bu geniş kapsamlı görüşmelere katılmaktaki amacı, sonuçlar çıkarmak, dünyada nasıl konumlandırıldıklarının bir açıklamasını bulmaktır. Ak (Yeni Kapitalizmin Kültürü)
- Bizler tecrit etmeyi bir iktidarın dayatılması olarak görme eğilimindeyizdir ki bu da tecrit edilen halkı pasif kurbanlar haline getirir. Ama Rönesans Venediki'nde Yahudi gettosunun oluşumu daha karmaşık bir hikaye anlatır bize. Gerçekten de istekleri hilafına tecrit edilmiş olan, ama daha sonra bu şekilde ayrı tutulmalarından yeni topluluk biçimleri yaratan ve toplumsal aktörler sıfatıyla tecrit edilmiş olmaktan bir menfaat elde eden sürgünlerin hikayesidir bu. (Yabancı)
- Yine de, gördük ki sadece fedakarlığın bir kişiyi sevdiği insanlar için "değerli" yaptığı var sayılmaktadır. (Sınıfın Gizli Yaraları)
- Risk alma isteği, sadece girişimci kapitalistlere ya da olağanüstü maceracı bireylere özgü bir özellik olarak görülmüyor. Risk kitleler tarafından her gün omuzlanması gereken bir zorunluluk (Karakter Aşınması)
- Her şeyi bilemezsiniz ama bildiğiniz bir şey bile sizi okkalı bir zengin yapabilir (Beraber)
- Yani en çok, kendinin en az farkında olduğun zaman kendinsindir. (Yabancı)
- Almanca Bildung sözcüğü, bir genci ömür boyu süren bir yaşam biçimine hazırlayan kişisel oluşum sürecine verilen isimdir. (Yeni Kapitalizmin Kültürü)
- Refah sistemi içinde olan kişilerin aklına katı eşitlik fıkri, problemlerinin ya da muhtaç olma durumlannın temelinde kendi haklarında kararlan başkalarının vermesinin olduğunu hissettikleri zaman gelir. Saygı kazanmak için bu insanlar zayıf ve muhtaç olmamak zorundadırlar. (Saygı)
- Eğer bir insana kendimizin bir yansımasıymış gibi davranırsak, onun kendi varoluşunun gerçekliğini inkar etmiş oluruz; kişi karşısındakinin başka biri olduğuna dair temel gerçeğe saygı duymalıdır. Buradan çıkacak ders şudur: Karşımızdakilere saygı duyuyorsak kendimizin onlarda projeksiyonunu yapmayalım. (Saygı)