matesis
dedas

Askerlik ve Vicdan

Askerlik ve Vicdan

Askerlik ve vicdan ne kadar birbirlerine yakın olabilirler? Askerlik hem amaç hem de felsefe olarak vicdanla kolayca bağdaşmayan bir etkinliktir. İnsanlar öldürmeyi amaçlamak ne kadar vicdanı olabilir ki? Askerlikte hiç vicdan yoktur demek doğru olamaz ama askerlik vicdanin gerçekleştiği bir alandır demek de kesinlikle yanlıştır. Bireyler olarak askerler de vicdan sahibi olabilirler ama kurumsal olarak askerlikte vicdan aramak pek doğru olamaz. Çünkü asker savaşmak için vardır. Savaş da vicdanla bağdaştırılacak bir etkinlik olamaz…
Şu kesindir; askerlik, vicdan ve sivil itaatsizlik birbirlerini yakından ilgilendiren konulardır. Bu konuları netleştirmek, aykırılık ve yakınlıklarını irdelemek, katılıp katılmadığımız değerleri aydınlatmak tartışma açısından çok önemlidir. Net olmayan kavramlarla tartışmak pek yararlı bir diyalog olamaz.
Askerlik kurumunun ne olduğu, vatan görevinin ne anlama geldiği, askerlik hizmetinin niçin yapıldığı az çok herkes biliyor. Nasıl bilmesin ki? Dünyada ve bölgemizde savaşlar eksik olmuyor, askeri yönetimler cirit atıyor, askerlik her alanda yüceltiliyor, egemen ideoloji haline geliyor. Militarizm bir ahtapot gibi kollarını her alana dolamış. Bir tek günümüz çatışma, şiddet, askeri operasyon, şurada burada bombalamalar, karşıtları havaya uçurmalar, NATO gevezelikleri olmadan geçmiyor. Sanki dünya askerlerin dünyası olmuş!
Ünlü Alman Generali Carl Von Clausewizt’in savaşla ilgili görüşleri, teorileri, teknikleri demode olmuşlar. Varsa yoksa yeni teknikler, yeni taktikler, yeni stratejiler devreye sokuluyorlar. Neden? İnsanları öldürmek için! Bütün olanaklar; maddi manevi militarizm için seferber ediliyor. Neden? İnsanları denetim altına almak için!
Ama anti militarizmin en önemli davranışlarından birisi olan vicdani ret hangi boyutlarda karşımıza çıkıyor? Kaç kişi bu vicdanı ret hareketinin ne anlama geldiğini biliyor? Bunların çok az sayıda olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Vicdani ret hareketini temsilen bazen uyuşuk, sakin, aykırı, saçı sakalı birbirine karışmış genç insanlarımızı şurada burada görmek mümkündür. Ama bu gençleri ciddiyetle dinleyen kaç siyasetçi, asker, aydın, bürokrat var? İnsanların derinliğinden gelen bu sese, bu haykırışa önem vermek, bunları anlamaya çalışmak, geleceğimizle ilgili kuracağımız toplumun vicdani izlerini de görebilirsiniz.
Nedir bu vicdani ret?
Avukat Osman Zuhat Bilen tarafından yapılan bir çalışmaya göre Vicdani ret şöyle ifade edilir.’Bir bireyin, yasa ya da yönetmenlik gereği yapması gereken bir şeyi, vicdanına aykırı bularak yapmayı ret etmesidir.’ Bu tutum temelinde ya ahlaki tercih ya dini inanç ya da siyasi tercihler olabilirler. Yani insanin kendi vicdanıyla çelişen yasal bir durumda, yasaya göre değil vicdaninin sesine göre tavır belirlemesidir. Mesela insan öldürmek istemeyen birisinin savaşa katılmayı ret etmesi bir vicdan meselesidir. Mesela bir bireyin başka bireye emir vermesi, emir alması, itaat etmek istememesi, hükmetmek istememesi yine vicdani bir meseledir…
Hani büyük kitlesel katliamlarda, faali meçhul cinayetlerde, savaşlar esnasında yapılan vahşetlerde hep şunu duyarız; biz emir kuluyuz! Yani aslında biz bu olayları kökünden ret ediyoruz ama emir kulu olduğumuz için bunları yaptık demeye getiriyorlar! Bu elbette ciddiye alınması gereken bir açıklamadır ama bunun samımı olup olmadığını ancak insanın vicdanı belirler. Almanya’daki Nazi yönetimlerinin Yahudi katliamlarına karışan birçok Nazi komutan bu gerekçeyi ileri sürmüşlerdi. Yalınız bu konuda samimi olmadıkları mahkemelerde saptandı. Aslında emir kulu olmanın da bir sınırı vardır, bu da insanın vicdani değerleriyle, onların derinliğiyle, bu değerlerin tutarlılığıyla test ediliyor.
Yukarda anlatmaya çalıştığımız Nazi Almanyasın’daki örnekleri de temel alarak yürürlükte olan Almanya Anayasasına şöyle bir hüküm koymuşlar. ‘hiç kimse vicdaniyle bağdaştırmayacağı silahlı bir savaş hizmeti olan askerliğe zorlanamaz’
Bu hükme benzeyen, ona yakın olan birçok hüküm İsviçre, Norveç, Hollanda, Belçika gibi birçok ülke vicdani redd bir hak olarak kabul ediyor. Türkiye’de de vicdani ret için cılız da olsa bir hareket var ama bu hareket bir türlü kitleselleşemiyor. Çünkü Türk Ceza Kanunda halkı askerlikten soğutma diye bir suç vardır. Bu suçu işleyenlere hem hapis cezası hem de para cezası verilir! Ayrıca vatan haini diye damgalanır.
Böylesi ağır cezalar çok az demokratik ve özgürlükçü ülkede olabilir.
Bunlar hepsi bir yana; ‘her Türk asker doğar’ diyerek böbürlenen bir ülkede, neden askere gitmek istemeyenlere bu kadar ceza reva görülüyor ki! Bu yaman bir çelişki değil midir? Aslında her Türkün asker doğmasını istiyoruz demek istiyorlar. Hiçbir zaman her Türk ya da başkası asker olarak doğmaz, asker yapılır. Demek ki resmi ideolojinin militarist beyannamesi olan ‘her Türk asker doğar’ aslında sahte bir beyandır. Böyle olmasaydı neden asker bunu bağırarak, etrafını rahatsız ederek söylüyorlar ki?
Hiç kimse asker doğmaz, .insanlar asker yapılır. Bu da maddi ve manevi zorla gerçekleşiyor.
Gerisi sahte propagandadır!

Yorum Yaz