tatlidede

Ahlak Üzerine Denemeler

Ahlak Üzerine Denemeler

İnsan bu.

Hayal eder, değerlendirir, muhakeme eder ve tercihte bulunur.

Anlam dünyası, kutsallar, meşruiyet ve vicdan peşini bırakmaz insanın.

Yaptıklarının savunulabilir ve “kabul” edilir olması ferahlatır insanı.

Yaptıkları ve yaşadıkları için temellendirme ihtiyacı hisseder; Niçin ve neden yapıyorum?

Çıkar ilişkisi, hiyerarşik ilişki, gurup ilişkisi, zorunlu ilişkiler... Bunlar tatmin eder mi ‘İnsan’ı…

Bu vesileyle Ahlak/Etik üzerinden bir deneme yazısı ile iz sürmek istiyorum.

Ahlak ve Etik kavramlarının etimolojisini ve anlam farklılığını tartışmak başka bir yazının konusu olabilir.

Deontolojinin konusu olan kurallar silsilesi veya hiyerarşisi anlamındaki Etik konusunu da tartışma dışı bırakarak, Ahlak ve Etik kavramlarını yakın ve kesişen anlamları üzerinden birlikte kullanan Peter Sınger’in yazdığı ve Psikolkoji bölümlerinde farklı ülkelerin üniversitelerinde okunan Pratik Etik kitabından da yararlanarak paylaşmak istiyorum.

Ahlak; teoride pek yüce, pek hoş ama pratikte olmayan ideal bir sistem olarak görülmemelidir der P. Sınger.

Ahlakın standartları var mıdır? Bir insanın ahlaklı olması nasıl anlaşılır?

Ahlak din, ahlak akıl, ahlak toplum, ahlak gelenek ve ahlak kutsal ilişkisi  var mıdır? Ahlakın kaynağı nedir?.. sorularına filozoflar ve din bilginleri  farklı cevaplar vermişlerdir.

Ahlak, insanların yaşamdan keyif almasına engel olan ve hayatlarına sıkıcı şekilde müdahele eden bir inzibat ta değildir.

Etik olanın, ahlaki olanın bazı nedenlerden dolayı ‘savunulabilir’ olması gerekir. Bu ‘savunulabilir’ olma durumu kişisel çıkar, güç, haz vb. üzerinden değil de kendisini ortaya koyduğu sebeplerle ‘haklı’ göstermesi gereken bir savunu olmalıdır. ‘Öfkelendirdi, ben de vurdum’un ahlaki/etik savunusu olamaz. ‘beni öldürecekti, kendimi savunmak için mecbur kaldım’ savunusu ise etik/ahlak çerçevesinde değerlendirilebilir.

Etik yargıların, evrensel bakış açısından yapılması gerektiğini kabul etmekle, kendi ihtiyaçlarının, eksikliklerinin ve arzularının sırf benim tercihlerim olduğundan dolayı, başkalarının ihtiyaçlarından ve arzularından daha önemli ve öncelikli olamayacağını kabul ediyorum demektir Ahlaklı olmak.

O halde kendi “tercih”lerimin (arzu, ihtiyaç ve beklentilerimin) başkalarının tercihlerini de içerecek biçimde genişletilmesidir Ahlaklı/Etik yaşamak.

Yoldan geçerken yalnız başıma ve hiç kimsenin görmediği bir yerde meyvaları olgunlaşmış bir ağaç gördüğümde (sadece kendimi düşünüp) başkasını hesaba katmadan tüm meyvaları topladığımda da Etik dışı kalmış olurum.

Benim gibi –benim dışımda- başkaları da buna ihtiyaç duyabilir ve ihtiyaç duyanları kendim gibi görerek sınırlı ve sorumlu davranmamdır ahlaklı olmak.

İyilik yapma çemberini yatay ve dikey olarak geniş tutmak, kötülük yapma eyleminden de yatay ve dikey olarak sakınabilmektir Ahlaklı/Etik olmak.

