matesis
dedas

Bir Mardin Sevdalısı… Ali İhsan ENSARİ…

Bir Mardin Sevdalısı… Ali İhsan ENSARİ…

Doğduğun yer her ne kadar senin yaşadığın toprağınla hemhal coğrafyansa, aynı zamanda kaderle olan bağındır.

Küçülen ve küresel bir köy haline gelen; samanyolu galaksisinin güneş sisteminde dolanan dünya adlı bu gezende, aynı yerde doğup aynı yerde ölmek kimine göre talih, kimine göre ise talihsizlik olarak tanımlanabilir.

Yaşadığımız arkadaş, dost veya yakın kayıpları dolayısıyla mezar başlarında dikildiğimiz her anda, toprağın koynuna bıraktığımız her bedeni izlerken, birazda bir gün oraya iniş şeklimizi hesaplar ve ölümün soğuk yüzüyle karşı karşıya buluveririz kendimizi.

Hele ki toprağa verdiğiniz beden; parçası olduğunuz ve yaşamınızın büyük bölümünde var oluşunuzu sizinle paylaşmış bir insansa, ataysa, yaş faktörünün de pek önemi olmaz zamanın öğüten değirmen taşlarında.

Evet Baba ölümü… Baba kaybı…

Yaşınız makamınız, paranız pulunuz, malınız statünüz ne olursa olsun, Mezopotamya ovasında biçilmesi es geçilmiş bir buğday başağının, ıssız ovada ki boynu bükük, esen rüzgarın insafında sallanan haliyle benzer kılar bizi.

Fani dünya gözüyle bir daha görüşemeyecek olmak kadar, yine bir başka sonsuzlukta, bedenden sıyrılmış ruhlarımız vasıtasıyla Yaradan’ın rahmetiyle buluşulacak o ebedi yaşamda ki kavuşmaya kadar…

Seni; Mardin’in en büyük sorunu su sorunudur ve kalıcı olarak çözülmelidir diyerek, Beyaz Su projesinin hayata geçmesi için Ankara’dan yalvar yakar getirttiğin heyetlerle, proje güzergahında dağ tepe 8-9 saat yılmadan heyetleri boş göndermemek için, kan ter içinde yürürken… Hatırlayacağım…

Seni; her tarafı tarih olan kentin çağın gereklerine cevap veremeyen yapısını, kaçak yapılaşma ve beton istilasından kurtarmak için o zamanlar için hayal bugünse içinde yaşadığımız, Yenişehir Projesinin hayata geçirilmesi için Bakanlıklar önünde, hem de tek bir arsa sahibi dahi olmadan, beklediğin anlarınla… Hatırlayacağım.

Seni; sebebini bilemediğin su kesintisi şikayetleri dolayısıyla gecenin bir yarısı beni de uyandırıp atladığımız belediye pikabıyla, Kızıltepe’ye yakın bir su kuyusunun su toplama ambarında şehrin içme suyunda kirli iç çamaşırlarıyla yüzen belediye görevlisinin “millete bu suyu nasıl içirirsin” diye hiddetle üzerine yürürken görevlinin o anki heyecan ve korkuyla yere düşüp bayılmasının trajik komik anısıyla… Hatırlayacağım…

Seni; Cumhuriyet meydanının hemen altı eski Lale Sineması civarında, şimdi emeklilikleri gelmiş ve bu payeyi hak etmiş, mahalle aralarındaki çöpleri toplayan eşek ve katırların ahırlarını sıklıkla gezip, bu çilekeş emektarların yemlerinin tam verilip verilmemesinden tırnaklarının kesilip nallarının kontrol edilmesine kadar varan incelemelerindeki titizliğinle… Hatırlayacağım…

Seni; İstasyon mahallesi civarında ki bir kutlama programına Mardin halkının yeterli ilgiyi göstermediğini varsayan Mülki İdare Amirinin “Mardinliler ne terbiyesiz insanlar” söylemine “Benim olduğum yerde hiç kimse Mardinlilere terbiyesiz diyemez” diyerek üzerine yürüyen kararlılığınla… Hatırlayacağım…

Seni; viraneye dönmüş Kamor civarını ağaçlandırıp mesire yeri haline getirerek halka açıp, aynı zamanda mezarlık sıkıntısı çeken kente bu günkü asri mezarlığı yapılandırırken “buraya mezarlık mı olur buraya ölülerimizi gömmeyiz” diyenlere inat, şimdiki bu asri mezarlığa ilk olarak kendi babanı sonrasında da yine kendi kayınbabanı toprağa veren azminle… Hatırlayacağım…

Seni; memleket çıkarı söz konusu olduğunda şahsi iltimas, torpil, her tür bezdirme ve tehdit karşında dimdik ayakta durup, korku kelimesine olan yabancılığın ve her gelenin Allah’tan olacağına olan itikadınla… Hatırlayacağım…

Seni; kale arkasında damı çökmüş yatalak hastalı gecekondu sakinlerinin evini onarıp kucaklarken, işini özveriyle yapan belediye personelini ezmeye çalışan güç sahiplerine karşı taviz vermeyip çalışanını ezdirmeyişinle… Hatırlayacağım…

Sen; biz evlatlarına; “size miras olarak eski Mardin’in tek caddesinde dolaşırken başınız dik olarak gezmeyi miras bırakacağım” derken, maddi miras olarak bırakman gereken tek yazıhaneni de bırakmıyordun. İşte seni; söz konusu bu yazıhanen Kız Meslek Lisesinin kapısının görünümü ortaya çıksın diye yıkılıp başka yerler de yıkılacağı halde oraları yıkmayanlara ses çıkarmayıp idare edenlere memleketin için gönül koymayarak, Mardin’i sözde değil özde seven samimiyetinle… Hatırlayacağım…

Seni; siyasetin ayak oyunu olmayan zemininde, sözün namus olduğu anlayışta, modern çağın itibar edilmeyen doğruluğunda… Hatırlayacağım…

Benim babam senin babanı döver çocuksuluğunun megalomanlığı dışında, her babanın kıymetini, babasını kaybetmiş evlatların hüznünde biriktirerek…

Bahusus…

Seni; çınar ağacındaki yaprakların melodik reyhani hışırtısında…

Seni; Eyvanda ki küçük havuzlardan büyük havuza doğru huşu içinde akan dağ suyunun, ney sesi misali kulağa değen tasavvufi şırıltısında…

Seni; damını okşayarak Mardin’e yönelen ve ruha huzur veren esintili Firdevs gecelerinin derin sessizliğinin koynunda… … … …

Hatırlayacağım… ... .... .....

Yorumlar

Image
Metin şahin
11.06.2020 / 13:32

1973..74 yıllarında ben sorgun kaymakamı iken o malmüdürüydü.Vali beni sürdürünce uzun müddet sorgun kaymakamlığına vekalet etmişti Sözün bittiği,yer.Allah rahmet eylesin

Image
Kemal Kopça
02.02.2018 / 02:24

Ne mutlu ona...ruhsat karşılığı alınan rüşvetlerle hırsızlıklarla değil kararlığıyla ve saygınlığıyla anılacak.

Image
tekin oruç
01.02.2018 / 11:48

Yüreğinize sağlık, Başkanı çok güzel tarif etmişsin mekanı cennet olsun bugünkü yöneticilerimize de örnek olsun inşallah...

Yorum Yaz