tatlidede

KIZLAR BABALARINDAN ÖNCE ÖLMEMELİ

Haydi, yine çağır beni baba Koşma terlersin de Üşütürsün de Sonra mı? Beni kocaman kocaman öp be baba...
KIZLAR BABALARINDAN ÖNCE ÖLMEMELİ

6 Şubat gecesi Saatler henüz 4’ü 17’yi gösteriyordu. Karanlığın en zifiri anında korkunç bir ürperti sarıyordubedenlerimizi. Sonra hiç sönmeyecek korlar düşüyordu yüreklerimize. Arz tüm şiddetiyle sarsılırken; kimisi balasını emzirmeyle, kimisi hastasına dua etmekle meşguldü belki de. Kimisi de uykunun en tatlı anındaydı, ya da kim bilir belki de dinmeyen derin sızılar içindeydi. Kimi yorgun dönmüştü işinden, kimi de işini yarım bırakmıştı yarına. Uyumadan evvel, ertesi günün sabahında yapılacak işler planlanmış, alarmlar uygun vakte kurulmuştu. Sabah olacak ve herkes kaldığı yerden devam edecekti. Hiç kimse olup bitecekleri hesaba katmamıştı. Lakin geleceği Allah’tan başka kimse bilemeyecekti. İşte ne olduysa sadece birkaç dakika içinde olup bitmişti. Nice canlar, nice hayaller yıkılan enkazın altında kalmıştı. Ve o gün o meşhur söz kazınıyordu hafızalara “Hangi yaşta ölürsek ölelim, mutlaka bazı şeyler yarım kalacaktır.”

Gün ağarıp olup bitenleri anlamaya çalıştıkça nice hikâyelerenice mucizelere tanıklık etmeye başladık. Afetin büyüklüğü her saat ve her gün yepyeni durumlar ortaya çıkarırken bilim ve tıp dünyasını hayretlere düşüren nice olaylara tanıklık ediyorduk. Bilim dünyası aynı gün içinde bu şiddette ard arda deprem oluşuna şaşırırken, tıp dünyası da on günler sonra sağ çıkan insanlar karşısında bildikleri her şeyi unutuveriyordu adeta. Aslında bütün bunlar âlemlerin sahibi Allah (cc) takdiri ve emri ile oluyordu. Çünkü O’nun dışında hiçbir kudret olup bitenleri yapmaya güç yetiremezdi. Hatta bazı gafiller bunu bile anlayamayacak kadar kör ve sağır kalıyordu. Oysa biz bütün bunların yalnızca O’nun iradesi ve idaresiyle olabileceğine hep iman etmiştik.

Hepimiz şaşkın, hepimiz yaralı, hepimiz çaresizdik. Her saat artan ölüm haberleri, sosyal medyadan paylaşılan enkaz görüntüleri aslında ruh halimizi her dakika biraz daha enkazın derinliklerine gömüyordu. Arada sağ çıkarılan insanlara sevinirken döktüğümüz yaşların, ölümlere döktüğümüz yaşlardan eksik kalır hiçbir yanı yoktu. İçimiz öyle çok acıyordu ki bugüne kadar hiç çekmediğimiz acılarla tanışıyor, her saat biraz daha tükeniyorduk.

Bebeklerin, çocukların günler sonra enkaz altından çıkarılırken; şaşkın ama bir o kadar masum bakışları inanın kendi çocuklarımızı severken utanmamıza sebep oluyordu. Kim bilir her şeyden habersiz o yavru belki de hayattatutunacağı herkesi kaybetmişti. Ama o bütün bunlardan habersiz ve çaresizce etrafında olup bitenleri anlamaya çalışıyordu. Keza enkazdan çıkarılan her anne ve her baba da aynı duygular içindeydi. Hepimiz çaresiz, hepimiz yorgun ve bitkindik. Kimisi saatlerce, günlerce enkaz başında çaresizcebeklerken, kimisi de enkaz altında sıkışmış yavrusunun elini tutmuş ve sıkı sıkıya sarılmıştı. Yıllarca yazmaya kalksak ne bu facianın yarattığı acıları anlatmaya gücümüz yeter ne sahip olduğumuz kelimeler kâfi gelir. Her bir acı canımızı biraz daha yaktı, biraz daha dağladı ciğerimizi.

Ya Kahramanmaraşlı Mesut Hançer babaya ne demeli? Gül kokulu kızını, bakmaya dahi kıyamadığı Irmak Leyla’sının elini nasıl bıraksın? Eli elinde son bir umutla kızım belki kurtulur, yaşar diye saatlerce elini bırakmamasını hangi kelimeler, hangi dil anlatabilir ki? Oyy Mesut baba Irmak Leyla’nın elini tutan ellerine kurban olurum. Unutma, bütün Irmak Leylalar senin kızların artık, senin acın hepimizin acısı. Senden sonra hayâ etmez miyiz kızlarımızın narin saçlarını okşamaya, Irmak Leyla’nın elleri buz tutmuşken, biz kızlarımızın sıcak ellerinden nasıl öpelim? Sen, bir ömür altından kalkamayacağımız bir yük yükledin sırtımıza. Ve senden sonra yakarıyoruz Rabbimize: “Kızlar babalarından önce ölmesin/ölmemeli”

Hayatını kaybeden bütün kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Rabbim ülkemizi ve bütün insanlığı her türlü afet ve belalardan korusun kollasın. Başımız sağ olsun Türkiye’m…

Dua ile…

Editör: Murat Doğan

Yorum Yaz