matesis
dedas

“Top Model” Türkiye

“Top Model” Türkiye

            Geçtiğimiz günlerde Mardinimiz,  Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) ve Mardin Artuklu Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen '2. Dış Politika Çalıştayı' na ev sahipliği yaptı. Birçok akademisyen, bürokrat ve bakanın katıldığı çalıştayda, son dönem Türkiye dış politikası, uluslararası ilişkiler metodolojisi ve güncel bir konu olan Arap Baharı üzerinde duruldu. Emeği geçen herkese ve böylesine büyük bir organizasyonu Mardin'e layık gören yetkililere teşekkürü bir borç bilirim.

            Gelelim bu haftaki konumuza...

            Çalıştaya damgasını vuran tartışmalardan biri de Türkiye'nin Arap Baharı'nın etkili olduğu devletlerin transformasyonu sürecinde model ülke olup olamayacağıydı. Başbakan Başmüşaviri ve Kamu Diplomasisi Koordinatörü İbrahim Kalın, resmi makamların model ülke olma konusunda herhangi bir politika ve söylem geliştirmediğini, model tartışmalarının ilk olarak Batı medyasında tartışılmaya başlandığını belirtti. Zaten Türkiye'nin dönüşüm tecrübesine şahit olmuş ve ya birşeyler okuma fırsatı bulmuş hiçbir Türkiye vatandaşı, ülkemizin bir model olamayacağını bilir. Neden mi?

            Türkiye, tek adam yönetiminden 1923 yılında vazgeçip cumhuriyeti kurdu. Cumhuriyet dediğime bakmayın, tabiki bu, halkın sesinin yönetime yansıdığı bir rejim olarak getirilmedi Türkiye'ye. 1924 yılında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, yönetimin uygulamalarına muhalefet olarak ortaya çıkıp 7 ay sonra kapatılmıştı. Ardından da 1945 yılında kurulan Milli Kalkınma Partisi'ne kadar hiçbir muhalefet partisine izin verilmedi. Eğer ki Ortadoğu ülkelerinin yirmi yıl boyunca bütün muhalif sesleri keserek bir geçiş süreci izlemesini istiyorsak, doğrusu Türkiye iyi bir model olurdu!

            Ya sonrası... Asırlık devlet olmaya az bir zaman kaldı. Ama Türkiye olarak her on yıla askeri bir müdahale sığdırmayı başardık. Demokratik yollarla hükümeti devralmış başbakanımızı astık. Bir gecede hükümet indirdik, başkentte tanklar yürüttük. Kimini komünist, kimini şeriatçı etiketi altında yönetimden uzak tuttuk. Ülkemizde yaşayan etnik bir topluluktan bahsetti diye partiler kapattık, demokrasi artık bize yakın dediğimiz bir dönemde, oyların yarısına yakınını alarak hükümet olmuş partiye muhtıralar verdik, kapatma davaları açtık. Ne model, ne model!

            Ee ülke kurduk, biz kimi model alacaz dedik ve yola çıktık. Yanıbaşımızda Avrupa, uzak diyarlarda Amerika... Bir dönem Fransız olduk, çocuklarımıza Fransızca öğrettik ve Fransa'da okumalarını sağladık çocuklarımızın. Sonra bir de İngiliz olduk. Şmdi de Amerikalı takılıyoruz. Rahmetli Uğur Mumcu'nun söylediği gibi: Türk vatandaşı ; İsviçre medeni kanunua göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza mahkemeleri usulü yasasına göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir. Birkaç rol-model edindik, kendi kültürümüze yamaladık ve işte karşınızda 'Turkish Delight'. Biz, biz olabildik mi ki, bir de model olalım!

            Anlayacağınız, Türkiye inişli çıkışlı bir geçiş süreci izledi ve bu süreç hala devam ediyor. Asırlık ülkemizin yöneticileri hala sivil anayasa yapamadı. Demem o ki, ne Türkiye model olabilir ne de Ortadoğu ülkeleri Türkiye'yi izler, herkes kendi yolunu bulacak, bulmak da zorunda.

Yorumlar

Image
peeehh
18.06.2012 / 06:57

ne biçim yazı bu beee

Image
ahmet kaya
16.06.2012 / 15:47

çok güzel bir yazı olmuş. ellerine sağlık.

Image
AHMET KURŞUN
15.06.2012 / 20:43

'Rahmetli Uğur Mumcu'nun söylediği gibi: Türk vatandaşı ; İsviçre medeni kanunua göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza mahkemeleri usulü yasasına göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.' BU KADAR GÜZEL BİR TESPİT İÇİN HERHALDE YORUM YAPILMAZ...

Yorum Yaz