diorex
Dedas

Afganistan İzlenimleri 1

Afganistan İzlenimleri 1

Afganistan İzlenimleri 1
Dağların Gölgesinde, Umuda Yolculuk

Evvel Refik, bada Tarik… Yani önce yol arkadaşı, sonra yol diyerek Abdulselam Demir kardeşimle, bu bayramda hangi coğrafyada bir yaraya merhem olalım diye istişare ederken, gözümüzü Afrika’dan Afganistan’a çevirdik.

İnsani yardım çalışması kapsamında, Dubai’nin parıltılı aktarmasından sonra, heybetli dağların gölgesinde, yorgun ama umutlu bir yolculukla Afganistan’a vardık.

Gençliğimde kitaplardan tanıdığım, savaşın ve yoksulluğun gölgesinde büyüyen bu topraklar, şimdi gözlerimin önünde, gerçek ve dokunaklı bir tablo gibi duruyordu.
Kabil’de olduğumuz süre boyunca kendisi de Mardinli büyüğümüz olan ve sonraki bir yazıda kendisini anlatacağım Bahaddin Temel abimizin misafiri olduk. Burada Türkiye’den Umut Kervanı ve Yetimler Vakfı, Avrupa’dan İho Ebrar ve Yetimeli Dernek temsilcileri olan Nasır Abay, Bozan Yetkin, Muhammed Ezgin, Abdullah Akçakaya ve Necmettin Ertürk ile bir araya geldik. Her biri farklı ülkelerden gelen temsilcilerin gözlerinde, uzaklardan taşınan bir umudun parıltısı vardı. Kurban kesimleri için kırsala, beş ayrı bölgeye dağıldık.

Image description

Burada bayram, Türkiye’den bir gün sonra kutlanıyor. Biz, bayramın heyecanını onlardan bir gün önce yaşadık; belki de bu, zamanın ve mekânın ötesinde bir kardeşliğin işaretiydi.
Biraz da önemli olduğumuzu hisettiren bir uygulama ile VİP’ten alındığımız Hamid Karzai Havalimanı’ndan, Baraki Caddesi’ne doğru ilerlerken, her dur kalkta seyyar satıcılarla göz göze geldik. Savaşın izleri, bakımsız caddelerde, ortarefüjlerde, trafik keşmekeşinde, her köşe başında kendini gösteriyordu.

Bunun tersi olarak sadece Kabil’in ihtişamlı düğün salonlarında şahit olduk. Kişi başı 10 dolardan başlayan davetler, en az bin kişilik kalabalıklarla dolup taşıyor. Bir yanda yoksulluk, bir yanda geleneklerin ihtişamı…

Bu yazıda sizlere Afganistan hakkında bazı genel bilgiler paylaşmak istiyorum.
Kendini anlatamayan Afganistan, 652 bin kilometrekarelik topraklarında, 38 milyonu aşkın insanı barındırıyor. Nüfusun %75’i kırsalda yaşıyor. Peştun, Tacik, Hazara, Özbek, Türkmen, Aymak ve Beluci gibi birçok etnik kimliğin bir arada yaşadığı bu topraklarda, %99,5’i Müslüman olan halk, yüzyıllardır savaşın, göçün ve yoksulluğun gölgesinde hayata tutunuyor. Ortalama yaşam süresi 53 yıl, okuma-yazma oranı %43. Kişi başı milli gelir 611 dolar civarında, yoksulluk oranı %72.

Afganistan’ın iklimi sert; Kışlar dondurucu, yazlar kavurucu. Coğrafi olarak Pakistan, İran, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Çin’le komşu. Denize kıyısı yok, ama Asya’nın kalbi olarak stratejik bir noktada. Bu yüzden tarih boyunca büyük devletlerin iştahını kabartmış, işgaller ve savaşlar hiç eksik olmamış. 1919’da İngiltere’den bağımsızlığını kazanan ülke, 20. yüzyılın son çeyreğinden bu yana ise neredeyse hiç huzur yüzü görmemiş.

2021’de ABD ve NATO birliklerinin yenilmesi ile Taliban, birkaç gün içinde yönetimi ele geçirdi. Eski devlet başkanı Eşref Gani ülkeyi terk etti, Taliban geçici hükümetini kurdu. Bugün ülkeyi “Emirü’l-Müminin” unvanıyla Hibetullah Ahundzade yönetiyor. Hükümette 30 Peştun, 2 Tacik ve 2 Özbek var. Ayrıca Şii olarak bilinen Hazaralar da üst düzey görevlerde yer alıyorlar. Bakanların tamamı eski Taliban liderleri; hepsi mütevazi yaşamlarını devam ediyor. Geleneksel Peştun kıyafetleriyle, uzun sakallı, çorapsız ve terlikli.

Image description

Bu topraklarda umut, çoğu zaman açlıkla, yoksullukla, savaşın izleriyle iç içe. Birleşmiş Milletler’e göre, ülkede 20 milyon insan yardıma muhtaç, 13 milyon kişi ise akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya. Pakistan’dan, İran’dan hatta Türkiye’den dönen bir milyona yakın Afgan, çoğu kadın ve çocuk, son üç yıl da hiçbir eşyası olmadan, yeni bir hayata tutunmaya çalışıyor. Afganistan, hâlâ dünyanın en fazla insani yardıma muhtaç ülkelerinden biri olarak anılıyor.

Bir milyonun üzerinde yetimin bulunduğu Afganistan’ın başkenti Kabil’deki yetimleri istihdam eden kurumları dolaşırken 15 yaşındaki ŞemsiRahman ile tanıştık. Babası savaşta şehit olmuş, annesiyle birlikte biri kız altı kardeşine bakıyor. Okula gitmiyor, çünkü çalışmak zorunda. Şemsi Rahman’ın gözlerinde, savaşın gölgesinde bile filizlenen bir umut vardı.

