matesis
dedas

Batı'nın Yapamayıp Türkiye'nin Yaptığı

Batı'nın Yapamayıp Türkiye'nin Yaptığı

Okuduğumda tüylerimi diken diken eden bir olayla yazıma başlamak istedim.

Batının Kongo’da köleleştirdiği insanların efendileri olarak kendilerine karşı geldiklerini görünce yaptıkları…

Ve batı ilminin buna hizmeti?

Nasıl mı?

Anne karnında çocuğu efendisine itaat eden köleler haline getirme çalışmalarıyla tabi ki.

Belirli zaman aralıklarıyla toplanan hamile kadınların içerisinden seçilen doğumuna birkaç gün kalmış hamile bir kadın mancınıkla fırlatılıyor ve diğer kadınlar bu olayı korkuyla izliyor.

Ve bu olaya şahit olan annenin karnındaki çocuk da annesinin yaşadığı korkuyu hissediyor ve bu korku anne karnında çocuğun psikolojisinde kalıcı etki bırakıyor.

Böylece çocuk dünyaya geldikten sonra efendisine itaat eden bir köle oluyor.

İşte bunun adı bilim(!) tarihine ”Embriyo Psikolojisi” olarak geçiyor.

Bu örnekten hareketle şunu söyleyebiliriz ki; Birçok bilim adamının da eleştirdiği gibi Batı gittiği yerde çoğu zaman doğru şeyler yapmadığı için bir ‘Batı Medeniyeti’’nden bahsedilemiyor.

Sömürü ve korku merkezli toplumsal dönüşümler bu nedenledir ki medeniyet değil daha çok etnik, kültürel vb. asimilasyon olarak görülmektedir.

Velhasıl batının geçmişi pek de beyaz sayfalarla dolu değil, ama biz bunu bilmiyoruz.

Oksidentalizmin Oryantalizm kadar yaygın olmaması kendimize yapmamız gereken en önemli eleştiri olmalıdır bu konuda!

Yani yeterince Batı diye kalıplaştırdığımız coğrafyayı tanımıyoruz. Tanımadığımız içinde yerlere göklere sığdırılamayan ‘aydınlanma çağının’ esasında en çok bizi kararttığını bilemiyoruz.

 

Gelelim Türkiye’ye;

Türkiye son dönemde Dünya üzerinde gerçekleşen sorunlar üzerinde samimi bir duruş sergiliyor.

İçeriden çıkan; “Bizim ne işimiz var Suriye’de, Arakan’dan bize ne …”    sözlerinin aksine, kültürel, dini, etnik ve coğrafi farklılıklar gözetmeksizin insani, vicdanî kaygıları merkeze alan bir duruş sergiliyor. Suriye’den Türkiye’ye gelen yaklaşık bir milyon insan en bariz örnek.

 “Hadi canım sende!” diyor da olabilirsiniz. Ama bu, sizin yapmadığınız bir şeyin başkaları tarafından yapılmadığı anlamına gelmiyor.

Türkiye’nin bu duruşu yardım eli uzatılan ülkeler tarafından memnuniyetle karşılanıyor. Batı’da ise uygulanan bu politika “Ne yapmaya çalışıyor bunlar?” eleştirisine maruz kalıyor. Hatta eleştirilmekle kalınmayıp daha farklı yollarla Türkiye’nin bu yoldan vazgeçmesi sağlanmaya çalışılıyor.

Merkezde çıkarın olmadığı bir ilişki, sermayenin merkezinde olan Batı’nın her türlü politikasını olumsuz yönde etkileyecek!

Çünkü Batı’nın Dünya’nın herhangi bir yerinde kurmuş olduğu ilişki insani değerler üzerine değil, çıkar üzerine olduğu için, bunun muhatabı olan karşı taraf da bu ilişkiyi batıyı sevdiği için kurmamıştır.

İşte Batı’nın yaptığı ve yapamadıklarıyla, Türkiye’nin yapmaya başladıkları göz önüne alındığında ve menfaat üzerine kurulmayan ilişkiler ekonomiye de dönüştüğünde Batı’nın tercih edilebilir bir yönü kalmayacaktır.

Batı’nın en büyük korkusu bu!

 

Yorumlar

Image
Musa Ozturk
19.06.2014 / 00:12

Merhaba Mevlüt Bey,<br>Kalemine saglik guzel bir yazı olmuş. İnsanı amaçlı bu cabaların artmasi ve bilinmesi temennisiyle. Tekrar cok teşekkürler.

Yorum Yaz