matesis
dedas

Alacaklı Çocuklar Ülkesi

Alacaklı Çocuklar Ülkesi

Alacaklıyım diyor, donarak ölen Deniz rüyamda...

Alacaklıyım!

Saçımın okşanmayan her teli için, ısıtılmayan parmak uçlarım, moraran hücrelerim için, gölgemi bulutlara salacak kadar hemde!

Dokunamadım saçlarına küçük kız, ısıtamadım ellerini, tutamadım hayallerinin ucundan.

Çığlıklarına yürek değdiremedim, ahlaksız susuşlara ortak oldum. Katran karası yüzlerdeki dilsiz şeytanlarla durdum.

Vicdan diye diye haykıran gözlerinin ablukasında kaldım, kırıldım. Ayaz oldu bakışlarım, ayaklarım don. Tuz buz oldu bedenim.

Dokunamadım saçlarına küçük kız!

Kıyamet konulu yersarsıntısında kayboluyor şehrin, evin, barkın, annen, kardeşin, oyun arkadışın. Yürek kesiliyorum tüm kaybetiklerine, canımı acıtan bir çığlık kaplıyor dört yanımı. Beyaz tülbentli annelerin, bu seferde toprak altında kalan ömürlerine haykırışları yakıyor kulaklarımı. Bir şehrin, şehrinin duygularını yatırıyorum yüreğimin mahkemesine.

Eziliyorum.

Alacaklıyım diyor küçük kız! Cümlenizden!

Küçük kız saçlarını ayaza salmış, moraran dudaklarıyla, defterine kaderini işlerken döktüğü her damla yaş, ciğerlerim de kangren oluyor. Bir kana bulanıyor ellerim, varlığım vicdanı olmayan bir ülkeye düşüyor, bir zemheri toprağına.

Afetler ülkesinde var olmanın tiksintisini kusuyorum küçük kız, sen donuk bakışlarını diktikçe. İnsansızlık afeti, vicdansızlık afeti.

Koca koca beylerin, paşaların sıcak koltuklarında dövüşüp dururken, çocuklarının çadırlarda morarak öldüğü devletzede bir afet ülkesi. Kin kusmalarını hiç bir ölümün durdurmadığı milletzede bir afet ülkesi bizimkisi.

Kırmızı başlıklı şehrin kızıl yürekli kızı!

Şehir yüzüne vurmuş, ki zaten şehrin yüzünden ibaret. Kavruk tenine siyah çadırlar geçirdiğimiz çocuk, kanıyorsun kucaklarımda. Susma!

Alacaklıyım! Ayaz gecede parmak uçlarımı ısıtırken ben, sıcacık yuvanızda oyun oynayan hepinizdan alacaklıyım, hemde hepinizden.

Ölümüne ortak olmanın utancıyla tabutuna sarılıyorum. Dualarım asılı kalıyor arkanda, sahi hangi dua yaşatırki bizi. Seni ellerimizle karlakaplı çadırın içinde astıktan sonra! 

Saçlarını okşamayıp, ellerini ısıtmadıktan sonra, sen gittikten sonra küçük kız, bizi hangi şerefli vatan masalları kurtaracak bu utançtan.

Yaşlı bir Japon diyorki: “Amerikalıları bağışlayamamamın nedeni Hiroşima’nın yanlızca bir savaş eylemi değil, bir deney olması”.

Şehrini yerle bir eden afet anlaşılabilir, lakin insanlıkzede ülkemin seni dondurarak öldüren potansiyeli nasıl bir canavarlıktır!

Artık dünyanın neresinde bir çocuk zatüreden ölse orası Van’dır.

Bir bebek yaşına girerken ağzında annesinin memesini değilde, çürük bina artıklarını taşıyorsa orası Van’dır.

Bir futbol sahası büyüklüğündeki alanda kaleye gol atmak için koşuşturan çocuklar olması gerken yerde, kâr altında çıplak ayaklarıyla çadırlarına ekmek taşıyanların olduğu yer Van’dır.

Akşam kapıda babasını dört gözle beklemesi gerken çocukların, yardım kamyonlarının önünde saatlerce sırada bekleyen babalarına sallanan çopların izlerine şahit olduğu yer Van’dır.

Herhangi bir yerde, herhangi bir nedenden dolayı haber yapmak için giden gazetecilerin yada yardım meleklerinin sağlamdır diye diye konakladıkları otelde öldürüldüğü yer Van’dır.

Artık dünyanın neresinde bir çocuk sıtmayla, yüksek ateşle, kanserle, kalpsizlikle daha bilmem hangi hastalıkla ölürse ölsün, öldüğü yer neresi olursa olsun ben oraya Van diyeceğim.

Ülkemin utanç enkazı altında kaldığı yer Van’dır!

Sesin andolsun ki Yaradanıma,

En acıtan gözyaşlarımı döküyorum senin için küçük kız, tonlarca ağırlıkta utanç dağlarının altında ezilirken.

Alacaklısın küçük kız, hemde cümlemizden!

Yorum Yaz