Image description

Savaşın İzleri ve Yönetim
Afganistan, bugün Taliban’ın kurduğu İslam Emirliği ile, Emrilmümin sistemiyle yönetiliyor. Seçim sistemi kısa bir süreliğine askıya alınmış, kararlar şûra ve Loya Cerge (Büyük Meclis) ile alınıyor. 34 vilayet ve 398 ilçeden oluşan idari yapısıyla, her eyaletin kendi büyükşehiri ve bölgesel yönetimi var.

Savaşın ve işgalin gölgesinde büyüyen bu ülke, 40 yılı aşkın süredir altyapısı tahrip olmuş, temiz suya erişim, sağlık ve eğitim sistemleri büyük ölçüde çökmüş durumda. Okullaşma oranı %50’nin altında, özellikle kız çocukları için eğitim ikinci bir düzenlemeye kadar neredeyse tamamen durmuş.

Afganistan’da etnik yapı da çok renkli. Peştunlar, Tacikler, Hazaralar, Özbekler, Türkmenler, Aymaklar ve Beluciler.

Toplumun %99,5’i Müslüman. Dini ve geleneksel kurallar, günlük hayatın her alanında belirleyici.

Afganistan’da tarım ve hayvancılık, ekonominin belkemiği. Buğday, üzüm, pamuk, çeşitli sebze ve meyveler yetiştiriliyor. Yün, deri, el dokuması halı ve kilim, sabun, ayakkabı, küçük ölçekli tekstil ve mobilya üretimi yaygın. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Afganistan yeraltı kaynakları bakımından zengin: Petrol, doğal gaz, kömür, bakır, demir, altın, tuz, kireç taşı ve mermerin yanı sıra kimya ve gübre sanayiinde kullanılan pek çok maden var. Fakat bu zenginlik, halkın refahına yansımıyor.

Image description

Abdullah’ın Sessizliği
Burada hemen her genç en az üç dört dil biliyor. Kurban kesimi için gittiğimiz ve güçlü bazuların bölgesi olarak anılan Zürmet’te 17 yaşındaki Abdullah’la tanıştık. Babası Rus işgaline karşı savaşmış, amcası Amerikan bombardımanında hayatını kaybetmiş. Abdullah, çocuk yaşta çalışmaya başlamış, şimdi bir fırında çırak. Çatpat bildiğimiz İngilizce ile “Hayat zor mu?” diye sordum. “Zor ama alıştık.” diyerek sustu.
Abdullah’ın sessizliği, Afganistan’ın suskun çığlığı gibiydi.

Bir Öğünlük Hayat, Bir Umutluk Gelecek
Afganistan’da halkın üçte ikisi yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Ortalama bir işçi ayda 90 dolar, bir polis ya da öğretmen 210 dolar kazanıyor. 9 milyar dolarlık devlet rezervi Amerika tarafından dondurulmuş durumda. Buna rağmen Enflasyonu Türkiye ile kıyaslanmayacak kadar düşük. Hatta enflasyon burada eksilerde. Reel büyüme hızı ise düşük de olsa pozitif durumda. Ülkenin ihracatı meyve, kuruyemiş, halı, deri, yün, pamuk ve taş kömürü gibi ürünlerden oluşuyor; ithalatı ise gıda, buğday, pirinç, makineler, tekstil, petrol ürünleri, motorlu taşıtlar ve ilaç gibi temel ihtiyaçlara dayanıyor.

Ekonomik olarak Çin’in desteğiyle ayakta durmaya çalışıyorlar. Çin, özellikle maden ve altyapı yatırımlarında aktif. Bütçe tutmayınca, üst düzey yöneticilerin maaşları yarı yarıya düşürülmüş. 7 ay boyunca mücahitler, gönüllü olarak maaş almadan çalışmış.

İlk yıl başkentte bile günlük üç saat Elektriklerin verildiği ülkede bu süre şimdi ortalama 10 saate kadar çıkmış. Bununla birlikte sık sık elektrikle kesiliyor, enerji sorunları bitmiyor.
Kurban kesimi yaptığımız bölgelerde ise elektrik hiç yoktu. Aydınlatmayı güneş enerjisi ve jeneratörler karşılıyordu.

Taliban, Amerika’yı def etttikten sonra Daiş’le mücadelede de kısa sürede zafer elde etmişler. Farklı ve bize göre tuhaf da olsa kültürlerine sıkı sıkıya bağlılar; erkeklerde bile başı açık olmak, saygısızlık sayılıyor.

Sağlık sektörü ise yıllardır uluslararası yardımlarla ayakta kalıyor. 10 bin kişiye 2 doktor düşüyor. Temiz suya erişim, özellikle kırsalda büyük bir sorun. Bunun için yardım kuruluşları önemli hizmetlerde bulunuyor.

Savaşın, yoksulluğun, göçün ortasında bile, hayatın küçük tatlarıyla teselli bulan bir halk.
Biz de bu ikramları doya doya tattık. Babür’ün bile aklında kalan, öve öve bitiremediği kavun ve üzüm, bugün hâlâ sofraların baş tacı. Üzümün sezonu olmasa da her sofrada kavun, kayısı, karpuz… Okuyucu dostlarımız yanlış anlamsın diye et yemeklerinin ayrıntısına girmeyeceğim ama şunu not edeyim, burada doya doya et ve meyveye doyduk diyebilirim.

Image description

Editör: Beşir Şavur

Yorum Yaz