tatlidede

Artık adım atma zamanı

Artık adım atma zamanı

Geçen yazıda anayasa çalışmalarının gecikmesinden duyulan rahatsızlığı dile getirmiş ve sınırlı da olsa bir mutabakat (AK Parti ile BDP arasında) sağlanarak veya olmazsa referanduma götürülerek bu işin bir an önce halledilmesi gerektiğini söylemiştim.

Yazı yayınlandıktan bir gün sonra iyi haberi Başbakan verdi.

Gerekirse sadece BDP ile anlaşabileceklerini, eğer bu mümkün olmazsa kendilerinin hazırlayacağı anayasayı halkoyuna sunabileceklerini söyledi.

Olması gerek tam da buydu.

Yeni anayasa için toplumsal mutabakat sağlanması mümkün değildir, aslında buna gerek de yoktur.

AK Parti ile BDP’nin toplam oyları yüzde 60’lar civarında seyretmektedir.

Bu olmazsa bile AK Parti’nin tek başına hazırlayacağı bir taslak toplumda benzer bir oy oranına ulaşacaktır ki, bu da meşruiyet sorununu ortadan kaldırmaktadır.

Başbakan da böyle düşündüğüne göre artık gereksiz mutabakat fantezileriyle zaman kaybetmeyeceğiz gibi görünüyor; bu da iyi bir haber.

Hızla değişen gündemde Hatay’daki bombalı saldırı ön sıralarda.

Suriye içlerinden geldiği söylenen bomba yüklü bir araç sınırın Suriye tarafında patlatıldı; son rakamlara göre 14 kişi hayatını kaybetti.

Ölenlere rahmet diledikten sonra gelelim değerlendirmelere;

Olayın olduğu andan itibaren başta CHP olmak üzere hükümet karşıtları ve Baas savunucuları hemen hükümetin Suriye politikasına vurmak için yeni bir malzeme elde etmenin coşkusuyla saldırıya geçtiler.

Ne “saldırgan Suriye politikası” bırakıldı, ne de “Türkiye’de örgütlenen ve desteklenen terör örgütlerinin Suriye’deki meşru rejimi devirme amaçları”.

Sanırsınız ki hükümet, masum (!) Baas rejimine durup dururken cephe almış.

Ülkemiz güllük gülistanlık bir barış ülkesiymiş, bizde bugüne kadar buna benzer tek bir eylem olmamış da, durduk yerde hiçbir şeyden habersiz, zavallı (!) Esed’e bulaştığımız için başımıza böyle bir olay gelmiş.

Sanırsınız ki Suriye’de son 2 yıldır 60 bin insan rejim tarafından öldürülmemiş de intihar etmişler; yüz binlerce insan da sırf turistik amaçlarla evlerini yurtlarını bırakıp çadırlarda yaşamak üzere ülke dışına kaçmış.

Zaten ülkede rejime karşı savaşanların hepsi de El Kaideci ve diğer terörist örgütlerin bir uzantısı ve maşası.

“Kahraman” Esed de ülkesini bu azılı teröristlere karşı koruyor zaten.

CHP milletvekili ve eski bir diplomat olan Loğoğlu’nun açıklamalarını görünce yıllarca Dışişleri kimlerin elindeymiş ve nasıl bir anlayışla yönetiliyormuş daha iyi görüyoruz.

Son saldırı bir ara gündeme gelen ancak Batı’nın sıcak bakmaması nedeniyle uygulanmayan tampon bölge fikrinin de aslında tekrar üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olduğunu göstermesi bakımından önemli.

Suriye içinde kaos ortamı olduğu için sınıra kadar rahatlıkla getirilen bomba yüklü araç, tampon bölge uygulaması olsaydı oraya kadar getirilemeyecekti.

Belki bu olay sonucu tampon bölge fikri yeniden değerlendirmeye alınır.

Suriye konusunda ABD ve Batı tam bir insaniyet sınavında geçmiş ve sınıfta kalmışlardır.

ABD politikalarının temelinde İsrail’in güvenliği öncelikli amaç olduğu için Suriye’de yaşanacak bir yönetim değişikliğine, İsrail’in aleyhine olabileceği düşüncesiyle pek sıcak bakmıyorlar.

Çünkü Mısır’da yönetim değişikliği Batı’nın istemediği şekilde sonuçlandı.

Aynısını Suriye’de de yaşamak istiyorlar.

Esed yönetimi İsrail için asla bir tehdit olmadığı ve olmayacağı için kalması daha uygun görülüyor.

ABD bu anlayışta olduğu için de Rusya ve İran bölgede istedikleri gibi at oynatabiliyorlar.

Obama dönemi ABD tarihinin en silik ve en başarısız dış politika dönemi olarak şimdiden kayda geçmiştir.  

Elbette ABD’nin her olaya müdahale eden jandarma rolünü oynamasını istemiyorum; ama bu rolünü bir kenara bırakırken bölgede yeni jandarmalık rolünü Rusya’nın üstlenmesini de istemiyorum.

Bölgedeki sorunların çözümü bölge ülkelerine bırakılmalıdır; ama bunu katliamlara kayıtsız şartsız destek veren İran ve Rusya ile yapmak mümkün değildir.

Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve Katar’ın başını çektiği blok daha aktif bir süreç izleyerek bu iki ülkeyi devre dışı bırakmalı ve Suriye’deki kaos ortamını sona erdirecek adımlar atmalıdır.

Bu da bugünden yarına olabilecek bir şey değildir.   

Bu arada olan da masum halka olmaya devam edecektir.

Ortadoğu’da dengelerin değişme, taşların yerinden oynama zamanı gelmiştir.

ABD ve Batı’nın olmayacağı bu düzende İran da vicdanlarda aklanmadığı ve katil rejime olan desteğini kesmediği sürece yer almamalıdır.

Şimdi kalkıp bu satırlardan bir “Sünni bloğu” önerdiğimi çıkaracaklara da bu müthis (!) öngörüleri nedeniyle her şeyden önce akıl sağlığı diliyorum.

Çünkü harekete geçmesi gerektiğini söylediğim ülkelerin ağırlıklı olarak Sünni olması, bu ülkelerin Şii karşıtlığı üzerinden politika yapmasını gerektirmez.

Amaç bellidir; bölgede düzeni sağlamak.

Ve bunu da dışarıdan gelecek müdahalelere fırsat vermeden yapmak.

İran da makul bir seviyeye gelir ve bu amaca uygun hareket etme kararı alırsa bu blokta yerini elbette alabilir.

Adım atma zamanı geldi de geçiyor.

Suriye de yanan ateş mutlaka söndürülmelidir; aksi takdirde zaten diken üzerinde olan tüm bölgeyi yakıp kavuracaktır.

Yorum Yaz