tatlidede

AB İlerleme Raporu üzerine

AB İlerleme Raporu üzerine

Uzun bir bayram tatilinin ardından belki bazıları için ilgi çekici gelmeyebilir ama bugün AB’nin en son yayınladığı Türkiye İlerleme Raporu üzerine yazmak istiyorum.

Yazıya geçmeden önce tüm okurlarımızın geçmiş bayramını da tebrik ediyorum.

Malumunuz AB Komisyonu, Türkiye için 2013 Yılı İlerleme Raporunu geçtiğimiz günlerde açıkladı.

Raporda genel olarak ilk göze çarpan durum, yaz aylarında yaşanan Gezi olaylarına rağmen, Türkiye aleyhinde çok sert ifadelere yer verilmemesi olmuş.

Genel hatlarıyla bakıldığı zaman övgü ve eleştirilerin dengeli bir şekilde paylaştırıldığı görülüyor.

Hükümetin son demokratikleşme paketinden övgüyle bahsedilerek reformcu karaktere vurgu yapılıyor.

Raporun genel olarak olumlu bulunan yaklaşımı, Türkiye’de dört gözle bu raporu bekleyen bir takım çevreleri rahatsız etmiş gibi görünüyor.

Çünkü bu kesimin söylemlerine göre bu ülkede hiçbir şey yolunda gitmiyor.

Bu görüşe göre Başbakan Erdoğan bu ülkeyi diktatörlükle yönetiyor ve ülkede hiçbir özgürlük mevcut değil.

Oysa gerçeklerin hiç de bu gösterildiği şekilde olmadığını tüm dünya biliyor.

İşte bu yüzden İlerleme Raporu bazı kesimlerin beklediği gibi hükümet aleyhine zehir zemberek ifadeler yerine övgülerle dolu olarak yayınlanıyor.

Bir başka açıdan bakılacak olursa ülke içinden hükümete yöneltilen ve objektif muhalefet yerine saldırgan bir tutumla yapılan karalamalar aslında hükümetin işini daha da kolaylaştırıyor çünkü böylelikle yapılmakta olan bir takım yanlışlıklar da görmezden gelinerek hükümete her kayıt ve şartta destek veren kitlenin büyümesi sağlanıyor.

Gezi olayları bunun en bariz örneği aslında; o dönemde AK Parti kadrolarında görülen rehavet ve hatta bazı kişiler ve gruplara sirayet etmiş olan kibir, bu olayların patlak vermesiyle hızla dağıldı.

Gezi olaylarının ulusalcı ve yıkıcı karakteri, kitlelerin AK Parti etrafında daha fazla kenetlenmesine yol açtı.

Tekrar rapora dönersek; raporda hükümetin son reformlarıyla düşünce ve ifade özgürlüğünün daha önce hiçbir dönemde olmadığı kadar ilerleme kaydettiğine yer veriliyor ki bu durum yeminli ve müzmin muhalifler için tam bir hayal kırıklığına sebep oldu.

Yine raporda Türkiye’nin ekonomik yapısı ve performansına da övgüde bulunulması, ekonomide felaket senaryoları yazanları da memnun etmedi.

Bu rapora öncesinde, yaz aylarında AB Komisyonun, Türkiye ile yeni bir fasıl daha açma kararı da bu olumlu gelişmeyi haber verir niteliktedir ve Türkiye’nin ağır aksak ilerleyen AB yolculuğu için önemli bir aşamadır. 

Raporda olumsuz olarak değerlendirilebilecek nokta ise tahmin edilebildiği gibi Gezi parkı olayları ile ilgili.

Hükümetin bu gösterilere müdahalesi sert bulunarak eleştiriliyor.

Ayrıca toplumda oluşan kutuplaşmadan endişeyle söz edilerek, bunun temelinde yatan sebepler arasında hükümetin bazı politika ve söylemleri de gösteriliyor.

Özetle İlerleme Raporu, başta da ifade ettiğim gibi genel itibariyle olumlu bir dil kullanarak, hükümeti daha fazla reform yapma konusunda teşvik ediyor.

Farklı bir general portresi: Necdet Özel

Adını ilk kez birkaç yıl önceki bir Yaş toplantısı sırasında duymuştuk.

Ordunun kuvvet kademesinin emekli etme teşebbüsüne karşı hükümetin karşı hamlesi ile kurtulmuş ve ordunun tepe noktasında bulmuştu kendisini.

Selefi olan generallerin (özellikle de Başbuğ’un) aksine her canı sıkıldığında kameraları toplayıp demeç patlatan bir asker profili çizmiyordu.

Kendisine çizilen görev alanının dışına çıkmıyor, bağlı olduğu sivil otoriteyi tanımaz davranış ve söylemlere hiç girmiyordu.

Ordunun temel yapısını allak bulak eden davalarla ilgili bile tek kelime etmemesi onu askerlerin emir komutası altında çalışmaya alışmış kesimlerin (siyasetçi ve gazetecilerin) hedefi yapmak için yeterliydi.

Ve sonunda dün suskunluğunu bozdu.

Daha öncekiler gibi onlarca kameranın karşısına çıkıp tehdit eder gibi parmak sallayarak konuşmadı.

Bir yazılı açıklama gönderdi basına.

Kısaca görevini hatırlattı; bir devlet memuru olduğunu anlattı.

Bu ülke için yıllar önce hayal olan bir tabloyu hatırlattı.

Sivil iradenin emri altında bir ordu komutanı.

2002 sonrası iktidara gelen AK Parti hükümetleri, eğer bugün yerinde duruyorsa bunda yine bir eski genelkurmay başkanının da payı vardı; alttan gelen tüm baskılara direnerek darbeleri engelleyen Hilmi Özkök.

Şimdi ikinci bir general bu profili daha da ileri taşıyarak her konuda olması gerektiği gibi hareket ediyor.

Bu ülkede bir daha hiçbir general çıkıp eğitim sisteminden, seçimlerden veya görev alanına girmeyen konulardan bahsedemeyecek, kimseyi tehdit edemeyecek.

Bu ülke yavaş yavaş normalleşiyor; bunda birinci derecede sorumluluk hükümetin olsa da, Özkök ve Özel gibi generallerin varlığı bu sürecin daha sancısız geçmesini sağlıyor.

Yorum Yaz