Empati yapmak, başkasının yerine kendini koyarak düşünüp davranmak tüm semavi dinlerin altın kuralıdır. Başkasına, kendine davranılmasını istediğin gibi davran der Kitab-ı mukaddes.

İhtiyaç içinde bulunmasına rağmen başkasını kendisine tercih edenler övülür Kur’an-ı Kerimde. Hiç kimseden hiç bir karşılık beklemeden yetime, yoksula, kimsesize yardım etmeyi de insanlığın zorlu sınavını geçmek olarak kayd eder Kuran.

Gazali, hiçbir dış zorlama olmaksızın kişinin içinden gelerek iyiye yönelmesi olarak tanımlar Ahlakı.

İnsan fıtratında a priorik olarak kodlanmış ve tezahürü durumunda hesap dışı verilen olumlu tepkiler bütünü olarak görür Ahlak’ı A. Bardakoğlu. Kısaca Elest Bezmi denen A’raf ayetindeki fıtri kodlanmaya dayandırı iyiliğe yönelmeyi.

Fayda ve üreteceği sonuçlar üzerinden zarardan kaçınma ve kötülük yapmamayı, yahut iyiliğe yönelmeyi Ahlak/etik içinde değerlendirmeyenler de var. İmmanual Kant, ahlaki yasaya uymada kendi çıkarını gözetme saiki kokan her şeyi küçümser. O’na göre ahlaki yasaya, sırf ahlaki yasa olduğu için itaat etmeliyiz. Dolayısıyla cennet beklentisi ve Cehennem korkusu saikiyle iyi olana yönelme veya kötü olandan kaçınma ahlaki/ertik değildir.

Engels ve Marks ise, bir toplumun ahlakı o toplumun egemen iktisadi sınıfına görelidir der. Yani burjuva ve feodalite ahlakının nesnel ve evrensel olmadığını ispat için tüm ‘Ahlaki/Etik olanın’ göreceli olduğunu iddia ederler. Ancak tüm ahlaki tercihler göreceli ise, neden burjuva değil de proleteryanın yanında yer almak gerektiği sorusunun cevabı da havada kalır.

Bazı Teistler ‘iyi’nin ‘tanrının onayladıkları’ndan başka bir şey olmadığı için Ahlaki/Etik olanın, din olmadan bilinemeyeceğini  savunurlar. Platon bu iddiaya karşı çıkarak ‘tanrı bazı şeyleri onaylıyorsa iyi olduğu içindir; dolayısıyla ‘iyi’ olanı iyi yapan şey tanrı onayı değil bizatihi kendisidir’ der ve sorar; Eğer tanrı komşuya iyilikte bulunmayı emretmeseydi yahut zulümden kaçınmayı ve yalan söylemeyi yasaklamasaydı (ya da onaylasaydı) bunlar kötü olmayacak mıydı?

Mutezile ve Maturidi kelamcıları içinde ‘Husn ve Kubh’ bahsinde iyilik için fıtri cazibe, kötülük için de fıtri/vicdani kaçınma hali olarak değerlendirenler olmuştur. ‘Allah yasakladığı için kötüdür yerine, kötü olduğu için Allah yasakladı’ yaklaşımını öne sürerler.

İyilik ve kötülük sınırlarını flulaştıran görüşleri serdeden bazı sufi yaklaşımlarda vardır.

Ahlak ve Etik bir iddia ve teoriden çok bir pratik ve yaşam tercihidir. Ahlaksız olmak veya Ahlaklı olmak ta bunun üzerinden tartışılmalıdır.

 

Yorumlar

Image
Hakikat
26.04.2020 / 15:46

Covid-19 Pandemisi liyakat yerine tanışıklık esasıyla ilişkilendirilen torpilli atamalar, takiyecilik, vakıf, cemiyet ve STK eliyle makam kapmaca adaletsizliği için de ibret olur inşallah. Amin

Yorum Yaz